YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69207d5a5b3d0
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 8
Bugün : 25470
Dün : 45549
Bu ay : 878194
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45282015
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

ÜMİT; İMANIN CANIDIR VE BAŞARININ SIRRIDIR!

  1. Bak: Akademik Araştırma Dergisi Sayı: 18, Abdurrahman Kasapoğlu
  2. www.islamdahayat.com
  3. Kurtubî, Dûru’l-Fikr, c.9, cüz, 18, s. 150
5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Yakup GÖZÜBÜYÜK

Yakup GÖZÜBÜYÜK

Subscribe
Bildir
14 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Umutluyuz inşallah.
Umutluyuz, inançlıyız.
İnşallah çok kısa bir süre içerisinde Adil Düzen medeniyeti kurulacak her dinden her görüşten tüm insanlık huzur bulacak zalimlerden de elbette hesap sorulacar.
Umutluyuz ama Allah nasıl olsa bize yardım eder diye de yan gelip yatmıyoruz yatmamalıyız.
Allah’ın izniyle Erbakan Hocamız lazım olan gerekli her şeyi yapmış tüm hazırlıkları tamamlamış Biz de onun yolunda onun izinde yılmadan sıkılmadan bir an olsun ümitsizliğe kapılmadan vazifelerimizi yerine getirip umutla zaferi gözlemeliyiz.

Ümit
Birinci dünya savaşı sonunda ümmete yerleşen yenilmişlik ve ezilmişlik psikolojisi sonucu şimdilerde gördüğümüz yanaşmalığa soyunan devlet adamlarının türemesine yol açtı. İşte bu tipler güya imani açıdan kendilerini güçlü lanse etmelerine belki de öyle inanmalarına rağmen imanın en güçlü belirtisi olan Rabbimizin vadine kesin inanç ve bu inancın sağladığı ümitten yoksun yaşamaktadırlar. Eğer böyle olmasaydı bağımsızlık yerine siyonizmden icazet alıp, onların bir nevi yanaşmalığını kabul edip devletleri yönetmeye kalkarlar mıydı? Geçmişe baktığımızda tam bağımsızlık ruhuna sahip Atatürk ve Erbakan Hocamızın milletimizi harekete geçirirken en önemli stratejilerinden birinin milletimize zafere olan kesin bir inanç ve bu inancın desteklediği ümit aşılamak olduğunu görüyoruz.

Ümit İmanın Canı, İhlas İse Özüdür!
Ümit imanın canı; ihlas ise imanın esası (özü) yerindedir.

İmanı olanın ümidi, ümidi olanın da ameli ve cihadı olur. İhlasla yapılan kulluk ise, gerçek imana ve sonsuz huzura vesile olur.

İnsanlık tarihinin en mükemmel nizamı olan Adil Düzen Medeniyetine olan inancımız, Rabbimize duyduğumuz güvenimizin ve ümidimizin bir gereğidir. Ve o günler inşallah çok yakındır.

İMANIN İKİ KANADI: ÜMİT VE KORKU!
[i][b]“Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua edip (yaklaşırlar) ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edip (ahirete hazırlanırlar).”[/b][/i] (Secde Suresi: 16. Ayet)
[i][b]“… Gerçekten onlar (bütün peygamberler) hayırlarda yarışırlardı, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin ve gönülden saygı gösterirlerdi.” [/b][/i](Enbiya Suresi 90. Ayet)
[b]HAVF VE RECA (ümit ve korku) imanın iki kanadı gibidir![/b]
[b]Sadece HAVF sahibi olunursa;[/b] “Nasıl olsa affedilmeyeceğim!” diyerek günahlara devam eder veya affedilmeme korkusu onu perişan edip sürekli endişeye sevk eder.
[b]Sadece RECA hâkim olursa;[/b] “Nasıl olsa affedileceğim!” diyerek tembelleşir, ibadetlerden uzaklaşır ve rehavetle günahlara devam eder.

