YENİ İTTİFAK ARAYIŞI
VE
AKIL-VİCDAN KAVRAYIŞI
İslam’a göre, çoğu haram olan şeylerin azı da haramdır. Çünkü hırsızlık bir ekmekle, zinakârlık bir öpmekle başlamaktadır. Bu nedenle FAİZ’in azı da çoğu da; haksız ve haram kazançtır, ekonomik ve ahlâki nice talan ve tahribatlara yol açtığı için Kur’an’da şiddetle yasaklanmış ve hatta “Allah ve Peygamberle savaşmak” sayılmıştır. (Bak: Bakara: 279. ayet) Örneğin içkinin azı da, çoğu da, farklı şekillerde yapılanları da, her türlü uyuşturucu da haramdır. Bunun gibi; necis (dışkı), domuz eti ve leş gibi pis ve murdar şeylerin bir lokması da, bir torbası da günahtır, mide bulandırıcıdır.
Ve yine zina etmenin, eşcinselliğin, haram cinsel ilişkilerin bir defası da, daha fazlası da yasaktır ve ahlâksızlıktır. Haram ve gayrı meşru yolla azıcık gebe kalmak, sadece ahmakların ve ayarsızların mazeret kapısıdır. Öyle ya, erkek veya kadın kaç kere zina ederse bu günah kapsamına alınacaktır?!.
İşte bu nedenle soruyoruz: “Böylece adım adım faizi kaldırıp, faizsiz bir sistem kuracağız” cümlesini bile eklemeden “Biz yüksek faize karşıyız… Düşük faizle ekonomiyi düze çıkartacağız!?” diyenler; Kur’an’a, Resulüllah’a, icmaya, akla ve vicdana göre hangi konumdadır? FAİZ’in %20’si haram haksız kazanç da, %16’sı -hâşâ- helal ve mübah mı sayılmaktadır. Yani yüzde kaç faiz, günahlıktan çıkmaktadır?
Ey İlahiyat Profları!.. Ey Diyanet Hocaları!.. Ey Medrese Mollaları!.. Ey Tarikat softaları!.. Ey yandaş ve yorumcu takımı!.. Niye hâlâ susmaktasınız?
İşte Din tahribatı böyle yapılmaktadır…
İşte iman ve İslam şuuru böyle yozlaştırılmaktadır…
İşte şeytana ve Siyonist odaklara böyle kiralanıp uşaklık sunulmaktadır…
Bir kişi veya parti, kendi günahına ve yanlış icraatına, Dini referans uydurmaya, yani Din istismarına kalkışmadan… Yaptığı talan ve tahribatları “NASS”a (Ayet ve Hadis kurallarına) dayandırmadan; ekonomik, sosyal ve siyasi konularda kendi fikrini ve tercihini açıklaması hakkıdır ve elbette bu yaklaşım düşünce özgürlüğü kapsamındadır. Bunlara katılmasanız da, susturmaya ve kısıtlamaya kalkışamazsınız… Ama DİN adına ve dindarlık havasıyla girişilen böylesi haram iddia ve icraatlara karşı tepkisiz kalıp susmak ise “Dilsiz Şeytanlık” sayılmıştır!..
YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan, hiç hesapta yokken birdenbire İYİ Parti önderliğinde “Üçüncü İttifak” konusunu gündeme taşımış ve bunu, görüştükleri Ahmet Davutoğlu’na açmışlardı. Gerçi Ahmet Davutoğlu, Habertürk TV’de Fatih Erbakan’ın 3. İttifak teklifine, “Bunun için henüz erken…” yanıtını verdiklerini açıklamıştı. Peki bu 3. İttifak konusu nereden çıkmıştı ve kimin işine yarayacaktı? Cumhur İttifakı’nın, fiili ortağı MHP yanında, Büyük Birlik Partisi ve Hizbullah’ın devamı HÜDA PAR’ın desteklerine rağmen %50’nin çok altında kaldıkları, hatta %40’a bile ulaşamadıkları yapılan tüm anketlerin ortak sonuçlarıydı.
Öyle ise Millet İttifakı’nı bölmek, Erdoğan ve ortaklarının artık bilinen ve gizlenemeyen stratejileri olmaktaydı.
Daha önce Oğuzhan Asiltürk eliyle, Saadet Partisi’ni AKP’ye yamamak… Parti teşkilatlarını, AGD-MGV kuruluşlarını ve tüm Milli Görüş MİLKO’larını Erdoğan hesabına cihada koşturmak(!..) ve tabi yirmi yıllık maddi ve manevi tahribatlarının ömrünü uzatmak ve günahlarına ortak olmak hesapları, bir vefat sebebiyle sonuçsuz kalması üzerine, acaba aynı odaklar ve aynı maksatla, şimdi de Fatih Erbakan üzerinden “3. İttifak…” planını mı devreye sokmuşlardı?!. Çünkü, Millet İttifakı’nın herhangi bir şekilde parçalanmasının, sonuçta sadece Cumhur İttifakı’na ve Sn. Erdoğan’ın tahrip ve talan iktidarına yarayacağını anlamak için dâhi olmaya gerek duyulmazdı… Acaba Fatih Erbakan, Oğuzhan Asiltürk ağabeyinin başaramadığı, daha doğrusu vefatıyla yarım bıraktığı: “AKP’li kardeşlerini yıkılmaktan kurtarma…” operasyonlarına gönüllü hizmet mi sunmaktaydı? Yoksa kendilerine bu “Millet İttifakı’nı parçalama ve Cumhur İttifakı’na dolaylı destek sağlama…” karşılığı birtakım vaatlerde ve taahhütlerde mi bulunmuşlardı? Bunların doğru ve doyurucu yanıtlarını vermek Sn. Fatih Erbakan’a kalmıştı…
Bu tespit ve tenkitlerimizden dolayı, sakın Millet İttifakı’ndan, özellikle CHP-İYİ Parti ve HDP ortaklığından bu ülkeye hayır geleceğini sandığımız anlaşılmasındı… Çünkü onlar da temelde; AKP ve MHP gibi aynı sistemin savunucuları ve aynı merkezlerin figüranlarıydı…
Fatih Erbakan’ın: “Hiçbir yerde bulunmasak daha iyi” çıkışı!
2021 Kasım ortasında Kütahya’ya uğrayan Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, gazetecilerin hangi ittifak içinde yer alacaklarını sorması üzerine, “Hiçbir yerde bulunmasak daha iyi gibi gözüküyor, çünkü her iki tarafın da ciddi dezavantajları var. İnşaallah, nasip olursa kendimiz girmeyi istiyoruz. En güzeli bu. Halkımızın da genelde bize söylediği de aynı şekilde, ‘İki ittifakta da yer almasanız en iyisi olur’ diye. Öncelikli tercihimiz bu yönde” şeklindeki yanıtlarıyla yeni ve 3. bir ittifak arayışının, daha doğrusu %50’yi bulamayan Cumhur İttifakı’nın işini kolaylaştırıp, Millet İttifakı’nı parçalama çabalarını açığa vurmuşlardı.
Fatih Erbakan, 18 Kasım 2021’de ise TVNET ekranlarında gündeme ilişkin soruları yanıtlarken, Saadet Partisi’nde görev yaptığı sırada çalışmalarının Genel Merkezin talimatıyla engellenmeye çalışıldığını hatırlatıp, konferans vermesine yardımcı olan partililerin de görevden alındığını vurgulamıştı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun kongreden üç gün önce kendisine “Sizi Genel İdare Kuruluna yazabiliriz” şeklinde söz verdiğini, ancak bunun gerçekleşmediğini söyleyen Erbakan, o görüşmeye Latif Öztek ve oğlunun da şahit olduğunu aktarmıştı.
Oysa, bu olumsuzluklara asıl sebep olan kişi artık ölüp bu dünyadan ayrılmıştı. Şimdi hem Fatih Erbakan’ın hem Temel Karamollaoğlu’nun dava duyarlılıklarını ve Erbakan’ın hatırasına bağlılıklarını ispatlamalarının tam fırsatıydı… YRP’nin SP ile bütünleşme arzusunu ve amacını ortaya koyması, Temel Bey’in de bu çağrıya kulak asması, hem İslam’ın, hem vicdanın icabıydı.
