YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
68e493397331c
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 7 8 6
Bugün : 3399
Dün : 41754
Bu ay : 266872
Geçen ay : 1355873
Toplam : 43299117
IP'niz : 216.73.216.139

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Mescidi Aksa’nın çevresi sinagoglarla kuşatılıyor!

İşgal altında bulunan Kudüs’teki Filistinli kaynaklar, Siyonist işgal yönetiminin Burak Duvarı’na karşı, Mescid-i Aksa’dan sadece birkaç metre uzaklıkta ve Mescid-i Aksa’dan daha büyük bir yapıya sahip olacak “Heykel Müzesi” adını verdikleri bir müze ile Mescid-i Aksa’nın batı cihetinde yeni bir sinagog inşa etme planları yaptığını belirtiyor!

 

“Siyonist rejimin işgal altındaki Kudüs’e karşı uygulamak istediği kirli planlar Mescid-i Aksa’yı çok ciddi manada tehdit ediyor. Bu planların tehlikesi birkaç hafta önce açılışı yapılan Harab Sinagogun tehlikesinden daha büyük bulunuyor. Kudüs’ün tarihi dokusunu tamamıyla değiştirip burayı Yahudileştirme çabalarını sürdüren işgal yönetimi, Şeyh Cerrah mahallesinde de 20 evin enkazı üzerinde 2014 yılına kadar bir Sinagog inşa etmeyi düşünüyor. Aynı şeyi Tur bölgesinde de uygulamak istiyor. Yine bölgede bulunan bazı nadir kuş türlerinin rahat barınabilmeleri iddiasıyla bölgedeki bazı evlerin daha yıkılacağı ifade ediliyor” feryatları; müjdelenen kutlu Mehdiyet Devrimi öncesinde “Deccalizmin teröristleri tarafından Mescidl-i Aksa’nın yıkılacağı” haberlerini hatırlatıyor.

İstanbul için suni deprem mi planlanıyor?

Bir internet sitesinde yayınlanan; istihbarat kaynaklarıyla mülakata dayalı, İsrail – ABD şeytan ittifakının İstanbul’da suni deprem oluşturma hesaplarıyla alakalı; bazılarınca komplo teorisi sayılacak, bizim açımızdan önemle üzerinde durulacak, çarpıcı iddiaların özetini sunmak istiyoruz.

“Gölcük depremi gibi, yeni suni depremler tetiklenecek; “deprem esnasında yıkıldı” denilip, İstanbul’un en önemli İslami sembolleri yerle bir edilecek!… Şeytan’ın dünya hâkimiyeti için böyle bir cürüm işlenecek!” iddiaları yabana atılmamalıydı…

Yeryüzünde 4 hakim unsur vardır:

İnsanlar, Melekler, Şeytanlar ve Cinler…

Ve bunlar da kendi aralarında iki temel unsura ayrılırlar: Rahmaniler ve şeytaniler…

Devir ahir zaman olup Şeytan finale koşuyordu!.. Ya Rahmaniler ne yapıyordu?

Amerika Türkiye’ye ne zaman ve nasıl girmeyi planlıyor?

Hatırlayınız Amerika Irak’a savaş açmış, her milletten toplama “bol uyuşturuculu ve yerine göre uyarıcılı hamburger ve kola çocukları Coniler” sözde Türkiye üzerinden bölgeye geçiş yapacakları bildirilerek tabur tabur ülkemize gelmeye başlamışlardı. Bunların bir kısmı İskenderun limanında konuşlandırılırken hayli sivil kıyafetli bir takım hazır ve hınzır kıtaların modern kamufle teknikleriyle İstanbul’da dolaştıkları anlaşılmıştı. Bunların yanında bir de ABD tarafından “Delta Force” eğitiminden geçirilmiş Peşmergelerin de Güneydoğu için özel seçilmiş ABD pasaportlular vardı. Bunlar plan gereği Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yerleştirilecek, her an çatışmaya hazır birlikler olarak bekletilecek insanlardı. Bu şeytani girişimler tahribat yaptı, ama tam tutturulamadı, hedefine ulaşmasına fırsat tanınmadı. ABD dahil hiçbir ülke Türkiye’ye direkt cephe açmazdı ancak başka türlü girmeye çalışacaklardı!.. Örneğin Türkiye’de büyük bir “Deprem olduğunda!..” yardım bahanesiyle doluşacaklardı!..

