YA MİLLİ ÇÖZÜM’E FIRSAT SAĞLANACAK
VEYA
KİRLİ ÇÜRÜME VE ÇÖZÜLME HIZLANACAKTIR!
Suriye’nin kuzeyinde ve Türkiye sınırı çevresinde bir “Özerk Kürt Kanton Bölgesi” oluşturulması için, ABD ve İsrail’in yıllardır sürdürdükleri çalışmalar, sona yaklaşmış durumdadır. Türkiye haklı olarak, kendi güneydoğusunu da etkileyip karıştırmayı amaçlayan bu girişimlere karşı çıkmakta ve oldukça başarılı geçen “Zeytin Dalı ve Pençe-Kilit Operasyonları” gibi askeri harekâtlarla sınırımızın hemen ötesinde bir tampon bölge oluşturma çabasındadır. Suriye’de oluşturulmaya hazırlanan çok parçalı özerk kanton bölgelerle, Lübnanvari bir yapılanmanın hazırlandığını ve şu anda Irak’taki fiili ayrışmanın burada da sağlanmaya çalışıldığını anlamamak ahmaklıktır. Maalesef Suriye’nin bu parçalanma senaryolarına, “koruyucu ve denge kurucu” rolüyle bölgede kalmayı ve Büyük İsrail planlarına zemin hazırlamayı amaçlayan ABD zaten dünden razıdır. ABD Genelkurmay Başkanı’nın ve üst düzey komutanlarının, İsrail’den sonra Suriye’deki PKK-PYD terör kantonlarını ziyaret edip resmiyet kazandırmaları da bu amaçlıdır.
Rusya ve İran da, Suriye’deki bu ayrışmadan memnun gibi davranmaktadır. Çünkü bölgedeki varlıklarının devamı buna bağlıdır. Güya ABD’nin ve İsrail’in işgalci ve saldırgan politikalarına karşı kendi varlıkları bir nevi güvenlik sigortasıdır.
İşin en acı tarafı, Beşşar Esad yönetimi de, kendisine de hükümranlık fırsatı sağladıkları için; ABD, İsrail, Rusya ve İran’ın Suriye’deki bu fesatlıklarına razı olmuş durumdadır. Ve maalesef, daha önce Irak’ın da aynen bu şeytani yöntemle parçalanıp, Barzani Kürdistanı’na razı olan, hatta resmi ilişkiler başlatan Erdoğan iktidarı da aynı hatayı yapmaktan sakınmamıştır.
ABD savaş gemisinden Türkiye’ye mesaj mıydı?
ABD donanmasına ait savaş gemisi USS Nitze, Şubat 2023 başında İstanbul Boğazı’nda Dolmabahçe açıklarında demirlemiş durumdaydı. Söz konusu geminin seyir sancağının büyüklüğüne dikkat çeken Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “Türk kamuoyuna mesaj çektilerse yanlış adres” diye uyarmıştı.
Gemiye Sahil Güvenlik ekipleri eşlik etmiş, mürettebatın Boğaz’da ilerleyiş sırasında güverteye çıktığı dikkatlerden kaçmamıştı.
ABD Büyükelçisi Jeffry Flake’nin, İstanbul Boğazı’na demirleyen USS Nitze isimli savaş gemisini ziyaret etmesi de enteresandı. Flake, “Türkiye ile dostluğumuz var. Türkiye ve ABD iyi birer müttefik” palavrasını tekrarlamıştı.
ABD’nin Türkiye için “olası terör saldırısı” uyarısı yaptığı günlerde; savaş gemisi USS Nitze’nin, 03 Şubat 2023’te İstanbul’a gelerek Dolmabahçe açıklarında demirlemesi bir tesadüf olamazdı. Geminin teamüllerden çok daha büyük bayrak kullanması da olağan dışıydı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir gün öncesinde yaptığı konuşmada, ABD’nin açıklamalarını hedef alması ise danışıklı dövüşün bir parçasıydı. Soylu, “Amerikan Büyükelçisi’ne buradan söylüyorum. Hangi gazetecilere yazı yazdırdığını biliyorum. Pis ellerini Türkiye’nin üzerinden çek. Çok net söylüyorum” diye havalar atmıştı.
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ise, “Türkiye, terör saldırısı uyarısı yapılacak kadar tehlikeliyse, savaş gemisi neden buradadır? Bayrağın, olması gerekenden beş kat büyük olmasının bir mesaj olduğu açıktır. O zaman şunu sormalı: ‘Bu mesaj nedir ve kime-kimleredir?’” diye sormuşlardı.
Eski Amiralin: “Bütün denizlerimizi kaybetmemize yol açabilir!” Uyarısı!
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, katıldığı canlı yayında Kahramanmaraş merkezli depremlerde ağır hasar alan Hatay ile ilgili çok konuşulacak iddialarda bulunmuşlardı.
TV100’de ekranlara gelen ‘Uğur Dündar ile Haftanın Panoraması Deprem Özel’ programına konuk olan Doç. Dr. Cihat Yaycı, Kahramanmaraş depreminin vurduğu Hatay’la ilgili kritik ifadeler kullanmıştı.
“İskenderun ve Hatay, Mavi Vatan’ın Doğu Akdeniz’deki kalbidir. İskenderun ve Hatay’da bir değişim veya kayıp, bütün denizlerimizi kaybetmemize yol açabilir, o kadar kritiktir.” diyen Eski Amiral ne demeye çalışmıştı?
İspanya ordusu, İskenderun’da devriye mi atmıştı?
11 ilde büyük yıkıma neden olan depremin ardından İspanya ordusuna bağlı zırhlı araçların Hatay’ın İskenderun ilçesinde devriye görevi yaptığı iddiasıyla servis edilen görüntüler sosyal medyada büyük tartışmalara yol açmıştı. Milli Savunma Bakanlığı iddialara ilişkin açıklamasında, görüntülerin yardım için bölgeye gelen İspanya Silahlı Kuvvetlerine ait araçların arama-kurtarma bölgesine intikali sırasında çekildiğini hatırlatmıştı.
Güya deprem için koşa koşa yardıma gelen İsrail arama kurtarma ekibi, neden apar topar geri çağrılmıştı?
Resmi raporlara göre Azerbaycan’dan sonra Türkiye’ye en fazla ekip gönderen İsrail’in arama-kurtarma çalışmaları devam ederken apar topar Türkiye’den ayrılmasına ilişkin Yedioth Ahronoth gazetesi önemli bir iddiayı gündeme taşımıştı.
Cumhuriyet’ten M. Birol Güger’in haberine göre; İsrail devletine ait sosyal hesaplar tarafından paylaşılan görsellerde, Türkiye’ye gelen bazı ekip üyelerinin yüzlerinin bulanıklaştırılması dikkatlerden kaçmamıştı. Arama-kurtarma çalışmalarının tüm hızıyla devam ettiği sıralarda, İsrailli ekiplerin apar topar Türkiye’den ayrılmaya karar verdiğine yönelik haberler şaşkınlığa yol açmıştı. Bu konuda; terör tehdidinden başka, çeşitli güvenlik çekincelerine kadar iddialar ortaya atılmıştı.