Bu arada Sn. Fatih Erbakan’a sormak lazımdı…
Önderliğinde yeni ve üçüncü bir ittifak kurmaya çalıştığınız İYİ Parti ile MHP ve AKP arasında ne fark vardı? Hatta; istismar argümanlarının ve oy toplama araçlarının dışında CHP ve HDP ile, şu AKP ve MHP arasında ne gibi ayrıcalıklar ve aykırılıklar bulunmaktaydı? Hepsi de Siyonist sermayenin sömürü sistemi, ABD ve AB’nin himayesi gibi temel konularda aynı zihniyetin değişik versiyonlarıydı.
Elbette bu gerçekleri kavramak ve ona göre davranmak için, önce Milli Görüş davasının temel kıstaslarını, kimyasını… Yani Amentüsünün esaslarını bilmek lazımdı. Bu iş çoluk çocuk işi olamazdı. Çünkü çelik çomak oynandığını sananlar yanılmaktaydı ve particilik oynayarak nefsi heves ve hesaplarını tatmine çalışanlarla hiçbir yere varılamazdı!
Fatih Erbakan’ı Saray mı Kışkırtmaktaydı?
Biz bu konuyu hazırlarken, Cumhuriyet’ten Mustafa Balbay da Saadet Partisi’nden umduğunu bulamayan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın yeni hamlesini yazmıştı. Balbay, Fatih Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı Yeniden Refah Partisi’ne, Saray tarafından Cumhur İttifakı’na katılması için baskı yapıldığını vurgulamıştı.
“AKP iktidarı sadece ekonomide değil, siyasal birikimde de sıfırı tüketmiş durumdaydı. İşbaşına geldiği dönemde Türkiye’deki ikinci cumhuriyetçilerden Avrupa’daki liberallere kadar her kesimde ‘reformcu’ olarak tanıtılmıştı. Bu çizgiyi eleştirenler ise ‘statükocu’ olmakla suçlanmıştı. AKP ve Erdoğan pek çok İslam ülkesindeki Müslüman Kardeşler hareketinin demokrasiye en uygun olanı diye alkışlanmıştı… Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun -biraz da Milli Çözüm’ün korkusundan- Saray’la yıldızı pek barışmamıştı. Son görüşmede anlaşamadıkları konuları bile topluma anlatamamışlardı. Sonuçta AKP ile SP arasındaki bağlar Temel’den sarsılmış durumdaydı. Saray’ın derdi SP’nin oy oranı değil, siyasi ağırlığıydı. Onu Cumhur İttifakı’na çekebilse, karşı tarafa daha sert yüklenme fırsatı doğacaktı. Yani AKP’liler Millet İttifakı’na ‘dinsiz’ diye saldıracaktı, ama orada Saadet vardı! Sonunda Erdoğan ve yandaşları şu düşünceyi öne çıkarmıştı: Saadet olmuyorsa Necmettin Erbakan’ın oğlunun 2018’de kurduğu Yeniden Refah Partisi neden olmasındı! En azından Erbakan’ın soyadı bizimle diye propaganda yapacaklardı. Bu bağlamda Fatih Erbakan’la da diyaloğun olduğu bilinip durmaktaydı.”
Erbakan’ın Ömrünü Adadığı Faizsiz Sistemi Erdoğan Başaracakmış!
Rahmetli Erbakan’ın geçmişte faiz ile mücadele için ortaya koyduğu eforu kaleme alan Haber7 yazarı İbrahim Günay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ekonomik kurtuluş savaşı” sözleriyle başlattığı yeni ekonomik programı yazmış, Şeytanları ve şarlatanları bile utandıracak bir istismarcılığa soyunmuşlardı. Haber7 Yayın Koordinatörü ve yazarı İbrahim Günay, “Erbakan’ın ömrünü adadığı o hayali Erdoğan gerçekleştirecek” adlı köşe yazısında, Erdoğan’ın “ekonomik kurtuluş savaşı” benzetmesi üzerinden uygulamaya koyduğu yeni ekonomik girişiminin ve geçmişte Erbakan’ın faiz ile ilgili mücadelesinin aynı olduğunu söyleyecek kadar arsızlaşmıştı.
İşte Günay’ın yazısında şunlar vardı:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzün en büyük hastalığına karşı adını “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” koyduğu ciddi bir mücadele başlattığını iddia ederek yandaşlığı yalakalığa çeviren bu tipler şunları zırvalamıştı:
“Evet, bu ülke, faize ve faiz lobilerine karşı bugüne kadar böyle bir mücadeleye yeltenememiş ve rastlamamıştı. Bugün başladığımız bu mücadele ister istemez bizi biraz yıpratacaktı. AKP kurmayları, düşük faiz politikası ile yatırımın teşvik edileceği ve denenen yeni modelin 5 ay sonra olumlu sonuç vereceğini düşünüyorlardı. Ben 5 ayda faiz savaşından galip çıkabilir miyiz bilmem, fakat faizsiz bir sistemin mümkün olduğundan şüphem yoktur. Bu topraklarda faizsiz bir sistemin nasıl mümkün olabileceğini ilk kez Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ağzından duyduk. Hatta öyle ki Necmettin Erbakan’ın siyaset sahnesine atılmasının baş müsebbiplerinden biridir Faiz. Necmettin Erbakan ilk kez pratik anlamda faizsiz sistemli sermayedarları bir araya getirerek ‘Gümüş Motor’u kurdu. Fakat siyasetin, bürokrasinin ve sermayenin milli sanayi ve faizsiz sistem üzerindeki baskıları ile ‘Gümüş Motor’ iflas ettirildi. Erbakan bu durumun sistemsel sorun olduğunu anlayarak kendini siyaset sahnesine atmıştır.” diyen yalaka zırvacıya hatırlatmak lazımdı. Daha geçen haftalar Erdoğan iktidarı; Erbakan Hocamızın aziz hatırasını unutturmak için GÜMÜŞ (PANCAR) MOTOR Fabrikası’nın yerine Millet Parkı açma kararı almıştı!?.
İkide bir “Mevcut iktidarın yaptığı çok iyi şeyler de var!” diyen Fatih Erbakan’ın bu yaklaşımı Erdoğan’ı aklamaya yeterli olacak mıydı?
Fatih Erbakan, “Ülke aleyhine olacak yanlışlar yapıldığı zaman kimseden korkmadan yanlışları dile getirdik. Mevcut iktidarın yaptığı iyi şeyler hiç mi yok derseniz, evet var: Ayasofya’yı aslına çevirdiler, başörtüsü sorununu hallettiler. Doğruyu rakibimiz de yapsa, iktidar da yapsa tebrik ederiz. Ülke aleyhine olacak yanlışlar yapıldığı zaman da kimseden korkmadan yanlışları dile getiririz. Askeri vesayetin büyük ölçüde ortadan kaldırılması, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmesi, Ayasofya Camii’nin 86 yıllık hasret ve esaretin sonunda yeniden cami olarak ibadete açılması, Kıbrıs konusunda geç de olsa hükümetin bizim durduğumuz noktayla paralel noktaya gelmesinden dolayı teşekkür ederiz” şeklindeki sözleriyle, aslında AKP İktidarının büyük talan ve tahribatlarını saklama hatta aklama amacı taşıdığı sırıtmaktaydı. Çünkü Erdoğan’ın tahribatlarını hiç gündeme taşımazlardı.
Temel Karamollaoğlu’nun duyarsızlığı ve tutarsızlığı
Bu arada Sn. Temel Karamollaoğlu; Milli Görüş prensiplerine, Adil Düzen projelerine, D-8 girişimine ve Erbakan Hocamızın diğer ilmi ve insani hedeflerine sahip çıkıp savunacağına ve böylece iyice bunalan ve yeni arayışlar içinde bulunan topluma yeni umutlar sunacağına… Maalesef ya Abdullah Gül gibi döneklerin ve AKP döküntülerinin kapılarını aşındırarak… Ya da CHP, İYİ Parti ve HDP’nin kuyruğuna takılarak bu tarihi fırsatları israf edip durmaktaydı. Ve tabi bu dediklerimizi yapmak için, öyle göstermelik değil gerçek ve sağlam bir inanç, itikat ve Allah’a tam bir itimat lazımdı. Erbakan Hocamızın, Refah-Yol iktidarındaki Havuz Sistemiyle ülkeyi faiz girdabından nasıl kurtardığını… Tamamen yerli ve milli imkânlarla işçiye, köylüye, emekliye, üreticiye, iş sahiplerine ve tüm halk kesimlerine en büyük destekleri nasıl sağladığını bile canlı örnekleriyle aktarmayanların, ya hatırlama ve hafıza sorunları vardı, veya bunun altında kasıtlı bir unutturma hesapları yatmaktaydı!?.
