Erdoğan İktidarının ve Cumhur İttifakı’nın
EKONOMİK İFLASI VE SOSYOLOJİK İMHASI
VE KIBRIS TUZAĞI
“2025 yılının ilk dokuz ayında;
-Saniyede 328 bin 716 lira
-Dakikada 19 milyon 723 bin lira
-Saatte 1 milyar 183 milyon lira
-Günde 28 milyar 401 milyon lira
-Ve toplamda 2025 yılının ilk dokuz ayında 7 trilyon 753 milyar 506 milyon lira vergi ödedik. Ama yine yetmedi, ülkeyi yönetenler yeteneksiz oldukları için… Faizli borç esirleri oldukları için… Siyonist ve emperyalist merkezlerin işbirlikçileri oldukları için, bütün bu vergilere rağmen 1 trilyon 217 milyar lira bütçe açığı verildi.”
2026 bütçesi de açıklandı: Enflasyon, işsizlik ve büyüme tahminleri hepsi palavra idi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Bağlama Töreni’nde yaptığı konuşmada, 2025’te ekonominin %3,3; 2026’da ise %3,8 oranında büyümesinin beklendiğini söyledi. 2026 yılı enflasyon hedefinin %16 olduğunu belirten Yılmaz, aynı yıl için bütçe giderlerinin 18 trilyon 929 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 16 trilyon 216 milyar lira olarak öngörüldüğünü ifade etti.[1]
2026 için 19 trilyon gider, 16 trilyon gelir tahmini beklenmektedir. 3 trilyon eksi ile “bütçe” açığı peşinen kesinleşti. Ya ilave vergi zulmü arttırılarak ya Siyonist tefeciden ilave faizle borçlanarak 2026 yılı geçirilecekti. Her zaman olduğu gibi bütçe açığı yüksek, faiz dışı açık verdik. Faiz dışı açık demek; yani anapara değil, faiz tarafını bile ödemek için borçlandık ve borçlanacağız demekti… Anaparayı zaten borç alıyorduk, şimdi dönemsel faizini bile ödeyemiyoruz, faiz tarafını ödemek için bile borçlanıyoruz. Erbakan Hoca bunların ayarını ve amacını belirlemişti: Bunlar Haim Nahum planının uygulayıcıları idi…
Siyonist ve hain Haham Haim Nahum’un, Müslüman Türkleri içten çürütmek ve çökertmek için, Haçlı Batılılara öğütlediği 7 basamaklı plan:
1- Bunları sanayi ve tarımdan koparıp aç ve perişan bırakacaksınız…
2- Bunları işsiz ve muhtaç konuma taşıyacaksınız…
3- Faizli borçlarla dışarıya bağımlı kılacaksınız…
4- Bunları iman esaslarından ve İslam ahlâkından uzaklaştıracaksınız…
5- Bunları sağcı-solcu, ilerici-gerici, Türk-Kürt diye düşman kamplara ayıracaksınız…
6- Bu parçaları çarpıştırıp, Milli birlik ve dirliği bozacaksınız…
7- Böylece küçük ve yumuşak lokma haline getirip kolaylıkla yutacaksınız!..
Tespit ve Teşhis Vardı, ama Tedavi Sunulmamıştı!..
AKP İktidarı ve Cumhur İttifakı bütün suni gündemlerle asıl gündemimiz olan hayat pahalılığını ve yoksulluğu perdelemeye çalışmaktadır ama vatandaşın en önemli gündemi ekonomik sorunlar ve hayat pahalılığıdır.
• Emekliler açlık sınırının yarısı kadar bir maaşla sürünerek hayatta kalmaya çalışmaktadır. Açlık sınırı 28 bin liraya dayanmıştır. Emekli maaşı 14 bin 469 liradır. Bununla beraber milyonlarca asgari ücretli sadece 22 bin lira almaktadır, yoksulluk sınırı 90 bin liraya dayanmış durumdadır. Yani yoksulluk sınırı asgari ücretin dört katıdır.
• Bir haneye iki asgari ücret girse bile o hane yoksulluk sınırının yarısı kadar bir gelire sahip olamayacaktır. Türkiye’nin acı gerçekleri bunlardır. Asgari ücret; aylık dört gram civarında altın kadardır. Yeni altın fiyatlarıyla asgari ücretli bir kimse bir hafta; sabahtan akşama kadar çalışsa, mesai yapsa, karşılığında ancak bir gram altın almaktadır. İşte Türkiye’nin içinde bulunduğu durum bu kadar acıdır.
• Tek başına yaşayan bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti dahi 40 bin liranın üzerine çıkmış durumdadır. Bırakın dört kişilik ailenin geçinmesini, tek başına yaşayan bir bekâr insan bile kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmek için 40 bin liranın üzerinde, yani iki asgari ücretlik bir gelire ihtiyaç duymaktadır.
• Matematik olarak Türkiye’de halkın %45’i açtır. Çünkü gelir seviyesi açlık sınırı altındadır. Peki neden acından ölmüyor? Çünkü inancımız gereği zekât var, sadaka var, sosyal yardımlar var, yardımlaşma var ve bunların sayesinde ayakta kalınmaktadır. Yoksa matematik olarak baktığınızda halkın %45’i açlık sınırının altındadır. Halkın %80’i yoksulluk sınırının altındadır. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
Sadece Devlet değil, fertler de faizli borçla ayakta kalma çabasındadır!
• Kredi kartı borçları ve bireysel kredi borçları alarm vermeye başlamıştır. Bireysel kredi ve kredi kartı borçları, vatandaşın bankaya olan borçları 2025 Eylül ayı itibarıyla 5 trilyon 173 milyar liraya ulaşmıştır.
• AKP iktidara geldiğinde bu bakiye 6,6 milyar liraydı. Bu işbirlikçilerin beceriksiz ve bereketsiz yönetimleri yüzünden 6,6 milyar liradan 5 trilyon 173 milyar liraya çıkmıştır. Yani, AKP iktidarı döneminde milletin bankalara olan borçları 900 misline yakın oranda artmıştır. Bu rakamı verdikten sonra uzun uzun ekonomiden, vatandaşın durumundan bahsetmeye çok da gerek kalmamıştır.
• Şayet vatandaşın gelir seviyesi yeterli olsaydı, ekonomi yönetimi başarılı olsaydı, iyi olsaydı, ekonomik şartlar uygun olsaydı, kimse gidip de bankalara olan borcunu 900 misli artırıp kredi kartıyla ya da bireysel kredi alarak hayatta kalmaya çalışmayacaktı. Peki bu borçlar yapılıyor fakat ödenebiliyor mu? Hayır. İcra dosyaları 25 milyona dayanmıştır.
