YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69201bb368c15
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 7
Bugün : 6262
Dün : 45549
Bu ay : 858986
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45262807
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

İKTİDARIN SEÇİM SANCISI

VE

MİLLİ MUTABAKAT İHTİYACI! [1]

          

Çok değerli konuklar ve aziz dostlar!..

Öncelikle mübarek Muharrem ayının ülkemize, Milletimize ve insanlık âlemine ve özellikle Alevi kardeşlerimize hayır ve huzur getirmesini umuyorum. Tutulan oruçların, yapılan duaların ve yakılan ağıtların kabulünü diliyorum.

Farklı din ve düşünceden, farklı kültür ve kökenden bütün insanların, barış ve refah içinde yaşayacakları, Aziz Erbakan Hocamızın hazırlattığı Adil Düzen değişiminin bir an evvel gerçekleşmesi duasıyla başlıyorum.

Bu tür buluşma ve toplantılarımıza, ülke sorunlarımızı ve çıkış yollarımızı konuşmamıza vesile olan başta Necmettin Musa kardeşim, tüm Konya Milli Çözüm Ekibimizin fedakâr ve cefakâr dava erlerine de, tebrik, takdir ve teşekkürlerimi arz ediyorum.

Bu kirli AKP-MHP ittifakından kurtulup bir Milli Mutabakat iktidarına acilen ihtiyaç vardır. Vatan, Vicdan ve (Tarihe-Millete) vefa duygusu taşıyanların asgari müşterekler ve ortak hedefler etrafında birleşmesi artık bir zorunluluk halini almıştır.

Çünkü Türkiye’miz; gafillerce “işbilir” sanılan bu işbirlikçi iktidarın, şahsi çıkarları ve siyasi makamları uğruna, bir uçurumun kenarına getirilmiş durumdadır:

• İşte pandemi salgını ve Ukrayna Savaşı nedeniyle dünya genelinde enflasyon %10 iken, bizde %100’leri aşmıştır. İşçi, emekli, memur, köylü geçim sıkıntısından bunalmış, intiharlar artmıştır.

• İşsizlik ve çaresizlik toplumun önemli kesimini canından bıktırmıştır.

• Ziraat ve hayvancılık yapan çiftçi sahipsiz bırakılmış, tarım tıkanmıştır. Erdoğan iktidarının geçen aylar sildiği, yandaş ve rantiyeci firmaların vergi borcu, Konya, Çukurova ve Trakya çiftçisinin mazot, gübre ve yem parasından fazladır.

• Ailevi ve ahlâki dejenerasyonla yuvalar yıkılmaya, kadın cinayetleri artmaya, kısaca toplum çıldırmaya başlamıştır.

• Soygun, vurgun, yolsuzluk, kanunsuzluk, uygunsuzluk bütün devlet kurumlarını kuşatmış, hatta KPSS imtihan sorularını bile çalıp satmışlardır.

• Hiç olmadığı kadar büyük bir DİN tahribatı yoğunlaşmış, Ateizm, Deizm gibi sapkınlıklar çoğalmıştır.

• İşte bu nedenle, ya bir Milli Mutabakat iktidarı sağlanacak, ya da ülke çok tehlikeli bir kaos ve kargaşanın kucağına atılacaktır.

Bakınız, Merkez Bankası’nın Londra’ya gönderdiği altınlar ortaya çıkmıştı. Zaten İngilizler de bütün gizli gelişmeleri yazmıştı!

Ünlü ekonomi bloğu Zero Hedge; Türkiye ekonomisinin çöktüğünü ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ekonomik krize çözüm olarak rezerv altınları Londra’ya gönderdiğini yazmıştı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski doktoru ve eski Balıkesir AKP Milletvekili Turhan Çömez, Nureddin Nebati’ye “Neler oluyor?” diye sormuşlardı.

Yetmez, Merkez Bankası’nın 2020’de, Türkiye’den dünyanın en likit altın piyasalarından biri olan Londra’ya altın göndermeye başladığı söylenen haberde 2021 sonunda TCMB’nin İngiltere Merkez Bankası’nda (BOE) 78 ton altın tuttuğunu vurgulamıştı. Haberin devamında şu ifadeler kullanılmıştı: “Türkiye muhtemelen, acil bir satış için Londra’da altın tutmak zorunda kalmıştır. Altının, lirayı savunmak veya uluslararası ödemeler yapmak için FX ile takas edilmesi daha olasıdır. Türkiye ekonomisi zor durumdadır. Tüketici fiyat enflasyonu %80’de ve Türk Lirası 14 yıldan kısa bir sürede ABD doları karşısında %90 değer kaybetmiş durumdadır. Döviz krizi Türkiye’nin döviz rezervlerini yiyip tüketmeye başlamıştır.”[2]

Merkez Bankası’nın son 7 ayda arka kapıdan dağıttığı dolar miktarı ortaya çıkmıştı. Türkiye’nin parasını babalarının parası gibi dağıtmışlardı.

