MİLLİ ÇÖZÜM DUYARLILIĞI
Bir çocuk ağlarken, köşe başında
Gazze’de tası boş, hatır sor biziz!..
Mazlumun ahında, o göz yaşında
Ana yüreğinde, ateş kor biziz!..
Dertlinin dilinde, duasındayız
Bizler Adil Düzen, sevdasındayız
Erbakan’ın haklı, davasındayız
Müslümanız; lakin, hakir hor biziz!..
Göçmenin yüzünde, tozlu terdeyiz
Yetimin gözünde, nurlu ferdeyiz
Mağdur feryadında, zorlu yerdeyiz
Siyonist önünde, engel zor biziz!..
Ekmek suyla birlik, bombalar yağar
Bu katliam hangi, vicdana sığar
Yakındır bu ahlar, Deccali boğar
Hainler hapseden, çetin tor biziz!..
İki milyar ezik, ve pejmürdeyiz
Tek Milli Çözüm’le, ümit müjdeyiz
Hak hâkim kılacak, iman güçteyiz
Mekke Merve Kâbe; Kudüs Tur biziz!..
Uğrunda düştüğüm, yollar aşkına
Yarım asrı aşkın, yıllar aşkına
Şehitler yetimler, dullar aşkına
Gayrı mahcup etme, ki mağdur biziz!..
Ahmet Hoca derler, Akgül soyumuz
Ne devler devirdik; kısa boyumuz
Milli Görüş maya, tuttu huyumuz
Şerre fren hayra, tek motor biziz!..
Dertlinin dilinde, duasındayız
Bizler Adil Düzen, sevdasındayız
Erbakan’ın haklı, davasındayız
Müslümanız; lakin, hakir hor biziz!..
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN DAVASINA, PLAN VE PROGRAMLARINA SAHİP ÇIKAN TEK EKİP MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİDİR. ADİL DÜZENİ EN İYİ BİLEN,ANLATAN VE HAKİM KILMAK İÇİN ÇALIŞAN TEK EKİPTİR MİLLİ ÇÖZÜM. TÜM İNSANLIK, KURTULUŞUN BU PLAN VE PROGRAMLARDA OLDUĞUNU GÖRÜYOR BİLİYOR VE BUNU YER YÜZÜNE HAKİM KILMAK İSTEYENLERİN İKTİDARINI HASRETLE BEKLİYOR. AZİZ HOCAMIZ YILLAR EVVELİNDEN BUNU HİSSETMİŞ OLACAK Kİ DİLİNDEN ŞU CÜMLELER DÖKÜLMÜŞ TA 1980 YILINDA TRT DE ; “Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
Ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN,
TRT Basın Toplantısı, MSP Genel Başkanı TRT’de Yazarlar Soruyor, Nisan 1980
Rabbimiz buyurdu ki:
“Gerçek şu ki, Biz emaneti (İslamiyet’i ve Allah’a Hilâfet görevini) göklere, yerküreye ve dağlara (ve bunlardaki mahlûkata) arz ve teklif ettik de; onlar bunun (sorumluluğunu) yüklenmekten çekindiler ve ondan (gereğini yapamadıklarında gelecek azaptan) korkuya kapılıp titrediler. (Ama) Onu (yeryüzünde Allah’a halifelik ve adaletle yöneticilik sorumluluğunu) insan yüklendi. Gerçekten o, pek zalim ve çok cahildir (ki Rabbinin emri ve isteği yerde kalmasın diye çok riskli bir cesaretle böyle bir mesuliyetin altına girmiş ve bir nevi çok tehlikeli kahramanlık göstermiştir).” (Ahzâb: 72)
İşte Milli Çözüm; ahir zamanın bu en dehşetli günlerinde “EMANET”e sahip çıkandır.
“Şayet Biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirmiş (ve sorumluluklarını iletmiş) olsaydık, andolsun onun Allah korkusundan saygıyla boyun büküp parçalandığını görecektin. (Kalpleri dağdan-taştan daha katı kesilenler, Kur’ani emirlere karşı ilgisizdir.) İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.” (Haşr: 21)
Dolayısıyla üzerimizdeki sorumluluğun ağırlığının farkındayız.