Nasıl?…

-Deprem nedir, felakettir! Düşmektir… Yılana bile sarılanılacak bir çaresizliktir. Marmara depremindeki hadisenin daha büyüğünü düşünün. Her şey yanmış yıkılmış, ne yol kalmış ne iz… Zaten buna göre program yapmışlar Yardım konvoyu görüntüsü altında birçok profesyonel ekip hazır. Üstelik bu ekipler sadece ABD’de örgütlenmiş değil; Kanada başta olmak üzere özellikle Bulgaristan, Gürcistan, Ukrayna, Ermenistan gibi devletlerin ekiplerine de sokuşturulmuş durumda. Yol, inşaat, alt yapıdan tut tüm şehir planlamaları bu özel amaçlı firmalar tarafından yeni bir şehir inşa etmek üzere seferberlik emrini bekliyor. Kim hayır diyebilir, Bu dar günün Truva atlarına? Burada sadece şu soruyu sorabilirsiniz, bunlar  “Kimin şehrini” tebaasıyla birlikte yeniden yapılandıracaklar?

Bunun cevabını Haliç’te müze yapanlardan alabilirsiniz!!

– Peki deprem nasıl olacak…?

Tetikliyorlar… Hani Bolu’da bir ara fay hatlarında maden arıyoruz, araştırma yapıyoruz diyerek kırıkları bir birine yaklaştırarak tetikleyen bir firma vardı;

Yani HAARP tekniğiyle deprem silahı kullanılacaktı…

Şimdi daha ilmi ve gelişmiş şekli uygulanıyor… Tıpkı ışık olayından sonda sesin de nokta atışı kullanıldığı gibi bu silah yerden de destek alınarak kullanılıyor. Yani yerde bu manyetik gücü çekecek alıcıların olması gerekiyor.

Zaten dikkat etmiyor musunuz, koç gibi koca koca firmalar nedense en ciddi teknolojileri prefabrik fabrikalarda inşa ediyorlar (!) Sanki onlar bir gece gidecek gibi hareket ederken; Bizimkiler taşa-kirece-kuma gömüyorlar paraları. Bu firmalarn hangisi son yıllarda ciddi binalar diktiler araştır bakayım. Bunun dışında dikilen birkaç plaza esnek yapılar 9 şiddetinde depreme bile dayanıklı. Olan milletin diktiği cam çerçeve kum yığınlarına olacak… . İstanbul’u depremden sonra Şehir devlet olarak yeniden yapılandıracaklar. Anlayacağın onlar binalarını, fabrikalarını kalıcı şekilde yapmıyorlar. Deprem ve sonrasının şehrini bekliyorlar… Yada Siyonizmin Altınçağ’ının İstanbul’unu gözlüyorlar!

Bu kadar doyumsuz ve Müslüman Milletimizle uyumsuz olan Florya, Yeşilköy Sabataisti, Masonu, Rotarisi yıllarca sefalarını sürdükleri deniz kıyılarını bırakıp Beykoz’a, Riva’ya neden kaçıyorlardı? Yuşa tepesine hangi strateji merkezini taşıyorlardı?!

Yoksa Boğazın her iki yakası da muhtemelen denizden gelecek bir depremle sular altında mı kalacaktı?

Ve tabi Milli odaklarda bir nevi şerden hayır doğacak diye kontrollü bir gerilimle bekliyorlardı!..

Haklı olarak: Bunca katliamlar, sönen ocaklar,  kan ve gözyaşı….  Bu mu kontrollü gerilim?! Diye soranlar çıkacaktır.

Oysa; sosyal ve siyasal büyük bir deprem zaten yaşanmaktaydı. Şehr-i İstanbul şehir olmaktan bin kere çıkmıştı. 8 kilometrelik bir ray sistemiyle mi şehir olunacaktı? Türkiye’nin neredeyse dörtte biri buradaydı. Her gün nereye, kime çalıştığını bilmeyen milyonlarca insanın yanında gizli açlık, işsizlik, bunalım, sosyal ve psikolojik sorunlar akıl almaz boyutlara ulaşmıştı. Ya diğerleri gündüz Müslüman gece kâfir gibi yaşayan bir kitle, orman kanunlarına tabi nizamsız gettolar, günübirlik börtü böcek yapılanmalarıyla şehircilik yaptığını zanneden belediyeler. Hırsızlığın adı “rantçılık”, hırsızların adı “uyanığa”  çıkmıştı. Sabah evden ayrılanlar birbirinin parasını, namusunu çalmak için uğraşmaktaydı. Kaç kişi Allah için, din için vatan için yaşamaktaydı…  Müslüman kızı dediğin yavrular, yatağa bile giremeyecekleri kıyafetle sokaklarda dolaşmaktaydı. Erkek evlatları ise topçuyum-popçuyum; yağ satarım-bal satarım deyip hedefsiz, misyonsuz çırpınmaktaydı. Allah’ın rahmeti de musibeti de kullarının eliyle vermesi sünnetullahtı… Gün olur olanlara evliyanın bile elleri bağlanır, sadece kanlı gözyaşlarıyla seyretmek kalırdı…

