SİYONİZM’İN İBRAHİM ANLAŞMALARI
VE
ÜLKEMİZİN MİLLİ MUTABAKAT İHTİYACI
İbrahim Kalkanı, Siyonist Planı ve BOP’un Eş Başkanlığı!..
İsrail-İran Savaşı’ndan sonra İsrail yönetimi dünyanın gözünün içine sokarcasına caddelere afişler astı. Dünya medyasının da ilgisini çeken bu afişin anlamı açıktı. Öncelikle “İbrahim Kalkanı Plan”ının kuruluş aşamasına bakalım.
İbrahim Kalkanı Planı, Yahudi Stratejistlerin Bölgesel Güvenlik Koalisyonu öncülüğünde; HAMAS’ın şanlı 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı’ndan yaklaşık bir yıl sonra ayarlandı. “İbrahim Kalkanı Planı”nı teşvik ederek İsrail’in güvenliğini sağlamak için bir araya gelen asker, diplomasi, iş, ileri teknoloji ve araştırma alanlarındaki kamu yetkilileri ve kanaat önderlerinden oluşan geniş ve çeşitli bir grubu bünyesine aldı. Bu koalisyon, askeri, siyasi ve ekonomik gücü bir araya toplayan ve bölgesel fırsatları İsrail’in güvenliğini güçlendirmenin merkezi yolu olarak kullanan yeni bir siyasi güvenlik vizyonuna ihtiyaç olduğuna inanan çeşitli kuruluşları, araştırma enstitülerini ve örgütleri buluşturan bir oluşum konumundaydı.
Peki İsrail yönetimi tarafından caddelere asılan bu afişte kimler vardı?
ABD Başkanı Donald Trump’ın en önde yer aldığı afişte, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Mısır Devlet Başkanı Sisi, Filistin Devlet Başkanı Abbas, Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara, Ürdün Kralı Abdullah, Kuduz Netanyahu, Umman Sultanı Heysem bin Tarık, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Bahreyn Devlet Başkanı Hamed bin İsa Âl-i Halife, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed El Nahyan… Bu afişte bulunan isimler, İsrail ve ABD’nin kendi güdümüne aldıkları adı İslam olan devletlerin Başkan ve Krallarını nasıl yönettiklerinin bir kanıtıydı.
İyi de; bu şahıslardan Trump, Selman, El Nahyan, Sisi ve Ahmet Şara ile yakın dostluğu bilinen Sn. Erdoğan’ın fotoğrafı niye bu tabloda yer almamıştı? Yoksa, “En sinsi ve en stratejik dostlar gizli kalmalıydı” prensibi mi uygulanmıştı? Sahi AKP iktidarı ve Cumhur İttifakı zaten İsrail’le normalleşme anlaşmasını imzalamamış mıydı? Oysa Yahudi ve Hristiyanların Şeytani oluşumlarına katılmak, Kur’an’ın pek çok ayetinde yasaklanmıştı:
“Ey iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyup itaat edecek (ve boyun eğecek) olursanız, (unutmayın adım adım) sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler (ve Hakk davadan dönekleştirirler).”
“Allah’ın ayetleri size okunup dururken, üstelik (sünneti ve sistemiyle) O’nun Peygamberi de aranızda bulunurken, siz (hâlâ) nasıl (imani gerçekleri ve İslami gerekleri) inkâr edersiniz? Artık her kim Allah(ın dinine) sımsıkı tutunursa, kesinlikle o, dosdoğru yola iletilmiş olacaktır.” (Âl-i İmrân: 100-101)
Gelelim “İbrahim Kalkanı Planı”na…
İbrahim Kalkanı Planı, Siyonist bir proje olmaktaydı. Bu projede amaç İsrail’i korumak ve kollamaktı. İsrail kendi varlığını devam ettirmek için yanına aldığı kukla Devlet Başkanları ile Ortadoğu coğrafyasında hem varlığını devam ettirmek hem de Arz-ı Mev’ud yani Vadedilmiş Topraklar davasını genişletmek amacındaydı.
İbrahim Kalkanı Planı’nın içerisinde neler yazılmıştı?
– Gazze’deki cephenin kapatılması, tüm rehinelerin iade edilmesi, Gazze’de teknokrat bir geçiş hükümetinin kurulması ve bölgesel olarak HAMAS’ın etkisizleştirilmesi.
– Esad rejiminin devrilmesinin ardından: Suriye’yi istikrara kavuşturmak ve İran eksenine karşı bir ‘tampon’ haline getirmek üzere bölgesel güçlerin görevlendirilmesi…
– ‘Ilımlı Bölgesel Koalisyon’un derinleştirilmesi: Suudi Arabistan ile hızlı bir normalleşmeye geri dönülmesi ve İbrahim Anlaşmaları’nın genişletilmesi.
– İran’a karşı ‘Abluka Planı’ uygulayarak İran’ın nükleer faaliyet göstermesinin engellenmesi…
– İsrail’in Filistinlilerden; kademeli, sorumlu ve güvenli bir şekilde (Gazze’den ve diğer bölgelerden) ayrılma takvimini ilan etmesi – on yıl içinde kapsamlı bir bölgesel değişimin gerçekleştirilmesi hedef alınmıştı.
