YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69202fe51d008
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 7
Bugün : 9177
Dün : 45549
Bu ay : 861901
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45265722
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

İsrail’in Ricasıyla;

UYUŞTURUCU KAÇAKÇISI SERBEST BIRAKILIR MIYDI?

    

Türkiye, Yahudi uyuşturucu kaçakçısını serbest bıraktığı için; İsrail, Erdoğan ve Fidan’a teşekkür mesajı yayınlamıştı!

İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla 10 yıl hapis cezasına çarptırılan bir İsrail vatandaşının serbest bırakılacağını duyurarak Erdoğan ve Hakan Fidan’a teşekkür ettiğini vurgulamıştı. İsrail basını, Türkiye’de yasaklı gat maddesini kaçırmaktan ceza alan Danny Awka’nın serbest kalması için İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un, Erdoğan üzerinde diplomatik baskı kurduğunu açıklamıştı. Siyonist Bakan Eli Cohen, sosyal medya platformu twitter üzerinden açıklamada bulunarak, “Ne mutlu ki Başkan Herzog’un, benim ve diğer yetkililerin araya girmesinden sonra 10 yıl hapis cezasına çarptırılan Danny Awka 19 Ağustos 2023’te ailesinin yanına döndü. Bu, İsrail Devleti ve Dışişleri Bakanlığı’nın İsrail vatandaşları için yaptığı birçok çabanın bir parçası ve İsrail ile Türkiye arasındaki yakınlaşmanın kanıtıdır. Sorunun çözümüne katkı sağlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan’a teşekkür ediyorum” ifadelerini kullanmıştı. İsrail Dışişleri Bakanı, bu mesajı Erdoğan’la çekilen fotoğrafıyla birlikte paylaşmıştı.

İsrail’in önde gelen gazetelerinden Jerusalem Post’un haberine göre, 35 yaşındaki Danny Awka, 2019’da yasa dışı olarak “gat” bulundurduğu ve kaçırma girişiminde bulunduğu için 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığından en ağır cezayı alan Awka, gat maddesini taşıması için kandırıldığını, Almanya’daki kaçakçıların, maddenin Türkiye’de yasal olduğunu söyleyerek kendisine yanlış bilgi verdiğini tekrarlamıştı. Haberde, Awka’nın serbest bırakılacağı ve sınır dışı edilmesinin planlandığı yer almıştı. Doğu Afrika ve Arap Yarımadası’na özgü çiçekli bir bitki olan “gat”, uyarıcı bir madde olarak birçok ülkede yasaklıydı. Çiğnenerek tüketilen ve Yemen Otu olarak da bilinen uyarıcı gat maddesinin kullanımı Türkiye, ABD ve birçok Avrupa ülkesinde yasaklı olsa da gat doğal halinde İsrail’de kullanılmaktaydı.

Bu “GAT” otu maddesi, çok tehlikeli, aklı ve sağlığı tehdit edici uyuşturucu zehirlerin katkı aparatı olarak kullanılmaktaydı. Bu uyuşturucu madde, masum gösterilerek, çok etkin ve tahripçi uyuşturucu zehirler aklanmaya ve kolay satılmaya çalışılmaktaydı. Zaten Türkiye Cumhuriyeti yargıçları da bu gerçekleri bildikleri için Yahudi Danny Awka’yı 10 yıl gibi ağır bir cezaya çarptırmışlardı. Şimdi maalesef, yargı kararları, İsrail’in ricası ve Erdoğan’ın talimatıyla askıya alınmıştı!?

