Yaklaşan 3. Dünya Savaşı
ve
ERDOĞAN İKTİDARININ AĞIZ DALAŞI
Artık 3. Dünya Savaşı konuşulmakta, hatta bu ihtimale karşı bazı ülkelerde ciddi hazırlıklar yapılmaktaydı. Zaten İslami kaynaklarda da Hak’la Bâtıl’ın, Hilal’le Haç’ın büyük hesaplaşmasının yaşanacağına, imanın küfre galebesiyle sonuçlanacak tarihi ve talihli başarıların çok yaklaştığına dair önemli haberler vardı.
İşte Gazze destanı ve HAMAS cihadı; Kur’an’a bağlılığın açık bir kerameti, Efendimiz Aleyhisselam’ın devam edegelen mucizesi ve örnek alınan Ashab-ı Kiram’ın teslimiyet ve takvasının bir bereketi sayılmalıydı…
Evet HAMAS; Hz. Davud’un, kâfir Calut’ların yerinde bugün Siyonist ve Emperyalist zalimleri devirip şaşkına çeviren sapan taşlarıydı!..
HAMAS; Hz. Yusuf’un, kutlu, mutlu ve umutlu rü’yası ve Hz. Yakub’un duasıydı.
“(Hz. Yakub:) ‘Ben bu büyük acımı ve tüm sıkıntılarımı sadece Allah’a arz ediyorum. (Başka hiç kimseye ne minnet ediyorum ne de medet bekliyorum.) Ve Allah’tan (bir feraset ve faziletle) sizin bilmediğiniz (ve akıl erdiremediğiniz) şeyleri de biliyorum (ve bekliyorum)’ açıklamasını yapmıştı.” (Yusuf Suresi: 86)
HAMAS; Hz. İbrahim’in, putları ve tağutları parçalayan baltası ve Hz. İsmail’in kurbanlık sabrı ve teslimiyet sebatıydı.
“(Çocuk) Onun yanında koşma (ve hafiften iş tutma) çağına eriştiğinde (Hz. İbrahim oğluna:) ‘Yavrucuğum,’ dedi. ‘Ben rüyamda seni boğazlayıp (kurban ettiğimi görüyorum, şimdi bak düşün); görüşün nedir? (Söyle!)’ Dedi ki (oğlu İsmail): ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni sabredenlerden bulacaksın.’” (Sâffât Suresi: 102)
HAMAS; Hz. Musa’nın, çağdaş Firavunları dize getiren asâsı ve Hz. İsa’nın nusret ve bereket sofrasıydı.
“Meryem oğlu İsa: ‘Ey Rabbimiz (olan) Allah’ım! Bize gökten bir sofra (maide-faide) indir ki; öncemiz ve sonramız için bir bayram (şöleni) ve Senden de bir (mucize) belgesi olsun. Bizi (her türlü nimet ve faziletinle) rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın’ demişti. [Not: Maide; ‘Tepsi şeklindeki arz dairesi (ekvator) üzerinde, (yani yeryüzünde) Hakk davetimizin hâkimiyetiyle bizleri sevindirip şereflendir.’ şeklinde bir teşbih ve temenni de olabilir ki, bu Hz. İsa’nın dünyaya ikinci gelişinde gerçekleşecektir.]” (Maide Suresi: 114)
HAMAS; Fahr-i Kâinat Hz. Muhammed Mustafa’nın bütün insanlığa yeni kurtuluş çağrısı ve zafer mesajıydı…
HAMAS; Erbakan’ın “Hayat, iman ve cihaddır!..” davasının devamı ve onurlu sevdasının mirasıydı. Çünkü Aziz Hocamızın Hamas’ın oluşumunda çok önemli ve öncü rolü vardı…
HAMAS; çağdaş Ebabillerin, Siyonist ve Deccalist Şeytanilerin Fillerine, uçak, gemi ve tank filolarına diz çöktürüp etkisiz bırakmasıydı…
Yani Gazze; Şanlı Bedir’in süregelen kutlu bir halkası ve Mekke Fethi’nin küresel hâkimiyete dönüşmesinin son aşamasıydı…
Aslında Kassam Tugayları, İsrail’i sakat bırakmıştı!
İsrail Askeri İşler Bakanlığı, engelli Siyonist askerlerin sayısının ilk kez 70 bini aştığını, Gazze’deki savaşın başlangıcından bu yana 8 bin 663 askerin de yaralandığını açıklamıştı. Siyonist Bakanlığın rehabilitasyon bölümü tarafından açıklanan raporda; Gazze katliamının başlangıcından bu yana yaralananların %35’inin zihinsel sağlık sorunlarıyla uğraştığını, %21’inin ise fiziksel yaralanmalara maruz kaldığını vurgulamıştı.
İsrail ordusunda, HAMAS yüzünden travma, stres, kaygı ve depresyon artmıştı!..
Bakanlık, devam eden çatışmanın başlangıcından 2024 yılı sonuna kadar yaklaşık 20 bin yaralı askerin daha bölgeye gelmesini bekliyor. Uzmanların analizi, yıl sonuna kadar kabul edilecek askerlerin yaklaşık %40’ının kaygı, depresyon, travma sonrası stres, uyum ve iletişim güçlükleri gibi çeşitli psikolojik tepkiler yaşayabileceğini ortaya koymaktaydı. İsrailli tıp derneği; binden fazla erkek ve kadın askerin aylık olarak tedavi aldığını ve bunların yaklaşık %20’sinin zihinsel reaksiyonlar ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ile uğraştığını açıklamıştı. Tüm savaşlardaki askerler de dahil olmak üzere, engelli Siyonist işgal güçlerinin 70 bin olan toplam sayısından 9 bin 539 askerin önemli bir kısmı HAMAS sonrası stres bozukluğundan ve zihinsel travmadan kurtulamadığını duyurmuşlardı.
Siyonist askerler intihar etmeye başlamıştı!
7 Haziran 2024’te Eliran Mizrahi adlı Siyonist askerin, travma sonrası stres bozukluğu ve iki yaralanma nedeniyle savaşa geri çağrıldıktan sonra intihar ettiği anlaşılmıştı. Araştırmacılar tarafından mart ayında yapılan yakın tarihli bir araştırma, yarım milyondan fazla Siyonist’in Gazze soykırımı sonrasında TSSB geliştirme riski altında olduğunu vurgulamıştı. Siyonist ordu, büyük acılarla karşı karşıya kalmasına rağmen, BM Güvenlik Konseyi’nin katliamların derhal durdurulması çağrısında bulunan kararlarını hiçe sayarak Gazze’ye yönelik saldırganlığını bırakmamıştı.[1]
Borrell: Ortadoğu, Bölgesel Bir Savaşın Eşiğinde Bulunmaktadır!
