Sözcü Yazarı
Naim Babüroğlu’nun Haklı Tespitleri
ASILSIZ VE ALÂKASIZ TAHRİFLERİ
E. Tuğgeneral ve E. CHP Hatay Milletvekili adayı ve Sözcü yazarı Naim Babüroğlu, 08 Şubat 2025 tarihli ve “Yeni Ortadoğu Haritasında Türkiye” başlıklı yazısına:
“Son yirmi yıllık iç ve dış politika yolculuğunda ortaya çıkan tabloda, Türkiye’nin yüzleştiği dört stratejik sorun: Birincisi; Türkiye, artık bir Ortadoğu ülkesi görünümdedir. İkincisi; Irak, Suriye, İran ve Türkiye’den koparılarak kurulacak yeni devletin ayak sesleri hissedilir mesafeye yaklaşmıştır. Üçüncüsü; dünyanın en fazla göçmenini barındıran Türkiye, demografik, ekonomik, sosyal ve kültürel olumsuzlukları artan bir şiddette yaşar konuma gelmiştir. Dördüncüsü; Türkiye, akıl ve bilimden uzaklaşan, liyakat sisteminin çöktüğü, gençlerin hayal kuramadığı, beyin göçü yaşayan ülkeler sınıfında yer almıştır.” diye başlamıştı.
Bunların 2. ve 3. maddedeki saptamaları el-Hak doğruları yansıtmaktaydı. Ama 1. ve 4. maddelerde ise sinsi bir İSLAM karşıtlığı sırıtmaktaydı.
Falih Rıfkı Atay’ın, Birinci Dünya Savaşı sonunda, “Zeytindağı” adlı kitabında!?. “Eğer medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu yukarılarına kadar gireceğine şüphe yoktu…” sözleri ise tam bir saçmalık ve saptırmacaydı.
Bilirsiniz, İngiliz casus, Yarbay Thomas Edward Lawrence ünlüdür… 1916-1918 yılları arasında, Arapları Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırır. Ve, başarısını şöyle anlatır: “Osmanlı İmparatorluğu’nu Ortadoğu’da parçalama başarısını, yöredeki etnik mozaiği birbirine karşı kullanarak elde ettim.” Naim Babüroğlu’nun: “620 yıllık Osmanlı Devleti, Lawrence’ın övündüğü yöntemle tarih sahnesinden silinir.” tahlilleri de yanlıştır. Çünkü, Osmanlı’nın çöküş ve çözülüş hikâyesi bundan yüzyıllarca önce ve Haçlı Emperyalist güçlerce başlatılmıştır, ilk isyan ve ayrılıklar Balkanlar’da yaşanmıştır, Lawrence’ın şeytani tuzakları en son aşamadır!
Babüroğlu’nun 1. ve 4. madde saptamaları; sinsi ve gizli İslam gıcıklıklarına “Arap düşmanlığı” kılıfı saran takımın zırvalarıdır. Yahu, “Arapların Anadolu’muzu işgal etme hesaplarına” kargalar bile kahkaha atacaktır. Ne tarih boyunca ne günümüz şartlarında Arapların Türkiye’ye yönelik böyle bir saldırılarına ve planlarına rastlanmamıştır. Evet, Suudilerin ve Mekke Emiri Şerif Hüseyinlerin ve Ürdün Kralı hainlerin, o da Siyonist güdümlü İngilizlerin ve yazıda belirtilen Lawrence’ların kışkırtmalarıyla Osmanlı’ya hıyanet girişimleri ve Türklere nefret söylemleri yaşanmıştır. Ama asla inkâr edilemeyecek tarihi gerçek; Müslüman Türklerin ve Anadolu Ülkesinin asıl ve açık düşmanları Barbar Batılılardır ve tam 23 HAÇLI Seferi’ni tertipleyenler de onlar ve Siyonist odaklardır. Biz, Şanlı Kurtuluş Savaşı’mızı da bunlara karşı yapmışızdır. Erbakan’ın kararlılığıyla başlayıp başardığımız 1974 Kıbrıs Harekâtı’mızda da, PKK kılıflı Amerika’yla savaşlarımızda da, hep bu Haçlılar ve Siyonist Yahudi odaklar karşımıza çıkmışlardır.
Bugün, Türkiye’yi güya AB’ye sokma tuzağıyla bize dayatılan sözde Çözüm Süreçleri de aynı HAÇLI EMPERYALİST ve SİYONİST tezgâhın bir parçasıdır. Şimdi, her fırsatta, şu işbirlikçi AKP’nin talan ve tahribatları bahanesiyle sürekli İSLAM’a sataşan ve bizi millet yapan ve tarihler boyunca ayakta tutan manevi mayamıza kin kusan bu Şeytanın SÖZCÜ’leri, aslında bu tavırlarının, toplumu ürküterek Cumhur İttifakı’nın tuzağına ittiğini bilmiyor olamazlardı. Çünkü bu SÖZCÜ ve SOLAK takımı da en az Cumhur İttifakı kadar AB sevdalısıydı. Aslında Haçlı zihniyetinin postmodern temsilcisi olan AB’ye giriş tavizlerine karşı bu Sözcü ve Solak takımının bir kelime olsun karşı çıkmalarına rastlayamazsınız. Hatta Siyonist İsrail’in ve tüm Haçlı Batı’ya yön veren Yahudi Lobilerinin, içimizdeki yerli uşakları ve ajanları olan MASON LOCALARININ, LIONS ve ROTARY uşaklarının da, gönüllü ve sürekli alkışlayıcıları bunlardır.