Ama burada asıl tehlike, yayınlamış oldukları haritada “Kürdistan” haritasını da yerleştirmiş olmalarıydı. İsrail, kendine yakın ve uzak olan Ortadoğu coğrafyasındaki ülkeleri gösterirken haritanın içine de Kürdistan’ı koymuşlardı. İbrahim Kalkanı Planı, her ne kadar İsrail’i korumak ve kollamak kılıfına sokulsa da, aslında Ortadoğu’da “Kürdistan Devleti”ni kurmak Siyonistlerin öncelikli görevlerinden birisi olmaktaydı.[1]
Kürdistan Tuzağı ve İbrahim İttifakı
İsrail ve ABD öncülüğünde Arap dünyasında başlatılan “İbrahim İttifakı” sürecinde yeni bir aşamaya geçilmiş durumdaydı. Bununla ilgili hazırlanan haritada, ileride Güneydoğumuzu da içine alacak Barzanistan merkezli bir Kürdistan yer almaktaydı.
Yeni Ortadoğu Planı: “İbrahim Kalkanı” ve Kıdemli Eş Başkanı!
15 Eylül 2020’de Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in Dışişleri Bakanlarının imzasıyla duyurulan ve daha sonra Fas, Sudan ve Mısır gibi ülkelerin de katıldığı “İbrahim Anlaşmaları”, bölgede yeni bir ittifak sisteminin temelini oluşturmaktaydı. “İbrahim İttifakı” olarak da bilinen bu anlaşmalar, Arap ülkeleri ile İsrail arasında normalleşme sürecine resmiyet kazandırmıştı. Maalesef AKP iktidarı da İsrail’le Normalleşme Anlaşmasını daha önce imzalamış ve Gazze katliamlarına rağmen bu hıyanet anlaşmasını askıya almamıştı.
ABD’nin Başkanı Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İsrail-İran savaşının sona ermesinin ardından yaptığı açıklamada, “İbrahim Anlaşmaları kapsamında yeni duyurulara hazırlanıyoruz” açıklamasının ardından Tel Aviv’de asılan afiş ve internet sitesinde paylaşılan harita, bölgede oluşturulmak istenen yeni Şeytani düzeni açığa vurmaktaydı.
Ahmet Şara da Koalisyonun Parçası Olarak Tanıtıldı!
Afişte yer alan görselde, Trump merkezde olmak üzere İbrahim Anlaşmaları’na imza atan ülkelerin liderleri eksiksiz biçimde yer almıştı. En dikkat çekici detaylardan biri ise Suriye’de Esad rejiminin yerine geçici yönetimin başına getirilen Ahmet el-Şara’nın da afişte bulunmasıydı. Bu detay, ABD-İsrail ekseninin Suriye’nin Tayyip Erdoğan destekli yeni lideri Şara’nın Siyonizm’in kuklası olduğuna yönelik Milli Çözüm iddialarını haklı çıkarmıştı.
Siyonizm’in Yeni Uşaklığı: İbrahim Anlaşmaları!
İbrahim Anlaşmaları, İsrail ile çeşitli Arap İslam Devletleri arasındaki ilişkileri normalleştirmek ve bu kiralık liderleri Siyonizm’e hizmet ettirmek için yapılan bir dizi anlaşmadır. Hepsi 2020’nin ikinci yarısında imzalanan bu anlaşmalar, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Fas arasındaki ikili anlaşmaların yanı sıra genel bir bildiriden oluşmaktadır. Anlaşmaların adı, Yahudilerin ve Arapların varsayılan ortak atası olan İncil’deki Hz. İbrahim’e atıfta bulunarak takılmıştır.
Normalleşme anlaşmaları ve sonuçları:
İbrahim Anlaşmaları, İsrail’in Arap ülkeleriyle sinsi ilişkilerini açığa çıkarmış ve Arap-İsrail çatışmasını başka bir aşamaya taşımıştı. Temmuz 2020’de İsrail’in Batı Şeria’nın bazı kısımlarını ilhak etme planını durdurma bahanesiyle; Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail’le ilişkileri normalleştirmek için müzakerelere başlamıştı. ABD’nin Birleşik Arap Emirlikleri’ne 50 adet F-35 savaş uçağı satma teklifiyle tatlandırılan anlaşma, ağustos ayında imzalanmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri, “normalleşmenin kendisine Filistinliler adına müdahale etmek için daha fazla fırsat sağlayacağı” yalanına sığınmış, ancak gözlemciler anlaşmanın Arap devletlerini, çıkarlarına uygun olduğunda Filistin davasını bir kenara bırakmaya teşvik edeceğini saptamışlardı. Başka bir Körfez Arap devleti de hemen aynısını yaptı. İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin anlaşmayı imzalamasından sadece birkaç gün önce, İsrail ve Bahreyn arasında ilişkileri normalleştirmek için bir anlaşma açıklandı ve küçük ada ülkesi, birkaç gün sonra Beyaz Saray’ın bahçesinde Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri temsilcilerine katıldı.
Sonraki aylarda, Birleşik Amerika, ayrıca İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek için Fas ve Sudan’la anlaşmalar sağladı. Aralık 2020’de Fas, İsrail ve Birleşik Devletler arasında yapılan ortak bir bildiride, Fas ve İsrail ilişkileri normalleştirmeyi kabule yanaştı ve Birleşik Devletler ayrıca Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıyan ilk ülke olup çıktı. Aynı ay içinde, Birleşik Devletler Sudan’ı terörizmi destekleyen devletlere karşı yaptırım listesinden çıkardı; Sudan Ocak 2021’de İbrahim Anlaşmaları Beyannamesi’ni imzaladı. İsrail ve Sudan arasındaki ikili bir anlaşma için müzakereler daha sonra birkaç yıl boyunca tekrarlandı.
