GAZZE'DEKİ MASUM İNSAN KAYBI
YARIM MİLYONA YAKLAŞMIŞTI!
Siyonist İsrail’in Gazze’ye saldırı planlarını önceden haber alan HAMAS’ın 7 Ekim 2023’te, kendi vatanını ve halkını korumak ve kuduz İsrail’in işgal heveslerini zorlaştırmak üzere ani ve düşmana şaşkınlık verici hücumundan sonra, geçen 22 ayda şehit ve kayıp olan Filistinli sayısı, ABD raporlarına göre 500 bine yaklaşmıştı.
Gazze’de 440 bin kişi kayıptı!
İlgili merkezlerin açıkladığı verilere göre Gazze’deki soykırımda şimdiye kadar 56 bin kişi katledilmiş durumdaydı. Ancak bu sayı sadece cenazesi bulunanları kapsamaktaydı. Harvard Üniversitesi’nden İsrail asıllı bir profesörün hazırladığı rapora göre, Gazze’de 377 bin kişiden hâlâ haber alınamamıştı. Bu kayıpların 185 bini ise çocuklardı.[1] Evet, Siyonistler Gazze’de soykırıma aralıksız devam ediyorlardı. İşte açıklanan yeni bir raporda yaklaşık 400 bin kişinin öldürülmüş olabileceği vurgulanmıştı!
İsrail’in 7 Ekim’den sonra başlattığı saldırılar sonucu Gazze Şeridi neredeyse tamamen yerle bir edilmiş ve yıkılmıştı. Hastaneler, okullar ve kamu binaları İsrail uçakları tarafından bombalanmıştı.
Cumhur İttifakı’nın “Terörsüz Türkiye” planı, Siyonist bir tuzak olmasındı?
İsrail medyası; Trump ve Netanyahu ile birlikte, İsrail’in Arz-ı Mev’ud hayaline taşeronluk yapan İslam ülkeleri Başkanlarının yer aldığı bir fotoğraf yayınlamıştı. Fotoğrafın altında, Trump ile Netanyahu’nun Yeni Ortadoğu Projesi’nde anlaştıkları vurgulanmıştı. Buna göre HAMAS ve Gazze halkı “Gönüllü Göç!?” baskısı ve tuzağıyla ülkelerinden çıkarılıp dağıtılacak, Gazze’nin yönetimi ise güya 4 Arap-İslam ülkesine bırakılacaktı!.. Bu Şeytani programa göre; Riyad ve Şam “İbrahim Anlaşması’nı” imzalayıp İsrail’le tam normalleşme sürecine katılacaktı. Yani Siyonizm’in hazırladığı ve Fetullah Gülen’in bir dönem figüranlığını yaptığı, “İbrahimî Dinler Diyaloğu ve İttifakı” şimdi bu fotoğraftaki (kiralık) liderler tarafından hedefine ulaştırılacaktı!.. Zaten Kuduz İsrail’in Siyonist Savunma Bakanı İsrael Katz sonunda baklayı ağzından çıkarmış ve Gazze’nin Refah Bölgesi’nde “Geçici bir toplanma kampı” kuracaklarını ve Müslümanları oraya kapatacaklarını açıklamıştı! Ondan sonra bu kamp bombalanacak ve Gazzeliler mecburen açılan kapılardan dışarı kaçmak zorunda kalacaklardı. Ve Dış Bakanı Hakan Fidan, hâlâ sözde barış görüşmelerinden çok umutlu olduğunu açıklamaktaydı!?
Bu fotoğrafta, Netanyahu ve Trump’ın yanında yer alan liderlerin çoğu Sn. Erdoğan’ın en samimi dostlarıydı. İyi de peki niye onun fotoğrafı konulmamıştı? Yoksa en stratejik ve sinsi ortakların gizli kalması mı lazımdı? Ve bu Siyonist hazırlığa “Yeni Osmanlı Projesi” kılıfı sarılması Sn. Erdoğan’ın işini kolaylaştırma hesaplı mıydı? Çünkü ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi ve yeni Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack Siyonist’i “Ortadoğu Bölgesinin ancak Osmanlı modeliyle barış ve huzura kavuşacağı” tezini ortaya atmıştı!.. 100 milyarlarca dolarlık serveti yöneten, Lübnanlı Yahudi asıllı bir aileden gelen bu Barrack, Sn. Erdoğan’ın da özel itibar ve iltifatını kazanmıştı. Yıllar önce Milli Çözüm Dergisi; “Yeni Osmanlı Projesi’nin, aslında sinsi bir Siyonist tezi” olduğunu yazmıştı.
Trump’ın, Şara’ya DSG Talimatı!
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada “ABD Başkanı Trump’ın, Suriye Cumhurbaşkanı Şara’dan, DSG’nin kontrolünde olan ve IŞİD mensuplarının tutulduğu hapishanelerin sorumluluğunu devralmasını istediği” vurgulanmıştı. Bu çağrı, Trump’ın Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın daveti üzerine Suudi başkenti Riyad’da düzenlenen Körfez-ABD zirvesi kapsamında El-Şara ile yaptığı görüşme sırasında yapılmıştı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan da toplantıya online olarak katılmıştı.
