YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
692297788810a
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 3
Bugün : 4407
Dün : 47039
Bu ay : 945369
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45349190
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Yeni AÇILIM Safsatası;
KÜRT VE TÜRK YAHUDİLERİN ORTAK PLANIDIR!

15-16 Şubat 2025 tarihlerinde Diyarbakır’da düzenlenen; HAK İnisiyatifi Derneği ve HÜDA PAR’ın “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”na, AKP’li Milletvekilleri de katılmışlardı.

HÜDA PAR’ın:

1- Kürtçenin Anayasal güvenceye kavuşturulması,

2- Eşit vatandaşlık temelli yeni bir Anayasa hazırlanması,

3- Mevcut Anayasa’dan; “Herkesin Türk olduğu” tanımının çıkarılması teklifleri aslında İsrail’in ve Siyonist Yahudi Lobileri güdümlü ABD ve AB’nin dayattığı Türkiye’yi parçalama ve geciktirilen SEVR’i uygulama çabalarıydı.

Bu tekliflerin açılımı şunlardı:

1- Kürtçeye resmiyet kazandırılması, eğitim ve yargı dili olarak kullanılması,

2- Kürtlerin ayrı ve farklı bir “MİLLET” olarak tanıtılması ve Türkiye’nin parçalanmasına zemin oluşturulması,

3- Anayasa’nın 54. Maddesinde: “T.C. Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” kaydı yer almaktadır. Yani bu ifade; “Bu ülkede yaşayan ve bu Devlet’e bağlı olan herkes ırken olmasa da hukuken Türk Milleti’nin asli bir unsuru konumundadır.” anlamını taşımaktadır. Bundan rahatsızlık duyanların, bu ülkeyi ve bu Milleti parçalama heves ve hesapları açıktır. Ve zaten “YENİ AÇILIM” tuzağı işte tam da bu amaçla ortaya atılmıştır!.. Abdurrahman Kurt, Galip Ensarioğlu ve Orhan Miroğlu gibi AKP’li siyasetçilerin de katıldığı sözde çalıştayda “Ankara’nın saadeti, Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır!..” şantajını ve küstahlığını beyan etmekten bile sakınmayacak kadar şımarmışlardır. Bu talihsiz ve edepsiz çıkışların anlamı ve açılımı; “HÜDA PAR çalıştayındaki teklif ve taleplerimiz yerine getirilmezse, o zaman Türkiye karıştırılacak ve Ankara şaşırıp kalacaktır!..”

Ülkemizdeki sorunların, sosyal ve ekonomik sıkıntıların tek çaresi, gerçek kurtuluş reçetesi ve hatta tüm insanlığın huzur, refah ve hürriyet prensipleri; Rahmetli Erbakan Hocamızın hazırladığı: Aklıselim, Müspet ilim, Tarihi tecrübe ve birikim, Vicdani kanaat ve tatmin, Evrensel Hukuk Kaideleri ve elbette KUR’AN-I KERİM dayanaklı ADİL DÜZEN projeleridir. İslam kardeşliği temelli, Milli ve manevi birlik ve dirlik ölçüleridir. Ülkemizde KÜRT Sorunu dedikleri; suni, sinsi ve Siyonist-emperyalist hesap ve heveslerdir. Bizim asıl sorunlarımız; geri kalmışlık, az kalkınmışlık, işsizlik ve açlık, temel insan haklarından mahrum bırakılmışlık, imani, ahlâki ve ailevi yozlaşmışlık ve bunları doğuran bu bâtıl ve Batıcı (AB’ci) sistemler ve işbirlikçi hükümetlerdir.

HÜDA PAR gibi Dinci Kürtçülerin de; PKK, YPG ve DEM Parti gibi Dinsiz Kürtçülerin de… AKP gibi Din istismarcısı ve İsrail’le Normalleşme amaçlısı işbirlikçi partilerin de; Türkçülüğü, Kürtçülüğün mezesi yapılmasından bile gocunmayan ve APO’ya Meclis’te konuşma çağrısı yapan MHP’nin de… Bütün bu talihsiz ve tehlikeli gelişmelere sessiz ve tepkisiz kalıp dolaylı destek sunarak sözde muhalefet rolü oynayan Özgür Özel CHP’sinin de… Kemalist kılıflı Siyonist severlerin de… Bugünlerde en çok okumaları ve gerçek Atatürkçülerin sürekli gündemde tutmaları gereken Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabesi’ni yeniden hatırlatıyoruz:

“Ey Türk Gençliği!

İstiklal (her bakımdan tam bağımsızlık) ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin (sermaye ve silah yönünden çok üstün bir kuvvetin) temsilcisi olabilirler. Cebren ve hile ile, (saldırı veya zorla veya hain iktidarların yaptığı ve milletten sakladığı hileli kanun ve anlaşmalar yoluyla) aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş (ekonomik ve stratejik kurumları ele geçirilmiş), bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış, (etkisiz, yetkisiz ve çaresiz konuma getirilmiş) ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu ortam ve durumdan daha elim (üzücü) ve daha vahim (ürkütücü) olmak üzere, memleketin içerisinde iktidar sahibi olanlar (hükümet ve muhalefet partileri, sivil ve asker yüksek bürokrasi, yargı ve diğer yönetim yetkilileri) gaflet (vurdumduymazlık) ve dalâlet (azgınlık ve dış güçlere yaslanmak) ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Daha da beteri, bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini; müstevlilerin (işgalci güçlerin, küresel sömürü çevrelerinin ve Siyonist-emperyalist merkezlerin) siyasi emelleriyle (sinsi ve şeytani hâkimiyet projeleriyle) tevhit edebilir (düşmanlarla iş birliğine girişebilir)ler.

Millet, fakr-u zaruret (işsizlik, fakirlik ve çaresizlik) içinde harap ve bitap düşmüş (yıkılmış ve yılgınlaşmış) olabilir.

Ey Türk istikbalinin (geleceğinin) evladı! İşte, bu ahval ve şerait (en kötü şartlar ve durumlar) içinde bile vazifen; Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmak (milli bağımsızlık ve bekamızı ve halkımızın ülke yönetimine hâkim olmasını sağlamak)tır.

Muhtaç olduğun kudret (sana gerekli ve yeterli olacak kuvvet ve cesaret, dış güçlerin himayesinde değil) damarlarındaki asil kanda mevcuttur. (Bizi asil ve şerefli kılan milli ve manevi değerlerimize; tarihi ve talihli dinamiklerimize, yani öz benliğimize ve bağımsızlık bilincimize sahip çıkmak suretiyle bütün bu tehdit ve tehlikeler aşılacaktır).”

Evet Atatürk’ün, tam doksan sene önce, hem çöküş nedenlerini, hem de çıkış çarelerini gösterdiği meşhur Gençliğe Hitabesi’ni okuyup, anlayıp gereğini yapmazsak, Allah korusun çözülüş ve çöküş kaçınılmazdır!

Artık, Erbakan Projelerine Acilen İhtiyaç Vardır!

Konya Merhaba gazetesinin haberine göre Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kudüs Tarihçisi Dr. Üsame el-Aşgar’ın tarihi itirafı ile; “Türk halkı artık bilmeli ki; HAMAS’ın kuruluşunda öncü rolü oynayan ve onlara hizmet yollarını ve hedefe ulaşma metotlarını anlatan ve gerekli desteği sağlayan Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Ben de bu görüşmelere bizzat şahit olanlar arasındayım!..”