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.
[b]Aziz Erbakan Hocamızın Anlattığı Temel Esaslarımız
1.Temel Esasımız; “Bir kavim saadet bulamaz, kendisini ıslah etmedikçe’’ Onun için Aziz Milletimize sesleniyorum, eski devir kapandı. Futbol takımı tutar gibi sen sağcısın öbürü solcu bu boş lafları bırakın Hakta birleşelim. Geliniz bütün insanlığa en hayırlı hizmeti yapalım.
2.Temel Esasımız şudur; Bir kavmin içinde hakkı tebliğ eden bir zümre bulunursa Allah o zümreye hidayet verir onların yüzü suyu hürmetine o kavme saadet verir. Bundan dolayıdır ki kardeşlerimizin, inananların, hakkı tavsiye eden sıfatını kazanmalarını gerekmektedir. Buda ancak canla başla çalışmayla mümkündür.
3.Temel Esas şudur; Üzülmeyin gevşemeyin inanıyorsanız üstünsünüz. Bundan dolayıdır ki batılların hepsi yok olacaklardır. Biz burada değişmez kanunları konuşuyoruz. İnanıyorsanız üstünsünüz, yoksa başkasını taklit ediyorsanız uşaksınız.
4.Temel Esas ise; Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.
5.Temel Esasta; Allah nurunu tamamlayacaktır.[/b]

Büyük Hayallerimiz İnancımızın İcabıdır ve Amaçlarımız Oranındadır
İnanan bir insan, inandığı hedefe varmak için elbette arayışlar başlatacak ve arzulayacaktır. çünkü inanmak bunu gerektirir. Bu arayış neticesinde hayaller kuracaktır. Bu hayaller olmasaydı büyük teknolojilerin alt yapısı hazırlanamazdı. Erbakan Hocam: Hayal hakikatlere ulaşmanın ilk basamağıdır demiştir. Bu arayış ve tasarımların; yani hayal ve umutların peşinden iştah ve iştiyakla, şevkle ve şükürle koşanlar ise, tarihi değiştirecek kutlu devrimlerin öncüleri olarak zafere ulaşacaktır. Mevlana Hazretlerinin sohbetlerinden derlenerek hazırlanmış olan Fihi Ma Fih kitabında diyor ki: ”Allah’ın va’ad ettiğine inanan, sadece O’nun verdiği hazır nimetlere şükretmez. Aynı zamanda va’ad ettiği nimetlere de şükreder. O va’ad ettiği nimetlere kavuşmak için de iştahla, iştiyakla, heyecanla çalışmak şükrü arttırır ve hedefe ulaştırır!” Herkesin hayali kurguları, inancı doğrultusundadır. Umutla ve heyecanla çabalayanlar ise matluba ve maksuda ulaşacaktır.

HAKKIN TESİSİ İÇİN ÇALIŞMAMAKLA BATILIN HAKİMİYETİ İÇİN ÇALIŞMAK ARASINDA FARK YOKTIRUR.PROF DR NECMETTİN ERBAKAN
Milli Çözüm; hem Adil Bir Düzen devrimini ve yeni bir dünya medeniyetini… Hem de sonsuz ve kusursuz bir cennet özlemini sürekli diri tutarak, gerçek mutluluk anahtarlarını… Onurlu ve huzurlu yaşama sırlarını ruhlara şırınga etmektedir.
Siyonist ve emperyalist dünyanın; insaf ve merhametten yoksun anlayış ve uygulamaları neticesinde yeryüzünde ve özellikle Müslüman toplumlarda yapılan katliamlar, akan gözyaşları, yetimlerin ve öksüzlerin feryadı, mazlumların çaresiz haykırışları umut kulvarında büyük gedikler açmaktadır. Karamsarlığın zifiri karanlıklarının vicdanlarımıza ve tasavvurlarımıza yaptığı baskı, tarifi mümkün olmayan boyutlara ulaşmıştır. Yeryüzünde, Müslümanların karşılaştığı olumsuzlukların, baskı ve barbarlıkların, söz konusu imtihanın bir parçası olduğunu kabul etmekle birlikte; böyle bir perdenin arkasına sığınarak çaresizliğe, ümitsizliğe ve gevşekliğe düşülmesinin asla doğru olmayacağını da vurgulamak lazımdır. Kur’an, şartlar ne olursa olsun inananlara sürekli umut aşılamakta ve karamsarlığa düşülmemesi konusunda uyarmaktadır.