Karoline Leavitt, Trump-Şara görüşmesine dair şu paylaşımı yapmıştı:
“Bugün, Başkan Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın daveti üzerine Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara ile buluşmuşlardı. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmeye telefonla katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırdığı için Başkan Trump’ı övdü ve Suriye’de barış ve refahı teşvik etmek için Suudi Arabistan ile birlikte çalışacağını vurguladı. Veliaht Prens ayrıca (Suriye’ye yönelik) yaptırımları kaldırma kararını övdü ve bunu cesurca olarak tanımladı. Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Veliaht Prens Selman’a dostlukları için teşekkür etti ve Başkan El-Şara’ya ülkesinde tarihi bir şey yapmak için muazzam bir fırsata sahip olduğunu söyledi. Başkan Trump, Başkan El-Şara’yı Suriye halkı için harika bir iş yapmaya teşvik etti ve onu şunları yapmaya çağırdı:
1- İsrail ile İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayın.
2- Tüm yabancı teröristlerin Suriye’yi terk etmelerini sağlayın.
3- Özellikle Filistinli teröristleri(!) (yani Gazzeli mağdurları) sınır dışına çıkarın.
4- ABD’nin; IŞİD’in yeniden canlanmasını önlemesine destek çıkın.
5- Kuzeydoğu Suriye’deki IŞİD gözaltı merkezlerinin sorumluluğunu artık siz alın. (Yani SDG “Suriye Kürdistanı’nı” rahatlatın.)”[2]
İşte Büyük İsrail hedefine ve Arz-ı Mev’ud hayaline yaptığı bu tarihi(!) hizmetlerinden dolayı, Kuduz Netanyahu, Domuz Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterip onurlandırmıştı!.. Sahi bizimkilere de herhalde bir plaket sunarlardı!..
HTŞ ile İsrail, Hizbullah’a Karşı Ortaklık Kurmuşlardı
Ahmet Şara güdümündeki, Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütü ile Tel Aviv normalleşme görüşmelerinde, HTŞ’nin, Hizbullah ve İran’a karşı İsrail ile güvenlik iş birliği yapması planlanmıştı!
İsrail Kanal 12 ve Kan News’ın aktardığı bilgilere göre, Şam ile Tel Aviv arasında yürütülen barış ve normalleşme müzakereleri kapsamında, Suriye’deki Heyet Tahrir eş-Şam örgütünün, Hizbullah’a karşı İsrail ile iş birliği yapmasını ve İran’ın bölgedeki etkisine karşı ortak hareket edilmesini içeren bir güvenlik anlaşmasının devreye alınması kararlaştırılmıştı. Bu gelişme, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Suriye’ye uygulanan yaptırımları kaldıran, ancak Şam’ın belirlenen koşullara uymaması halinde yaptırımların tekrar aktif hale getirilebileceğini vurgulayan bir Başkanlık Kararnamesini imzalamasından sonra yaşanmıştı.[3]
Avrupalı imamlar, İsrail Cumhurbaşkanına neden övgüler yağdırmışlardı? Bunlar Müslüman kılıklı İsrail ajanları mıydı?
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden imam ve din adamları, Siyonist Herzog tarafından ağırlanmışlardı. Bu münafık imamların sözcüsü, Herzog’u; “Barış ve adalet timsali” olarak saygıyla alkışlayacak kadar alçalmıştı. Resmiyette 70 bin, gerçekte 450 bin masum Müslümanın katilbaşını böylesine kutsayan soysuz Bel’amlar, herhalde özel kiralanmış MOSSAD ajanlarıydı!.. Bu arada bizdeki bazı İlahiyat Prof’larının “Gazze halkının tek kurtuluş yolu ülkeyi bırakıp hicret etmeleridir!” hezeyanları da, herhalde İsrail’e dolaylı ajanlıktır!..
Bahçeli’nin Şifreli Sözleri Nasıl Okunmalıydı?
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin “yeni barış süreci” hakkındaki “Bundan geriye dönüş yoktur, aksi halde doğacak sonuçların bedeli vahim ötesidir” sözleriyle ilgili, Uluslararası İlişkiler ve Strateji Uzmanı Dr. Erol Mütercimler, dikkat çeken bir yorumda bulunmuşlardı. Elbette akıllara “vahim ötesi bedel” ile neyi kastettiği sorusu takılmıştı. Daha önce de kesintiye uğrayan sürecin yine kesintiye uğraması halinde acaba bu kez neler olacaktı? Dr. Erol Mütercimler, İpek Özbey’in “Karşı Karşıya” programında bu soruyu şöyle yanıtlamıştı:
“ABD yeni Ortadoğu’yu oluşturmadaki bütün planlarını hayata geçirmeye başladı. Bütün amaçlarına ulaşmada sadece bir-iki durakları kaldı. Artık Suriye’de bir noktada Türkiye ile İsrail karşı karşıya gelecek ve kapışacaktı!..”