İşte, o İslami hamiyet ve haysiyet sahibi HAMAS ki, süper şeytani güçlerin destek çıkmalarına ve İslam ülkelerindeki işbirlikçi iktidarların yalnız bırakmalarına rağmen kuduz İsrail’e direnmeyi başarmış ve Allah’ın izniyle barışa mecbur bırakmışlardır.

Tek ve gerçek çare İslam’dır!

16 Şubat 2025’te salıverilen İsrailli esir Alexander Turbanov’ın HAMAS’ı öven açıklamaları işgalci İsrail’de şok etkisi yapmıştı:

“Sizin nezaketiniz vicdanıma kazındı. Aranızda yaşadığım 498 gün boyunca, maruz kaldığınız onca saldırganlık ve suçlara rağmen, gerçek mertlik tavrının, saf kahramanlığın, insanlığa ve değerlere saygının anlamını sizden öğrendim.

Oysa siz, gerçekte özgür ama görünüşte kuşatılmış durumdaydınız, ben ise tutsaktım ve siz hayatımın koruyucularıydınız. Bana şefkatli bir babanın çocuklarına gösterdiği gibi baktınız. Sağlığımı, onurumu ve zarafetimi korudunuz ve toprakları ve gaspedilmiş hakları için savaşan adamların pençesinde olmama ve ülkemin hükümeti tarafından kuşatılmış bir halka karşı en iğrenç soykırımı gerçekleştirmelerine rağmen, sizler açlığın veya aşağılanmanın bana dokunmasına izin vermediniz, hep şefkatli ve insaniyetli davrandınız.

Sizin gözünüzde görene kadar erkekliğin anlamını bilmiyordum ve fedakârlığın değerini, aranızda yaşayana kadar, ölümü gülümseyerek karşılayıp, öldürme ve yok etme araçlarına sahip düşmana çıplak bedeninizle direnene kadar fark edip anlamamıştım. Ne kadar belagatli ve açık sözlü olsam da, sizin değerinizi yansıtacak, yüce ahlâkınız karşısındaki hayretimi ve hayranlığımı ifade edecek kelimeler bulamayacağım.

Dininiz size esirlere karşı böyle mi davranmanızı öğretiyor? Ne kutsal ve uygar bir Dininiz vardır… Bu ne büyük dindir ki, sizi bu kadar yüce bir mertebeye eriştirir; karşısında insan yapımı bütün insan hakları kanunları çöker, düşmanlarla mücadele protokolleri çöker!

En zor anlarda yalan sloganlarla değil, yaşadığımız gerçeklerle adaleti ve merhameti gösterdiniz, en karanlık koşullarda bile ilkelerinizden vazgeçmediniz.

İnanın bana, eğer bir gün buraya dönersem, ancak sizin saflarınızda bir mücahit olarak dönerim. Çünkü hakikati halkınızdan öğrendim ve sizin sadece bu toprakların değil, aynı zamanda en kutsal ilke ve kuralların ve en haklı bir davanın da sahipleri olduğunuzu anladım.”

Değerli ve gayret ehli bütün Kürt kardeşlerimiz, DEM Parti’yi, AKP’yi veya HÜDA PAR’ı değil, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hz.lerini örnek ve rehber tutmalıdır!

Üstad buyururlar ki:

“Emin olunuz, biz Kürtler başkalarına benzemiyoruz. Yakinen biliyoruz ki, içtimai (sosyal ve siyasi) hayatımız, (huzur ve hürriyet sigortamız) Türklerin (ve Türk Devleti’nin) hayat ve saadetinden neş’et eder. (Biz Kürtlerin emniyet ve saadeti, ayrılıktan değil Türk Devleti’ne bağlılıktan geçer.)” (Münazarat)

Ayrıca:

“Kürt(ler) gibi (sayıca) küçük taifelerin (kesimlerin) menfaatleri hem dünyevi hem uhrevi (huzur ve) saadetleri, sizin gibi büyük ve muazzam Arap ve Türk gibi hâkim üstadlara (tarihi tecrübe ve birikim erbabına) bağlıdır!” (Hutbe-i Şamiye)

ŞİİR

Bu Ülkeyi bu Devleti, ey sahipsiz sanan ahmak
Bekle yakında başına, inecek manevi tokmak
Ey Sevr’in taşeronları, ey İsrail uşakları
Yerli Lawrens göze alır, Milletin başını yakmak!..

Ne Kürtçüden ne Türkçüden, hayır gelmez bu Millete
Gerçek iman şuur yoksa, atarlar bizi illete
Ya Rabb şehitler aşkına, aç kurtuluş kapıların
Çok çektik bu hainlerden, bırakma bizi zillete!..

Bakınız, sivil ve siyasi PKK olan DEM Parti İmralı Heyeti, şimdi Kuzey Irak’taki Kürt Yahudileri BARZANİLER’den talimat almak üzere Erbil’e yollanmışlardır!.. Tabi Barzani’ler ise asıl Şeytani aklı İsrail’den almaktadır…

Barzanilerle İsrail İttifakı!

Orta Çağ’dan bu yana “Kürt Yahudileri” önemli ölçüde azalsa da etkinlik ve yetkinlikleri artmıştır. Günümüz Kuzey Irak topraklarında kalanları ise özellikle Kürt aşiretleri ve beylerinin, hatta bazı tarikatların içerisine sızmışlardır. 

Ortadoğu’daki Yahudilerin tarihi; eski çağlardan beri İran’ın bir kısmını, Kuzey Irak’ı, Ermenistan’ı, Suriye’de yaşayan Yahudileri kapsamaktadır. Kültürleri ve giyim tarzları Müslüman Kürtlerle aynıdır.

Aynı hususta “Mizrahi (Doğulu) Yahudi Toplulukları” başlığı altında şunlar yazılmıştır: 

Yahudiler, coğrafi bakımdan Ortadoğu topraklarında yaşamaktadır. Bu alan; İran’ın kuzeybatısı, Kuzey Irak, Suriye’nin kuzeydoğusu (Rojava) ve Türkiye’nin güneydoğu bölgelerini kapsamaktadır. Çok sayıda Kürt Yahudisinin, bilhassa Irak kökenli olanların Sefarad olarak adlandırılan Yahudi cemaatiyle karışıp kaynaşması 18’inci yüzyılda yaşanmıştır. Günümüzde ise, Ortadoğulu Yahudilerin büyük bölümü İsrail Devleti’ne göçüp yerleşmiş durumdadır.[1]

Bazı tarihi kayıtlara göre: Milattan önce 8’inci yüzyılda Asurluların İsrail Krallığını almasıyla farklı bölgelere sürülen İsrailoğullarından bir grup, daha sonra Asur’un başkentine yerleştirildiler. Milattan önce 1. yüzyılda başkenti Arbela (Erbil) olan Adiabene hanedanlığı Yahudiliğe geçti. Kimilerine göre bu hanedan mensupları Kürt Yahudiler idi.