Bloomberg Ekonomisti Selva Baziki, TCMB’nin Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin göreve geldiği yaklaşık 7 ayda dövizdeki artışın önüne geçmek için 66 milyar dolarlık rezerv sattığını tahmin ettiklerini açıklamıştı. Bloomberg Türkiye ve İsveç Ekonomisti Selva Baziki sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin göreve geldiği 2021 Aralık ayından 22 Temmuz tarihine kadar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın dövizdeki artışın önüne geçerek Türk Lirası’nı desteklemek için 66 milyar dolarlık rezerv sattığını vurgulamıştı.

Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş ise bu paylaşıma yaptığı yorumda, “Yazık ki ne yazık. Türkiye’nin bu yıl her ay 10 milyar dolar sattığı konuşulmaktadır. Bu yıl toplam 66 milyar dolar satılmıştır. Bu tip mega kararlar için Türkiye’deki herkesin onayı alınmalıydı! Çok yazık. Bu para Türkiye’nin şimdi gizlice IMF’den alacağı paranın bile kat kat fazlasıdır” yorumunu yapmıştı.

• Bütün bu talan ve tahribatlar sonunda, iflas etmiş tüccar gibi bu sefer Vatan toprakları ve askeri alanlar imara açılıp yandaşlara peşkeş çekilmeye başlanmıştı. Evet İstanbul’daki bir askeri alan boşaltılarak, Bilal Erdoğan’ın mütevelli heyet başkanı olduğu üniversiteye aktarılmıştı.

İlim Adamlarının Sorumlulukları ve Günahları Çok Ağırdır!

Fas’taki özel İspanyol bölgesine ulaşmak ve güya insanca yaşam şartlarına kavuşmak ümidiyle, yüksek dikenli tel örgülere hücum edip tırmanmaya çalışırken, Fas ve İspanya güvenlik güçlerinin darbeleriyle ve binlerce insanın yığıldığı o sıkışıklık halinde can veren yüzlerce Müslümana; ne Siyonist zalimler, ne Haçlı kâfirler, ne de onların güdümündeki lider kılıflı hainler hiç acımamışlar ve sahip çıkmamışlardı. Ve hele, ilim adamı ve ilahiyatçı bilinenlerin duyarsızlığı daha da acıydı… Ve yine Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne niçin sahip çıkılmazdı ve dünyanın gündemine taşınmazdı? Evet, evet; Adil Düzen devrimi yaşanmadan bu sorunların hiçbirine çare bulunamayacaktı…

Erbakan Hocamızın:

● İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı

● İslam Ortak Pazarı

● Müşterek İslam Dinarı

● İslam Savunma Paktı

● Ve İslam Ortak Bilim ve Kültür İşbirliği Vakfı

gibi tarihi ve talihli projelerini bırakıp, onca hakaret ve husumetlerine rağmen hâlâ Haçlı ve ahlâksız AB’ye girmek için çırpınanlar, bu uğursuz manzaralar karşısında rahatsızlık bile duymazlardı.

Ve bu arada, ilim adamı ve ilahiyatçı fikir erbabı geçinenlere de bir hatırlatmamız daha olacaktır: İnsanların huzur ve refah hatırına ölümüne can attıkları Barbar ve Bâtıl Batı Medeniyetine karşı; İslam adına her yönden Batı’da yaşayanların bile gıpta ve hayranlıkla bakıp örnek alacakları bir Bereket ve Merhamet Medeniyetini oluşturamadıktan sonra, öyle yaldızlı temenniler ve jelatin kılıflı tesellilerle oyalanmanız ve Müslümanları avutup uyutmanız, sizi utandırmalıdır. Aziz Erbakan Hocamızın hazırlatıp olgunlaştırdığı ve tüm insanlığa tanıttığı… Milli Çözüm Ekibinin de, noksan kısımlarını tamamlayıp 3-4 dile çevirerek yüzlerce devlet adamına ve ilim erbabına ulaştırdığı “ADİL DÜZEN ve YENİ BİR DÜNYA” kitabımızı okumaya, katkı sunmaya ve savunmaya ve bu ilmi, insani ve İslami programları gündeme taşıyıp toplumu aydınlatmaya bile gayret ve cesaret edemeyen ilim ve irfan sahipleri, Adil Düzen devriminde nereye saklanacaklar ve ahirette Allah’ın huzuruna nasıl çıkacaklardı?