İsrail’in en yüksek tiraja sahip gazetesi Yedioth Ahronoth’un internet portalı Ytnet’te yer alan bir iddiaya göre, Türkiye’ye gelen ekipler arasında, İsrail ordusu bünyesinde görev yapan bir özel kuvvetler birimi olan Şaldağ (Shaldag/Birim 5101) birimine mensup askerler de vardı. İddiaya göre; İsrail ekibine, “Türkiye’ye girişte silahlarını teslim etmeleri” hatırlatılmıştı. Türk makamları tarafından, “Bu durum, ülkemizde kabul edilemez, sizden diğer tüm ekipler gibi davranmanız bekleniyor” diye İsrailliler uyarılmıştı. Ancak bu diplomatik olaya ilişkin her iki ülke makamları tarafından da bir açıklama yapılmamıştı.
Emekli Amiral’in: “İktidar değişecek! Ama acılı ama acısız!” uyarıları!?
Emekli Amiral Türker Ertürk, 19 Mart 2023’te TELE1’de yaptığı açıklamalarda, YSK’yı vicdanlı ve hakka, hukuka uygun davranmaya çağırmıştı. TELE1 Televizyonu’nda Namık Koçak’ın konuğu olan ve gündeme dair açıklamalarda bulunan Ertürk, seçime hile karıştırılmaması için parmak boyası dahil, birçok konuda gündemde olan Yüksek Seçim Kurulu’nu uyarmıştı. Ertürk’ün şu sözleri anlamlıydı: “Bakın artık iktidar değişecek. Ama acılı ama acısız. İktidar kesinlikle değişecek. Onun için herkes aklını başına devşirmeli. Siz de ben de… Tabi ki herkes de, her kesim de… Onun için Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) vicdanlarına göre ve hukuka göre karar vermelerini bekliyoruz. Yoksa ileride ülkece büyük müşkülat yaşarız diye düşünüyorum!”
Emekli Amiral’in bu sözlerinin İsrail’e yönelik olduğu açıktı. Çünkü dönemin İsrail Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’ye gelip, “Sn. Süleyman Demirel’e ve Türk askerine güveniyorum. Bunlar Milli Görüş iktidarına asla geçit vermeyeceklerdir!” mesajını yansıtan küstah sözlerine karşı Rahmetli Erbakan Hocamız da, “Bu Aziz Milletin asaletine ve Milli hassasiyetlerine uygun ve uygar bir Adil Düzen değişimi mutlaka yaşanacaktır. Siyonist İsrail istemese de bu olacaktır. Ama kanlı mı olacak, kansız mı olacak? Bu onların tavrına bağlıdır!” buyurmuşlardı. Ancak marazlı münafıklar bu sözlerin kendi halkımıza yönelik sarf edildiği yalanını yaymışlardı.
Bir deprem sonrası ABD’nin Türkiye’yi işgal planı: “Millennium Challenge 2002” tatbikatı niye yapılmıştı?
2002 yılıydı. ABD, ülke tarihinin en kapsamlı tatbikatlarından birini yapmıştı. 22 gün süren tatbikat senaryosunda Türkiye açıkça hedef alınmıştı. Bu tatbikat senaryosuna göre Türkiye’de şiddetli bir deprem olacaktı… Deprem sonrası büyük bir kaos yaşanırken, olayların neticesinde ABD, 96 saatte Türkiye’yi işgale kalkışacaktı. Yaşanan deprem sonrasında özellikle ABD, İsrail ve Yunanistan’ın adımlarına dikkat etmek lazımdı. Bir bölgede yaşanan büyük afet sonrası o bölgeye dair emelleri bulunan aktörlerin ağızlarının sulanacağı gerçeği ortada dururken, ABD’nin 2002 yılında gerçekleştirdiği bir tatbikat, sürekli uyanık bulunmamızı gerekli kılmaktaydı.
Millennium Challenge 2002’nin (Bin Yılın Meydan Okuması’nın) Perde Arkası!
ABD’de, 24 Temmuz 2002 tarihinde başlayıp, 22 gün boyunca süren bir tatbikat yapılmıştı. Nevada Çölü’nde icra edilen tatbikatta, hedef ülkenin sahip olduğu özellikler tam anlamıyla Türkiye’yi anlatmaktaydı. Zira tatbikatın senaryosuna göre Akdeniz’de bir ada sorunu yaşayan, birçok azınlık barındıran, stratejik açıdan iki kıtayı birbirinden ayıran bir su yolunun üzerinde ve iki kıtada birden toprağı bulunan bir ülke işgale kalkışılacaktı. Yaşanan şiddetli bir deprem sonrası meydana gelen bu işgal, ABD ordusu tarafından yapılacaktı.
Millennium Challenge 2002 (Bin Yılın Meydan Okuması) isimli tatbikatta hedef ülkede çok büyük şiddetli bir deprem yaşanacaktı. Hedef ülkedeki hükümet, deprem sonrası meydana gelen durumla baş edemeyince ordu duruma el koyacaktı. Ordu tarafından uluslararası yardım çağrısı yapılmasının ardından ABD, yardımlarının kendi askerleri tarafından yapılmasını şart koşacaktı. Bunun ardından ABD askerlerinin miktar ve faaliyetlerinden kuşkulanan hedef ülke ordusuyla ABD ordusu arasında savaş çıkacak ve ülke 96 saat içinde işgal altına alınacaktı.
İsrail Meclisindeki Küstahlığın Video Çözümü Vicdanlarımızı Kanatmıştı!
Arap temsilcisi hanım konuşmacı: “Türkiye ve Suriye’deki deprem hakkında bir şeyler söyleyeceğim. Suriye ve Türkiye’deki kardeşlerimize başsağlığı, hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa diliyorum.”
İşte İsrail temsilcilerinin küstah çıkışları:
− Araplar, Türkler ve onların trajedileri, bizim umurumuzda değil. Çok istiyorsanız Suriye ve Türkiye’ye gidin ve bu saçmalığı bırakın!
− Sn. Başbakan, onun mikrofonunu kesin ve konuşturmayın!..
− Buradan defolup gidin! Canımızı sıkmayın!..
İsrail Meclis Başkanı: (Arap Temsilcisine) Genel konuşun, Suriye ve Türkiye halkından bahsetmeyin!
Arap Temsilcisi: Masumları teselli etmemizde ne sorun var efendim?
İsrail Temsilcisi: Senin masumların var, bizim yok! Düşmanlarımızın yasını tutacak değiliz!
Arap Temsilcisi: O zaman bugünden itibaren insanlıkla ilgili bir şey bahsetmeyin! Neden bu vahşet ve insanlıktan yoksun tepkiniz sizin?! Sizin isteğiniz dışında masumları teselli edeceğim. Suriyeli ve Türkiyeli mağdurlara taziye vereceğim.
İsrail Temsilcisi: Türklere gidin ve onları ülkelerinde teselli edin, burada bizi rahatsız etmeyin!
Arap Temsilcisi: İslami hareket olarak Türkiye ve Kuzey Suriye’deki kardeşlerimizin yaralarını sarmak için acil servis kurduk ve elbette yardım edeceğiz!
Evet, hâlâ bu vahşi ve işgalci… Aynı zamanda İslam ve Türkiye düşmanı İsrail’le normalleşme girişimlerini sürdürenler ve bu iktidarı destekleyenler utansındı!..
ABD ve İsrail Bize Düşmandır!