İsrail basınına göre Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Erdoğan üzerinde diplomatik baskı kurarken, Dışişleri Bakanı Cohen de Hakan Fidan’a Awka’ya verilen cezanın gözden geçirilmesi çağrısı yapmıştı. Knesset üyesi Pnina Tamano-Shata’nın da dahil olduğu çabalar sonucu 4 yıldır hapis yatan Awka’nın İsrail’e dönüşü için Türkiye ile anlaşma sağlanmıştı. Ailesi de bir açıklama yayınlayarak, Danny Awka’nın serbest bırakılması için 4 yıldır büyük çaba harcadıklarını hatırlatmıştı. İsrailli adam, 2019’da yanında 100 dolar para ve 34 kilo gatla yakalanmış ve tutuklanmıştı. Awka’nın hapishanede İranlı ve Suriyeli mahkûmlar tarafından taciz edildiği yönündeki iddiaları nedeniyle, İsrail Dışişleri Bakanlığı Awka’nın başka bir cezaevine nakledilmesini de sağlamıştı.[1]

İyi de bir kez daha soralım; bunların İsrail aşkı nereden kaynaklıydı?

Almanya’da Kabine, Eğlence Amaçlı Esrar Kullanımını ve Ekimini Yasallaştıran Yasa Tasarısını Onaylamıştı!

Tasarıya göre, yetişkinlere belirli sınırlar dahilinde esrar bulundurma, kenevir bitkisi yetiştirme ve esrar kulüplerinden satın alma izni tanınacaktı. Hükümet, bu yasanın uyuşturucu madde karaborsasını azaltacağını, halkı koruyacağını ve suçları azaltacağını vurgulamıştı. Ancak muhafazakâr politikacılar, yasa tasarısına tepki göstererek esrar kullanımını teşvik edeceğini savunmaktaydı. Yasa tasarısına göre, yetişkinlerin 25 grama kadar esrar bulundurması, en fazla üç kenevir bitkisi yetiştirmesi ve kâr amacı gütmeyen esrar kulüplerinden esrar satın alması serbest bırakılacaktı. Kabine tarafından onaylanan yasa tasarısı, parlamentoda da onaylanması halinde yürürlüğe konulacaktı. Başbakan Olaf Scholz liderliğindeki hükümet, yasa tasarısının uyuşturucu madde karaborsasını büyük ölçüde azaltacağını, halkı kontamine esrara karşı koruyacağını ve uyuşturucuya bağlı suçları azaltacağını açıklamıştı.

Almanya Sağlık Bakanı Karl Lauterbach, yasa tasarısının uyuşturucu maddelerin riskleri hakkında farkındalığı artırmaya yönelik bir kampanya olduğunu ve bunun da tüketimini önünde sonunda azaltılması gerektiğini söyleyerek: “Kanunda bir değişiklik yapılmadan böyle bir kampanya başlatılsa, bu kadar ilgi görmez. Mevcut prosedürlerle çocukları ve gençleri ciddi şekilde koruyamadık, konu bir tabu haline getirildi. Artan, sorunlu bir tüketimimiz var, bunun böyle devam etmesine izin veremezdik. Dolayısıyla bu, uyuşturucu politikamızda önemli bir dönüm noktasıdır” itirafında bulunmuşlardı. Almanya Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Almanya’da en az bir kez esrar tüketen 18 ila 25 yaş arası yetişkinlerin sayısı 2021’de, önceki on yıla göre neredeyse iki katına çıkarak yüzde 25’e ulaşmıştı.

Muhafazakâr politikacılar, yasa tasarısının esrar kullanımını teşvik edeceğini belirterek karşı çıkmışlardı. Saksonya Eyaleti İçişleri Bakanı Armin Schuster yaptığı açıklamada: “Bu yasa, kontrolün tamamen kaybedilmesiyle bağlantılı olacak” diye uyarmıştı.[2]

Yani, Amerika ve bütün Avrupa gibi, Almanya da Siyonist Yahudilerin kontrolü altındaydı.

Bu İsrail Ordusunun Katılımıyla Türkiye Sınırında Batı Trakya’da Tatbikat Yapılmıştı!

