YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6920e56ebfc34
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 9
Bugün : 992
Dün : 41199
Bu ay : 894915
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45298736
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Bozacı-Şıracı-Pazarcı

Deniz Feneri fırıldağının ortamı kokuşturması üzerine, Recep T. Erdoğan'ın taşkınlığı, Deniz Baykal'ın pişmanlığı ve Aydın Doğan'ın ise yıkılmışlığı ve şaşkınlığı gözlerden kaçmıyordu. Ama her üçünün durumu da, suçluluk psikolojisini ve planlarının pazara dökülme tedirginliğini yansıtıyordu.

 

Bay Recep T. Erdoğan'ın şımarık tavrı, "Gafil mağrur, cahil cesur olur" cinsinden; başına gelecekleri düşünmeden, eline geçen fırsatla horozlanma ve "hayır hırsızlığı" çirkefinden kurtulma kahramanlığı oluyordu. Aydın Doğan da; artık yolun sonuna gelişin, tükenişin ve tekme yiyişin perişanlığı içinde kıvranıyordu..

Deniz Baykal ise; Atatürk'ün emaneti ve milletin alın teri olan İş Bankası'nı, Aydın Doğan eliyle Almanya'da Yahudi Sermayesinin tekelindeki Deutsche Bank'a satma hesaplarının suya düşmesinin ve bu kirli çoraplarının sökülme endişesinin kuşkusu içinde ve rengi kaçmış vaziyette, siyasi dürüstlük rolü ve basın özgürlüğü havariliği oynuyordu.

Evet, her üçünün de sahteciliği sırıtıyor ve yüz hatları özlerindeki haltları yansıtıyordu.

Hatırlayacaksınız CHP'nin hazırladığı Batık Banka Raporu'nda Aydın Doğan'ın aldığı ve İş Bankası'nın sattığı Dışbank olayına niye hiç değinilmiyordu?

‘Yüzyılın Soygunu'na CHP'nin suç ortaklığı

CHP, batık bankalarla ilgili "Yüzyılın Soygunu, Banka Kara Deliği" adıyla bir rapor hazırlamıştı. TMSF'ye devredilen bankalar, devir işlemleri ve yapılması gerekenlerle ilgili önerilere yer verilen raporda, batan bankaların sahiplerine ve şirketlerine kamu bankalarından aktarılan kaynakların belirlenmesi amaçlanmıştı.

Batık banka patronlarının kendi şirketleri ve yakınlarına açtıkları kredilerin de tespit edilmesi gerektiği vurgulanan raporda, "Paranın izi sürülmeli, hortumlama veya usulüne uygun olmayan kredilerin izleri sürdürülerek ne kadarının sistem dışına çıkarıldığı mutlaka bulunmalıdır. Kayıp kaynakların bir bölümünün de banka yönetimleri tarafından doğrudan doğruya zimmet veya benzeri yollarla soyulmuş olmaları ihtimal dahilindedir" denilerek, bunların araştırılması gerektiği vurgulanmıştı.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, CHP'nin ekonomi kurmaylarından oluşan araştırma komisyonunun hazırladığı raporda, bankaların batış süreci hakkında tespitler yapılırken, "Hâkim ortakların ya da banka yönetimlerinin, bankacılık kurallarına uygun olmayan veya dürüst olmayan işlemleri sonucu oluşan kayıplar, hâkim ortakların kendi şirketlerine limit üstü aktardıkları kaynaklar, reel sektörde yatırıma veya işletme sermayesine dönüşen ancak kötü yönetim ve ekonomik kriz nedeniyle geri dönmeyen kredilerden veya hakim ortakların doğrudan doğruya kendi bankalarını soymak(hortumlamak) amacıyla aktardıkları kaynaklar" batık nedenleri arasında sıralanmıştı.

1997'den bu yana TMSF'ye 22 bankanın devredildiği, bunların 8'inin birleştirildiği, 6'sının satıldığı, 7 bankanın bankacılık izinlerinin iptal edilerek tasfiye edildiği bildirilen raporda, Bayındırbank'ın varlık yönetimi fonksiyonunu yerine getirmek üzere bir geçiş bankası olarak tutulduğu açıklanmıştı. Raporda, "Sonuçta, söz konusu bankaların kamuya maliyeti, TMSF'ye intikal ettikleri tarih itibarıyla, Bank Kapital hariç, 20.2 milyar ABD doları, intikal ettikleri tarihten sonra ise 17.5 milyar dolar artarak 37.6 milyar ABD doları olacaktır" saptaması yapılmıştı.

