Bu gazete 25 Ağustos 2008'den itibaren Erbakan Hocayla ilgili bir yazı dizisi başlattı. Bir kısım sırıtan saptırmalar ve karalama niyetli ithamlar dışında, yine de yararlıydı. Çünkü biraz olsun izan ve insaf sahibi olan herkes, bu diziyi okurken, Erbakan'ın; Atatürk tarafından hıyanet merkezleri oldukları gerekçesiyle kapatılan; ama maalesef Onun ölümünden sonra kanser uru gibi yeniden devlet bünyemizi sarıp kuşatan Mel'un Mason Localarına, bunların Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Şahap Kocatopçu ve Sırrı Enver Batur gibi işbirlikçi figüranlarına, Amerika ve Avrupa'da ki Siyonist Yahudi odaklarına karşı başlattığı Milli ve haysiyetli mücadelenin hangi aşamalardan geçtiğini, Milli Görüşe karşı tüm şer güçlerin nasıl birleştiğini ve Hocanın yılmaz ve yıkılmaz kişiliğini çok net bir biçimde anlayacaktı.
Ama bazı çarpıtma ve çamur atmalara da yanıt verilmesi lazımdı.
Önce AKP'yi kastederek:
"Erbakan'ın çevresinde kümelenen, dünün Mili Görüşçüleri ve adil düzencileri, bugün iktidarda. Otuz yıllık meşakkatli siyasi mücadelesinin ürünü ve Türkiye'ye armağanı AKP oldu.." iddiaları tamamen yalandı.
Çünkü, AKP'liler Milli Görüş gömleklerinden ve asli kimliklerinden soyunup Yahudi Lobilerinizin ve dış güçlerinizin kucağına oturup öyle iktidara taşınmışlardı. Yani Erbakan'a hıyanetlerinin mükâfatını almışlardı. Böylece artık Erbakan'ın talebeleri değil, dış güçlerin güdümündeki 28 Şubat sürecinin gayrı meşru meyveleri olmuşlardı. Buna benzer olaylar Türk siyasetinde zaten çok yaşanmıştı.
DP'lilerin tamamı CHP'den ayrılmış, ama nedense CHP'nin devamı diye hiç suçlanmamıştı.
Bunun gibi DSP'liler CHP'den, BBP'liler MHP'den kopmuşlardı. Ama eski partileri bunların yüzünden karalanmaya çalışılmamıştı. Hatta Turgut Özal'ın ANAP'ının da önemli kısmı eski Milli Görüş elemanlarıydı. % 47 oy alan AKP'nin haydi %15'i Milli Görüşten kaçmıştı. Ama diğer % 30'u sağcı- solcu diğer partililerden kaymıştı. Ne diye AKP'nin üçte ikisinin geldiği partiler değil de, üçte birinin eski partisi suçlu ve sorumlu konuma taşınmaya uğraşılmaktaydı?