Kürt Yahudileri, İran’ın Kaşan bölgesine yerleşmişti. Birçoğu 1700 ve 1800’lü yıllarda Anadolu’nun kırsal alanlarına göçmüşlerdi.

O sırada bilhassa Gaziantep ile Malatya, yoğun Yahudi nüfusa sahipti. Genellikle son derece gizli/gizemli bir cemaat olmasına rağmen çevredeki diğer topluluklarla ilişkileri olumsuz değildi.

Ortadoğu’daki Yahudilerin o tarihte “İsrail Toprağı” diye anılan bölgeye göçmeleri 16’ncı yüzyıla denk düşmektedir.

20. yüzyıldan itibaren farklı ülkelerdeki Yahudilerin bir kısmı, siyasi Siyonist hareket içinde aktif rol üstlenmişlerdi.

Ailesi 1920’lerin sonunda göçüp Kudüs şehrine yerleşen Moşe Barzani (1926-1947), Bağdat’ta doğmuş ancak ailesi Barzan bölgesine geçmişti. 6 yaşındayken ailesi Kudüs’e yerleşti. 

Moşe Barzani, Lehi (İngiliz mandası devrinde Filistin’de kurulan yasadışı/illegal İsrail Özgürlük Savaşçıları) hareketinin en tanınmış Ortadoğulu Yahudi şahsiyeti olarak ünlendi.

Hayli radikal ve Siyonist bağnazı bir örgüt sayılan Lehi, daha çok kurucusunun adına atfen “Stern Çetesi” olarak bilinmektedir.

Moşe Barzani, illegal örgütün militanı olması hasebiyle tutuklanıp hapse girmiştir. Hakkında idam kararı çıkmıştır. Ve Kudüs’teki Merkez Hapishanesi’nde infazını beklerken, o sırada bir başka radikal ırkçı-Siyonist örgüt olan Irgun mensubu olduğu için idam cezasına mahkûm edilen Meir Feinstein ile birlikte gizlice içeriye sokulan el bombasıyla intihar etmişlerdir. 

Ortadoğu’daki Yahudilerin kitlesel tehciri, 1950’li yıllarda süratlenir. Çoğu İsrail’e gider. İran’ın Batı Bölgesi’ndeki Yahudilerin önemli kesimi (Barzaniler hariç), aynı zaman dilimi içinde İsrail’e yerleştirilirler. Ancak sinagogları Ortadoğu’da kalır. Sayıca az Yahudi kalmasına rağmen sinagogları tahkim edilmiştir.

İsrail-Kürt İrtibatları

Ali Kerküklü’nün, manaz.net sitesinde yayımlanan 5 Mart 2015 tarihli makalesinde, İsrail-Kürt ilişkileri hakkında bazı bilgiler yer almıştır: 

İsrailli yazar Benjamin Beit-Hallahmi de ‘The Israeli Connection: Whom Israel Arms and Why?’  (İsrail İrtibatı: İsrail Kimi, Neden Silahlandırıyor?) isimli kitabında şunları yazmıştır:

‘Irak’taki Kürt isyancılar, her zaman İsrail’in ilgi alanı kapsamındaydı. MOSSAD’ın Kürtlere desteği 1958’de başladı. İsrailli askeri danışmanların Kürtlere ilettiği cephane ve silahları kapsayan geniş ölçekli yardımın tarihi ise 1963 yılıdır. İki yıl sonra da İsrailli askeri uzmanlar, Kuzey Irak’ın dağlık bölgelerinde eğitim kampları oluşturmuşlardı. Haziran 1966’da Başbakan Levi Eşkol, Iraklı Kürtlerle görüşmeler yapmıştı.’

Hayfa Üniversitesi akademisyeni Prof. Dr. Amatzia Baram, İsrail ve Irak’taki Kürt Sorunu isimli kitabında, ‘MOSSAD’ın (Şah dönemindeki) İran istihbarat teşkilatı aracılığıyla Kürtlere askeri uzman, doktor, ilaç ve silah gönderdiğini’ yazmıştı. 

ABD dış politika uzmanı Jack Anderson’un Washington Post gazetesinde yayımlanan 18 Eylül 1972 tarihli makalesine göre ise: İzleyen süreçte MOSSAD şefi Zvi Zamir, Irak’ın kuzeyindeki dağlık bölgede askeri kamplarda yaşayan Molla Mustafa Barzani’yi ziyaret ettiğini aktarmıştı.

Yahudiler ve Kürtler arasındaki en önemli ilişki, 1930’lu yıllarda İngiliz sömürge yönetimi tarafından terörist ilan edilen Yahudi Haganah üyesi, MOSSAD istihbarat teşkilatının ilk şefi Reuven Şiloah (Zoslanski) tarafından kurulmaya başlanmıştı.

Ben Gurion tarafından görevlendirilen ve ileride İsrail gizli servisi MOSSAD’ın başına geçecek olan Şiloah, Ortadoğu’nun siyasi ve demografik yapısını incelemek; potansiyel tehditler ve ittifak yapılabilecek kişi ve gruplar hakkında bilgi toplamak maksadıyla Irak ve Suriye topraklarını dolaşmıştı. 

Şiloah bu görevi sırasında Irak’ı gezmiş ve kuzeyindeki dağlık bölgede Yahudi Kürtlerle tanışma fırsatını yakalamıştı. Arap olmayan ve Araplarla sorunları bulunan bu grupla ittifakın, İsrail Devleti için çok önemli olabileceği sonucuna vararak bu yönde planlar hazırlamıştı.

Şiloah, bölgede bir ajanlar ağı oluşturmayı başarmıştı ve Kürt nüfusun yaşadığı dağlık bölgelerde bağlantılar kurmuşlardı. Bu bağlantıların, Iraklı Yahudilerin Irak’ın kuzeyinden Türkiye ve İran yolu ile Filistin’e götürülerek yerleştirilmesinde çok önemli roller oynamıştı. Öyle ki 1900-1926 yılları arasında bin 900, 1935’te ise 2 bin 500 Yahudi Filistin’e göç etmiş bulunmaktaydı.

İsrail ve Irak’taki Kürtler arasında en önemli siyasi temas; 1964’te Şimon Peres’in Savunma Bakan Yardımcısı olduğu dönemde başlamıştı. 1940 ve 50’lerde İsrail ile teması olan Dr. Kamuran Ali Bedirhan, Peres ile görüşmeler yapmıştı. Bedirhan, Iraklı Kürtlerin önemli temsilcisi Celal Talabani ile Ş. Peres’in buluşmasında da aracı olmuşlardı. Görüşmede, bir grup peşmergenin İsrail’de eğitim alması için anlaşma sağlanmıştı.

Molla Mustafa Barzani ile oğlu Mesut, 1968 ve 1973’te iki kez İsrail’e ziyaretler yapmışlardı. İlk ziyaret sırasında dönemin İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan ile buluşan Barzani ikilisi, kendisine özel bir Kürt hançeri hediye ettikleri fotoğraflanmıştı. Bu münasebetle Molla Mustafa Barzani, çok önceden göçüp İsrail’e yerleşmiş bulunan çocukluk arkadaşı ve akrabası olan bir aile reisiyle görüşüp hasretlerini paylaşmışlardı.