• Yani neredeyse üç kişiye bir tane icra dosyası düşecek bir noktaya taşınmıştır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sosyal yardım yapılan hane sayısını: ‘Dört milyon 262 bin haneye sosyal yardım yapıyoruz’ diye açıklamıştır. Bu, 20 milyon insan yapar. Bu da açlık sınırının altında gelire sahip olanların sosyal yardımlarla geçindiğinin kanıtıdır. Böylece geri bırakılmış bir Afrika ülkesini andıran istatistikler karşımıza çıkmaktadır.
• 20 milyon insanın sosyal yardım alıyor olması, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın övünüp hava atacağı bir şey değil, aslına bakarsanız utanacağı bir durum sayılmalıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Alo 144 sosyal yardım hattına yapılan başvurularda rekor kırılmaktadır. Bakanlık kaynaklarına ve kayıtlarına göre Alo 144 sosyal yardım hattına günde 17 bin telefon, aylıksa 400 bin telefon başvurusu yapılmaktadır.
• Türkiye ve 85 milyon millet artık SOS veriyor. Türkiye yanıyor, Milli Görüş’ü arıyor. OECD raporuna göre Türkiye’de altı milyon çocuk yoksuldur. Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı bir araştırma yapmış; Türkiye’de 0-17 yaş grubunda, yani 18 yaşın altında yedi milyon çocuğumuz yoksul durumdadır. Bu rakamlar, Türkiye’deki yoksulluğun boyutunu, artık çocuk yoksulluğu haline gelen yoksulluğun boyutunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
• Evet, Başkanlık Sistemi’nin özeti: Fakirlik artmış, borçlar artmıştır… Geçim sıkıntısında bıçak kemiği de geçip iliğimize dayanmıştır!
• Bütün bu gerçekleri gördüğümüz zaman, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bundan yedi sene evvel Başkanlık Sistemi’ne geçileceği zaman yaptığı konuşmaları hatırlayınız. Ne diyordu Sayın Cumhurbaşkanı? ‘Bu kardeşinize, bu yetkiyi verin; faizle, enflasyonla, hayat pahalılığıyla, döviz kurlarıyla nasıl mücadele ediliyor o zaman görün!’ Bu millet bu yetkiyi de Sayın Cumhurbaşkanı’na verdi.
• 2018’den bugüne kadar gelinen sürede, aradan geçen yıllarda açlık sınırı on dört kat arttı, yoksulluk sınırı on beş kat arttı, dolar kuru yedi buçuk kat, enflasyon iki buçuk kat, faiz oranları tam yedi kat arttı.
• Yardıma muhtaç hane sayısı yüzde 50 arttı. Vatandaşın kredi ve kredi kartı borcu, Başkanlık Sistemi boyunca beş misli arttı; bir trilyon seviyesinden beş trilyon seviyesine dayandı. Yasal takibe düşen bireysel borçlular dört misli arttı. İşte size Başkanlık Sistemi’nin özeti: Fakirlik artmış, borçlar artmış, yoksulluk artmış, açlık artmış, perişanlık artmıştır!..
• Hiçbir şey Sayın Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi olmamıştır. Bu yetkiler verildi diye hiçbir şey çözüme ulaşmamıştır. Biz o zaman da söyledik; sistemler bir araçtır. Bu aracı hangi zihniyetin ne amaçla kullanacağına bağlı olarak bu aracın iyi mi, kötü mü olduğu belli olacaktır. Yoksa sadece sistem değişikliğiyle her şey güllük gülistanlık olmamaktadır.
• Siz borç, faiz, zam, vergi ekonomisini uygulamaya devam ettiğiniz sürece; Milli Görüş’ün ekonomi modeline geçmediğiniz sürece; üretim, istihdam, ihracat odaklı bir ekonomi uygulamadığınız müddetçe hangi sisteme geçerseniz geçin kurtulmanız mümkün olmayacaktır. İşte Başkanlık Sistemi’ne geçtikten sonraki tablo bunun ispatıdır. Peki önümüzdeki üç senede ne var? Orta Vadeli Ekonomik Program bunu ortaya koymaktadır. Bir defa bütçe açığı yıllık iki buçuk ila üç trilyon lira olarak daha da artacaktır…
• 2026’da 2,7 trilyon, 2027’de 2,7 trilyon, 2028’de 2,8 trilyon lira bütçe açığı vereceğimiz kesinlik kazanmıştır. Bu sene de 2,2 trilyon bütçe açığı vardır. Dört senede 10 trilyon liranın üzerinde, yani 250 milyar dolar seviyesinde bir bütçe açığı ortaya çıkmıştır. Bu ne demektir? Bu kadar borçlanmak demektir!.. Yani ‘beni iktidarda tutmaya devam ederseniz önümüzdeki üç sene 250 milyar dolar daha borç alacağım, torununuzun torununu bile borca batıracağım’ demektir!..
• Orta Vadeli Program’da hükümetin açıkladığı rakamlara göre söylüyorum. Çünkü bu bütçe açığını borçlanma dışında bir şeyle karşılamak mümkün değildir. Bugüne kadar da borçlanma dışındaki bir şeyle bu açığı kapatmadıkları kesinleşmiştir. Yamalı bohça bir bütçeyi yapmaya devam ediyorlar. Neden? Milli Görüş zihniyetinden uzaklaştıkları için…
“Toplam faiz miktarı 831 milyar doları aşmıştır!”
Bu iş bilmez ve işbirlikçilerin yüzünden, “Paralar faize gidince emeklilikte adalet bekleyenlere, işçiye, çiftçiye, köylüye, küçük esnafa, memura bir şey kalmamaktadır. 2028 yılına geldiğimizde AKP hükümetlerinin ödemiş olacağı toplam faiz miktarı 831 milyar dolar olacaktır. 831 milyar dolar parasını bu ülkenin, bu milletin faize vermiş; bir ‘dünya faiz şampiyonu’ olacaktır. Bir trilyon dolara yakın bir faiz yükü sırtımızda kalacaktır. Bunlar utanmadan: ‘Faiz konusunda nas var, biz faize karşıyız’ diyorlar. Acaba faize karşı olmasalar kim bilir kaç trilyon dolar borçlanacaklardı? 831 milyar doların yüzde birini halkımıza verseler ne emeklilikte bir problem kalırdı, ne sigortada bir problem kalırdı, ne de sosyal devlet noktasında bir problem kalırdı. Ne fakir fukara kalırdı…
“İktidar, sorunların kaynağı halini almıştır!”
“Adalet noktasında Türkiye maalesef dünya ülkeleri arasında son sıralardadır ve sınıfta kalmıştır.