‘Üzerine bir bardak soğuk su içmeyin'

Raporun "yapılması gerekenler" başlığı altında şu öneriler sıralanmıştı:

  • Bankalarda batan paraların tahsil edilebilmesi ve bu konuda kamuoyunu yanıltıcı demeçlerden kaçınılarak gerçek bilançonun ortaya çıkarılabilmesi için öncelikle kamu alacaklarının üzerine bir bardak soğuk su içilmesi anlayışından vazgeçilmesi şarttır.
  • Bankalarda batan paraların tahsil edilebilmesi iradesi ve niyeti varsa, atılacak ilk adım kamu ve özel bankalarının uygulamalarının birbirinden net biçimde ayrılması olmalıdır.

Batan bankaların ortaklarıyla ilgili olarak;

  • Kendi bankalarından kendisi, yakınları ve şirketlerine açılan krediler,
  • Diğer bankalardan doğrudan veya back to back açılan krediler,
  • Başka şahıslar adına açılıp ortaklara aktarılan krediler,
  • Diğer şekillerde aktarılan kaynaklar tespit edilip kayda alınmalıdır.

Böylece ortaklar üzerinde toplanan risklerin ne kadarının yatırıma giden krediler, işletme kredisi olarak kendi şirketlerine giden krediler, yurtdışına giden krediler ve banka zararını kapatmak amacı ile yüksek faiz tahakkuk ettirdikleri risklerden oluştuğu ortaya çıkarılmalıdır.

CHP'nin Aydın Doğan'la Gizli Pazarlıkları

CHP'nin raporunda yer verilen batık bankaların, devir zararları, gerçekleşen tahsilat ve beklenen tahsilatlar ile TMSF'ye net maliyetleriyle ilgili bir tablo da yer almıştı.

Bu tabloya göre, en büyük zarar Uzanların bankası İmar Bankası'yla (5.9 milyar dolar), son dönemde bankasının elinden haksız yere alındığı iddiasıyla ortaya çıkan Mehmet Emin Karamehmet'in 3.7 milyar dolarını şirketlerine aktardığı Pamukbank'ta yapılmıştı.

BDDK raporlarında Karamehmet'in Pamukbank'tan şirketlerine aktardığı kaynak 3.8 katrilyon TL olarak veriliyordu.

CHP'YE GÖRE HORTUMUN ZARARI

(MİLYON DOLAR)

Banka

Devir Zararı

Gerçekleşen Tahsilat

Beklenen

Tahsilat

Net Maliyet

İmar Bankası

5.933

0

1.648

4.185

Pamukbank

3.706

414

2.082

2.616

T.Ticaret

778

9

11

1.518

Ekspres

435

27

11

456

İnterbank

1.269

14

224

4.417

Egebank

1.220

78

50

1.163

Yurtbank

656

23

23

517

Yaşarbank

1.149

115

146

1.275

Esbank

1.113

34

92

2.982

Sümerbank

470

155

233

4.424

Etibank

698

240

603

2.118

Demirbank

648

211

125

3.779

Ulusalbank

524

0

0

930

İktisat B.

1.954

140

254

3.228

Kentbank

681

131

134

1.687

EGS Bank

545

27

55

581

Sitebank

53

5

7

65

Tarişbank

74

7

19

115

Bayındırbank

116

26

117

1.141

Toprakbank

880

64

227

499

Bank Kapital

393

103

188

142

Toplam

23.295

1.823

6.250

37.595

Peki İş Bankası'nın sattığı ve Aydın Doğan'ın bedavaya aldığı Dışbank konusuna CHP raporunda niye hiç dokunulmamıştı? Yoksa doğruculuk görüntüsüyle, CHP ile Aydın Doğan'ın alavere dalaveresi gizlenmeye mi çalışılmıştı?

Beş kardeşler:

Deutsche Bank-Aydın Doğan-M.Rahmi Koç-Recep Tayip ve Baykal

Bu saldırganlık nedendi?

Son günlerde RTE daha önce hiç olmadığı kadar saldırganlaşmıştı. Güya Aydın Doğan'a karşı savaş açmıştı… Ancak, saldırılarından D. Baykal da nasibini almaktaydı. Sorunun temelinde sihirli bir kelime vardı:  "ALMANYA".