Barzanilerin bu seyahatleri esnasında, Siyonizm ve sosyalizmin karışımı ile oluşturulan felsefi Kibbutizm (kırsal tarımsal üretim kooperatifleri) turlarına katıldığı; aralarında gazete editörleri ve Menahem Begin’in de yer aldığı politikacılarla bir araya gelip konuştukları ve bu ilişkilerin tamamen gizli tutulduğu anlaşılmıştı. 

Yine bu dönemde, MOSSAD ve Savak’ın (Şah dönemi istihbarat teşkilatının), Barzani idaresindeki Kürtlere, “Parastin” adı verilen bir Kürt İstihbarat Teşkilatı oluşturulmasında destek verdiği de ortaya çıkmıştı. Bu ilişkiler çerçevesinde isyancı Kürtlere, teknik destek dışında 500 bin dolarlık bir mali yardım da yapılmıştı.[2]

Suriye’deki SDG (Rojava coğrafyası) fiilen Özerk Bölge gibi davranmaya başlamıştı.

SDG’ye bağlı güya Kuzey Demokratik Tugayı komutanı Ebu Ömer el-İdlibi, “Suriye Ordusu ile birleşme kararı aldıklarını” açıklamıştı. Aslında Kürt silahlı militanları Rojava’da kalacak, ancak Suriye Ordusu ile de irtibatlı olacaklardı. Varılan anlaşma şartları şunlardı:

1- Askeri birlikler ve güvenlik güçleri Suriye Ordusu’nun bir parçası sayılacaktı.

2- Kuzey Suriye’deki (Rojava’da) devlet hizmetleri yeniden başlatılacaktı.

3- Suriye Hükümeti’yle irtibatlar arttırılacaktı.

4- Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’ya tebrik mesajı yollanacaktı.

5- Yabancı savaşçılar Kuzeydoğu Suriye’den (Rojava Kürdistan Bölgesinden) çıkarılacaktı…

Yahu, bütün bu maddeler, Suriye Rojavası (SDG yönetiminin) özerk ve otonom bir bölge gibi davrandığını ve bu tavrın bütün taraflarca onaylandığının bir kanıtıydı. Üstelik hem yandaş medya hem güya muhalif solcu-yoldaş medya, bu haberi, “sanki SDG Kürt Yönetimi özerklikten vazgeçmiş” gibi kamuoyuna sunmuşlardı. Bakalım, bu şımarıklığın sonu nereye varacaktı!?

  1. Wikipedia İngilizce, “History of the Jews in Kurdistan” (Kürdistanlı Yahudilerin Tarihi)
  2. Bak: F. Bulut / Independent Türkçe
4.8 25 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Subscribe
Bildir
14 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin parantez içi izahlarıyla birlikte tekrar tekrar okunması bu günlerde çok daha önem arz etmekteydi. Halkımıza kurtuluş reçetesi gibi sunulan apo’nun barış çağrılarının ve ikinci çözüm sürecinin siyoniz’in Anadolu da bağımsız Müslüman bir Devlet istememesi ve Devletimizi yıkma planlarının son aşaması olduğunun artık şaka olmadığı gerçeğini tüm halkımızın, Bürokrat ve Devlet adamlarımızın anlaması ve tedbir alması; bu hakikatleri ve siyonist planları deşifre etmesi, çözüm ve çareleri ortaya koyması sebebiyle Milli Çözüm’e inanan bir iktidara yol açılmasından başka çare kalmamıştı.
Halkımızın sunni karşıt kutuplaştırmalarla kaybedecek zamanı yoktu. Ülkemizin bölgemizin ve Tüm İnsanlığın Felahı için acilen zıt kutuplar gibi görünen etnik ırk mezhep ve ideoloji ayrımına tabi tutulmuş gruplar arasında köprü vazifesi yapabilecek ve tek kurtuluş yolu olan Erbakan Hocamız’ın ortaya koyduğu fikriyatı icraata dönüştürebilecek olan Milli Çözüm düşüncesi kaçınılmazdır.
Her zaman ki olduğu gibi yine gündemi değiştirip 2. çözüm süreci zehrini yutturmak için iktidarın Tüsiad’çılara atıp tutması bizlere hikaye gelmektedir. Yıllar önce Mustafa Koç’un vefatı sonrası Sayın Cumhurbaşkanı ” daha dün ailecek yemekte birlikteydik” buyurmuşlardı. O zaman Milli Çözüm şunu söylemişti. ”Gündüz hacılarla hocalarla, akşam localarda Koç’lar la” Aziz Milletimizi avutup uyutmaya çalışsalar da Milli Çözüm’ü kandırmaları mümkün olmamaktaydı.
Sen onların milletlerine (Siyonist ve emperyalist emellerine ve zulüm düzenlerine) tâbi olmadıkça Yahudi ve Hristiyanlar, kesinlikle Senden (ve Ümmet-i Muhammed’den) asla razı olacak (memnun kalacak) değillerdir. (Eğer Yahudi ve Hristiyanların zalim takımı, Müslüman bilinen kimselerden razıysa ve yardımcı oluyorlarsa, anlayın ki bunlar, kendilerinin güdümüne girmişlerdir.) De ki: Şüphesiz (tek) kurtuluş ve huzur yolu, Allah’ın yoludur (Peygamberin sünneti ve sistemidir). Eğer Sana gelen bunca ilimden (ve Kur’ani haber ve hükümlerden) sonra onların (yani Siyonist ve emperyalist odaklara yanaşanların) hevâlarına (ve şeytani arzularına) u yacak olursan, (artık) Senin için Allah (tarafın)dan ne bir dost, ne de bir yardımcı kalıverir.
Bakara 120

Türkiye üzerinde oynanan parçalama planları, emperyalist güçlerin böl-yönet stratejilerinin bir parçasıdır. Kürt meselesi diye sunulan konu, aslında emperyalizmin Türkiye’yi bölme projesidir; gerçek sorun, ekonomik geri kalmışlık, sosyal adaletsizlik ve adil olmayan düzenin varlığıdır. Çözüm, bölücü taleplere taviz vermek değil, Erbakan’ın Adil Düzen Projeleriyle tüm vatandaşlar için ekonomik refah ve sosyal adaleti sağlamaktır.

Filistin direnişi, küresel güçlerin desteğine rağmen İsrail’i geri adım atmaya mecbur bırakmıştır ve bu Türkiye için ders niteliğindedir. Barzaniler ve PKK-YPG gibi yapılar, İsrail’in bölgedeki çıkarlarına hizmet eden taşeron örgütlerdir. Türkiye, küresel güçlerin yazdığı senaryoları değil, milli bir strateji çerçevesinde Adil Düzen ekseninde hareket etmelidir. Bütün etnik kökenler kardeşlik temelinde birleşmeli, ayrımcı politikalar yerine ekonomik ve ahlaki kalkınma öncelik olmalıdır. Bu doğrultuda, Milli Çözüm ortak paydasında buluşularak ikinci bir bağımsızlık hareketi başlatılmalı ve milletin iradesini esas alan bir Milli Mutabakat Hükümeti kurulmalıdır. Gerçek çözüm, hak, adalet ve bağımsızlık ilkelerine dayalı bir düzenin tesis edilmesidir.