Anlaşmaları izleyen yıllarda, imzacılar bir dizi ticaret anlaşması ve güvenlik iş birliği düzenlemesine katıldı. En kazançlı olanlar, normalleşen ilişkilerin ilk yılında yarım milyar dolardan fazla ticaret gerçekleştiren İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki anlaşmalardı. İsrailli turistlerin Birleşik Arap Emirlikleri’ne akın etmesiyle kültürel bir alışveriş de başlamıştı. Ekim 2023’te İsrail-HAMAS Savaşı’nın patlak vermesinin ardından Gazze Şeridi’nde yaşanan yıkıma rağmen İbrahim Anlaşmaları bozulmadan kalmıştı.
İbrahim Anlaşmaları Bildirgesi Metninde Neler Yazılmıştı?
Aşağıda, taraflar arasındaki bireysel anlaşmaların temelini oluşturan ilkelerin genel bir ifadesi olan İbrahim Anlaşmaları Deklarasyonu’nun metni yer almaktadır:
Bizler, aşağıda imzası bulunanlar, Ortadoğu’da ve dünyada karşılıklı anlayış ve bir arada yaşama, insan onuruna ve din özgürlüğü de dahil olmak üzere özgürlüklere saygı temelinde barışın korunması ve güçlendirilmesinin önemini kabul ediyoruz.
Üç İbrahimî din ve tüm insanlık arasında barış kültürünü geliştirmek amacıyla dinler ve kültürler arası diyaloğu teşvik etme çabalarını teşvik ediyoruz.
Zorlukların üstesinden gelmenin en iyi yolunun iş birliği ve diyalog olduğuna ve Devletler arasında dostane ilişkiler geliştirmenin Ortadoğu’da ve dünyada kalıcı barışın sağlanmasına katkı sağladığına inanıyoruz.
Bu dünyayı, ırk, inanç veya etnik kökene bakılmaksızın herkesin onurlu ve umut dolu bir yaşam sürebileceği bir yer haline getirmek için her insana karşı hoşgörü ve saygı arıyoruz. (Peki, mazlum Filistin halkına niye bunları çok görüyordunuz? A.A.)
İnsanlığa ilham vermek, insan potansiyelini en üst düzeye çıkarmak ve milletleri birbirine yakınlaştırmak için bilimi, sanatı, tıbbı ve ticareti destekliyoruz.
Tüm çocuklara daha iyi bir gelecek sağlamak için radikalizmi ve çatışmayı sona erdirmeyi amaçlıyoruz. (Kuduz İsrail’in Gazze’deki bebek katliamına bunun için mi göz yumuyordunuz? A.A.)
Ortadoğu’da ve dünyada barış, güvenlik ve refah vizyonunu benimsiyoruz. (Yani, Büyük İsrail Projesi’ne ajanlık yapıyoruz! A.A.)
Bu ruhla, İsrail ile bölgedeki komşuları arasında İbrahim Anlaşmaları ilkeleri uyarınca diplomatik ilişkiler kurulmasında kaydedilen ilerlemeyi sıcak bir şekilde karşılıyor ve bundan cesaret alıyoruz. Ortak çıkarlara ve daha iyi bir geleceğe yönelik ortak bir bağlılığa dayalı bu tür dostça ilişkileri pekiştirmek ve genişletmek için devam eden çabalardan cesaret alıyoruz.
Bütün bu yaldızlı lafların özeti; Filistin’i ve Gazze’yi, barış, huzur ve emniyet gerekçeleriyle boşaltıp Büyük İsrail’e zemin hazırlamak ve Ortadoğu haritasını yeniden çizip onaylatmaktı!
Bu arada 17 Ağustos 2022 tarihinde ve dönemin Dış Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Siyonist İsrail Dış Bakanı Yair Lapid arasında, İsrail’le normalleşme sürecinin tamamlanması amacıyla Dindar-Kahraman Erdoğan İktidarı cesaretli (!) adımlar atmış ve Siyonist çeteyle karşılıklı Büyükelçilikleri yeniden atama kararı almıştı. Böylece 2018’den beri maslahatgüzar seviyesindeki ilişkiler normalleşmeye başlamıştı!..
Middle East Eye haber sitesi, Donald Trump’ın damadı ve ABD eski Dış Politika Baş Danışmanı Jared Kushner ile Körfez ülkeleri ve İsrail arasındaki ‘derin ilişkileri’ ortaya çıkarmıştı. Bu haber sitesi, Körfez ülkeleri, Kushner aracılığıyla İsrail’in savunma sanayisine bağlı şirketlere yatırım yaptığı yolunda bir haber yayımlamıştı. Çıkan habere göre; Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar, eski Trump dönemi dış politika baş danışmanı Jared Kushner‘ın kalkınma fonuna katılımları kapsamında İsrail ordusu ile ilişkili bir İsrail şirketine yatırım yaptığı ortaya çıkmıştı. ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner, 25 Ekim 2023’te Riyad’da düzenlenen yıllık Geleceğe Yatırım Girişimi konferansında bir panelde konuşmuşlardı.
Bağlantı Nasıl Ortaya Çıktı?
Bağlantı, Kushner’ın Miami merkezli Affinity Partners’ın, İsrail grubu Shlomo’nun otomotiv hizmetleri birimine 150 milyon dolarlık bir pay satın almasıyla anlaşılmıştı. Bu şirketin asıl önemi, İsrail Donanması için Sa’ar sınıfı füze botları üreten İsrail Tersaneleri’nin ortağı olmasıydı. Kushner, New York Times’a verdiği röportajda; Shlomo grubunun denizcilik kısmına yatırım yapmadığını açıklaması tam bir yalandı. Kushner, 2021’de Trump’ın Beyaz Saray’dan ayrılmasının ardından Affinity Partners’ı başlatmıştı. 3 milyar dolarlık fonunu hızlı bir şekilde oluşturması, Washington ve yatırımcı topluluğunda endişeye yol açmıştı. New York Times’ın aktardığına göre, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman liderliğindeki Suudi Arabistan, Kushner fonuna 2 milyar dolar yatırım yapmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ise sırasıyla 200 milyon dolar yatırmıştı. Mart ayında Affinity Partners’ın finansal bir açıklamasında, şirkete yapılan fonların %99’unun yabancı yatırımcılardan geldiğini kanıtlamıştı.