Daha düne kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, Türk Ülkesini ve hatta Türk Milleti'ni peşkeş çektiği; kapalı kapılar arkasındaki uzlaşmalarla daha da semirttiği Aydın Doğan ile aralarında ne olmuştu da, kılıçlar çekilip hücuma kalkışılmıştı?

Aydın Doğan'ın iç çamaşırı dahi artık kendisine ait değil. Kendi yaşamı da dâhil her şeyi Deutsche Bank'ın. Peki, Aydın Doğan'a Deutsche Bank bu desteği ve krediyi neden açmıştı?

Türkiye İş Bankası'nı Deutsche Bank'a satma hıyaneti!

Deutsche Bank'ın gözü Türkiye İş Bankası'ndaydı. Ancak, Türkiye İş Bankası'nın Deutsche Bank'a satılması için ortada çok önemli bir engel vardı: Atatürk'ün hisseleri. Peki, bu düğüm nasıl aşılırdı?

Bunu çözmek için CHP'nin desteğinin alınması lazımdı. Bu nedenle de iki kardeş Aydın Doğan ve M. Rahmi Koç el ele verip anlaştı. CHP'nin listelerine 40 kadar milletvekili yerleştirmeyi başardı. Bunların tamamı seçilecekleri yerlerden konuldu ve seçim kazandırıldı. CHP'ye de bu konuda iyi bir diyet ödendi. Diyetin teslim edildiği kişi Şanlıurfa'nın meşhur türedi zengini Mahmut Yıldız'dı, yani o dönem CHP'nin Genel Saymanı, dahası Deniz Baykal'ın İplikçi Nedim'i konumundaydı.

Malumlarınız olduğu üzere Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasına karşı çıkan Deniz Baykal ve CHP kadroları, ne hikmetse İş Bankası Genel Müdürlüğü'nün İstanbul'a taşınmasını adeta alkışlamışlardı. Şimdi sizlere sormak isterim, genç Türkiye Cumhuriyeti tarihinde İş Bankası'nın yerinin T.C. Merkez Bankası kadar önemli olmadığını bilmeyen var mıydı?

Bu oyun 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce de tezgâhtaydı. Bu nedenle CHP, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun alacaklarını ödemiyordu. Gerekçesi ise çok dikkat çekiciydi:

‘Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu 12 Eylül rejimi tarafından kapatıldığından, hâlihazırda faaliyette bulunanlar Atatürk'ün mirasından pay sahibi yaptığı Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu değillerdir. Bu nedenle de bunlara ait payların sahibi CHP'dir.'

O dönemde yazdığımız yazılarla Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarını uyarmış ve savunmalarında kesinlikle şu tezi gündeme getirmemelerini hatırlatmıştık. Neydi bu uyarımız;

Sakın ola ki sizler de CHP'ye, "siz de Atatürk'ün kurduğu CHP değilsiniz. Siz de 12 Eylül'de kapatıldınız" demeye kalkışmayınız!? Çünkü,

Deniz Baykal; Aydın Doğan, M. Rahmi Koç'un beklediği de zaten buydu. Kendi kendilerini inkâr etmek istemiyorlardı. Bu inkârı Türk Tarih Kurumu ya da Türk Dil Kurumu yaparsa CHP mazlum durumuna düşecek ve suçu onlara yıkacaktı. Bu arada sahipsiz kalacak Atatürk hisseleri bir Atatürk Vakfı'na devredilecek, bu vakıf da hisseleri güya Kemalist Gençler yetiştirmek için eğitim faaliyetlerinde kullanacaktı! Vakıf da hazırdı. Mehmet Haberal da bu konularda hazırlık bile yapmıştı. Uyarılar ve akil insanlar sayesinde Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları bu tuzağa takılmadı. Ancak, ne var ki Aydın Doğan'a bu konuda verilen süre Temmuz 2008 sonunda, pek çok uzatmalardan sonra artık dolmaktaydı.

Özdemir Sabancı cinayeti ve Koç adası belgesi

Kardeş Sabancı öldürüldüğünde ortada görünen örgütün aslında taşeron olduğunu ve birileri adına, para karşılığında bu işin yaptırıldığını yazmıştık. O zamanlar bunu herkes "Komplo Teorisi" olarak algılamıştı. Ancak, zaman geldi ve "Ergenekon" iddiasında bu söylediklerimizin ucuna birazcık ulaşıldı ve Fehriye Erdal'ın Koç Adası'nda gizlendiği de ortaya atıldı. Bu konu çok fazla medyada yer almadan gündemden çıkarıldı. Ancak bu kadarı bile Koç'ları şaşkınlığa uğratmıştı.