Yani Sn. Bahçeli’nin uyarıları şöyle okunmalıydı:
“Biz bu ‘Terörsüz Türkiye’ kılıflı, sözde yeni barış sürecini, İsrail’in ve Siyonist merkezlerin dayatmasıyla… Ayrıca ABD ve AB’nin baskısıyla başlatmak zorunda kaldık!..”
İran PKK’sı PJAK Silah Bırakmayacaktı!
İran’da faaliyet gösteren Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’nin (PJAK) Eş Genel Başkanı Emir Kerimi, Türkiye’deki “yeni süreci” desteklediklerini ancak “kendilerinin PKK gibi silah bırakma durumlarının ve fesih kararlarının olmadığını” açıklamıştı.[4] BBC Türkçe’nin sorularını yazılı olarak yanıtlayan Kerimi, İsrail ve İran saldırılarıyla ilgili, “Bu bizim ve halkımızın savaşı değildir, tarafı değiliz” diyerek dolaylı İsrail uşaklığını açığa vurmuşlardı.
PJAK, Türkiye ve İran’ın “terör örgütleri” listesinde yer almaktaydı. ABD Hazine Bakanlığı da 2009’da PJAK’ı güya “terör örgütü” olarak tanımlamıştı. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta PKK’ya yaptığı silahsızlanma çağrısının ardından Türkiye PKK’sı, 5-7 Mayıs’ta kongresini toplamış ve 12 Mayıs’ta silah bırakma ve kendisini feshetme kararı aldığını açıklamıştı. Kimi kesimlerin “çözüm” ve “barış”, hükümetin ise “Terörsüz Türkiye” kavramlarıyla tanımladığı süreç tam bir muammaydı.
BBC Türkçe’nin sorularını yazılı olarak yanıtlayan PJAK başı Kerimi, “Öcalan’ın çağrısını tamamen desteklediklerini” vurgulamış ve “Bunu Türkiye ve tüm Ortadoğu için büyük bir demokratik değişim şansı olarak görüyoruz ama bizi bağlamadığını söylüyoruz!” sözleriyle bunun bir Siyonist tertip olduğunu açığa vurmuşlardı.
İsrail Uçakları Sınıra Dayanmış, Türk F-16’ları Havalanmıştı!
İsrail’in başlattığı İran saldırıları sırasında Türk hava sahası tehlikeli şekilde yaklaşan uçaklara karşı alarma geçirilmiş durumdaydı. Eskişehir’deki harekât merkezi anbean izleme yapmış, F-16’lar önleme uçuşuna kalkmıştı. 13 Haziran sabahı saat 03.30… İsrail savaş uçakları İran’a yönelik şok bir saldırı başlatmıştı. Türkiye; gelişmeleri diplomatik kanallardan önceden haber almış ve Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi, NATO radarları ve HİK uçakları üzerinden bölgedeki hareketliliği anlık olarak izlemeye başlamıştı. İsrail F-15, F-16 ve F-35 uçakları, Suriye ve Irak hava sahasını kullanarak İran’ın batısındaki stratejik noktalara saldırmıştı. Bu esnada Hakkâri güneyine yönelen savaş uçakları, Türk hava sahasına son derece tehlikeli şekilde yaklaşmıştı. Türk F-16’ları “Acil Önleme Uçuşu” için havalanmış ve İsrail uçaklarına, hava sahasını ihlal etmemeleri için uyarı mesajları yollamıştı.[5]
ABD’nin Türkiye’deki Personeline Adana Talimatı
ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’deki ABD devlet personeline kişisel seyahat uyarısı yapmıştı. Türkiye’nin güneydoğusundaki 22 ili kapsayan Adana Konsolosluğu bölgesine gidilmemesi yönünde talimat verildiği anlaşılmıştı. İsrail ve İran arasındaki savaşa dahil olarak İran’daki Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini bombalayan ABD’nin, Türkiye’ye seyahat uyarısı yayımlaması enteresandı. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada, Türkiye’deki ABD devleti personeline kişisel seyahatlerinden kaçınmaları ve Türkiye’nin güneydoğusundaki 22 vilayeti kapsayan ABD’nin Adana Başkonsolosluğu’nun bulunduğu bölgeye seyahat etmemeleri yönünde talimat yollanmıştı.