İbrahim Anlaşması’nı İmzalayanlar İsrail ile İlişkileri Bozmadı!
Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ile İbrahim Anlaşmalarının bir parçası olarak ilişkilerini normalleştirmeye başlamıştı. Biden yönetimi, İsrail’in güneyinde HAMAS’ın 7 Ekim’de düzenlediği saldırıların ve ardından gelen İsrail’in Gazze’ye işgalinin hemen öncesinde Suudi Arabistan ile normalleşme anlaşması yapma baskısı uygulamıştı. İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayan devletlerden hiçbiri ‘Fas, Bahreyn veya Birleşik Arap Emirlikleri’ İsrail ile olan ilişkilerini askıya almamıştı. Bu arada, Ürdün, Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırı riskini İsrail’in karadan bir rota aracılığıyla kaçınmasına izin verdiği iddialarını reddetmek zorunda kalmıştı.
Katar, İsrail ile resmi olmayan ilişkilere dalmıştı ve HAMAS ile İsrail arasında arabuluculuk yapmak için Mısır ile birlikte liderlik rolü oynamaktaydı. Kushner, İsrail ve Katar arasında yumuşak bir diplomasi üzerinde çalışmıştı. Axios, 2024 Aralık ayında, New York’ta Katar Başbakanı ve Yahudi iş adamlarıyla bir öğle yemeği düzenlediğini ve aralarında güçlü bir anti-semitist olan Bill Ackman’ın da bulunduğunu açıklamıştı. Pershing Square Capital Management Başkanı, Gazze’deki savaşın ortasında İsrail borsasına büyük yatırımlar yapan Siyonist firmaydı. Kushner Fonu, sermayesini dağıtma konusunda özellikle titiz davranmıştı. Şimdiye kadar sadece yurt dışında, yaklaşık 1,2 milyar dolar değerinde, 10 yatırıma katılmıştı. Körfez ülkelerinin parasıyla, Dubai merkezli bir online emlak reklâm şirketine, California merkezli bir güneş enerjisi kiralama sitesine ve Alman bir spor salonu ekipmanı şirketine yatırım yapmıştı.
Son ve tek çare: Erbakan Hocamızın Anlattığı “Gök Kubbe Projesi” Siyonist Emperyalistlerin Atom Başlıklı Füzelerini Etkisiz Kılacaktır!
Daha önce alıntılayıp aktardığımız çok önemli bir konuyu tekrar hatırlatalım:
“Bütün ülkenin üzerine elektromanyetik bir kalkan oluşturulması gerekiyordu. Erbakan Hocamızı ziyarete gittiğimizde, “Bundan mutlaka yapılmalı ve yararlanılmalı” buyurmuştu. Kare biçiminde; içinde beyaz parçacıklardan oluşan bir ışık hüzmesi gökyüzüne çıkıyordu. “Hocam nedir bu?” diye sorulduğunda, “Buna sahip olanlar dünyadaki hâkimiyeti eline alır” diyerek şunları anlatıyordu: “Buradan çıkan gök kubbede bir noktaya geldiği zaman açılıyor ve dairesel olarak bir kalkan gibi yaygınlaşıyor. Yani bir çeşit gök kubbe oluşmuş oluyor. Bu açılıp dağılıyor ve her tarafı kaplıyor, bu bir zaman sonra uyduları bile etkisiz hale getiriyor. Şu anda mevcut olan tüm sistemler çöküyor. Sistemin çökmesi demek hiçbir silahınız artık çalışmıyor, hiçbir teknolojik aletiniz işe yaramıyor. Böylece tüm süper güç sanılan ülkeler tamamen teslime mecbur kalıyor. Ülkenizin üzerinde öyle bir çeşit kubbe oluşuyor ki buradan sinek dahi girse bu kubbeye, üzerindeki kılları sayılabiliyor. Bunun içerisinde yerden vereceğimiz akımla ve uzaktan kumanda yoluyla ister iletişimi; internet dahil, haberleşme dahil, elektrik de dahil, bütün her şeyi kendi hâkimiyetiniz altına alabiliyorsunuz. Aynı zamanda dışarıdan gelecek saldırılarda; yani bir uçak, bir füze girdiği an her ne olursa olsun onu kendi güdümünüze sokuyorsunuz. O, sistemin içine girdiği an dışarıdaki tüm akımlar kesildiği için o da tamamen sizin kontrolünüze geçiyor!”
Şimdi bunu niye hatırlattık; düşünebiliyor musunuz, biz kuracağımız bu sistemle; elektrikten, enerjiden, internetten ve savunma sisteminden, düşmanların tüm saldırı hazırlıklarını kendi kontrolümüze almış olacağız. Ayrıca bir şey daha var, madde transferi!.. Maddeyi o enerji ağının içinde çok uzaklara aktarma imkânına kavuşacağız!.. Şimdi bir araba düşünelim, bu araba bir uygulamayla çok minik bir hale dönüştürülüyor. Sonra e-postalar veya kargolar gibi gönderdiğiniz yere maddesel olarak ulaşıyor. Enerji transferi gibi, madde transferi gibi ulaştığı yerde de, orada tekrar eski boyutu ve ölçüsüne hiçbir hasar ve çizik olmadan varmış oluyor. Ama taşırken yoğun enerji harcamaması için o madde önce küçültülüyor… Erbakan Hocamız; “Ve bunun öz maddesi ve şifresi bizdedir. Ve bu Litidyum’dur” buyurdu. Lityum mu? diye sorduk, “Hayır Litidyum evladım” dedi. Lityumu tabi duymuştuk, biliyoruz ama litidyum’un ne olduğuyla ilgili anlamaya çalıştığımda öğrendik ki lityumla ilgili çalışmalarla birlikte yan bir ürün idi, veyahut da dönüştürülmüş olan bir madde idi.