21.02.2023 tarihinde Yunanistan’ın işgali altındaki Batı Trakya bölgesinde Yunanistan ve Amerika Birleşik Devletleri ordusunun katılımıyla Trakya İş Birliği Tatbikatı’nın başladığı açıklanmıştı. İlk başta tatbikata 20 kişilik İsrail askerinin katıldığı da ifade edilirken, daha sonrasında bu sayının 161 olduğu anlaşılmıştı. Askeri kaynaklara göre İsrail Kara Kuvvetleri Yunanistan’daki tatbikata katılırken, Türkiye sınırında; Yunanistan, Amerika ve İsrail aynı anda tatbikat yapmışlardı. Bu arada; İsrail ordusunun tüm birimlerinin tatbikat için Mega Ada’ya nakledildiği, yani daha önce Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde yapılan tatbikata eş değer olduğu belirtilirken, aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın bu tarihte; 4. Yunanistan-Amerika Stratejik Diyaloğunun açılışına katıldığını ve burada gerek Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis gerek Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’la görüştüğünü hatırlatalım. Amerika Türkiye’ye her ne kadar ek olarak 100 milyon dolarlık mali yardım yapacağı yalanını yaysa da, bilindiği gibi ülkemizin F-35 için verdiği parasını gasp etmiş durumda olduğunu da hatırlatalım… Türkiye’nin 1,4 milyar dolar ödediği F-35 programındaki parasını geri vermeyen ve daha sonrasında 100 milyon dolar yardım edeceğini açıklayan Amerika, her zamanki gibi kandırmaca oynamaktaydı. Bize verdiği borçlara aldığı faizler uygulansa, 1,4 milyar dolarımız şu anda 10 milyar doları aşmıştı.[3]

Siyonist Sömürü Sistemine “Türk Birliği!” Kılıfı!..

Siyonist Rothschildler’i, Türk asıllı(!) Hazar Yahudilerinin devamı sayan… Müslüman Türklerin, Musevi Türklerin ve Hristiyan Türklerin bir araya gelip “Supreme Order of Turkic World = Türk Dünyasının Yüce Düzeni” kurduklarını savunan… Tüm insanları “Türkler ve diğerleri!..” diye ayıran… Rus çetesi Wagner’i “Kutsal Türk Birliği’nin hizmetinde!?” sanan… “İnsanlığı, Nemrutçu görünen bu Türk Birliği’nin kurtaracağı” safsatasını yayan… “İngiltere’yi, İsrail’i, Sovyetleri ve Çin’i finanse eden Hazar Yahudilerinin aslında Oğuz nesli olduğuna”, Recep Tayyip Erdoğan’ın da, Türklerin Yüce Dünya Düzenini kuracağına inanan[4] Kâzım Yurdakul’un[5] aslında Siyonizm’in Gizli Dünya Hâkimiyeti’ne hizmet eden AKP iktidarını ve Türk ırkçılığını istismar ettiğini anlamamak için ahmak olmak lazımdı…

BM Barış Gücünün Küstahlığı!

Kıbrıs’ta BM Barış Gücü, Kıbrıs Türklerinin Pile’deki arazilerine ulaşımı kolaylaştırmak için yapılan Pile-Yiğitler Yolu çalışmalarını Rumlar lehine zorlaştırmaya ve kendi topraklarında Türkleri sıkıştırmaya çalışmaktadır. Bu taraflı ve kasıtlı tavır BM’nin ve sözde Barış Gücü’nün art niyetini ortaya koymaktadır. Zaten aynı günlerde ABD, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne yönelik silah ambargosunu da kaldırmıştır.

Bu yolun açılması çabalarını durdurmak hatta gözdağı verip uyarmak niyetiyle Fransa Dış Bakanı Bayan Catherine Colonna’nın, Hakan Fidan’ı arayıp, üst perdeden konuyu sorma küstahlığı bile bunların kuyruk acısını ve Türkiye’ye bakış açısını ortaya koymaktaydı.

Biz bu Batılı gâvurları, tarih boyunca Haçlı saldırılarından, Bosna Hersek’te 250 bin Müslümanın katline göz yummalarından ve Rahmetli Erbakan’ın Milli dirayet ve cesaretiyle başlattığımız 1974 Şanlı Kıbrıs Harekâtımızdaki kahpe tavırlarından tanımaktayız. Hâlâ AB’ye girmek için yalvarıp yakaran omurgasızlar utanmalıdır.