• Türkiye; yargı bağımsızlığı, hukuk devleti, adil yargılama ve yargı üzerinde siyasi gücün etkisi bakımından 142 ülke arasında 117’nci sıradadır. Angola’dan, Madagaskar’dan, Nijer’den hukukun üstünlüğü bakımından da geri sıraya düşülmüş durumdadır. Hukukun olmadığı yerde, adaletin olmadığı yerde düzenli ekonomi de olmayacak, gerekli yatırım da olmayacak ve elbette kalkınma da olmayacaktı Ve tabi o ülkede huzur da olmayacak, barış da olmayacaktır. İşte görüyorsunuz; karşımda hiçbir rakip kalmasın diye ‘Muhalefet partili Belediye Başkanlarını toplayıp hepsini içeri atacağım.’ kafasıyla davranılmaktadır. Peki senin kendi Belediye Başkanlarının 98 tane dosyası var… Ama onların hepsine gelince takipsizlik kararı veriliyor. Bu nasıl adalettir?
• İktidara ayrı hukuk, muhalefete ayrı hukuk uygulanmaktadır. Böyle çifte standartçı bir adalet anlayışıyla 23 senenin sonunda, isimlerinde adalet kelimesi geçmesine rağmen adaletten maalesef eser bırakmamışlardır. İktidar yorgun, iktidar çaresiz durumdadır. Sorunlara çözüm olması gereken iktidar, sorunların kaynağı halini almıştır.
• Bu iktidarın bu millete vereceği bir şey kalmamıştır. Bu millete yapacakları en büyük iyilik, 2026 yılında seçim sandığını milletin önüne koymaktır. Bir erken seçim yapmaktır.
• 23 senede yapılanlar ortadadır. Başkanlık Sistemi’ne geçip de bütün yetkileri elinize aldıktan sonra veriler ortadadır, yapılanlar ortadadır. İktidarda kalmaya devam ederseniz önümüzdeki üç senede yapacaklarınız Orta Vadeli Program’da ortadadır. Borçtan, faizden, zamdan, vergiden başka bir şey millete vadetmiyorsunuz, bu bir iflastır!..” şeklinde çok doğru teşhis ve tespitler yapan Sn. YRP Genel Başkanı, niçin uygun tedavi çarelerini bir türlü ortaya koymamaktadır? Aziz Erbakan Hocamızın hazırlattıkları ADİL DÜZEN projelerini, kendileri bile inanıp anlayıp hazmetmemişken, teşkilat mensuplarına bile seminerler şeklinde öğretmemişken, hadi diyelim ellerine fırsat verilse, hangi prensip ve programları nasıl uygulayacaklardır? Her şeye rağmen SP ile YRP’nin karşılıklı ziyaretleri, görüşmeleri ve ortak beyanat vermeleri hayırlı ve yararlı adımlardı. Aslında bu iki partinin tek çatı ve ortak yapı altında fikri ve fiili birliktelik oluşturmaları, hem inancımızın ve davamızın icabıydı, hem de toplumsal ve siyasal bir ihtiyaçtı.
Bu arada, maalesef SP’de;
• “Erbakan Hocamız!..” lafzının sanki gizlice yasaklandığı…
• “Adil Düzen, İslam Birliği, İslam Dinarı, İslam Ortak Pazarı, İslam Savunma Paktı…” gibi, Erbakan Hocamızın ilmi ve tarihi projelerinin orijinal başlıklarının, sanki özellikle kullanılmadığı izlenimi, kafaları karıştırmakta ve vicdanları sızlatmaktadır.
Bu talihsiz tavır, Siyonist ve emperyalist odakların: “Erbakan’ı öldürüp gömmek yetmez, üzerine beton dökmeliyiz!” şeklindeki sinsi ve şeytani amaçlarına mı, yoksa Milli ve manevi çıkarlarımıza mı yaramaktadır?..
Yok, Erbakan Hocamızın, o plan ve projelerinden daha uygun ve daha dolgun programlarınız varsa, onları da açıklayın ki, hangisinin daha doğru olduğunu tartışıp anlayalım. Yoksa Erbakan’ı ve programlarını kasıtlı olarak unutturmaya çalıştığınız zannı haklılık kazanacaktır!
İsrail, ABD ve Yunanistan’dan sonra, PKK’nın da Gözü Kıbrıs’taydı!
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 19 Ekim 2025’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini, sol tandanslı ve Rumlarla Federasyon yanlısı Tufan Erhürman kazanmıştı. Pek çok kimse bu sonuçları; Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın bir hezimeti gibi yorumlasa da, aslında Kıbrıs’ı adım adım İsrail’e teslim etmek karşılığı kendi iktidarını sürdürme hevesindeki kişi ve ekiplerin karanlık planlarının bir başarısıydı… Yani iki Devletli çözüm yerine, Rumlarla federasyon olup çözülme ve Kıbrıs’taki Türk varlığını eritip çürütme hesaplarının amacına ulaşmasının ilk adımları atılmıştı. Başta Rumlar, Yunanistan, İsrail ve tüm ABD ve AB ülkelerinin solcu ve federasyoncu Tufan Erhürman’ın kazanmasını böylesine bir bayram havası ve zafer edasıyla karşılamaları, başka türlü nasıl yorumlanacaktı?
Güney Kıbrıs’ta İsrail’in etkisi tartışmaları yoğunlaşmıştı! Bu arada PKK elebaşı Duran Kalkan’ın “Dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak” sözleriyle Türkiye’ye gözdağı verirken, İsrail’in Yunanistan’a “killer drone” ve hava savunma sistemleri satacağı konuşulmaktaydı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yapılan Cumhurbaşkanı seçimini solcu ve federasyoncu Tufan Erhürman kazanırken, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise İsrail’in adeta işgali altındaydı. İsrail istihbarat servisi MOSSAD ajanlarının cirit attığı ülkeyle ilgili Tel Aviv yönetiminin bölgesel tasarruflarının olduğu son aylarda çok sıkça gündeme taşınmıştı. Özetle; Rumlarla federasyon, aslında İsrail’e katılmaktı.
PKK’nın “Dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak” küstahlığı!
Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle ilgili konuşan terör örgütü PKK elebaşı Duran Kalkan da “dananın kuyruğunun Kıbrıs’ta kopacağını” açıklamıştı. Türkiye’nin bugün Gazze’de ABD ve İsrail’le yan yana geldiğini belirten Kalkan, yarın ise bu ülkelerin hedefi olacağını söylemekten sakınmamıştı. PKK’ya yakın televizyon kanalına konuşan Kalkan, Kürtlerin, Ortadoğu’nun merkezinde yer aldığını iddia ederek, “En stratejik güç onlardır. Şimdi bugün orada ellerini tuttukları, o ‘destek alırım’ sandıklarının yarın başlarına ne getireceğini göreceğiz. Biz söyledik. Sözümüzü hâlâ sürdürüyoruz; dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak! O zaman göreceğiz, kimlerin başına neler gelecek. Bu kadar…” ifadelerini kullanıp küstahlaşmıştı.