AKP, Necmettin Erbakan’ın Mirasını Hafızalardan Silmeye Çalışmaktaydı!
Türkiye’nin ilk dizel motor fabrikası olarak bilinen Pancar Motor, 1956 yılında Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan başkanlığında kurulmuştu. AKP bugünlerde bu mirası hafızalardan silmeye hazırlanmaktaydı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın kurduğu “Pancar Motor Fabrikası’nın” yerine “Millet Bahçesi” yapacaktı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, Bayrampaşa Belediyesi’nin 20 Haziran 2018’de onay için gönderdiği, ancak Kasım 2021 ortasında gündemine aldığı Bayrampaşa’daki “Pancar Motor Fabrikası’nın” arazisi ile ilgili plan değişikliği teklifini tartışmıştı. Bayrampaşa Belediye Meclisi’nin kabul edip İBB’ye gönderdiği teklifle, yaklaşık 40 bin metrekarelik arazinin, ticaret, cami ve zemin altı otopark alanına alınması teklifi yapılmıştı. Ancak 3 yılda dosya Meclis gündemine taşınmamış ve bu arada özel mülkiyette olan arazi Maliye Hazinesi’ne aktarılmıştı.
Teklifi Kasım 2021 ortasında gündemine alan AKP’nin çoğunlukta olduğu İBB Meclisi, söz konusu teklif dosyasını bir gerekçe göstermeden ilçesi Bayrampaşa Belediyesi’ne iade kararı almıştı. Teklifin iade edilmesinden bir hafta sonra, 16 Kasım 2021 tarihinde TOKİ, söz konusu araziye “Millet Bahçesi” yapmak için ihale açmıştı. “İstanbul İli Bayrampaşa İlçesi Sağmalcılar Mahallesi (Kartaltepe Mevkii) Millet Bahçesi ve Millet Bahçesine Ait Sosyal Donatlar İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi” ismiyle ihale 9 Aralık 2021 tarihinde yapılacaktı. İhale dosyasının ekinde yer alan proje ve raporlarda “Pancar Motor” veya Necmettin Erbakan’ın adına yer verilmezken sadece bahçe içerisine yapılacak yapılardan birinin kütüphane-müze olacağı konuşulmaktaydı.
TOKİ dosyasında, Necmettin Erbakan’ın adına yer verilmemesine karşın, AKP’li Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila Aydıner, iki ay önce yaptığı açıklamada özetle şunları vurgulamıştı: “Merhum Başbakanımız Prof. Dr. Necmettin Erbakan Millet Bahçesi’ni yine Erbakan Hocamızın temelini atmış olduğu ve motor üretimi yapmış olduğu Gümüş Motor Fabrikası’nın (Pancar Motor) olduğu alana yapacağız… Merhum Başbakanımız Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın adını taşıyacak.” bilgilerini aktarmıştı. Ama AKP’liler bir vefasızlık daha yapıp bu sözlerini de tutmamışlardı.
AKP İktidarı Pancar Motor’a Sahip Çıkmamıştı
Pancar Motor Fabrikası ile ilgili olarak, 3 Şubat 2012 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan bir haberde özetle şunlar hatırlatılmıştı:
“(Gümüş Motor) Fabrikanın adı 1964 yılında sermayedarların değişmesi ile Pancar Motor yapıldı. Ancak fabrika için ilk zorlu süreç 2001 Krizi sonrası başladı. İlk krizi atlatan Pancar Motor asıl krizi 2009 sonrası yaşadı. Şirket yönetimi fabrikanın batmasına karşı çeşitli tedbirler alarak ayakta tutmaya çalıştı. Ancak fabrikanın üzerinde kurulu bulunduğu arsanın sahibi Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş, son 9 yılda ödenmeyen kira borçları nedeni ile Mahkeme kararı ile fabrikanın tahliyesini istedi. Fabrikada motor sesleri geçtiğimiz Kasım ayı ortasında durdu.”
Pancar Motor: Yüzde Yüz Yerli İlk Motor Fabrikasıydı
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun üzerinden 30 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, “motor üretimi” konusunda bir yol alınmadığını gören Necmettin Erbakan’ın özverili çalışmaları ile 1956 yılında Gümüş Motor adıyla kurulmuş, ama millet ise onu hep Pancar Motor olarak anmıştı. Türkiye’nin ilk dizel motor fabrikası, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan başkanlığında, Süleyman İshakoğlu, Zeki Aytaç, Adil Saraçoğlu, Enver Aptik ve Fehmi Bilge’den oluşmuş bir heyetle başarılmıştı. 1964 yılında yapılan özelleştirme ile sahipliği Pancar Kooperatiflerine ve Şeker Fabrikaları’na aktarılıp, adı Pancar Motor olarak değişikliğe uğramıştı. Yarım asır boyunca tarım ve denizcilik sektörlerine yönelik mamuller üreten Pancar Motor’un, kapısına 2011 yılında AKP’liler kilit vurmuşlardı. Bugün hâlâ ülke genelinde 500 bin sorunsuz çalışan motor vardı.
Oğuzhan Asiltürk’ün ismi evinin yakınındaki caddede yaşatılacaktı!
Geçen aylarda hayatını kaybeden eski Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün adının, evinin yakınındaki bir caddeye verileceği aktarılmıştı.
AKP’li Belediye Meclis Üyeleri, Ankara’da 1 Ekim’de hayatını kaybeden eski bakanlardan Asiltürk’ün hatırasının yaşatılması amacıyla, ikamet ettiği Yukarı Bahçelievler Mahallesi’ndeki bir caddeye isminin verilmesi için Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne önerge sunmuşlardı. AA muhabirine konuşan Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclis Birinci Başkan Vekili AKP’li Fatih Ünal, parti kültürlerinde vefanın önemli bir yere sahip olduğunu vurgulamıştı. Oğuzhan Asiltürk’ün vefatından derinden etkilendiklerini aktaran Ünal, “Vefa ile ilgili çalışmaları her defasında Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan bize öğütler. Beraber siyaset yaptığımız, Milli Görüş çizgisinden gelen Oğuzhan Asiltürk ağabeyimizi çok seviyorduk. Biz de bir vefa duygusu olarak bu ay bir caddeye isminin verilmesi konusunda bir önerge verdik.” Çünkü Oğuzhan Asiltürk, davamızda öncü abilerimizdendir, şeklinde konuşmuşlardı. (AA – 11.11.2021)
İyi de Erbakan Hocamızın adını bile ağızlarına almayan, Gümüş (Pancar) Motor’dan bile hatırasını kazıyan bu AKP’lilerin Oğuzhan Asiltürk aşkı nereden kaynaklanmaktaydı?
İslam’a göre, çoğu haram olan şeylerin azı da haramdır. Çünkü hırsızlık bir ekmekle, zinakârlık bir öpmekle başlamaktadır. Bu nedenle FAİZ’in azı da çoğu da; haksız ve haram kazançtır, ekonomik ve ahlâki nice talan ve tahribatlara yol açtığı için Kur’an’da şiddetle yasaklanmış ve hatta “Allah ve Peygamberle savaşmak” sayılmıştır. (Bak: Bakara: 279. ayet) Örneğin içkinin azı da, çoğu da, farklı şekillerde yapılanları da, her türlü uyuşturucu da haramdır. Bunun gibi; necis (dışkı), domuz eti ve leş gibi pis ve murdar şeylerin bir lokması da, bir torbası da günahtır, mide bulandırıcıdır.