Yani “Milli Çözüm Duyarlılığı”ndayız.
“Mü’minlerden öyle (mert ve metin) er kişiler vardır ki, Allah üzerine (O’nun rızası ve davası istikametinde) yaptıkları ahde (iman, itaat ve cihad sözlerine) sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirip (Hakk uğrunda canını vermiştir), kimi de (gönülden cenneti ve şehadeti umup) beklemektedirler. Onlar hiçbir vazgeçme ve yan çizme (bedel ve bahanesi) ile (Allah adına verdikleri sözlerini) değiştirmemişlerdir.”
Ve: “Rabbimiz, bizi sözünü yutanlardan değil, tutanlardan eyle” duasındayız.
İnsanlık çok sıkıştı, zulüm haddini aştı, zalimler yedi derya dolaştı. İnşallah mazlumun gözyaşı denizinden Adil Düzen güneşi doğmak üzeredir. Allah’la mazlumun duası arasında perde yoktur. Atalarımız, “Alma mazlumun âhını, gökten indirir şahini!” demişler. Şahini de indirir, şahını da! Yeter ki Yüce Mevlâ’nın lütuf ve keremine layık olalım. Ha sabah ha akşam diye nusret yağmuru gözlediğimiz bu günlerde Milli Çözüm nimetine ve Üstadımıza nankörlük etmeyelim yeter.
Vah vah zalim zulme doymuyor sözünün ötesi Milli Görüştür. Çünkü duygusallık değil duyarlılık bedel ister. Eylem ister. Eylemi ise adamlar yapar. Kancıklar ancak kaçar.
Biz Milli Görüşçüyüz.
Fakirlerin aşında
Mazlumun göz yaşında
Gazzeli mücahidin elinde okunmuş taşta
Fikren ve fiilen mücadelede olan biziz!!!
Emekçinin yüzündeki, tozlu terdeyiz
Talebenin gözündeki, nurlu ferdeyiz
Mağdurun feryat ettiği, zorlu yerdeyiz
Zalimlerin önündeki, engel zor, biziz!
Elhamdülillah çok şükür.
Biz Neredeyiz?
Dünya zulme gark olmuşken, başta Gazze tüm mazlumlara dağ taş ağlarken
İnsanlık siyonizmi görüp bilmişken
Biz Neredeyiz onlar nerede?
Tüm hakikatleri hazıra konup bilmişken,
Erbakan gerçeğini bize bildiren varken,
Kendi içimizde kardeşlik kuramazken,
Vallahi hesabı çetin olur dost kuyusun kazarken.
Elhamdülillah İnsanız…
Elhamdülillah Müminiz…
Elhamdülillah Milli Görüşçüyüz…
Elhamdülillah Milli Çözümcüyüz…
.
Rabbimize, verdiği bütün eşsiz nimetler için sonsuz hamd ediyor, şükrediyoruz. Her daim duyarlı, tutarlı, sorumlu ve onurlu bir tavırla hareket eden şuurlu insanlar olmamızı nasip etmesini niyaz ediyoruz.
Bugün günlerden 26 Ağustos…
26 Ağustos 1071; yer Muş’un Malazgirt Ovası… Büyük Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan komutasındaki Türk Ordunun, Romen Diyojen komutasındaki Bizans ordularını yenmesiyle, Malazgirt Meydan Muharebesi kazanıldı. Türk Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlanan bu muharebe “Türklere Anadolu’nun kapılarını açan son muharebe” olmuştur. Nihayetinde Anadolu önlerinde en büyük engel olan Bizans için büyük bir felaket olmuştur.