Duran Kalkan küstahı, geçen sene de benzer tehditler savurmuşlardı:
“Dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak. Bu savaşın merkezi Türkiye’dir. Sıra Kıbrıs’a gelecek, sonra Türkiye sınırına gelecek ve savaş Türkiye’de yoğunlaşacak. Ne yapacak T.C. devleti? Ya tümüyle uşak olacak, teslim olacak, uydu haline gelecek, her şeyini kaybedecek ya da kafa tutmaya kalkarsa parçalayacaklar.” demekten sakınmamıştı.
İsrail’in Yunanistan’ı kışkırtması:
Öte yandan, AA’da yer alan habere göre, Yunanistan’da yayımlanan Kathimerini gazetesinde, İsrail’in, Yunanistan’a adalarda kullanılabilecek “killer drones” tipi insansız hava araçlarının (İHA) dahil olduğu hava savunma sistemlerini önerdiği ve istenirse göndereceği yazılmıştı. Tabi bunlar Türkiye’ye karşı kullanılacaktı…
- Vergi Uzmanı Ozan Bingöl

Hiçbir şey Sayın Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi olmamıştır. Bu yetkiler verildi diye hiçbir şey çözüme ulaşmamıştır. Biz o zaman da söyledik; sistemler bir araçtır. Bu aracı hangi zihniyetin ne amaçla kullanacağına bağlı olarak bu aracın iyi mi, kötü mü olduğu belli olacaktır. Yoksa sadece sistem değişikliğiyle her şey güllük gülistanlık olmamaktadır.
• Siz borç, faiz, zam, vergi ekonomisini uygulamaya devam ettiğiniz sürece; Milli Görüş’ün ekonomi modeline geçmediğiniz sürece; üretim, istihdam, ihracat odaklı bir ekonomi uygulamadığınız müddetçe hangi sisteme geçerseniz geçin kurtulmanız mümkün olmayacaktır.
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/erdogan-iktidarinin-ve-cumhur-ittifakinin-ekonomik-iflasi-ve-sosyolojik-imhasi-ve-kibris-tuzagi/
Artık ülkenin elle tutulur sağlam tek bir kurum ve kuruluşu kalmamış her alanda büyük bir kokuşmuşluk ve tükenmişlik artık herşeyin önünü tıkayıp bitirme noktasına getirmiştir.
İşte bu sırada umutların ve hayallerin bittiği yerde gerçek kurtuluş başlıyordu. Çünkü değişmez kaidede elçilerin veya büyük önder ve liderlerin halktan umutlarını kestiklerinde kurtuluş yakın olduğunu anlatıyordu. Çünkü çürük temeller üzerine dev muazzam bir Plaza inşaa edilemezdi. O yüzden önce bu çürük yapı temizlenmeli yerine ise yeni ter temiz temeller üzerine büyük plazanızı sağlıklı şekilde yapabilirdiniz.
Makaleyi okuyunca artık vaktin tamama erdiğini hissediyor ve anlıyoruz. Bunu sadece biz anlamıyoruz düzeni ve sistemi yıkılacak plan siyonist odaklar ve işbirlikçileride biliyordu ve bunu kimin nasıl başaracağınında çok iyi farkındalardı. Onlar bizi bizden dahi tanıyor ve analiz ediyorlar Kur’an’ı okuyup, hadislerden gerekli almaları gereken tedbirleri biliyorlardı. Allah hakkı kelimeler ile hakim kılacağını biliyorlar ve bununda Milli Çözüm eliyle olacağınıda çok bildikleri için Milli Çözüm’e ulaşılabilirliği minimize etmenin derdinde idi siyonist Şeytan… Sosyal medyada ellerinden geldiği kadar susturmaya çalışmalarının sebebide buydu.
YOLUN SONUNA GELDİNİZ…
Tüm Türkiye ye ve İslam Ümmetine bu kadar zarar verdiğiniz yeter artık.. Tüm dünya ayakta… Bu zulümlerin katlanacak tarafı kalmadı… Artık zalimliğiniz arşı titretiyor. Bebeler, çocuklar, kadınladın beddualarına arş dayanmıyor… Artık gemi su alıyor ve kaçacak yer de bulamayacaksınız…
Rabbimiz en temizinden sonunuzu getirsin inşaAllah…
AKP nin üst akıl hocası günah çıkarıyordu
Abdurrahman DİLİPAK Akp’nin yarattığı Yeni Türkiye’yi öyle bir anlatmış ki…Helal olsun
Fuhuş, Uyuşturucu, Marka ve Lüks Tutkusu Derken, Bizim ‘Modern Muhafazakarların’ Geldiği Nokta, Dudaklarınızı Uçuklatacak Hale Geldi;
▪︎Su geçiren Oje,
▪︎Abdeste mani olmayan Rujlarımız var artık.
▪︎Helâl Likör, Bira, Helâl Şampanyalarımız var. Yakında Helâl Etiketli Rakı da Çıkar.
Hani Biz başkalarına Benzemeyecektik Siyasilerimiz, Bürokrasimiz ahlak zafiyeti içinde.
▪︎Bebeğin Cinsiyetini Tahmin Partisi diye bir parti duydunuz mu siz?
▪︎’After Umre Party’ var.
▪︎Eskiden Hac ve Umreden dönenlerin evinde tebrik ziyaretleri olurdu, tebriğe gelenlere Tesbih ve Seccade hediye edilirdi, ama bu işin bir adabı olurdu..
▪︎Rock Müzik eşliğinde Zikir Party’si bile var artık.
▪︎Yatlarda ‘Happy Birthday Party’ gibi rezaletler de yok değil.
▪︎Hepsi Tesettürlü tabii!
▪︎Ramazan İftarını Party’e dönüştürenler var. Şatafat, müzik, Kadınlı, Erkekli rengarenk giysiler içinde Semazenlerle başlıyor.
▪︎’Baby Shower Party’ çıkmış.
▪︎Bekarlığa Veda Partisi adı altında fuhuşa özendirenler bile var.
Tesettürlü ama, lüks, israf, ne istersen var.
Artık bu işler için Ajanslar var, Altın Kaplamalı Pasta sunumlarına kadar, Körfez Ülkelerindeki rezillikleri aratmayacak her şey var;
▪︎Haram Para cüzdanda durduğu gibi durmuyor.
▪︎Bu işlerin içinde Siyasiler, Bürokratların yakınları var. Bunlar biliniyor.
▪︎Yat Partilerinde Konken oynayan Tesettürlü Hanımlar var.
▪︎Başörtüsü, başörtüsü olmaktan çıktı, aksesuara dönüştü.
▪︎Namazı Spora, Orucu Diyete dönüştürürlerse, şaşmayın.
▪︎Hac da Turizm olur.
Zaten adı şimdiden belli, Hac ve Umre Turizmi..
▪︎Kurban da Kebap Bayramı olunca, bu iş tamam.