Çok uzun bir aradan ve kırgınlıktan sonra, Ağustos 2023 ortasında İran Dış Bakanı Suud Dış Bakanıyla görüşmek üzere Arabistan’a resmi bir ziyarette bulunmuşlardı. Bundan bir hafta önce ise, Suud Dış Bakanı: “İsrail ile normalleşmek lazımdır ve artık zamanıdır!” açıklamasını yapmıştı. Anlaşılan Sn. Erdoğan’ın Körfez ziyaretlerinin gizli amacı da böylece ortaya çıkmıştı.

KKTC Toprakları Yahudilerin Kıskacındaydı!

Millî Çözüm Dergisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) üzerinde oynanmak istenen karanlık oyunları, büyük tuzakları ve kökü dışarıda gizli odakları gündeme taşımıştı. KKTC Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, “Satılan yerler açıklanmalı” şeklindeki manşet haberini, KKTC Ada TV’de yorumlamıştı.

Kudret Özersay, şunları hatırlatmıştı;

* “KKTC’de ne kadar arazi satın alındığı, hangi ülkenin bu arazileri satın aldığı açıklanmalı. Bu istihbaratla ilgili bir şeydir. Devletin elinde bu kayıtlar vardır.”

* “Bu arazileri satın alan şirketin arkasında başka şirketler var mıdır? Bakmak lazım! Mesela bazı yabancı şirketlerin Kıbrıslı Rumlarla anlaşıp kuzeyde daha önce bıraktıkları taşınmaz mallarını bu yolla satın aldıkları iddiaları dolaşmaktadır!”

* “Bir süre önce Güney Kıbrıs’ta Rum hükümetinin kontrolü altındaki bölgede yatırım yapan bir İsrail şirketi gidip kuzeyde de inşaat işine girer ve yatırım yapar. Bu konu bir ara tartışıldı, sonra kapandı. Şimdi şu soru akla geliyor; acaba bu İsrail şirketi aynı zamanda bazı Rum şirketlerle birlikte Kuzey’de de yatırım yaptı mı?”

* “Mevzuatın değişmesi, şirketlerin büyük arazileri sınırsız, kontrolsüz şekilde satın alımının önüne geçilmesi gerekir. Yarın çok geç olacaktır!”

* “KKTC’deki yabancı finans şirketlerinin çoğu yasal değil. Tarihsel ve stratejik olarak yanı başımızda Filistin örneği dururken, yanı başımızda Kıbrıslı Rumlarla, geçmişte böyle bir sorun yaşamış bir toplum olduğumuza göre, yabancıların arazi satın alması konusuna iki defa bakmamız lazımdır!” Şimdi soruyoruz; katil ve işgalci İsrail terör başı Herzog’un ricasıyla, Türk yargısının 10 yıl cezaya çarptırdığı Yahudi Danny Awka’yı serbest bırakan Sn. Erdoğan, KKTC topraklarının İsrail’e satışına engel olacak mıydı?

İktidar Partisi AKP’li Vekilinin Uyuşturucu İsyanı!

AKP Kastamonu Milletvekili Avukat Halil Uluay, uyuşturucuyla mücadele noktasında seçim bölgesinde eksiklikler gördüğünü ifade etmiş ve bu alandaki görüş önerilerini sosyal medya hesabı üzerinden paylaşmıştı. Kastamonu’dan önemli haberler, değerlendirmeler, analizler sunan www.37haber.com sitesinin haberine göre, Kastamonu Milletvekili Halil Uluay şu görüşleri aktarmıştı:

“Maalesef son günlerde uyuşturucu ile ilgili üzücü haberler almaya başladık. Kastamonu’da uyuşturucu ile mücadele platformu artık şarttır. İlimizde uyuşturucu ile mücadele amacıyla, İl Emniyet Müdürlüğü’nün gözetiminde, üniversite, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü katılımı ile bir platform oluşturulması kaçınılmazdır.”

“Yaklaşık bir ay önce bazı kurumlara uyuşturucu ile mücadelede ne tür faaliyetler yaptıklarını sormuştum, itiraf edeyim tatmin edici cevap alamadım. Oluşturulacak platform ile gençlerin tamamı bir bütün olarak ele alınıp, doğru yönlendirmeler yapılarak, toplum tarafından muhatap alınmama sendromu ile uyuşturucunun pençesine düşmeleri engellenmiş olacaktır.”