Ve yine zina etmenin, eşcinselliğin, haram cinsel ilişkilerin bir defası da, daha fazlası da yasaktır ve ahlâksızlıktır. Haram ve gayrı meşru yolla azıcık gebe kalmak, sadece ahmakların ve ayarsızların mazeret kapısıdır. Öyle ya, erkek veya kadın kaç kere zina ederse bu günah kapsamına alınacaktır?!.
İşte bu nedenle soruyoruz: “Böylece adım adım faizi kaldırıp, faizsiz bir sistem kuracağız” cümlesini bile eklemeden “Biz yüksek faize karşıyız… Düşük faizle ekonomiyi düze çıkartacağız!?” diyenler; Kur’an’a, Resulüllah’a, icmaya, akla ve vicdana göre hangi konumdadır? FAİZ’in %20’si haram haksız kazanç da, %16’sı -hâşâ- helal ve mübah mı sayılmaktadır. Yani yüzde kaç faiz, günahlıktan çıkmaktadır?
Ey İlahiyat Profları!.. Ey Diyanet Hocaları!.. Ey Medrese Mollaları!.. Ey Tarikat softaları!.. Ey yandaş ve yorumcu takımı!.. Niye hâlâ susmaktasınız?
İşte Din tahribatı böyle yapılmaktadır…
İşte iman ve İslam şuuru böyle yozlaştırılmaktadır…
İşte şeytana ve Siyonist odaklara böyle kiralanıp uşaklık sunulmaktadır…
Bir kişi veya parti, kendi günahına ve yanlış icraatına, Dini referans uydurmaya, yani Din istismarına kalkışmadan… Yaptığı talan ve tahribatları “NASS”a (Ayet ve Hadis kurallarına) dayandırmadan; ekonomik, sosyal ve siyasi konularda kendi fikrini ve tercihini açıklaması hakkıdır ve elbette bu yaklaşım düşünce özgürlüğü kapsamındadır. Bunlara katılmasanız da, susturmaya ve kısıtlamaya kalkışamazsınız… Ama DİN adına ve dindarlık havasıyla girişilen böylesi haram iddia ve icraatlara karşı tepkisiz kalıp susmak ise “Dilsiz Şeytanlık” sayılmıştır!..
Sorumsuz ve Soysuz Bir Tavırla, Erbakan’a Asılsız İthamlarda ve Ağır İftiralarda Bulunan İsmet Özel Küstahına, Sn. Fatih Erbakan ve Temel Karamollaoğlu Niye Sessiz Kalmışlardı?
Çeşitli tarihlerde Erbakan ve Milli Görüş aleyhinde yazdığı yalan ve iftiralarla aklını, ahlâkını ve ayarını ortaya koyan İsmet Özel meydanı boş sanmıştı.
Farklı tarihlerde kaleme aldığı seviyesiz yazı ve yorumlarıyla adeta Erbakan’a kin kusan eski Milli Gazete yazarı İsmet Özel mideleri bulandırmıştı.
“12 Eylül 1980 darbesinden sonra ‘Millî Selâmet Partisi’ eski ismine dönemedi, ‘Refah Partisi’ oldu. Nereden çıkıyor Refah? Ben onlara -o zaman Millî Gazete yazarıydım- ‘Bir amblem yapmışsınız bir hilâl var, bir başak var. Başak diyorsunuz bereketi temsil ediyor, hilâl de istiklâli temsil ediyor, neden Bereket Partisi değilsiniz ya da İstiklâl Partisi değilsiniz?’ diyordum. Verecekleri bir cevap yoktu. Çünkü Necmettin Erbakan Nazi artıkları tarafından Türkiye’de siyasete sokulmuş bir adam olduğu için, Refah Partisi’nin adı Almancaydı, ‘Reich’. Hepinizin bildiği, Filistin’de de ‘Refah Kampı’ var değil mi? Bunların hepsi Nazi artıklarının numaralarıdır. Yani bilinecek çok şey var. Bildiğimiz şeylerin hemen hepsi başka bir versiyona sahip.”[1] diyen İsmet Özel ayarını ve amacını ortaya koymuşlardı.
Akıl ve vicdan sahibi herkes bilir ki; hemen hemen her kelimenin başka bir dilde karşılığı vardı. Deli saçması zorlama yorumlarla yıllarca ekmeğini yediği kaba sümküren nankörlere de ancak bu yakışırdı. Uyduruk bir saptamayla “Erbakan’ı Alman ajanlığıyla suçlamak” ahiri ömründe yıllarca içinde taşıdığı cerahatin deşilmiş olmasıydı.
Bu küstah kişi şöyle zırvalamıştı:
“Adil Düzen’in ana kadrosu ‘İslami bir düzenin gerçekleşmesine nasıl engel olunabilir?’ fikriyle eğitilmiştir!”
“Adil Düzen’in aslı, Necmettin Erbakan’ın bir Arnavut projesini etkisiz kılmak için yaptığı bir manevradır: Süleyman Karagülle’nin tezini Refah Partisi’nin tezi olarak gösterip madara etmek… Asıl mesele buydu ve Adil Düzen savunucuları da bunun bir şeriat düzeni olduğunu söylemiyorlardı. Adil Düzen’in ana kadrosu diyordu ki; ‘Biz öyle bir model geliştirdik ki bunu Peru’da da uygulayabilirsiniz.’ Onlar bunun bir İslami model olduğunu söylemiyorlardı. Sadece -belki- bu, ‘İslam’a ters değil’ diyebilirlerdi. Ama Necmettin Erbakan hep öyle şeyler yapardı: Yanında gösterip bir şeyi tamamen etkisiz bırakmak. Onu başardılar. Yani Adil Düzen, Refah Partisi’nin resmî görüşü olduğu sırada artık Süleyman Karagülle’nin savunduğu Adil Düzen değildi. Ve bundan kendileri çok rahatsız oluyorlardı. Zaten oralarda kim bilir neler döndü bilmiyoruz. Pratik şeyler bunlar: İnsanlar insanlarla bir şeyler yapıyorlar, herkesin bir şeyler için verdiği sözler var. Kim kimle anlaşmış, onları bilmiyoruz. AMA TÜRKİYE’DE SİYASAL İSLAM, İSLAMİYET’İN BİR SİYASÎ ALTERNATİF OLMASINA MANİ OLMAK ÜZERE DOĞMUŞTUR. Bütün o kadro (Adil Düzen’in ana kadrosu) ‘İslami bir düzenin gerçekleşmesine nasıl engel olunabilir.’ fikriyle eğitilmiştir. O kadronun bugünkü halini görüyorsunuz. Hangisinin neyle alâkası var?”[2] diyerek NİFAK tohumlarını cehalet ve hıyanet tarlasına atan İsmet Özel hâlâ nice SP’li gafillerin üstadıydı!?
Hemen devamında nereden icap etmişse “Süleyman Karagülle’nin tezini Refah Partisi’nin tezi olarak gösterip madara etmek…” iddiaları da Süleyman Karagülle’yi ve ekibini kışkırtma maksatlıydı.
Hâşâ Erbakan Hoca’yı fırsatçı, bilgi hırsızı, kendi fantezileri etrafında hayal kuran, İslami hareketleri kısırlaştıran birisi olarak yorumlamıştı!..
Elbette rahmetli Süleyman Karagülle bilgili, birikimli bir ilim adamıydı. Adil Düzen hakkında tarihi ve temel çalışmaları da vardı. Onların bilgi ve gayretleri de elbette ciddiye alınmıştı. Hatta talebesi olan Milli Gazete’nin yıllardır köşe yazarlığını yapan Sn. Reşat Nuri Erol da bu konulara yoğunlaşmıştı.
Milli Görüş davasını Siyasal İslam olarak, “küfrün yeşile boyanmış hali” olarak nitelemekten sakınmayan, Erbakan Hoca gibi bir mü’mini de küfür hareketinin lideri gösterecek kadar alçalan bu şahıs, tabi kendisi de o yıllarda Milli Gazete’de yazarak “küfrün önde gideni” mi olmaktaydı?
