ALASKA’DA TRUMP-PUTİN BULUŞMASI
VE
SN. ERDOĞAN’IN FİLİSTİN EDEBİYATININ İFLASI
Rusya-Ukrayna Savaşı 24 Şubat 2022 tarihinde Putin’in “Ukrayna’nın askerden ve Nazizm’den arındırılması” amacıyla, özel bir askeri operasyon ilan etmesiyle başlamış ve sonraki süreçlerde Ukrayna’nın beşte birine yakın kısmını işgal altına almıştı. Yıllar süren bu savaşta her iki taraftan asker ve sivil kayıpları yüz binlere ulaşmış, nice şehirler ve merkezler harabeye çevrilmiş durumdaydı. Aslında 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakıyla başlayan bu savaşın perde arkasında Siyonist Yahudi Sermayesinin “Dünya hâkimiyetini pekiştirme hayali” yatmaktaydı.
Putin’in bahaneleri, 2. Dünya Savaşı’nda Amerika’nın Japonya’ya 2 atom bombası atması faciasına yol açan, dönemin Başbakanı Suzuki’nin, yanlış tercümeye müsait “Mokusatsu!” yanıtını hatırlatmıştı. ABD, Rusya ve İngiltere liderlerinin “Teslim olun!” çağrısına Japonya Başbakanı’nın “Mokusatsu!” yanıtı:
a) “Düşünüp taşınıp olumlu kararımızı açıklayacağız!” yanında,
b) “Elinizden geleni geri koymayın!.. Sizi ciddiye almamaktayız!..” anlamına da kullanılmaktaydı. Bu tercüme hatası, Japonya’ya saldırmaya gerekçe yapılmış, atom bombası atıldığı anda ve sonrasında 1 milyon kişi hayattan koparılmış ve Japonya teslime mecbur bırakılmıştı.
Alaska Buluşmasının Perde Arkası!
16 Ağustos 2025 tarihinde, ABD’nin Rusya’dan satın aldığı Alaska Bölgesinde, Putin ile Trump, güya “Ukrayna Barışı” için buluşmuşlardı. Oysa bu olayın perde arkası çok daha başkaydı.
Trump; ABD’yi malûm ve mel’un Siyonist sermayenin ve küresel çetenin tahakkümünden kurtarma arayışındaydı ve bu mücadelede Putin Rusyası’nı yanına alma arzusundaydı. Hatta Rusya’yı giderek güçlenen ÇİN saldırısıyla korkutmaya çalışmaktaydı.
Putin de; AB’yi ve Çin’i avucuna alan bu Siyonist sermaye hegemonyasına karşı, Trump’la iş birliğine hazırdı ve razıydı.
İngiltere ise; bütün AB ülkelerini de arkasına alarak, ABD-Rusya gizli ittifakını bozma çabasındaydı. Zaten bu savaşta Ukrayna’yı destekleyip Rusya’yı kösteklemek, Siyonist Yahudi güdümündeki İngiltere’nin planıydı. Siyonist Lobiler şimdi, Rusya-Ukrayna Savaşı’nı başlattıklarına pişman olmuşlardı.
İngiltere; eski sömürgesi Hindistan, Çin ve Japonya’yı da Rusya ve ABD’ye karşı kışkırtmaktaydı. Hatta Zelenski, Trump’la görüşmek üzere Washington’a giderken; İtalya, Fransa, Hollanda ve Almanya liderlerini de Amerika’ya gitmeye ikna edenin İngiltere olduğu ortaya çıkmıştı.
Putin’in: “Donetsk’i bize verirlerse işgal ettiğimiz diğer toprakları Ukrayna’ya bırakırız!” çıkışları İngiltere’nin oyunlarını bozmak amaçlıydı. Bu arada Siyonist timsahın alt ve üst çenesi gibi davranan Rusya ve Amerika’nın 1. ve 2. Dünya Savaşlarında hep aynı safta olduklarını da unutmamalıydı.
Trump-Putin Zirvesinin Sancıları ve Sonuçları!
1867’de Rusya’nın ABD’ye sattığı Alaska’da Donald Trump ve Vladimir Putin’in buluşmaları enteresandı. Sadece Ukrayna’nın değil, küresel güç dengelerinin de geleceğini şekillendirecek bu zirveden, her şeyden önce Vladimir Putin kazançlı çıkmıştı. 2022 işgalinden bu yana Batı’nın diplomatik karantinasına aldığı Rus lider, bu hamleyle kendini yeniden kanıtlamıştı. Kremlin’e yakın kaynaklara göre Putin, “izole edilmiş lider” imajını tek bir görüşmeyle parçalamıştı.
“Emlak kralı” Donald Trump, Siyonist Lobilere rağmen Başkanlık koltuğuna taşındığı ilk günden beri karmaşık jeopolitik sorunlara; basit, işlemsel çözümler sunmaktaydı. Alaska’da masaya koyduğu plan da bu felsefenin bir ürünüydü: “Barışa Karşı Toprak” yani Rusya barışa yanaşacak, Ukrayna toprak tavizinde bulunacaktı.
Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisinin sızdırdığı iddia edilen bilgilere göre, Alaska’daki anlaşmanın ana hatları şok edici derecede açıktı!
1- Rusya’nın aldığı toprakların resmen tanınması: Ukrayna’nın Herson, Luhansk, Zaporijya ve Donetsk bölgeleri ile 2014’te ilhak edilen Kırım, resmi olarak Rusya Federasyonu toprağı kabul edilecekti.
2- Tarafsızlık dayatması: Ukrayna, NATO’nun esnek hedefini anayasal olarak terk edecek ve kalıcı bir askeri garanti çözümleri benimsemeyecekti.