“Her gencimiz bir değerdir, devlet millet iş birliği ile elimizi hepsine eşit uzatalım. Hiçbir gencimiz boşta kalıp uyuşturucu baronlarının esiri olmasın! Uyuşturucu ile mücadelede artık bilinen yöntemlerin dışına çıkmamız gerekmektedir. Sadece siyasetçinin, sadece devlet erkânının, sadece emniyetin, sadece birkaç gönüllünün çözeceği bir mesele olmaktan çıkmıştır. Hep beraber el ele vermemiz lazımdır!”

Tüm Milletvekilleri Hassas Olmalıdır!

Peki, AKP Kastamonu Milletvekili Halil Uluay’ın açıklamasını neden bu köşeye aldım? Şunun için;

1) Uyuşturucu müptelası artık Türkiye’nin el birliği ile topyekûn olarak çözmesi gereken önemli bir sosyal sorun halini almıştır.

2) Böyle önemli bir sorun hakkında bir iktidar partisi milletvekili kalkıyor ve mealen, “Seçim bölgemde uyuşturucu ile mücadelede eksikler var!” diyorsa ve bazı itiraflarda bulunuyorsa bu önemli ve anlamlıdır!

3) Hani, muhalefet partisi milletvekili böyle bir açıklama yapsa ‘muhalefet görevidir, normaldir’ der, olağan karşılarız! Ama iktidar partisine mensup bir vekilin itiraf niteliğindeki beyanları üzerinde kafa yormalıdır.

4) Halil Uluay’ın bu kötü alışkanlık hakkında isyan etmesi ve tüm topluma çağrıda bulunması, bazı kurumların görevlerini yeteri kadar yapmadığını dile getirmesi, Kastamonu’da taşları yerinden oynatmıştır…

5) Son bir husus; esasen, siyasi parti ayrımı yapmadan, 81 ilimizin tüm milletvekilleri, uyuşturucu başta olmak üzere kötü alışkanlıklarla mücadele konusunda daha fazla duyarlı olmalıdır.[6]

Bu arada AKP Milletvekili Halil Uluay’a hatırlatmak lazımdı: Sn. Cumhurbaşkanı, İsrail’in ricasıyla uyuşturucu kaçakçısını serbest bırakırken, Türkiye’deki uyuşturucu belasıyla gerçekten ve temelden mücadele edileceğine hâlâ inanmakta mıydı?

Uyuşturucunun kokain cinsi, özellikle Güney Amerika ülkelerinde ve Siyonist sermaye baronlarının taşeron mafyaları gözetiminde üretilip, sonra Meksika üzerinden Kuzey Amerika’ya ve Afrika üzerinden Avrupa’ya dağıtılmaktadır. Sözde şeriatçı Taliban yönetiminde üretimi daha da artan Afyon ve Esrar yine Siyonist kartellerin güdümündeki örgütler eliyle Afganistan’dan İran, Kuzey Irak, Türkiye ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya ve Rusya’ya ulaşmaktadır.

Siyonist Yahudi Sermayesinin ve Gizli Dünya Devleti’nin kontrolündeki ABD ve AB ülkeleri ve işbirlikçi hükümetler, güya uyuşturucu ile mücadele için en ağır yasaları çıkarırken, aslında küresel uyuşturucu trafiğine ve kaçakçı mafya örgütlerine her türlü kolaylığı sağlıyorlardı. BM verilerine göre, küresel uyuşturucu ticaretinin yıllık cirosu 400 milyar dolar civarındadır. Oysa bu rakamın 1 trilyon doları aştığı konuşulmaktadır. Bu paranın önemli bir kısmı da İsrail’e aktarılmaktadır.

Sn. Erdoğan, İsrail’in ricasıyla Yahudi Uyuşturucu Kaçakçısını Serbest Bırakırken, Muhalefet Hangi Uykulardaydı?