Bilgiç geçinen bu cahil ve sefil kişi; merkeze İslam’ı değil Komünizmi koyarak hâşâ, Allah’a dinini öğretmeye kalkışmış; “Sosyalist düşünce değil. Ben bunu söyledim de yazdım da. Allah, bana 20 yaşımda komünist olmayı nasip etti. Ben de Allah’ın bu lütfuna hiçbir zaman sadakatsizlik göstermedim. Eğer bir insan komünist olmadan Müslümansa bu insanın Ümmet-i Muhammet’e yapmayacağı kötülük yoktur. Çünkü komünist olmak demek, cemaati esas almak demektir…”[3] diyerek “kendi icadı olan cahili kuruntuların” amentüsünü yazmaya çalışmıştı.
Oysa Allah (CC) ayetinde, “Allah’a dininizi siz mi öğreteceksiniz?!” diye İslam’ı kafasına göre yorumlayanları şöyle uyarmıştır: Ayet şöyleydi. “(Cihad mesuliyeti ve mecburiyeti kendilerine ağır gelenlere) De ki: “Allah’a dininizi(n kurallarını ve kulluk imtihanını kazanma şartlarını) siz mi öğreteceksiniz? (Yoksa nasıl mü’min ve makbul olacağınızı Kur’an’dan ve Resulüllah’tan mı öğreneceksiniz?) Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları (ve sizin kuruntu ve kaytarmalarınızı) bilir. Allah, her şeyi Bilendir.”[4]
Ancak Adil Düzen Projelerini, bilimsel hazırlıklar olarak olgunlaştırıp dünyaya ve tüm ilim erbabına tanıtan Erbakan Hocamızdı.
Şimdi bilgiçlik taslayan bu akıl ve vicdan fukarasına şunu sormak lazımdı; yahu Saadet Partisi’nin bu yazıdan sonra seni yalanlayıp hesap soracağını bilip ciddiye alsaydın… Yahut Fatih Erbakan’ın seni yalanlayacağından korksaydın… Yine AGD- MGV ve diğer Milli Görüş MİLKO’larından ehli vicdan birinin çıkıp kusmuğunu başından aşağı dökeceğini hesaba katsaydın, herhalde bu denli cesur ve küstah davranamazdın!.. Sahi şu ERBAKAN VAKFI ne işe yaramaktaydı?! Güya Erbakan’ı tanıtmak, O’nun hatırasına sahip çıkmak için kurulan bu vakıftakiler, Aziz Hocamıza yönelik bunca hakaret ve hıyanetlere rağmen hiçbir tepki koymamalarını hangi mazeretle savunacaklardı?
Yıllarca ekmeğini yediğin, iltifat gördüğün bir kuruma ve camiaya “Bunlar irtifa kaybetti, ondan ayrıldım” anlamında küçümseyip adeta küfrederek ayrılmıştınız… Bu arada AKEVLER ekibinin İsmet Özel’in bu zırvalarına vereceği yanıtını da merakla bekleyip durmaktayız.
Hem Komünist Gelenekçi, Hem Ehl-i Sünnet Takipçisi Tavırlı İsmet Özel:
“Ama İslami bir hedef Türkiye’de güdülmedi. Türkiye Siyasal İslam’ı işte bugün geldiğimiz yer gayesiyle, küfrün yeşile boyanmış şekli olarak tanıdık. Başlangıçta 1973 yılında Necmettin Erbakan’ın miting meydanlarında söylediği sözlerden biri şuydu: Liselerden felsefe derslerini kaldıracağız. İkincisi de şuydu, bütün futbol sahalarını fabrika yapacağız. Ama seçimi kazandıklarının ertesi günü elinde futbol topuyla fotoğraf çektirdi…”[5] diyerek gayzını kusacak kadar azıtmıştı. Genel Başkanı olduğu “İstiklal Marşı Derneği”nin ismine layık olmayarak hem İstiklal Marşı’nın, hem şühedanın hem de Erbakan’ın lanetine uğramıştı.
Bu sapkın ve şaşkın şahıs: “İslam’ın 5 şartı olarak bildiklerimizin hepsi, Komünistlikten ibarettir.” diyerek, cehaletinin yanında dalâletini ve inkârını da kusmuşlardı.
Şiir:
SUSANLAR KUSANDAN ALÇAK!
Bir mü’mine, iftiraya
Susanlar, kusandan alçak!
Her hileye, entrikaya
Susanlar, kusandan alçak!
Tek Allah’a biat eden
Malla canla, cihat eden
Kutlu Zat’a, isnat eden
Susanlar, kusandan alçak!
“Hırsız” diyen, Hocasına
Lanet karı, kocasına
Kül atılmış, goncasına
Susanlar, kusandan alçak!
“Dilsiz Şeytan”, çok iğreti
Vicdan sönmüş, yok gayreti
Ne tepkisi, ne hayreti
Susanlar, kusandan alçak!
Hoca gibi şahsiyeti
Tan edenin, pis niyeti
Yok bunların, haysiyeti
Susanlar, kusandan alçak!
Unutma, fani cihandır
Hakkı tutan, şeref Han’dır
Elbet hayat, imtihandır
Susanlar, kusandan alçak!
İslam, Allah yapısıdır
Saadet, Hak kapısıdır
Münafıklar, kir pasıdır
Susanlar, kusandan alçak!
Ey vefakâr, ehli cihat
Milli Görüş, Hakka ricat
Dik durmayan, bulmaz necat
Susanlar, kusandan alçak!
Kalbi kara, AK sanıyor
Adı HAS ya, pak sanıyor
Cahil onu, HAK sanıyor
Susanlar, kusandan alçak!
Haydi diril, doğrul artık
Dost uğrunda, yoğrul artık
Hainlerden, kurtul artık
Susanlar, kusandan alçak!
[1] (https://www.facebook.com/1432891263653881/posts/1613998498876489/) (12 Temmuz 2015 – İsmet Özel, Çelimli Çalım, Sayı 11
[2] (İsmet Özel ve Şiirleri, 13 Temmuz 2015 İsmet ÖZEL / İstiklâl Yürüyüşü II, syf: 110)
[3] (https://www.memleket.com.tr/ismet-ozel-memleket-dergiye-konustu-149484h.htm)
[4] Hucurât: 16
[5] (İsmet Özel, İstiklâl Marşı Derneği Genel Başkanı, 8 Mayıs 2014)-(https://www.youtube.com/watch?v=NiirMec8hhU)

Bu makaleden anlaşılıyor ki…
Bu makale içeriğinde birbirinden bağımsız gibi gözükse de aslında bir bütün mesaj çıkarmaktayım. O da şudur; söylemesi gerekenleri söylemeyerek Saadet Partisi bir umut olmaktan çıkaran Temel Karamollaoğlu; 3. ittifak arayışı ile AKP’nin ömrünü uzatmaya yarayacak girişimde olan Fatih Erbakan; salyasını akıtan İsmet Özel ile din istismarı ile İslamı yozlaştıran RTE aynı karakterdedir ve aynı odaklara hizmet etmektedir… vesselam…
Bakan Bakanlar!
Zalim hiç acımadan ezdikçe ezmektedir…
Baştakiler paraları yurtdışına göndermekte…
Allah ‘ım tüm fitneler bu kadar ayyuka çıkmışken!
Artık gönüller dayanmaz !Susanlar kusandan alçak
Bu tarihi uyarılar için Erbakan Hocamızın yol arkadaşı Muhterem Ahmet Akgül Hocamıza teşekkürlerimizi arz ederiz…Allah cc razı olsun…
AKP tarihe gömülürken..
Şuanda tüm sektörlerde olduğu gibi kağıt ithaldir, yerli sanayi dediğimiz sektörün tüm girdisi de ithaldir. Seka kağıt fabrikasını satıp arazine stadyum yapan, Erbakan Hocamızın zorluklarla ve binbir emekle kurduğu, 500 binin üzerinde yerli motor üreten Pancar Motor fabrikasını kapatıp arazisine milletin yuvarlanması için millet bahçesi yapan AKP iktidarı 20 yıllık serüvenin sonunda ülkeyi ekonomik, siyasal, ahlaki olarak ülkeyi duvara çarptırmıştır.