…Kim Allah’tan korkup (haksızlık ve ahlâksızlıktan) sakınırsa (ve Rabbine güvenip sığınırsa, Allah) ona (her türlü darlık ve zorluktan kurtulacak) bir çıkış yolu açacaktır. (Talâk: 2)
Allah’tan korkan ve O’na derin ve samimi bir saygı duyan kimse inanır ve bilir ki, Yüce Yaratıcı kendisine itimat eden ve yolunda cihatla gayret gösteren sadıkları asla mağlubiyete uğratmayacaktır. Maddi ve manevi sıkıntılar karşısında mü’min ve mücahit kullarını yalnız bırakmayacaktır. O, kendisine şah damarından ve herkesten daha yakındır. (Kaf: 16, Vakıâ: 85) Nerede olursak olalım, bizimle beraber olduğuna inandığımız Allah (Hadid: 4), samimi kullarını başkalarının eline ve insafına terk etmez. Allah’ın emirlerini yerine getirmeye ve yasakladığı şeylerden sakınmaya gayret eden ve hayatını bu İlahî prensipler üzerine inşa eden mü’min, hiçbir zaman karamsarlığa düşmez. Zira Allah ona hangi şartlar olursa olsun bir çıkış, bir kurtuluş yolu gösterir.

Bize dünyada cenneti yaşatan Rab’bimize şükürler olsun..
“(Düşmanınız olan) Topluluğu (takip edip) aramakta (şerli merkezlere ve şeytani kesimlere karşı uyanık ve hazırlıklı olmakta, aleyhinize yazılan internet sitelerini ve gazeteleri araştırıp gerekli tedbirleri almak konusunda) gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı ve sıkıntı çekiyorsanız, şüphesiz onlar (düşmanlarınız) da sizin acı çektiğiniz gibi (çeşitli) acı ve sıkıntı(lar) çekiyorlar. Oysa siz (çok farklı ve şanslı durumdasınız çünkü), onların umut etmediklerini Allah’tan umuyorsunuz (dünyada zafer ve izzet, ahirette ise cennet bekliyor ve bunun huzur ve onurunu yaşıyorsunuz). Allah; (her şeyi, niyetinizi, gayretinizi ve teslimiyetinizi hakkıyla) bilip durmaktadır, Hüküm ve Hikmet sahibi olandır.” (Nisa: 104)

Bütün dertler ve kederler imanla ve ümitle aşılacaktır.
Aslında bütün huzursuzlukların, depresyonların, bunalımların, hatta intiharların altında “Gelecek ümidini ve yaşama gayesini yitirmek” olduğu tespit edilmiştir. İnsanı pasifleştiren, hayata küstüren ve ruhsuz bir robot haline getiren; işte bu “Kutlu gayelerini ve gelecek projelerini” kaybetmeleridir.

Milli Çözüm ise; hem Adil Bir Düzen devrimini ve yeni bir dünya medeniyetini… Hem de sonsuz ve kusursuz bir cennet özlemini sürekli diri tutarak, gerçek mutluluk anahtarlarını… Onurlu ve huzurlu yaşama sırlarını ruhlara şırınga etmektedir.

Milli Çözüm, Onurlu ve huzurlu yaşama sırlarını ruhlara şırınga etmektedir.
MAKALEDE GEÇEN ŞU İFADELERİ YİNELEMEYİ YARARLI GÖRÜYORUM. GERÇİ MAKALE SIKLIKLA OKUNMASINDA ÇOK BÜYÜK YARAR TEŞKİL EDEN BİR MAKALE:


[u]Gelecekle ilgili; olumlu, onurlu ve kutlu bir gayesi… Ve bu yönde bir gayreti… Ve erişeceği o kutlu dönemle ilgili projeleri olmayan kişiler “Meyyit-i müteharrike = Yürüyen cenaze”dir. Uğruna yaşayacağı ve savaşacağı… O yolda sıkıntı ve sarsıntılara katlanacağı bir gelecek umudu taşımayanlar, ölü değil de nedir?[/u]

….