Bu Sözcü takımının; tarihte ilk defa, deha çapında bir feraset ve cesaretle Mason Localarını resmen ve fiilen kapatan Mustafa Kemal’e sahip çıkmaları da sadece istismar amaçlıdır, kendilerini ve kinlerini saklama kasıtlıdır. Çünkü, Aziz Atatürk’ü adım adım zehirleterek ölümüne yol açanlar da… Mustafa Kemal’e yönelik İzmir Suikastı’na karıştıkları için yurt dışına kaçan… Ama Ata’nın şüpheli ölümünden sonra yine şaibeli şekilde Onun makamına oturtulan İnönü marifetiyle tekrar Türkiye’ye çağrılıp en etkin ve yetkin konumlara taşınan bu Mason ve dönme hainlerin aleyhine şu SÖZCÜ zırvacılarının bir kelime ettiklerini hatırlayamazsınız…
2008 yılında PERA Palas’taki bir toplantıya katılmış, oturum başkanlığı yapan İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’na:
“Başörtüsü bahanesiyle AKP’ye saldırıp durmanız, aslında halkımızı ürkütüp onların kucağına atmaktadır. Zatıâliniz aynı zamanda Masonik LIONS Kulüpleri bölge başkanısınız. Sizden önceki İstanbul LIONS başkanları arasında AKP’nin İstanbul Teşkilatı kurucu üyeleri de bulunmaktadır. Yani AKP’nin gizli beyin takımı ile sizler, aslında aynı safta ve aynı odakların hizmetkârlığındasınız!..” diye çıkışınca şaşırıp kalmışlardı. Hatta bazı emekli Generaller “Hocam, gözümüzü açtınız!” diyerek bize sarılmışlardı…
Atatürk’e yönelik İzmir Suikastı sonrası yurt dışına kaçan Halide Edib Adıvar gibilerini, İsmet İnönü tekrar Türkiye’ye taşımıştı!?
Halide Edib Adıvarların, İngiltere’de “Atatürk düşmanı”, Türkiye’de “Kemalizm hayranı” tavırları!
Halide Edib, biri Osmanlı biri Türkiye Cumhuriyeti döneminde olmak üzere iki kez İngiltere’de yaşamıştı. Londra’ya ilk kez 31 Mart Vakası’nın ardından, 1909’da gitmiş ve bir yıl kalmıştı.
İkinci Londra ziyareti ise, daha uzun bir “sürgün” dönemi sayılırdı. 1926’da rejime muhalif bir kimlikle ve Atatürk’e yönelik İzmir Suikastı’nda parmakları olması nedeniyle ülkesinden ayrıldıktan sonra bir zamanlar işgaline direndiği İngiltere’ye yerleşmesi ve himaye görmesi enteresandı. 15 Haziran 1926’da Atatürk’e yönelik İzmir Suikastı tahrikçileri yurt dışına kaçmışlardı.
Ancak, Londra artık onun için yabancı bir yer değil, Siyonist lobilerin entelektüel çevresine dahil olduğu bir şehir konumundaydı. Paris, ABD ve Hindistan dahil yurt dışında yaşadığı 1926-1939 arası dönemde, Londra’da geçirdiği birkaç yılın Halide Edib’i derinden etkilediği açıktı.
Halide Edib, Atatürk aleyhindeki faaliyetlerinin sezilmesi üzerine tekrar Londra’ya gittiğinde artık burada onu ağırlayan Yahudi dostları vardı. Dönemin entelektüel çevrelerinde ve gazetelerinde “en iyi Türk yazarlarından biri” olarak tanıtılmaktaydı. Hakkında “dünyadaki en zeki kadınlarından biri” şeklinde yazılar çıkmakta, ismi Eleanor Roosevelt, Sarojini Naidu gibi isimlerle birlikte anılmaktaydı.
Siyonist sermaye güdümlü The New York Times’ta 1928 yılında yayımlanan bir portrede Halide Edib için şu ifadeler kullanılmıştı:
“1924’ten beri İngilizlerin arasında yaşıyor. 1920 yılında Anadolulu askerlerin tedarik ettiği bir kağnı arabasında kömür çuvallarının altına gizlenerek ellerinden kurtulduğu İngilizler, şimdi onu kolluyor!? Bir ziyaretçi onu Londra’nın Hampstead semtindeki evinde ziyaret ediyor. Dairesinin duvarlarında, yeşil kadife üzerine sırmayla Kur’an’dan ayetlerin yazılı olduğu levhalar değil, Londra’da binlerce başka daireyi süsleyen esaslı Viktoryen resimler asıldığını görüyor. Türkiye’de genelde misafirlere ikram edilen Türk kahvesi ve tatlılar yerine, burada misafirlerine çay ve sıcak İngiliz kurabiyesi ikram ediliyor!..”