İran’ın İsrail’e yönelik daha önceki füze saldırıları fiyasko ile sonuçlansa… Ve hatta sanki danışıklı dövüş algısı oluşsa da… 13 Haziran 2025’te başlayan Kuduz İsrail saldırılarına karşı başlattığı uzun menzilli balistik füze hücumları Siyonist çeteyi şaşkınlığa uğratmış ve ciddi bir paniğe yol açmıştı. İsrail’de vurulan stratejik noktaların bazıları şunlardı:
12 Günlük Savaş Sırasında İran’ın Hedef Aldığı İsrail’deki Stratejik Alanlar:
•El-Celil Üssü; İsrail’in kuzeyindeki askeri üs, •Hayfa Limanı, •Hayfa Elektrik Santrali, •Hayfa Petrol Rafinerisi, •Tel Nof Hava Üssü, •MOSSAD Karargâhı, •Kirya Üssü, (Askeri Komuta Karargâhı), •Kiryat Gat Sanayi Şehri (teknoloji ve çip üretim merkezi), •İsrail Savunma Bakanlığı C&C merkezi, •Rafael Şirketi savunma sistemleri tedarikçisi, •İsrail’in en büyük elektrik santrallerinden biri olan Hadar Elektrik Santrali, •Ben Gurion Havaalanı, •Weizmann Bilimsel Enstitüsü, •Negev’deki İsrail Nükleer Araştırma Merkezi, •Nevatim Hava Üssü, •Ovda Hava Üssü, •Birim 8200 Siber operasyon istihbaratı karargâhı.[6]
ABD’li Diplomat; “İsrail’e Göre: 7 Ülke Tamamdı, Sırada Türkiye Vardı!”
İran saldırılarının ardından İsrail’in sıradaki hedefi Türkiye mi olacaktı? Amerikalı eski diplomat Freeman, İsrail’in Batı’dan aldığı dokunulmaz desteğin Siyonistlerin pervasızlığını körüklediğini belirterek; “İsrail, Türkiye’yi alt etmeden, bölgesel hâkimiyetini tamamlanmış ve hedefine ulaşmış saymayacak” itirafında bulunmuşlardı.
Ortadoğu’da Gazze ile başlayan ve İran’a uzanan İsrail saldırılarının ardından “Asıl hedef Türkiye olabilir mi?” tartışmaları alevlenirken, Azon Global’e konuşan Amerikalı eski Diplomat ve emekli Büyükelçi Charles W. Freeman dikkat çeken açıklamalar yapmıştı. Freeman, İsrail’in uzun süredir uyguladığı bölgesel savaş planlarına dair önemli bilgiler aktarmış ve “İsrail’in sıradaki hedefi Türkiye olabilir” uyarısını yapmışlardı.
‘İsrail’in 5 yılda 7 ülkeyi harap etme planı’
Freeman; “İsrail’in Ortadoğu’daki saldırılarının tesadüf olmadığını, belirli bir stratejiyi uyguladığını” hatırlatmıştı. Avrupa Kuvvetlerinin eski komutanı, Kosova ve Bosna savaşlarının beyni olarak bilinen General Wesley Clark’ın daha önce dile getirdiği “5 yıl içinde 7 ülkeyi harap etme planı”nı hatırlatan Freeman, bu ülkelerin sonuncusunun İran olduğunu ve planın adım adım uygulandığını ve sıranın Türkiye’ye gelip dayandığını vurgulamıştı! Ancak Freeman’a göre: “İsrail, Türkiye’yi alt etmeden bölgesel hâkimiyetini tamamlanmış saymayacaktı.”
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Barrack’ın örtülü uyarısı!
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Siyonist sermaye baronu Tom Barrack, Suriye ile İsrail arasında bir anlaşmanın beklenip beklenmediğine ilişkin soruya “Evet, umudum o yönde, bir noktada anlaşmaya varmaları gerekiyor” demişti. Mayıs 2025’te görevine başlayan Barrack, 29 Haziran 2025 günü İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı’nı gezmiş, Kızlarağası Hanı’nda yürüyerek esnaf ve vatandaşlarla sohbet etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel iltifatını kazanan ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack, Anadolu Ajansı’nın sorularına ilginç yanıtlar vermişti.
“Köklerinin Osmanlı’ya dayandığını” belirten Barrack, dedesinin yaklaşık 1900’lerde Osmanlı pasaportuyla ve cebinde 13 lirayla Amerika’ya gittiğini vurgulayarak ilginç şeyler eklemişti.
Barrack Siyonist’i, İsrail ile İran arasındaki savaşı da şöyle yorumlamıştı:
“İsrail’in yeniden tanımlanması gerekir, şu an yeniden tanımlanma sürecindedir. İsrail ile İran arasında yaşananlar, hepimiz için, ‘süre doldu, yeni bir yol açalım’ deme fırsatı vermiştir. Bu yolun anahtarı Türkiye’dir.” [7] Yani; artık İran ve Türkiye, İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesine EVET demelidir ve zaten Sn. Erdoğan bu projenin eş başkanı görevlisidir!?…
İsrail Meclisi’nde “Gazze’den Vazgeçin” Çağrısı!