Bir yandan depremin açtığı yaraları sarmak ile uğraşırken, öbür yandan ABD’nin Suriye’deki PKK-YPG ile ilişkisini hatırlatmak için, terör örgütlerine moral vermek anlamına gelebilen ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley’in Suriye’nin kuzeydoğusuna ziyareti ve burada yaptığı görüşmeler medyaya, “Amerika PKK/YPG’ye desteğini kesmiyor” başlığı altında gündeme taşınmıştı. Bu tür haberlerin hemen ardından Bakanlığa çağrılan ve izahat istenen ABD Büyükelçisi’nin, ABD Genelkurmay Başkanı’nın “Suriye’de sadece askerlerle görüştüklerini” söylediği haberi medyaya yansımıştı. Kısacası ABD; Türkiye’nin içeride deprem felaketinin oluşturduğu sorunlar ile boğuşmakta olduğundan yararlanarak; Genelkurmay Başkanı’nı Suriye’ye göndermiş, ardından bu ziyaretin sadece “ABD’li askerlerle görüşmekten ibaret olduğu” açıklamasının yalan olduğu sırıtmaktaydı. Çünkü ABD’li yetkililer her fırsatta Suriye’ye geliyor, teröristlerle görüşme yapıyorlardı. Hatta, Suriye’deki terör örgütlerinin istekleri alınmakta, çoğu zaman da teröristlerin ihtiyaçları, yapılan bu tespitler çerçevesinde ABD tarafından yerine getirilmeye çalışılmaktaydı. Suriye’de çatışmaların son bulması için ABD’nin buradan çekilmesi gerektiği çeşitli kereler gündeme gelmesine karşılık, yaptıkları Suriye ziyaretleri ve teröristlerle yapılan görüşmelerin fotoğrafları medyada sıkça yer almaktaydı. Buna rağmen; bu düşman tavırlı ABD ve Büyük İsrail amacına ülkemizi parçalama peşinde koşan İsrail’le dost olduklarını sürdürdükleri halde, aynı odakların beşinci sınıf piyonları sayılan PKK-PYD ve Türkiye’deki HDP ile, seçim irtibatı kuruyor diye Millet İttifakı’na sataşan Cumhur İttifakı, tam anlamıyla çamura saplanmış durumdaydı!
Türkiye’deki Cemaat ve Tarikatların önemli bir kısmı; ekonomik, sosyal, ahlâki ve ailevi bütün tahribatlarına rağmen, hâlâ Erdoğan iktidarının başta kalması için çırpınmakta ve bu yönde açıklamalar yapılmaktaydı. Bu sakat ve şaşkın düşüncelerle, Milli Çözüm Ehlinin farkı şuradaydı:
Yüce dinimizi istismar ve suistimal edenlere göre; bu bâtıl, bozuk, haksız ve ahlâksız düzen devam etmeli, ama başında Erdoğan gibi dindar görünümlü birileri bulunmalıydı…
Ama bizim esas aldığımız Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Peygamber Efendimize göre ise; öncelikle ülkedeki sistem ve tüm müesseseler ADİL DÜZEN’e uygun yapılanmalıydı ve ülkeyi hangi partinin yöneteceği o kadar da önemli sayılmamaktaydı. Elbette en doğrusu; hem cetvelin (sistemin) düzgün olması, hem çizen elin (yönetimin) dürüst olması lazımdı!
Erbakan’ın Tarihi İcraatları ve Amaçları
Rahmetli Erbakan Hocamız, bütün İslam ve insanlık âlemine örnek olacak, Türkiye merkezli ve bölgemiz endeksli yeni ve adil bir sistem kurmak amacıyla Millî Görüş hareketini başlatmışlar ve çok önemli hizmetlere vesile olmuşlardı. Ama özellikle iki zümre Erbakan’a şiddetle karşı çıkmışlardı: 1- Yozlaşmış, yobazlaşmış; ekonomik, sosyal ve siyasal hayattan uzaklaşıp gelenek ve görenek dini halini almış bir İslam anlayışına körü körüne bağlı DİN İSTİSMARCILARI… 2- Dine, dinden kaynaklı her harekete; hatta İslam’ı hatırlatan her şeye ön yargılı ve düşman tavırlı yaklaşan DİN İNKÂRCILARI… Ve tabi din istismarcılarının yobazlığı, din inkârcılarına haklılık ve taraftar kazandırmakta, din inkârcılarının dışlayıcı ve aşağılayıcı tavırları da din istismarcılarının kahraman olarak algılanmasına yol açmaktaydı. Erbakan Hoca, önce rahmetli Ecevit’le, sonra rahmetli Demirel ve Türkeş’le koalisyonlar kurarak, hem toplumun farklı ve aykırı kesimlerinin yakınlaşmasını ve birlikte hayırlı icraatlar yapılmasını sağlamış, hem de sürekli çatışma ve kapışma yerine barışma ve hayırda yardımlaşma kapısını açmıştı. Ancak ülkemizin, milletimizin ve bölgemizin yararına olan bu girişim ve gelişmeler, her yönden uyumamızı ve kendilerine uydu olmamızı isteyen malum merkezlerin keyfini kaçırmıştı. Bu nedenle Erbakan’ı toplumun gözünden düşürmeye ve Millî Görüş’ü kötü ve tehlikeli göstermeye yönelik karalama kampanyaları yoğunlaşmış, hatta basit bahanelerle Erbakan’ın dört partisi kapatılmıştı. Buna rağmen O, asla Yurduna, Ordusuna ve Devlet kurumlarına tavır koymamış, Milli birlik ve dirliğimizi bozacak aşırılıklara fırsat tanımamıştır.
Çünkü bu ülkenin; sosyal adaleti, bireysel hak ve özgürlükleri savunan solcu sosyalistlere ihtiyacı vardır. Sadece yararsız ve yıkıcı aşırılıklarının ve din karşıtı saplantılarının törpülenmesi lazımdır. Bu ülkenin devletine, milletine ve ülke bütünlüğüne bağlı sağcı-liberalist kesimlere ihtiyacı vardır. Ama birtakım zorbalıkların, devlet imkân ve makamlarını mafyavari kullanmanın dizginlenmesi ve disipline edilmesi şarttır. Bu ülkenin elbette dindar ve dürüst insanlara, inançlı ve kararlı Milli Çözüm kadrolarına ihtiyacı vardır; ama yobazlığı ve din istismarcılığını önleyici tedbirler mutlaka alınmalıdır. Zaten İSLAM, insanı ve toplumları olgunlaştırmak ve her yönden huzura kavuşturmak için kutlu ve İlahi bir ARAÇ’tır; amaç İNSAN’dır!.. Farklı kültür ve kökenden bütün toplum kesimlerinin birlikte ve barış içerisinde yaşama şartlarının ilk ve en güzel örneği olan, meşhur MEDİNE SÖZLEŞMESİ’ne Türkiye sahip çıkmalıdır. Bu suretle örnek bir LAİKLİK ve gerçek bir DEMOKRASİ’nin, yeni ve yüksek bir medeniyetin mimarı olmak için Erbakan düşüncesine ihtiyaç vardır; Milli Çözüm bunun için çırpınmaktadır. Bütün bunlardan sonra, Millî Görüş’ün niye parçalanıp dağıtılmaya çalışıldığı daha iyi anlaşılacaktır.