Dünyanın coğrafi manada merkezi konumunda olan ülkemizde, kimsenin topraklarımıza göz dikmediği bir ortamı beklemek boşunadır elbette. Asıl beklenti içinde olduğumuz husus, içeriden ve dışarıdan bu kadar saldırı olurken en azından belli başlı yapıların bu saldırılara karşı bilinçli ve tedbirli oluşudur. Sözde dindar geçinen ekipler, sözde milliyetçi geçinen ekipler, sözde solcu geçinen ekipler kim varsa topyekün ülkeyi nasıl böleriz hesabını gütmekteler. Hem de öyle gizli saklı değil… Ülkenin kurtuluş mücadelesinin verildiği meclis kürsülerinde bu çaba ve çağrıyı ortaya koyuyorlar. Hep birden takındıkları bu tavır karşısında, Milli Çözüm olmasa nerdeyse biz de destek çıkacak hale geldik. Milli Çözüm sayesinde perdede sergilenen oyunu bir adım geriden izleyip, asıl perdenin arkasında dönen dolapları net görebiliyoruz. Adeta Milli Çözüm taşları kaldırıyor ve altındaki siyonisti ya da uşağını aşikar ediyor. İşte son süreç… Dinci kürtçüler, Türkçüler, sosyalistler, dinsiz kürtçüler, sağlar-sollar… Hatta SP’nin içinde bazı klikler bile hep birden hadi bölelim oyunu oynuyorlar. Mevlam oyunlarını başlarına çevirsin.

HÜDA PAR gibi Dinci Kürtçülerin de; PKK, YPG ve DEM Parti gibi Dinsiz Kürtçülerin de… AKP gibi Din istismarcısı ve İsrail’le Normalleşme amaçlısı işbirlikçi partilerin de; Türkçülüğü, Kürtçülüğün mezesi yapılmasından bile gocunmayan ve APO’ya Meclis’te konuşma çağrısı yapan MHP’nin de… Bütün bu talihsiz ve tehlikeli gelişmelere sessiz ve tepkisiz kalıp dolaylı destek sunarak sözde muhalefet rolü oynayan Özgür Özel CHP’sinin de… Kemalist kılıflı Siyonist severlerin de… Bugünlerde en çok okumaları ve gerçek Atatürkçülerin sürekli gündemde tutmaları gereken Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabesi’ni yeniden hatırlatıyoruz.

Evet Atatürk’ün, tam doksan sene önce, hem çöküş nedenlerini, hem de çıkış çarelerini gösterdiği meşhur Gençliğe Hitabesi’ni okuyup, anlayıp gereğini yapmazsak, Allah korusun çözülüş ve çöküş kaçınılmazdır!

Artık, Erbakan Hocanın Projelerine Acilen İhtiyaç Vardır!

Tek ve gerçek çare İslam’dır!

“Hamasın Erbakan Hocamızın öncülüğü ile kurulmuş olması, Erbakan Hocamızın kendi izzeti kendi şerefidir…. Ama Hamaslı Mücahitlerin ise, bir Yahudiyi kendine hayran bırakacak kadar Yüce bir ahlaka, imana, samimiyete içtenliğe, şeffaflığa, düşmanına bile merhametli olması ise Erbakan Hocamızın dolaylı talebeliğine seçildiğinin göstergesi değil midir….? Cenabı hak bize, düşman gözünde bile Yüksek ahlak, samimiyet, fedakarlık, merhamet, gerçek iman sahibi ve Erbakan Hocamıza ve Ahmet hocamıza layık talebe şerefini bahşetsin inşallah… Millî Çözümü yaşamın her alanında, hakkıyla temsil etmeyi hepimize nasip etsin.”

Büyük İsrail’in kurulması için Türkiye’nin parçalanması, Türkiye’nin parçalanması için ise Kürtlerin ayrı ve farklı bir “MİLLET” olarak tanıtılması hedeflenmektedir.

Yeni AÇILIM Safsatası; Kürt ve Türk Yahudilerin ortak planıdır!
Ülkemizde KÜRT SORUNU dedikleri; suni, sinsi ve Siyonist-emperyalist amaçlarla ülkemizi ve Milletimizi parçalama heves ve hesaplarıdır.
Mevcut Anayasa’dan; “Herkesin Türk olduğu” tanımının çıkarılması teklifleri aslında İsrail’in ve Siyonist Yahudi Lobileri güdümlü ABD ve AB’nin dayattığı Türkiye’yi parçalama ve geciktirilen SEVR’i uygulama çabalarıdır.

HÜDA PAR gibi Dinci Kürtçülerin de; PKK, YPG ve DEM Parti gibi Dinsiz Kürtçülerin de…
AKP gibi Din istismarcısı ve İsrail’le Normalleşme amaçlısı işbirlikçi partilerin de; Türkçülüğü, Kürtçülüğün mezesi yapılmasından bile gocunmayan ve APO’ya Meclis’te konuşma çağrısı yapan MHP’nin de…
Bütün bu talihsiz ve tehlikeli gelişmelere sessiz ve tepkisiz kalıp dolaylı destek sunarak sözde muhalefet rolü oynayan Özgür Özel CHP’sinin de…
Kemalist kılıflı Siyonist severlerin de…
Türkiye’nin parçalanmasına zemin hazırlayan “YENİ AÇILIM” tuzağında sorumlulukları bulunmaktadır.
Bugünlerde en çok okumaları ve gerçek Atatürkçülerin sürekli gündemde tutmaları gereken Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabesi’dir.

Değerli ve gayret ehli bütün Kürt kardeşlerimiz, DEM Parti’yi, AKP’yi veya HÜDA PAR’ı değil, “Emin olunuz, biz Kürtler başkalarına benzemiyoruz. Yakinen biliyoruz ki, içtimai (sosyal ve siyasi) hayatımız, (huzur ve hürriyet sigortamız) Türklerin (ve Türk Devleti’nin) hayat ve saadetinden neş’et eder. (Biz Kürtlerin emniyet ve saadeti, ayrılıktan değil Türk Devleti’ne bağlılıktan geçer.)” (Münazarat) buyuran Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hz.lerini örnek ve rehber tutmalıdır!

Çare ADİL DÜZEN projelerinde, Çözüm ise MİLLİ ÇÖZÜM iktidarındadır!
Ülkemizdeki sorunların, sosyal ve ekonomik sıkıntıların tek çaresi, gerçek kurtuluş reçetesi ve hatta tüm insanlığın huzur, refah ve hürriyet prensipleri; Rahmetli Erbakan Hocamızın hazırladığı: Aklıselim, Müspet ilim, Tarihi tecrübe ve birikim, Vicdani kanaat ve tatmin, Evrensel Hukuk Kaideleri ve elbette KUR’AN-I KERİM dayanaklı ADİL DÜZEN projeleridir. İslam kardeşliği temelli, Milli ve manevi birlik ve dirlik ölçüleridir.