Dindar Kahraman R. T. Erdoğan; 2019 yılında 34 kilogram uyuşturucu “GAT”la yakalanıp 10 yıl hapse çarptırılan, Yahudi uyuşturucu kaçakçısı Danny Awka’yı, katil ve işgalci İsrail Terörist başı Isaac Herzog’un ricasıyla serbest bırakırken; muhalefet, bunun hesabını sormak yerine, hangi boş beleş işlerle uğraşmaktaydı? İyi Parti Başkanı Meral Akşener’in, İsrail aleyhine tek kelime konuşmayacağı zaten bilinip durmaktaydı!? Peki Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve hele SP’nin yetkilileri niye susmaktalardı? İsrail’i kızdırmaktan bu kadar mı korkmaktalardı… Ya CHP’nin yenilikçi ve değişimci(!) kanadı… Kılıçdaroğlu’nun ayağını kaydırma çabalarından, Erdoğan’ın Yahudi uyuşturucu kaçakçılarını bağışlamasını sorgulamaya fırsat bulamıyorlardı!.. Yahu, Meclisin bu özel gündemle olağanüstü toplantıya çağırılması… Bütün siyasi ve sivil örgütlerin ayağa kaldırılması gerekirken, bu suskunluğun altında neler yatmaktaydı?

Peki, Sözde İslamcı ve Uyuşturucu Karşıtı Yandaş Dernekler, Yoldaş Tarikatlar, İsmailağa Cemaatiyle Bağlantılı Yavuz Sultan Selim Gençlik Derneği gibi AB’den 31 bin Euro Hibe Alan Dinci Örgütler Hangi Havalardalardı?

Merhum Mahmut Ustaosmanoğlu Hz.lerinin torunu Abdulhalik Ustaosmanoğlu’nun başkanlığını yaptığı Yavuz Sultan Selim Gençlik Derneği’nin, Avrupa Birliği’nin (AB) yürütme organı olarak bilinen Avrupa Komisyonu’ndan “Erasmus+Gençlik Programı” kapsamında hibe aldığı ortaya çıkmıştı. Gazeteci Sefa Uyar’ın haberine göre; programa “Pandemi Sonrası Dijital Yaşam ve Dijital Yaşamın İslamofobi Etkileri” başlıklı proje ile başvuran dernek için 31 bin 455 euro kaynak sağlanmıştı. 1 Aralık 2022’de başlayan projenin bitiş tarihi ise 31 Mayıs 2023 olarak saptanmıştı. Avrupa Parlamentosu milletvekilleri, hibeye yönelik çeşitli açıklamalar yapmıştı. Jean-Paul Garraud, “Avrupa Komisyonu, hâlâ İslamcı bir örgütü finanse ediyor” derken, Nicolas Bay ise “radikal İslam’a kendi vergileriyle milyonlarca euro verilmesini” kınamıştı.

Oysa bu zavallılar, Din istismarcısı AKP iktidarıyla irtibatlı yandaş ve yoldaş takımının, İsrail’in çıkarları ve Siyonist amaçları için kullanıldığını hâlâ bilmiyorlardı!..

MHP lideri Devlet Bahçeli, eski konuşmalarının birinde: “Meral Akşener’e güvenilmez… Bir defa vefasızlık yapan, ikinciyi de yapar!” buyurmuşlardı! Eh, bunlar birbirlerini iyi tanırlardı…

Evet, Meral Akşener bir zamanlar (30 yıl kadar evvel) Tansu Çiller’in manevi kızı sayılmıştı. Tansu Çiller ona siyasette sınıf atlatmış, İçişleri Bakanı yaptırmıştı. Bir süre sonra o, Çiller’e kazık atıp Mehmet Ağar’a yanaşmıştı. Daha sonra Mesut Yılmaz’ın kapısını çalmış, ama yine umduklarını bulamamış, hiçbir yerde rahat durmamıştı.