Daha önce ANAP’ın, ardından partisizlik akımının, sonra FETÖvari çıkışların… Ve nihayet AKP’nin ve Yeniden Refah Partisi’nin ayrışmaları, Milli Görüş’ü etkisiz kılma çabalarının bir ürünü olarak okunmalıdır. Ama Rahmetli Erbakan Hocamızın ısrarla vurguladığı gibi, Onun tek ve gerçek siyasi varisi Saadet Partisi olmaktadır. SP’nin Millet İttifakı’nda olması, gerekli ve gerçekçi bir yaklaşımdır. Erdoğan iktidarının yararlı ve hayırlı atılımlarını gerçek amacına ulaştıracak, ama çok daha tehlikeli ve tahripçi; ekonomik, sosyal, siyasi, ailevi, hukuki ve ahlâki tahribatlarını tamire çalışacak, geniş tabanlı bir MİLLET İTTİFAKI bize göre tarihi bir fırsattır.
Bizim kanaatimiz; Millî Görüş düşüncesinde olanların bu seçimde MİLLET İTTİFAKI’na sahip çıkmaları lazımdır. Çünkü öncelikle ve özellikle AKP’nin tahribatlarına engel olunmalıdır. Mecelle’deki “Def-i mefasit, celb-i menafiden evladır!” yani; fesat merkezlerinin tahribatından kurtulmak, hayırlı ve yararlı icraatlar yapmaktan daha öncelikli ve önemli sayılmaktadır. Aslında Millet İttifakı’nın programıyla, Cumhur İttifakı’nın planları temelde aynı yanlışlık ve haksızlıkları barındırmaktadır. Ama Saadet Partisi’nin ve Millî Görüş düşüncesinin, Millet İttifakı’nda bir maya rolü oynaması ve hayırlı yönelimlere vesile olması umulmaktadır. Keşke Yeniden Refah’la Saadet Partisi, nefsi ve dünyevi hırslarından arınıp ortak bir tavır ortaya koysalardı, çok daha etkin bir rol oynayacaklardı. Ama şimdi Yeniden Refah’ın önce Cumhur İttifakı’na yanaşması, sonra bağımsız aday olacaklarının açıklanması, ardından tekrar Cumhur İttifakı’na yamanma kararı bize sürpriz olmamıştı. Erbakan Hocamızın; “çocuk!..” derken neyi kastettiği de iyice anlaşılmıştı. Artık tercih halkımızın, takdir ise Cenab-ı Hakk’ındır.
Hâlâ bize “Elazizci” diyenler, ahmak mıydı, alçak mıydı?
Kendi temelsiz tahmin ve tahayyüllerini… Hatta şeytanın gösterdiği kurgu filmlerini, Erbakan Hoca’nın stratejik hile ve hedefleriymiş gibi yazmaktan sakınmayan… Şu yirmi yıllık Erdoğan iktidarının bütün tahribat ve talanlarının… Ekonomik, sosyal, ahlâki ve ailevi yozlaştırmalarının günahları yetmiyormuş gibi, Turgut Özal’ın ANAP’ının, hatta Süleyman Demirel iktidarlarının korkunç yıkım icraatlarının suçunu ve sorumluluğunu bile Erbakan Hocamızın sırtına yüklemeyi “bilgiçlik ve siyasi analiz derinliği” olarak sunarak vicdanları sızlatan şu Elaziz şarlatanı, SP’yi ve tüm yan birimlerini AKP’ye katmak üzere Erdoğan’la yaptığı görüşmeler son aşamasındayken, ecelin fırsat vermediği Oğuzhan Asiltürk’le aynı iman ve ideallere sahip olmuyorlar mıydı?
Ve hâlâ Milli Çözüm’ü Elazizci diye suçlayıp saçmalayanlar, acaba akıl ve anlayış kısırlığına müptela olan ahmaklar mıydı, yoksa bizi karalamak için başka bahane bulamadıklarından kasıtlı olarak bu yalana sığınan iftiracılar mıydı? Halbuki Milli Çözüm’ün bir tek sayısını, hatta bir yazısını bile, onlarla karşılaştırsalar farkımızı hemen anlayacaklardı! AKP iktidarının ve Erdoğan’ın her mel’anetine bir keramet ve mazeret uyduran Elaziz takımıyla, başından beri bu iktidarın haksızlık ve yanlışlıklarını hem de en açık ve acıtıcı tarzda gündeme taşıyan Milli Çözüm’ü aynı kategoriye koymak sadece ahmaklık değil, aynı zamanda alçaklıktı… Tam yirmi yıldır bu gerçeği defalarca hatırlatmamıza rağmen, hâlâ aynı teraneyi tekrarlayan teresler bizi bu cümleleri kurmaya mecbur bırakmışlardı.
Sonuç olarak:
Siyaset; Hak ve adaletle toplumu yönetme ve en etkili ve yetkili şekilde insanlara hizmet etme mesleğidir.
“İnsanların hayırlısı insanlara faydası dokunandır.” (Hadis)
“Bir saat adaletle hükmetmek (hayırlı bir hükümet hizmeti yürütmek) yetmiş yıl (nafile) ibadetten hayırlıdır.” (Hadis)
Erbakan’a göre Siyaset; toplumu gütmek değil, şefkatle nezaret etmek ve hayra yönlendirmek için önemli ve gerekli bir vasıtadır!
“Ey iman edenler! (Yöneticilerinize:) ‘Raina-Bizi güt (şuursuz koyun sürüsü gibi bizi yönet)’ demeyin; ‘Ünzurna-Bizi gözet (organize ve koordine edip istişare ile idare et)’ deyin ve (Hakk ve adalet ettikçe onları) dinleyin. (Unutmayın ki) Kâfirler ve nankörler için acı bir azap vardır. [Not: Müslüman topluma koyun gibi güdülmek ve despot bir idareye boyun eğmek değil, etkin bir şekilde siyasete girmek, yönetimi takip ve tenkit etmek, ama şuurlu bir sorumluluk yüklenip Hakk’ta ve hayırda itaat etmek düşmektedir.]” (Bakara: 104) ayeti de bu gerçeği vurgulamaktadır.
Medine Sözleşmesi ve Farklı Görüşlerin Birlikte Yaşaması
İslam; her dinden, her dilden ve her kavimden ama herkesin birlikte huzur içerisinde yaşayacağı; can, mal ve namus emniyeti, din ve düşünce hürriyeti gibi temel insan haklarının korunacağı barış ve adalet düzeni anlamını taşır.
“Ey iman edenler! Hepiniz birlikte (ve her hükmünde bir hayır olduğunu bilerek) topluca barış ve güvenliğe (Silm’e, İslam’ın selamet ve saadet düzenine) girin ve şeytanın (Siyonist ve emperyalist odakların) adımlarını (zalim planlarını ve teşkilatlarını takip ve tercih edip) izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır (bunu bilin ve ona göre hareket edin).” (Bakara: 208) ayeti de bu gerçeği anlatmaktadır. Farklı dinlere ve hukuk sistemlerine mensup toplulukların, temel ve tabii esaslar ve anlaşmalar çerçevesinde, birlikte yaşayabileceklerinin ilk tatbikatını Hz. Peygamber Efendimiz ortaya koymuşlardır.