Evet faiz ve enflasyonun yüksekliği sebebiyle hakkında Nass var diyip dini istismar eden AKP ile birlikte bu yozlaştırma ve istismara sessiz kalıp dilsiz şeytanlıkla tepki vermeyen tüm hacılar, hocalar, tarikatlar, akademisyenler diyanet ve din adamları da AKP ile birlikte batmaktadır. Akp batarken yeni ittifak arayışı diyip Akp’ye fayda sağlama hedefinde olanların da bu dünyada gerçek ayarları ortaya çıkmadan Allah canlarını almayacaktır.
Bu çürümüşlükten kökten bir sistem ve zihniyet değişikliği olmadan kurtulmak imkansızdır. Ülkenin bekası için Milli Çözüm zihniyetine dayanan bir Cumhurbaşkanı’nın o koltuğa oturması elzemdir.
Bu arada Adil Düzen’e ve Erbakan Hocamıza hadsiz yakıştırmalar yapan, kendisini eski komünist bugünlerde ise müslüman olarak tanıtan bankada parasını faizde tutan İsmet Özel gibi insaf yoksunu artıklara Fatih Erbakan, Erbakan Vakfı ve Saadet Partisi’nin bir cevap vermiyor olması da onların ayarını ortaya koyduğunun ve Milli Çözüm’ün Erbakan Hocamızın manevi mirasına, ismine kimin sahip çıktığının bir belgesidir. Bu milli duygu ve din istismarcısı artıklara haddini bildiren bir tek Milli Çözüm vardı. İnsaf ehli bunu bilmekte, inkar ehli bu gerçeği daha iyi bilmektedir.
Sevgili Ferman: Etrafına iyice baktığında göreceksin ki Aziz Erbakan Hocamızın yolunda ve izinde giden projelerine sahiplenen yazan anlatan tek Lider Muhterem Ahmet AKGÜL Hocamız olduğunu göreceksin.
[quote name=”Ferman”]Size net bişey diyeyimmi? Bu ülkede bir Erbakan vardı? Ondan sonra onun gibisi gelmedi. Yani yeni bir Erbakana ihtiyaç var. Su an onun gibisi yok maalesef[/quote]
Milli demokratik bir restorasyon: sahte seçim oyunlarını, particiliğe dayalı basit ve çağdaş kabile kavgalarını, medya denilen manipülasyon tezgâhlarını ve komprador rantiyeci sermaye sınıfını da terbiye edecek şekilde; milli iradenin tecellisi olacaktır!
Türkiye yaşadığı bu toz duman ortamını, ancak ve önce: Adil, asil ve asri yeni bir düzen kurucu ruha sahip, milli ve cesaretli bir hamle yaparak aşabilecektir ve aşmalıdır.
Bu bakımdan Adil Düzen bütünüyle Milli özellikler taşımakta ve evrensel projeler ortaya koymaktadır.
Çünkü Adil Düzen:
• Hem Milli
• Hem İlmi
• Hem İslami
• Hem de insani esaslar yanında; tabii ve tarihi yasalara dayanmaktadır.
Ve tarihi her zaman kötüler değil, bu sefer de iyiler ve Milli’ler yazacaktır. Tahminimiz ve temennimiz odur ki; bu kutlu ve mutlu değişim de oldukça yakındır!
Sevgili Ferman: Etrafına iyice baktığında göreceksin ki Aziz Erbakan Hocamızın yolunda ve izinde giden projelerine sahiplenen yazan anlatan tek Bilge Lider Muhterem Ahmet AKGÜL Hocamız olduğunu göreceksin. Görenedir göre ne ….!!!
Vuslat hasretiyle, kavrulan gerek
Hak Adil nizamı, savunan gerek
Allah rızasıyla, avunan gerek
Zulmatı Alîler, değiştirirmiş…
Devranı deliler, değiştirirmiş…
Tutkunu değilsen, kutlu sevdanın
Ne faydası olur, kuru duanın
Bâtıl gidişatı, bu Hak davanın
Derdiyle evliler, değiştirirmiş…
Dünyayı deliler, değiştirirmiş…
Laf etmek kolaydır, iş gören azdır
Tembel sığınağı, bahane nazdır
Aşkın kitabında, feragat farzdır
Halkı hâl ehliler, değiştirirmiş…
Dünyayı deliler, değiştirirmiş…
Erbakan’dan dersin, almamış ise
Ölümüne sadık, kalmamış ise
Belaya bal diye, dalmamış ise
Bu sultayı nice, değiştirirmiş…
Devranı deliler, değiştirirmiş…
Hak devrim yaşanır, sadık anılır
Haindeki nifak, iman sanılır
“Kem aletle kemalat”, uman yanılır
Kalbi saf celiler4, değiştirirmiş…
Tarihi deliler, değiştirirmiş…
Adil Düzen bilmez, ruhsatçı tipler
Ganimet devşirir, fırsatçı tipler
Milli Çözüm üzen, fesatçı tipler
Şeytan çarkı ehiller, değiştirirmiş…
Dünyayı deliler, değiştirirmiş…
Ferman rumuzlu okuyucuya….!!!!
[quote name=”Ferman”]Size net bişey diyeyimmi? Bu ülkede bir Erbakan vardı? Ondan sonra onun gibisi gelmedi. Yani yeni bir Erbakana ihtiyaç var. Su an onun gibisi yok maalesef[/quote]
_________________
Aziz Erbakan Hocamız gibi dahiyane bir lider , acaba kendinden sonra ki dönemi es geçmiş veya yerine projelerini hazırlıklarını devam ettirecek bilge ve yiğit bir şahsiyeti bize hediye etmeyecek kadar BİN KERE HAŞA boş mu sanıyorsunuz… Evet Aziz Erbakan Hocamızın EN SADIK TALEBE VE TAKİPÇİLİĞİ TESCİLLENMİŞ OLAN MUHTEREM ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ , Allah’ın dilemesiyle Adil Düzeni Uygulamada ve Devlet Yönetiminde gerekli olan BİLGELİK VE YİĞİT ŞAHSİYET OLMA ÖZELLİĞİNE HAİZ ülkemizde ve hatta yeryüzünde tek kişidir… 85’e yakın eser, binlerce makale olsun konferansları olsun tv proğramları olsun bu özellikleri zaten bizlere ve insanlığa ümit ışığı olmaya yeterlidir… Görmezden gelmeye, yok saymaya çalışanlara sesleniyoruz ARTIK O DÖNEM GERİDE KALMIŞTIR…!!! Müjdeler olsun Türkiye merkezli YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE – YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE VE YENİ BİR DÜNYA ALLAH C.C. NÜN İZNİ VE KEREMİYLE MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETİNE SAHİP BİLGE VE YİĞİT ŞAHSİYET AHMET AKGÜL HOCAMIZIN ÖNDERLİĞİNDE KURULACAKTIR…. YÜREĞİNİZ GÖNLÜNÜZ RAHAT OLSUN İNŞAALLAH…
Eeeee
Size net bişey diyeyimmi? Bu ülkede bir Erbakan vardı? Ondan sonra onun gibisi gelmedi. Yani yeni bir Erbakana ihtiyaç var. Su an onun gibisi yok maalesef
Vicdanı olan anlar!
Şu an Milli Görüş davasına ve projelerine sahip çıkan hakk’ın merkezinin Milli Çözüm olduğunu tek makale ile anlamak mümkün. Allah razı olsun.
Haydi diril, doğrul artık Dost uğrunda, yoğrul artık Hainlerden, kurtul artık Susanlar, kusandan alçak!
Erbakan Hocamızın, Refah-Yol iktidarındaki Havuz Sistemiyle ülkeyi faiz girdabından nasıl kurtardığını… Tamamen yerli ve milli imkânlarla işçiye, köylüye, emekliye, üreticiye, iş sahiplerine ve tüm halk kesimlerine en büyük destekleri nasıl sağladığını bile canlı örnekleriyle aktarmayanların, ya hatırlama ve hafıza sorunları vardı, veya bunun altında kasıtlı bir unutturma hesapları yatmaktaydı!?.