Büyük İsrail kurma çalışmaları, işbirlikçi yöneticiler yardımıyla son hız ilerliyor. Bunun adımlarından biri olan Büyük Yahudi Kürdistan devleti kurmayı da hızlı bir şekilde gerçekleştiriyorlar. Kuzey Irakta Barzanistan kuruldu, şuan da Kuzey Suriye’de Rojava Özerk Kürt bölgesi kuruldu. Bu bölgeleri hep yahudi Kürtlerle dolduruluyor. Ve tabi bir yandan da Büyük Kürdistanın bir parçası olan Ülkemizin Güney Doğu ve Doğu Anadolu bölgesini içine alan bölge için çalışmaları yürütüyorlar. Ülkemizde Sevri uygulamaya koymayı planlamaktalar, bunun için çalışıyorlar ama Bunu asla gerçekleştiremeyeceklerdir. Bunun için Tüm millet olarak Atatürkün Gençliğe hitabesinde buyurdukları uyarılara dikkat kesilmeli, artık uynamlaı gözlerimizi açmalıyız. Oynanan oyuna kayıtsız kalmamalı üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmeliyiz. Türk-Kürt kardeştir. İslam Birliği çatısı altında birleşmeli ırkçılıkla elimize birşey geçmeyeceğinin şuuruna varmalıyız. Ve bizi bölmek ve parçalamak isteyen Siyonistlerin oyunlarına alet olunmaması gerekir.

Kürt kardeşlerimizin Bediüzzaman Hz lerinin sözlerine kulak vermeleri tüm insanlığın faydasına olacaktır.

Üstad buyururlar ki:

“Emin olunuz, biz Kürtler başkalarına benzemiyoruz. Yakinen biliyoruz ki, içtimai (sosyal ve siyasi) hayatımız, (huzur ve hürriyet sigortamız) Türklerin (ve Türk Devleti’nin) hayat ve saadetinden neş’et eder. (Biz Kürtlerin emniyet ve saadeti, ayrılıktan değil Türk Devleti’ne bağlılıktan geçer.)” (Münazarat)

Ayrıca:

“Kürt(ler) gibi (sayıca) küçük taifelerin (kesimlerin) menfaatleri hem dünyevi hem uhrevi (huzur ve) saadetleri, sizin gibi büyük ve muazzam Arap ve Türk gibi hâkim üstadlara (tarihi tecrübe ve birikim erbabına) bağlıdır!” (Hutbe-i Şamiye)

Başta ülkemizde ki ve yeryüzünün saadeti için Tüm ülke olarak vatanımıza sahip çıkmalı, Milli Çözüme dayalı Milli Mutabakat Hükümeti kurulmalı, Ülkemizi bölmek isteyenlere hiç bir şekilde fırsat verilememelidir ve verilmeyecektir de.

Tüm bu oyunları bozulacağı, Tüm İnsanlığın kurutuluşunun Tek Reçetesi Adil Düzen’e sahip çıkmalı ve destek olunmalıdır, Adil Düzene Dayalı Yeni Bir Dünya Mutlaka kurulacaktır. Nasıl olacak denirse bunu 1980 yılında Aziz Erbakan Hocamız şöyle ifade etmişlerdi:

“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve Yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”

Prof. Dr. Necmettin Erbakan
TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980

Maide Suresi 51-52
Ey iman edenler! (Fitne çıkarmamak, anarşi ve ahlâksızlığı kışkırtmamak ve karşılıklı hak ve hürriyetlere saygılı bulunmak şartıyla; Ehl-i Kitapla birlikte yaşayın, komşuluk yapın, ülke ve bölge nimetlerini paylaşın, ilmi ve iktisadi konularda yardımlaşın, ama gerçekten iman ve Allah’a itimat ediyorsanız sakın ha!) Yahudilerin (ırkçı emperyalist kesimlerini ve yine haksızlık ve ahlâksızlık hedefleyen bazı) Hristiyan (merkezlerini) veliler (yöneticiler) edinmeyin. (Onları dost ve dürüst zannedip, kendinize idareci, karar verici olarak kabullenmeyin. Zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine destek vermeyin.) Çünkü onlar, (sizin değil) birbirlerinin dostları ve destekleyicileridir. (Artık) Sizden her kim onları dost (ve rehber) edinip (peşlerine giderse), kesinlikle o da onlardandır. Şüphesiz Allah (Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek veren ve Müslümanlara hıyanet eden) zalimler topluluğuna hidayet etmez (onların iman nurunu karartır)[Not: Bu ayet Yahudi ve Hristiyan kimselerle iyi ve insani ilişkileri, ticari ve bilimsel işbirliğini değil; zulüm sistemlerinin ve oluşumlarının güdümüne girmeyi yasaklamaktadır.]

https://www.mealikerim.com/5/maide/51

(Bu İlahi ikazlarımıza rağmen) Kalbinde maraz bulunan (şuursuz Müslüman)ları görürsün ki, hâlâ (Yahudi ve Hristiyanlarla ve onlara ait bâtıl kural ve kurumlarla uzlaşmak ve dostluk kurmak hususunda) onların arasına koşuşturup yarışırlar (kâfirlere yaranmaya çalışırlar ve bu münafıklıklarına bahane olarak da); “Aleyhimize gelişen ve değişen zaman içinde, başımıza bir felaket dokunmasından (ve Müslümanların mağlup olmasından) korkuyoruz. (Bari hiç değilse, Yahudi ve Hristiyanların yardımını kaçırmayalım, diye düşünüyoruz)” diyerek (sahte mazeretlere sığınırlar). Fakat pek yakında Allah (Müslümanlara) umulmadık bir fetih haberi ve zaferi veya Kendi katından mutlu bir emri (ve kutlu bir lideri) gönderecek de (o münafıklar) kendi içlerinde gizledikleri (şeytani heves ve hesaplarına) bin pişman (ve perişan) olacaklardır.

https://www.mealikerim.com/5/maide/52

FÎ-HÎ MÂ FÎİH

Ülkemizdeki sorunların, sosyal ve ekonomik sıkıntıların tek çaresi, gerçek kurtuluş reçetesi ve hatta tüm insanlığın huzur, refah ve hürriyet prensipleri; Rahmetli Erbakan Hocamızın hazırladığı: Aklıselim, Müspet ilim, Tarihi tecrübe ve birikim, Vicdani kanaat ve tatmin, Evrensel Hukuk Kaideleri ve elbette KUR’AN-I KERİM dayanaklı ADİL DÜZEN projeleridir. İslam kardeşliği temelli, Milli ve manevi birlik ve dirlik ölçüleridir. Ülkemizde KÜRT Sorunu dedikleri; suni, sinsi ve Siyonist-emperyalist hesap ve heveslerdir. Bizim asıl sorunlarımız; geri kalmışlık, az kalkınmışlık, işsizlik ve açlık, temel insan haklarından mahrum bırakılmışlık, imani, ahlâki ve ailevi yozlaşmışlık ve bunları doğuran bu bâtıl ve Batıcı (AB’ci) sistemler ve işbirlikçi hükümetlerdir.

HÜDA PAR gibi Dinci Kürtçülerin de; PKK, YPG ve DEM Parti gibi Dinsiz Kürtçülerin de… AKP gibi Din istismarcısı ve İsrail’le Normalleşme amaçlısı işbirlikçi partilerin de; Türkçülüğü, Kürtçülüğün mezesi yapılmasından bile gocunmayan ve APO’ya Meclis’te konuşma çağrısı yapan MHP’nin de… Bütün bu talihsiz ve tehlikeli gelişmelere sessiz ve tepkisiz kalıp dolaylı destek sunarak sözde muhalefet rolü oynayan Özgür Özel CHP’sinin de… Kemalist kılıflı Siyonist severlerin de… Bugünlerde en çok okumaları ve gerçek Atatürkçülerin sürekli gündemde tutmaları gereken Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabesi’ni yeniden hatırlatıyoruz:

“Ey Türk Gençliği!

