İngiltere Başbakanı David Cameron: “Nükleer programından vazgeçirmek için, İran’a çok ciddi ve hizaya getirici yaptırımların zamanı geldiğini” haykırıyordu.
Almanya Başbakanı Merkel:
“İran’a yaptırım konusunda Körfez Arap ülkeleri de aynen Batı gibi düşünüyor” diyordu.
Tam bu sırada Suudi Amerika (pardon Arabistan) ile AKP Türkiye’si “Askeri, eğitim, teknoloji ve bilimsel işbirliği” anlaşması imzalanıyordu.
Ve bunun hemen arkasından Suudi krallığı, Arabistan hava sahasının her halükarda İsrail uçaklarına açık olduğunu ilan ediyordu!
İsrail’in hem Mavi Marmara saldırısını inceleyecek BM komisyonuna razı olması,
Hem de Lübnan’la bir sınır çatışmasını başlatıp ardından BM’ye başvurup Lübnan’a karşı bir nevi koruma talebine mecbur kalması da,
Bize göre yaklaşan bir İran saldırısı öncesi Türkiye ve Lübnan cephesini garantiye alma hesabı güdüyordu.
MOSSAD Başkanı Dagan’ın, İran’la ilgili olarak Suudi Arabistan’ı gizlice ziyaret ettiği söyleniyordu.
YAŞ kirizi sırasında Obama ile görüşen Erdoğan’a: “ İsrail’e yanaş, İran’dan uzaklaş… Yoksa silah satmayız!” talimatı verildiği ortaya çıkıyordu.
İsrail, bölgeyi karıştırmaya devam ediyordu!
İsrail’in karşı casusluk örgütü Mossad’ın Başkanı Meir Dagan’ın, geçtiğimiz haftalarda, ”İran tehdidiyle ilgili müzakerelerde bulunmak amacıyla Suudi Arabistan’ı gizlice ziyaret ettiği” ortaya çıkıyordu. Haber sitesi WorldNetDaily’nin Tel Aviv çıkışlı bu iddiası, bazı Arap kaynaklara dayandırılıyordu. Haberde güvenlik kaynaklarının, konu başlığının İran olduğunu söylemekle birlikte görüşmelerin ayrıntılarıyla ilgili bilgi vermekten kaçındıkları da belirtiliyordu. İsrail’le açık diplomatik ilişkileri bulunmayan Suudi Arabistan’ın, Mısır, Ürdün ve diğer ılımlı olarak tanımlanan Arap ülkeleriyle birlikte giderek büyüyen İran etkisinin tehdidi altında bulundukları öne sürülen haberde, İran’ın nükleer programı konusunda Suudi Arabistan ve İsrail arasında işbirliğine ilişkin çok sayıda haberin varlığına dikkat çekiliyordu. İki ay kadar önce İngiltere’de yayımlanan London Times gazetesi, Suudilerin bir askeri tatbikatı sırasında, İsrail savaş uçaklarının Suudi Arabistan üzerinden İran’a saldırı senaryosunun provası mahiyetinde, Suudi hava savunma sistemi faaliyetlerinin birkaç saat süreyle durdurulduğunu öne sürülüyordu. Arap ve İran kaynaklı haberlerde de, bir İsrail askeri uçağının Suudi Arabistan’a malzeme indirdiği, hatta İsrail’in bu ülkede gizli bir askeri üsse sahip olduğu iddiaları de yer alıyordu.
Heartz gazetesi ise, üç hafta önce Washington’daki Birleşik Arap Emirlikleri Büyükelçisinin bir konferansta yaptığı konuşmada, İran’ın sahip olacağı nükleer silahların İsrail’in olası bir saldırısından daha ciddi sonuçlar doğuracağı değerlendirmesinde bulunduğunu, nükleer güce sahip bir İran’a müsamaha edilemeyeceğini ifade ettiğini hatırlatıyordu.