Bizim inancımızda İNSAN AMAÇ’tır, İslam ise insanların olgunlaşması ve huzura kavuşması için bir ARAÇ’tır. Bir insanın veya toplumun huzur bulması ve onurlu yaşaması, şu dört temel ihtiyacının doğru ve doyurucu şekilde karşılanmasına bağlıdır. “4-K” formülü dediğimiz bu doğal ihtiyaçların aksaması ise; çeşitli rahatsızlıklarının, hatta itiraz ve isyanlarının başlangıcıdır.

Bunlar:

1- Kafa: Eğitim ve öğretimle, hür düşünce yeteneğini geliştirmekle, bilgi ve birikimle doyacak ve olgunlaşacaktır.

2- Kalp: İmanla, maneviyatla, güzel ahlâkla ve vicdani duygularla doyarak itminana kavuşacaktır.

3- Karın: Karınlar helâl ve yeterli gıdayla, ülkede milli sanayi ve tarımın kalkınmasıyla ve herkesin insanca yaşayacağı şartların oluşturulmasıyla doyacak ve huzura ulaşacaktır.

4- Kişilik (itibar): Her insan, doğuştan kazanılan ve temel insan haklarından sayılan; can, mal ve namus emniyetine, din ve düşünce hürriyetine sahip olarak yaratılmıştır. Bu nedenle herkes; dinine, kökenine, kültürüne, düşüncesine ve sosyal statüsüne bakılmaksızın “saygın bir varlıktır”, ve itibar görmek onun hakkıdır. Horlanmak ve dışlanmak ise; gizli bir esaret ve açık bir hakaret tavrıdır.

Bir çocuk dünyaya geldiğinde, önce karnının açlığını gidermek üzere ağlamakta ve kendisine gıda ve bedenine-karakterine maya olacak şifalı sütünden emmek üzere anne kucağına bırakılmaktadır. Yani doğal ve doğru olan, öncelikle KARNININ doyurulmasıdır. Ardından; şefkat, merhamet ve sevgiyle KALBİ; yavaş yavaş algılama seviyesine uygun, samimi ve gerçekçi bilgiler, ninniler ve hikâyelerle KAFASI doyuma ve doldurulmaya başlanacaktır. Çocuklara bebeklikten itibaren, sevginin yanında saygı duyulması, ciddiye alınması, itilip kakılmaması, suçlarından dolayı hemen hırpalanmaması… Yani ona bir insan gibi davranılması, kendisine bir kişilik ve onur kazandıracak, özgüveni ve girişim cesareti olan birisi olarak hayata hazırlanacaktır. Yani, İTİBAR ve İTİMAT sahibi olacaktır. Bu “4-K” formülü; sadece fertler için değil, cemiyetler ve milletler için de gerekli ve geçerli kurallardır.

Erbakan Hocamız bir sohbetinde; “Bugün Hollanda’da bir inekten günde 50 kg süt alacak bir noktaya ulaşılmıştır. Hâlbuki bizim yerli ineğimizden hâlâ en fazla 5 kg süt alınmaktadır. Bu nedenle şayet biz, adalet adına kuracağımız bir düzende, kendi ineğimizden en az 50 kg süt alacak ilmi ve teknolojik şartları hazırlayamazsak, öyle topa tanka bile gerek yok, Hollanda gâvuru bizi sütle boğar ve peynirle kafamızı kırar!” buyurarak, her bakımdan üstün ve güçlü olmamız gerektiğini hatırlatmışlardı. İşte gerçek ilim adamları da, bu şartların bilimsel ve fikri altyapısını hazırlayanlardır.

Habertürk İslam Düşmanlığına ve Talha Hakan Alp Bu Küstahlığına, Erdoğan İktidarının Duyarsızlığından Cesaret Almaktaydı!