Halide Edib, Ateşten Gömlek isimli romanını “Shirt of Flame” olarak İngilizceye aktarmıştı. Kitap 1924’te Londra’da basıldı. Ardından 1926’da ve 1928’de Londra’daki anıları İngilizce olarak yayımlandı.
Halide Edib, Türk edebiyatında İngilizce basılan ilk kitaplardan birinin de yazarıydı. “The Clown and His Daughter” (Soytarı ile Kızı – 1935) ismiyle İngiltere’de yayımlanan kitabı, daha sonra kendisi Türkçeye çevirisini yapmıştı. Bu kitap Türkçede Sinekli Bakkal (1936) olarak yayımlandı. İngiltere’nin ardından gittiği Fransa ve Hindistan’da da İngilizce kitaplar yayımlamıştı.
“Halide Edib’in İngilizceden Türkçeye kendi eserlerini çevirirken bazı bölümleri değiştirdiğini” belirten Türk yazarları araştırmacısı Kaitlin Staudt, özellikle anılarının iki farklı kitap gibi olduğunu ifade ediyordu. Örneğin, arasının bozuk olduğu ve ölümüne kadar Türkiye’ye dönmediği Mustafa Kemal Atatürk’ü eleştirdiği bölümler Türkçe çevirilerden çıkartılıyordu. Staudt, Sinekli Bakkal’da özellikle Abdülhamid ve 1930’ların başındaki dönemler arasında paralellik kurduğu kısımlara daha az yer verildiğini söylüyordu!”[1]
Yani Halide Edib Adıvar gibileri tam bir Sabataist dönme tavrıyla, Londra’da İngilizce yazı ve kitaplarında Mustafa Kemal karşıtlığı sergiliyor, ama İnönü döneminde Türkiye’ye taşınınca bu sefer koyu Kemalist geçiniyordu!?
Sultan Vahdettin’in, Mustafa Kemal’i taşıyan Bandırma Vapuru’na suikast hazırlığını boşa çıkarması!
Maalesef bu Sözcü ve Solcu takımının, Osmanlı düşmanlıkları da, aslında İslam gıcıklığının dolaylı bir tezahürü (dışavurumu) olmaktaydı. Keşke bunlar bazı tutarlı Batılılar kadar net ve mert davransalardı…
Nutuk’un 1927 tarihli baskısında beyan ettiğine göre Mustafa Kemal Paşa şu itirafta bulunmuşlardır:
“Samsun’a gitme haberini alan İngilizler, beni ve 36 vatanperveri ortadan kaldırmak üzere, Bandırma Gemisi’ni top atışıyla batırmak üzere bir suikast hazırlığını öğrenen Sultan Vahdettin, damadı vesilesiyle Rauf Orbay’a bilgi ulaştırmış ve muhtemel bir suikasttan bizleri kurtarmıştır. Bu ihbar üzerine mecburen kıyıya yakın yol almak zorunda kalınmış ve 2 gün sürecek yolculuk 3 günde tamamlanmıştır.”
Hatta Nutuk’ta, Atatürk’ün sitayişle ve sıklıkla andığı Yahya Kaptan (1891-1920) Osmanlı Teşkilat-ı Mahsusa elemanlarından olup Kuvay-ı Milliye Komutanlarındandır. Atatürk’e suikasta alet olmadığı için İzmit-Tavşancıl (Dilovası) yöresinde hainlerle iş birliği içindeki eşkıyalarca vurulup ortadan kaldırılmıştır.
Naim Babüroğlu’nun şu saptamalarına ise aynen katılmaktayız:
“Ve, 5 Şubat 2025… İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Trump’la görüşür. Görüşme öncesi, ABD’ye giderken önemli bir açıklama yapar: ‘Başkan Trump’la yakın çalışarak, haritayı daha iyi bir şekilde, yeniden çizebileceğimize inanıyorum.’ Hangi harita?.. Cevabını, Gazze saldırısını başlattığında, yine Netanyahu verir. ‘Ortadoğu’yu değiştireceğiz…’ Ortadoğu haritası…”
“(Sonunda) Gazze’yi İsrail işgal etti. (Tam bir soykırım uyguladı ve Gazze’yi tamamen yakıp yıktı.) ABD, Gazze’yi devralacak ve İsrail’in toprağı ilan edecek. Lübnan değiştirildi. Suriye’de, İsrail ve ABD karşıtı (ve ama, halkının ve İslam’ın da düşmanı) Esad devrildi. İsrail, Suriye’nin güneyini kalıcı olarak işgal etti.”