Şimdi ısrarla Marmara açıklarında Adalar civarında keşfedilen fay hatları gündeme taşınmaktaydı. Oysa Prof. Ahmet Ercan bu fay hattını 1999 yılında saptadığını ve niye sanki yeni bir şeymiş gibi kamuoyuna pompalandığını merak ettiğini açıklamıştı.

Niye peki?

Yoksa “bir gece ansızın gelebilirim” psikolojik alt yapısı mı hazırlanmaktaydı?  Evet, Şeytan asla boş durmayacaktı.. Ya “Siyonist Hannaslar? Onlar aklın almayacağı ve vicdanların kabule yanaşmayacağı, her çeşit tuzak ve tahribatı yapacak insi şeytanlardı!…[1]

Ancak şeytanilerin bu planlarından, elbette Rahmanilerin haberleri ve karşı tedbirleri bulunmaktaydı!…

“Gerçek şu ki, onlar hileli ve tehlikeli düzenler kurmuşlardı.

Oysa onların düzenleri dağları yerinden oynatacak kadar(kuvvetli de) olsa, Allah katında (onları boşa çıkaracak ve kendi başlarına bela açacak) düzenleri vardı..”[2]

Acaba Erbakan Hoca, yıllardır vurguladığı o teknoloji harikalarını, ne zaman uygulamaya sokacaktı?!

CERN, Kabalist bir proje mi oluyor ve neyi amaçlıyor?

Kabalacı ve Siyonist Yahudi Dr. Laitman bir kez daha karşımızdaydı, Fetullah Gülen’le fikirleri uyuşmaktaydı

İnsanlık tarihinin en önemli deneylerinden biri sayılan, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ndaki deneydir. Evrenin sırrını ifşa etmek amacıyla yola çıkan CERN’deki bilim adamları, 2008’de başlayan deneyin devamını 30 Mart 2010’da, çizilen korku senaryolarını atlatarak, başarıyla gerçekleştirdi. Son deneyi yorumlayan, projede görevli Türk bilim insanı Dr. Bilge Demirköz deneyin yol açabileceği sonuçları şöyle yorumlamıştı:

“Daha yüksek boyutlarda yaşıyor olabiliriz. Fakat farkında olmayabiliriz. Görmediğimiz boyutlar olabilir. Bu da evrenin sırrı olabilir… Bu boyutları şu anki doğada değil ama yüksek enerjilerde görme ihtimalimiz artıyor. Mesela burada bulmaya çalıştığımız olaylardan bir tanesi ekstra boyutların izini bulabilmek. Tüm maddeye kütlesini verdiğini düşündüğümüz ‘Higgs’ parçacığını bulmaya çalışıyoruz. Bunun olduğunu tahmin ediyoruz ve varsa bulmak istiyoruz.” (Yeni boyutlar açılabilir)

Böylesine önemli sonuçlar doğurabilecek bu deney ve CERN bütün dünyanın gündemindeyken, tesadüfe bakın ki, yerin kilometrelerce altından bakın kimler ve neler çıktı? Birazdan, Dr. Laitman’ın bu projeye ‘dolaylı ve dolaysız yollardan’ nasıl dahil olduğunu okuyacaksınız. Biz nasıl haberdar olduk, diye soruyorsanız, cevabı çok basit. Laitman’ın kendi sitesinden. Ve açıklamaların hepsi, deneyin ilk bölümün gerçekleştiği 2008 senesine aittir.