Meral Akşener, en çarpıcı davranışını 2001 yılında sergilemeye başlamış, AKP’nin kuruluş aşamasında Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğindeki “Yenilikçiler Grubu”na katılarak, yurt gezilerinde Erdoğan’ın yanında yer almıştı. Orada da umduğunu bulamayınca, istifa ederek MHP’ye kapak atmıştı. Çünkü gideceği başka yer kalmamıştı… MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meral Akşener’i hem milletvekili, hem de Meclis Başkanvekili yapmıştı. Artık yıldızı parlamıştı. Herkes onu “Dişi kurt Asena” diye çağırmaktaydı… Ancak, günün birinde Devlet Bahçeli’yi devirmeye kalkınca orada da yollar ayrılmıştı.

Meral Akşener, 2017 yılında MHP’den kopanlarla birlikte İYİ Parti’yi kurmuşlardı, ama 2018’deki genel seçimlere girme hakkı kazanamamıştı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir jestle ona yardım elini uzatmış, 15 milletvekilini ödünç vererek İYİ Parti’nin Meclis’te grup kurup seçime katılmasını sağlamıştı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu vicdanlı hareketi olmasa, Meral Hanım da, İYİ Parti de gelişmeden yok olacaktı! Meral Akşener’in bütün bunlara rağmen Kemal Kılıçdaroğlu’na kılıç çekmesi gerçekten şaşırtıcıydı… Minnet ve vefa borcunu, onu arkadan vurarak ödemeye kalkışmıştı!

Herkesin atladığı gizemli bir husus vardı… Meral Akşener, İsrail’in ve Siyonist Lobilerin çok özel adamı gibi davranmaktaydı!..

Büyük Depremde Adıyaman’da Yıkılan İSİAS Oteli ve AKP’nin Siyonist Yahudi İrtibatı!

İSİAS “İşaya” diye okunur ve Muharref Tevrat’a göre beklenen Yahudi Krallığına ve Siyonizm’in Dünya Hâkimiyet Planına öncülük edecek bir peygamber sayılmaktadır!

İSİAS Otel’in Siyonist Sırları!

Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı, depremde yıkılan ‘İsias Hotel davasına gizlilik kararı getirilmesi’ haberlerine ilişkin açıklama yapmıştı. DAÜ İnşaat Mühendisliği öğretim üyeleri, Kahramanmaraş’ta meydana gelen deprem felaketi nedeniyle Adıyaman’da yıkılan ve 60’tan fazla kişiye mezar olan Grand İsias Hotel’e ilişkin inceleme başlatmış ve savcılıkla yapılan görüşmelerin ardından bir rapor yayınlamıştı. “Yapının göçmesinin nedeninin depremin büyüklüğü değil yanlış tasarım ve/veya imalatı” ifadelerine yer verilen raporda dosyaya gizlilik kararı getirildiği de vurgulanmıştı. Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığından konuya ilişkin yapılan açıklamada “Cumhuriyet Başsavcılığımızca deprem soruşturması kapsamında yürütülen Grand İsias Otel dosyası da dâhil herhangi bir dosyada gizlilik kararı bulunmadığı hususu kamuoyunun bilgisine saygıyla sunulur” ifadeleri yer almıştı.

Öte yandan Sabah gazetesinden İlker Turak’ın haberine göre, İsias Hotel’de yapılan ön incelemenin ardından hazırlanan bilirkişi raporunda kirişin donatılarının az olduğu ve 35 santimetre arayla etriye atıldığı saptanmıştı. Ayrıca, enkazda bulunan yapıya ait döşemelerin asmolen sistemiyle inşa edildiği ancak tali kirişlerinin yetersiz olduğu ve bodrum katın üst döşemesinde de tali kirişlerin bulunmadığı anlaşılmıştı. Enkaz üzerinde yapılan incelemelerde, taşınmazın donatılarının nervürlü olduğu ancak batısındaki yapılardan gelen taşıyıcı eleman parçalarının nervürsüz donatılı olduğu saptanmıştı.

Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında ifadesi alınan otelin sahibi Ahmet Bozkurt, 1995 yılında oteli kendisinin yaptığını doğrulamıştı.