3- Ukrayna silahsızlanmaya razı olacaktı! Batı’nın Ukrayna’ya yaptığı tüm silah sevkiyatı kesilecek ve Ukrayna ordusunun belirli bir kapasitenin üzerine çıkmamasına garanti verilecekti.
Trump’a göre bu, “daha fazla kan dökülmesini önleyecek acı ama uygulanabilir bir reçete” olacaktı. Ancak eleştirmenler, bunun 1938’de Hitler’i yumuşatmak için Çekoslovakya’yı feda eden Münih Tahsisi’nin modern bir versiyonu olduğunu savunmaktaydı.
Alaska’daki bu alışverişin yankıları, Ukrayna’nın sıcak cephe hatlarında öfkeyle karşılanmıştı. Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, önce yaptığı sert çıkışı, zirveyi “Ukrayna’nın arkasından yapılan ahlâksız bir satış” olarak tanıtsa da, Avrupalı ağabeyleriyle gittiği Amerika’da “Güzel bir harita!” demeye başlamıştı.
Avrupa Birliği ise; zirveyi derin bir endişe ve dışlanmışlık hissiyle izleyip bakmıştı. Brüksel’de yapılan acil toplantının ardından 26 AB üyesi, “Ukrayna olmadan, Ukrayna için bir çözüm olamaz” diyerek ortak bir deklarasyon yayımlamıştı. Avrupa’nın en büyük korkusu, Trump’ın, kıtasının güvenlik mimarisini hiçe sayarak Avrupa’yı bir oldubittiye mecbur bırakmasıydı. Ancak bu gelişmelerin ardından, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın çatlak sesi yankılanmıştı. Orban, “Süreç gerçekçi kullanıldı. Ukrayna bu savaşı kaybetti, Rusya kazandı. Avrupalılar silah pompalamayı kesseydi, bu savaş çoktan bitmiş olacaktı!” diyerek Trump’ın tezlerine açık destek çıkmıştı. Hatırlayın bu Orban, UCM’nin tutuklama kararı verdiği Kuduz Netanyahu’yu ülkesine çağırıp ağırlamıştı. Üstelik Orban, Sn. Erdoğan’ın da samimi dostları arasındaydı!?.
Zirve yerinin Alaska olarak seçilmesi, Putin için ustaca bir psikolojik hamle sayılmıştı. Burası, Çar II. Aleksandr’ın “işe yaramaz bir buz kutusu” diyerek ABD’ye sattığı, ancak sonradan altın ve petrol zengini olduğu anlaşılan topraklardı. Rus milliyetçileri için Alaska’nın satışı, bugün bir “tarihi hata” ve “ulusal küçülme” olarak anılmaktaydı. Putin ise, tam da bu topraklarda Ukrayna’dan toprak kazandığı bir anlaşmayı müzakere ederek, dünya çapında ve kendi halkına şu mesajı aktarmıştı: “Bizim için kaybedilen kutsal değil, değişkendir. Dün kaybettiğimizi, bugün geri alabiliriz.”
Zirvenin ardından Trump’ın “Bu bir başlangıçtı. Detayları ikinci bir zirvede elde edebileceğiz” demesi, bu tehlikeli oyunun devam edeceğinin bir kanıtıydı. Dünya, Alaska’da çizilen bu yeni haritayı kabule yanaşacak mıydı; yoksa bu zirve, daha büyük ve öngörülemez bir fırtınanın sadece başlangıcı mıydı? Yanıt, gelecek yılın ve ayların sisleri arasında saklıydı.[1]
İsrail’in Kıbrıs’ı sessiz istilası: MOSSAD, Rum polislerini eğitmeye başlamıştı!
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi son dönemlerde Ada’da artan İsrail nüfusuna ve Siyonist-Emperyalist nüfuzuna karşı rahatsız olurken, MOSSAD’ın ise Rum polislerine eğitim vermeye başladığı ortaya çıkmıştı.
MOSSAD’ın “terörle mücadele” adı altında Rum polislerine eğitim vermesi aslında Türkiye’ye yönelik bir düşmanlıktı, ama Cumhur İttifakı tam bir aymazlık uykusundaydı. Güney Kıbrıs’ta artan Yahudi nüfusu aylardır gündemde yerini alırken Rum Yönetimi son dönemlerde Siyonist İsrail Devleti’nin “Güney Kıbrıs’ı arka bahçeleri” gibi kullandığı eleştirileri karşısında şaşkındı.
Güney Kıbrıs’a Siyonist Akını
Özetle, Türk düşmanlığı ile beslenen Rum yönetimi, İsrail’in Kıbrıs’ın tamamını kontrolüne alma planlarıyla uğraşmaktaydı. İsrail ve İran arasında başlayan ve Amerika’nın devreye girmesiyle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından 12 günlük savaş sonrasında; birçok İsrailli, savaştan kaçmak için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne bağlı Larnaka ve Limasol kentlerindeki limanlara akın ederek yeni yerleşim yerleri kurmaya başlamışlardı.
Kıbrıs; Siyonistlerin Yatırımlarıyla “Küçük İsrail” Olmaya Başlamıştı
Resmiyette 15 bin, gerçekte toplam 50 binden fazla Yahudi’nin yerleştiği iki kentte Siyonistlere ait okullar, Sinagoglar, STK’lar, kafe ve restoranlar açmaya çalışmaktalardı. Jerusalem Post gazetesine açıklamada bulunan Hahambaşı Arie Zeev Raskin, Rum yönetiminde 2003 yılında 70 Yahudi ailesinin yaşadığını ancak günümüzde bu sayının 15 bini bulduğunu açıklamıştı. Bölgede temelleri atılan “Siyonist lisesinin” şubat ayında tamamlanması ve faaliyete geçmesi beklenirken 1500 Yahudi gencinin din eğitimi alacağı anlaşılmıştı.