“Yeni Suriye yönetimi, ABD ve İsrail’in istemediği hiçbir adım atmaz, atamaz. Netanyahu, yeni haritayı ABD ile çizerken, ortada görünmeyen önemli bir aktör daha var. Suudi Arabistan… Yeni Suriye lideri (Ahmet Şara) önce hangi ülkeyi ziyaret etti? Suudi Arabistan…”
“4 Haziran 2015… Suudi Arabistan ve İsrail bir planda uzlaşırlar. Planın, Yeni Ortadoğu haritasıyla ilgili üç önemli maddesi: ‘Bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, İran’da rejim değişikliğinin yapılması, İsrail ve Araplar arasında bir barış planının yapılması’dır. 4 Haziran 2015’te, Suudi Arabistan ve İsrail yetkililerinin ortak açıklaması çok nettir: ‘Suudi Arabistan ve İsrail, bağımsız bir ‘Büyük Kürdistan’ projesini desteklemektedir…’ Bu açıklamadan 10 yıl sonra bugün, yeni Ortadoğu haritasının çiziminde en etkili üç aktör kim? ABD, İsrail ve Suudi Arabistan…”
“Yeni Ortadoğu haritasında, Türkiye’de yürütülen ‘Açılım’ (güya terörsüz Türkiye yutturmacası) süreci de önemli bir halkadır. Bu konuda, DEM Partisi’nden Ahmet Türk dikkat çeken bir açıklama yapar: ‘Irak ve Suriye Kürtleri, tıpkı Osmanlı’daki gibi Türklerle birlikte yaşamak istiyor.’ Bu sözler, sürecin özetidir. Yani, federasyon… Suriye’deki PKK/YPG terör örgütünün başı Mazlum Abdi’nin açıklaması da önemli: ‘Bu sürecin olumlu etkileri olacak. PKK ile anlaşacaklar…’ Yani, hem Ahmet Türk hem de terörist başı söz konusu sürece destek veriyorlar. Bu destek, kendilerine zarar verecek bir süreç için değil elbette… 1990’larda, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal zamanında, ‘Bir koyup üç alma’ politikası rüzgârı eserdi. Bu rüzgârla, Kuzey Irak’ta özerk bir yapı kuruldu. Şimdi de… Kuzey Irak’takine benzer bir yapı, Suriye’de kurulma aşamasındadır.”
“PKK terör örgütüne silah bıraktırılması ve adının değiştirilmesi karşılığı, Türkiye’den istenen nedir? Suriye’de (şu andaki) özerk ya da eyalet sistemine benzer (parçalanmış) bir yapıyı, Türkiye’nin tanıması… Ya da karşı çıkmaması… Yüzyılın tuzağı budur… Netanyahu ne demişti? ‘Ortadoğu’yu değiştireceğiz…’ Trump’ın, İsrail’e desteği var mı? (Evet, hem de) Sınırsız… Durum bu kadar açıkken… Hakikaten insan şaşırıyor… Türkiye (bütün bunlardan) etkilenir mi, diye sormanıza… ‘Yeni Türkiye’ öyküsünün, 2025 yılı sayfasında yazılan budur!”
- BBC / 09 Ocak 2025
Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup veya ordumuzdan emekli olmuş bir askerin, Milli bir karaktere ve milli bilince sahip olmasının en temel şartı; İslamla barışık olması,orduyu bizzat bağrından çıkaran bu milletin, inancına karşı en azından saygılı olmasıdır.
Kaldı ki İslam’ı bütün yönleriyle anlayamayan bir zihin yapısı, ne dünyayı, ne dünyadaki hızla gelişen olayları ve bu gelişmelere karşı alınacak köklü tedbirler ve yöntemleri asla hakkıyla okuyamayacak ve anlayamayacaktır.
Üstadımız Ahmet Hocamızın ifadesiyle
“bu Solak takımı” ;
Müspet İlimden, Akl’i Selimden, Tarihi Birikimden, Vicdani Kanaatten, Evrensel Hukuktan ve Kur’anı Kerim’in temel ölçülerinden habersiz kaldığı müddetçe, siyonist ceryanın etkisi altında kalmaktan da asla kurtulamayacaktır.
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Aynen Firavun ekibinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı (ve gafil tavrı) gibi ki; Allah’ın ayetlerini inkâr ettiler de, Allah da onları günahlarından dolayı (kahrıyla) yakalayıverdi. Şüphesiz, Allah, en büyük kuvvet sahibidir, (acı ve alçaltıcı bir akıbetle) sonuçlandırması pek şiddetlidir.