[b][i]Aslında bütün huzursuzlukların, depresyonların, bunalımların, hatta intiharların altında “Gelecek ümidini ve yaşama gayesini yitirmek” olduğu tespit edilmiştir. İnsanı pasifleştiren, hayata küstüren ve ruhsuz bir robot haline getiren; işte bu “Kutlu gayelerini ve gelecek projelerini” kaybetmeleridir.[/i][/b]

[u][b]Milli Çözüm ise; hem Adil Bir Düzen devrimini ve yeni bir dünya medeniyetini… Hem de sonsuz ve kusursuz bir cennet özlemini sürekli diri tutarak, gerçek mutluluk anahtarlarını… Onurlu ve huzurlu yaşama sırlarını ruhlara şırınga etmektedir.[/b][/u]

Mü’min ler Ümit siz Olamazlar
(Sonra evlatlarına dönüp:) “Ey oğullarım, haydi gidiniz de (hayırlı bir haber getirmek için) Yusuf’u ve kardeşini (dikkatle ve titizlikle) araştırıveriniz… (Ey Müslümanlar! Siz de nice yıllardır kaybettiğiniz izzet ve hâkimiyetinizi yeniden bulmaya gayret ediniz…) Sakın Allah’ın rahmet ve inayetinden ümit kesmeyiniz!.. Zira kâfir olanlardan başkası Allah’ın nusret ve merhametinden ümit kesmez (kesmemelidir).” Yusuf Suresi 87

Gelecek ümidi ve yaşama direnci tükenen kesimler; farklı Din ve Mezheplerden olsalar da, mevcut CAHİLİYE KÜLTÜRÜ gereği: Bu boşluklarını; bir üniversite bitirme, garantili bir işe girme, evlenme, ev ve araba edinme… Bazıları da; faizci ve rantiyeci yöntemlerle ve devlet ihaleleriyle haksız servete veya siyasi etiket ve şöhrete erişme gibi fani ve basit girişimlerle… Ve yine; içki, kumar, müzik, eğlence ve turistik gezilerle giderme… Yani koyu bir gaflet içerisinde, gelecek kaygılarını unutuverme gayretine yönelmektedir.(Makaleden Kesit)

Kurgulamaktan ve hayal kurmaktan sakınmayın!.. Çünkü meşru ve makbul isteklerinize ve kutlu hedeflerinize kavuşturacak tahminler, tahayyüller ve projeler üretmek şarttır!..
Hayal etmek, hakikate erişmenin ilk adımıdır. Doğru bir inancı ve kutlu bir amacı olan insanın, bu hedeflerine ulaştıracak yöntemler üzerinde yoğunlaşması doğaldır ve değerli bir adımdır. Bu hayal gücü sizin en büyük aracınız ve Kaf Dağı’na ulaştıracak kanatlı atınızdır.

Aslında olumlu ve onurlu hayaller kuramayanların, hayatları kararmaya başlamıştır. Unutmayınız; beynimiz ve bilincimizle, ruh sırrınız olan bilinçaltınız arasındaki iletişim köprüsü de bu hayaller sayesinde kurulmaktadır. İçinde iman ve umut taşıyan, Allah’ın rızası ve halkın refahı amaçlanan her hayal, sizi yeni deneyimlere, bu deneyimler de sizi kutlu zaferlere taşıyacaktır. “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u!..” diyerek tam ve sağlam bir inançla kutlu amacına kilitlenen Sultan Fatih; bu maksatla en güçlü orduları hazırlamış, en etkin silahlar-toplar yaptırmış… Surların altından İstanbul’a çıkacak derin ve uzun tüneller kazdırmış… Bütün bunlar olmayınca yine usanmamış, umutsuzluğa kapılmamış, hazırladığı gemileri karadan kızaklar üstünden kaydırıp Haliç’e aktarmış… Ve işte sonunda çağ kapatıp çağ açan Fatih unvanına ulaşmıştır.