İşte, RTE tam bu dönemeçte, bir bedeli tahsil etti ve Deutsche Bank-Türkiye İş Bankası tezgâhının ayrıntılarına ulaştı. Ardından da "bu işin kaymağını neden Aydın Doğan'a yedireyim ki" diye düşünmeye başladı. Aynı anda, Aydın Doğan da konuyu RTE'nin öğrendiğini anladı. Ardından da Almanya'da Deniz Feneri bombası patlatıldı. Sonra da RTÜK Başkanı'nın olaylarla ilgisi gündeme taşındı. Telaşa kapılan RTE, hata yaptı ve Zahit Akman'a yasa ile zırh uydurdu. Bu olayı çok iyi değerlendiren Aydın Doğan da Deniz Feneri RTE bağlantısı bombasını patlattı.

Deutsche Bank, Alman Devleti tarafından top yekûn savunulduğundan, Almanya ardı ardına bombaların patlamasını seyretti ve hatta bu konuya büyük katkı yaptı.

Şimdi kartlar artık, "en büyük harami çetesi"nin elindeydi!

Aydın Doğan, hayatının en büyük darbelerinden birini almak üzere. Kısa süre içinde "Ergenekon" ilişkisiyle, ya da daha uyduruk bir bahane ile Aydın Doğan ve ekibinden tutuklamalar olursa kimse şaşırmasın. Hem de hangi gerekçe ile biliyor musunuz? Merhum Abdi İpekçi ve Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a yapılan suikastların azmettiricisi iddiası ile…

Çünkü kartlar artık Türkiye'nin en büyük Harami Çetesi'nin elinde.

RTE, Deutsche Bank'tan, Aydın Doğan'a verecekleri desteğin yarısının kendisine verilmesini istese Deutsche Bank hayır mı diyecek? Peki, bu yarım hisseyi RTE, yandaş medyayı daha da kuvvetlendirmek için mi ister, yoksa Petrol konusunda mı ister, bilinmez. Ama ortada olan gerçek şu. Bu konuda Aydın Doğan ve M. Rahmi Koç ekarte edilip saf dışı bırakılır. Sırada Deniz Baykal kalır. O da aşılırsa, bundan alası "Şam'da kayısı".

Ergenekon hikâyesi nasıl mı biterdi?

"Ergenekon" hikâyesi, iplerin kendi elinde olduğunu sanan RTE başta olmak üzere, ekibinin tamamının başını yemeye doğru gidiyor. Her geçen gün "gizli eller" daha da fazla çalışıyor. Davanın içinde işe yarama ihtimali bulunan bir iki tezgâh da, bir şekilde bozuluyor.

"Ergenekon"dan en fazla zararla çıkacak olanın E.Tuğg. Veli Küçük olduğu artık herkesçe biliniyor. Hatta Veli Küçük'ün, "Susurluk" olayındaki Abdullah Çatlı konumuna sürüklendiğini de herkes görüyor. Susurluk'ta üç operasyon üst üste yapıldığı, üçüncüsünde Çatlı ve Gonca'nın "öldürüldüğü hatırlanıyor." Bekleyelim ve görelim, Veli Küçük'ü kullananlar O'na nasıl bir akibet hazırlıyor?

İşte sizlere son günlerdeki RTE'nin dayılanmasının arka planı! Aydın Doğan, şimdi uçuruma sürüklenirken elindeki hangi dosya ile kendini savunabilir? RTE yanağından "Bir Numara" tarafından makas alındığı gecenin sabahında kendinden geçip bayıldığında ve makam aracının camları kırılıp acil müdahale yapıldığında, hastanede RTE'yi yaşama döndüren bayan doktorun daha sonra Gripten "Ölüvermesi" (!) dosyası olabilir mi? Neden olmasın?2[1]

Bütün bunları gördükten sonra şu ayeti kerimeleri hatırlamamak ve sadakallahül-Azim-ül-Alim- "Allah doğru söylemekte ve her şeyi bilmektedir"  diye haykırmamak mümkün müdür?

"Gerçek şu ki; (Hakkı) inkâr edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek (zulüm ve sömürü düzenlerine uyumlu köleler haline getirmek) için mallarını harcamaktadır, bundan böyle de harcayacaklardır. (Ama) Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra da bozguna uğrayıp (pişman ve perişan durumda) kalacaklardır. (Ve dünyadaki bu yıkımdan) Sonra, (Hakkı) inkâr edenler (ahirette) cehenneme sürülüp toplanacaklardır.