G7 Dışişleri Bakanları toplantısında: Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, İran-İsrail gerilimi bağlamında Ortadoğu’nun bölgesel bir savaşın eşiğinde olduğu uyarısında bulunmuşlardı.
ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada ve Japonya’dan oluşan G7 ülkelerinin Dışişleri Bakanları, Avrupa Birliği’nin de katılımıyla Dönem Başkanı İtalya’nın ev sahipliğinde uluslararası gündemdeki konuları görüşmek üzere Capri Adası’nda toplanmışlardı.
Borrell burada yaptığı konuşmada, Gazze’deki insani felaketin devam ettiğini belirterek, insani yardımların son dönemde artmasına rağmen hâlâ çok yetersiz olduğunu vurgulamıştı. İran’ın saldırısının ardından İsrail’in ölçülü ve soğukkanlı tepki vermesini isteyen Borrell’in: “Abartmak istemiyorum ama Ortadoğu’da dünyanın geri kalanına, özellikle de Avrupa’ya şok dalgaları gönderecek bölgesel bir savaşın eşiğindeyiz. O yüzden bu gerilimi durdurmamız gerekir.” uyarıları, yeni bir Dünya Savaşı’nın yaklaştığının kuşkularını taşımaktaydı.
Hakan Fidan’ın “III. Dünya Savaşı” Telaşı!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Ortadoğu’da yaşanan gerilimlerle ilgili “III. Dünya Savaşı riski var” sözleri anlamlıydı.
Habertürk TV’de gündeme dair açıklamalarda bulunan Fidan’ın “III. Dünya Savaşı Riski Var” açıklaması!
“Bence dünya bu tehdidi ciddiye almalı. Bu gerçekten hesabı kitabı yapılmış bir sıkıntıdır. Gazze’deki katliamlar, insanlığı ortadan ikiye bölen soykırımdır. Duyarlı insanlığın aynı noktaya geldiği konu. Bunun karşısında duran bir yapı oluşmaktadır. Çin ve Rusya seyahatinde şunu gördüm. Savaş başka yere sıçramadı ama dünyada bölümlenmenin daha arttığını görüyoruz. Rusya, Çin, İran yapısal ortaklığa doğru gidiyorlar. Bu, Filistin’deki savaşın meydana getirdiği yaygınlaşmadır.” diyen Hakan Fidan, acaba hangi tedbirleri almışlardı?
“Netanyahu liderliğindeki İsrail sisteminin, Hamas’ı bahane ederek Filistin direniş hareketini tamamıyla ortadan kaldırmak, yıllardır devam ettirdiği işgali meşrulaştırmak ve kurumsallaştırmak şeklinde kurduğu bir politika vardır. Sistemli bir savaş planını sonuna kadar uygulama amacındadır. Avrupalı devletler ve ABD, İsrail’in bu politikasını destekleme konusunda çok şey yaptılar. Filistin’de katliamın hâlâ devam ediyor olması, uluslararası sistemin bir şey yapmamış olması, şu anda büyük fay kırılmalarını tetikleme potansiyeli taşımaktadır ve daha sonra etkilerini göstereceği realiteyle karşı karşıyayız.” diyen Hakan Fidan’ın, gerekli ve gerçekçi tedbirler konusuna hiç değinmemiş olması kafa karıştırıcıydı.
İsrail Ordusu, Gece Yarısı Lübnan’a Fosfor Bombasıyla Saldırmıştı!
İşgal altındaki Gazze ve Batı Şeria’da Filistinlileri katleden İsrail, 7 Ekim’den bu yana aralıklarla vurduğu komşusu Lübnan’a bir kez daha saldırmıştı. İsrail ordusu, sınır bölgesindeki Hiyam beldesine ve Marcayun ilçesine beyaz fosfor bombaları atmıştı. O anlar ise saniye saniye kameraya yansımıştı. Ayrıca, İsrail topçu birliklerinin, Kfar Kila ve Deir Mimas arasında kalan Hora bölgesini de ağır topçu atışlarıyla vurduğu aktarılmıştı.
İsrail ordusu ise yaptığı duyuruda; Hiyam, Ramya ve Alma eş-Şaab beldelerindeki Hizbullah’a ait hedefler ve gözetleme noktalarının savaş uçaklarıyla bombalandığını açıklamıştı.
Mavi Hat’ta Gerginlik Başlamıştı
Gazze Şeridi’ne 7 Ekim’den bu yana saldırılarını sürdüren İsrail, kuzey sınırında da Lübnan Hizbullahı ile çatışmaktaydı. İsrail ile Lübnan arasında “Mavi Hat” olarak tabir edilen sınır hattında gerginlik tırmanmaktaydı. İsrail ordusu, 18 Haziran’da Lübnan’a yönelik olası bir saldırıya ilişkin “operasyonel planı” onayladığını vurgulamıştı. Öte yandan İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmalarda şu ana kadar 500 Hizbullah mensubu, 100 Lübnanlı sivil, 50 Emel Hareketi, 25 Hamas, 20 İslami Cihad mensubu ile 30 İsrail askeri ve 25 İsrailli sivilin öldüğü aktarılmıştı.
Bu sorumsuz durumun; İran’ı da savaşa katmayı ve tüm bölgemizi ateşe atmayı amaçladığı açıktı!
İsrail’de on binler “Netanyahu hükümeti yıkılsın!” diye sokaklara çıkmıştı!
Her geçen gün insanlık suçlarına bir yenisini daha ekleyen İsrail ordusunun, Gazze’de sivillere yönelik saldırıları devam ederken, İsrail’in başkenti Tel Aviv’de sokaklar karışmıştı. İsrailliler, esir takası anlaşması ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun istifası talebiyle gösteri yapmışlardı. İsrailli esir aileleri, “Netanyahu hükümetini devirmeden ülke normalleşemeyecek.” sloganları atmıştı.
On binlerce İsrailli, başkent Tel Aviv başta olmak üzere, Batı Kudüs, Hayfa, Kayserya ve Beer Şeva’da (Birussebi) pek çok noktada sokaklara çıkmıştı. Tel Aviv’deki Savunma Bakanlığı önünde basın açıklaması yapan esir aileleri, tüm İsraillileri her hafta ülkenin çeşitli noktalarında düzenlenen gösterilere katılmaya çağırmışlardı. Netanyahu Başbakanlığındaki hükümet istifa etmediği sürece Gazze’deki Filistinli gruplarla bir esir değişim anlaşması imzalamanın mümkün olmadığını ifade eden esir aileleri, “Esir takası anlaşması gerçekleşmeden ve Netanyahu hükümetini devirmeden ülke normalleşemeyecek.” ifadelerini kullanmışlardı.