Öncelikle, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda gerçekleştirilen parçacık deneyi için Siyonist Yahudi Laitman gibi bir Kabalacı neden yorum yapar? Bir tarafta bilim, öbür tarafta bir “mistik”…İkisi bir araya nasıl gelirin cevabını merak ettik. Ve gördük ki, Dr. Laitman bu deneye iki yoldan dahil oluyor. Biri uzun zamandır öğrencim dediği, projede yer alan doktor unvanlı bir şahıs yoluyla. Diğeri de kendi sitesinde, kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplarla. Genelde bu sorular, deney öncesi üretilen felaket senaryoları üzerine kurgulanmış. Laitman da kimi zaman eski öğrencisi ile sohbet ederek, kimi zaman da soruları cevaplandırarak, CERN’deki deney ve Kabala hakkında detaylı bilgiler veriyor.

Başlangıç olarak şu soruyu ele alalım: “Bu deney yüzünden oluşması muhtemel kara delikler, dünyanın sonunu getirir mi? sorusuna şöyle bir yorum getiriyor, Kabalist Laitman:

“İnsan kısıtlı algılara sahiptir, bu yüzden isteklerinin ve düşüncelerinin kaynağı olarak kendini görür, fiziksel hareketle bir şeyleri değiştirebileceğini sanır. Oysa gerçekte bu sadece yukarıdan, Yaratıcı (Çevreleyen Işığın – Ohr Makif) yoluyla gerçekleşebilir. O yüzden sakin olmanızı tavsiye ederim, keza bilim insanları kukla gibidir, bütün hareketleri Yaratıcı tarafından yönlendirilir.” (http://www.laitman.com/2008/07/is-a-gigantic-underground-particle-accelerator-a-cause-for-worry/)

Konusunda uzman bilim adamlarının bile korku senaryoları ürettikleri bu deneye, Laitman’ın yaklaşımı ne kadar sakin, değil mi? Ortalıkta kara-delik senaryolarının gezdiği bir dönemde, Laitman bilim insanlarını ‘onlar zaten Ohr Makif’in kuklaları’ diye nitelendiriyor. Kim bu Ohr Makif denilen yaratıcı? Laitman’ın felaket senaryolarına karşı “güvencesi” ve bilgisi neye dayanıyor?

Yukarıdakine benzer, kendine yöneltilen soruları sitesinde cevaplandırmasının dışında, CERN ve Laitman arasındaki ilişki daha dolaysız ve kişisel boyutlara varabiliyor. Örneğin “Fiziğin kaderi, Büyük Hadron Çarpıştırıcısına bağlı” başlıklı yazısında şöyle denmiş:

“İsviçre’deki küresel fizik deneyinin katılımcılarından biri olan eski öğrencim Dr. Valdas Rapsevichus ile LHC üzerine sohbet ettik. Özetle, fizik yeni veriler aldıkça gelişir. Yüksek enerji fiziği dalında, 30 yıla yakın bir zamandır ciddi anlamda yeni veriler alınmamıştı. Eğer bu LHC sayesinde yeni keşifler olursa, örneğin Higgs Boson parçacığı, süper-simetri vs…- işte o zaman fizik bir bilim olarak ilerleyebilir ve bunun için ödenek alabilir. Eğer hiçbir keşif yapılmazsa, o zaman finansman duracak ve fiziğin bilim olarak sonu olacaktır.” (30 Ekim 2008’deki konuşması)

Çok ilginç, değil mi?

1) Deneyde çalışan bir bilim adamı (Dr. Valdas Rapsevichus), Kabalacı Laitman’ın uzun süredir öğrencisiymiş. Hem bir bilim adamı hem de Kabala öğrencisi!?

2) Yeni keşifler olmazsa, finansman da bitecek ve fiziğin sonu gelecekmiş bir bilim dalı olarak. Kim finansman sağlayacak peki bu deneylere? CERN’e yatırılan milyarlarca avronun sahibi gerçekten hükümetler mi? Yoksa Laitman’ın bildiği, bizim bilmediğimiz bir finansör mü söz konusu?

Biz de Laitman’a soruyoruz: Diyelim ki, petabytelarca verinin analiz edilmesinden sonra, bekleneni veremedi bu deney. O zaman fizik bir bilim olarak bitmiş sayılacaksa, yerine yeni bir şey gelecek mi? Mesela Kabala?

Laitman bu soruyu aslında cevaplamış. Hem de aylar önce!