Yani, asıl burada belirtilen Lityum değil Litidyum’dur. Yani lityumla bağlantılı olarak elde edilecek olan stratejik bir maddedir. Dolayısıyla Hocamız buna sahip olanın dünyaya hükmedeceğini hatırlatmıştı. Burada da Siyonist ve emperyalist odaklar yaman bir çelişki içinde kıvranmaktadır. Çünkü şeytaniler dünyada kesin bir hâkimiyet kurmak istiyorlar. Ancak istedikleri bu hâkimiyetin anahtarı Müslümanların elinde ve İslam ülkeleri içinde de en güçlü olan Türkiye’de (ve tabi şimdilik deruni merkezin elinde) bulunmaktadır.
Ve şurası çok önemli bir ayrıntıdır, Siyonist-Haçlı Batılıların ellerindeki tüm teknolojiyi yapabilecek imkâna ve zekâya hamdolsun sahip durumdayız ve gerekli her türlü madeni de sağlayacak proje ve formüller bizim elimiz altındadır. Şimdilik onları ürkütmemek için, onların gözü önünde bazı stratejik atılımları yapmamış olabiliriz. Ama kısa sürede daha iyisini yapacağımızı da yaptıklarımızdan dolayı biliyorlar ve çaresizlik içinde sağa-sola saldırıp duruyorlar…”[2]
“…(Bu Siyonist) Yahudiler, her ne zaman (ülkeleri vuruşturup zayıflatmak ve güdümüne sokmak üzere) savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Siyonist Yahudiler, şeytani ve nihai amaçlarına erişemeyecektir.)…” (Maide: 64) ayetinin bir tezahürü daha yaşanacak, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını çıkarıp milyonlarca insanın ölümüne ve ülkelerin tahribine yol açan bu şer şebekesinin 3. Dünya Savaşı’nı çıkarma ve yeryüzünü kendi hükümranlığına alma planları da, inşaallah kendi sonlarını hazırlayacaktır. Yani Allah onların tuzaklarını kendi başlarına dolayacaktır.
Evet savaşların, tahripçi ve zulmedici yönleri yanında, geleceği şekillendirici, ülkeleri ve sınırları dizayn edici ve yeni bir dünya düzenini inşa edici özellikleri de vardır. Ve zaten aslında, bu sonuçlara varılması amacıyla savaşlar çıkarılmaktadır. Ama bu sefer tarihi, kötüler değil iyiler yazacaktır. Erbakan Hoca’nın harika teknolojilerine ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği günler yakındır…[3]

SİNSİ PLANLAR!
ABD Başkanı Donald Trump’ın en önde yer aldığı afişte, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Mısır Devlet Başkanı Sisi, Filistin Devlet Başkanı Abbas, Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara, Ürdün Kralı Abdullah, Kuduz Netanyahu, Umman Sultanı Heysem bin Tarık, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Bahreyn Devlet Başkanı Hamed bin İsa Âl-i Halife, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed El Nahyan… Bu afişte bulunan isimler, İsrail ve ABD’nin kendi güdümüne aldıkları adı İslam olan devletlerin Başkan ve Krallarını nasıl yönettiklerinin bir kanıtıydı.
İyi de; bu şahıslardan Trump, Selman, El Nahyan, Sisi ve Ahmet Şara ile yakın dostluğu bilinen Sn. Erdoğan’ın fotoğrafı niye bu tabloda yer almamıştı? Yoksa, “En sinsi ve en stratejik dostlar gizli kalmalıydı” prensibi mi uygulanmıştı? Sahi AKP iktidarı ve Cumhur İttifakı zaten İsrail’le normalleşme anlaşmasını imzalamamış mıydı? Oysa Yahudi ve Hristiyanların Şeytani oluşumlarına katılmak, Kur’an’ın pek çok ayetinde yasaklanmıştı:
“Ey iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyup itaat edecek (ve boyun eğecek) olursanız, (unutmayın adım adım) sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler (ve Hakk davadan dönekleştirirler).”
“Allah’ın ayetleri size okunup dururken, üstelik (sünneti ve sistemiyle) O’nun Peygamberi de aranızda bulunurken, siz (hâlâ) nasıl (imani gerçekleri ve İslami gerekleri) inkâr edersiniz? Artık her kim Allah(ın dinine) sımsıkı tutunursa, kesinlikle o, dosdoğru yola iletilmiş olacaktır.” (Âl-i İmrân: 100-101)”
24 yıldır BOP Eşbaşkanı olduklarını defalarca dile getirdiler fakat abd conileri ve arap münafık liderleri şimdilik gizleme gereği duydular çünkü dostluklarını ekranlardan ne kadar dile de getirseler hafızalarda bu foto da kalmak faydadan çok zarar getirirdi.. Ehh sizin planınız varsa elbette ki Allah’ın (CC)da planı vardı…
Yazıklar olsun müslüman ülkelerin başındakilere! Bu zulümler yakında sizin sonunuz olacak ve çok sevdiğiniz dünya size dar gelecek inşaAllah…
İbrahim Kalkanı Projesi Derken…
İbrahim Kalkanı Projesiyle;
öncelikli olarak HAMAS’ın etkisizleştirilmesiyle, hem İsrail’in güvenliği, hem yeni coğrafi şekillenme, hem de Ulus devletler lağvedilerek dünyada bölgesel yönetimlere mi geçilmekteydi?!