Medine’ye hicretlerinden sonra; Müslümanlar, Yahudiler, Müşrikler ve bir miktar da Hristiyan kabileler arasında, hem ortak savunma esaslarını belirleyen, hem de başıboşluktan kurtulup kanun, kurallar ve anlaşmalar çerçevesinde, yani bir devlet düzeni içerisinde birlikte yaşama şartlarını içeren, tarihin ilk yazılı anayasası hazırlanmıştı. İbni Hişam’ın siyerinde; 52 madde olarak verdiği, M. Hamidullah’ın madde madde inceleyip çağdaş yorumlar getirdiği, Hicret’in 1’inci, Miladi 622 yılında Efendimizce hazırlanan ve taraflarca mutabık kalınarak imzalanan bu anayasa; hem laiklik esaslarını, hem ortak yaşama şartlarını barındırmaktadır.
Erbakan hep yapıcıydı ve hayırlı ittifaklardan yanaydı!..
Günümüzde yaşanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kaynaklı seçim ittifakı tartışmalarının benzeri, geçmişte 80’li yılların sonu, 90’lı yılların başında da yaşanmıştı. O süreçte Refah Partisi’nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan, iktidarda olan ANAP Genel Başkanı Turgut Özal’a karşı; DSP, SHP, DYP ve diğer muhalefet partilerine bir ittifak projesi sunmuşlardı. Erbakan, 1991 Genel Seçimleri öncesince yaptığı konuşma sırasında bir gazetecinin sorusuna verdiği yanıtta, muhalefet partilerine bir araya gelme çağrısı yapmıştı:
“Muhalefet partilerine; ‘Gelin beraber hareket edelim’ davetinde bulunuyorsunuz. Bir yandan da bu muhalefet partilerine faizci diyorsunuz. Faizci olan bu partilerle bir araya gelmekle onlarla aynı duruma düşmüş olmuyor musunuz?” sorusunu şöyle yanıtlamıştı:
“Evet, söylediğiniz her iki konu da tamamen haklıdır ve sizin dediğiniz gibi içerisinde herhangi bir tezat bulunmamaktadır. Biz bu muhalefet partilerini beraberliğe neden çağırıyoruz? Gelin şu Turgut Özal’ın yaptığı hileyi, haksızlığı ve bu antidemokratik kanunları birlikte değiştirelim diyoruz. Eğer bu haksızlıkları değiştirmek için yanımıza gelirler, beraberce bu kanunları değiştirirsek ne âlâ, memleket için hayırlı bir adım atmış oluruz. Bu demek değildir ki; ‘Gelin birlikte faizcilik yapalım.’ Bizim teklifimiz: ‘Gelin bu haksızlık ve yanlışlıkları ortadan kaldıralım, millete ve memlekete hayırlı hizmetler yapalım!’”
Erbakan’a Göre; Millî Görüş’ün Ne Olduğu Nasıl Anlaşılırdı?
Erbakan Hocamız tarafından defalarca ve çok önemli ortamlarda dile getirilen ve aslında levha halinde yazılıp asılması ve üzerinde kafa yorulması gereken şu vecizeleri, maalesef yeterince anlaşılmış sayılmazdı:
“Bir kimse, Malazgirt’te inanışının şahlanışını yaşamadan; Kosova’da, Niğbolu’da bir kılıç olup parlamadan; Ulubatlı Hasan olup İstanbul’u fethetmeden, Sultan Fatih olup atını denize sürmeden; Kanuni olup şanlı ordularıyla Avrupa’nın içlerine yürümeden… (Çanakkale’de) Seyit Çavuş olup 250 kiloluk mermiyi ‘Ya Allah!’ diyerek namluya sürmeden… Bir insan (Kutlu Kurtuluş Savaşı’mızın ilk büyük zaferi sayılan ve Mustafa Kemal’in komutasında yapılan) Sakarya’nın siperlerine girmeden ve (bizzat kendisinin büyük bir dirayet ve cesaretle tarihi harekât ve çıkarma emrini verdiği) Kıbrıs’ta düşman tahkimatının arasından geçmeden, Milli Görüş’ün ne olduğunu anlayamaz!” sözleri, Kahraman Ordumuzun değerini ve Milli Görüş düşüncesini çok güzel anlatmak yanında, Şanlı Çanakkale Savunmamızın ve Sakarya Meydan Savaşı’mızın Kutlu Komutanı Mustafa Kemal’i de sitayişle anmaktadır.
Erbakan özel bir mesajında; “Mustafa Kemal Atatürk; hayatını, rahatını ve tüm imkânlarını, ülkesi ve milleti için harcayan ve tüm mal varlığını başta Kahraman Ordumuza ve devletin hayır kurumlarına bağışlayan ve son nefesinde ‘ve aleykümüs-selam’ diyerek ruhani ve nurani varlıkların selamını alan mü’min ve seçkin bir şahsiyettir!” buyurmuşlardır.
Değerli dostlar, yaşadığımız ortam; hesaplaşma değil, helalleşme zamanıdır!
Bu konuda Sn. Kılıçdaroğlu tarihi bir adım atmıştır ve desteklenmesi lazımdır. Bazı sorumsuz kesimlerin ve şuursuz kimselerin Sn. Kılıçdaroğlu’nun mezhebini ve mensubiyetini bir aksilik ve eksiklik gibi gösterme çabasına rağmen, biz onun adaylığının ülkemizde Alevi-Sünni kardeşliğinin sağlamlaşmasına ve dengelerin sağlanmasına katkı sunacak yararlı bir adım olduğuna inanmaktayız. Bu ittifak ve irtibatlar sonucu, CHP ve benzerleri de tarihi hatalarından uzaklaşma ve Müslüman halkımızla uzlaşma yoluna girmiş olacaklardır.
Bakınız, Sn. Erdoğan daha önce defalarca “zalim” dediği Sisi ile tokalaşıyor. “Katil” dediği Suud Kralı’yla kucaklaşıyor. “Terörist” dediği İsrail’in terör başı Herzog’u Saray’da ağırlıyor. “FETÖ’cü” dediği BAE Emiri’nin ayağına koşuyor… Ama ülke muhalefetine ve Sn. Kılıçdaroğlu’na yapmadığı hakaret kalmıyor. Bunlar toplumun yarısına: İllet İttifakı, Zillet İttifakı, Rezalet İttifakı diye hakaretler ediyor!.. Şu büyük deprem felaketi üzerine bile Kılıçdaroğlu’nu muhatap almıyor ve sebepsiz yere suçlamaktan geri durmuyor. Öyleyse önümüzdeki seçimlerde bütün bunları dikkate alarak tercih yapmamız gerekiyor!

AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN SADIK TALEBESİ VE TAKİPÇİSİ OLMAK; AYNI ZAMANDA ERBAKAN HOCAYI DA DOĞRU ANLAMAYI VE ANLATMAYI GEREKTİREN BU ÖZEL DURUM MİLLİ ÇÖZÜM’E VE HASSATEN DE ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZA HAS BİR DURUMDUR.
Makalede geçen önemli tespitlerden biri olan şunları yeniden hatırlatmak istiyorum :
…
Ama özellikle iki zümre Erbakan’a şiddetle karşı çıkmışlardı: 1- Yozlaşmış, yobazlaşmış; ekonomik, sosyal ve siyasal hayattan uzaklaşıp gelenek ve görenek dini halini almış bir İslam anlayışına körü körüne bağlı DİN İSTİSMARCILARI… 2- Dine, dinden kaynaklı her harekete; hatta İslam’ı hatırlatan her şeye ön yargılı ve düşman tavırlı yaklaşan DİN İNKÂRCILARI… Ve tabi din istismarcılarının yobazlığı, din inkârcılarına haklılık ve taraftar kazandırmakta, din inkârcılarının dışlayıcı ve aşağılayıcı tavırları da din istismarcılarının kahraman olarak algılanmasına yol açmaktaydı.