Tel Aviv’deki protestoların başlıca adreslerinden olan ve polisin demir bariyerlerle kapattığı Kaplan Caddesi’ndeki gösteriye katılan on binlerce İsrailli de Gazze’deki esirlerin serbest bırakılması için takas anlaşmasının derhal yapılması talebinde bulunmuşlardı. Protestocular, İsrail bayrakları ile Başbakan Netanyahu ve hükümetindeki siyasetçiler aleyhinde pankart, afiş ve dövizler taşımış, caddede kurulan platformda hükümeti eleştiren konuşmalar yapmıştı. Gazze Şeridi’ndeki İsrailli esirlerden Itzhak Elgarat’ın kardeşi Danny Elgarat, konuşmasında, Başbakan Netanyahu’yu suçlamıştı. Elgarat, Netanyahu ve Hükümetine hitaben, “Siyasi hayatta kalmanız için sevdiklerimizin hayatlarını feda etmeyi seçiyorsunuz.” diye çıkışmıştı.
Netanyahu’nun: “Protestolar iç savaşa yol açmamalı, İran’ın bizi çembere almasını engellemeye çalışıyoruz!” yalanı…
İsrail Başbakanı Netanyahu, hükümet karşıtı gösterilerin yayılması sonrası ilk kez konuşarak “Kardeşler arasında iç savaş çıkmamalıdır. Bölünme zayıflıktır, birlikse zaferin şartıdır.” ifadelerini kullanmıştı. Netanyahu ayrıca birçok cephede savaştıklarını belirterek İran’ın da İsrail’i çembere almasını ve nükleer silah sahibi olmasını engellemeye çalıştıklarını ortaya atmıştı.
Hizbullah’tan Güney Kıbrıs’a Uyarı: Vurmaktan Sakınmayız!
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY), İsrail’in Ada topraklarını kullanmasına izin vermemesi gerektiğini belirterek “aksi halde hedef haline gelirler” uyarısı yapmıştı.
İsrail’in Güney Kıbrıs’ta sürekli askeri tatbikat yaptığını belirten Nasrallah, Lübnan’a yönelik olası bir saldırıda Güney Kıbrıs’taki üslerinin kullanılacağı yönünde istihbarat aldıklarını, böyle bir durumda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni “savaşan bir taraf” olarak göreceklerini hatırlatmıştı. Hizbullah lideri, bu açıklamasıyla ilk defa Avrupa Birliği üyesi bir ülkeyi direkt hedef almakla tehdit etmiş olmaktaydı.
Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ise İsrail ve Hizbullah arasında taraf tutmadıklarını söyleyerek “Kıbrıs; sorunun değil, çözümün parçasıdır” ifadesini kullanmıştı. Güney Kıbrıs yönetimi daha önce İsrail ordusunun tatbikatlarda hava sahasını kullanmasına izin verdiğini açıklamıştı.
İsrail, “Topyekûn Savaş” Mesajı Verip Lübnan’ı Hedef Almıştı!
İsrail ordusunun, komşusu Lübnan’a yönelik “operasyonel planı” onaylaması sonrası İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz dikkat çeken bir paylaşım yapmıştı. Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Katz, “Hizbullah ve Lübnan’a karşı oyunun kurallarını değiştirmeye karar vereceğimiz ana çok yaklaştık. Topyekûn bir savaşta Hizbullah yok edilecek ve Lübnan ağır darbe alacak.” diye küstahlaşmıştı. Öte yandan İsrail ordusu, Lübnan’ın Sur kenti ve Hiyam beldesindeki bazı hedeflere hava saldırılarını yoğunlaştırmıştı.
İsrail’e ihracat yapan Türklerin itirafı: “Türkiye’den İsrail’e ticaret, Yunanistan üzerinden yapılmaktadır!”
İsrail’in açıkladığı verilere göre; Türkiye’den İsrail’e ticaret, Yunanistan üzerinden devam ediyordu. Uluslararası medyaya konuşan bir Türk iş insanı: “Özellikle ambargodan önce sipariş edilenler olmak üzere her türlü mal İsrail’e gönderiliyor. İsrailli yetkililer, Türk şirketlerinden malları Yunanistan üzerinden ihraç için menşe belgelerini değiştirmelerini bile istemiyor.” itirafında bulunmuşlardı.
Middle East Eye’dan Ragıp Soylu’nun, İsrail Merkezi İstatistik Bürosu’nun (CBS) (20 Haziran 2024) açıkladığı verilere dayandırdığı haberine göre; Ankara’nın mayıs ayında Tel Aviv ile doğrudan ticareti durdurma kararına rağmen, Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret, Yunanistan gibi üçüncü ülkeler üzerinden devam ediyordu. Middle East Eye’a konuşan iki Türk iş insanı, mayıs başından bu yana Türk mallarının İsrail’e Yunanistan ve diğer yakın ülkeler üzerinden yeniden yönlendirildiğini söylüyordu. Bu karar, Erdoğan iktidarının, Gazze’de kalıcı bir ateşkes sağlanana kadar İsrail’e tamamen ticaret yasağı getirdiğini ilan etmesinin bir palavra olduğunu kanıtlıyordu.
“İsrailli yetkililer, Türk şirketlerinden malları Yunanistan üzerinden yeniden ihraç etmek için menşe belgelerini değiştirmelerini bile istemiyordu, çünkü bu maliyetleri daha da arttıracaktı, dolayısıyla bunlar Türk ürünleri oluyordu. İbranice yazılı beyaz etiketli ürünlere öncelik veriliyordu, ancak özellikle ticaret ambargosundan önce sipariş edilenler olmak üzere her türlü mal İsrail’e gönderiliyordu.” diyen iş adamları AKP iktidarını yalanlıyordu.
İşletmeler, Türkiye’nin sanayi üssüne yakınlığı ve İsrail’e nispeten daha ucuz nakliye seçenekleri nedeniyle Yunanistan’ı tercih ediyordu. TİM verilerine göre, Türkiye’nin Yunanistan’a ihracatı 2024 Mayıs ayında, 2023 yılının aynı ayındaki 219 milyon dolardan %71 artışla 375 milyon dolara yükseliyordu. Yani Türkiye İsrail’i, Yunanistan üzerinden besliyordu.[2]
Mehmet Şimşek Haim Nahum Doktrini’nin Uygulayıcısı mıydı?
“Yerel halkı ikna etmeliyiz” diyerek, bağlı olduğu küresel merkeze brifing veren Mehmet Şimşek hangi tahribatlarla görevli kılınmıştı?
− Türkiye’yi “Küresel Kutuplu Tek Dünya Devleti’ne” hazırlamak.
− Yüksek enflasyonla halkı daha da fakirleştirip etkisiz bırakmak.
− Yeşil dönüşüm kapsamında üretim, tarım ve hayvancılığı bitirip Türkiye’yi dışa bağımlı kılmak.
− Türkiye’yi dış finans lobilerine daha fazla borçlandırmak.
− Halkı, bankalara borçlu ve bağımlı halde tutmak.