Üstelik AKP'liler Erbakan'ı ve teşkilatlarını bitirme kararındaydı. Yani Bülent Ecevit'in: "Bunların partisini kapatmak yetmez, kökünü kurutmak gerekir" planını AKP uygulamaktaydı. İşte Yalçın Bayer'e gönderilen bir mektubun anlattıkları:
"Yalçın Bey, ben 'Milli Gazete'nin bir çalışanıyım. Ayrıca grubumuzun uydudan yayın yapan TV5 kanalı vardır. Bir süredir maaş alamıyoruz; kurumumuzun ilan gelirleri durdu. Kim tarafından, AKP iktidarı tarafından. Erbakan Hocamıza çektire çektire, sonunda 'af' gibi bir şey yaptılar. Giderek büyüyen İslami holdingler ve muhafazakár yapıdaki firmalar (marketlerden tekstile, inşaattan bankaya kadar, bir sürü marka adı veriyor) 'Milli Gazete'yi yok sayıyorlar; batsın istiyorlar… Büyüklerimizin söylediğine göre, firmalar Tayyip Erdoğan Bey'den korkuyorlarmış… Bazı gazeteleri (Yeni Şafak, Zaman ve Akit) ise bol keseden destekliyorlar. Bu gruplar zaten bütün medyaya ilan veriyorlar. Kamu kurumları arasında Vakıflar ve Şeker Sigorta'yı da sayabiliriz… Halbuki geçmişte Milli Gazete'de kimler çalışmadı ki… Kadir Topbaş, 'Milli Gazete'nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı'nda, Kemal Unakıtan Genel Müdürlüğü'nde bulundular. Necmi Kadıoğlu (Esenyurt Belediye Başkanı), Hüseyin Evliyaoğlu (AKP Büyükşehir Grup Başkanvekili), Mustafa Ataş (AKP milletvekili) gibi onlarca AKP'li çalıştı grupta… Hatta Tayyip Bey, RP İl Başkanı'yken, Milli Gazete'nin tirajının artırılması için ilçe teşkilatlarından abone olunmasını isterdi. Ama Milli Gazete bugün kıskaç altında; matbaa işi de verilmiyor. Büyükşehir Belediyesi'nin bültenleri, İDO'nun dergileri, Kültür AŞ'nin yayın organları, İSKİ'nin duyuruları gibi çeşitli baskı işleri bugün Milli Gazete'den uzak tutuluyor. Ekonomik olarak bir kıskaç altındayız. İcra memurları her gün kapıyı çalıyor. Uzun süredir maaşını alamayan bir çalışan olarak bunun kamuoyuna duyurulmasını istiyorum."6[1]
Sizin de naklettiğiniz gibi, Siyonist Yahudilerin güdümünde bulunup, İslam ülkelerinin başına Süleyman Demirel gibi sömürge valisi tipli idareciler yetiştirmekle meşhur Konrad Adenauer vakfının MNP ve Erbakan'la ilgili tespitleri, bütün hakikati ortaya koymakta ve sizleri yalancı çıkarmaktaydı.
"Milli Nizam Partisi, Türk modernleşme süreci içinde ortaya çıkan ilk İslami harekettir. Gerek Osmanlı İmparatorluğu döneminde, gerek Cumhuriyet sürecinde, dinsel muhalefet özerk bir alan kazanamamıştır. Sadece batılılaşmaya karşı, kendini sınırlı biçimde ifade eden bir tepki hüviyetinde kalmıştır."
Ama Erbakan bütün bu korkuları ve korkulukları yıkıp atmıştır. Sadece ülkemizi değil, bölgemizi ve insanlık alemini huzura kavuşturacak plan ve programlar hazırlamış ve uygulamaya başlamıştır.
Maalesef şu AKP'li dönekler döneminde Türkiyemiz ve milli sanayi eserlerimiz bir nevi yağmalanmıştır.
Bu ülkede neyimiz kalmıştır?