(Enfal suresi 52)
Doğruyu yanlışlarla harmanlayıp milletimizin kafasında geri dönülmez düşmanlıklar oluşturmada çok mahirler. Ümmet olma şuurunu milletimizin gönlünden çıkarmak için bu tür manipülasyonlar yapıyorlar. İslam’a ve Ümmet olma şuuruna karşı içlerindeki düşmanlıkları bir şekilde kusuyorlar. Makalede de belirtildiği gibi; 23 haçlı seferini kim düzenledi? Aynı şuna benziyor; hayvan hakları savunucuları, İspanya’da boğaları festival ve spor olsun diye canlı canlı boğazlarlarken bu duruma seslerini çıkarmazlar. Ama ülkemizdeki veya Müslüman ülkelerdeki bazı münferit olumsuzlukları abartarak anlatırlar ki; Müslümanları medeni olmama ile sınıflandırmak için. Zaten bu tür söz ve davranışlar aslında bilinçli bir planın yansımasıdır. Yönetimlerin sürekli kendi ellerinde olması için zaman zaman kılık değiştiriyorlar. Ve halkı yönetimde olmasını istedikleri gruba-partiye yönlendirerek emperyal çarklarının dönmesini sağlıyorlar.
Âl-i İmran 11
Tıpkı Firavun ailesinin (zulüm ve küfür yönetiminin) ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi (olanların akıbeti de aynıdır). Onlar da ayetlerimizi yalanlamışlardı, böylece Allah, günahları nedeniyle onları (kahrıyla) yakalamıştı. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/11
Bu Sözcü takımının; tarihte ilk defa, deha çapında bir feraset ve cesaretle Mason Localarını resmen ve fiilen kapatan Mustafa Kemal’e sahip çıkmaları da sadece istismar amaçlıdır, kendilerini ve kinlerini saklama kasıtlıdır. Çünkü, Aziz Atatürk’ü adım adım zehirleterek ölümüne yol açanlar da… Mustafa Kemal’e yönelik İzmir Suikastı’na karıştıkları için yurt dışına kaçan… Ama Ata’nın şüpheli ölümünden sonra yine şaibeli şekilde Onun makamına oturtulan İnönü marifetiyle tekrar Türkiye’ye çağrılıp en etkin ve yetkin konumlara taşınan bu Mason ve dönme hainlerin aleyhine şu SÖZCÜ zırvacılarının bir kelime ettiklerini hatırlayamazsınız…
Maalesef bu Sözcü ve Solcu takımının, Osmanlı düşmanlıkları da, aslında İslam gıcıklığının dolaylı bir tezahürü (dışavurumu) olmaktaydı. Keşke bunlar bazı tutarlı Batılılar kadar net ve mert davransalardı…
Nutuk’un 1927 tarihli baskısında beyan ettiğine göre Mustafa Kemal Paşa şu itirafta bulunmuşlardır:
“Samsun’a gitme haberini alan İngilizler, beni ve 36 vatanperveri ortadan kaldırmak üzere, Bandırma Gemisi’ni top atışıyla batırmak üzere bir suikast hazırlığını öğrenen Sultan Vahdettin, damadı vesilesiyle Rauf Orbay’a bilgi ulaştırmış ve muhtemel bir suikasttan bizleri kurtarmıştır. Bu ihbar üzerine mecburen kıyıya yakın yol almak zorunda kalınmış ve 2 gün sürecek yolculuk 3 günde tamamlanmıştır.”
Keskin feraset, keramete nal toplatırmış!..
Feraset: Hak ile batılı, iyi ile kötüyü, faydalıyla zararlıyı, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı, adil olan ile zulmü ayırt etmek fark edebilme kabiliyetidir.. Feraset sahibi olmayanlar, insanları ve hadiseleri, doğru tartamaz doğru tanıyamaz ve doğru değerlendiremezler. Ferasetsizliğin sebebi de kalp körlüğüdür. Kalp ise hırs, haset, hıyanet, riya kibir, haram, hile,hırsızlık, gaflet, cehalet ve şehvet gibi günahlar yüzünden kirlenmekte ve körelmektedir.
MUTAFFİFİN SURESİ 14. VE 15. AYETLER
Hayır ve asla! Gerçek şu ki, onların işleyip kazandıkları (kötülükler nedeniyle) kalpleri üzerinde (günahlar) pas bağlamış (ve ruhları kararmış)tır.
Hayır, doğrusu bunlar o günde (mahşerde ve ahirette) Rableri (olan Allah’ın tecellisini görmek)den perdelenip mahcup bulunacaklardır. (Günah kirleriyle gözleri ve gönülleri perdelenip körlendiğinden, onlar Cemâlullah’tan mahrum kalacaklardır.)