Bu bölgesel yönetimlerin başkanları da şimdiden belirlenmiş, ya da Eş Başkanlıklar gibi va’adde bulunulup şimdiden bu makamlar havuç olarak mı uzatılmaktaydı?!
Ortadoğu’da ve dünyanın diğer bölgelerine FETÖ vari din halifeliği yerine Eşbaşkanlar gibi parlatılarak Siyasi Valiler mi atanacaktı?!.. Bütün dünya nüfusu 1 Milyarın altına düşürülerek ve çiplenerek yönetilme aşamasına böyle mi geçilecekti?!
Varsın onlar öyle program yapsın ve oyalansınlar… Asrımızın dehası olarak 84 yıl yaşamış ve dünyanın gelecekteki haritasını Rahmani Merkez bağıyla oluşturmuş olan Prof. Dr. Mecmettin Erbakan Hocamız bir hitaplarında; “Allah teknolojiyi mü’minlerin emrine verdi!” diye buyurmuşlardı. İşte o yüksek teknolojiyi elinde bulunduran ve Siyonizimle nihayi hesaplaşmayı ve sonunda Adil bir Dünyayı kurma hesabı olan Erbakan Hocamızın elbette Milli Çözüm’lü bir hesabı vardı. Zaten Hocamızın en sonki Milli Görüşçü tarifini tekrar hatırlarsa “Ülkesini seven ve onun için fedakarlık yapan her kes Milli Görüşçüdür!” tanımlarıyla yeni bir döneme geçilmiş, Milli Mutabakatlı Çözüm süreci de başlamış olmaktaydı.
Selam Milli, onurlu cephede yer alanlara…
İbrahim Anlaşmaları, İsrail ile çeşitli Arap İslam Devletleri arasındaki ilişkileri normalleştirmek ve bu kiralık liderleri Siyonizm’e hizmet ettirmek için yapılan bir dizi anlaşmadır.
İbrahim Kalkanı Planı, her ne kadar İsrail’i korumak ve kollamak kılıfına sokulsa da, aslında Ortadoğu’da “Kürdistan Devleti”ni kurmak Siyonistlerin öncelikli görevlerinden birisi olmaktaydı.
İbrahim Kalkanı Planına ait afişte Siyonist işbirlikçileri belirtilmiş, ancak “En sinsi ve en stratejik dostlar gizli kalmalıydı” prensibi gereği baş ve kıdemli işbirlikçiden hiç bahsedilmemişti.
İbrahim Kalkanı Planına ait afişte yer alan Şara, Siyonizm’in kuklası olduğuna yönelik Milli Çözüm iddialarını haklı çıkarmıştı.
Sahi İbrahim Anlaşmalarında yer alan “Dinler ve kültürler arası diyalog… Karşılıklı anlayış… Bir arada yaşama… Özgürlüklere saygı… Barışın korunması… İş birliği ve diyalog… Dostane ilişkiler… Kalıcı barış… İnsana karşı hoşgörü ve saygı… Radikalizmi ve çatışmayı sona erdirmek…” gibi tumturaklı lafları daha önce Siyonistler tarafından haksız olarak işgal edilen İslam ülkelerinde daha önce duymamışıydık.
Siyonistler daha önce haksız olarak işgal ettikleri İslam ülkelerinde;
Uçuk ve füzelerle göklerden mazlumlara “Demokrasi” yağdırmamış mıydı?
Tanklar ve zırhlı araçlarla mazlumların üzerinden “özgürlük” geçirilmemiş miydi?
Namlulardan mazlumların üzerine “insan hakları” atılmamış mıydı?
Siyonist Yahudilerin ve işbirlikçi hainlerin “Dinler ve kültürler arası diyalog… Karşılıklı anlayış… Bir arada yaşama… Özgürlüklere saygı… Barışın korunması… İş birliği ve diyalog… Dostane ilişkiler… Kalıcı barış… İnsana karşı hoşgörü ve saygı… Radikalizmi ve çatışmayı sona erdirmek…” gibi tumturaklı yalanlarına hala inanlara!
Kuduz İsrail’in Mazlum Filistin halkına yaptıklarını görmüyor musunuz?
İşbirlikçilerin Büyük İsrail Projesi’ne ajanlık yaptığını hala anlamıyor musunuz?
Son ve tek çare:
Erbakan Hocamızın Anlattığı “Gök Kubbe Projesi” Siyonist Emperyalistlerin Atom Başlıklı Füzelerini Etkisiz Kılacaktır!
“…(Bu Siyonist) Yahudiler, her ne zaman (ülkeleri vuruşturup zayıflatmak ve güdümüne sokmak üzere) savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Siyonist Yahudiler, şeytani ve nihai amaçlarına erişemeyecektir.)…” (Maide: 64) ayetinin bir tezahürü daha yaşanacak, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını çıkarıp milyonlarca insanın ölümüne ve ülkelerin tahribine yol açan bu şer şebekesinin 3. Dünya Savaşı’nı çıkarma ve yeryüzünü kendi hükümranlığına alma planları da, inşaallah kendi sonlarını hazırlayacaktır. Yani Allah onların tuzaklarını kendi başlarına dolayacaktır.