Türk Telekom, Yahudi ortaklı Araplar'ın… Telsim İngiliz'in… Kuşadası Limanı İsrailli'nin… İzmir Limanı Hong Konglu'nun… Araç muayene işi Alman'ın… Başak Sigorta Fransız'ın… İETT Garajı Dubaili'nin… (Alıcı parayı ödemedi) Avea Lübnanlı bir siyonistin… Petkim, Ermeni'nin… Finansbank Yunanlı'nın… Oyakbank Hollandalı'nın… Denizbank Belçikalı'nın… TEB Fransız'ın… Cbank İsrailli'nin… MNG Bank Lübnanlı bir Hıristiyanın… Dışbank Hollandalı'nın… Şekerbank Kazak'ın… Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın… Turkcell'in yarısı Finli Yahudinin, Rus'un… Beymen'in yarısı Amerikalı'nın… Enerjisa'nın yarısı Avusturyalı'nın… Garanti'nin ve Akbank'ın bir bölümü Amerikalı'nın… Eczacıbaşı İlaç, Çek Yahudisinin… İzocam, Fransız'ın… TGRT (Fox) Amerikalı'nın… Demirdöküm Alman'ın… Döktaş Fransız'ın… Süper FM Kanadalı'nın…
Alışveriş yaptığınız marketlerin neredeyse "tamamı" yabancıların… Yıllık ödediğimiz 50 milyar doların "neredeyse" tamamı gavurların… Oysa 2003 başına kadar hepsi "yüzde 100'ü Türk sermayesine ait şirketlerdi"… Bu ülke "Bizim" deyip, duruyorsunuz. Allahaşkına söyleyin bakalım, sizin neyiniz var bu topraklarda!7[2]
Gelelim NFK'nın Büyük Doğuda yazdığı ithamlara:
Hüseyin Abbas ve Hüsamettin Akmumcu iddia edildiği gibi böyle bir yalancı şahitlik asla yapmadıklarını, NFK'nın Erbakan'ın röportajına, şahsi yorumlarını ve kanaatlerini katarak ve bir takım yakıştırmalarla Hoca'nın sözlerinin yanlış anlaşılmasına yol açtığını, defalarca açıklamışlardır. Bugün de bunların sorulması lazımdır ve herhalde söyleyecek sözleri vardır.
Peki üç kişinin açık beyanlarına değil de, bir kişinin yazdıklarına itibar etmeniz ve böylece Hoca'yı mahkum ve mahcup düşürme hevesiniz, nereden kaynaklanmaktadır?
Yoksa Şahap Kocatopçu gibi tescilli ve yüksek dereceli bir Masonun; "Erbakan'a milli ve yerli otomobil yaptırmaktansa, Sanayi Bakanlığından istifa et" uyarısını dış güçlerden alıp gereğini yerine getirmesi cinsinden bir talimatla mı böyle davranılmaktadır?.
Hem madem NFK'nın her yazdığı yanınızda bu kadar muteberdir, o halde saygıyla sahip çıktığınız Süleyman Demirel ve Şahap Kocatopçu hakkındaki sözlerinden niye birkaç pasaj aktarmaya yanaşılmamıştır. Örneğin (Sülüname) şiirinin tam zamanıdır.
Üstelik o günlerde de tartışılmıştı.
Bedii Faik denen, bazen solcu, bazen sağcı, bir CHP'li, bir AP'li olan, yerine göre komünist veya kapitalist takılan ama sabataist masonlarla içli dışlı bulunan bu adamla NFK'nın; hem de para karşılığı, Hoca'yı zora sokmak ve suçlu konuma taşımak üzere anlaştıkları bile kulislere yansımıştı.
Bakmayın öyle "milyonlara tenezzül etmem" sözlerine, siz NFK'nın bedava para düşkünlüğünü en yakın dostlarından sorun: İslami hizmete, harcamak üzere zengin Müslümanların zekât ve hayrat fonundan aldığı paraları, nasıl kumarhanelerde harcadığını ve garsonlara asgari ücret yevmiyesi tutarında harçlıklar dağıtıp hava attığını Hüseyin Üzmez yazıp anlatmıştı.
İlhan Selçuk ve Çetin Altan gibi sözde sosyalist, özde ise sabataistlerle birlikte, Erbakan öncesi Odalar Birliği "Komünizmle Mücadele" fonundan, bir kısım sağcı yazarlar arasında "Kapitalist sömürü sisteminin" devamı için çok yüklü para alanlardan birisinin de NFK olduğuyla ilgili belgeleri de araştırıp yazın.
Hadis olarak rivayet edilen:
"Kişi arkadaşının dini (ahlakı ve düşüncesi) üzerindedir" gerçeği;
Ve "söyle dostunu, söyleyeyim kim olduğunu" özdeyişi önemli bir mihenk taşıdır. Hem saatçi Musa Çağıl'ın hem de Necip Fazılın çok samimi dava arkadaşı, hapishane yoldaşı ve sohbet sırdaşı olan, şu farfara Vakit'in kahraman yazarı Hüseyin Üzmez'in ayarı ve ahlakı işte ortadır.