Bak: Rabbani Yaklaşım ve Anlayışımızla Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı
Hazırlayan: Abdullah Akgül, Ezher Üniversitesi Mezunu
Yorumlayan: Üstat Ahmet Akgül -www.mealikerim.com
İşte Milli Çözüm farkı!.. Yüksek ferasetle doğruların arasına gizlenmiş yanlışı farkedebilme kabiliyetinin yüksekliğinden bunu ancak Hidayeti Feraseti kararmamış , kalp gözü körelmemiş, ferasetli olmanın verdiği bir nimetle, ASRIMIZA VE KUR’AN’A TERCÜMAN OLMAKTADIR. Ferasetsiz , basiretsiz kimselerden, örnek ve yüksek ve yüksek kabiliyetli rehber ve bilge şahsiyetler çıkamazdı zaten. İşte Milli Çözüm İşte Yüksek Feraset İşte Lider İşte Bilge ve Yiğit Şahsiyet Örnekliği… Yakın bir gelecekte Milli Çözüm’e inanmış bir Cumhurbaşkanını Milli Bir Mutabakatla başa getirileceği günlere adım adım ilerlerken, böylesi makalelerle ve yayınlarla da, MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANMIŞ O CUMHURBAŞKANINI kimin olmasını gerektirdiğini de anlıyor ve kavrıyoruz.
Sayın Naim Babüroğlu’nun ülkemizi ve bölgemizi yakından ilgilendiren doğru saptama ve uyarılarından dolayı tebrik ediyoruz. Ancak gizli ve dolaylı İslam’ı gericilik gibi görmesi yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkenin mensubu olmasına rağmen acaba kasıtlı mıydı? Yahut bi takım doğruları söylemekle birlikte malum çevrelere yaranma hesaplarımı gütmekteydi. Yüzyıllardır İslamın sancaktarlığını yapan Kahraman Ordumuzun da mensubu olan birinin bu Atatürk istismarcısı Sözcü’lerle aynı safta olması da düşündürücüydü. Evet bi takım gerçekleri Babüroğlu söylüyordu. Ama bozuk saat bile günde iki kez doğru vakti gösteriyordu..!
FERASET EHLİ OLMAK!
Ülkemizde, bölgemizde ve yeryüzünde ki olaylara Kur’an dürbünü ve Milli Çözüm gözlüğü ile bakmadan gelişmeleri, hileleri tuzakları ve sinsi planları doğru yorumlayabilmek bir yana dursun anlayabilmek bile mümkün değildir.
Halkımızı kutuplaştıran işbirlikçi ve uşak ruhlu şahıslar, zıt kutuplar gibi görünselerde aynı amaca hizmet etmektedirler.
Milli Çözüm’ün zıt kutuplar arasında köprü vazifesi görmesi ve tarihi hizmetlerini anlayabilmek için feraset ehli olmak lazım.
Bu şerefe nail olamayanlar çok yakında bütün dünya ile birlikte Milli Çözüm’ün haklılığına şahit olacaklardır.
Milli Çözüm dergisi Atatürkçülere gerçek Atatürkçülük nasıl olmalı, solculara gerçek solculuğu, milliyetçilere milliyetçiliğin gerçek tanımını, İslamcı geçinen tarikat ve cemaatlere tarikat ve cemaatlerin asıl yapmaları gerekeni, Alevilere ise gerçek Aleviliğin nasıl olması gerektiğini anlatarak, bütün bu kesimlere ülkenin birlik ve bütünlüğü için ne yapmaları ve nasıl çalışmalarını anlatmıştır, olumsuz yönlerini göstererek törpülemiş olumluya evirmiştir.
Toplumdaki iki yüzlü münafıkların, din düşmanlarının ve din istismarcısı yobazların aynı merkezler tarafından yönlendirildiğiini itiraza mahal kalmayacak şekilde ortaya koymuştur. Kemalistler ile Atatürk karşıtlarının aynı localar tarafından beslendiğini ve desteklendiğiini tüm belgeleri ile herkesin gözüne sokmuş ve bunun gibi zahiren birbirine karşıtmış gibi gözüken ama aslında hepsinin aynı karanlık mahfiller tarafından idare edilip yönlendirildiğini ortaya koymuştur.
Asıl önemli yaptığı vazifesi ise birbirine karşılık olan kutupların arasına köprü olmuştur, senelerce birbirini görünce bir kaşık suda boğacak olan kesimlerin arasındaki uç noktalarını törpülemiş ve birbirlerini anlamaya ve memleketimiz için asgari doğrularda buluşturmuştur, iki tarafın içinde bulunan münafıkları teşrif etmiştir.
“Bu SÖZCÜ ve SOLAK takımı da en az Cumhur İttifakı kadar AB sevdalısıydı. Aslında Haçlı zihniyetinin postmodern temsilcisi olan AB’ye giriş tavizlerine karşı bu Sözcü ve Solak takımının bir kelime olsun karşı çıkmalarına rastlayamazsınız. Hatta Siyonist İsrail’in ve tüm Haçlı Batı’ya yön veren Yahudi Lobilerinin, içimizdeki yerli uşakları ve ajanları olan MASON LOCALARININ, LIONS ve ROTARY uşaklarının da, gönüllü ve sürekli alkışlayıcıları bunlardır.”
İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’na:
“Başörtüsü bahanesiyle AKP’ye saldırıp durmanız, aslında halkımızı ürkütüp onların kucağına atmaktadır. Zatıâliniz aynı zamanda Masonik LIONS Kulüpleri bölge başkanısınız. Sizden önceki İstanbul LIONS başkanları arasında AKP’nin İstanbul Teşkilatı kurucu üyeleri de bulunmaktadır. Yani AKP’nin gizli beyin takımı ile sizler, aslında aynı safta ve aynı odakların hizmetkârlığındasınız!..” diye çıkışınca şaşırıp kalmışlardı. Hatta bazı emekli Generaller “Hocam, gözümüzü açtınız!” diyerek bize sarılmışlardı…
Bütün bunları ve olaylarla ilgili en doğru soruları soracak, gündeme taşıyacak cesarette ve ciddiyete insanlarımız, yorumcularımız bile kalmamışken Milli Çözüm’ün ne kadar önemli misyon ve vizyon üstlendiğini ve bu sayede birçok vatan perverin cesaret bulup gerçekleri sezip dile getirmeye başladığı gerçeğini de unutmamak gerekirdi. Ve aynı zamanda İslam’a insanlığa eşsiz ve ne büyük hizmetler sunduğunu unutmamak ve sorumluluklarımızı kuşanmak yönünde ciddiyetimizi ve gayretimizi artırmamız lazımdı. Aksi halde İslam’a insanlığa ne kadar pahalıya mal olacağını unutmamak lazımdı.
Otoimmün hastalık; vücudu yabancı madde ve mikropların zarar verici etkilerinden koruyan doğal savunma sisteminin dost düşman ayrımını yapmayıp kendi sağlıklı hücrelerine saldırmasıdır.
Sinsi İSLAM karşıtlığı olan Şeytanız sözcüsü solak takımı, tıpkı otoimmün hastalıklarda olduğu gibi, dost düşman ayrımı yapmamakta, her fırsatta İslam’a ve Müslümanlara saldırmaktadırlar.
Dost düşman ayrımı yapmayıp, her fırsatta İslam’a ve Müslümanlara saldıran Şeytanın sözcüsü solaklar, çözümün değil, problemin birer parçası olmaktadırlar!
Siyonist İsrail’in ve tüm Haçlı Batı’ya yön veren Yahudi Lobilerinin, içimizdeki yerli uşakları ve ajanları olan MASON LOCALARININ, LIONS ve ROTARY uşaklarının da, gönüllü ve sürekli alkışlayıcıları sinsi ve gizli İslam gıcıklığı olan SÖZCÜ ve SOLAK takımıdır.
Bunlar bazı tutarlı Batılılar kadar bile net ve mert davranmamaktadırlar.
Müslüman Türklerin ve Anadolu Ülkesinin asıl ve açık düşmanları Barbar Batılılar ve Siyonist odaklardır!
23 HAÇLI Seferi’ni tertipleyenler Barbar Batılılar ve Siyonist odaklardır…
Biz, Şanlı Kurtuluş Savaşı’mızı da Barbar Batılılara ve Siyonist odaklara karşı yapmışızdır…
Erbakan’ın kararlılığıyla başlayıp başardığımız 1974 Kıbrıs Harekatı’mızda da… PKK kılıflı Amerika’yla savaşlarımızda da… Hep bu Haçlılar ve Siyonist Yahudi odaklar karşımıza çıkmışlardır.
Bugün, Türkiye’yi güya AB’ye sokma tuzağıyla bize dayatılan sözde Çözüm Süreçleri de aynı HAÇLI EMPERYALİST ve SİYONİST tezgâhın bir parçasıdır.
Müslüman Türklerin ve Anadolu Ülkesinin asıl ve açık düşmanları bu kadar açıkken…
Her fırsatta, şu işbirlikçi AKP’nin talan ve tahribatları bahanesiyle sürekli İSLAM’a sataşan ve bizi millet yapan ve tarihler boyunca ayakta tutan manevi mayamıza kin kusan bu Şeytanın SÖZCÜ’leri, aslında bu tavırlarının, toplumu ürküterek Cumhur İttifakı’nın tuzağına ittiğini bilmiyor olamazlardı.
Mason Localarını resmen ve fiilen kapatan Mustafa Kemal’e sahip çıkmaları da sadece istismar amaçlıdır, kendilerini ve kinlerini saklama kasıtlıdır.