Öyle bir tarih yazdı ki Aziz hocam .. içlerine sindiremeyenler kusmaktan başka çare bulamadılar ve inşaallah kusmuklarinda bogulacaklar.. milli çözüm sandıkları biliyordu .bekleyin geliyor gelmekte olan …
MİLLİ ÇÖZÜM’SÜZ ARAYIŞLAR İTTİFAK MI YOKSA NİFAK MI?
Milli Çözüm dışındakilerin bütün çabası mevcut zulüm ve sömürü düzeni içerisinde Siyonist Şeytanların müsaade ettiği kadar sözde çözüm ve çareler aramaktır.
[b]Kendi aralarında ittifak kuramayanların ittifakları![/b]
Milli Çözüm’ün bütün ısrarlı çağrılarına rağmen, kendi aralarında bile İTTİFAK yapmayı dillendiremeyen Milli Görüş istismarcılarının, Milli Görüş prensiplerine, Adil Düzen projelerine, D-8 girişimine ve Erbakan Hocamızın diğer ilmi ve insani hedeflerine sahip çıkıp savunacağına ve böylece iyice bunalan ve yeni arayışlar içinde bulunan topluma yeni umutlar sunacağına, Batı taklitçisi partilerin kuyruğuna takılıp kurmaya çalıştıkları ittifaklar, gerçekten ittifak mıydı, yoksa nifak mıydı?
[b]Milli Görüş istismarcılarının[/b]
İktidarın din adına ve dindarlık havasıyla tevessül ettiği vıcık vıcık din istismarına sessiz ve tepkisiz kalmasını…
NİFAK tohumlarını cehalet ve hıyanet tarlasına atan İsmet Özel gibi özel edepsizlerin Erbakan Hocamıza pis dilini sarkıtıp havlaması karşısında sus pus olmasını…
Görüyorsunuz… Anlatmaya gerek yok…!
Elhamdülillah Hak edenlere hak ettiği cevabı veren Milli Çözüm Var!
İşte iman ve İslam şuuru böyle yozlaştırılmaktadır…
İslam’a göre, çoğu haram olan şeylerin azı da haramdır. Çünkü hırsızlık bir ekmekle, zinakârlık bir öpmekle başlamaktadır. Bu nedenle FAİZ’in azı da çoğu da; haksız ve haram kazançtır, ekonomik ve ahlâki nice talan ve tahribatlara yol açtığı için Kur’an’da şiddetle yasaklanmış ve hatta “Allah ve Peygamberle savaşmak” sayılmıştır. (Bak: Bakara: 279. ayet) Örneğin içki’nin azı da, çoğu da, farklı şekillerde yapılanları da, her türlü uyuşturucu da haramdır. Bunun gibi; Necis (dışkı), domuz eti ve leş gibi pis ve murdar şeylerin bir lokması da, bir torbası da günahtır, mide bulandırıcıdır.
Ve yine Zina etmenin, eşcinselliğin, haram cinsel ilişkilerin bir defası da, daha fazlası da yasaktır ve ahlâksızlıktır. Haram ve gayrı meşru yolla azıcık gebe kalmak, sadece ahmakların ve ayarsızların mazeret kapısıdır. Öyle ya, erkek veya kadın kaç kere zina ederse bu günah kapsamına alınacaktır?!.
İşte bu nedenle soruyoruz: “Böylece adım adım faizi kaldırıp, faizsiz bir sistem kuracağız” cümlesini bile eklemeden “Biz yüksek faize karşıyız… Düşük faizle ekonomiyi düze çıkartacağız!?” diyenler; Kur’an’a, Resulüllah’a, icmaya, akla ve vicdana göre hangi konumdadır? FAİZ’in %20’si haram haksız kazanç da, %16’sı -hâşâ- helal ve mübah mı sayılmaktadır. Yani yüzde kaç faiz, günahlıktan çıkmaktadır?
[b]Ey İlahiyat Profları!.. Ey Diyanet Hocaları!.. Ey Medrese Mollaları!.. Ey Tarikat softaları!.. Ey yandaş ve yorumcu takımı!.. Niye hâlâ susmaktasınız?[/b]
[b]İşte Din tahribatı böyle yapılmaktadır…
İşte iman ve İslam şuuru böyle yozlaştırılmaktadır…[/b]
[b]İşte Şeytana ve Siyonist odaklara böyle kiralanıp uşaklık sunulmaktadır…[/b]
Marazlı facire sorsan, adil zatı zalim sanır
Şarlatanı bilgiç tanır, cühelayı âlim sanır
Baş boş gönül kör zavallı, korkakları halim12 sanır
Münafıka Fatih bile, sahte kahraman görünür
İnsan-ı kâmil vechinde, suret-i Rahman görünür…
Binbir esma sıfatıyla, tesbih tezekkür ederiz
Şu muhteşem Kâinatı, derin tefekkür ederiz
Sonsuz in’am ikramına, daim teşekkür ederiz
[b]Milli Çözüm sadıkları, Hakka tercüman görünür
Erbakan’ın suretinde, eser-i Rahman görünür…[/b]
(AHMET AKGÜL HOCAMIZIN, SURET-İ RAHMAN GÖRÜNÜR ŞİİRİNDEN)
Yerlerini Öğrendiler
Ülkemizde tüm işbirlikçi ve bozuk kafaların ortak düşmanı Aziz Erbakan Hocamız. Durup durup kin kusmaya devam ediyorlar. Her seferinde havlamaktan üşenmeyen bu tiplere, susanlar ise; uyuz itlerin daha da cesaret bulmasına vesile oluyorlar. Söz konusu şahsi menfaatleri olunca canavar kesilen bu tipler, davamızın Lideri ve ömrünü Hak yolda yolda harcadığına herkesin şahit olduğu Erbakan Hocamız söz konusu olunca, dut yemiş bülbüle dönüyorlar. Çok şükür ki, Üstad Ahmet Akgül Hocamız ve Milli Çözüm Ekibi var ki, sadece hepsine yetecek şekilde layık oldukları cevabı suratlarına çarpıyorlar. Öte yandan aklımıza gelen bir husus da var ki; Aziz Erbakan Hocamız siyonizmin boğazına öyle bir kazık tıkamış ki, hala acısı devam ediyor. Ondan nefes almaya çalıştıkça havlıyorlar. Ama her alçağa yerini hatırlatmak da bir görevdir.
HER KES SUSARKEN MİLLİ ÇÖZÜM TEK BAŞINA SİYONİZM’E YETMEKTE
Siyonizm’in, dini yozlaştırma cabaları sonucunda;
Zinayı meşrulaştıranı “kısas”ı gündemine bile almayanı ve faizin azını sözde “NASS”a (Ayet ve Hadis kurallarına) dayandıranı, Müslümanlar dindar kahraman görmekte.
Haramlar, helal gibi işlenmeye,
Alçaklıklar, normalleşmeye,
Sonuçta en görülmemiş ahlaksızlıklar dağlarda yaşayan Müslime’lere kadar ulaşmakta.
Tüm bu acı sonuçlara sebep olan Haim Nahum planı ise tıkır tıkır işlerken,
İlahiyat Profları!.. Diyanet Hocaları!.. Medrese Mollaları!.. Tarikat softaları!.. yandaş ve yorumcu takımı!.. hâlâ susmakta!
Diğer yandan Siyonizm, Haim Nahum planının altına dinamit döşeyen Aziz Erbakan Hocamıza, direk ve dolaylı olarak it sürüleri ile saldırmakta.
Küstahlık derecesinde, alçakça sözleri en etkili-has itlere kusturmakta.
Ne yazık ki (görünürde) Erbakan Hoca’ya atılan iftiralara cevap vermesi gereken en yetkili isimlerden “Fatih Erbakan’dan, T. Karamollaoğlu’ndan veya AGD- MGV ve diğer Milli Görüş MİLKO’larından ehli vicdan birinden” tıs çıkmıyordu.
Her halde İsmet Özel gibi küstahların kusmuğunu başından aşağı dökecek olsalardı bu densizler herhalde bu denli cesur ve küstah davranamazlardı!..