İsrail’in Heartz Gazetesi ise: “İran’ın nükleer silahı, Türklere karşı avantaj olur” diye kışkırtıyordu:
“Erdoğan’ın politikaları, Türkiye’yi özellikle Ortadoğu’da İslam dünyasının lideri haline getirme yolunda olduğunu gösteriyor ki bunu İran 32 yıldır yapmaya çalışıyor. Bu gerçeklik, iki ülkenin eninde sonunda nüfuz alanları üzerine rekabete girip kozlarını paylaşacağı anlamına geliyor. Türkiye’nin İran’a nazaran daha büyük bir ekonomisi var. ABD ve AB’yle ilişkileri çok daha iyi. Sünni ülkeleriyle olduğu kadar Şii ülkeleriyle de arası iyi. Türkiye’yle ilişkileri geliştirmek, birçok bölge ülkesi için çok daha iyi kazanımlar vaat ediyor.
Türkler İran’la ilişkileri koparmayacak ama Türkiye’nin güçlenen varlığı Tahran’a pahalıya patlayabilir. İranlı liderler rekabet üstünlüğü sağlamanın yollarını arayacaktır. Ekonomileri zorda ve ülke hiç olmadığı kadar tecrit altında. Böyle bir ortamda nükleer bir ülke haline gelmek, İran’ın ruhani lideri için Türklere karşı avantaj elde etmek açısından muhtemelen en cazip ve uygun seçenek. (İsrail Heartz Gazetesi, 20 Haziran 2010)[1]
Yani…
ABD ve AB’nin arkasına sığınarak Siyonist-emperyalist şeytan: Türkiye, Arabistan ve Körfez ülkelerini de yedeğine alarak İran’a saldırıp prestijini sıfırlamak ve böylece İslam dünyasının tamamını kendi kontrolüne sokmak üzere gün sayıyor ve fırsat kolluyordu.
Saddam’ın füzelerinin Ankara’yı vurabileceği haberleriyle Türkiye’nin çirkin politikalarına destek vermesi için zemin hazırlayan ABD yönetimi, bu sefer İran’ın 2015’te ABD’yi vurabilecek bir füze inşa edebileceğini iddia ederek dünya kamuoyundan destek arıyordu.
ABD Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Kongre’ye sunulan bir raporda, İran’ın 2015’te ABD’yi vurabilecek bir füze inşa edebileceğini iddia ediyordu.
ABD’ye göre; İran nükleer çabalarını sürdürüyordu!
ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Mike Mullen, İran’a uygulanan BM yaptırımlarının artırılması durumunda bile, bu ülkenin nükleer silah edinme çabalarını sürdüreceğine inandığını söylüyordu.
Mullen Aspen Güvenlik Forumunda, CIA Başkanı Leon Panetta’nın, “İran’ın 2 nükleer bomba yapmak için yeterli materyali bulunduğu, ancak bu bombaları fırlatacak teknolojiye bir yıl sonra kavuşacağı” yönünde önceki gün yaptığı açıklamalara katılıp katılmadığına ilişkin soruyu cevaplandırırken:
Nükleer silahlar edinmesinin İran için “akıl almaz derecede tehlikeli” olduğunu belirterek; “özellikle Kum kenti yakınında gizli bir nükleer tesisin varlığının bulunmasının ardından İran’ın verdiği teminatlara güvenmek için bir neden bulunmadığını” savunuyordu.
Geçmişteki davranışları göz önüne alındığında İran’dan uluslararası normları yerine getirmesini beklemek için bir neden bulunmadığını anlatan Mullen, ABD’nin İran’a karşı almayı düşündüğü tedbirler konusunda ise açıklamada bulunmayacağını belirtiyordu.
BM İran’a yaptırım kararı alıyordu
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, İran’ın geciktirmek için her şeyi yaptığı yaptırım kararları nihayet çıkıyordu. 12 Evet, 2 Hayır, 1 Çekimser oyla kabul edilen karara Türkiye ile Brezilya hayır diyor, Lübnan çekimser kalıyordu.
İran’ın batması veya yükselmesi Brezilya’yı hiç ilgilendirmiyordu. Brezilya Amerika kıtasında Birleşik Amerika’nın geleneksel hegemonyasına son vermeyi, hiç değilse gevşetmeyi amaçlıyordu. Bölgenin en kocaman devleti olarak, Latin Amerika’ya ağabeylik etmek istiyordu. Pax Americana’dan şikâyetçi devletleri çevresinde topluyordu. ABD ve Kanada dışında her iki (Kuzey ve Güney) Amerika kıtasında hemen hemen bütün devletler Latin Amerika’yı oluşturuyordu.