Çünkü, Aziz Atatürk’ü adım adım zehirleterek ölümüne yol açanlar da… Mustafa Kemal’e yönelik İzmir Suikastı’na karıştıkları için yurt dışına kaçan… Ama Ata’nın şüpheli ölümünden sonra yine şaibeli şekilde Onun makamına oturtulan İnönü marifetiyle tekrar Türkiye’ye çağrılıp en etkin ve yetkin konumlara taşınan bu Mason ve dönme hainlerin aleyhine şu SÖZCÜ zırvacılarının bir kelime ettiklerini hatırlayamazsınız…
Aziz Erbakan Hocamızdan öğrenmiştik: “Doğrunun en tehlikeli olanı, yanlışa en yakın olandır!” Ülkemiz içinde bir sürü ekip, Ahmet Hocamızın deyimiyle, “doğrularla yanlışları harmanlayıp” hareket ediyor. Böylece doğru bir şey söyler gibi yapıp doğrudan, yanlışlıklara doğru tavır takınıyor. Bu şerli ekibin özleri aynı olmakla birlikte konumları her zaman aynı paralelde olmayabiliyor. Yani: Bir kişi dinle, diyanetle ilgili konular hakkında çok doğru tespitler yaparken, devamla araya bir sürü nifak tanesi katıp insanları doğru yoldan saptırabiliyor. Aynı zamanda yine bir kişi Vatan, Bayrak gibi hepimiz için en önemli! sayılan meselelerde ufuk açıcı tespitler yaparken, aynı zamanda bu milleti millet yapan ana mayaya yani dini ve manevi değerlere doğrudan saldırı yaparak insanların beyninin bulanmasına sebep olabiliyor. Esasında aynı takımının oyuncusu olan bu zevatlar için Ahmet Hocamız; “Biri din istismarcısı, öbürü Devrim ve Kemalizm simsarı” ifadesini kullanarak anlamak isteyenlere en net tarifini sunuyordu. Biz ise çok şükür Milli Çözüm sayesinde hem sahtekar simsarların hem de din istismarcısı alçakların her seferinde farkına varıyorduk.
Müslüman Türklerin ve Anadolu Ülkesinin asıl ve açık düşmanları Barbar Batılılardır ve tam 23 HAÇLI Seferi’ni tertipleyenler de onlar ve Siyonist odaklardır. Biz, Şanlı Kurtuluş Savaşı’mızı da bunlara karşı yapmışızdır. Erbakan’ın kararlılığıyla başlayıp başardığımız 1974 Kıbrıs Harekâtı’mızda da, PKK kılıflı Amerika’yla savaşlarımızda da, hep bu Haçlılar ve Siyonist Yahudi odaklar karşımıza çıkmışlardır.
bu tarihi gerçekleri bize açıklayan hocamıza şükranlarımı arz ediyorum
Asla inkâr edilemeyecek tarihi gerçek; Müslüman Türklerin ve Anadolu Ülkesinin asıl ve açık düşmanları, Barbar Batılılardır ve tam 23 HAÇLI Seferi’ni tertipleyenler de onlar ve Siyonist odaklardır.
Biz, Şanlı Kurtuluş Savaşı’mızı da bunlara karşı yapmışızdır.
Erbakan’ın kararlılığıyla başlayıp başardığımız 1974 Kıbrıs Harekâtı’mızda da, PKK kılıflı Amerika’yla savaşlarımızda da, hep bu Haçlılar ve Siyonist Yahudi odaklar karşımıza çıkmışlardır.
.
Bugün, Türkiye’yi güya AB’ye sokma tuzağıyla bize dayatılan sözde Çözüm Süreçleri, HAÇLI EMPERYALİST ve SİYONİST tezgâhın bir parçasıdır.
Şimdi, her fırsatta, şu işbirlikçi AKP’nin talan ve tahribatları bahanesiyle sürekli İSLAM’a sataşan ve bizi millet yapan ve tarihler boyunca ayakta tutan manevi mayamıza kin kusan bu Şeytanın SÖZCÜ’leri, aslında bu tavırlarının, toplumu ürküterek Cumhur İttifakı’nın tuzağına ittiğini bilmiyor olamazlardı.
Çünkü bu SÖZCÜ ve SOLAK takımı da en az Cumhur İttifakı kadar AB sevdalısıydı. Aslında Haçlı zihniyetinin postmodern temsilcisi olan AB’ye giriş tavizlerine karşı bu Sözcü ve Solak takımının bir kelime olsun karşı çıkmalarına rastlayamazsınız.
Hatta Siyonist İsrail’in ve tüm Haçlı Batı’ya yön veren Yahudi Lobilerinin, içimizdeki yerli uşakları ve ajanları olan MASON LOCALARININ, LIONS ve ROTARY uşaklarının da, gönüllü ve sürekli alkışlayıcıları bunlardır.
.
Bu Sözcü takımının; tarihte ilk defa, deha çapında bir feraset ve cesaretle Mason Localarını resmen ve fiilen kapatan Mustafa Kemal’e sahip çıkmaları da sadece istismar amaçlıdır, kendilerini ve kinlerini saklama kasıtlıdır. Çünkü, Aziz Atatürk’ü adım adım zehirleterek ölümüne yol açanlar da… Mustafa Kemal’e yönelik İzmir Suikastı’na karıştıkları için yurt dışına kaçan… Ama Ata’nın şüpheli ölümünden sonra yine şaibeli şekilde Onun makamına oturtulan İnönü marifetiyle tekrar Türkiye’ye çağrılıp en etkin ve yetkin konumlara taşınan bu Mason ve dönme hainlerin aleyhine şu SÖZCÜ zırvacılarının bir kelime ettiklerini hatırlayamazsınız…