Çünkü doğru ve olumlu hayal kurmak, sizin keramet ve bereketinizin anahtarıdır… Devrim ve değişime inanmayanlar, geçmişte kalmak ve mevcut duruma razı olmak zorundadırlar. Mevcuda razı olup ve hele faiz, fuhuş, kumar düzenine, zulüm ve zillet sistemine razı olmak ise bayağı ve aşağı bir ruh halini yansıtmaktadır. Kem talihini de, tarihin gidişini de değiştirmek isteyenler, büyük hedeflere büyük hayallerle ulaşılacağının şuurundadırlar. Hayaller sezgilere, sezgiler hikmetlere, hikmet ve hizmetler ise zaferlere taşıyacaktır

ÜMİT; İMANIN CANIDIR VE BAŞARININ SIRRIDIR!
Mâna ve muhteva olarak adeta müminlere Kur’ân-ı Kerim’in özünü verecek derinliğe sahip olan Fâtiha Sûresi’nin ayetlerini okuyan müminin ruhu, aslında Rabbine karşı ümit ve korku dalgaları arasında gidip gelmektedir.

“HAMD ÂLEMLERİN RABBİNEDİR.”
Hamd içinde olan bir kul olmak, Rabbimizin bütün nimetleri karşısında şükür halinde olmak ve O’nu senâ etmek sağlam bir ruh hali taşıyan mü’minin işidir. Hamd şuurunu taşıyan bir mü’min, mü’minlik kıvamında belli bir noktaya gelmiş demektir. Çünkü Rabbimiz insanın çok az şükreden bir varlık olduğunu farklı ayet-i kerimelerde ifade ediyor. Dolayısı ile hamd ve şükür şuuru taşımak mümin için güzel bir seviyedir. İşte Fâtiha Sûresinin ilk ayeti bir yönü ile bize bunu öğretiyor.

“O RAHMAN’DIR, RAHÎM’DİR.”
Bu ayet-i kerime bir recâ ifadesidir. Rabbimizin; bu dünyada tüm yaratılanlara merhameti, ahirette ise bu dünyada O’na iman edenlere, rahmeti ve şefkati ifade ediliyor. Mümin Rabbinin Rahman ve Rahim sıfatlarının farkına vararak afv ve mağfiret nimetine muhatap olma ümidi içinde olmalıdır.

“O, DİN GÜNÜNÜN SAHİBİDİR.”
İşte insanın susup amellerinin konuştuğu, elinin, ayağının, gözünün kulağının yaptıklarını bir bir saydığı bir mahşer anında tek söz sahibi Allahtır. Şüphesiz o günün insanlara verdiği korku ve insanın içine düştüğü dehşet, tarifi imkansız bir ruh hali olacaktır. Bu dehşetli günün azabından korunmak için Allah’a sığınmanın yolu O’na ibadetle yaklaşmak ve Ondan yardım istemektir. Bu da mü’mini yine havf ve recâ duygusuna götürmektedir. İbadet recâya, yardım istemek ise havfa işaret eder.

“YALNIZ SANA KULLUK EDER, YALNIZ SENDEN YARDIM İSTERİZ”
Ayet-i kerimesini kul söyleyerek acziyetini itiraf eder. Bu korku ve ümit arasında olan mü’min sonraki ayet-i kerime ile Rabbinden bir hidayet talebinde bulunur. Doğru yola sevk etme duası da kulun bir isteğidir. O doğru yol peygamberlerin, salihlerin, sadıkların, Hak hakim olsun Adil Düzen kurulsun diye cihat edenlerin yoludur. O doğru yol Hazret-i Peygamber efendimizin yoludur. Mümini ahirete en güzel bir şekilde götürecek ve Rabbinin huzuruna aydınlık bir yüzle çıkaracak yoldur.

“BİZİ DOĞRU YOLA, NİMETE ERDİRDİĞİN KİMSELERİN, GAZABA UĞRAMAYANLARIN, SAPMAYANLARIN YOLUNA ERİŞTİR. “
Mümin sırat-ı müstakimle Rabbinden hidayet üzere olmayı isterken, diğer taraftan da havf duygusu ile dalâlete ve sapıklıkta olanların yoluna değil diyerek gidilmemesi gereken ve kendisini cehenneme götürecek sapkınların yolundan da Rabbine sığınmaktadır. Bu da bir havf duygusudur. Rabbinin kendisini koruması ve dalâlet yolunda olanlarla beraber olmama isteğidir.

Fâtiha Sûresi’nin ayetleri arasında her gün her namazın her bir rekâtında dolaşan mümin, aslında Rabbine karşı ümit ve korku dalgaları arasında gidip gelmektedir.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
14
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...