Haziran 2025’te Haaretz gazetesinin analizinde; “Rum yönetiminde MOSSAD’ın faal olduğunu” vurgulamış, İngiltere’de yayın yapan bir gazete ise; Rum yönetiminde giderek yayılan Yahudilerin tıp, emlak, teknoloji alanında giderek artan yatırımlarını ele alarak Rum halkının rahatsızlığını gündeme taşımıştı.
Daha da kötüsü, aynı Siyonist işgal planları ve İsrail’in özel yöntemlerle toprak alımları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) de yoğunlaşmıştı. Bazı duyarlı medyanın ve tutarlı bir kısım aydınların bu konudaki uyarılarına ise Erdoğan iktidarı ve Cumhur İttifakı, maalesef kulaklarını tıkamışlardı. Hatta Milli Çözüm Dergimizin, belgeleriyle ve bilirkişileri ile birlikte gündeme taşıdığı “Siyonistlerin Kuzey Kıbrıs Talanı” yayınları iktidar yandaşlarını telaşlandırmış ve bizi susturmaya yönelik tedbirlere başvurmuşlardı.
İsrail’den Güney Kıbrıs’a Gözdağı!
Rum ana muhalefet partisi Komünist AKEL sözcüsü Stefanos Stefanu, “Siyonist okul açıyorlar, sinagogları açıyorlar, bahçe duvarları yüksek çok sayıda özel konut alıyorlar. Mahalleler kuruyorlar. İsrail Kıbrıs’ı arka bahçesi yapıyor. Bir gün bakacağız ve bize ait yer kalmamış, uydu devleti olmuşuz. Hükümet önlem almalı” çağrısı yapmıştı. AKEL’den yapılan açıklama İsrail hükümetini kızdırırken İsrail’in Rum yönetimindeki Büyükelçisi Oren Anolik, “Rum yönetiminin muhalefet kanadında Yahudi düşmanlığı başladığını” hatırlatmıştı.
MOSSAD, Rum Polislere Eğitim Vermeye Başlamıştı!
Türkiye’yi Akdeniz’de saf dışı bırakmak isteyerek Yunanistan’la birlik olup İsrail’le çeşitli anlaşmalara imza atan Rum Yönetimi, şimdi ülkesindeki Yahudi akınına karşı yalnız ve yardımsız kalmış durumdaydı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile el sıkışarak basına fotoğraf vermeyi ihmal etmeyen Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis, İsrail ile çeşitli askeri ve ekonomik anlaşmalara imza atmış, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hava sahasını ve limanlarını; İsrail’e ait savaş uçaklarına ve gemilerine açmıştı. İsrail gizli servisi MOSSAD’ın ise tüm bunları fırsat bilerek “terörle mücadele” kapsamında Rum polislerine eğitim vermeye başladığı yazılıp konuşulmaktaydı.
Bütün bu talihsiz girişim ve gelişmelerin aslında Türkiye’yi kuşatmak, Akdeniz’deki kolumuzu-kanadımızı kırmak amaçlı yapıldığı açıktı. 1974 Şanlı Kıbrıs Harekâtı’nda en önemli aktör olan Erbakan Hoca’nın Kıbrıs duyarlılığının asıl amacı şimdi ortaya çıkmıştı. Ama Erbakan’ın devamı rolüyle iktidara taşınan Erdoğan, böylesine ciddi ve yakın tehditlerle uğraşmak yerine, Cumhurbaşkanlığı makamında bir dönem daha kalmak için çırpınmaktaydı!?
Filistin; İktidarın Davası ve Duyarlılığı Değil, İstismar Edebiyatıydı!
“Bu arada, hatırlayınız; Ankara’da ‘Köklü Değişim Dergisi’nin organizasyonuyla gerçekleştirilen “AKP Genel Merkezi’nden Külliye’ye yapılacak yürüyüşe” izin çıkmamıştı. Yürüyüşe gelmek isteyen Filistin destekçilerine çeşitli zorluklar çıkarılmıştı. Yine de Filistin dostları, tam istendiği gibi olmasa da bu yürüyüşü yapmışlardı. Tabii ki, Filistin dostlarının karşısına bir “muhatap” çıkmamıştı. Ama yine de onlar sözlerini muhatabına ulaştırmaya çalışmıştı. Aslında daha öncesinde de sözü muhatabına söyleyen/söylemek isteyen kardeşlerimiz çıkmıştı. Ne var ki İktidarın duyarsızlığını ve istismar edebiyatını kınayanlar “Siyonist ağzıyla konuşmakla” itham edilmişler; derdest edilip tutuklanmışlardı. Yine, Hakan Fidan da dahil olmak üzere, pek çok Bakan’ın yüzüne de Türkiye’nin İsrail politikasını eleştiren kardeşlerimiz çıkmıştı, bunlar ya umursanmadılar ya da gözaltına alınmışlardı. İktidarın bu ve benzeri müdahaleleri karşısında pek çok kişi “hayal kırıklığını” artık saklamıyorlardı.
Peki, iktidar niye böyle davranıyordu? Herkesin kendisinden çok şeyler beklediği Cumhurbaşkanı neden kamuoyunun taleplerine cevap vermiyordu? İktidar neden Filistin dostlarını muhatap almıyordu? İnsanlar neden “hayal kırıklığı” yaşıyordu? Hayallerimizde mi bir sorun vardı, yoksa hakkında hayal kurduklarımızda mı yanılmıştık?” soruları hâlâ yanıtsızdı!..
Sn. Erdoğan, İslam Dünyasının Umutlarını Boşa Çıkarmıştı!
“GAZZE ABLUKASINI KALDIRIN!” Çağrısı[2]
Bismillahirrahmanirrahim
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu,
Gazze’nin art arda ikinci yıldır topyekûn imhaya çalışıldığı, halkının karadan, denizden ve havadan kuşatıldığı, açlığın beşinci evresine ulaştığı, okulların, kampların ve hastanelerin bombalandığı bir dönemde; dünya, ya sessiz kalmakta, ya da bu suça ortak olmaktadır.