“Türkiye, İran’a (senin için elimden geleni yaptım, benden bu kadar, müttefiklerimden ayrı düşemem) diyebilirdi. Stratejik büyük müttefiki Amerika’ya karşı oy kullanmayı tercih etti. Olağanüstü egoist geleneklerle yürütülen İran diplomasisinin bunu kavraması mümkün değildir. Türkiye, demokrasi dünyası ile epey çekişeceğe benziyor. Ama bizi asıl incitecek gelişmeler daha sonra gelecek.
Amerika, karadan ve denizden İran’a müdahale ettikten sonra… Türkiye muhalefetini sürdürdüğü takdirde, başımıza Kürt, Ermeni, Kıbrıs gibi meseleler sarılacak. Bizim görüşümüz; Amerika’nın İran’a müdahaleden vazgeçmek ihtimali yoktur. Keza İran’ın atom bombasından vazgeçmek ihtimali de öyle…” diyen Türkiye yazarı Yılmaz Öztuna tam bir Amerika’lı gibi konuşuyordu.
Rusya ve Çin kıvırmaya başlıyordu
Rus ve Çin yetkililer sonunda; yüze yakın katılımcının önünde Amerika ile çıkarlarının İran’la olduğundan çok daha fazla uyuştuğunu, kesinlikle Amerika ile bir nüfuz kavgası içinde olmadıklarını açıklıyordu.
İki büyük devlet Ortadoğu’da Amerika ile bir rekabetlerinin kesinlikle söz konusu olmadığını itiraf ediyordu. Dünyanın üç dev ülkesinden ikisi olan Çin ve Rusya bugüne kadar yaptıkları tüm açıklamalarda Amerika ile çıkarlarının daima çeliştiği imajı veriyordu. Özellikle İran’ın nükleer programı hususunda Amerika’yı destekler bir açıklamadan sakınılıyordu. Beyrut’ta düzenlenen bir konferans ise zihinlerdeki tüm düşünceleri altüst ediyordu. Rus ve Çin yetkililer yüze yakın katılımcının önünde Amerika ile çıkarlarının İran’la olduğundan çok daha fazla uyuştuğunu, kesinlikle Amerika ile bir nüfuz kavgası içinde olmadıklarını belirtiyordu.
New York Times Gazetesine göre Takas Anlaşmasını Obama hazırlıyordu
İran, Türkiye ve Brezilya arasında imzalanan takas anlaşmasına Batı dünyasından tepkiler gelmeye devam ederken, New York Times Gazetesi tarafından ilginç bir iddia ortaya atmıştı. NYT, ABD Başkanı Barack Obama geçen nisan ayında Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’ya bir mektup yazdığını ve bu mektubun Tahran’da imzalanan uranyum takası anlaşmasının “zeminini hazırladığı”nı açıklamıştı.
Gazetenin, “İran ve Rusya, Moskova’nın BM yaptırımlarına desteği konusunda kavga ediyor” başlıklı haberinin bir bölümünde, uranyum takası anlaşmasının özellikle ABD ile Brezilya arasında anlaşmazlığa neden olduğu yorumu yapılmıştı.
ABD’nin anlaşmaya karşı tavır göstermesine kızan Brezilyalı yetkililerin New York Times’a, Obama’nın nisanda Brezilya Devlet Başkanına gönderdiği 3 sayfalık mektubun kopyasını verdiklerini yazan gazete, bu yetkililerin mektubun “uranyum takası anlaşmasının zeminini hazırladığını” belirttiklerini aktarmıştı.
Üst düzey bir Brezilyalı yetkilinin, “Brezilya’lıların Amerika’lı yetkililerin takas anlaşmasını şimdi neden reddettikleri konusunda şaşkın olduklarını” söyledikleri ifade edilen habere göre: “Mektup, ABD’nin en üst yetkilisinden geldi ve son derece açıktı.”
Haberde, Obama’nın mektupta, “İran’ın 1200 kiloluk düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumu İran’dan çıkararak başka ülkeye göndermesinin güven yaratacağı ve İran’ın uranyum stokunu azaltarak bölgedeki gerilimi düşüreceğini” yazdığı, ancak aynı zamanda, “ABD’nin diplomasiye kapıyı açık bırakırken bir yandan da yaptırım yolunu izlemeye devam edeceğini açıkça söylediği” vurgulanmıştı.