Bu, Allah'ın murdar olan (küfür ve kötülük ehlini) pak ve temiz (iyi niyetli ve istikametli mü'minlerden) seçip ayırması (herkesin ayarını ortaya koyması); murdar (olanların) bir kısmını bir kısmının üzerine (musallat) kılıp, (birbirlerinin pisliğini ortaya çıkarması, sonra) hepsini birlikte cehenneme atması içindir. İşte bunlar (dünya ve ahirette) hüsrana uğrayanlardır."3[2]

AKP'nin Aydın Doğan'a Başka Kıyakları

Büyükşehir Belediye Meclisi kararları Erdoğan ile Doğan arasındaki kavganın kuru gürültüden ibaret olduğunun ispatıydı. İstanbul'un Mecidiyeköy, İstinye ve Ümraniye ile değişik yerlerinde Aydın Doğan'ın kuruluşlarına ait arazilerle ilgili tekliflerin AKP ve CHP'li üyelerin oyları ile kolayca kabul edildiği ortaya çıktı.

Türkiye, kayıkçı kavgaları ile meşgul edilirken diğer taraftan büyük rantlar dağıtılıp milletin kaynakları har vurup harman savrulmaktaydı. Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan arasında süregelen "kavga"nın bir aldatmacadan ibaret olduğu anlaşıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin kararları, Doğan'ın bugüne kadar talep ettiklerinden hepsinin verildiğini, yalnızca Hilton'daki plan tadilatı talebinin bekletilip bir şantaj aracı olarak saklandığı sırıtmaktaydı.

Milyar Dolarlık AVM ve Rezidans Rantı

Biri Mecidiyeköy'de diğeri Ümraniye Ihlamurkuyu'da iki rezidans ve ilk metro transfer istasyonu, İstinye'de boğaz görünümlü 6 dönümlük spor alanına akaryakıt istasyonu izni verilirken, Doğan'ın sahibi bulunduğu D-Yapı'nın Ömerli bölgesinde, 2 milyon 238 bin m² alan üzerinde "Ömerli Evleri" projesine başlandı. Arazinin, baraj koruma havzasında bulunduğu biliniyor. Öte yandan, Doğan'ın Akfırat Muşmula Mahallesi'nde de 160 villanın yapımına nasıl izin verildiği hala açıklanmadı.

Boğazdaki Spor Alanına Akaryakıt İstasyonu!?

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi AKP ve CHP'li meclis üyelerinin oyları ile Aydın Doğan Vakfı'nın İstinye'deki akaryakıt istasyonu planını da jet hızıyla onayarak spor alanından çıkarıp akaryakıt istasyonu statüsüne alan plan değişikliği talebini kabul edip onaylamıştı. Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu'nda tadilen kabul edildikten sonra belediye meclisinde de komisyondan geldiği gibi oylanarak AKP ve CHP'li meclis üyeleri tarafından benimsendi. Bu arada İstanbul'un ulaşımını sağlayan feribot ve otobüslerin akaryakıt ihtiyacı da Aydın Doğan'ın Petrol Ofisi tarafından karşılanması kararlaştırılmıştı.

Teklif Edildi, 1 Ayda Meclisten Geçti

Ümraniye Ihlamurkuyu'daki Petrol Ofisi arazisi için, İBB Ulaşım Planlama Müdürlüğü, plan değişikliği talebinde bulundu. Ulaşım Planlama Müdürlüğü, daha önceki planlarda yol alanlarına giren, 1840 ada, 121 parselin transfer merkezi alanına alınması teklifini 9/11/2007 tarihinde yaptı. Vatandaşların plan değişikliği teklifinin meclisten geçmesi birkaç yılı bulurken, bu arazinin plan teklifi bir ayda meclisten geçti. 28 bin 421 metrekarelik arazinin transfer merkezi alanına alınmasına ilişkin İBB İmar ve Bayındırlık Komisyonu raporu, jet hızıyla meclisten çıktı. Raporda, İmar ve Şehircilik Daire Başkanı'nın, "Ulaşım Planlama teklifinin Başkannın onayına açılması" rica derkenar emri doğrultusunda konu Başkanlık Makamı'nın onayına sunulmaktadır" yazısı da dikkat çekerken, sürecin hızlandırılması gerektiği de özellikle hatırlatılmıştı.