İstiklal (her bakımdan tam bağımsızlık) ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin (sermaye ve silah yönünden çok üstün bir kuvvetin) temsilcisi olabilirler. Cebren ve hile ile, (saldırı veya zorla veya hain iktidarların yaptığı ve milletten sakladığı hileli kanun ve anlaşmalar yoluyla) aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş (ekonomik ve stratejik kurumları ele geçirilmiş), bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış, (etkisiz, yetkisiz ve çaresiz konuma getirilmiş) ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu ortam ve durumdan daha elim (üzücü) ve daha vahim (ürkütücü) olmak üzere, memleketin içerisinde iktidar sahibi olanlar (hükümet ve muhalefet partileri, sivil ve asker yüksek bürokrasi, yargı ve diğer yönetim yetkilileri) gaflet (vurdumduymazlık) ve dalâlet (azgınlık ve dış güçlere yaslanmak) ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Daha da beteri, bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini; müstevlilerin (işgalci güçlerin, küresel sömürü çevrelerinin ve Siyonist-emperyalist merkezlerin) siyasi emelleriyle (sinsi ve şeytani hâkimiyet projeleriyle) tevhit edebilir (düşmanlarla iş birliğine girişebilir)ler.

Millet, fakr-u zaruret (işsizlik, fakirlik ve çaresizlik) içinde harap ve bitap düşmüş (yıkılmış ve yılgınlaşmış) olabilir.

Ey Türk istikbalinin (geleceğinin) evladı! İşte, bu ahval ve şerait (en kötü şartlar ve durumlar) içinde bile vazifen; Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmak (milli bağımsızlık ve bekamızı ve halkımızın ülke yönetimine hâkim olmasını sağlamak)tır.

Muhtaç olduğun kudret (sana gerekli ve yeterli olacak kuvvet ve cesaret, dış güçlerin himayesinde değil) damarlarındaki asil kanda mevcuttur. (Bizi asil ve şerefli kılan milli ve manevi değerlerimize; tarihi ve talihli dinamiklerimize, yani öz benliğimize ve bağımsızlık bilincimize sahip çıkmak suretiyle bütün bu tehdit ve tehlikeler aşılacaktır).”

Evet Atatürk’ün, tam doksan sene önce, hem çöküş nedenlerini, hem de çıkış çarelerini gösterdiği meşhur Gençliğe Hitabesi’ni okuyup, anlayıp gereğini yapmazsak, Allah korusun çözülüş ve çöküş kaçınılmazdır!

Artık, Erbakan Projelerine Acilen İhtiyaç Vardır!

(Makale de özet alıntı)

Öncelikle, böylesi hakikatleri hiçbir şekilde onca görsel – yazılı – sosyal medya olmasına rağmen sadece Milli Çözüm’ün dile getirmesi asrımıza ve Kur’an’a tercümanlık ettiğinin delilidir ispatını tescillemektedir. Makalenin kaleme alınması konusundaki bu ikazları ve hatırlatmaları yapan Saygıdeğer Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza şükranlarımı arzediyorum.

Ne yazık ki ülkemiz küresel aktörlerin zemini haline gelmiş bulunmaktaydı. Oysa; tehlikeyi konuşmamakla tehlike ortadan kalkmıyordu. Tehditleri gündeme almasak da tehditler savuşturulmuyordu. İfsada gözümüzü kapasak, kulağımızı tıkasak da ifsat yıkmaya devam ediyordu.

Örneğin; Küresel sistemi inşa eden İklim Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmaları gibi politikalar Türkiye’de zaten uygulanmaktaydı. Malûmunuz ülkemiz Paris İklim Anlaşması’nın taraflarından, hatta Bakanlıklarımızdan birinin adı bile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmiş durumdaydı. Aileyi ve toplumu ifsat edecek toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarının önünü açan İstanbul Sözleşmesi’nden sözde geri çekilmemiz toplumu aldatıp oyalayan bir hamle olarak önümüzde dursa da İstanbul Sözleşmesi’nin uygulayıcısı olan 6284 sayılı kanun bugün ülkemizde hâlâ uygulanmaktaydı.

Lanzarote sözleşmeleri olsun, faizci kapitalist sistemin getirdiği ekonomik krizlerle vergilerle iyice ezmeye çalışmalar, ahlaksızlığı yaygınlaştırıcı yayınların serbestliği olsun, uyuşturucunun alkolün sigaranın kullanımında ülkemiz ilk sıralarda yer almakta, diğer ülkeleri sizler düşünün.

İşte insanlığımızı özünden uzaklaştırıcı kararnamelerle kanunlarla tarihte eşi benzeri görülmemiş tahribat ve tahrifatlarla aklını kullanamaz hale getirici bu tür icraatların içine düştüğü için düşünme melekesini kaybettiğinden , iğdiş edilmiş vaziyette malesef… Normal şartlarda makalede dikkat çekilen açılım safsatası konusunda bile ülke insanlığımız yeri yerinden oynatması gerekirken sessizliğini korumakta işbirlikçi Siyonist kuklası Cumhur İttifakı ve Muhalefetinde sessizliğiyle medet ummakta devam etmekte ne yazık ki.

Milli Çözüm’ün çok defa ve birkaç gün öncede önemine binaen tekrar dile getirdiği yayınladığı makalede de ( SİYONİST REJİMLE, PİYONİST YÖNETİM BİRLİKTE Mİ YIKILACAKTI? – İSRAİL’İN AZGINLIĞI SİYONİZM’İN İFLASI VE SOSYALİZM SAFSATASI! ) Küreselci Siyonistler ve Armegedoncu Siyonistler konusunun öneminden bahsetmekte.
Küreselci Siyonistler; örneğin Ali Koç 2015 G20 toplantısında: ” ‘Eşitsizliği gidermek için vahşi kapitalizmin ortadan kalkması gerek’ buyurmuşlardı. Yaptığı konuşmada eşitsizlik ve işsizlikten ötürü çocuklarının geleceğinden endişe duyduğunu söyleyen Koç, çalışanların maaşına değinmiş, her şeyin büyümesine rağmen reel ücretlerin düşüşte olmasına güya karşı çıkmıştı. Ocak 2024’te düzenlenen Davos Zirvesi öncesi yazılan mektupta da ‘çocuklarımız’ vurgusu yapılmış olması dikkat çekiciydi. Bu endişenin sebebi ise: Küreselleşmeyi savunan milyarder isimler, gelir eşitsizliğindeki makasın gittikçe daha da açılmasıyla mevcut refah seviyelerinin sekteye uğrayacağı kaygısı taşımaya başlamıştı. Bu nedenle, halihazırdaki statülerini bozmadan ‘ek vergi ödeme’ gibi tekliflerle, gittikçe yoksullaşan halkların öfkesini dindirme, çalışan kesimin üzerindeki vergi yükünü hafifletme yolunu seçmiş olabileceği yorumları yapılsa da asıl kuşkuları insanlığın uyanması ve Siyonizm’e karşı nefret duymasıydı.
Ama Armegeddoncu Siyonistler ise tam tersi herkesi ezebildiğimiz kadar ezelim yetmez öldürelim ve Arzı Mevud için ne yaparsak makbuldür diye düşünmektelerdi.