Rusya önce: “Bu adımı selamlıyoruz” diyor, sonra cayıyordu
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İran-Türkiye-Brezilya arasındaki uranyum takası mutabakatının, uygulamaya geçirilmesi halinde önemli bir ilerleme getireceğini söylemiş, düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin de dahil olduğu uranyum takası mutabakatı konusunda, “Eğer uygulanırsa, önemli bir ilerleme sağlayacaktır” demişti. “Bu adımı selamlıyoruz” diyen Lavrov, daha sonra vazgeçmişti.
İran bildiğini okuyor, Recep Erdoğan şapa oturuyordu!
Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev’in 12 Mayıs’ta Ankara’ya gelişinden sonra, Tayyip Erdoğan 14-15 Mayıs günlerinde Yunanistan’daydı. 16-17 Mayıs günlerinde ise dünyanın gözü Tahran’da; İran, Brezilya ve Türkiye arasındaki nükleer takas anlaşmasındaydı. Peki, art arda gelen bu ziyaret ve temaslar kimin adınaydı? Türkiye tüm bu temaslarda sadece figüran mıydı? İran neyin peşinde koşmaktaydı?
Tahran’da, 16-17 Mayıs günlerinde yapılan görüşmelerde Türkiye, Brezilya ve İran uranyum takasının Türkiye’de yapılması konusunda anlaşmış, İran uranyumu Türkiye’ye göndermeyi kabule yanaşmıştı. Ancak hemen ardından 19 Mayıs günü İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, Buşehr nükleer santralinin 2010 yazında faaliyete geçeceği, yeni bir nükleer zenginleştirme tesisinin kurulacağını açıklamıştı. Aynı gün, İran Meclis Başkanı Ali Laricani ise şu açıklamayı yapmıştı: “İran’ın nükleer politikası uluslararası toplumla yapıcı uzlaşma çerçevesinde devam ediyor. Nükleer yakıt takası konusunda yapılan anlaşma nükleer zorba güçler için bir sınav niteliği taşıyor. Takas çalışmalarını meclis dikkatle izleyecektir”. İran Cumhurbaşkanı Yüksek Yardımcısı Muctaba Semere Haşimi de, ABD’nin nükleer takas anlaşmasına karşı tepkisinin bir ciddiyetinin olmadığını belirtip, İran İslam Cumhuriyeti aleyhine BM Güvenlik Konseyi nezdinde hazırlanan kararın hiçbir meşru zemini olmadığını vurgulamıştı.
Recep Bey’i CFR yetkilileri mi görevlendiriyordu?
Başbakan Tayyip Erdoğan 18 Mayıs günü, 23 Nisanda Washington’da gerçekleşen ve Amerikan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) yetkilileriyle görüşmeler yaptığı Nükleer Güvenlik Zirvesi’ni hatırlatarak, “İran ile müzakerelerde ABD tarafından görevlendirildiğini” açıklamıştı. “Zirve’de bizden istenen şuydu; İran elindeki az zenginleştirilmiş uranyumun 1200 kilosunu size verecek. Size vermesi halinde biz de zenginleştirilmiş 120 kilo uranyumu sizin elinizle İran’a aktarabiliriz. Bunları geniş manada konuştuk ve 1200 kilo az zenginleştirilmiş uranyumun Türkiye’ye emanet edilmesini bir ay içerisinde karara bağladık” kendi itirafıydı.
İran, Batı adına hareket eden Türkiye’yi oyalıyordu
Batı basını Tahran’daki anlaşmanın ‘yetersizliğinden’ yakınmış ve İran’a tepkiyle yaklaşmıştı. New York Times gazetesinde 18 Mayıs günü ‘editör’ imzasıyla çıkan yorumda, İran’ın nükleer meselelerde “Türkiye ve Brezilya’yı oyuna getirdiği” ve “sonuçta Batı’yı kızdırmadan, arada kendi bildiğini okuyarak idare eden bir politika izlediği” yazılıyordu.