….
İşte bu tür gerçekleri ortaya koyabilmek için ERBAKAN HOCAYI doğru anlamak önem arzediyor. İşte bu yukarda yinelediğim hatırlatma ; insanlığın iyiyi doğruyu güzeli faydalıyı adil olanı bulmak ona taraf olmak için anlaması kavraması gereken önemli bir konudur… Ya değilse bunları anlamadan kavramadan hem madden hem manen iyi işler doğru hizmetler güzel ve faydalı şeyler yaptığımızı sanırız ve aslında Siyonizmin çarkına destek çıkarızda farkına varmayız.
Şuan Milli Çözüm haricinde zaten bu bozuk kapitalist sistemden ve başka ülkelerdeki başka bozuk düzenlerden kurtulalım da oranın halkı milleti manen ve maddeten huzur felah bulsun diye dert edinen malesef yok… Dert edinen 1 tane hareket var bu yeryüzünde. Dikkatinizi çekiyorum ülkemizde demiyorum dünyada.. işte o hareket Asrın Sahibi Erbakan Hocayı doğru anlamış ve Erbakan Hocanın hazırladığı projelere öğretilere öğütlerine ( Adil Düzen projeleri – İslam Birleşmiş Milletleri – İslam Savunma Paktı – İslam Kültür İşbirliği Teşkilatı – İslam Ortak Pazarı – İslam Ortak Parası gibi hazırlıklara) hem sahip çıkıyor hem onları olgunlaştırıp insanlığa haykırıyor.
O yüzden makalenin başlığına canı gönülden katılıyorum:
YA MİLLİ ÇÖZÜM’E FIRSAT SAĞLANACAK VEYA KİRLİ ÇÜRÜME VE ÇÖZÜLME HIZLANACAKTIR!
Tarihimiz geçmişimiz Milli Görüş – Milli Çözüm Zihniyetinin BAŞARILARI HAKKA VE HALKA HİZMETİYLE DOLU BİR HAREKET OLDUĞU ZATEN BİLİNEN BİR GERÇEKTİR.
Hem Din istismarcıları hem de Din inkârcıları; bâtıl, bozuk, haksız ve ahlâksız düzenin devam ettirilmesini istemektedirler!
Hem Din istismarcıları hem de Din inkârcıları Millî Görüş’ü parçalayıp dağıtmak için çalışmakta, Millî Görüş’ü kötü ve tehlikeli göstermeye yönelik karalama kampanyaları yürütmektedirler.
Din istismarcılarıyla din inkârcılarının kavga görüntüleri sadece danışıklı dövüştür!
Din istismarcılarının yobazlığı, din inkârcılarına haklılık ve taraftar kazandırmakta…
Din inkârcılarının dışlayıcı ve aşağılayıcı tavırları da din istismarcılarının kahraman olarak algılanmasına yol açmaktadır…
Böylece bâtıl, bozuk, haksız ve ahlâksız düzen devam etmekte, kirli çürüme ve çözülme hızlanmaktadır!
Ülkemizde oynanan bu Siyonist senaryoya bir an evvel son verilmelidir.
AKP’nin gerçekleştirdiği çok tehlikeli ve tahripçi; ekonomik, sosyal, siyasi, ailevi, hukuki ve ahlaki tahribatları tamire çalışacak, geniş tabanlı bir MİLLET İTTİFAKI tarihi bir fırsattır.
Farklı kültür ve kökenden bütün toplum kesimlerinin birlikte ve barış içerisinde yaşama şartlarını oluşturmak için; örnek bir LAİKLİK ve gerçek bir DEMOKRASİ’nin, yeni ve yüksek bir medeniyetin mimarı olmak için Erbakan düşüncesine ihtiyaç vardır… Bütün bunlar için çırpınan Milli Çözüm’e biran evvel fırsat sağlanmalıdır.
ÜMİDİM MİLLİ ÇÖZÜM
Paha biçilmez öğüt, her sözün ziynet
Hakk’dan ikram bize bu ne büyük kısmet
Savun mahcup etmez, hep bulursun izzet
Kafire korku salar özün özüdür; Milli Çözüm
Dilimdeki tek dua vuslata olan hasretim
Gönlümü sana yönlendir; eksiktir gayretim
Tüm kainat senin resmin, azametin hayretim
Artık Va’adini grçekleştir, ümidim iman közüm
Hakikatin tercüman-ı, Hak davası Milli Çözüm
“Ey iman edenler! (Yöneticilerinize:) ‘Raina-Bizi güt (şuursuz koyun sürüsü gibi bizi yönet)’ demeyin; ‘Ünzurna-Bizi gözet (organize ve koordine edip istişare ile idare et)’ deyin ve (Hakk ve adalet ettikçe onları) dinleyin. (Unutmayın ki) Kâfirler ve nankörler için acı bir azap vardır. [Not: Müslüman topluma koyun gibi güdülmek ve despot bir idareye boyun eğmek değil, etkin bir şekilde siyasete girmek, yönetimi takip ve tenkit etmek, ama şuurlu bir sorumluluk yüklenip Hakk’ta ve hayırda itaat etmek düşmektedir.]” (Bakara: 104)
SAKIN UNUTMAYIN!
Milli Çözümün Haklılığını Savunan, Başarısını İsteyen Ve Hayırlı Hizmetlerine Sevinen Kesimler;
1-İnançlı ve şuurlu
2-Vicdanlı ve duyarlı
3-Vatanını ve ülkesini seven
4-Ümmetin, mazlumların ve insanlığın kurtuluşunu isteyen
5-Adil Düzen ve Yeni bir Dünya kurulsun gayreti çeken
6-Erbakan Hocamıza sadık gerçek dava bağlılarıdır.
Milli Çözümün Haklılığını, Başarılarını Ve Hayırlı Hizmetlerini istemeyen kesimler;
1-Şuursuz ve inancı zayıf
2-Duygusal ama duyarlılıktan uzak
3-Vatanın ve Ülkemizin geleceğini düşünmeyen
4-Ümmet, mazlumlar ve insanlık adına derdi ve kaygısı olmayanlar
5-Adil Düzen ve Yeni bir Dünyanın kurulmasına inanmayıp, bunu hayal görenler
6-Erbakan Hocamızı tam anlamıyla tanımamış, anlamamış, sözde dava adamı görünenler
7-İçlerindeki kıskançlık damarı, haset, kibir ve bencillik hastalığının pençesinden kurtulamamış zavallılar.
Şimdi herkes aynanın karşısına geçerek, her iki seçeneği değerlendirip kendisini sorgulasın. Sözde değil özde Haktan taraf mı, yoksa batılın dümen suyunda mı?