Gazze ise her gün feryat edip: “Yok mu yardım eden?” diye çırpınmaktadır!
Artık açıkça görülüyor ki, bireysel çıkışlar veya sözlü kınamalar ne suçluları durdurabiliyor ne de kuşatmayı kırabiliyor. Bugün Gazze halkının en çok ihtiyaç duyduğu şey; kararlı, hedefi net, uluslararası boyutta, kolektif ve etkili bir harekettir, caydırıcı bir müdahaledir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Türkiye bugün İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi Başkanlığı görevini üstlenmiş durumdadır. Bu görev, Türkiye’ye sadece bölgenin kilit ülkelerinden biri olmasından değil, aynı zamanda dünyanın en geniş katılımlı İslami kuruluşunda resmi bir liderlik konumunda bulunmasından dolayı iki kat sorumluluk yüklemektedir. Bu konum size, Gazze’de süregiden açlık ve soykırım karşısında ümmetin vicdanını yansıtan, uluslararası alanda etkili bir kolektif girişime liderlik etme meşruiyetini ve gücünü vermektedir. Bu nedenle sizi, işgale karşı halkların yanında duran, Gazze’nin acısına karşı duyarlılığını hem söylem hem eylemle ortaya koyan ülkeleri bir araya getirecek bir ittifak kurmaya davet ediyoruz.
Bu ittifak; net ilkeler üzerine inşa edilmeli, güçlü bir iradeye sahip olmalı ve aşağıdaki iki temel hedef etrafında kucaklaşmalıdır!
1- Gazze üzerindeki kuşatmayı her türlü meşru yolla kırmak,
2- Devam eden katliamları durdurmak ve işgalci ile onun destekçileri üzerinde baskı oluşturmak.
Bu doğrultuda ittifak, aşağıdaki adımları kapsayan koordineli girişimlerde bulunmalıdır:
• İşgali, askeri ve siyasi olarak destekleyen ülkelerle ilişkilerin kesilmesi veya azaltılması,
• Saldırıyı destekleyen şirket ve ürünlere yönelik ortak ekonomik boykot uygulanması,
• Kara ve deniz yoluyla ortak yardım konvoyları organize ederek kuşatmanın fiilen kırılması,
• Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde toplu davaların açılması,
• Birden fazla dilde, tek sesli ve etkili medya kampanyaları yürüterek işlenen insanlık suçlarının açığa vurulması ve dünya kamuoyunu harekete geçirecek tedbirler alınması.
Bu ittifakın merkezi İstanbul’da olacak şekilde, daimi kurumsal bir yapıya sahip olması lazımdır.
Bu Tarihi Çağrıyı İmzalayanlar:
1. Dr. Münsef Merzuki – Tunus Cumhuriyeti’nin Dördüncü Cumhurbaşkanı
2. Dr. Eymen Nur – Mısır Cumhurbaşkanlığı Eski Adayı
3. Dr. İsam el-Beşir – Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkan Yardımcısı
4. Dr. Muhammed Halayka – Ürdün Eski Başbakan Yardımcısı
5. Sn. Usame Abdülaziz Nuceyfi – Irak Parlamentosu Eski Başkanı
6. Sn. Ecmel Mecali – Ürdün Eski Bakanı ve Milletvekili
7. Ekselansları Bessam El-Omush – Eski Bakan, Parlamento Üyesi ve Ürdün Üniversitesi Şeriat Fakültesi Profesörü
8. Dr. Abdulmecid Münasra – İslam Parlamenterler Forumu Başkanı
9. Dr. Nasır es-Sane – Kuveyt Eski Milletvekili
10. Milletvekili Beyan Fahri – Ürdün Parlamentosu Üyesi
11. Dr. Nasır el-Fazale – Bahreyn Eski Milletvekili, El-Menber İslamî Derneği Genel Başkan Yardımcısı, Filistin Dayanışma Derneği Başkanı
12. Sn. Salih el-Armuti – Ürdün Milletvekili ve Avukat
13. Dr. Muhammed El-Bezur – Ürdün Eski Parlamento Üyesi
14. Sn. Şehzade Demir – HÜDA PAR Milletvekili – Türkiye
15. Dr. Mervan Ebu Ras – Filistin Yasama Konseyi Üyesi
16. Danışman Ahmed Abdulaziz – Şehit Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Başkanlık Ekibi Üyesi
17. Sayın Jazuli Juwaini – Endonezya Parlamentosu’nda Adalet ve Refah Partisi Grup Başkanı
18. Sn. İsmail Abdullatif el-Eşkar – Filistin Yasama Konseyi Üyesi
19. Sn. Hamid bin Abdullah el-Ahmar – Yemen Milletvekili, Kudüs İçin Parlamenterler Derneği Başkanı
20. Dr. Mustafa Barguti – Filistin Girişimi Genel Sekreteri
21. Dr. Muhammed el-Muhtar eş-Şankıti – Siyaset Ahlâkı ve Dinler Tarihi Profesörü
22. Dr. Abdullah Maruf – Kudüs Araştırmaları Profesörü
23. Dr. Adham Sharqawi – Filistinli Yazar ve Akademisyen
24. Dr. Mahmud es-Sartavi – Ürdün Üniversitesi Şeriat Fakültesi Eski Dekanı
25. Dr. Hafız el-Karmi – Dünya Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreterlik Üyesi
26. Dr. Tarık Suveydan – Araştırmacı, Yazar ve İslami Davetçi
27. Dr. Abderrazak Makri – İslam Dünyası Düşünce ve Medeniyet Forumu Genel Sekreteri
28. Müh. Mervan el-Faouri – Küresel Vasatlık Forumu Genel Sekreteri
29. Dr. Nevaf Tekruri – Filistin Âlimler Birliği Başkanı
30. Dr. Musa Bureyzat – Eski Ürdün Büyükelçisi ve İnsan Hakları Komiseri
31. Dr. Said eş-Şibli
32. Dr. Said Nasır el-Gamidi – Âlimler Forumu Genel Sekreteri
33. Prof. Dr. Abdullah ez-Zendani – Yemen Nahda Derneği Başkanı
34. Dr. Mohamed Emad Saber – Yurtdışındaki Mısırlı Parlamenterler Forumu Başkanı
35. Dr. Muhammed es-Sağir – Peygamber Sevdalıları Küresel Kurulu Başkanı