Nükleer takas tansiyonu düşürmeyi amaçlıyor
Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi Başkanı Sinan Oğan ise anlaşmanın Türkiye açısından doğurabileceği muhtemel riskleri değerlendiriyordu. İran’ın “Kontrollü gerginlik” politikasını başarıyla uygulayan bir ülke olduğunu belirten Oğan, “Tahran’ın nükleer takas anlaşmasıyla tansiyonu düşürmeyi amaçladığını” söylüyordu. Oğan, “Tahran yönetiminin nükleer takas anlaşmasını kabul etmesinin altında yaptırım tehdidini ortadan kaldırma düşüncesinin payı olabileceğine” dikkat çekiyordu.
Nükleer fizik profesörü bombalı saldırıda öldürülüyor ve ABD İran’a ilk bombayı böyle atıyordu!
Tahran’da 12 Ocak’ta düzenlenen bombalı saldırıda nükleer fizikçi Prof. Dr. Mesud Ali Muhammedi (52) hayatını kaybetmişti. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, ABD ve İsrail’i işaret ederek saldırıların kendilerini asla yıldırmayacağını söylemişti. Eski Cumhurbaşkanı Rafsancani, saldırıyı, düşmanların İran aleyhindeki komplolarının yeni bir başlangıcı olarak nitelemişti.
İran Bakanlar Kurulu’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verilmişti: “Bazı İranlılar ABD casusluk merkezinin görevlileri tarafından üçüncü bir ülkeye kaçırılarak ABD’ye götürülmekte, aynı zamanda, İran içerisinde de düşünce ve fikir adamlarına suikast düzenlenmektedir.”
Amerikan Foxnews kanalı, Beyaz Saray’ın İran’ın güvenliğini sabote etmeye çalıştığını söylemişti. Foxnews, İran’da Yeşil Hareket olarak adlandırılan muhalefet gruplarından birinin ABD ile irtibatta olduğunu ve Obama’ya İran’da yaptırım uygulanacak kurumların adlarını verdiğini belirtmişti.
Petraeus: “ABD İran’ı bombalayabilir” diyordu
Bu saldırı ABD’nin bölge politikalarında yeni bir dönemin başladığına işaretti. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı David Petraeus, 9 Ocak’ta yaptığı konuşmada, “İran’ın nükleer programını durdurmak için ABD acil durum planını hazırladı, buna nükleer tesisleri bombalamak da dahil” demişti.
İsrail gazetelerinde de ABD’nin İsrail’e, İran’ın nükleer programının, ilgili teknisyenler öldürülerek sabote edileceğini söyleyip İsrail’i yatıştırdığı” yönünde haberlere yer verilmişti.
FBI başkanı’nın Türkiye ziyareti dikkat çekiyordu
Bu konuya ilişkin bir başka dikkat çekici gelişme, FBI Başkanı’nın 2009 sonunda Türkiye’ye yaptığı sürpriz ziyaretti. Amerikan iç güvenlik örgütü FBI’nın Başkanı Robert S. Mueller “Amerikan yönetimi İran’ın uranyum zenginleştirme programının ABD’nin milli güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunu sürekli açıklıyor” diyerek, İran’ın nükleer programının FBI’nın görev alanına girdiğinin sinyalini vermişti. Öte yandan, FBI’ın faaliyetlerini “soruşturma ve istihbarat” ile sınırlayan yönergelerinin 2008 Aralık başında değiştirildiğine ve yeni yönergelerin örgüte “operasyonlar” yapma yetkisi verdiğine dikkat çekmişti.
İran’ın sayılı nükleer fizikçileri tek tek öldürülüyordu!
Batılı kaynaklar, öldürülen Muhammedi’nin rejim muhalifi olduğuna ve seçimlerden önce Musavi’ye destek verdiğine ilişkin haberler yaymıştı. İran kaynaklarından aldığımız bilgiye göre, bu haberler kesinlikle yalandı.
Prof. Muhammedi’nin uzmanlık alanı kuantum fiziği dalıydı. Nükleer fizik alanında da İran’ın sayılı uzmanlarındandı. Muhammedi’nin kardeşi Prof. Dr. Muhammedi Cevad Laricani de İran Teori Fizik Kurumu Başkanıydı.
İran kaynakları, geçen yıl Şiraz’da iki nükleer profesörün suikast sonucu öldürüldüğünü ve son üç yıl içinde suikasta kurban giden nükleer bilimci sayısının altı olduğunu vurgulamıştı.