İsrail Meclisi Knesset üyesi Moshe Gafni, Filistin’de 7 IDF askerinin öldürülmesinin ardından sitem dolu sözler konuşmuşlardı. Gazze’de neden savaştıklarını sorgulayan Gafni’yi, Siyonist sağcı Ben-Gvir ise ülkenin güvenliğini baltalamakla suçlamıştı. IDF askerlerinin Gazze’deki savaşta ölmesine atıf yapan Gafni, “Gazze’de 7 askerin öldürüldüğü üzücü bir gün yaşıyoruz. Ruhları şad olsun ama orada neden savaştığımızı halen anlamıyorum. Hangi amaçla Gazze’ye saldırıyoruz ve neden dünyayı karşımıza alıyoruz? İsrail’e gelerek bize ‘esirleri geri getiriyoruz, tüm bunları durdurup normal hayata dönüyoruz’ diyecek Trump gibi bir adama ihtiyacımız vardı. Ama görünen o ki; o da bu işi başaramadı!” diyerek Netanyahu iktidarını suçlamıştı.
ABD’nin 20 Yıllık Ortadoğu Savaşları Kendisine Çok Pahalıya Mal Olmuş Durumdaydı!
ABD Brown Üniversitesi’nin “Savaşın Maliyeti” (Costs of War) başlıklı projesi kapsamında yapılan araştırmalara göre, Afganistan’da binlerce sivil; çapraz ateş, el yapımı patlayıcılar, suikastlar ve bombalamalar sebebiyle yaşamını yitirmişti. Afganistan’da ve Pakistan’daki sınır ötesi operasyonlarda 2001’den bu yana savaşın doğrudan sonucu olarak 71 binden fazlası sivil, yaklaşık 241 bin kişi hayatını kaybetmişti. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un 11 Eylül saldırılarından sonra güya teröre karşı yürüttüğü operasyonların parçası olarak 7 Ekim 2001’de ABD, Afganistan’a müdahaleye girişmişti.
ABD ordusunun 2017’de Afganistan’daki hava saldırıları için angajman kurallarını gevşetmesiyle sivil kayıplarda büyük bir artış yaşanmıştı. Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi sırasında Afganistan’da ABD öncülüğündeki hava saldırılarında öldürülen sivillerin sayısı yüzde 330 artmıştı. Afganistan’da 50 bini savaşın ilk üç yılında olmak üzere on binlerce kişi terör şüphelisi olarak gözaltına alınmıştı.
ABD bölgedeki askeri operasyonlarına 2 trilyon dolar harcamıştı!
ABD, savaş bölgesindeki 20 yıllık varlığı boyunca askeri operasyonlara tahmini 2 trilyon dolardan fazla harcamıştı. ABD’nin borçlanarak finanse ettiği Afganistan ve Irak savaşlarının maliyetinin yanı sıra 2050’ye kadar borçlanma faizinin 6,5 trilyon doları bulacağı konuşulmaktaydı. ABD, 2002’den bu yana Afganistan’da yeniden yapılanma programlarını uygulamak için 145 milyar doları aşkın ödenek sağlamış, geçen 20 yıl içinde Afgan güvenlik güçlerinin eğitim ve teçhizatına ise 83 milyar dolar harcamıştı.
ABD Sayıştayı’nın 2017 raporuna göre, 2003-2016 yıllarında Afgan güçlerine, yaklaşık 76 bin araç, 600 bin silah, 163 bin telekomünikasyon teçhizatı, 208 hava aracı yollanmıştı. ABD’den sonra Afganistan’da en fazla askere sahip olan İngiltere ve Almanya, savaş boyunca tahmini 50 milyar dolar harcamışlardı. ABD ve NATO, neredeyse tüm birliklerini geri çekmesine rağmen, Afganistan’ın kendi güçlerini finanse etmesi için 2024’e kadar yılda toplam 4 milyar dolar ayırmıştı.
Şimdi ise İsrail’in bölgeye hâkimiyet projeleri için ABD şimdiden 100 milyar dolar harcamıştı!
- 26.06.2025 – CNN TÜRK
- Rûdaw – 15.05.2025
- https://hurseda.net/index.php 01.07.2025
- BBC TÜRKÇE – 21.06.2025
- Haber7 – 21.06.2025
- Hamas- İran haber – https://whatsapp.com/channel/0029…
- Diken – 29.06.2025

Elbetteki Dünyadaki yaşanan zulümden rahatsız olan,yaşanılan olayları dile getiren ,karşı olan bir çok kesim ve insan var fakat kurtuluş nasıl olmalı nasıl bir sistem gelmeliki bütün insanlığın yüzünün gülmesi lazım dendiği zaman maalesef kördüğüm şekli alıyorlar.
Adil Düzen sistemini en iyi anlayan anlatan sahip çıkan çözüme ulaştıracaktır
Gazze başta olmak üzere, dünyada zulüm gören bütün masum ve mağdurların huzur ve onur içerisinde yaşayacağı, siyonist zalimlerin ve işbirlikçilerinin ise hesap verip tarihin çöplüğüne atılacağı günler yakındır inşallah.
Bu konuda inancı ve programı olan tek topluluk ise, Rahmetli Erbakan Hoca ve onun ideallerine sahip çıkıp, bunu dert edip insanlığa aktaranlardır. Bunu ise günümüzde layıkıyla yapan Milli Çözümdür.