AKP iktidarından nemalanan ve HAVAŞ’ın tamamına sahip kılınan Turgay Ciner Yayın Holding’e ait bulunan, Show TV ve Bloomberg HT’nin kardeş kuruluşu olan HABERTÜRK, çok sinsi ve tehlikeli bir İslam düşmanlığı yürütmektedir. Hatta Haçlı AB’nin Türkiye’ye resmen dayattığı ve Erdoğan iktidarının da çaktırmadan bu talimatı uygulamaya çalıştığı:

• “Yahudi ve Hristiyanları tanıtan ayetleri

• Cihatla ilgili emirleri

• Şeriat ve hukuk hükümlerini Kur’an’dan çıkarın… Veya en azından Diyanet teşkilatında, ders kitaplarında ve Dini programlarda, bunlar yokmuş gibi davranın!..” dayatmasına uygun bir tavır izlemektedir.

Bir ara, DİB eski İslam coğrafyasından sorumlu Başkan Müşavirliği de yapan HABERTÜRK sunucusu Mehmet Akif Ersoy, ilahiyatçı ve Din araştırmacısı etiketli insanları ekrana çıkartıp; Talha Hakan Alp gibi sapkınların, açıkça ve küstahça, Kur’an’a, Resulüllah’a ve İslam’a yönelik, hâşâ: “İnsanları kutuplaştırıp birbirlerine kışkırtıcı ve kırdırıcı… Savaş, saldırı ve talan kültürünü meşrulaştırıcı bir rol oynamaktadırlar…” şeklindeki hakaret ve töhmetlerini kusmalarına ve Müslümanların kafalarına şüphe tohumları saçmalarına aracılık ve reklamcılık etmişlerdir.

Habertürk’te, 4 Ağustos 2022 akşamı Mehmet Akif Ersoy’un moderatörlüğündeki “Nedir, Ne Değildir?” programına katılan, güya ilahiyatçı Talha Hakan Alp, şeytani bir cesaretle:

• “İslam Dini, insanlar ve toplumlar arası kutuplaşmayı ve düşmanlığı hazırlamıştır.

• Hz. Muhammed, bu ayrımcılığı ve savaşmayı kışkırtmış ve bizzat başlatmıştır…

• İslam; devlet, siyaset ve hâkimiyet politikalarıyla bu gereksiz çatışmaları kurumlaştırmıştır…

• Kur’an’ın: “Dinin hepsi Allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın!” (Enfal Suresi: 39) hükmü; toplumlar ve devletler arası saldırı ve savaşların ideolojik ve imani altyapısıdır!..” gibi saçmalık ve safsataları sıralayan bu adama, diğer ilahiyatçı, araştırmacı, Prof. etiketli katılımcılar, gerekli ve yeterli yanıtları vermek yerine, bir nevi gol atması için pas vermişlerdir. Doç. Dr. Zafer Duygu ile Dr. Altay Cem Meriç ve araştırmacı Bülent Şahin Erdeğer ise, şeytan sofrasındaki maydanoz cinsinden, cılız ve cılk ifadelerle yetinmişlerdir.

Oysa, Enfal 39. ayeti: “(Ülkenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya, (temel insan haklarına aykırı tüm fesat odakları kurutuluncaya ve böylece) Dinin (adalet düzeninin) hepsi Allah’ın (rızasına ve temel insan haklarına uygun) oluncaya kadar (zalim ve kâfirlerle) çarpışın (ve mücadeleyi bırakmayın). Şayet (zulüm ve fitneden) vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını Görendir (siz de onları kendi hallerine bırakın)” anlamındadır. Yoksa, saptırılıp çarpıtıldığı gibi, bütün insanları ve dünyanın tamamını zorla ve savaşla Müslüman yapmayı değil; yeryüzünde farklı din ve kökenden bütün insanların temel hak ve hürriyetlerini sağlayacak bir ADİL DÜZEN kurulmasını istemektedir.

Nisa Suresi: 75. ayeti ise tüm mazlum ve mağdur halklara yardım etmemizi emretmektedir: “(Ey Müslümanlar!) Size ne oluyor (ve nasıl bir vicdani sorumsuzluğa kayıyorsunuz) ki; ‘Ya Rabbi, ehli (ve idarecileri) zalim olan şu ülkeden (ve şu düzenden) bizi kurtar, bize Kendi katından bir sahip gönder ve bize Kendi rahmetinden bir yardımcı ver’ diye yalvarıp duran; erkek, kadın ve çocuklardan oluşan aciz ve çaresiz kimseleri kurtarmak için Allah yolunda (çalışıp) çarpışmıyorsunuz? (Bu duyarsızlık ve nemelâzımcılık imani ve vicdani bir tavır değildir.)