Nükleer fizikçi Saham Amiri Haziran 2009’da Suudi Arabistan’a umreye gittiği sırada kaybolmuştu. İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki, Amiri’nin Amerika’lılar tarafından kaçırıldığını belirtmiş, Amiri’nin ABD’nin elinde bulunan on bir İranlıdan biri olduğunu açıklamıştı.
İranlı emekli General Ali Rıza Asgari 2007 yılı başında İstanbul’da kaçırılmış ve nükleer sırlara sahip olduğu yazılmıştı.
Uluslararası Uzmanlara göre: İsrail’in elinde 300 nükleer başlık bulunuyordu.
İsrail, 6. büyük nükleer güç
İngiliz Jane’s Grup “İsrail, uzmanların tahminlerine göre 200 ila 300 arasında nükleer savaş başlığına sahip ve bu İngiltere’nin sahip olduğu nükleer başlığa denk” ifadesini kullanmıştı.
İngiliz dergisi Siyonist işgal devletinin dünyada nükleer alanda en büyük altıncı devlet olduğunu yazmıştı. Dergi, “uzmanların tahminlerine göre İsrail 300 kadar nükleer savaş başlığına sahipti ve bu İngiltere’nin elindeki nükleer başlığa yakındı.
Siyonist işgal devletinin bu başlıkları karadan karaya Eriha-2 ve Eriha-3 füzelerine takabileceğini yazan dergi, işgal devletinin nükleer füzeleri savaş uçaklarından ve denizaltılardan da fırlatma gücüne sahip olduğunu açıklamıştı.
ABD, İsrail’in nükleer silahlarını savunuyordu!
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasını (NPT) gözden geçirme toplantılarının sonunda 189 ülke tarafından benimsenen nihai bildiride geçen, “Orta Doğu’nun nükleer silahlardan arındırılması amacıyla 2012’de bir konferans düzenlenmesi” hedefine, ABD, “İsrail’in kendisini güvende hissetmesi” açısından çekinceli yaklaştığını açıklamıştı.
Nihai bildiride, İsrail’in NPT’ye dahil olmaya davet edilmesi, Orta Doğu’daki nükleer sorun olarak sadece İsrail’in adının zikredilmesi, İran’a karşı ABD’nin istediği tutumun ortaya konmaması, belgede İsrail’in adı geçerken, İran’ın, “BM nükleer anlaşmalarına uymayan ülke olarak nitelendirilmemesi,” ABD’de rahatsızlık yaratmıştı.
[1] Radikal 22.06.2010
CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
NASİPSİZLERDEN EYLEME YA RABBİ.. "Hak davaya tam iman ettikten sonra, Allah yolunda mallarımızla ve canlarımızla…
Asıl sorunumuz ne biliyor musunuz?! Milli Çözüm'ün yıllardır defaatle ifade ettiği sözüyle cevaplayayım: ASIL SORUNUMUZ:…
YANDAŞ VE KİRALIK MEDYA Trump, “Onları herkesten daha iyi tanıyorum. Çok zekiler. Keşke bu kadar…
Hz. Ebu Bekir bütün malını Hakkın davasına bağışlamıştır. Bu örnek davranışı sayesinde Hak davanın şerefi…
"Amerika’nın fethi ve İsrail’in hizaya getirilmesi!” şeklinde sunulan ve haftalar boyu TV’lerde konuşulan Sn. Erdoğan’ın…
Türkiye’de toplum desteğini kaybeden işbirlikçiler, “Ekonomik ve stratejik rüşvetler karşılığı, siyasi reklâm desteği sağlamak amaçlı”…
Fetih 1 Doğrusu Biz Sana (zafer yollarını) açtık; apaçık bir fetih ihsan ettik. https://www.mealikerim.com/48/fetih/1 Fetih…
YAKIN TARİHDE ATASÖZÜ OLSUN; "ERBAKAN HOCANIN İZİNDEN YÜRÜMEZSEN, Tramp'ın PEŞİNDEN YOL ALIR GİDERSİN.! " "TÜRKİYE…
Milli Çözüm kutlu okul, napsın yoldan kayana Uğraşırız adam olsun, yazık Hak’tan cayana Zerre vicdan…
Bu makale aynı zamanda; Aziz Erbakan Hocamızın en Sadık Talebesi ve Takipçisi ve aynı zamanda…