Şimdi Sırrı Yüksel Cebeci'nin, Erbakan Hoca'yı itham kastıyla yazdığı, ama bizlerin tarihi bir itiraf ve iltifat olarak algıladığımız önemli tespitleri:
Ecevit'in gizlenen tarihi itirafı: "MSP olmasa harekâtı yapamazdık!"
Ecevit'in başbakan, Erbakan'ın başbakan yardımcısı olduğu ve MSP'nin 7 bakanla temsil edildiği CHP-MSP koalisyonu ilk önemli sınavını Kıbrıs Barış Harekâtı'nda verecekti.
Ecevit, vefatından bir süre önce kendisini ziyaret eden Demokratik Sol Parti (DSP) yönetimine Kıbrıs Barış Harekâtı'nı da detaylarıyla anlatmıştı. Sohbeti dinleyenler arasında yer alan DSP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit, şunları anlatacaktı:
"Sayın Ecevit önce Kıbrıs Harekâtı'nın öneminden dem vurdu. Sonra söz CHP-MSP koalisyon hükümetine geldi. Ve ağzından şu sözler döküldü. Hükümet ortağımız MSP olmasaydı, Kıbrıs'a o harekâtı gerçekleştiremezdik."
Sol bir parti ile muhafazakar bir parti. Kıbrıs gibi ulusal bir konuda tam bir işbirliği görüntüsü veriyorlardı. Zaten öyle olmasa Kıbrıs Barış Harekatı başarıya ulaşamazdı.
Erbakan'ın Türk pilotlarına itimadı!
Başbakan Ecevit, Kıbrıs konusunda Rum kesimi ile üç garantör devletten biri olan İngiltere'nin siyasilerini ve kamuoyunu ikna etmek için 17 Temmuz 1974'te Londra'ya gitmiş, Erbakan'ı Başbakan Vekili olarak bırakmıştı.
Alarm durumundaki Türk Silahlı Kuvvetleri o gün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar ile birlikte Erbakan'ı konuk ediyordu. Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı pilotların bulunduğu birlik teftiş edilirken ilginç bir olay yaşanacaktı.
Sancar'ın askeri selamlama konuşmasından sonra sözü alan Başbakan Vekili Erbakan, o günlerde Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesini istemeyen ABD'nin uçak gemilerine atıfta bulunarak pilotlara sordu:
"Aranızda Japon pilotların yaptığı gibi uçağını kamikaze ile bu gemilerin bacasından sokacak askerler bir adım öne çıksın."
Beklenmedik soru başta Genelkurmay Başkanı ve heyetteki diğer devlet adamlarınca şaşkınlıkla karşılanmıştı. Ancak komutanların ve başbakan vekilinin önünde duran birlikteki pilotların tamamı bir adım öne çıkmıştı. Sancar, o zaman Erbakan'ın kulağına eğilerek, "Efendim sizden böyle bir konuşma beklemiyorduk" diye şaşkınlığını ifade edecekti. Erbakan'ın da cevabı şu oldu:
"Şimdi benim bu söylediğim bir gün sonra ABD'ye ulaşır. Bilsinler ki Türk askeri Kıbrıs konusunda her şeyi göze alabilecek kararlılıkta ve cesarettedir. Bize müdahale etmezler, hem de az gemi gönderirler."
Sekiz ay süren ortaklık niye yıktırıldı?
MSP, "Manevi kalkınma" adına da dinsel alanı ilgilendiren çalışmalara büyük önem veriyordu. Hükümet ortağı olduğu dönemde, binden çok köy camisinin proje ve bedellerinin devletçe karşılanması, İmam-hatip okullarının orta kısımlarının yeniden açılması, bu okul mezunlarının normal lise mezunlarının haklarına sahip olarak diledikleri fakültelere girebilmesi imkânının sağlanması, bütün ilkokul, ortaokul ve liselerde ahlâk dersleri konmasını" bazı çevrelerde panik başlatmıştı.