36. Gazeteci Münevver Havva – Filistinli Gazeteci
37. Dr. Vaddah Hanfer – Şark Forumu Başkanı
38. Dr. Yasir ez-Zaatra – Yazar ve Siyasi Analist
39. Sn. Muhammed Krişan – Gazeteci
40. Sn. Ahmed Mansur – Medya Yorumcusu
41. Dr. Sami Al-Arian – Filistinli Düşünür ve Akademisyen
42. Dr. Anas Altikriti – Kültürlerarası Diyalog için Cordoba Vakfı Başkanı
43. Av. Asım El-Umari – Avukat ve Siyasi Aktivist
44. Sn. Adnan er-Russan – Yazar ve Siyasetçi
45. Sn. Hasan Sabaz – DoğruHaber Genel Yayın Yönetmeni – Türkiye
46. Dr. Munir Abdullah el-Berş – Filistin Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü
47. Dr. Fadil Na’im – Filistin Tabipler Birliği Eski Başkanı; Gazze İslam Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı; Hayat Acil Merkezi Müdürü
48. Dr. Hussein Abdulhadi – Suriye Âlimler Birliği Başkanı
49. Sn. Haya eş-Şatti – Kuveytli İnsani Yardım Gönüllüsü
50. Sn. İsra el-Mudallel – Gazeteci ve İnsan Hakları Aktivisti
51. Dr. Muhammed Mekrem Belaavi – Asya ve Orta Doğu Forumu Başkanı ve Kudüs ve Filistin İçin Parlamenterler Birliği Genel Sekreteri
52. Dr. Tarık Hammud – Filistin’e Dönüş Merkezi Başkanı
53. Sn. İbrahim Burhan Hamami – Filistinli Yazar ve Araştırmacı
54. Sn. Suat Yaşasın– Türkiye Âlimler ve Medreseler Birliği Başkan Yardımcısı
55. Sn. Mehmet Göktaş – Peygamber Sevdalıları Vakfı Onursal Başkanı – Türkiye
56. Molla Abdulkuddus Hilmi – Türkiye Âlimler ve Medreseler Birliği Başkan Yardımcısı
57. Sn. Tevfik el-Hums – Filistinli Gazeteci
58. Dr. Muhammed Harun Hatibi – Müslüman Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı
59. Kâri Ebu Zeyd el-İdrisi – Faslı Davetçi ve Araştırmacı
60. Koordinatör Fadil Sar – Senegal İslami Topluluğu
61. Hasan Habibullah – Moritanya Âlimler Heyeti
62. Dr. Edhem Ebu Selmiye – Uluslararası İlişkiler Araştırmacısı
63. Dr. Halilurrahman – Bangladeş Cemaat-i İslami Âlimler Komisyonu Başkanı
64. Muhammed İkhvan Celil – Güneydoğu Asya Âlimler ve Davetçiler Derneği
65. Dr. Hayran Arif – Endonezya Davetçiler Derneği
66. Şeyh Abdulhay Şeyh Adem – Somali Âlimler Buluşması Başkanı
67. Şeyh Muhammed Mahfuz bin el-Velid – Moritanya İslam Forumu Başkanı
68. Prof. Dr. Halvati Sahraoui – Cezayir As’ad Akademisi Başkanı
69. Dr. Cemal El-Eşkar – İslami Hareket’in Liderlerinden
70. Mr. Moath Al-Khawaldeh – İslami Hareket’in Liderlerinden
71. Sn. Muaz El-Havalde – İslami Hareket’in Liderlerinden
72. Dr. Munir el-Ubeydi – Irak Âlimler Konseyi Başkan Yardımcısı
73. Şeyh Nuruddin – Cezayir Maali İlim ve Terbiye Derneği
74. Dr. Yusuf Abdulbellavi – Dünya Müslüman Âlimler Birliği Üyesi
75. Dr. Burhan Said – Eritre Âlimler Birliği Genel Sekreteri
76. Şeyh Mahmud Abdülbari – Somali Âlimler Genel Konseyi Başkanı
77. Oke Setiadi Affendi – Endonezya Ulema Konseyi Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı
78. Prof. Dr. Belkheir Tahiri Al-Idrissi – Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği Mütevelli Heyeti Üyesi
79. Yurtdışı Filistin Âlimler Heyeti
80. İslam Dünyası Fikir ve Medeniyet Forumu – Başkan: Dr. Mahathir Mohamad
81. Türkiye Âlimler ve Medreseler Birliği
82. Özgür Kudüs Platformu
83. Yemen Nahda Derneği
84. Ehl-i Sünnet Âlimler Birliği
85. Peygamber Sevdalıları Küresel Kurulu
86. Güneydoğu Asya Âlimler ve Davetçiler Derneği
87. Bangladeş Cemaat-i İslami Âlimler Komisyonu
88. Moritanya Âlimler Heyeti
89. Malezya Âlimler Derneği
90. Cezayir Maali İlim ve Terbiye Derneği
91. Mağrip Âlimler Birliği
92. Moritanya İslam Forumu
93. Irak Âlimler Konseyi
94. Somali Âlimler Buluşması
95. Aksa’yı Destekleyen Irak Koalisyonu
96. Endonezya Davetçiler Derneği
97. Lübnan Müslüman Âlimler Birliği
98. Cezayir As’ad Akademisi
99. Eritre Âlimler Birliği
100. Afganistan Âlimler Bilimsel Konseyi
101. Senegal İslami Topluluğu
102. Suriye Âlimler Birliği
103. Somali Âlimler Genel Konseyi
104. Afganistan Âlimler Bilim Kurulu
…………………………………
Bu Muhterem zevatın, şuurlu ve sorumlu çağrıları elbette haklıydı ve hayırlıydı. Ancak lafı uzatmadan şöyle demeleri yeterli olacaktı:
“Efsane Başbakan, Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın D-8 programlarını ve İslam Savunma Paktı planlarını hemen ve acilen uygulamanızı bekliyoruz. Çünkü Gazze can çekişiyor, İslam Âlemi kan ağlıyor ve bu tarihi ve talihli girişimi Türkiye’den bekliyor. Artık edebiyat değil, icraat zamanıdır ve kaçınılmazdır! UCM’nin (Uluslararası Ceza Mahkemesi) “Savaş suçlusu ve soykırım sorumlusu” ilan edip tutuklama kararı çıkarttığı, Kuduz Netanyahu’yu “Savaş Kahramanı!” ilan eden Soysuz Trump’la telefonda konuşmakla hava atanları, ama ciddi ve cesaretli hiçbir girişimde bulunmayanları tarih sorgulayacaktır!..”