− Nakitsiz toplumu inşa etmek ve sosyal kredi (vatandaşlık puanı) tam kölelik sistemini kurmak.
− “Karbon ayak izi sömürü sisteminin” temellerini atmak.
− Türkiye’yi kendi vatandaşına yaşanmaz, ama yabancılara cazip konuma taşımak. Demografik yapıyı değiştirecek finansal adımları hızlandırmak.
− Çiftçiyi tarlalarından el çektirip, endüstriyel tarım adı altında, tarımsal faaliyetleri küresel şirketlerin emrine sunmak.
− Et fiyatlarını yükselterek et tüketimini azaltmak, sonrasında hayvancılığı bitirip yapay (sahte) ete pazar oluşturmak.
− Küçük ve orta ölçekli işletmeleri, yüksek maliyetler karşısında iş göremez hale getirip kepenk kapattırmak.
− Büyük ölçekli fabrikalara, yurt dışından ucuz işçi getirerek kendi vatandaşını işsiz ve aç bırakmak.
− “Kentsel dönüşüm ve rezerv alan” adı altında, kendi vatandaşının malına el koymak ve yabancı yatırımcılara (işgalcilere) yeni yatırım alanları açmak.
− Tüm finans sistemini, TEK DÜNYA DEVLETİ’nin (Siyonizm’in) kontrolüne sokmak.
− İklim değişikliği bahanesi ile yeni vergi alanları açıp, milleti daha fazla sömürüp susturmak. Evet Erdoğan iktidarı, Erbakan Hocamızın sıklıkla vurguladığı; Siyonist Haim Nahum’un Türkiye’yi batırma programını uygulamaktaydı.
Ancak, bir kez daha uyarıyoruz; Siyonizm merkezli “Küresel Tek Dünya Devleti” fanteziniz asla amacına ulaşamayacaktır.
Yaptığınız anlaşmaların ve kirli planların Anayasa’ya aykırı olduğunu bildiğiniz için “Yeni Anayasa” çığırtkanlığı yaparak anayasayı değiştirmek suretiyle bu suçların üstünü örteceğini zannedenler de yanılmaktadır. Çünkü Anayasa’yı değiştirmeyi başaramayacaksınız. Bu suçların üstünü örtmeye çalışsanız da tutturamayacaksınız!
Çünkü, sizin bir planınız varsa, Allah’ın da bir planı vardır!..
Diyanet’ten, ABD’de 90 milyon dolarlık havuzlu, villalı yatırım: ‘Burada kimler kalacaktı?’
Diyanet’in, ABD’de şirket kurarak satın aldığı araziye; yüzme havuzlu, hamamlı, villaların ve konukevinin bulunduğu 90 milyon dolar değerinde tesis yaptırdığı ortaya çıkmıştı. AKP’nin ABD’de satın aldığı iki ayrı binaya 11 milyon dolar ödediğinin gündeme taşınmasının ardından şimdi de Diyanet’in ABD’de arazi satın alıp yüzme havuzlu, villalı, hamamlı tesisler yaptırdığı anlaşılmıştı.
TELE1’den Yılmaz Polat kaleme aldığı yazısında, Washington merkezli şirketleşen Diyanet’in ABD’deki mal varlığının milyonlarca doları bulduğunu açıklamıştı. Diyanet’in, ABD’de şirketleşen tesislerinin mal varlığının yüz milyon doları aştığını, milyon dolarlık kiralık villaları konukevi olarak adlandırıp otel şeklinde kullandığını, Diyanet-USA şirketine ait 11 villa ile çevrede bulunan yüz binlerce dolarlık 2 müstakil evin de satın alındığını yazmıştı.
Tesiste büyük bir caminin yanı sıra; kiralık villalar, otel, restoran, hediye dükkânları, kapalı yüzme havuzu, hamam gibi tesislerin bulunduğunu ortaya çıkaran yazıda “Lüks milyonluk villalar ve müstakil evlerde kimlerin oturduğu ya da kimlere kiralandığı bilinmiyor” ifadesi kullanılmıştı. Diyanet’in yaptırdığı tesiste 11 adet lüks villa bulunmaktaydı.
Son ABD 2022 yılı vergi bildirimine göre, Diyanet Amerika’nın sadece Washington tesislerinin mal varlığı 88 milyon 322 bin 591 doları aşmıştı. Diyanet Amerika’nın “ABD’deki öteki İslami kuruluşlarla kıyaslandığında en zenginler arasında yer aldığını” da vurgulamıştı. Sadece proje çizimi için AKP’ye yakın mimarlık firmasına 2 milyon dolar aktarılmıştı.
Bakalım bu vurgun ve soygun çarkı, bunların başına ne işler açacaktı?
Bu arada; İlim Yayma Vakfı’nın gönüllü öğrencilerinden oluşan “Spaceport America Cup’24 – Üniversiteler Arası Roket Mühendisliği” yarışmasında dünya şampiyonluğu kazanan Vefa Havacılık Takımı, ödül töreninde şanlı Türk bayrağımız yanında, mazlum ve mücahit Filistin bayrağını da açarak, Siyonist ve terörist İsrail’e, hem de Amerika’nın göbeğinde, tarihi bir şamar atmışlardı. Kendilerini kutluyor ve daha büyük başarılar diliyoruz.
Daha önce; Türk Hava Kurumu (THK) Üniversitesi bünyesindeki, inançlı ve kararlı öğrencilerimizin kurdukları takım, hazırladıkları projeyle 6-7 Kasım 2021’de Brezilya’daki “Latin American Space Challenge Roket ve Model Uydu” yarışmasında büyük bir başarı kazanmış ve 2’nci olmuşlardı. Bu tür milli şuurlu ve onurlu girişim ve gelişmeleri elbette tebrik ve takdirle karşılıyor, çok daha ileri ve gurur verici atılımlar bekliyoruz.
Bu konuyu Aziz Erbakan Hocamızın “Siyasi Siyaset” – (Muhammed Muhtar Han) öğütlerindeki şu hikmetlerle taçlandıralım:
Ekonomik sarsıntıların durdurulabilmesi için artık bir gerçeği bilmek gerekir; insan mı ekonomi içindir, ekonomi mi insan içindir?
Bir ülkede halkın emeği azınlığın refahı için, ekmeği de feda ediliyorsa Siyonist azgınların ferahı için, bilin ki orada insanlar ekonomi içindir ve demokratik kölelerdir!..
En kötü ekonomik model, insanı malzeme gören modeldir; Komünist ve Kapitalist ekonomilerde halk birer malzemedir ekonomi için.
İstikrar isteniyorsa, çaba harcanmalı emekçi ve emeğinin değeri için; çünkü insan ekonomi için değil, ekonomi insan içindir!..
Ahlâkın sükût ettiği bir ülkede, en mükemmel ekonomik model bile, kızgın çölde pazarlanan kürke benzeyecektir.