Ve tarih 26 Ağustos 1922; yer Afyon Kocatepe… Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle, tarihten ders almadan ve pervasızca Anadolu içlerine kadar gelen, Batıl’ın ve dahi Batı’nın şımarık çocuğu, Bizans’ın artığı Yunan Ordusu’na karşı Büyük Tarruz’un emrinin verildiği tarihtir…
26 Ağustos 1071 ve 26 Ağustos 1922; Türk milletinin kaderini şekillendiren iki büyük dönüm noktası. İlki Anadolu’nun kapılarını Türk Milletine açarken, İkincisi ise bu toprakların ebedi Türk İslam yurdu-vatanı olarak kalacağını tüm dünyaya ilan etmiştir.
26 Ağustos 1071 tarihinde amaç Türk Milleti için Anadolu’yu bir yurt haline getirmek, bir yurt kurma ve fetih mücadelesi ve bu toprakların, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecini başlatmasıdır.
26 Ağustos 1922 tarihi ise; Mondros Mütarekesi akabinde uygulamaya konan ve Anadolu’da Türk’ün ve İslam’ın idam fermanı olan Sevr Antlaşması ile dayatılan parçalanmış, bölünmüş; Türksüz ve İslam’sız bir Anadolu hayali kuran Batıl’a karşı, “Ya İstiklal, Ya Ölüm!” parolası ile adeta küllerinden doğacak olan Anadolu’nun İslamsız ve Türksüz olmayacağının ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş mührünün vurulduğu gündür.
Malazgirt’de Turan Taktiği ile tarumar edilen Bizans Ordusu, Afyon Kocatepe’de ise “Sad” Taarruz planı ile Yunan Ordusu tarumar edilmiştir..
Büyük Taarruz için çok şeyler söylenir ve anlatılır. Fakat her anı tarihe hem kahramanlık, hem de askeri deha seviyesinde uygulanan stratejik ve taktiksel manevralar neticesinde Savaş Tarihine de altın harflerle bir son örnek de yazdırmıştır.
Büyük Taarruz, süvari birliklerinin bir ordunun ana stratejik taarruz gücü olarak kullanıldığı ve tek başına bir savaşın kaderini belirleyerek zafere ulaştığı, dünya savaş tarihinin, son büyük ve parlak örneğidir.
Evet, Türk İstiklal Harbinde bu vatanın evlatları kadar, yine bize bu toprakları vatan yapan süvarilerimizin, Orta Asya’dan bizleri taa Anadolu’ya taşıyan ve bu toprakları bizlere vatan yapan yolda en kadim dostları, yarenleri “AT”larımız …
Büyük Taarruz, kod adı ile SAD Taarruzunun en stratejik ve can alıcı, vurucu unsurları olmuşlardır. Suvarilerimiz kılıçları ile Yunan cephelerini yarıp geçerken, Ahal Teke’nin torunları tüm dünyaya rağmen Türk Milleti ile bir arada, adeta Gardaş gibi savaşmış ve yine AT, Türk’ün kanadı olmuş ve Yunan siperlerinde adeta uçarcasına süvarisi ile dalıp, düşmanı tarumar etmiştir.
Kısacası SAD Taarruzu, Büyük Taarruz; Atı ile eri ile, bir düşman ordusunun savaş alanında nasıl tamamen etkisiz hale getirileceğini gösteren, dünya askeri tarihine geçmiş klasik bir kuşatma ve imha harekâtının adıdır. Bu planın başarısı, Kurtuluş Savaşı’nın askeri safhasını kesin bir zaferle noktalamıştır. Ve Anadolu’yu İslamsız ve Türksüz görme hayalinde olanları gözlerine mili çekmiştir.
Peki şimdi “Neden biz böyle çaresiz ve pejmürdeyiz” oysa “Hak davayı taşıyacak, iman güçteyiz.”
Sevr ile uygulamak istedikleri lakin Aziz Türk Millerinin cansiperane direnci ve azmi karşısında planlarını uygulamaktan vaz geçmeyen ama Haim Nahum doktirini ile, kendilerince bu milleti, yumuşak lokma haline gelene kadar erteleyen Siyonizm güdümündeki Batı, bu sefer kukla Yunan Ordusu ile değil ama kılıç artıkları dönmezleri ile geldiler…
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.”