[Not: Bugün Anadolu’muzdaki milyonlarca Suriyeli sığınmacının; Afrika’da, Asya’da ve Güney Amerika’daki milyonlarca aç, biilaç, çıplak ve muhtaç Müslümanların ve farklı din ve kavimden nice mazlum ve mağdur insanların ezilmesine ve sömürülmesine yol açan bu zalim ve Siyonist sistemi yıkacak ve yeryüzünde Adil bir Düzen’i kuracak niyet ve gayreti taşımayanları Cenab-ı Hakk bu ayetle ve şiddetle ikaz etmektedir.]”

Zaten: “De ki: ‘O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? (Oysa) Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz de sizindir. Biz, O’na gönülden bağlanmış (gösterişten ve art niyetten uzak, samimi) muhlis kimseleriz.’” (Bakara Suresi: 139) ayeti ve benzerleri bu durumu açıkça bildirmektedir.

• İlahiyatçı kılıflı bu şarlatan; şu şeytani kanaati aşılamaya çalışıyor ve demek istiyor ki:

a) Savaşları ve düşmanlıkları körükleyen KUR’AN, Allah kelâmı olamaz!..

b) Elinde kılıç, insanları kamplaştırıp kan akıtan Hz. Muhammed, Peygamber olamaz!..

c) Yani, bu Kur’an Hz. Muhammed’in uydurmasıdır!..

ç) Yok eğer, bizzat Allah bunları emrediyorsa, -hâşâ- O da fitne ve fesatlığın başıdır!..

İman ve insaf esaslarına, ahlâk ve vicdan kurallarına, akla ve tarihi olgulara aykırı bu tür itham ve iddiaları, hem de bilgiçlik havasıyla TV ekranlarında saçmalayanlar ve bu şarlatanlara fırsat sunanlar; Siyonist-Haçlı odakların kiralık sünepeleri ve Şeytanın şakirtleri konumundadır.

• Bu talihsiz ve terbiyesiz tavır, fikir özgürlüğü ve araştırmacı özelliği gibi bahanelerle de mazur sayılamazdı. Çünkü bu sataşmalar, Dinimize ve mü’min milletimize çok ağır hakaret ve açık bir nefret amacı taşımaktaydı. Doğrusu böyle bir kışkırtıcılığa değil Müslümanlar arasında, hatta gâvurlar arasında bile az rastlanırdı.

Maalesef orada bulunan; Prof. Dr. Caner Taslaman’ın; bu yalan ve iftiralara karşı gelmek ve cevap vermek yerine: “Mehdi beklentisi asılsızdır… Müceddit kavramı uydurmadır… Rüyaların hiçbirine itimat ve itibar olunmamalıdır!..” gibi, bizzat Kur’an’ın haber ve hükümlerine aykırı felsefi safsatalarla uğraşması da gerçek amacını ve ayarını ortaya koymaktadır.

Oysa: “Ve li külli kavmin hâd=Her kavmin bir ‘hadi’si, yani yol gösterecek hidayet rehberleri vardır.” (Ra’d Suresi: 7 sonu) ayeti gayet açıktır. Müslümanlara sorumluluk ve umut aşılayan bu kavramlara niye düşmanlık yapılırdı?!.. Bizzat Hz. Peygamberimizin, Hz. İbrahim’in ve Hz. Yusuf’un değil, hatta Hz. Musa’nın annesi ve Meryem Hatun gibi saliha mü’minlerce ve hatta Mısır Kralı gibi sıradan kimselerce görülen ve Kur’an’da haber verilen rüyaları, bu zerzevat zevat nereye koyacaklardı?..

Bu şahsın: “Diyanet İşleri Başkanlığı, Tarikat ve Cemaatler, Dini hizmet vakıfları ve dernekler, sadece mevcut İSLAM PASTASINDAN pay almak telaşındadırlar. İslam’a, Kur’an’a ve Resulüllah’a yönelik sataşmalara, Allah’ın varlığına ve İslam’ın haklılığına yönelik itiraz ve sorulara yanıt vermek gibi bir gaye ve gayretleri bulunmamaktadır…” gibi bazı maalesef doğru tespit ve tenkitlerine bile, bizzat kendilerinin ters düştüklerinin farkına bile varamamışlardır. Çünkü Talha Hakan Alp şarlatanı, kendi karşısında Allah’a, Kur’an’a, Resulüllah’a ve topyekûn İslam’a sataşıp iftiralar atarken, susmaktan ve dolaylı destek sağlamaktan başka hiçbir şey yapmamışlardı. Bunlar, Hz. Peygamber Efendimizin, “Haksızlıklar karşısında susanların dilsiz şeytan sayıldığını” beyan ettiği hadisini bilmiyor olamazlardı.