Kıbrıs Barış Harekatı başarılı olmuştu ama, koalisyon ortakları kazanılan zaferi paylaşamamıştı. Kıbrıs'ın tümüyle ilhak edilmesini öneren Erbakan'ı MSP'liler "Kıbrıs Fatihi" ilan ettiler. Kıbrıs zaferini oya çevirmek isteyen Ecevit ise, erken seçime gitmek istiyordu. 18 Eylül 1973'te istifa edecek, CHP-MSP koalisyonu sona erecekti.
Koalisyonun ömrü ve Erbakan'ın başbakan yardımcılığı sadece sekiz ay sürmüştü.
Ecevit'in arşivinde Erbakan belgesi çıktı!
Gazeteci Can Dündar, Bülent Ecevit'in arşivinde Necmettin Erbakan'la ilgili çok önemli bir belge bulmuştu. Belge, CHP-MSP koalisyonu döneminde Başbakan Yardımcısı olan Erbakan'ın Suudi Arabistan Petrol Bakanı Zeki Yamani ile yaptığı görüşmenin tutanağıydı.
1974'teki gezide Suudi Arabistan'da Petrol Bakanı Yamani ve Kraliyet ailesinden Anas Yasin ile görüşen Başbakan Yardımcısı Erbakan, "Petrol ve kredi vermezseniz Türkiye'nin Batı hegemonyasından kurtarılması mümkün olmaz" diyordu. Anas Yasin'den "İsrail ile savaş halinde olan ülkelere bile kredi vermiyoruz" diyerek Amerikan uşaklıklarını itiraf ediyorlardı ve bu cevabı alan Erbakan, yaşadığı hayal kırıklığını ise "Biz Suudi Arabistan'ı şuurlu biliyorduk, yanılmışız" sözleriyle anlatıyordu.
Milli Görüş'ün anlamı ve amacı
Erbakan'ın bütün siyasi hayatı, Milli Nizam Partisi'nin kuruluşu ile birlikte ortaya attığı "Milli Görüş"ü halka anlatarak geçti. Daha sonra kurulan Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi de "Milli Görüş" ekseninde siyaset yaptılar.
Peki, nedir "Milli Görüş"?
Erbakan'a göre, "Siyaset bizi ilgilendirmiyor" demek; "Kur'an'ın yarısı ve insanlığın sorunları bizi alakadar etmiyor" demekle aynı anlama gelir. Kur'an'ın prensipleri, Müslümanların ve insanlığın problemleri, kendilerini ilgilendirmeyen kimselerin şefkat, merhamet, huzur ve hoş görüyle alakalı sözleri sahtedir. Böyleleri ya İslam'ı tam bilmeyen ve Kur'an'ı incelemeyen gafil ve cahil kesimlerdir. Veya bile bile gerçekleri ve kulluk görevlerini görmezlikten gelen kötü niyetli kimselerdir."
"Milli Görüş", Erbakan'ın bu felsefesi üzerine bina edilmiştir."8[3]
Gelelim kayıp trilyon teranesine
Ortada var olduğu söylenen mahkûmiyet zorlama bir mahkûmiyet, olağanüstü dönemin şartlarından ileri gelen bir mahkûmiyettir. Bugün Erbakan affı bahanesiyle bazı çevrelerin kopardığı gürültü bize göre haksızlığa alkış tutmak demektir. Hukukun hâkimiyeti ilkesini çiğnemek, olağanüstü dönemin icraatlarına destek vermek anlamına gelir. Çünkü 28 Şubat süreci post modern olarak nitelendirilen bir darbe dönemidir. Kayıp trilyon davası işte bu dönemin neticesidir. Ergenekon davası sebebiyle ortaya dökülenler bile gösteriyor ki 28 Şubat sürecinin hukukun rafa kaldırıldığı, daha doğrusu yargının zorlandığı bir süreçtir. Belli çevreler hemen tüm kurumlar üzerinde baskı oluşturmuş, bu baskı sonucu birtakım neticeler elde etmek istemişlerdir.