Aziz Erbakan Hocamızın harika teknolojilerine ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği günler yakındır…
Rabbimiz’in inananlara en büyük lütuflarından olan (Erbakan imzalı) Teknoloji imkânlarını; Siyonizmin şer ve zulüm düzenini bertaraf edecek şekilde kullanıp Tüm İnsanlığın Saadeti için Adil Düzen in kurulmasını tesis edecek Milli Çözüm Devrimi çok yakındır inşallah.
Bu minvalde ülkemizin ve milletimizin Selameti için Millî Mutabakat ın sağlanması da çok önem arzetmektedir.
İnsanlığın barışı ve Saadeti kuvveti üstün tutan batının ve batılın eline bırakılamayacağını artık net olarak anlamış bulunmaktayız.
Kendilerine “Yeryüzünü ifsada sürüklemeyin” diye uyarıda bulunanlara, “hayır biz iyilikten yanayız asıl ifsadı siz yapıyorsunuz” diyerek karşılık veren bu şeytani şarlatanlar grühunun dağıtılması süreci çoktan gelip geçmektedir..
İnsanlığı ihya, dünyayı onarma ve bütün problemlere karşı Çözüm üretme iradesinin artık kimin elinde olduğu da net olarak anlaşılmaktadır ve anlaşılacaktır.
Ama bu sefer tarihi, kötüler değil iyiler yazacaktır.
Erbakan Hoca’nın harika teknolojilerine ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği günler yakındır…
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)
Dünya ayakta, insanlık ses yükseltiyor ama Siyonist domuz İsrail görmezden geliyor, duymuyor ve dahada azgınlaşıp kuduruyor. Sizcede bu durumda ters giden birşeyler yok mu?!..
İnsanlık tıkanmıştır. Adil Düzen ihtiyaçtan çok bir mecburiyet halini almıştır.
Makalede de belirtildiği üzere, Erbakan Hocanın projelerini hazırlayarak sonuca ulaştırıp, şartlar olgunlaştığında kullanılmak üzere emin ellere teslim ettiği üstün teknolojik silahlar, yeni bir dünyanın kurulmasında etkili olacaktır.
Bunu da ancak; milli, vatansever, inançlı ve cesur eller gerçekleştirecektir.
Bu noktada Erbakan Hocanın şu sözünü hatırlamamak elde değildir:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
(Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN – TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)
İbrahim Anlaşmaları, İsrail’in bölgedeki kontrolünü artırmak Filistin’i İslam dünyasında yanlızlaştırmak (satın alınan liderlerin etkisiyle)yani Filistin’i ötekileştirmek için yapılmıştır.Türkiye için de normalleşme ve ekonomik alış verişler için de durum aynıdır. Bu anlaşmalar Siyonizm açısından sadece diplomatik bir kazanım değil, ideolojik bir zafer olarak da görülebilir.Yahudiler biradım daha hedeflerine ulaşmanın verdiği sevinçle azgınlıkları artmaktadır.İsrail’in, Siyonist hedefleri doğrultusunda bölge ülkeleriyle barış görüntüsü vererek meşruiyet kazanması, Filistin’in köşeye sıkıştırılması amacıyladır.
Biran önce bu zulmü durduracak Türkiye merkezli dünya sorunlarına Milli Çözüm sunacak Milli mutabakat hükümetine acilen ihtiyaç vardır.
“Peki İsrail yönetimi tarafından caddelere asılan bu afişte kimler vardı?
ABD Başkanı Donald Trump’ın en önde yer aldığı afişte, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Mısır Devlet Başkanı Sisi, Filistin Devlet Başkanı Abbas, Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara, Ürdün Kralı Abdullah, Kuduz Netanyahu, Umman Sultanı Heysem bin Tarık, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Bahreyn Devlet Başkanı Hamed bin İsa Âl-i Halife, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed El Nahyan… Bu afişte bulunan isimler, İsrail ve ABD’nin kendi güdümüne aldıkları adı İslam olan devletlerin Başkan ve Krallarını nasıl yönettiklerinin bir kanıtıydı.
İyi de; bu şahıslardan Trump, Selman, El Nahyan, Sisi ve Ahmet Şara ile yakın dostluğu bilinen Sn. Erdoğan’ın fotoğrafı niye bu tabloda yer almamıştı? Yoksa, “En sinsi ve en stratejik dostlar gizli kalmalıydı” prensibi mi uygulanmıştı? Sahi AKP iktidarı ve Cumhur İttifakı zaten İsrail’le normalleşme anlaşmasını imzalamamış mıydı?”
“Ahmet Şara da Koalisyonun Parçası Olarak Tanıtıldı!
Afişte yer alan görselde, Trump merkezde olmak üzere İbrahim Anlaşmaları’na imza atan ülkelerin liderleri eksiksiz biçimde yer almıştı. En dikkat çekici detaylardan biri ise Suriye’de Esad rejiminin yerine geçici yönetimin başına getirilen Ahmet el-Şara’nın da afişte bulunmasıydı. Bu detay, ABD-İsrail ekseninin Suriye’nin Tayyip Erdoğan destekli yeni lideri Şara’nın Siyonizm’in kuklası olduğuna yönelik Milli Çözüm iddialarını haklı çıkarmıştı.”