Bu Erdoğan iktidarında maalesef Müslümanlar öylesine uyuşturulmuş, Dini kurumlar öylesine buruşturulmuş ki, Habertürk’ün ve Talha Hakan Alp sapkınının bu iftiraları karşısında yer yerinden oynaması gerekirken, kimseden tıs bile çıkmıyordu.

Bu arada hangi uyarılar Erdoğan’ı ve yandaşlarını telaşlandırıp çıldırtıyorsa, o açıklamaların doğru olduğu anlaşılmalıydı. Bakınız; Sn. Kılıçdaroğlu’nun; Yüksek Seçim Kurulu’na baskı yapılması ve seçim zorbalıklarıyla ilgili uyarıları haklıydı. Çünkü üç yıl önce İstanbul’da Binali Yıldırım o gece defalarca “Seçimi kazandık. Gözümüz aydın” duyuruları yapmadı mı? Islak imzalı seçim tutanakları tek tek toplanıp rakamlar ortaya konmasaydı, Belediye Başkanlığına zorla oturacaklar ve gasp etmiş olacaklardı!.. Hatta seçim sabahı bile Binali Yıldırım’la Erdoğan’ın zafer fotoğrafları bütün duvarlara ve billboardlara asılmamış mıydı?

Son olarak: Güvenli Bölge Türkiye’ye mi, Teröristlere mi Yarayacaktı?

Kahraman askerimizin sınır ötesi operasyonlarını elbette destekliyoruz ve kutluyoruz. Ama defalarca sorduğumuz halde bu iktidardan bir yanıt alamıyoruz:

1- Güya Suriye sınırımızdan 30 km içeriden oluşturulacak “Güvenli Bölge” Fırat’ın doğusuna ve Barzani Kürdistanı’na kadar niye uzatılmazdı?

2- Bu güvenli bölgenin ötesinde fiilen, hem de ABD ve Rusya himayesinde kurulan Özerk Kürdistan Bölgesine garanti mi sağlanacaktı?

3- Suriye’de ABD ve Rusya denetimindeki hava sahasını onlardan habersiz kullanamadığımız bir ortamda terörün kökünü nasıl ve ne zaman kurutacaktık?

4- ABD ve PYD’nin Suriye’deki petrol kuyularından yılda 4,5 milyar dolarlık, Irak’taki kuyulardan 6,5 milyar dolarlık (11 milyar dolar) petrol satışına nasıl engel olacaktık?

5- İsrail’in PYD ve PKK ile özel irtibatı ve ABD’yi bu yönde kullandığı bilindiği halde bu Siyonist çete ile normalleşme çabalarınız hangi kılıfla meşru sayılmaktaydı?

Bu zamanda öyle kahramanlar türedi ki:

• Sözde Filistinlilerin, özde İsrail’in yanındalardı…

• Sözde İslam ülkelerinin, özde Haçlı AB’nin yanındalardı!..

• Sözde Kur’ani hükümlerin, özde ahlâksız AB kriterlerinin yanındalardı…

• Sözde Milli Görüşçüler ve devamılardı, özde kirli güçlerin adamlarıydı…

• Sözde koyundan – kuzudan, ama özde domuzdan yanalardı. Çünkü domuzu “kasaplık et” kapsamına almışlardı…

Sonuç olarak:

Aziz Milletimizin yarısından fazlasına “Zillet İttifakı, İllet İttifakı ve Rezalet İttifakı” diye saldırıp kalıplaştıran bu çamur ittifakına karşı sağ-sol-Milli Görüş ayırmadan tüm muhalefet kanadının irtibat ve ittihat halinde seçime katılıp bu tehlikeli gidişi durdurmaları tarihi bir zorunluluk halini almıştır. Bu nedenle önümüzdeki seçimler, bir Milli Mutabakat İktidarını doğuracak hedefle ele alınmalıdır!

 


[1] Üstat Ahmet Akgül’ün Konya Konferans Notlarıdır.

[2] (6 Ağustos 2022 – https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ingilizler–butun-gizli-gelismeleri-yazdi-)

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...