▪︎Sakal bırak, Başörtüsü tak, sonra Onlar ne yapıyorsa aynısını yap.
▪︎Seremoni, Rituel, İkonalar hepsi aynı.
Gay Dergahlarına az kaldı.
Aşağılık Kompleksi Bizi mahvediyor. Sadece Makam Sahiplerinin değil, her seviyenin ayağı kayıyor;
▪︎Yakında Piercingli, Tattolu İmamlar görürsünüz.
▪︎Kimileri Lale Devri Sosyetesinin yaptıklarını Osmanlı zannediyor,
▪︎Kimileri Mevlidleri bile Party’lere dönüştürüyor.
Artık İlahiyatlarda bile Namaz kılanlar % 50..
İnandığımız Gibi Yaşamayınca, Yaşadığımız Gibi İnanmaya Başladık.
Bunun Sorumlusu Kim.?
▪︎Kırk günlük Bebeğe Tek Taş Yüzük takan Tesettür Sosyetesi var.
▪︎Ascot Yarışlarındaki Düşeslere, Baroneslere özeniyorlar, türbanın üstüne tüylü şapka takarak, Lale Devri Saraylarında, şatafatlı sofralarla Mevlüt yapıyorlar.
▪︎Mutaassıp Yaşam Biçiminden, Gösteriş Tüketimine sürüklendiler.
▪︎Mahremiyet Duygusunun yerini, abartılı görgüsüzlük aldı, para döküp saçarak varolmaya çalışıyorlar, Bedevi Kültürüyle yarışıyorlar.
▪︎Maneviyattan Maddiyata öylesine hızlı geçtiler, Dünyevi Zevklere kendilerini öylesine kaptırdılar ki, kulaklarından Altınlar, Pırlantalar fışkırdığını herkese seyrettirmek istiyorlar..
▪︎Nasıl bir açlıksa artık, Helal Etiketli Şampanya satılıyor.
▪︎Alkolsüz Mojito var.
Sodalı Limonata derse, havalı durmuyor, illâ ki Mojito diyecek.
▪︎Alkolsüz Bellini var.
Alkolsüz Aperol var.
Chia Tohumu eşliğinde Ejder Meyveli Smoothie’lerin kaçınılmaz yansımasıdır bu. Demirhindi Şerbetiyle İktidara geldiler, Mojitoya dönüştüler..
“İslami Eğlence” adı altında “Helâl Organizasyon” yapan Şirketlerin sayısında patlama yaşanıyor.
▪︎Beş Yıldızlı Otellerde tahtırevanla düğün yapan var.
▪︎Salona tavandan sarkıtılan Gondola binerek giren var.
▪︎İlahi Ekipleri var, Helâl Müzik yapıyorlar;
“Düğün Gecenizi Helâl Çerçevesinde Şenlendiriyoruz”
diye Reklam veriyorlar.
▪︎Sunucusuyla beraber Semazen Ekipleri var.
▪︎Helal Suşili Düğün Yemekleri, Osmanlı Köşklerindeki varaklı dekorlarda, Swarovski Kristalleriyle süslü Padişah Koltuklarında, Altın Kaplamalı Pastalarla bitiyor, cümle alem görsün diye, videolarını internette yayınlıyorlar.
▪︎Dini Düğün Palyaçosu var Kardeşim, İslami Animatör var.
Diye sıralamıştı yeni mi anladınız günaydın demek şart olmuştu. AKP nin tahribatlarını kitap yapsak ciltlerce yazılırdı ama hala anlamayan kuru inat sakallı Hüsnü’ler de vardı.
REFAH YOL İKTİDARI VARDI 54. HÜKÜMET… 11 ay koalisyon Hükümeti halinde iken acı reçeteler sunmadan ne zam koydu ne vergi koydu ne de başka vatandaşı ezen bir hamle yaptı. 11 ayda TÜRKİYE tarihinde gerçekleşmeyen veya gerçekleştirilemeyen hatta dünya tarihinde başarılmamış bir başarıya imza atmıştı; DENK BÜTÇE oluşturmuştu… Hem de bu bozuk düzen ve sistem içinde… Demek ki yapılabiliyormuş. Hem de 11 ayda… Bir siyasi iktidar hemde tek başına iktidar kimsenin karışmadığı engellemeye çalışmadığı 23 yıllık bir iktidar bunu niye başaramaz… Ya bunu başaracak akla sahip değildir, ya da o akla sahiptir bilinçli yapmıyordur… Hele hele bunların ki beceriksizlik olma ihtimali yoktur, bile bile PLANLI BİR ŞEKİLDE bu insanlık ezilmektedir…
ACİLEN; ya Adil Düzen’ e geçilecek veya bugünkü adi ve Siyonist sömürü sistemleri insanlığı ezecektir. Bu nedenle Milli ve Haysiyetli bir Milli Çözümlü MİLLİ MUTABAKAT İKTİDARI kaçınılmaz çaredir ve mutlaka gereklidir.
AKP İktidarının; “Ekonomi çok iyi, herkes halinden memnun, şu kadar rezervimiz var, bu kadar büyüme gerçekleşti” lafları tamamen hayal ürünüdür. Bu bizlerin yorumu değil, ekonomik verilerin bizlere gösterdiği tablodur.
Yıl başı yani 1 Ocak 2025 tarihinde;
📌Dolar 35 lira 25 kuruşken bugün 42 lira,
📌Euro 36 lira 45 kuruşken bugün 48 lira 75 kuruş,
📌Gram altın 2 bin 960 lirayken bugün 5 bin 600 lira,
📌Benzin 44 lira 42 kuruşken bugün 53 lira 14 kuruş,
📌Motorin 45 lira 30 kuruşken bugün 53 lira 35 kuruş oldu.
📌Türkiye’de en çok satılan ve en ucuz araçlardan biri olan bir markanın aracı Ocak 2025’te 1 milyon lirayken bugün aynı araç 1 buçuk milyon lira.
📌Tedavüldeki en büyük banknotumuz olan 200 lirayla; yılbaşında 5 buçuk dolar alınırken, bugün 4 buçuk dolar alınıyor.
➡️Milyonlarca kişi asgari ücretle çalışıp evini geçindirmeye, çocuğunu okutmaya çalışıyor❗️
📌Asgari ücret açıklandığı 24 Aralık 2024’te 627 Dolar iken; bugün asgari ücret 526 Dolar. Yani 101 dolar erimiş durumda.
➡️Milyonlarca insan icraya, hacze düşmüş durumda❗️
📌İcra dairelerine 1 Ocak – 17 Ekim günleri arasında UYAP üzerinden gelen yeni dosya sayısı 2024 yılının aynı dönemine göre yüzde 11 oranında artarak 8 milyon 229 bine yükseldi.
➡️Faiz…
📌Türkiye’nin bu yılın ilk sekiz aylık döneminde dış borçları için yurt dışına yaptığı faiz ödemeleri 16,5 milyar dolara ulaştı.