2. Viyana kuşatmasından bu tarafa sürekli küçülmeye giden ve bu süreç 300 yıldan fazla sürerken Atatürk’ün bağımsız bir devlet kurması neticesinde devlete yuvalanan sabataist kimseler ile işbirlikçileri eliyle Atatürk’ün milli hamleleri etkisiz hale getirildi. Ancak Merhum Erbakan Hocamızın yıldız gibi doğmasıyla tüm şer şebekesi şaşkına döndü. O, 5700 yıllık siyonist hayalini suya düşürmüş hem ülkemizi hem dünyayı dönüşüme her yönden hazır hale getirerek görevini tamamlamıştı. Aslında sorulması gereken şuydu; böylesine şeytanın şaheseri denen bir organizasyonu deşifre ederek yıkılması için her türlü teknolojik ve ilmi hazırlıkları gören muhteşem bir lider kendisinden sonrası için bu hazırlıkları nihayetine erdirip ilan edecek, uygulayacak bir ekip yetiştirme limit di? Evet kendisinden sonrası için sadece bir beyne yani bir kişiye ihtiyacı vardı. Onuda çoktan yetiştirmişti bile. Erbakan Hocamız gibi tarihin en önemli insanın ve bir dehanın böylesine önemli bir konuyu es geçmesi zaten düşünülemezdi. İnsanlığın güneşi Milli Çözümün dizginlerini tutan Hocamızın en sadık talebesi eliyle doğacaktır inşallah…
Merhametten maraz doğdu!
Bin yıllık hesaplaşmaymış, hesaplaşalım!
Osmanlı İmparatorluğunun zulümden kurtardığı Siyonist Yahudiler;
Önce Osmanlı’yı yıktı ardından başta ülkemiz ve İslam alemi olmak üzere dünyada huzur bırakmadılar!
Kripto Yahudiler ve Ermeniler, Haçlı Emperyalistler ve sütübozuk işbirlikçiler yakında hesap verecekler!
Dünyayı yöneten Kanuni Sultan Süleyman Han’nın, kendisinden yardım isteyen Fransa Kralı Fransuva’ya yolladığı mektubun günümüz Türkçesi ise şu şekilde;
“Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir Vilayeti’nin ve Diyarbakır’ın ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ın ve Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân’ın torunu, Sultan Selim Hân’ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım.
Sen ki, Françe vilayetinin kralı Françesko (François, Fransuva)’sun.
Çok yakında bütün zalimler; Büyük İsrail hayaliyle geldikleri Amik Ovasında ve Doğu Akdeniz’de, Türk’e kurşun sıkma gafletini gösterdiklerinde, kürkü deldirecek ve kaçacak delik arayacaklar!
Allah nurunu tamamlayacak!
Milli olmayan sistemler, Milletimize tuzak
İslam’a uymayan her şey, insanlıktan da uzak
Dünyaya tapan kişiler, Şeytan elinde tutsak
Hak safıdır benim hizam, tek çare Adil Düzen!
Zalim düzenler yüzünden, halkımız neler çekti
Kur’an Kutsal vazgeçildi, Avrupa tek ölçekti
Batı ve batıl Tanrıydı, uymayan ölecekti
Olur mu hiç zulme rızam, tek çare Adil Düzen!
Ne sağcılık ne solculuk, ne de sahte dindarlık
Ne “demukratur” hilesi, ne zalim hükümdarlık
Ne “mezhebi çok geniş”lik, ne yobaz dini darlık
Akıl kıyas, Kur’an mizan; tek çare Adil Düzen!
Milli Görüş, Milli Çözüm; diriliş kervanıdır
Örnek laik ve demokrat, Hak düzen hayranıdır
Artık sevinin yaklaşan, zaferler bayramıdır
Cennet olur hatta Fizan, tek çare Adil Düzen!
Cemaat ve Tarikatların önemli bir kısmı; ekonomik, sosyal, ahlaki ve ailevi bütün tahribatlarına rağmen, hâlâ Erdoğan iktidarının başta kalması için çırpınmakta, muhalefette bu tahribatların karşısında gereken vizyonu sergileyemediği gibi sorunlara köklü çözümler sunamadığı için de milletimizi bir nevi AKP’ye mahkûm etmekte.
Bu sakat ve şaşkın Erdoğan iktidarın bir an evvel değişe bilmesi için Üstad Ahmet Akgül Hocamızın fikri/duruşu acilen sergilenmeli (Toplumun her kesiminin, vicdanen itiraz edemeyeceği nitelikte gerçekler muhteşem tarzda anlatılabildiğinden ülkemizdeki her türlü istismarcılık ve sahtecilikte bu duruş sayesinde bitmeye mahkum olacaktır)
Ve ülkemizin “Yeni Bir Dünya” yı kurabilmesi de Milli Çözüm programlarının uygulanmasına bağlıdır.
Evet, Milli Çözüm’ün Adil Düzen programı uygulandığında; Ekonomik programları sayesinde faiz son bulup ve ekonomi şaha kalkacaktır. Siyasi sitemiyle, demokrasi tam tecelli eder ve iş her alanda ehil insanların eline geçer. Tüm ahlaki kuruluşlar gerçek hizmet alanında en verimli gayret içerisine olmaya mecbur kalır ve eğitim kurumlarımız en doğru sonuçlara ulaşır (doğru kanunları hazırlar.)
Ve sonuçta ülkemiz düze çıkma değil Milli Çözüm’ün tamamladığı “Adil Düzen” programları sayesinde magmada olunsa, oradan fışkırır çıkar Yeni Bir Dünya’yı kurar inşallah.
İSRAİL YIKILACAK!
Filistin mağdur mazlum, halkı mücahit
Yaşanır mı hürriyet, haysiyet yoksa…
Şu Siyonist İsrail, kuduz koca it
Layık mı o Kutlu, makamı yıksa
Vaktidir Ebabiller, mermiler sıksa
Bekleyin şahlanacak, Mescid-i Aksa…
Tüm ümmeti kuşattı, zillet ızdırab
Mekke Medine mahzun, ve Kudüs harab
Gayrı imdadımıza, Sen yetiş Ya Rab
İsa Mesih gelip de, kandilin yaksa
Kurtulup şenlenecek, Mescid-i Aksa!
Kudurmuş domuz gibi, saldıran gâvur
Milyar mü’min kalbini, barbarca kavur
Ya Rabb bu azgınları, kahrınla savur
Resulüllah teşrifle, haline baksa
Derdini açmaz mıydı, Mescid-i Aksa!
Viraneye dönüyor, kutsal diyarlar
Demeçle yetiniyor, hormon hıyarlar
Filistin feryadını, canlar duyarlar
Hep yürekten samimi, gözyaşı aksa
İsrail’i boğacak, Mescid-i Aksa!
“Saldırıyı kınamak!”, en büyük kozu
Arayı bulacakmış, şu davul tozu
Suriye’ye sataşan, ey BOP horozu
İsrail zerre kadar, hatırın taksa
Bu hale düşer miydi, Mescid-i Aksa!
AB NATO peşinde, koşturan hödük
İslam Birliği yoksa, her adım güdük
İsrafil’in suruyla, çalınsın düdük
Mehmetçik zalimlere, tokadı çaksa
O zaman ferahlanır, Mescid-i Aksa!
Öyle birkaç kınama, vicdan tavlamaz
Atasözü: “Havlayan, tazı avlamaz!”
Kâfirler güçten korkar, laftan anlamaz
Hayber gibi yiğitler, boğazın sıksa
Siyonistler pes eder, dirilir Aksa!
Dışı insana benzer, şeytan içleri
Arkanızda ABD, Batı güçleri
Ey Siyonist kuduz, Şaron piçleri
Yüce Dinin sahibi, Cenab-ı Hak’sa
Başınızda patlayacak, Mescid-i Aksa!
Selahaddin Eyyubi, toplasın nefer
Mehdiyet ordusuyla, başlasın sefer
Deccalizmi devirip, yaşansın zafer
O hidayet Yıldızı, üstüne sarksa
Boynu bükük kalır mı, Mescid-i Aksa!