İktisadın ve ahlâkın bozulmasını istemeyen bir lider, ülkede mutfak ve yatak odalarının kapısını örtülü tutmalıdır! Yani israftan ve ahlâki yozlaşmadan sakındırmalıdır!..
İktidarını güçlü ve uzun ömürlü kılmak isteyen bir lider, çevresini kompleksli ve menfaatçi kişilere iyi kapatmalıdır!..
Toplumunu kolaylıkla ve başarıyla yönetmek isteyen bir lider, toplumunun yolunu mutlaka ibadet ve ideale açmalıdır…
Dünyada iyi nam ile anılıp, ebedileşmek isteyen bir lider, icraatında adalete, nefsinde fakirliğe uymalı, şehvet ve şatafattan kaçmalıdır!..

3.Dünya savaşı dense de gerçekte, Hak ile Batıl arasında, Siyonizm (Deccalizm) ile Milli Güçler arasında büyük bir kapışmanın yaşanılması kaçınılmazdır!.. 7 Ekimde Aksa Tufanı ile artık savunmadan saldırıya geçen HAMAS siyonist düzenin oyununu başına çalmış!.. siyonist israili sakatlamanın yanında, başta batı ülkeleri vatandaşları olmak üzere siyonizm tehlikesini tüm dünyaya duyurmayı vicdanlarda ve protestolarla eyleme geçirmeyi başarmıştır!.. Maalesef ülkemizde ise Kahraman ordumuz dışında gerekli tedbirler alınmadığı gibi Diyanet gibi birçok kurumda arpalık gibi kullanılmakta ABD gibi siyonist sömürü ülkesine israf yatırımlar yapmaktaydı.. Milli Çözüm dışında da açık yüreklilikle siyonizmin ve işbirlikçilerinin oyunlarını zamanında deşifre eden sorunları doğru analiz edip çareler üreten hiçbir kurum kuruluş bulunmamaktaydı.. Bugüne kadar hep haklı çıkan Milli Çözüm yine haklı çıkacak.. şeytanın şaheseri sayılan siyonizm ve işbirlikçileri acı akıbetleri ile son bulacak!.. Aziz Erbakan Hocamızın Hazırladığı tüm insanlığın kurtuluşu ADİL DÜZEN, Milli Çözüm eliyle kurulacak ve yeryüzü huzur bulacaktı..
“Evet, Aziz Erbakan Hocamız, insanlığın ve özellikle Müslümanların en önemli ve öncelikli ihtiyacı olan ADİL DÜZEN VE YENİ BİR DÜNYA değişiminin fikri temellerini ve ilmi projelerini hazırladı… Milli Çözüm ise; bu kutlu plan ve programlara sahip çıkıp olgunlaştırma ve dünyadaki seçkin bilim ve devlet adamlarına ulaştırma amacına yoğunlaştı ve Allah’ın izniyle şuur konusunda önemli yollar alındı… Şimdi Filistin’de Hamas’ın başlattığı bu cesur ve onurlu cihat ise, dünyanın hayırlı yönde dönüşümünün ve Siyonist İsrail’in fiili çöküşünün başlangıcıydı…” [1]
“Hayır, aksine; doğrusu Biz Hakkı Bâtılın tepesine fırlatırız, O da onun beynini parçalayarak mahvedip bitirir. (Ardından) Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler, zalimler ve işbirlikçiler yıkılıp) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı; “sözünde durmaz, süper güçlerle başa çıkamaz” gibi zanlardan ve) nitelendirdiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]” Enbiya 18
[1]www.millicozum.com
Sn: Bülent Kırmacı Bey düşüncelerini açık yüreklilikle söylemesini takdir ediyorum. Özellikle “Atatürk bakış açısı bu ülkeyi kurtarır” sözü tam bağımsız bir Türkiye sevdasından olduğunu düşünüyorum. Fakat Atatürk gibi bir özgür ruhlu şahsiyetin sol ya da onun bir anlamda sağ (kapitalist) kalıplara sokulması ona dar geleceğini düşünüyorum.Atatürk bakış açısı bu günkü manada tam bağımsızlığı ifade ettiğinden; onun bu günkü manasının Milli, yerli, faizsiz ekonomi, sanayiye ve temel insan hakları ve özgürlükleri ile,İslam ülkeleriyle birlik olan ve onlara öncülük eden,Türk Cumhuriyetleri İle kalın bağ kuran bir düşüncede olacağı kesin kanaatimizdir. İşte bu bakış açısı milli şuur ve Atatürk gerçeğinin tam anlamıyla yerine konulmasıdır. Ayrıca Milli Görüş Milli Çözüm düşüncesidir.Ezen ezilen mücadelesi kısmen doğrudur .Fakat yıllardır islam ve İslam coğrafyası üzerindeki Siyonist ve Emperyalist planları doktrinleri yok mu sayacağız.Mesela;
Peygamberlerin mücadeleleri
Haçlı seferleri…
Haim Nahum planını…
Arz-ı Mevud gerçeği bunlardan bir kaçı.
Selamlarımla…
HAVUZ PROBLEMİ
Allah nasıl ki İblisin Adem’e secde etmemesine fırsat tanıyarak bu durumu kulları için bir imtihan süreci kıldıysa aynı şekilde şeytan süvarisi azgın siyonist yahudi takımının da bu denli azgınlaşıp sağa sola saldırmasına mühlet sunarak bu vesileyle gören gözler duyan kulaklar ve akleden beyinler için asırlardır süre gelen Milli Görüş ruhuna sahip tüm orduların zafere erişeceğini Kahraman Hamas Mücahitleri eliyle bir kez daha haykırılmasını, İsrail halkının bile isyan bayrağı açtığı bir anda bile “Dünya yansa yorganım yok içinde” mantığı ile hala en azından israille ticari anlaşmaları bitirebilme ferasetini gösteremeyen şu Akp hükümetinin ve dahi siyonizm işbirlikçisi tüm ülke liderlerinin basiretsizliklerinin gözler önüne serilmesini sağlamıştır. Büyük ihtimal diyanette bu hakikatin farkına varıp ;” bunca günahı anca yıkayıp paklar” düşüncesiyle Amerika’daki lüks havuzlu villaları satın almış olabilir.