📌Merkezi yönetim bütçesi; yılın ilk dokuz aylık dönemindeki bütçe açığı 1 trilyon 217 milyar liraya kadar çıktı.
➡️AKP iktidarı halkın cebinden alıp yandaşlarının, beşli çetenin cebini doldurmaya devam ediyor.❗️
📌İktidarın yıllardır, “cebimizden tek kuruş çıkmıyor” sözleriyle savunduğu yap-işlet-devret ve yap-kirala-devret modeliyle yaptırılan projelere 2026 yılında garanti, kira ve hizmet bedeli olarak ödenmek için bütçeden 238 milyar lira ayrıldı.
➡️Vatandaşa ekonomik zulüm böyle de bitmedi❗️
➡️Cumhurbaşkanı Adayımız ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na gerçekleştirilen 19 Mart darbesi sonrasında;
📌Borsada panikle 1,5 trilyon liralık değer kaybı yaşandı.
📌Merkez Bankası, 60 milyar dolar rezerv satışı gerçekleştirdi.
📌19 Mart darbesi sonrasında en büyük yabancı sermaye çıkışı yaşandı.
Ekonomide artık vatandaşın dayanacak gücü, sıkacak kemeri kalmadı.
Hem milletin, hem devletin nefes alması, bu baskılardan, zulümden kurtulmasının tek kurtuluşu erken seçimdir.❗️
Süleyman Bülbül- Milletvekili
10 yıldır genleri tamamen uyuşan bu din istismarcısı ve ırkçı İTTİFAKTAN gayrı Allah’a(cc) sığınmakayız.
Ali gider veli gelir; yani halk din bezirganı ve ırkçı olduğu için başka Cumhur ittifaklarını da severek yaratır. Adil günlerde asıl bu iki batıl kafadan; toplumca arınmak, İslam’ın farzı olzn toplumsal aydınlanmaya, insaniyeti öne alan kültürel yükselişe artık geçmek dileğiyle…
Yazarımıza da şükranlarımızı sunuyoruz.
Allah kaleminizi bükmesin.
Haim Nahum planı işbirlikçi AKP tarafından sürdürülmekteydi. Bu plan çerçevesinde halk fakirleştirilmiş borca esir edilmiş ve manevi değerleri ellerinden alınmıştır.
İktidarda kalma hırsıyla hareket eden AKP hükümeti geleceğimizi faizli sistemle esir alınmıştır. Halkın %90’ı açlık ve yoksulluk sınırında geçim sıkıntısı çekerken Büyük Orta Doğu projesi tüm hızıyla devam etmektedir. Bu uğurda Kıbrıs vatan toprağı gözden çıkarılmıştır. Kıbrıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi de bu şekilde okunmalıdır. Yıllar önce Hocamız İsrail’le büyük hesaplaşma öncesi Kıbrıs’ın gündeme geleceği ve borç batağına sokulmuş ülkenin borç karşılığı AKP iktidarın ın Kıbrısı vereceğini söylemişti. Şimdi yaşananlar bu olaylar Onun yine haklı çıktığının tezahürüdür. Sürekli Kıbrıs’ta bir mesele varmış gibi gündeme getirmek istemektedirler. Erbakan hocamız 1974 yılında Kıbrıs meselemizi bitirmiştir. İsrail ortadan kaldırılmadan ve hizmetkarı Uşak Cumhur İttifakı gönderilmeden bu sorun çözülemezdi. Biran önce Milli Çözüm önderliğinde ve liderliğinde Milli Mutabakat hükümeti kurulmalıydı ve inşaAllah çok yakında ümidimiz ve duamız odurki kurulacaktır. Yoksa yeni açılım saçılımla ülkemiz parçalanmaya iç kaosa doğru sürüklenmektedir…!
Milli Çözüm’deki “Erdoğan İktidarının ve Cumhur İttifakı’nın EKONOMİK İFLASI VE SOSYOLOJİK İMHASI VE KIBRIS TUZAĞI” adlı makaleyi okuyunca, Aziz Erbakan Hocamızın “GETİRECEKSİNİZ, ANAHTARLARI TESLİM EDECEKSİNİZ!” sözlerini hatırladık.
Aziz Erbakan Hocamız şöyle buyurmuşlardı:
“Milli Görüş bu ülkenin tabii çözümüdür, tabii iktidarıdır, kendisidir, aslıdır!
Bunun dışında hiçbir şey tutunamaz!
Boşuna uğraşıyorsunuz, boşuna, boşuna, boşuna!
Hiç başka çare yok!
Mesele çok basit!
Bak açıkça söylüyorum!
GETİRECEKSİNİZ, ANAHTARLARI TESLİM EDECEKSİNİZ!
Hiç çaresi yok!
Yapamazsınız!”
İşbirlikçi iktidarın icraatlarına bakıldığında;
Evet, hiç başka çaresi yoktu!
Evet, mesele çok basitti!
Evet, anahtarlar teslim edilecekti.
Peki, anahtarlar kime teslim edilecekti?
Anahtarların kime teslim edileceğini yine Aziz Erbakan Hocamız şöyle bildirmişti:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANAN bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANAN bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan (TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)
Aziz Erbakan Hocamızın hazırlattıkları ADİL DÜZEN projelerine kendileri bile inanıp anlayıp hazmetmeyen, teşkilat mensuplarına bile seminerler şeklinde öğretmeyen, hadi diyelim ellerine fırsat verilse, hangi prensip ve programları nasıl uygulayacaklarını bilmeyen YRP’lilerin hali…
“Erbakan Hocamız!..” lafzının sanki gizlice yasaklandığı… “Adil Düzen, İslam Birliği, İslam Dinarı, İslam Ortak Pazarı, İslam Savunma Paktı…” gibi, Erbakan Hocamızın ilmi ve tarihi projelerinin orijinal başlıklarının, sanki özellikle kullanılmadığı… tavırlarıyla kafaları karıştıran ve vicdanları sızlatan SP’lilerin hali…
Anahtarların “Milli Çözüm”e verilmesinden başka çare kalmadığının ispatıdır!
Bütün planlar ve programlar siyonist uşakların isteğine göre ve belli piyonlar öne sürülerek ön hamlede bir fedakarlık yapıyormuş gibi gözüküp sonrasında büyük perde ve büyük sahneyi sergileyen figüranlar veya piyonlar her zaman ön planda bilerek ve isteyerek getirilerek oyun oynuyorlar. Oyunlar bilinçli bir şekilde hazırlanmış olup maalesef bu figüranlar da bu oyunların hangi amaca hizmet ettiğini bile bile bunu göre göre buna alet olarak oyunda en önemli noktalarda yer alıp insanlığı vicdanı merhameti bir kenara bırakarak bu dünyanın bir kısmı için rahat etmeye çalışıyorlar.