Zemin altı emsale dahil değil

Yapılan plan değişikliğiyle 2,50 emsalin verildiği transfer merkezi alanında, yükseklik ve bloklar serbest bırakıldı. Zemin altında ulaşım altyapısına ait toplu taşım depo alanı, otopark alanı, park-ride alanı, toplu taşım peron yerleri gibi fonksiyonlar emsale dahil edilmedi. Aydın Doğan, 2.50 emsalle, inşaat alanını 7 kat arttırmış oldu ve böylece 21 bin metrekarelik arazide 81 bin metrekarelik inşaat yapma hakkı kazanmıştı.4[3]

Milletin Kesesinden Aydın Doğan'a Neler Sağlanmıştı?

Bu Vural Akışık'a hiç dokunulmadı!

Aydın Doğan'ın yanından, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanlığı'na geçerek, Dışbank'ı,  patronu için alan Vural Akışık, ayrılıp sonra hemen Doğan Holding'e geri dönecekti. Dışbank Yönetim Kurulu Başkanlığına getirilmişti. Sonra Petrol Ofisi'nı satın alma sürecini yönetti. Şu an Doğan Holding'de Aydın Doğan ve kızlarından sonra imza yetkisi olan en etkin isimdi. Petrol Ofisi'nin de yönetim kurulu başkanı. Ve ne hikmetse topu topu 6-7 yıl mazisi olan bu işlerden bir türlü yargılanamıyor…

Aydın Doğan Tek kuruş ödemeden CHP sayesinde Dışbank'ın sahibi yapılmıştı.

Aydın Doğan'ın banka sahibi oluşunun öyle bir hikâyesi var ki dünyada örneği yoktur. İş Bankası'nın satışa çıkardığı Dışbank'ı, Frankfurt İş Bankası'ndan gelen ballı krediyle satın aldı, cebinden hiç para çıkmadan banka sahibi oldu

Kemal Derviş, kamu bankalarını (Ziraat ve Halk) rehabilite etsin diye bula bula Aydın Doğan'ın holdingdeki sağ kolu Vural Akışık'ı buldu. Akışık, devlette tatlı tatlı rehabilitasyon yaptıktan sonra, Aydın Doğan'ın bankası Dışbank'ın başına geçti

1990'lı yılların sonunda medyada iyice büyüyen Aydın Doğan, Ankara bürokrasisinin kurtlarını da yavaş yavaş saflarına çekmeye başlamıştı. Kimi devletteki işlerini bırakıp Doğan'ın kurmayı oluyor, kimileri devlet içinde kalıp Aydın Bey'e yol gösteriyordu. "Devletin deniz, yemeyenin keriz olduğu" yıllarda öyle akılalmaz işlere girişti ki bugün bile "tokatçılık dersi" olarak okutulacak cinsten. Mesela Ankara bürokrasisini çok iyi bilen Vural Akışık, Doğan'ın operasyonlarındaki baş aktörlerdendi.