ZALİMLER, HERŞEYİ BÜYÜK İSRAİL İÇİN!.. PEKİ HAKKIN TARAFTARLARI İSE HERŞEY ADİL BİR DÜZEN, ZALİMLERİ İŞBİRLİKÇİLERİ ETKİSİZ KILMAK İÇİN VE BÜTÜN İNSANLIĞIN SAADETİ!..
Son 60 yıldır, İsrail ve Siyonizm gerçeğini deşifre etmiş, yetmez amaçlarını maksatlarını da ortaya koymuş ve tüm insanlığa haykırmış ve haykırmaya devam eden son ERBAKAN VE ONUN DEVAMI MİLLİ ÇÖZÜM sayesinde : “Düşmanın stratejisini, Siyonizm’in hilesini ve hedefini savaştan önce öğrenen bilge ve cesur bir Lider için zafer, bulutlarla kararan gökyüzünden beklenen yağmur kadar yakındır.” Üstad Ahmet AKGÜL’ün bu hikmetli sözü gereği inşaallah düşmanın amacını ve hilelerini çözmüş olmak aynı zamanda bu gerçek için bir kısım savaşa teknolojik hazırlıklar ile ve sonrasında bu zalim ve işbirlikçi batıl sistem ve düzeni çökertip yerine insanlığın saadeti için ADİL DÜZEN hazırlıklarıda yapılmıştır ve hamdolsun bunun konforunu yaşamak yüreklere su serpmekte…
İnsanlığın sahibi olmak böyle bir şey olsa gerek. Bütün insanlığa (zalim ve zulmedenler hariç elbette) muhabbet duymak önemlidir. Ama kuru kuruya sevgi duymak ne anlam ifade eder ki?! İnsanlık saadet bulsun diye, ekonomik problemlerini çözmeyi hedeflemek, ahlaki sorunları giderici projelerle destek olmak, siyasette hak ve adaletin hakim kılınması için gayret etmek, zalimlerden gelebilecek her türlü zararlara karşı askeri ve teknolojik hazırlıklar yapmak…..vb. bunların hepsi muhabbetten öte sorumluluk duygusuyla sahiplenerek yapılabilecek şeyler, yani meveddet ile yapılacak şeyler bunlar ki Milli Çözüm bu hal üzere gayret ve çaba göstermiştir devam etmektedir bu çabasına..
İyi ki varsın Milli Çözüm!..
“Barrack Siyonist’i, İsrail ile İran arasındaki savaşı da şöyle yorumlamıştı:
“İsrail’in yeniden tanımlanması gerekir, şu an yeniden tanımlanma sürecindedir. İsrail ile İran arasında yaşananlar, hepimiz için, ‘süre doldu, yeni bir yol açalım’ deme fırsatı vermiştir. Bu yolun anahtarı Türkiye’dir.” [7] Yani; artık İran ve Türkiye, İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesine EVET demelidir ve zaten Sn. Erdoğan bu projenin eş başkanı görevlisidir!?…”
Zenzegur Koridorunun 99 yıllığına ABD’ye peşkeş çekilmesiyle ülkemiz kuşatılmışlığı daha da artmış durumdaydı. Siyonizmin nihai hedefi bölgedeki tek ulus ve güçlü devlet olan Türkiye’yi işgaldi. Filistin Türkiye’nin ileri hattıdır. Deccelist düzenin 2 senede yarım milyonu şehit etmesi ve Gazze’yi tamamen işgal etme kararı ve karasal askeri hazırlığı işte bu sebepledir. Türkiyem artık uyanmalı, yaklaşan değil var olan bu güvenlik tehdidine karşı bir an evvel ön alıcı bir eyleme geçmeliydi. İşte bu da zenzegura bile destek çıkan mevcut işbirlikçi iktidar varken imkansızdı. Türkiye’nin kurtuluşu Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması ve kararlı adımlarla Siyonist tehlikeyi bertaraf etmesiyle mümkündü.