“Bütün ülkenin üzerine elektromanyetik bir kalkan oluşturulması gerekiyordu. Erbakan Hocamızı ziyarete gittiğimizde, “Bundan mutlaka yapılmalı ve yararlanılmalı”buyurmuştu. Kare biçiminde; içinde beyaz parçacıklardan oluşan bir ışık hüzmesi gökyüzüne çıkıyordu. “Hocam nedir bu?” diye sorulduğunda, “Buna sahip olanlar dünyadaki hâkimiyeti eline alır” diyerek şunları anlatıyordu: “Buradan çıkan gök kubbede bir noktaya geldiği zaman açılıyor ve dairesel olarak bir kalkan gibi yaygınlaşıyor. Yani bir çeşit gök kubbe oluşmuş oluyor. Bu açılıp dağılıyor ve her tarafı kaplıyor, bu bir zaman sonra uyduları bile etkisiz hale getiriyor. Şu anda mevcut olan tüm sistemler çöküyor. Sistemin çökmesi demek hiçbir silahınız artık çalışmıyor, hiçbir teknolojik aletiniz işe yaramıyor. Böylece tüm süper güç sanılan ülkeler tamamen teslime mecbur kalıyor. Ülkenizin üzerinde öyle bir çeşit kubbe oluşuyor ki buradan sinek dahi girse bu kubbeye, üzerindeki kılları sayılabiliyor. Bunun içerisinde yerden vereceğimiz akımla ve uzaktan kumanda yoluyla ister iletişimi; internet dahil, haberleşme dahil, elektrik de dahil, bütün her şeyi kendi hâkimiyetiniz altına alabiliyorsunuz. Aynı zamanda dışarıdan gelecek saldırılarda; yani bir uçak, bir füze girdiği an her ne olursa olsun onu kendi güdümünüze sokuyorsunuz. O, sistemin içine girdiği an dışarıdaki tüm akımlar kesildiği için o da tamamen sizin kontrolünüze geçiyor!”
Şimdi bunu niye hatırlattık; düşünebiliyor musunuz, biz kuracağımız bu sistemle; elektrikten, enerjiden, internetten ve savunma sisteminden, düşmanların tüm saldırı hazırlıklarını kendi kontrolümüze almış olacağız. Ayrıca bir şey daha var, madde transferi!.. Maddeyi o enerji ağının içinde çok uzaklara aktarma imkânına kavuşacağız!.. Şimdi bir araba düşünelim, bu araba bir uygulamayla çok minik bir hale dönüştürülüyor. Sonra e-postalar veya kargolar gibi gönderdiğiniz yere maddesel olarak ulaşıyor. Enerji transferi gibi, madde transferi gibi ulaştığı yerde de, orada tekrar eski boyutu ve ölçüsüne hiçbir hasar ve çizik olmadan varmış oluyor. Ama taşırken yoğun enerji harcamaması için o madde önce küçültülüyor… Erbakan Hocamız; “Ve bunun öz maddesi ve şifresi bizdedir. Ve bu Litidyum’dur” buyurdu. Lityum mu? diye sorduk, “Hayır Litidyum evladım” dedi. Lityumu tabi duymuştuk, biliyoruz amalitidyum’un ne olduğuyla ilgili anlamaya çalıştığımda öğrendik ki lityumla ilgili çalışmalarla birlikte yan bir ürün idi, veyahut da dönüştürülmüş olan bir madde idi.
Yani, asıl burada belirtilen Lityum değil Litidyum’dur. Yani lityumla bağlantılı olarak elde edilecek olan stratejik bir maddedir. Dolayısıyla Hocamız buna sahip olanın dünyaya hükmedeceğini hatırlatmıştı. Burada da Siyonist ve emperyalist odaklar yaman bir çelişki içinde kıvranmaktadır. Çünkü şeytaniler dünyada kesin bir hâkimiyet kurmak istiyorlar. Ancak istedikleri bu hâkimiyetin anahtarı Müslümanların elinde ve İslam ülkeleri içinde de en güçlü olan Türkiye’de (ve tabi şimdilik deruni merkezin elinde) bulunmaktadır.
Ve şurası çok önemli bir ayrıntıdır, Siyonist-Haçlı Batılıların ellerindeki tüm teknolojiyi yapabilecek imkâna ve zekâya hamdolsun sahip durumdayız ve gerekli her türlü madeni de sağlayacak proje ve formüller bizim elimiz altındadır. Şimdilik onları ürkütmemek için, onların gözü önünde bazı stratejik atılımları yapmamış olabiliriz. Ama kısa sürede daha iyisini yapacağımızı da yaptıklarımızdan dolayı biliyorlar ve çaresizlik içinde sağa-sola saldırıp duruyorlar…”[2]
Teknoloji Allah’ın biz Müslümanlara bağışladığı çok güçlü bir nimettir. İnşallah Şeytan’ın düzeni Erbakan Teknolojileriyle darmadağın edilecek, Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanının o makama oturup start vermesiyle Adil bir Dünya kurulacak ve mazlumların ahı yerde kalmayacaktır.. Ahmet Akgül Üstadımızın dediği gibi: “Tarihi bu sefer iyiler yazacaktır…”
Evet Siyonizm, bütün anlaşmaları olsun, gayret ve çabaları olsun, Türkiye Merkezli yapmakta ve Türkiye’yi yalnız ve güçsüz bırakma hedefiyle maksadına ulaşma gayretinde olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’yi kıskaca veya kuşatma altına almaktalar .. Bu kuşatılma; Türkiye’deki Milli Aklın haricinde Siyonizmi etkisiz kılmak ve Adil Bir Düzen ve Yeni Bir Dünya hazırlığı olan ülke olmadığının da bir göstergesi ve tescilidir!.. Bir an önce Türkiye merkezli Milli Çözümlü MİLLİ MUTABAKAT İKTİDARIYLA mazlumlar huzura saadete kavuşturulmalı ve zalimler de etkisiz çaresiz bırakılıp halk ettiği verilmelidir.