Kayıp trilyon davasına gelince: Siyasi partilerin hesaplarının Anayasa Mahkemesi tarafından inceleceği hükmü ortada dururken bir başka kurum bu incelemeyi yapmıştır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi devre dışı bırakılmıştır. Sunulan bazı belgeler dikkate alınmamıştır.
Bir başka husus ise şu anda başta iktidar partisi olmak üzere tüm partilerin muhasebe kayıtlarında istenirse bir takım eksiklikler mutlaka ortaya çıkacaktır. Maksat bir partiyi cezalandırmak olursa bundan hiçbir parti kurtulamayacaktır. Bu partilerin harcamalarda usulsüzlük yaptığı şeklinde de anlaşılmamalıdır. Sebebi, özellikle taşra teşkilatlarında görevli kişiler harcamalarının çoğunu zamanında belgeleye bağlayamamakta, sonradan belge bulup hesapları kâğıt üzerinde dengelemeye çalışmaktadır. Çünkü, teşkilatlardaki görevlilerin hepsinin esas görevleri vardır partilerde gönüllü olarak görev almaktadır. Bu arada bir çok görevli de muhasebeden hiç anlamamakta, bu sebeple de işin ciddiyetinin farkında olmamaktadır. Yani ortada bir usulsüzlük ve art niyet olmadan partileri rahatlıkla suçlamak kolaydır. Bu durum bir de olağanüstü şartlar içinde birilerince değerlendirilmeye ya da siyasi olarak bir parti hakkında yıpratma konusu yapılmaya kalkıldığında işler iyice hakkaniyetten sapacaktır.9[4]
[1] Milli Gazete'nin başına gelenler / 29.08.2008 / Yalçın Bayer / Hürriyet
[2] Yiğit Bulut / Vatan
[3] Necmettin Erbakan Dizisi 5. Bölüm / Sırrı Yüksel Cebeci / Halka ve Olaylara Tercüman
[4] Abdülkadir Özkan / Milli Gazete

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Milli Çözüm, yaşam sürdüğümüz şu dünya hayatında gerçekleşen hadiseleri doğru anlamanın ve uyanık kalmanın tüyoları…
Özgür Özel, hapishanede bulunan İBB başkanı Ekrem İmamoğlunun yaptığı mitinglerle sesinini duyurmaya çalışıyormuş gibi görünürken…
"Başbakanlar, başbelasıdır bozuk düzende! Gizli gerçek hükümet, mason localarıdır Siyonist merkezler ise akıl hocalarıdır Amerika…
Sırtlanlar sadece, vergi yükler sırtlara BOP IMF görevlisidir, fatura hep yurttaşa Milli Görüş bereketle, zam…
Öyle anlaşılıyor ki hem CHP’de hem AKP’de hem de diğer muhalefet mahfillerinde, hâlâ en korkulan…
Bir toplumda iki sınıf vardır ki onlar bozulursa bütün toplumda ifsat olur bunlar yöneticiler ve…
"CHP’nin marazlı masonik takımı Kılıçdaroğlu’na karşıydı. Çünkü Kılıçdaroğlu, “Kirli, kiralık ve münafık cephenin” değil, “Milli ve duyarlı cephenin” yanındaydı.…
MİLLİ GÖRÜŞ - MİLLİ ÇÖZÜMDEN GAYRİSİ HAİM NAHUM DOKTRİNİN UYGULAYICISIDIRLAR. KİM DAHA İYİ UYGULAYACAKSA SİYONİZM…
Bugünlerde terörist başı bebek katili cani'nin ayağına gitmek için can atanların böylesine bir ihanete nasıl…
Anlaşılan amaç Özel'i bir şekilde aday yaptırıp tekrar kolaylıkla iktidarı sürdürmek. Tabi bu hizmet! falan…