“ÜMMET, BUNLAR KADAR ZARAR VERENİNİ GÖRMEDİ!”
(Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN)
Irak işgaline yardımdan Lübnan tezkeresine; Libya tezkeresinden Suriye’de Öso’nun kurulmasına kadar…
Annan Planına biattan şimdi de Filistin için Trump planına biat edecek kadar, sayısız işbirliğine imza atanları İslam tarihi yaşamadı!
En kötü şöhretli yöneticileri saysak, mesela Padişah 1. İbrahim’i, Yezit’i, acaba bu kadar işbirliği çıkar mı icraatlarından? Halka kan kustursalar da biri Venedik ile Rusya ile savaşmış, biri de İstanbul’u fethe gelmiş?
Tarihin sorgusundan kaçamayacaksınız!
Siyonist Yahudilerin “Dünya hâkimiyeti hayali” yıkılmaktaydı!
Siyonist Yahudiler acı ve alçaltıcı akıbetlerini sezmiş görünüyorlardı!
Amerika ve Rusya başkanlarının kısmen de olsa Siyonist Yahudi lobilerinin istediği gibi davranmayıp kendi milli çıkarlarını gözetmeleri, Siyonistlerin başını ağrıtmaktaydı.
Siyonist Yahudiler;
Amerika ve Rusya’nın Siyonizm’in güdümünden çıkmasından…
Amerika’nın, İsrail’in fişini çekmesinden…
korkmaya başlamış ve bu korkularını açığa vurmuşlardı.
Trump-Putin Zirvesi, Siyonistler için öngörülemez ve büyük bir fırtınanın sadece başlangıcıydı.
Küresel güç dengelerinin de geleceğini şekillendirecek Putin ile Trump’ın Alaska Buluşmasının perde arkasında;
ABD’yi, malûm ve mel’un Siyonist sermayenin ve küresel çetenin tahakkümünden kurtarmak…
Rusya’yı, AB ve Çin’i avucuna alan Siyonist sermaye hegemonyasına karşı korumak…
mücadelesi için ABD-Rusya’nın gizli ittifak kurma arayışları bulunmaktaydı.
İngiltere ise; bütün AB ülkelerini de arkasına alarak, ABD-Rusya gizli ittifakını bozma çabasındaydı.
Avrupa Birliği ise; zirveyi derin bir endişe ve dışlanmışlık hissiyle izlemekteydi.
Cenabı Hak, şeytani güçlerin ve hain-dönek işbirlikçilerin bütün plan ve programlarını sonunda kendi aleyhlerine ve mümin mücahitlerin lehine döndürmekteydi.
Milli Çözüm Farkı ile olayın temel çözüm yolu ortaya konmuş:
“Efsane Başbakan, Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın D-8 programlarını ve İslam Savunma Paktı planlarını hemen ve acilen uygulamanızı bekliyoruz. Çünkü Gazze can çekişiyor, İslam Âlemi kan ağlıyor ve bu tarihi ve talihli girişimi Türkiye’den bekliyor. Artık edebiyat değil, icraat zamanıdır ve kaçınılmazdır! UCM (Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin) “Savaş suçlusu ve soykırım sorumlusu” ilan edip tutuklama kararı çıkarttığı, Kuduz Netanyahu’yu “Savaş Kahramanı!” ilan eden Soysuz Trump’la telefonda konuşmakla hava atanları, ama ciddi ve cesaretli hiçbir girişimde bulunmayanları tarih sorgulayacaktır!..”
Evet bu temel çözümü kararlılıkla gündemine alacak, böylesi bir bilgeliği ve cesareti gösterebilecek ve uygulayacak; 23 Nisan 1980 de bir basın toplantısında Aziz Erbakan Hocamızın şu ifadeleri : Bir Cumhurbaşkanından üç tane temel şart istiyoruz:
1- Bu Cumhurbaşkanı bizzat kendi inancı itibariyle Batı Kulup zihniyetine sahip olmamalıdır. Bu milletin inancına sahip olmalıdır.
2- Türkiye’nin kurtuluşunun Batı Kulüp zihniyetli hükümetlerde değil; Milli Görüş zihniyetli Milli Çözüm’de olduğuna inanmış , bunu idrak etmiş bir insan olmalıdır.