Erdoğan ve Atatürk
Biri öldü, diğeri yaşıyor. Tarihin seyrinde ikisi arasındaki eksiler ve artılar nedir diye soranlar var. Yani Atatürk ne birilerinin dediği gibi dinsiz, nede çok dindar biri gibi görünmüyor. Erdoğan da aynı şekilde görüntüsü Müslüman ama yaşam olarak ve uyguladıklarıyla dindar tavırları ile uyuşmayan bir yapısı var. Her İkiside doğru yapılanların yanında hatalı yanlış adımlarda atmışlar. Ama bugün toplum olarak Atatürk denilince farklı, Erdoğan denilince farklı bir bakış açısı var. Erdoğan müslüman dünya lideri olarak yansıtılırken ki gerçek böyle değil, Atatürk daha çok din üzerinden sert eleştirilere muhatap kalıyor. Atatürkü savunan kitaplardada, eleştiren yayın organlarındada tarihsel belgelerin doğruluğu tartışılır. Yani gerçek hala sır perdesi. Atatürk denilince, iki Atatürkten söz edilir. Biri savaşta ölen gerçek Atatürk ki onun için olumlu konuşulur, diğeri ise sonradan ona benzeyen ve yahudilerin kontrolünde olan Atatürk. Tarihin kirli sayfaları ya aydınlanır herşey şeffaf olarak ortaya çıkar, yada bu bilgi kirlilikleri süreç devam eder.
De ki: “(Artık) Hakk geldi, bâtıl zail oldu. Hiç şüphesiz bâtıl sürekli yok olucudur. (Çünkü Hakk gelince bâtıl batacak, Güneş doğunca karanlık kaybolacaktır.)” İsra 81
Adil düzen güneşi doğmak üzere biiznillah
Gerçekten hayret etmemek elde değil. Hangi savaşta ölmüş Atatürk? Kurgular, kendimize göre teviller ve nihayetinde bir menzile varmayan fikirlerle, acaba nereye gidiyoruz?! Bu yazıdan bağımsız bir yorum yazmanın yanında ne gerçeklikle ne de içinde bulunduğumuz dönemi okumayla ilgili isabet noktası bulmaktan uzak bir çok ifade var yorumunuzda. Ancak dip toplamda karanlık bir dehlizden başkası yok. Lütfen, önce bu döneme ait sağlam bir zemine, akabinde ülkemizin kuruluş dönemine ait ciddi çalışmalara girin. Bu kadar hassas dönemde, bu kadar yüzeysel ifadelerle kanaat belirtme çabaları kusura bakmayın ama çay sohbetlerini işgal etmekten öte bir netice sağlayamaz.
Son not: Atatürk dönemini yaşamamış olsak da AKP dönemini hepimiz birlikte yaşadık. Ekonomi çökmüş, ahlak çökmüş, Uluslararası itibar yerin dibine girmiş, bürokrasi birbirinin peşine düşmüş gibi türlü aksiyonlar içinde, yeni atanan bakan bir öncekinin suç dosyalarını temizlemeyi icraat yapmış, adalet sistemi çarpıklaşmış, madalyalı bop eş başkanımız icraatlarını durmaksızın sürdürmüş, vs, vs… Yani bunları görüp, bunları konuşmak varken hedefsiz ok gibi beyanatların kime ne faydası var diye düşünmek lazım. Düşünüp de yine devam ediliyorsa o zaman bu ifadelerin sahiplerinin derdi üzerine düşünmek lazım…
Aziz Erbakan Hocamız, AKP yöneticileri için
“Bu AKP, bir at yarışı spikerinden farksızdır. Bunlar hükumet değil at yarışı spikeridir fakat ne yazık ki kendilerinin hükümet olduğunu sadece zannediyorlar. Atın üzerinde kendileri yok. Yaptıkları şey at yarışı spikerinin yaptığıdır.” buyurmuşlardı. Hayret ki hayret… Akp’yi kuran kadroların çoğu yine yakın arkadaşları tarafından tasfiye edilmiş olsa da Erbakan Hocamızın bu ifadesinin üzerinden yıllar geçse de o ki zihniyet aynı… Hocamızın sözü de hala geçerli… Evet, Sayın Dışişleri Bakanımız H. Fidan bey 3. Dünya savaşının başlayabileceğini ifade buyurmuşlardı.
Sayın Bakanım,
O konu üzerinde konuşulalı çok oldu. Sizin göreviniz bize bilgi sunmak değil. Dünyanın başına bela olan şu İsrail belasından kurtuluş yollarını aramak, Ulusal ve Uluslararası tedbirler almak, Siyonist çetenin etkisini ortadan kaldıracak D-8 gibi organizasyonların peşine düşmektir. Yoksa bu şeytani düzenin ifsat etmek, yıkmak, kan dökmek dışında bir amacı olmadığını bilmeyen yok.
HAMAS; Erbakan’ın “Hayat, iman ve cihaddır!..” davasının devamı ve onurlu sevdasının mirasıydı. Çünkü Aziz Hocamızın Hamas’ın oluşumunda çok önemli ve öncü rolü vardı…
HAMAS; çağdaş Ebabillerin, Siyonist ve Deccalist Şeytanilerin Fillerine, uçak, gemi ve tank filolarına diz çöktürüp etkisiz bırakmasıydı…
Yani Gazze; Şanlı Bedir’in süregelen kutlu bir halkası ve Mekke Fethi’nin küresel hâkimiyete dönüşmesinin son aşamasıydı…
Aslında Kassam Tugayları, İsrail’i sakat bırakmıştı!
Siyonist çetenin tüm dünyada yürüttüğü, Ülkemizde ise Akp eliyle gerçekleştirilen küresel ifsat projeleri birer cümle ile en güzel şekilde özetlenmiş, ifşa edilmiş.
“
− Türkiye’yi “Küresel Kutuplu Tek Dünya Devleti’ne” hazırlamak.
− Yüksek enflasyonla halkı daha da fakirleştirip etkisiz bırakmak.
− Yeşil dönüşüm kapsamında üretim, tarım ve hayvancılığı bitirip Türkiye’yi dışa bağımlı kılmak.
− Türkiye’yi dış finans lobilerine daha fazla borçlandırmak.
− Halkı, bankalara borçlu ve bağımlı halde tutmak.
− Nakitsiz toplumu inşa etmek ve sosyal kredi (vatandaşlık puanı) tam kölelik sistemini kurmak.
− “Karbon ayak izi sömürü sisteminin” temellerini atmak.
− Türkiye’yi kendi vatandaşına yaşanmaz, ama yabancılara cazip konuma taşımak. Demografik yapıyı değiştirecek finansal adımları hızlandırmak.
− Çiftçiyi tarlalarından el çektirip, endüstriyel tarım adı altında, tarımsal faaliyetleri küresel şirketlerin emrine sunmak.
− Et fiyatlarını yükselterek et tüketimini azaltmak, sonrasında hayvancılığı bitirip yapay (sahte) ete pazar oluşturmak.
− Küçük ve orta ölçekli işletmeleri, yüksek maliyetler karşısında iş göremez hale getirip kepenk kapattırmak.
− Büyük ölçekli fabrikalara, yurt dışından ucuz işçi getirerek kendi vatandaşını işsiz ve aç bırakmak.