Doğan Holding'de profesyonel yöneticilik yaptı. Yıllarca Aydın Bey'in maaşlı elemanı olarak görev aldı. Kemal Derviş'in Türkiye'ye gelişiyle düğmeye basıldı. Çünkü Mesut Yılmaz, Kemal Derviş ve bürokrasideki kilit adamları Aydın Doğan'ın medya desteğiyle operasyonlara başlayacaktı. Hürriyet ve Milliyet, Kemal Derviş'in poster gibi resimlerini basıp yıldızını parlatıyor, Derviş de ufak ufak Ankara'da iş bitiriyordu. 4 Nisan 2001'de Derviş ilginç bir atama yaptı. Ziraat ve Halk Bankası'nı birlikte yönetmek ve rehabilite etmek için kurulan Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine memlekette başka akıllı adam yokmuş gibi Vural Akışık'ı atadı. Kim bu Akışık, Doğan Holding'de Aydın Bey'in sağ kolu, yüksek maaşlı akil adamı. Kediye ciğer emanet etmekten daha feci bir durum. Devlet bankalarının en hortumlandığı dönemde, en büyük medya gurubunun yöneticisi kamu bankalarının başına çörekleniyor. Gerisini tahmin edin… Bu kadarla kalsa iyi. Aynı dönemde Fon'a devredilen bankaların ortak yönetim kurulu başkanlığını Tevfik Altınok yürütüyordu. O dönemde Demirbank'a da el konduğu için Demirbank'ın fiilen başında Altınok vardı. Bu ikilinin yolu Hollanda'da da kurulu Demir-Halkbank'ın Fon'a devri ile kesişmiş oldu. Demir-Halkbank'ın yüzde 70'i Fon'da geri kalanı Halkbank'taydı… Bu bankayı da sakın öyle tek şubeli bir tabela bankası filan zannetmeyin. 2 milyar doları aşan aktif büyüklüğü ile o zaman Türkiye'deki birçok bankadan değerli bir bankaydı. Vural Akışık ile Tevfik Altınok yönetimindeki ortaklık, sadece bir ay sonra şöyle bir açıklama yaptı: Demir-Halkbank NV.'nin yüzde 70 oranındaki hissesiyle, Demir Kazakistan, Demir Kırgız International, Demir Bulgaria'ya Halit Cıngıllıoğlu (Demirbank'ın sahibi) ve Aydın Doğan tarafından 95 milyon dolar teklif verildi. Hisse devir görüşmelerine başlanması için bu teklif yeterli görülmekle birlikte (Onayı veren Tevfik Altınok), diğer ortakların yani Halk Bankası'nın (Başında Aydın Doğan'ın maaşlı adamı Vural Akışık var) ön alım hakları bulunması nedeniyle hisse devir görüşmelerine söz konusu ortakların ön alım hakkını kullanmaması halinde (kullanıp kullanmama kararı da aslında Vural Bey'de) başlanacaktır. Peki bundan sonra ne oldu dersiniz… Akışık, Halkbank genel müdürlüğüne getirdiği Emel Çabukoğlu'na "Halk Bankası olarak ön alım hakkınızı kullanmayın" talimatını verdi. Karar Altınok'a bildirildi. Altınok da hemen satış için talimat verdi ve onay için BDDK'ya yollayarak görevini tamamladı. Böylece koca banka 95 milyon dolara Doğan-Cıngıllıoğlu'nun oldu.

6 yıl sonra ödemeli kredi kolaylığı

Bitmedi, sistemi öyle güzel kurdular ki, operasyonun tamamlanmasının ardından Altınok, 31 Aralık 2001'de görevden ayrıldı. Ve sadece 9 gün sonra Doğan Holding'de hiper maaşla işe başladı. Akışık ise, biraz daha kamuda kalıp, hortumlanacak banka var mı diye bakındı. Nisan 2002'de istifa edip Doğan'ın yanına geri döndü. Eski dostlar Doğan Holding'in binasında bir araya geldiklerinde Demir- Halkbank'ı da devletten alıp Aydın Bey'e sunmuş oldular. Aynı Vural Akışık, daha sonra Dışbank'ın yönetim kurulu başkanlığına oturup, Hollanda Dışbank'ı Demir-Halkbank'a sattı. Sonra da Özelleştirme İdaresi'ne devredilen kalan yüzde 30'u alıp işlemi tamamladı.

Yine bu dönemde Doğan Grubu'nun kurt yöneticisi Vural Akışık'ın öyle bir operasyonu var ki, Türk finans tarihine geçecek cinsten… Patronu Aydın Doğan, cebinden bir kuruş para koymadan Dışbank'ın sahibi oldu. Kendi şirketleri arasında yaptığı para transferleri ile tanınan Aydın Doğan'ın, İş Bankası ile de arası hep iyi oldu. Dışbank'ı alma sürecindeki manevrası şöyleydi: İş Bankası zor duruma düşen ve alacaklısı olduğu Lapis'ten Dışbank'ı geri aldı. O dönemde zarardaki bir bankayı elde tutmak pek akıl kârı değildi. Hemen Dışbank'ı satışa çıkardı. Bankaya Doğan talip oldu. Bunun üzerine o zamanki İş Bankası yönetimi Aydın Bey'e 20 Kasım 1994'te Frankfurt İş Bankası kanalı ile libor artı 2 faizle 6 yıl sonra ödemeli 7 milyon dolar kredi verir. Ardından aynı banka tarafından Doğan'a 7 yıl vadeli, benzer faizli 11 milyon 468 bin Alman Markı daha kredi sağlanır. Böylece Aydın Bey, cebinden bir kuruş çıkarmadan 14 milyon dolar kredi ile ve ödemeye de 6 yıl sonra başlamak kaydı ile Dışbank'ın sahibi olur. Vay be, ne kumpas diyorsanız. Bu kadarla bitmiyor. Aydın Bey bu, bununla yetinir mi?.. İş Bankası'ndan Dışbank'a önce 40 milyon dolar sonra 50 milyon dolar daha mevduat yatırmasını ister. Bu isteği de tabii ki yerine getirilir…

Demir-Halk Bank Vurgununu Ecevit'in Sırtına Yıkmışlardı.