Ama ülkemiz ve insanlık alemi sahipsiz sanılmasın. Ülkemizin ve insanlık aleminin elbette sahibi vardır inşaallah bu Kirli Güçlerin ve işbirlikçilerini iyi takip etmekte onları deşifre etmekte icraatlarını millete duyurmakta yani ASRIMIZA VE KUR’AN’A TERCÜMAN OLUNMAKTA MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETİYLE… ELHAMDÜLİLLAH… VE İNŞAALLAH insanlığın saadeti ve zalimlerin hesabının dürülmesine inanan, hazırlık yapan ve ilmi ciddi Kur’an’i program ve projelere (Adil Düzen proğramları projeleri – Teknoloji Harikaları vb) imza atan Milli Bir Mutabakatla inşaallah Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın ve Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulmasıyla Türkiye merkezli yeni bir dünya inşaa edilecek Allah’ın İzniyle. Bugünlerin gelmesini de kimse engelleyemeyecek inşaallah.

Bir ayeti kerimeyle son vermek istiyorum:

MÜCADELE SURESİ 21. AYET
(Unutmayınız ki) Allah, “muhakkak Ben ve Elçilerim galip geleceğiz” diye yazmış (ve kararlaştırmış)tır. (Allah’ın partisi ve Kur’an’ın takipçisi olanlar mutlaka kazanacak ve başarıya ulaşacaklardır.) Gerçekten Allah, en büyük Kuvvet sahibidir, Güçlü ve Üstün olandır.
Bak: Rabbani Yaklaşım ve Anlayışımızla Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı
Hazırlayan: Abdullah Akgül, Ezher Üniversitesi Mezunu
Yorumlayan: Üstat Ahmet Akgül
http://www.mealikerim.com/58/mucadele/21

Hep bi merak etmişimdir; YABANCI GÜÇLER diyerek bölgenin boşaltılmasından perde arkasından TÜRK ORDUSUNU mu kasdetmişlerdi? Çünkü ABD’nin bölgeden çekilerek vekalet savaşlarıyla mevcut işgalini sürdüreceği gerçeği vardı.
YPG gibi İsrail uzantısı bir yapıya bölgede Türk ordusundan başka ciddi engel de kalmamıştı.
Belli ki Rusya’yla zaten işleri yolundaydı.
YPG’nin Suriye ordusu çatısı altına girme girişimleri, kurulan Suriye Devletinin Kuzeyle birleşerek resmen Büyük İsrail hedefinin diğer halkası olamaz mıydı?
Fransız Le Point dergisi, “2025 – Yeni Dünya Düzeni” başlıklı özel sayısında, “dünya siyasetinde belirleyici rol” oynayacak 4 lideri kapağına taşıdı. Derginin kapağında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD Başkanı Donald Trump, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yer almıştı. Bu sonuç mevcut hükümetin de YENİ DÜNYA DÜZENİNDE fiilen rol aldığı anlamına gelmez miydi?
Artık YENİ DÜNYA DÜZENİ’nin yeni Eşbaşkanları da
1-Donald Trump
2-Şi Cinping
3-Vladimir Putin
4-Tayyip Erdoğan olarak mı ilan edilmişti?

Tek çare. ADİL DÜZEN

Yaşanabilir bir Türkiye
Yeniden büyük Türkiye
Yeni bir dünya.

İçin ,tek yol : MİLLİ ÇÖZÜM. !!!

Ülkemizdeki sorunların, sosyal ve ekonomik sıkıntıların tek çaresi, gerçek kurtuluş reçetesi ve hatta tüm insanlığın huzur, refah ve hürriyet prensipleri; Rahmetli Erbakan Hocamızın hazırladığı: Aklıselim, Müspet ilim, Tarihi tecrübe ve birikim, Vicdani kanaat ve tatmin, Evrensel Hukuk Kaideleri ve elbette KUR’AN-I KERİM dayanaklı ADİL DÜZEN projeleridir. İslam kardeşliği temelli, Milli ve manevi birlik ve dirlik ölçüleridir. Ülkemizde KÜRT Sorunu dedikleri; suni, sinsi ve Siyonist-emperyalist hesap ve heveslerdir. Bizim asıl sorunlarımız; geri kalmışlık, az kalkınmışlık, işsizlik ve açlık, temel insan haklarından mahrum bırakılmışlık, imani, ahlâki ve ailevi yozlaşmışlık ve bunları doğuran bu bâtıl ve Batıcı (AB’ci) sistemler ve işbirlikçi hükümetlerdir.

Ülkemizi parçalamak, bölgemizi karıştırmak ve Büyük İsrail hayalini gerçeğe dönüştürmek isteyen Siyonist güçler ile onların yerli işbirlikçileri ve zalimler, “eşsiz bir cesaret ve itiraz edilemez bir bilgelikle” deşifre edilerek hain planları engellenirken, böylesine mühim çalışmalara engel olmaya çalışanlara, önüne taş koyanlara ve ayak takanlara yazıklar olsun.

Gerçekleri gündeme taşıyacak cesarette ve ciddiyette insanlarımızın, yorumcularımızın bile kalmadığı bir dönemde, hakikatlerin dile getirilmesiyle tüm insanlık için ne denli önemli bir misyon ve vizyon üstlenen Kutlu Harekete şaşı bakanlara şu ayet cevap olmaktadır:

“Her kim Allah’ın ona (Hakka davet ve istikamet yolundaki sebat ve sadakat ehli kuluna) ne dünyada ne de ahirette asla yardım etmeyeceğini (başarıya eriştirmeyeceğini, zafer ve galibiyet vermeyeceğini) sanıyor (ve savunuyorsa, kesinlikle aldanıyor ve şeytani karakterinden böyle söylüyor.) Hele göğe (darağacı gibi) bir araç uzatsın (ve ipi boynuna taksın), sonra (ayaklarını yerden) kesiversin de baksın (bakalım, ruhundaki nifaktan dolayı) kurduğu tuzak içindeki öfkesini giderebilecek mi? (Halbuki hainler ve kâfirler çatlasa da, Allah elçilerini muvaffak, dinini ise hükümran kılıverecektir.)” (Hac 15)

Anayasa’nın 54. Maddesinde:  “T.C. Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”   kaydı yer almaktadır. Yani bu ifade; “Bu ülkede yaşayan ve bu Devlet’e bağlı olan herkes ırken olmasa da hukuken Türk Milleti’nin asli bir unsuru konumundadır.” anlamını taşımaktadır. Bundan rahatsızlık duyanların, bu ülkeyi ve bu Milleti parçalama heves ve hesapları açıktır. Ve zaten “YENİ AÇILIM” tuzağı işte tam da bu amaçla ortaya atılmıştır!..
Yukarıdaki tespite olduğu gibi katılıyorum böyle yoğun bir gündemde böylesi önemli bir konuyu gündeme getiren makalenin yazarı hocamıza da ayrıca teşekkürü bir borç biliyorum

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
14
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...