Hadîd 20
Biliniz ki dünya hayatı, (aslında sadece bir) oyun ve oyalanma (süreci ve geçici), ziynetlenme (zevklenme) ve aranızda (gururlanıp) övünme (vesilesi) ve daha çok mal ve evlat (makam ve taraftar) sahibi olma hevesinden ibarettir. Bu ise şu yağmura benzer ki, onun (topraktan) bitirdiği yeşillikler, (önce) ekincilerin hoşuna gitmektedir. Ama bu bitkiler, (düşünün ki daha) sonra (meyve vermeden birden) kuruyuverecek ve sapsarı olduğu görülecek, ardından çer çöp olup gidecektir. Ahirette ise, (kulluğunu-görevlerini unutup dünyaya dalıverenleri) çetin (ve sonsuz) bir azap (beklemektedir; dünyalıklarını Allah’ın emirlerine uygun olarak kazanıp O’nun yolunda harcayanlar için ise) orada Allah’ın rızası ve afv edip bağışlaması vardır. Dünya hayatı ise, sadece aldatıcı bir geçimlikten (ve geçici bir süreçten) ibarettir.
https://www.mealikerim.com/57/hadid/20
Yıllar önce yapılan “simit-çay hesabı” artık en ucuz kalemde bile gerçeklikten çok uzak.
Bugün, simit ve çay bile lüks olmaya başladı.
Adil Düzen, İslam Birliği, İslam Dinarı… değil! Erbakan Hocamız lafzını, Erbakan Hocamızın kurduğu teşkilatlarında konuşamayanlardan ne beklenir?
Milli Çözüm; 6’lı masa kurulmadan önce SP – YRP İttifakının kurulması için tarihi çağrıları, tam zamanında, bilgelikle yapmıştı.
Çıkar, makam bir beklenti için değil! Davanın hatırı için tam zamanında, gereken girişimlerle, sözlerle muhataplarına çağrılar yapılmıştı.
Evet, SP’yi bütün milkoları ile birlikte AKP’ye yamamaya çalışan Oğuzhan Asıltürk, Milli Çözümün sayesinde bu hedefine ulaşamamıştı.
Temel Karamollaoğlu Cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olması için elinden geleni yapmış yine Milli Çözüm sayesinde başaramamıştı.
YRP ise kendi ifadeleri ile AKP’yi cumhurbaşkanlığına taşıma şerefine kavuşmuştu.
Evet, Erbakan Hocamızın üzerine beton dökülmeye çalışıldığı bir hıyanet ve koyu gaflet ortamında; “Adil Ekonomik Düzen, Adil Siyasi Düzen, Adil İlmi Düzen, İslam Ortak Pazarı, İslam Savunma Paktı…” projelerini/davasını unutturmayan tek merci Milli Çözüm’dür.
Bu nedenle “şeytanın huzurunu kaçırdığı için Milli Çözüm” sosyal medyada ve birçok alanda uygulanan yasaklarla Milli Çözüm’e engel olunmaya çalışılmaktadır.
Tüm engellere ve ambargolara rağmen Milli Çözüm mesajını ulaştırmakta ve devrim niteliğindeki dönüşümleri gerçekleştirmektedir.
Sadece haddini aşıp küstahlık eden beşinci sınıf piyonların değil, bunların iplerini ellerinde tutan Zalim Siyonist odakların ve yardımcılarının da hesabı yakında görülecektir..
Adil Düzen için, Milli Çözüm öncülüğünde, Milli Mütabakat Hümümetinin kurulması zaruriyettir.
“Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!”
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ 1980 YILINDA BUYURDUKLARI ŞU SÖZLERİN GERÇEKLEŞMESİYLE HER ANLAMDA, HEM EKONOMİK OLARAK, HEM DIŞ SİYASETTE HEMDE ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYANIN KURULMASI GERÇEKLEŞECEKTİR İNŞALLAH.
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)
İNSANLIĞIN KURUTULUŞUNUN TEK ÇARESİ ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYANIN KURULMASIDIR. ADİL DÜZENİ YERYÜZÜNDE HAKİM KILMA MÜCADELESİNİ DE SADECE MİLLİ ÇÖZÜM VERMEKTEDİR. YERYÜZÜNDEKİ TÜM MAZLUM MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZ DÖRT GÖZLE O GÜNLERİ BEKLEMEKTE. ALLAHIN YARDIMI VE İNAYETİ İLE O GÜNLER YAKINDIR. ONLAR BİR TAKIM PLANLAR TUZAKLAR KURMUŞ OLABİLİR, HER ŞEY ONLARIN İSTEDİĞİ GİBİ OLUYOR GÖRÜNEBİLİR, BÜTÜN BUNLAR HERKESİN AYARINI VE AMACINI ORTAYA DÖKMEK İÇİN ŞUAN İÇİN GERÖEKLEŞİYOR, AMA ALLAHINDA BİR PLANI VAR, O TUZAK KURANLARIN EN HAYIRLISIDIR VE ONLARIN PLANLARINI KENDİ BAŞLARINA NASIL GEÇİRECEK HEP BİRLİKTE İZLEYECEĞİZ. ALLAH İŞ GÖRE KUL SEYREDE…RABBİM BİZLERİ İSTİKAMETTEN AYIRMASIN, AZİZ ERBAKAN HOCAMIZA VE ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZA SIKI VE SAĞLAM YOL ARKADAŞLARI EYLESİN AMİN.
Ülkemiz ekonomisini yönetenler düzeltmek değil bozmak için kasten o koltuklara oturmakta, siyonist bankaların karakol amiri gibi davranmakta ve program sunumlarını da gidip onlara yapmaktadır. Zaten sadece para politikası ile refah ve adaletin gelemeyeceği tüm ilim ehli tarafından bilinmektedir. Üretim ve faizsiz ekonomi temelli olan Erbakan Hocamızın hazırladığı Adil Düzen programlarına acilen ihtiyaç duyulmaktadır. (Başka da çare bulunmamaktadır.)
AKP iktidarının göreve başladığı günden bu yana çok aşamalı ve yüzlerce boyutları olan bir planla ülke ekonomimizi bu hale getirdiği artık aşikardır. Amaçları zaten hiçbir zaman düzeltmek değildir. Dün bugünkü bozulmaların temellerini atmışlar bugün de yarınki bozulmaların temellerini atmaktadırlar. Sonra da gidip bunları İngiltere de sunmaktadırlar. Şu an gelinen nokta da ne TCMB ne hazine borçsuz tek adım atamaz hale gelmiştir. Kısa vadeli Ekonomik kırılganlık (Kısa vadeli TCM yükümlülükleri – Swap hariç net rezerv) en az 300 milyar USD civarındadır. (300 milyar USD en az 50 savunma sanayi şirketi demektir.)