Aziz Erbakan Hocamız 96 97 yıllarında başbakan iken İsrail Filistin’e tek bir mermi dahi sıkmaya cesaret edememişti. 23 yıllık dindar iktidar diye bilinen dönemde Filistin ve Gazze çekmediği zülum kalmadı. 7 Ekim 2023 den bu yana en ağır dönemi yaşadı. İslam ülkelerinin başındaki yöneticiler ne yazık ki hiç bir şey yapmadılar. En iyileri kınamaktan öte gidememişti. Mekke’de Kabe de Gazze’ye sesli dua edemiyorsunuz, Filistin bayrağı yada poşusuyla dolaşamıyorsunuz göz altına alınıyorsunuz. Çünkü Netanyahu öyle demişti onlara “o makamlarda oturmaya devam etmek istiyorsanız susun demişti, ve onlarda susuyorlardı.”Ve İsrail azdıkça azıyordu. Gazze de tüm binalar yıkıldı. yarım milyon insan öldürdü, kimsede ses yok. En acısı da bizim yöneticilerimizde ne yazık ki. bir yandan kınarken bir yandan halkın gazını almak için kahrolsun İsrail eylemleri yaparken bir yandan da İsrail’le ticaretin sürmesini normal karşılayabiliyorlardı. İsrail kardeşlerimizi öldürüyor ve bizim ülkemiz İsraillin ihtiyaçlarını karşılıyordu. Nerede İsrail’in Netanyahunun dostları var bizimde dostlarımız onlar. Bazı Müslüman olmayan ülkeler İsrail aleyhine icraatlar gerçekleştirirken (Mesela İsrail’de savaşan kendi halkından olan Yahudileri yargılayabiliyorlar, İsraille ticaret yapmıyorlar, İsrail mallarına boykot uygulayabiliyorlar) biz İsrail’le direk ticaret yapıyoruz bizde ne yazık ki İsrailin yanında yer alıyoruz. Gazze deki kardeşlerin ihtiyaçlarını değil de israillilerin ihtiyaçlarını gideriyoruz. e elbet Allah’ında bir planı var. Elbette zalimlerin hesabını soracak. İsa as. eliyle Deccal Netanyahu gebertilecek, İsrail haritadan silinecek ve siyonizmin tüm sistemleri etkisiz hale getirilerek Adil Düzene dayalı yeni bir dünya mutlaka kurulacaktır. Rabbim bizleri bu uğurda canla başla .çalışan cihad eden mücahid muttaki kullardan eylesin Amin.
…Arkasından bu sonuncu (sapkınlık ve şımarıklığınızı cezalandırma) zamanı gelince, (size öyle Mü’min ve Mücahit kullarımızı göndereceğiz ki) yüzlerinizi kötüleştirsinler (servet ve saltanatınızı yıkıp sizi dize getirsinler, yüzlerinizi yere sürdürsünler) ve ilk kez girdikleri (Buhtunnasr veya Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü fethettikleri) gibi tekrar yine Mescid’i (Aksa’ya) girsinler ve ele geçirdikleri (hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezleri)ni mahvu perişan etsinler. (Böylece Siyonist saltanatınıza son versinler ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler. Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!)
https://www.mealikerim.com/17/isra/7
Başta Türkiye nin Akp li Yönetimi olmak üzere, İslam ülkeleri nin başındaki İŞBİRLİKÇİ Yönetici lerin ihanet ederek yalnız bırakmalarına rağmen Filistin (GAZZE) miz ve tüm Mazlumlar kurtulacak; Siyonist İsrail, AB,ABD tüm sistemleri ile çökecek ve ERBAKAN imzalı Milli Çözüm ün Hizmetkâr olduğu ADİL DÜZEN mutlaka kurulacak inşallah…
Katil kuduz kudurmuş İsrail 7 Ekim 2022’den beri gazze şeridindeki katliamında evleri hastaneleri okulları ve kamu binalarını tarumar etmiş çocuklar siviller insanlar katliama uğramış o günden bugüne yaklaşık 500 bin kişi neredeyse öldürülmüştü böyle bir katliama dünya ve Bilhassa bizim hükümetimiz nasıl sessiz kalabiliyor sadece kınamakla konferans yapmakla miting yapmak da bu işin düzelemeyeceğini hala anlamamış olabilirler mi yapılacak şey müeyyide koyup yani biranevvel Kürecik İncirlik Üssü derhal kapatılmalı ticaretin israille hemen durdurulması lazım gelir Bunu da ancak bu işbirlikçi hükümetler değil milli çözüm milli mutabakat hükümeti yapabilir Ey Rabbim bize bu fırsatı en kısa zamanda ikram eyle ve Adil bir düzenle Dünyada sulh ve sükuneti sağlamayı bize nasip eyle
Aziz Erbakan Hocamızın Kuduz İsrail’in yaptığı katliamlarla ilgili konuşmasından esinlenerek:
Gazze’de olan bütün bu zulümler karşısında işbirlikçi yöneticilerin ve yandaşlarının konuşmalarına dikkat edin!
İşbirlikçi yöneticiler ve yandaşları diyorlar ki, “efendim Gazze’de katliam” var.
Evet var.
İşbirlikçi yöneticiler ve yandaşları diyorlar ki, “Gazze’deki katliamın bir an evvel önlenmesi lazım”.
Evet, önlenmesi lazım.
İşbirlikçi yöneticilere ve yandaşlarına “Gazze’deki katliamlar nasıl önlenecek” diye soru sorulduğunda apışıp kalıyorlar, oturduğu yere oturuyorlar.
Niye? Çünkü işbirlikçi yöneticiler ve yandaşları bu çizgiden ileriye geçemez, bu çizgiden ilerisi Milli Çözüm’e aittir de onun için…
İşbirlikçiler ve yandaşları, “Gazze’deki katliamların nasıl çözüleceğini” konuşamazlar…
İşbirlikçiler ve yandaşları, “ÇÖZÜMDEN” bahsedemezler.