− “Kentsel dönüşüm ve rezerv alan” adı altında, kendi vatandaşının malına el koymak ve yabancı yatırımcılara (işgalcilere) yeni yatırım alanları açmak.
− Tüm finans sistemini, TEK DÜNYA DEVLETİ’nin (Siyonizm’in) kontrolüne sokmak.
− İklim değişikliği bahanesi ile yeni vergi alanları açıp, milleti daha fazla sömürüp susturmak. Evet Erdoğan iktidarı, Erbakan Hocamızın sıklıkla vurguladığı; Siyonist Haim Nahum’un Türkiye’yi batırma programını uygulamaktaydı.
“
Ancak, bir kez daha uyarıyoruz; Siyonizm merkezli “Küresel Tek Dünya Devleti” fanteziniz asla amacına ulaşamayacaktır.
İktidarını güçlü ve uzun ömürlü kılmak isteyen bir lider, çevresini kompleksli ve menfaatçi kişilere iyi kapatmalıdır!..
Cenab-ı Hakkın vadettiği günler yaklaşırken imtihan da en yoğun şekilde devam etmekteydi.
HAMAS mücahitleri sabır, savaş ve İnşallah pek yakında da nihai zafere erişeceklerdir.
Kimi şehit, kimi gazi, kimileri de onların yakınları olma şerefine erdi.
Kahramanlar günümüzde dünya imtihanının ölçütü oldu.
Sözde delikanlılar, kabadayılar Gazze’li çocuk, kadın yiğitleri tanıyınca kendilerinden utanır oldu.
İslam alemi HAMAS’lı mücahitlerin ve Filistin halkının imanı karşısında kendi ayarlarını görebildi.
İşbirlikçilerinin Maskeleri düştü.
“İmanın imkana galip geleceği” tekraren yaşanmış oldu.
Diğer yandan;
– Siyonistler birbirlerine düştü
– Siyonist Şeytan en büyük yarayı da almış oldu.
– Siyonizmin son 300 yıllık yıkılmaz denen Dünya hakimiyetini kaybedeceğine artık çoğunluk inanmaya başladı.
REÇETE:
“Dünyada iyi nam ile anılıp, ebedileşmek isteyen bir lider, icraatında adalete, nefsinde fakirliğe uymalı, şehvet ve şatafattan kaçmalıdır!..”
Çünkü bunun tersi Firavunlaşmak ve Siyonist emperyalistlere köle olmaktır. İşte dindar iktidarların hali hazırdaki durumu bundan ibarettir.
Bu nedenle Firavunların şatafatlı, despot hayatları ebedi lanete sürüklerken;
yukarıdaki uyarı Milli Çözüm iktidarının ve Milli Çözüm ehlinin de bundan sonra kalp üzerindeki cebine koyacağı en büyük hikmet öğütlerinden bir emir ve kurtuluş reçetesidir.
Ancak, bir kez daha uyarıyoruz; Siyonizm merkezli “Küresel Tek Dünya Devleti” fanteziniz asla amacına ulaşamayacaktır.
Yaptığınız anlaşmaların ve kirli planların Anayasa’ya aykırı olduğunu bildiğiniz için “Yeni Anayasa” çığırtkanlığı yaparak anayasayı değiştirmek suretiyle bu suçların üstünü örteceğinizi zannedenler de yanılmaktadır. Çünkü Anayasa’yı değiştirmeyi başaramayacaksınız. Bu suçların üstünü örtmeye çalışsanız da tutturamayacaksınız!
Çünkü, sizin bir planınız varsa, Allah’ın da bir planı vardır!..
Evet Erdoğan iktidarı, Erbakan Hocamızın sıklıkla vurguladığı; Siyonist Haim Nahum’un Türkiye’yi batırma programını uygulamaktaydı.
Ancak, bir kez daha uyarıyoruz; Siyonizm merkezli “Küresel Tek Dünya Devleti” fanteziniz asla amacına ulaşamayacaktır.
PKK’yı kollayan, NATO’ya alınır mı
Kur’an yakan İSVEÇ’e, ruhsat veren Kahraman!..
İsrail’le anlaşıp, hiç mü’min kalınır mı
Bizi bıçaklayana, masat1 veren Kahraman!..
Allah’tan korkmayanın, kuldan utanmasına
Makam için Siyona, şaştım katlanmasına
ABD’den MB’ye, başkan atanmasına
Razı olan şahıstır, fırsat veren Kahraman!..
Dişi bir “Kemal Derviş”, Hafize Gaye Erkan
Hâlâ reis rol yapar, ihtiyar kurtlu Tarka
nHidayeti kararmış, ne haysiyet ne furkan2
En kahpe düşmanlara, pusat veren Kahraman!..
Yirmi yıl boyun büktü, AB’nin kuyruğunda
Yakını kurmayları, ABD uyruğunda
Normalleşme imzalar, İsrail buyruğunda
Siyaset Siyonizm’e, maksat eden Kahraman!..
Masonlara hürmetkâr, vatandaşa şahindir
Kime dünya lideri, bizce basit haindir
Erbakan’dan ayrıldı, başı haham kâhindir
Tarlamızdan gâvura, hasat veren Kahraman!..
Faiz dolar katlandı, ya hu hani “NASS”3 vardı
Tek hüneri istismar, şahsi ihtiras vardı
İbni Sebe’den nifak, bunlara miras kaldı
Ülkem maddi manevi, ifsat eden Kahraman!..
Bütün milli varlıklar, stratejik kurumlar
Yabancıya satıldı, nerye varır durumlar
Günbegün azıtarak, artar bütün sorunlar
Vatan topraklarını, yap-sat veren Kahraman!..
Ülke ekonomisi, borç paraya bağlandı
Aile çatırdıyor, ne yürekler dağlandı
Eşcinsellik bir hakmış, kanuni zırh sağlandı
Her tür ahlâksızlığa, vasat4 veren Kahraman!..
Milli Çözüm dışında, kim ciddi başkaldırır
Bazı muhalif manyak, “dindar” diye saldırır
Böylece AKP’ye, iktidar kazandırır
İnternette Şeytana, rasat5 veren Kahraman!..
1- Masat: Bıçak ve satırları bileyip keskinleştirme aleti.
2- Furkan: Dostu düşmandan, doğruyu yanlıştan ayırma yeteneği.
3- NASS: Ayet ve hadis hükümleri.
4- Vasat: Ortam.
5- Rasat: Herkesin gözlenip izlenmesi.
Evet Erdoğan iktidarı, Erbakan Hocamızın sıklıkla vurguladığı; Siyonist Haim Nahum’un Türkiye ’yi batırma programını uygulamaktaydı.
Ancak, bir kez daha uyarıyoruz; Siyonizm merkezli “Küresel Tek Dünya Devleti” fanteziniz asla amacına ulaşamayacaktır.