3- Ve bunlara ilaveten de Cumhurbaşkanı olacak bu kimsenin; bu hayırlı ve başarılı neticeleri meydana getirmek için; başkasının tesiri altında kalan değil, bizzat kendi gayretiyle çalışan ve maniaları tek tek aşan insan olması lazımdır. ” dediği Bilge ve Yiğit Şahsiyet’ in, Milli Mutabakat yoluyla inşaAllah İktidar olmasıyla, bu çözüm ve saadet gerçekleşecektir.
Saf 2
Ey iman edenler! (Kendiniz yapmadığınız ve) Yapamayacağınız şeyleri niçin (boşuna ve hava atmak kastıyla başkasına) söyler (ve söz verir)siniz?
Saf 3
(Böyle) Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir buğuz ve kızgınlığa (sebebiyet verecek ve aleyhinize bir suç teşkil edecektir). [Not: Bazı Müslümanlar; “Eğer Allah katındaki en makbul ameli bilseydik, o yolda canımızı ve malımızı feda ederdik” demelerine rağmen, bu amelin CİHAD olduğunu bildiren ayetler gelince, bu sözlerinden yan çizmeleri üzerine bu İlahi tehditler indirilmiştir. Çünkü Kur’an ahkâmının ve ahlâkının hâkim olmadığı bir düzenden rahatsız olmayanların Allah aşkı sahtedir.]
***Muhakkak ki Allah doğru söyledi!
Gazze ye yardım edeceğiz, kurtaracağız nidaları atanlar, yürüyüşten öte gidemediler.. Yürüyüşleri de toplumun havasını almak içindi.. Çünkü o da onlardandı… Yazık ki camiye giden, eşi kapalı geçinen ibadetleri riyadan ileri gidemeyen zevatların sonları ve hesapları çok çetin olacaktı…
****
Ukrayna savaşı artık savaştan ziyade kuklaların diellosuna dönüşmüştü.. Dünya da ki sayılı ülke yöneticilerinin aslında ne kadarda aciz ve çaresizce siyonizm e hizmet ettiklerini, palyaçoluklarını tv lerde izledik… Aslında sanki israil e alternatif bir ülke oluşturulmaya çalışılıyordu… Kıbrıs ve Türkiye mizdeki bazı illere yerleştikleri gibi ukrayna yada yerleşip kendilerini gizlemeye devam etmektelerdi..
Bunu gören ve çare üreten zavallı liderlerde artık kendi sonlarını hazırlamışlardı… Tüm dünya ayağa kalkmıştı ve hergün her ülkede çığ gibi protestoları, yürüyüşleri, izlemekteyiz… Demek ki zafer de yakındı o zaman… İnsanlar müslümanlığa koşmaktaydı ve İslam ın kıymetini bilmeyenlerden alınıp İslam ın kıymetini bilenlere sunuluyordu bu dünya ve ahiret nimeti… Rabbimiz kıymetini bilenlerden eylesin… Amiin
GAZZE ABLUKASINI KALDIRIN!” Çağrısı için yazılan Mektubun imzalayan 104 kuruluşun,Aziz Erbakan hocamızın;Ruhan’yetınden istimdad Etselerdi,Mektuplarına başta , İsrail i durdurmak,Filistin ve Gazze’ye sahip çakmak için, Erbakan hocamızın D-8 ler İslâm birliği, İslâm savunma Paktı gibi önemli şeyleri dile getirselerdi..Daha etkili ve daha tutarlı olurdu..Aksi taktirde, dert yandıklarınız da da sizlere aynı minvalde kağıt üzerinden, “Gazze ye sahip” Çıkalım mektubuyla cevap verecektir..
İSTEDİĞİNİZ HESAPLARI YAPIN, TUZAKLAR KURUN BAKALIM. ALLAHIN DA BİR PLANI VAR VE HESABINIZ GÖRÜLECEKTİR.
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/46
Sakın ha, Allah’ı; elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden) dönecek sanma(yın). Gerçekten Allah Azîz’dir, İntikam sahibidir. (Ey zalimler ve hainler, sizin de zulüm ve hıyanetlerinizin hesabını soracak, saltanatınızı yıkacaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/47
***
AH ECEVİT AH, SEN VE HÜKÜMETİN OLMASAN ERBAKAN HOCA KIBRISIN TAMAMINI ALACAKTI, BUGÜNDE BÖYLE SORUNLARLA UĞRAŞMAYACAKTIK. İSRAİL GÜNEY KIBRISA YIĞINAK YAPAMAYACAKTI.. BİRDE KIBRISTA TOPRAK VERMEYE KALKANLAR VAR Kİ ONLARA SÖYLEYECEK LAF BULAMIYORUZ.
***
GAZZE DE EN BÜYÜK ZULÜMLER YAŞANIRKEN, İSRAİLLE TİCARETİ BİLE KESEMEYENLERDEN HALA ÜMİT BEKLEMEK ÇARESİZLİĞİN BİR GÖSTERGESİ. NETANYAHUNUN DOSTLARINI DOST KABUL EDENLER GAZZE Yİ KURTARAMAZLAR VE KURTULMASI İÇİN ADIM ATAMAZLAR. Kİ 2 YIL DIR BUNU GÖRDÜK YAŞADIK. GEREK GAZZE GEREKSE TÜM ZULÜM ALTINDAKİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZİN KURTULUŞU VE ARDINDAN BÜTÜN İNSANLIĞININ SAADETE ERECEĞİ ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA, İNŞALLAH AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN 1980 YILINDA SÖYLEDİKLERİ SÖZÜN GERÇEKLEŞMESİ İLE OLACAKTIR.
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)
VE İNANIYORUZ Kİ, AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN BU GÜNE KADAR SÖYLEDİKLERİ NASIL BİR BİR GERÇEKLEŞTİ İSE BU SÖZÜDE GERÇEKLEŞECEK, MİLLİ ÇÖZÜM ÖNCÜLÜĞÜNDE TÜRKİYE MERKEZLİ ADİL DÜZEN’E DAYALI YENİ BİR DÜNYA MUTLAKA KURULACAKTIR.