İşbirlikçi yöneticiler ve yandaşları sadece “şöyle oluyor, böyle oluyor” diye kendilerince halkı aldatmaya çalışırlar.
Gazze’deki katliamların NASIL ÇÖZÜLECEĞİ meselesi Milli Çözüm’e aittir.
Milli Çözüm, insanlığın kurtuluşu demektir.
Milli çözüm, bugün yaşanan zulümlerden kurtulmanın tek çaresi ve ilacı demektir.
İşte Gazze; Erbakan Hocamızın başladıkları 1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı, 2- İslam Ortak Pazarı, 3- Ortak İslam Dinarı, 4- İslam Savunma Paktı, 5- İslam İlim ve Kültür Dayanışma Vakfı gibi evrensel projeleri hazırladıkları… Ve bütün bunların resmen ve fiilen gerçekleşebildiğinin kanıtı olarak D-8’leri kurdukları ve çalıştırmaya başladıkları tarihi adımların ve talihli atılımların programlarını ve kurumlarını canlandırıp Siyonist ve emperyalist odaklara cesaret ve dirayetle karşı koymak bir tarafa;
Kuduz İsrail’le hâlâ normalleşme, yani tamamen Yahudi’nin güdümüne girme anlaşmasını bile askıya alamayan…
Yıllar boyunca, Gazze açlık ve ilaçsızlıkla kıvranıp kırılırken, mazlum mü’minlere en hayati ihtiyaç malzemelerinin ulaştırılmasına mani olan İsrail’e, binlerce gemi dolusu ticaret malı göndermekten bile sıkılmayan…
İsrail ve ABD’nin gözü kulağı olan İncirlik ve Kürecik üslerini bile kapatamayan…
Ama hâlâ kahramanlık taslayan yöneticilerin gaflet, cehalet, belki de hıyanetlerini açığa vuran bir diriliş destanıdır.
Bak: https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/gazze-bize-neleri-hatirlatirdi/
Yaşanan olaylar bize gösteriyor ki, asıl hedef Türkiye olmaktaydı. Allahın izniyle bu süreç zaferle sonuçlanacaktı. Ama ne başımızdaki iktidar ne de bu halk buna hazır ve layık olamazdı. Mecburen Milli Mutabakat Hükümeti kurulacak! Ve kutlu bir liderin öncülüğünde bu iş finalle taçlanacaktı. Başka çaresi kalmamıştı.
Haim Nahum Doktrini adım adım uygulanmakta Son Kale Türkiyemiz İsraile vilayet yapılması için son hamleler yapılmaktadır.
Akp ise Erbakan’a ihanet karşılığı siyonizme hizmet için kaptığı koltuğun hakkını ortağı MHP ile halkımızın değil İsrail lehine fazlasıyla vermektedir. Aziz Milletimizin artık biran önce bunun farkına varması ve Kuvayı Milliye ruhuyla Milli Çözüm önderliğinde Milli Mutabakat etrafına toplanması tek çıkış ve kurtuluş yoludur.
Batı dünyasında her gün “Gazze’ye destek, soykırımı durdurma” çağrıları yapılırken, başta ülkemiz olmak üzere; namaz kılan, oruç tutan, hac ve umre turları düzenleyen ülkeler ve bölgelerde; hala Cuma Hutbelerinde, çiçek-böcek edebiyatı yapılmakta, hala bozuk vicdanları harekete geçirecek bir hamle bulunamamaktadır. Ve Üstadımızın buyurduğu gibi “içimiz dışımıza” dökülmekte, kalplerimizde yer alan maraz nedeniyle sessizce bekleyişler bir hastalık gibi tüm toplumu kuşatmaya devam etmektedir. Kaybolan ümit ve heyecan, yerini endişe ve kokuya bırakmıştır ve Rabbimizin Ahzab suresi 19. ayetinde buyurdukları gerçekler yüzümüze çarpılmaktadır. Üstadımızın ifadesiyle “bizzat bize indiği kanaatiyle” baktığımızda, bu ayeti kerime bizleri derinden sarsmaktadır. Rabbimiz, ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır:
(Münafık ve marazlı kimseler cihad hizmetine geldiklerinde de) Size karşı ‘cimri ve bencildirler (ucuz kahramanlığı ve nefsi çıkarlarını gözetirler).’ Şayet (rahatlarının ve hayatlarının tehlikeye gireceği) korkusu gelip (onları kuşatsa), o zaman ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri (şaşkınlık ve pişmanlıkla) dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. (Bu kuşku ve) Korku gidince (tehlike geçince), hayra karşı (ganimet-mal-makam hırsıyla) oldukça düşkünlük göstererek; sizi sert ve keskin dilleriyle (eleştirip inciterek ağır sözler) söyleyeceklerdir. İşte onlar (hakiki) iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını (göstermelik hayırlarını ve sinsi planlarını) boşa çıkarmıştır. Bu Allah’a göre pek kolaydır.”