Hamdolsun Sonsuz Şükürler Olsun ki,
Siyonizm’in;
Hem dini yozlaştırma hamlelerine
Hem de “öldürmek yetmez üzerine beton çekilmeli” diyecek kadar korktukları Aziz Erbakan Hocamıza yönelik yürüttüğü harbe karşı MİLLİ ÇÖZÜM TEK BAŞINA YETMEKTE.
bitmeyen kin
Erbakan Hocamızakarşı bitmeyen kinleri neden acab diye sormak lazım. Yahudinin, Hiristiyanın ve bilimum İslam düşmanlarının düşmanlığı normal, işte içimizde olup düşman yapanların ki ney? Kimlerle irtibatlı olduklarını, kimlerin maşası olduklarını buradan alnayabiliriz. Bu İsmet Özel gibiler şunu biliyorlar fakat ifade etmek işlerine gelmiyor: Erbakan Hocamız olmasaydı bunları kim ne yapsın. Erbakan Hocamız bir liman gibiydi. Bu liman hangi gemiler yanaşmadı ki. İsmet Özelin Milli Gazete’deki son yazısını hatırlıyorum. “Beni kimse anlamıyor, yazmamın bir anlamı yok” diyordu. Hiç demiyor ki ben kimseye kendimi anlatamıyorum. Gerçi O’nun derdi başka da, bu durum en azından kendi iç dünyasını anlamamız açısından önemli. Ayrıca insanın, iyiki de kimse anlamıyor diyesi geliyor.
Bu millete, akademisyenlere Adil Düzeni anlatma fırsatını boşa harcıyorlar. Ne ittifakı, ne birlikteliği. Bırakın ülkemizi, tüm dünyada yeni ve adil bir düzen ihtiyacı had safhadayken, böyle bir fırsat yakalanmışken uğraştıkları işlere bak. “Erbakan Hoca’nın mirasına sahip çıkıyoruz” lafları boş lakırdıdan ve istismardan ibaret.
ÇOLUK ÇOCUK OYUNCAĞIMI SANIYORLAR!
Merhum Erbakan Hocamız; bir medya mensubunun, Fatih Erbakan’a partiyi (Genel başkanlığı) bırakırmısınız sorusuna, “Bir çocuktan alıp diğerine bırakacak değiliz” cevabındaki sır bugün dahada iyi anlaşılmaktadır. Hocamız üstün feraset ve dehasıyla bugünleri sezmiş ve o dönemde parti genel başkanlığı için çırpınan Numan Kurtulmuş’unda, Fatih beyinde böylesi önemli hususlar için yönetici, idareci ve lider olamayacaklarını açıkça belirtmiş ve dile getirmiştir. Bugün geldiğimiz nokta ve tarih Merhum Erbakan Hocamızı birkez daha haklı çıkartmıştır. Numan Kurtulmuş Has Partiyi kurup arkasına taktığı zavallı kaçakları bir süre sonra satarak yarı yolda bırakıp Erdoğan’a yamanmıştı. Fatih bey ise, babasının emanetine sahip çıkmak yerine ve hainlerden temizleyip ümmetin umudu haline getirmek yerine, birilerinin oyununa gelmiş ve yeni bir parti kurarak yine birilerinin yedek lastiği olma yolunda yürümeyi tercih etmiştir. Saadet Partisinde yer bulamayan ve Oğuzhan ve avanesinin ihanetlerine karşı mücadele etmekten kaçanların ve Akp trenine binmeyi başaramayanların bir nevi son umut yani menfaat kapısı olmuştu Yeniden Refah Partisi. Yani Fatih beyin yanında yer alanların genelinin dava, ülke, ümmet ve insanlık diye bir dertleri yoktu. Makam, mevki, şan, şöhret ve maddi zenginliğe ulaşmanın en önemli basamağı görülmekteydi bu siyasi oluşum. Parti bu uğurda bir araç değil, amaçtı ve zaten birçoğu kendilerini öyle bir kaptırmışlardı ki, yarın seçim olsa yüzde yetmiş gibi yüksek bir rakamla iktidara geleceklerini, o nedenle de muhakkak şimdiden yer kapmanın gerekliliğinden bahsetmekte ve boş bir hayalin ve hevesin peşinden koşmaktalardı. Adil Düzen ile ilgili hiçbir çalışma ve topluma sunacakları elle tutulur gözle görülür bir faaliyetlerinin olmaması, ne amaçla bu partiyi kurduklarını zaten ortaya koymaktadır. Evet, artık birçok insanın ve etkin kişinin, “Milli Görüş camiası içerisinde en sadık ve sağlam bir Ahmet Akgül ve Milli Çözüm kaldı” demeleri anlamlıydı ve gerçeğin ta kendisiydi. Çünkü elli yıllık destansı mücadele bunun en açık kanıtıydı..
İFTİRACILARA TOKAT VE İLGİLILERE UYARI
başta SP Milli Görüşçü kuruluşlar ve YRP Fatih Erbakan’ın cevap vermesi gereken ancak tıs bile çıkmayanlara rağmen böyle iftiralara yine hakkıyla cevap verip müfterilerin gerçek yüzlerini ortaya koyan her daim Hakkı savunan ve haklı çıkan Üstad Ahmet Akgül den Allah razı olsun.. yazıda birçok gerçek temiz vicdanların kabul edeceği şekilde en güzel bir şekilde izah edilmiş. artık tüm ilgililerin bu kutlu çağrı ve uyarılara kulak vermesi ve harekete geçmesi zamani gelmedi mi?!
Rahman ve Rahim Allahın adıyla
Allah’ın ayetlerine (samimiyetle ve bütünüyle) inanmayanları Allah elbette hidayete ulaştırmayacaktır ve onlar için (dünyada da ahirette de) acı bir azap vardır.
Nahl Suresi :104
Ehli vicdanı yürüyen cenaze olmaktan , ÖLÜ KALPLERİ DİRİLTEN DİRİ KALMASINI sağlayan muhteşem ötesi bir makale… Kaleminize yüreğinize sağlık…!
Ya rabbi sana sonsuz şükürler olsun ki; Milli Çözüm’ü ve hassaten Muhterem Üstadımız Ahmet AKGÜL Hocamızı tanıma şerefine ve lütfuna eriştirdin bizleri.
Makaleyi okuyunca görülecek ki son derece Kur’an ve Sünneti mihenk tutmanın, Aziz Erbakan Hocamıza sadık talebe ve takipçisi olma aşkı ve gayretiyle yazıldığı ve ölü kalpleri DİRİLTEN , teyakkuza geçiren, yapılması gösterilmesi gereken EN DOĞRU – DOSDOĞRU YOLU hatırlatan, bir kardeşimizin gördükleri sadık ruyada Aziz Erbakan Hocamızın ifade buyurdukları : “İNSAN HER SABAH İKİ SEÇENEĞE UYANIR; YA ALLAH’IN HUZURUNDA OLURSUNUZ VEYA ŞEYTANIN AVUCUNDA” …. İşte Milli Çözüm ve Şahsi Manevisi Üstadımız Muhterem Ahmet Hocamızın makaleleriyle şiirleriyle kitaplarıyla video sohbetleriyle vicdan ehlinin ŞEYTANIN AVUCUNDA olmamamız için , Allah’ın yanında iyinin doğrunun güzelin faydalının adil olanın safında olmamıza ve bu gayret ve çabada ömür tüketmemize vesile olmaktadır…
Elhamdülillah…. Rabbim ayaklarımızı kaydıracak nankörlüklerden cümlemizi uzak kılsın… Amin.
[u][b]ZUHRUF SURESİ 63. AYET[/b][/u]
Vaktâki İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: “Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de (görevliyim). Öyleyse Allah’tan sakının ve bana itaat edin (ki kurtuluş Hakka tâbi olmaktadır).”
[u][b]FATIR SURESİ 22. AYET[/b][/u]
(Bunun gibi) Dirilerle ölüler de bir olamaz, (bunlar farklı ve aykırı şeylerdir, aynı değildir); şüphesiz Allah (hikmet ve hakikati) dilediği kimseye duyurup işittirir. Sen ise kabirlerde olanlara (canlı cenaze hükmündeki gafil ve kâfir insanlara) işittirebilecek değilsin. (Sadece tebliğ görevini yapmalı, sonuçlarına kafayı takmamalısın.)
Not: Ayet mealleri [b]www.mealikerim.com[/b] internet sitesinden alınmıştır.