2001'de operasyonla Vural Akışık-Selçuk Demiralp ikilisini kamuda görevlendirip Hollanda'da bulunan Demir-Halkbank'ı bir ayda oldubittiyle satın alan Doğan Grubu, "O iş Ecevit Hükümeti'nin onayı ile" oldu diye savunma yapmıştı. Bu da büyük bir yalan…

Dışbank'ı İş Bankası'ndan yine İş Bankası'nın kredisiyle alan Doğan Grubu, sadece 287 milyon dolar öz sermayesi olan bu bankadan kendi şirketi POAŞ'a tek kalemde 200 milyon dolar kredi açtı. Aydın Doğan bununla da kalmayıp, Demir-Halkbank'ın kamuya geçmesi gereken hisselerini de (Yüzde 30) Vural Akışık'ın manevrasıyla kendi kucağına aldı. Olay 2003'te o dönem Turgay Ciner'in elinde bulunan Sabah gazetesine haber olunca Aydın Doğan, Vural Akışık'ı kurtarmak için bir açıklama yapmıştı. (Nasıl yapmasın, kamu bankalarının başında holdinginden ayrılıp devlet memurluğuna geçen Vural Bey vardı) Aydın Doğan, Hürriyet'e koydurduğu bir haberle Demir-Halkbank'taki, yüzde 30'luk Halkbank (Kamu) payının opsiyon kullanmama hakkının Vural Akışık değil, hükümet tarafından yapıldığını yazdı. Yani bir anlamda kararı Ecevit vermiş demeye getirdi. Oysa o dönemde bu işlerin gizli gizli Mesut Yılmaz-Kemal Derviş ikilisi tarafından yürütüldüğünü herkes biliyordu. Hatta Ecevit'in o dönem sağ kolu durumundaki şimdinin DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün, Ecevit'e oldubittiyle imzalatılan belgeleri AKŞAM'a anlamıştı. Fakat Demir-Halkbank satışındaki engeli kaldıranın bizzat Vural Akışık olduğu Yüksek Denetleme Kurulu raporuna bile girdi.

Pamukbank'ın gaspı:

Çukurova hortum için değil bankasını krizden kurtarmak için borçlanmıştı

Çukurova Holding şirketleri 2000'li yıllarda Türkiye'nin yaşamakta olduğu krizlerden Pamukbank'ı koruyabilmek için elini taşın altına koymuştu. Birçok şirketini satarken yeni kredi almadan kendi bankalarından aldıkları kredilerin faizlerini artırdı… Sermaye açığı iddiaları yanlıştı ve yanıltıcıydı..

Pamukbank 1955 yılında Çukurova Bölgesi'nde pamuk üreticilerine hizmet etmek amacıyla kuruldu. 1973 yılından sonra da Çukurova Holding bünyesine katıldı. Daha sonraki süreçte de Türkiye'nin en büyük 5 bankasından birisi haline geldi. 2002 yılının ilk yarısı itibarıyla Pamukbank'ın yüzde 8 pazar payı bulunuyordu. Eylül 2001 itibarıyla da bankanın 6.1 milyar dolarlık aktif toplamı vardı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 18 Haziran 2002 tarihinde aldığı bir kararla Pamukbank'ın ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 3 ve 4 numaralı fıkralarına dayanarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devretti. Bu arada Pamukbank'ın o tarihte yine Çukurova Holding bünyesinde bulunan Yapı ve Kredi Bankası'na devri ile ilgili birleşme başvurusu da "sunulan plan ve fizibilite raporlarının uygulanabilir olmadığı" gerekçesiyle, aynı karar ile reddedilmesi kafa karıştırıcıydı.

İşlemler Hukuka Aykırıydı

Pamukbank'ın devrindeki yasal dayanaklara bakıldığında bankanın yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam değerini aştığı ve faaliyetine devamının mevduat sahiplerinin hakları, mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiği gerekçesi ile kaynaklarının bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak ortaklarının lehine kullandırdığı gerekçeleri ön plana çıkmaktaydı.

Bankalar Kanunu'na dayanarak yapılan bu işlemler aslında hukuka ve uygulamalara aykırıydı.


[1] 09.09.2008 / Cem Yaren

[2] Enfal: 36-37

[3] Milli Gazete/15 09 2008 / Ş.Kalafat

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Osman ERAYDIN

Osman ERAYDIN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...