16 trilyon gelir ve 19 trilyon gider ile faiz dışı açık verecek olan bütçesi ile daha 2026 yılı başlamadan vatandaşından ilave vergi ve yahudi tefeciden ilave borç alacağının sözünü veren, bu ülkeyi siyonist bankerlere peşkeş çekerek tefeci faiz oranıyla borçlanan akp hükümeti bugüne kadar yaklaşık 900 milyar dolar faize yani havaya para ödemiştir. Ülkenin kazanımları ve ağır yatırımlarından sayılan Osmangazi köprüsü 1.5 milyar dolar, Avrasya tüneli 1.2 milyar dolar maliyeti vardı. (Bunlara bile dövizle ödeme garantisi verildiğinden geçiş ücreti sebebiyle vatandaşımız geçmekte zorlanıyordu!) Düşünün işbirlikçi hükümet kafasıyla yahudi bankerlere peşkeş çekilen bu para faize, rantiyeye değil de insanımıza, ülkemize akıtılsaydı ülkenin bugün özvarlık yatırımıyla yaptığı çip fabrikaları, uçak fabrikaları, nükleer enerji santralleri ve varlık fonunda yatırım fırsatlarını değerlendirmek üzere bekleyen yüz milyarlarca doları olurdu. Ancak bu işbirlikçi iktidar 23 yılda devlete ait olan, çoğunun temellerini Erbakan’ın attığı fabrikaları özelleştirmiş, bu satışlardan 65 milyar dolar gelir yazmıştır. Yani yok parasına devletin özvarlıkları elden çıkarılmıştır, haramzadenin miras parası gibi hoyratça harcanmıştır.
İşte bu paranın yahudiye değil de milli ekonomiye kazandırılması yeni bir dünya demek olduğunu bildikleri için Müslüman Türkleri dizginlemek adına işbirlikçi iktidarlar vesilesiyle Haim Naum planı devreye alınmıştı. Bop Eşbaşkanı bu projede en büyük bürokratlarıydı.
Evet ülkemiz ve coğrafyamız, son dönemde Kıbrıs’ımız ekonomik, askeri ve siyasi olarak çevrelenmekteydi. Ekonomik ve siyasi olarak işgal edilmiş olan Bop’un son evresi Türkiye’ye karşı bir işgal operasyonuydu.
Türk devlet aklı tabiki buna izin vermeyecekti. Ancak bu bataklıktan da işbirlikçi iktidarlar ve bürokratlatla çıkamayacağımız kesindi. Akp bir milli güvenlik sorunuydu ve Türkiye’nin kurtuluşu ancak Milli Çözüm öncülüğünde yeniden bir Kuvay—ı Milliye ruhuyla Milli Mutabakat Hükümetinin kurulmasıyla mümkündü.
“Erbakan Hoca bunların ayarını ve amacını belirlemişti: Bunlar Haim Nahum planının uygulayıcıları idi…
Siyonist ve hain Haham, Haim Nahum’un Müslüman Türkleri içten çürütmek ve çökertmek için, Haçlı Batılılara öğütlediği 7 basamaklı plan:
1- Bunları sanayi ve tarımdan koparıp aç ve perişan bırakacaksınız…
2- Bunları işsiz ve muhtaç konuma taşıyacaksınız…
3- Faizli borçlarla dışarıya bağımlı kılacaksınız…
4- Bunları iman esaslarından ve İslam ahlâkından uzaklaştıracaksınız…
5- Bunları sağcı-solcu, ilerici-gerici, Türk-Kürt diye düşman kamplara ayıracaksınız…
6- Bu parçaları çarpıştırıp, Milli birlik ve dirliği bozacaksınız…
7- Böylece küçük ve yumuşak lokma haline getirip kolaylıkla yutacaksınız!..”
Düşüncede, fikirde, inançta ve ahlaki alanda, iflasla karşı karşıya bulunan bir topluluğun,bir zihniyetin, bir iktidarın küresel ölçekte yetkin çareler üretmeleri yetkin kadrolar yetiştirmeleri beklenemez.
Bilinç kayması ve şuur kırılması yaşayanlar, gerçek bir dava ve istikamet yolu tutturamayacaktır..
Her türlü eğreti ve yapay eklemlenmeyi İslamın /Millî Görüş’ün bünyesinde deneme kalkışması yapanlar daima hüsranla karşılaşmıştır.
Ekonomik kriz ve yıkımların sonucu, Dış Politika facialarını ardından da Manevi tahribatı doğuracaktır..
Faize, Haksız Vergiye, Karşılığı olmayan Para politikalarına, Yabancı Paraya endeksli politikalara ve soyguna dayalı bâtıl bankacılık metoduna haiz Ekonomik proğramların sonunun olmadığını, Prof Erbakan Hocamız ısrarla ve yıllarca dile getirdi.Şüphesiz çareyi de ortaya koydu.
Milli Çözüm’ün “Tek Evrensel Çözüm Adil Düzen” kitabında, belki de özet mahiyetinde ele alınan ;
Adil Ekonomik Düzen
Adil Siyasi Düzen
Adil Eğitim Sistemi
Adil Yargı Sistemi
Adil Ahlâki Düzen olarak ele aldığı konuların, temel esasları ölçü alınmadan devletin imarının, toplumun ise islahının mümkünatı yoktur!
Batı’nın zulüm, tahribat, tahrifat, faiz ve siyaset odaklı tüm bâtıl sistemlerine eklemlenme zilletinden sıyrılıp;
Akl’ı Selim
Müspet İlim
Tarihi Tecrübe
Vicdani Kanaat
Evrensel Hukuk
Ve Kuran’ı Kerim elbirliği ile ortaya koyduğu ölçülerle, dünyayı imar ve islah etme vakti çoktan geldi ve geçiyor bile!
Türkiye’de hem ekonomik hem ahlaki bir yıkım gerçekleştirenler,
İsrail’e zaman kazandıran uyduruk ateşkes anlaşmasına taşeron olanlar;
şimdi de, acaba İsrail’in çıkış (ve kaçış) kapısı olan Kıbrıs’ı da elverişli hale getirilecek ‘federasyon’ sürecini hazırlayacak iktidar değişikliğini kasten mi sağladı, sorusu akla geliyor..
Zira mafyatik SOYLU siyasilerin, MESUT futbolcuların, CÜBBELİ şeyhlerin Ersin TATAR probagandası yapmasının, Kıbrıs halkı nezdinde aslında ters tepeceğini öngörmek için siyaset uzmanı olmaya gerek yok.
Ayrıca iktidarları döneminde KKTC’yi iyice kara para aklamanın ve nice fuhşiyatın merkezi haline getirerek ve halkı bezdirerek KKTC seçmenini ‘federasyon’ planlı bir seçeneğe (dolaylı olarak) mecbur bırakmışlardır.