“Yüksek ışık” (Sefirot) insan tarafından kendi içinde üretilmediği sürece var olmaz. Ayrıca insanlar bu ışığı yaratmak için gerekli olan algılardan yoksundurlar. O ışığı üretebilmek için algıları genişletmek gerekir. Kabbalah bu algıların geliştirilmesi için bir metottur. Maddi olarak nitelendirdiğimiz dünya doğuştan edindiğimiz algılar sonucu vardır. Yüksek dünya ise Kabbalah sayesinde geliştirdiğimiz ruhani algılarımızla duyumsayabiliriz. Bu manevi algılarımızla hissettiğiz şey de ‘ışıktır’. Kabbalah’ın bilimi, dünyamızın bilimini asla yenmeyecek, çünkü biz her ikisini birbirinden tamamen farklı iki dünya olarak algılıyoruz: maddi ve manevi.”

“Peki, nasıl olacak? İnsanlar gayet basit bir şekilde kavrayacaklar ki, doğal algılarıyla edindikleri hisler, kendilerini tatmin etmeyecek ve amacı bu algılarımızı geliştirmek olan müspet bilimlerin ne kadar beyhude olduğu anlaşılacak. Bunu anladıklarında, kendi algılarını ve müspet ilimleri reddedecekler, yüzlerini Kabbalah’a dönecekler.” (19 Haziran 2008’deki konuşması)

Kısaca toparlayalım. Bir Kabala uzmanı olan Prof. Laitman’ın uzun süreli öğrencilerinden biri, CERN’deki LHC deneyinde görev alıyor. Onunla yaptıkları bir programda, bu deney, fiziğin kaderini belirleyecek manasına gelen sözler ediliyor. Ve şöyle bir fikir ortaya atılıyor: Eğer keşif sağlanırsa, finansman gelir, fizik bir bilim dalı olarak devam eder. Yok, eğer keşif sağlanmazsa, fizik bilimsel bir disiplin olarak sona erer. Siyonist Laitman, bu sözlerinden tam 4 ay önce ise, müspet ilimlerin insanları tatmin etmeyeceğini ve herkesin kabalaya döneceğini ‘öngörüyor’.

Şimdi sıra şu sorularda:

1- Laitman’ın, benim uzun süreli öğrencim dediği Dr. Rapsevichus dışında daha kaç tane kabalist, bu deneyde görev almıştı?

2- Madem Kabala, beyhude olarak nitelendirdiği müspet ilimlerden daha iyi, neden Laitman’ın öğrencisi(leri?) bu projeye katılmıştı? Madem bütün insanlık müspet ilimi bırakacak, kabalistler neden bu projeye sahip çıkmıştı?

3- O kadar para harcanan bu proje ve deneyden hiçbir sonuç alınamazsa, yetkililer halka nasıl hesap verecek, hangi bahaneye sığınacaktı? Sonuçta bu para, katılımcı 20 ülkenin vatandaşlarının ödediği vergilerden oluşmaktaydı.

4- Asıl tehlikeli soru şu: Kabala neydi? Masum bir mistik düşünce miydi? Yoksa işin içinde simya ve kara büyünün olduğu ezoterik bir öğreti mi? Kabala’nın “Ohr Makif” diye nitelendirdiği ve ışıkla bağdaştırdığı ‘yaratıcısı’ şeytanın kendisi miydi? Kabalistler, yerin altında neyin peşindeydi?

“Günümüzün önde gelen kabalistlerinden” Dr. Rav Michael Laitman Siyonist Yahudi olarak tanınmaktadır. Kabalanın öğretilmesine ve yaygınlaşmasına kendini adamış olan Dr. Laitman, Bnei Baruch Kabbalah Eğitim & Araştırma Enstitüsü’nün kurucusu ve başkanıdır. Aynı zamanda felsefe konusunda doktorası, biyosibernetik dalında da yüksek lisansı vardır. Kendileri geçen sene Antalya’nın ev sahipliği yaptığı, 1’inci Avrasya Kabala Kongresi’nin önde gelen davetlileri arasındaydı. Yaptığı bir açıklama ile bütün semavi dinlerin kökenine kabalayı yerleştirmeye kalkmıştı. Bu tavrının, Fetullah Gülen’in İbrahimi Dinler safsatasına yakınlığı dikkatlerden kaçmamıştı.



[1] Hakan Yılmaz Cebi – Halk Bilimci

[2] İbrahim:46

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Abone ol
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Mikail YILMAZ

Mikail YILMAZ

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...