Rusya ve ABD’nin, gerektiğinde çıkarları doğrultusunda ittifak kurmaları, küfrün tek millet olduğunun bir göstergesidir.
.
Erbakan Hoca; Rusya ve ABD’yi, timsahın alt ve üst çenesine benzetmişlerdi. Çarpışmalarının aslında düşmanlıklarından değil, aralarına giren avı çiğneyip hazmetmek için olduğunu söylemişti.
.
Erbakan Hocanın kurduğu D-8, İslam Birliği’nin çekirdeğidir. İlerleyen aşamalarda ise, D-60’lar ve D-160’lar öngörülmekteydi. Bunların içinde; Rusya, Hindistan, Çin gibi, siyonizm tarafından kullanılıp sömürülen ülkeler de vardı. Bu ülkelerde de, siyonizmin etkisinden ve sömürüsünden kurtulmak isteyen, milli, duyarlı ve vatansever insanlar elbette vardı.
.
Erbakan Hoca’nın temellerini attığı, plan ve programlarını kurguladığı, siyonizmle mücadele cephesinde yer alan ülkelerle birlikte, Türkiye öncülüğünde yeni Adil bir Dünya Düzeni kurulacaktır inşallah. Bu ise Türkiye’de, siyonizmin işbirlikçiliğine, dünyalık makam ve menfaat vaatlerine tenezzül etmemiş, milli, duyarlı ve şuurlu bir iktidar ile mümkün olacaktır.
Zaman geçtikçe Aziz Erbakan Hocamızın ne kadar büyük bir lider olduğunu daha iyi anlıyoruz. Ne diyordu Hocamız: “Bunlar ancak kınar. Ondan öteye geçemez. Çare sunamaz. Çünkü o çizginin ötesi Milli Görüş’tür.” İşte o çizginin ötesindeki aksiyon alanına ne kadar ihtiyacımız olduğunun yine ispat edildiği günlerdeyiz. Bugün dünyada bu otorite boşluğu ve siyonizm şeytanlığı yürürken, D-8 yapısı güçlü bir şekilde ortada olsaydı, bu zulüm ve katliamlar bir yana, mazlumlara fiske vurmaya kimse cesaret edemezdi. Ama üç kuruşluk menfaat uğruna siyonizme uşaklık ve işbirlikçilik yapanların, bugün içine düştükleri buhrandan çıkmasını beklemek delilikten öteye geçmeyecektir. Ve inşallah, siyonist şeytana anladığı dilden konuşacak kişilere sıra gelecek ve gerekenin yapıldığını gördüğümüz günlere erişeceğiz.
Başta ülkemizdeki ve diğer Müslüman ülke yöneticileri kuru sıkı laflarla halkları uyutmaya çalışırken, bu sahte kabadayılardan yüz bulan kuduz israil Gazzeyi top yekün kuşatmaya başlamıştı. Meydanı boş bulan Trump ve putin ise Dünya sanki babalarının malıymış gibi paylaşmaya başlamışlar tüm dünya insanlığının kaderiyle oynamaya cüret etmişlerdir.
Bir toplum nasıl yaşanırsa öyle idare olunurdu. Aslında dünyanın birçok yerinde kuduz İsrailin terör şebekesi olduğu anlaşılmış ve halklar sokağa çıkmış israili protestolar aralıksız sürmekteydi.
Dünyada bunlar yaşanırken iktidar bir dönem daha seçim kazanmanın, muhalefet ise sanki tek derdimiz imamoğlunun cezaevinden çıkmasıymış gibi davranarak gerçek gündemin çok dışında halkı avutma yarışındalardı. Peki bu halk bebek miydiki toprak ayağımızın altından kayarken, Gazze alev alev yanarken hala bu kurt masallarına inanmaktaydı. Bu senaryoyu çözse gerek iktidarın gerek muhalefetin iplerinin siyonizmin elinde olduğunu anlayıp pişman olsa belkide Allah kurtarıcı ve düze
çıkarıcı bir yönetici lider lütfedecekti. Yada daha ne olacakta aklı başına gelecekti?
Alaska Zirvesi’nden iki gün önce 14 Ağustos 2025’te Amerikan Kongresi’ndeki Siyonist lobinin önemli ismi Senatör Lindsey Graham şunları söyleyecekti:
“Eğer Amerika, İsrail’in fişini çekerse; Tanrı da bizim fişimizi çeker. Buna izin vermeyeceğiz. Başkan Trump, İsrail’in kuruluşundan bu yana geçirdiği en zor zamanlarda yanında durdu…”
Yani Trump’a, “güdümümüzden çıkarsan, buna izin vermeyeceğiz” diyerek aba altından sopa göstermişti…
Evet; önümüzdeki günler-aylar bütün dünya için fırtınalı geçeceğe benziyordu. Lakin bu sancılı süreçte dünyayı parmağında oynattığını zanneden tüm zalimler, kendi aralarında ve kendi iktidarlarının devamı için ne plan yaparlarsa yapsınlar, şüphesiz ki sonunda Allah’ın planı galip gelecektir.
Ve Hak Hakim olacak, Erbakan’ın ADİL DÜZEN’i kurulacak; tüm zalimler, işbirlikçileri ile birlikte tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklardır.
Güya Filistin için çağrıda bulunan, ama Erbakan Hoca’nın adını dahi anamayan zevat da, tarih önünde Siyonist zalimler ve işbirlikçilerle birlikte anılmaktan kurtulamayacaklar.
Meşhur sözdür.
Firavun’un karşısında olmak yetmez! Musa’nın (AS) da yanında olacaksın!