Yaptığınız anlaşmaların ve kirli planların Anayasa’ya aykırı olduğunu bildiğiniz için “Yeni Anayasa” çığırtkanlığı yaparak anayasayı değiştirmek suretiyle bu suçların üstünü örteceğinizi zannedenler de yanılmaktadır. Çünkü Anayasa’yı değiştirmeyi başaramayacaksınız. Bu suçların üstünü örtmeye çalışsanız da tutturamayacaksınız!
Çünkü, sizin bir planınız varsa, Allah’ın da bir planı vardır!..
&&&&&&&&
Devran Milli Çözüm’ündür!
Çatlasanız da, patlasanız da, kin ve hasedinizden kıvranıp dursanız da… Beklenen ve müjdelenen zafer ve şeref MİLLİ ÇÖZÜM’e ait olacaktır!.. İşte bizzat Aziz Erbakan Hocamızın o tarihi ve talihli hatırlatmaları:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki; TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof.Dr. Necmettin ERBAKAN
Hak ile Batıl’ın büyük hesaplaşması yaşanmaktadır!
İman küfre galip gelecek, tarihi ve talihli başarılar elde edilecektir.
Gazze Destanı ve HAMAS cihadı; Siyonizm’i, Emperyalizmi ve İşbirlikçi Hainliği bütün aleme gösterdiği gibi… Milli Görüşü ve Milli Çözüm’ü de bütün aleme göstermiştir.
Gazze Destanı ve HAMAS cihadı, Siyonist ve Emperyalist zalimlerin iktidarlarına yönelip, zalimlere ve hainlere ufku kaplayan bir kara bulut gibi görünmeye başlayınca!
Gazze Tufanı ile Siyonizm’in ve emperyalizmin yerle bir edileceğini göremeyen Siyonist ve Emperyalist zalimler boşuna sevindiler! Siyonizm’in ve Emperyalizmin dünya hakimiyeti için bir fırsat zannettiler… başlarına gelecek acı ve alçaltıcı felaketlerden habersizce.
Zaferi ve izzeti; İslami cihatta değil, Siyonist ve Emperyalist zalim güçlere yaranmakta arayan işbirlikçi hainler de Siyonistlere ve Emperyalistlere güvenip boş umutlara ve kuruntulara kapıldılar… başlarına gelecek acı ve alçaltıcı akıbetlerden habersizce.
Ey Siyonist ve Emperyalist zalimler! Ey İşbirlikçi hainler!
Boşuna sevinmeyin!
AKSA TUFANI, Siyonistler, Emperyalistler ve İşbirlikçi Hainler için, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.
Zafer ve bereket sandığınız halde; onda zalimler için acı bir azap ve yıkım bulunmaktadır, sizleri helak edecektir!
Toplumunu kolaylıkla ve başarıyla yönetmek isteyen bir lider, toplumunun yolunu mutlaka ibadet ve ideale açmalıdır…
Ne güzel bir cümle ve ne güzel bir tarz bilhassa gençlerimizi Hatta Tüm toplumu abid,Arif bir kul yapmanın Bir liderin vazifesi olduğunu ne güzel anlatıyor
3.Dünya Savaşının kitabını beş yıl önce Sayın Osman Pamukoğlu yazmış, tezleri özellikle yabancı basında büyük ilgi uyandırmıştı…
Bu gün ulus-devletler tehdit, her coğrafyadaki yoksul halklar tehlike altındadır.
Bu savaş, haç ile hilalin değil, ezenlerle ezilenlerin savaşıdır.
Ancak ve ancak Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ilkeleri ve öğretisine sarılarak, devletimizi ve halkımızı koruyabiliriz.
Elbette tüm dünyada her kesimden dayanışma olanağını aramak için insanlığın vicdanını ayağa kaldırmak gereklidir.
İnsancıl sol bir Dünya kurulursa, her şey insan için olursa; Yaradan da bundan razı olur.
Her bir cümlesi manifesto niteliğinde olan, Siyonizmin olanca askeri ve ekonomik gücüne rağmen, bir avuç inançlı Hamas kahramanı karşısında nasıl yenilgiye uğradığını, din istismarcısı iktidarın, Filistinden yana görünüp nasıl İsrail’e ve siyonizme uşaklık yaptığını, net ve anlaşılır şekilde ortaya koyan bir yazı. Milli Çözüme ve Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza şükranlarımızı sunuyoruz.
İnanıyoruz ki; Hak gelecek, batıl zail olacak. Fil ordularına sahip Ebrehe misali, Siyonizm de bir paçavra gibi, inançlı erler eliyle, ebabiller misali tarumar edilecektir.
Bu şeref ise; siyonizmi tanıyan, tanıtan, kirli emellerine karşı tedbirler hazırlayan, Milli devlet adamı Aziz Erbakan Hocamız tarafından hazırlanan, Milli Çözüm ve Üstad Ahmet AKGÜL Hocamız tarafından sahip çıkılıp olgunlaştırılan Adil Düzen projelerinin, teknolojik üstünlüklü stratejik silahlarla ırkçı emperyalizmin dize getirilip hakim kılınmasıyla sadıkların olacaktır.
Gazze destanı ve HAMAS cihadı; Kur’an’a bağlılığın açık bir kerameti, Efendimiz Aleyhisselam’ın devam edegelen mucizesi ve örnek alınan Ashab-ı Kiram’ın teslimiyet ve takvasının bir bereketi sayılmalıydı…
Evet HAMAS; Hz. Davud’un, kâfir Calut’ların yerinde bugün Siyonist ve Emperyalist zalimleri devirip şaşkına çeviren sapan taşlarıydı!..
HAMAS; Hz. Yusuf’un, kutlu, mutlu ve umutlu rü’yası ve Hz. Yakub’un duasıydı.
HAMAS; Hz. İbrahim’in, putları ve tağutları parçalayan baltası ve Hz. İsmail’in kurbanlık sabrı ve teslimiyet sebatıydı.
HAMAS; Hz. Musa’nın, çağdaş Firavunları dize getiren asâsı ve Hz. İsa’nın nusret ve bereket sofrasıydı.
HAMAS; Fahr-i Kâinat Hz. Muhammed Mustafa’nın bütün insanlığa yeni kurtuluş çağrısı ve zafer mesajıydı…
HAMAS; Erbakan’ın “Hayat, iman ve cihaddır!..” davasının devamı ve onurlu sevdasının mirasıydı. Çünkü Aziz Hocamızın Hamas’ın oluşumunda çok önemli ve öncü rolü vardı…
HAMAS; çağdaş Ebabillerin, Siyonist ve Deccalist Şeytanilerin Fillerine, uçak, gemi ve tank filolarına diz çöktürüp etkisiz bırakmasıydı…
Yani Gazze; Şanlı Bedir’in süregelen kutlu bir halkası ve Mekke Fethi’nin küresel hâkimiyete dönüşmesinin son aşamasıydı…