Otelin eski iki binanın birleşiminden yapıldığı iddialarını yalanlayan Bozkurt, kendi yaptığı otel binasının tek olduğunu söyledi. Otelin müteahhidinin kendisi olduğunu belirten Bozkurt, yapı denetimini kimin yaptığını hatırlamadığını, kalıpçıyı, demirciyi, betoncuyu kendisinin ayarladığını vurgulamıştı. Yıllardır oteli işlettiğini belirten Bozkurt, bu zamana kadar sadece 2018 yılında tadilat yaptığını, herhangi bir şekilde kolon kesmediğini, binanın temel statiğini bozacak bir işlem yapmadığını hatırlatmıştı.

Peki, Adıyaman’da yerle bir olan 4 yıldızlı otelin sahibi kim olmaktaydı?

Depremde yerle bir olan Adıyaman’daki 4 yıldızlı İsias Otelin sahibinin, KKTC’deki Elexus Hotelin sahibi Mahmut Bozkurt’un kardeşi Ahmet Bozkurt olduğu ortaya çıkmıştı. 27 rehber ile KKTC’li 33 sporcuya mezar olan Adıyaman’daki 4 yıldızlı İsias Otelin Ahmet Bozkurt’a ait olduğu kesinlik kazanmıştı. Ahmet Bozkurt, KKTC’deki Elexus Hotelin de sahibi olan Mahmut Bozkurt’un da kardeşi olmaktaydı. Mahmut Bozkurt, Elexus Hoteli uzun süre, damadı (iflas eden Atlas Globalin sahibi) Murat Ersoy ile birlikte işletmiş, sonrasında ikili arasında anlaşmazlık çıkmıştı. İki binaya dış cephe giydirildiği ve kolonların kesildiği iddiaları konuşulmaktaydı.

10 katlı otelin sahibi Bozkurt ailesi, Adıyaman’da AKP’ye yakınlıkları ile tanınmıştı. Ticaret Sicil Gazetesine göre, otelin bağlı bulunduğu İsias Otelcilik Turizm ve Taşımacılık İnşaat Ticaret Sanayi Anonim şirketinde büyük ortak konumunda Mehmet Fatih Bozkurt bulunmaktaydı. Mehmet Fatih Bozkurt, 2014-2019 yılları arasında AKP’den Adıyaman Belediye Meclisi Üyesi olarak görev yapmıştı. Şirketin yönetim kurulu üyesi olan ve kentte “otelin sahibi” olarak bilinen Ahmet Bozkurt da AKP’ye açık destek veren bir iş adamıydı. Ahmet Bozkurt, ağabeyi Mahmut Bozkurt’un 2018’deki seçimde İYİ Parti’den milletvekili adayı olması üzerine İsias Otel binasına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın pankartını asarak medyanın gündemine taşınmıştı.

Ahmet Bozkurt, 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde AKP Milletvekili İbrahim Halil Fırat ve AKP Adıyaman İl Başkanı Mehmet Dağtekin’in yaptığı ziyaret sırasında “AKP davası, ülke davasıdır, biz bu davaya destek veriyoruz. Ailece AKP’nin yanındayız” ifadelerini kullanmıştı. Ahmet Bozkurt’un ayrıca Adıyaman TÜGVA Yüksek İstişare Kurulu Üyesi olduğu da ortaya çıkmıştı. TÜGVA, Erdoğan ailesine ve hükümete yakın derneklerden birisi konumundaydı. Otelin ortaklarından bir diğer aile üyesi Efe Bozkurt da AKP Gençlik Kolları Ekonomi ve Mali İşler Komisyonu Üyesi olarak partide görev yapmıştı.

Bu otellere “İSİAS” (İŞAYA) isminin konulması ise, bu AKP’li ailenin Siyonist bağlantılarının en açık kanıtıydı!

 


[1] 18 Ağustos 2023 – www.sozcu.com.tr

[2] 16.08.2023 – www.sondakika.com

[3] 21.02.2023 – www.youtube.com

[4] Bak: Ne var Ne Yok Programı – 3 Ağustos 2023 – https://www.youtube.com

[5] 1973 İST doğumlu Endüstriyel-Örgütsel Psikoloji Uzmanı

[6] adnanoksuz@milligazete.com.tr

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...