Fakat göz ardı ettikleri ise bu yurdun üstüne sönmeyecek bir Milli Görüş ocağının halen tüttüğüydü.
İşte o ocak Erbakan Hocamızın tutuşturduğu ve Üstadımız Ahmet Akgül’ün her geçen gün, yorulmadan, tükenmeden, sadece Allah Rızası için, yazıları, şiirleri ve yorumları ile, ateşini besleyip büyüttüğü ve Adeta artık bir “KOR” a dönüşen Milli Görüş – Milli Çözüm ocağıdır.
“Yakındır Rahmeti, Rahman yetişir
Bu ümmet hep böyle, kalır mı yasta
Devrimler yaşanır, devran değişir
Mevlâ medet eyler, dirilir hasta
Zaferler ayıdır, çün Ağustos’ta!..”
26 Ağustos 1922’de başlayan ve 30 Ağustos 1922’de sonuçlanan Zafer ile;
“Bu zafer; vatan topraklarının asla işgal altında bırakılmayacağını, Türk milletinin esir alınamayacağını, bayrağın semalardan indirilemeyeceğini, ezan seslerinin dindirilemeyeceğini ve Aziz Milletimizin asla sindirilemeyeceğini bütün dünyaya ilan eden bir manifesto konumundadır. 30 Ağustos, ‘hasta adam’ diyerek ölümü beklenen ve tarihe gömülmek istenen bir milletin, sarsılmaz bir iman ve inançla yekvücut olarak yeniden şahlanışıdır!
30 Ağustos; bu toprakların sonsuza dek vatanımız olduğunun tüm dünyaya bir kez daha ilanıdır! Ezelden beri hür yaşamış aziz milletimiz, birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere, vatanımıza ve bağımsızlığımıza göz dikenlere asla müsaade etmediğinin ve kıyamete kadar da asla müsaade etmeyeceğinin kanıtıdır!.. (Prof. Dr. Necmettin Erbakan)”
Rahmetli Erbakan Hocamızın dediği gibi, 26 Ağustos 1071’de atının sırtında taarruz emrini veren Sultan Alparslan ve bu emri alıp taarruz eden asker hangi ruhta ise;
26 Ağustos 1922’de de yine atının üstünde taarruz emrini veren Gazi Mustafa Kemal ve bu emri alan şanlı asker aynı ruh ve özdedir, hepsi Millî Görüş Ruhuna sahiptir.
Günün mana ve önemine binaen “SÖZ”ün sahibi ile noktalayalım…
“Bir kimse Malazgirt’te inanışının şahlanışını yaşamadan; Kosova’da, Niğbolu’da bir kılıç olup parlamadan; Ulubatlı Hasan olup İstanbul’u fethetmeden, Sultan Fatih olup atını denize sürmeden; Kanuni olup şanlı ordularıyla Avrupa’nın içlerine yürümeden… (Çanakkale’de) Seyit Çavuş olup 250 kiloluk mermiyi “Ya Allah!” diyerek namluya sürmeden… Bir insan (Kutlu Kurtuluş Savaşımızın ilk büyük zaferi sayılan ve Mustafa Kemal’in komutasında yapılan) Sakarya’nın siperlerine girmeden ve (bizzat kendisinin büyük bir dirayet ve cesaretle tarihi hareket ve çıkarma emrini verdiği) Kıbrıs’ta düşman tahkimatının arasından geçmeden, Milli Görüş’ün ne olduğunu anlayamaz!” (Prof. Dr. Necmettin Erbakan)
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/erbakan-hocamizin-manevi-bir-ortamdaki-30-agustos-zafer-bayrami-mesaji-4/
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/ataturkun-buyuk-taarruz-hazirligi-ve-egenin-kuva-yi-milliyeci-din-adamlari/
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/agustos-zafer-ayidir-siir-4/
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/milli-gorusun-orduya-bakisi/