Hak yolda alnından, ey ter akanlar
Helâk olup gidecek, tüm şer bakanlar
Derlenip toparlanın, ey Erbakanlar
Cümle âlem gelecek, aşk ile raksa
Huzura kavuşacak, Mescid-i Aksa
Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahvına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak… Muhyiddin-i Arabi gibi büyük zatların ihbarıyla, “Barut patlamayacak” yani tahrip gücü korkunç olan, başta atom bombalarının ve diğer nükleer füze başlıklarının ateş almayacağı yüksek ve özel teknolojiler sayesinde Siyonist-Haçlı güdümlü, sömürü, haksızlık ve ahlâksızlık zulmü son bulacaktır. Böylece son ve en büyük İslam devrimi, beklenen tarihi barış ve bereket medeniyeti, acısız ve sancısız gerçekleşmiş olacaktır.
Ardından, farklı din ve kökenden… Ayrı kimlik ve kültürden… Bütün insanların temel haklarını, refah ve huzur ortamını sağlayacak, Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır. İslam’ın onuru ve insanlığın huzuru için va’dedilen ve asırlardır özlemle gözlemlenen bu kutlu gelişmeleri engellemeye, hiçbir devletin veya sistemin gücü yeterli olmayacaktır, inşaallah!..
Siyonist Haçlı zihniyeti ile yönetilen ve toplumsal yapısı bu zihniyetin ilkeleri ile beslenen Haçlı ABD ve Israil’in gözü yüzyıllardır Kadim Anadolu topraklarındadır. En küçük bir fırsatta dahi bu toprakları topyekün işgal etmek için ellerinden geleni yapmakta söz konusu planlarını hayata geçirmelerine yardımcı olacak işbirlikçi iktidarları oyunda tutmak için tüm imkanları seferber etmektedirler. AKP iktidarının yıllardır ülkemizde iktidarda tutulabilmesi için her seçimi büyük bir titizlikle dizayn etmekte tüm sosyolojik eğilimleri en ince ayrıntısına göre gözlemlemektedirler. Bunun yanı sıra en önemli toplumsal amaçlarına ulaşmak için muhafazakar iktidarlar vasıtasıyla yüce dinimiz İslamın ilkelerinin toplum tarafından yanlış anlaşılması ve yozlaştırılması için de bütün görsel ve işitsel araçları büyük bir ustalıkla kullanmaktadırlar. Üstat Ahmet Akgül’ün yazısı bu tarihi gerçekleri en açık ve vurucu bir dille okuyucuya aktarmıştır. Toplumumuz yerel seçimlerde bu gerçeklere kulak asarak seçim yapmalı ve artık işbirlikçi iktidarlarlara fırsat vermemelidir. Bunlara verilen her fırsat Siyonist Sermayenin hakimiyetini devam ettirmekte ve Gazze başta tüm mazlum coğrafyaların en kesif zulümleri maruz kalmasına sebep olmaktadır.
Ey iman edenler! (Yöneticilerinize:) ‘Raina-Bizi güt (şuursuz koyun sürüsü gibi bizi yönet)’ demeyin; ‘Ünzurna-Bizi gözet (organize ve koordine edip istişare ile idare et)’ deyin ve (Hakk ve adalet ettikçe onları) dinleyin. (Unutmayın ki) Kâfirler ve nankörler için acı bir azap vardır. [Not: Müslüman topluma koyun gibi güdülmek ve despot bir idareye boyun eğmek değil, etkin bir şekilde siyasete girmek, yönetimi takip ve tenkit etmek, ama şuurlu bir sorumluluk yüklenip Hakk’ta ve hayırda itaat etmek düşmektedir.]” (Bakara: 104) ayeti de bu gerçeği vurgulamaktadır.
Depremlerle işgal edilecek ülke senaryosu 2000 li yılların başında tatbikatı yapılıp 2023 de AMİK OVASI depremi diye adlandırılabilecek iki aşamalı deprem yaşanmıştı. İktidarın acziyet, işbirlikçilik tavrı devletin en kalın defterinde kalın çizgilerle kayda girmiş olmalıydı. Yıllar önce yapılan işgal tatbikatında daha önce emsali görülmeyen bize göre tetikleme yapay depremler uygulamaya koyulmuş, tabiki açıklanandan çok büyük zayiatlar yaşanmıştı. Buna rağmen hazırlıklı paniklemeyen MİLLİ DEVLET yapısı en geniş anlamda tedbirlerini almış. Siyonist-Emperyalist işgale musade etmemişti. İşte Zeytindalı-Pençe Kilit harekatı ve oluşturulan tampon bölge hazırlığı Hükümeti aşan MİLLİ DEVLET HAREKATIYDI. İstediğini alamayan Kuduz İsrail 2.Darbeyi Hamas’tan alınca iyice hırçınlaşmış soykırımla da tanımlanamayacak bir şeytanlıkla Gazzeye saldırmış fakat İSTEDİĞİ BAŞARIYI BURADA DA BULAMAMIŞTI. Görünen o ki TÜRKİYE MERKEZLİ DEVLET AKLI; bir taraftan Hamas olmuş, diğer taraftan Yemen olmuş cepheyi daha da genişleterek Siyonist İsrail’in pilini gittikçe de zayıflatmıştı. Hatta batılı devletler de iç kargaşaya dönüşecek endişe içine girmişlerdi. Evet bu filmin sonu Kuduz İsrail’in yıkılması TÜRKİYE MERKEZLİ, MİLLİ ÇÖZÜM ENDEKSLİ, ADİL DÜZENLİ BİR DÜNYANIN kurulmasıyla selamete erecekti.
Bırakın gafiller Belediye rantıyla hayal kursunlardı…
Artık zalim ve işbirlikçilerinin sonu gelmekte.. Milli Çözüm tüm münafık ve işbirlikçilerin gerçek yüzlerini başta milletimiz olmak üzere tüm insanlığa gösteriyor.. yaşanacak kutlu değişim Adil Düzen Medeniyetinin kuruluşu öncesi ve sonrası için tüm hazırlıkları en güzel şekilde yapıyor.. Artık şeytanın şaheseri siyonizm hangi hamleyi yapsada ağzına yüzüne bulaştırıyor.. tüm gelişmeler bundan böyle Milli Çözüm devrimine yarıyor!..
MİLLİ ÇÖZÜM
Gözümüz kara, nettir sözümüz
Şuurla kuşandık, yoktur dönüşümüz
Engel koyulsada, değişmez görüşümüz
Yiğitler kervanı, Milli Çözümcüyüz..
Yazılar kurşun gibi, Şeytanı vuruyor
Yorumlar tüm, Siyonu kudurtuyor
İşbirlikçi hainler, sinirden çıldırıyor
Milli Çözüm, tıkanan yolları açıyor..
İlk gün yazılanlar, bugünün özeti
Milli Görüş davası, Erbakan liderleri
Ruhlara işliyor, manalı şiirleri
Meydanları inletiyor, Milli Çözüm erleri..
Marifet sayıda değil, özgül ağırlıkta
Meydan okurlar, zalim batıya
Tam bağlı ve sadıklardır, Hak davaya
Tüm dünyada, Adil Düzen kurmaya
Geliyoruz; Milli Çözüm iktidarıyla..