YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69230271bfeb7
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 3
Bugün : 21964
Dün : 47039
Bu ay : 962926
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45366747
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Eski İttihatçı ve Sultan Abdülhamid karşıtı Filozof Rıza Tevfik’in, pişmanlık duygularıyla ve yanıldıkları itirafıyla yazdığı “Sultan Abdülhamid’in Ruhaniyetinden İstimdat!” (Manevi yardımına sığınma ve imdat umma) Şiirinin Aslı…

Rıza Tevfik Bölükbaşı
Lâyemut Bir Şiir

SULTAN ABDÜLHAMİD’İN RUHANİYETİNDEN İSTİMDAT!

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?!
Feryâdım varır mı, bârigâhına?1 
Ölüm uykusundan, bir lâhza2 uyan,
Şu nankör takımın, bak günahına!..

Tahrike yeltenen, taç ve tahtını
Denedi bu millet, kara bahtını
Sınadı sillenin, nerm ü sathını3
Rahmet et Sultanım, sûz-ı âhına!..4

Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi, Padişahına!

“Padişah hem zâlim, hem deli” dedik,
İhtilâle kıyam, etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz beli5 dedik;
Çalıştık fitnenin, intibahına!..6

Divane sen değil, meğer bizmişiz!
Bir çürük ipliğe, hülya dizmişiz!
Sade deli değil, edepsizmişiz!
Tükürdük atalar, kıblegâhına!7

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı kötü!
Bir sürü türedi, halkı ürküttü,
Nerden çıktı bunlar, hepsi döküntü
Yuh olsun bunların, ham ervahına!8 

Bunlar halkı didik didik ettiler,
Katliama kadar sürüp gittiler,
Saçak öpmeyenler, secde ettiler,
Bir asi zabitin,9 pis külâhına!

Bugün varsa yoksa, Enver ve Cemal10
Şöhretine herkes, fuzuli dellâl!
Âlem-i ma’nâdan, bak da ibret al
Uğursuz tali’in, şu gümrâhına!11

Haddi yok, açlıkla derde girenin,
Sehpâ-yı kazaya12 boyun verenin,
La’netle anılan cebâbirenin,13
Rahmet okundu bu, en küstâhına!

Çok kişiye şimdi vatan mezardır!
Herkesin belâdan nasibi vardır,
Selâmetle eren, pek bahtiyardır,
Bu şeb-i yeldanın, şen sıyâhına!14 

Milliyet davası fıska büründü!
Ridâ-yı diyanet,15 yerde süründü,
Türk’ün ruhu zorla, âsi göründü,
Hem Peygamberine, hem Allah’ına!..

Sen hafiyelerle16 dem sürdün ancak
Bunlar her tarafa kurdu salıncak
Eli yüzü kanlı, bir sürü alçak
Kemend attı dehrin, mihr ü mâhına!17

Bu itler -nedense- bana salmadı,
Pahalıydı başım, kimse almadı,
Seyrandan başkaca, iş de kalmadı,
Gurbet ellerinin, bu seyyâhına!18

Hoş oldu cülusu,19 Cumhuriyetin!
Tadı kalmamıştı Meşrutiyetin,
Deccala dil çalan, ehli gafletin,
Bundan başka çare, yok ıslahına!

Lakin sen Sultanım, gavs-ı ekbersin!20
Ahiretten bile, himmet eylersin,
Çok çekti şu millet, murada ersin,
Şefaat kıl Şahım, medet hâhına!21

  1. Bârigâh: İzinle girilecek yer, huzur, makam.
  2. Lâhza: An, kısa zaman parçası.
  3. Nerm-ü satıh: Yumuşak zemin, acı veren tokat.
  4. Suz-i ah: Allah’a yakarış ayetleri.
  5. Beli: Evet
  6. İntibah: Uyanmak, uyandırmak.
  7. Kıblegâh: Kutsal dönüş makamı.
  8. Ham ervah: Olgunlaşmamış ruhlar.
  9. Asi Zabit: Abdülhamid Han’a yönelik 31 Mart Vak’ası’nı tertipleyen Yahudi dönmeler ve mason askerler. Hüseyin Hilmi Paşa ve İttihatçı yandaş kesimler.
  10. Bazı kayıtlarda “Mustafa Kemal” yazmaktadır.
  11. Gümrâh: Yoldan çıkmış cahil ve gafil kalabalıklar.
  12. Sehpa-yı kaza: İdam sehpasına çıkarmak.
  13. Cebâbire: Zalimler, zorbalar.
  14. Şeb-i yelda, şen sıyâhı: En uzun gecenin sevinç çığlıkları.
  15. Ridâ-yı diyanet: Dinin örtüsü, Din ve namus libası.
  16. Hafiyeler: Casuslar.
  17. Mihrü mâh: Ay ve Güneş.
  18. Seyyâh: Gezgin, turist.
  19. Cülus: Tahta çıkış, iktidar olma.
  20. Gavs-ı ekber: Büyük evliya.
  21. Medet hah: Yardım isteyen, imdat dileyen.

Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869-1949)

Türk şair, filozof ve siyaset adamıdır. Son Osmanlı dönemi Edirne Mebuslarındandır. Tanzimatçıların ve İttihatçıların koyu taraftarı ve 2. Meşrutiyet Devri edebiyatçısıdır. Özellikle Sultan Abdülhamid Han karşıtıydı. Ama işte bu şiirinde pişmanlığını ve Sultan’ın haklılığını açığa vurmaktadır. 1918 Ahmet Tevfik Paşa Kabinesinin Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı)dır. 8 Haziran 1920’de Ankara Büyük Millet Meclisi tarafından Sevr Antlaşması’nı imzaladıkları gerekçesiyle idama mahkûm edilenler arasındadır. Yurt dışına kaçmak zorunda kalan Filozof Rıza Tevfik, çıkarılan af sonucu 1943’te Türkiye’ye dönüş yapmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlik yıllarında şiirlerine ve görüşlerine hayran olduğu mütefekkirler arasında sayılır. 1903 yılında henüz Erkânı Harp (Yüzbaşı) namzedi iken bir tren yolculuğunda Mustafa Kemal’le tanışmışlardır.

Gurbet yıllarında ve yurt dışında iken “31 Mart’ı biz tezgâhladık!” itirafıyla, Abdülhamid Han’a yaptıkları hıyanet ve hakaretlerden pişmanlık duyarak bu şiiri yazmıştır. Şiirin 8. kıtasının ilk mısrasındaki;

“Bugün varsa yoksa, Enver ve Cemal” bazı nüshalarda “Mustafa Kemal” şeklinde kayıtlıdır. Ve bizim anladığımız, Rıza Tevfik bu şiiriyle Atatürkçülük istismarıyla, aslında Abdülhamid ve Sultan Vahdettin üzerinden Osmanlı’ya, daha da ötesi İslam’a yönelik gizli düşmanlık ve saldırılara karşı çıkmaktadır. Zaten bu şiirinde de Meşrutiyet’ten sonra Cumhuriyet’e geçilmesini hoş karşılayıp alkışlamaktadır. (Bak: 14. kıta)

Filozof Rıza Tevfik, pek çok İttihatçı gibi bazı hatalara ve hatta hıyanet sayılan yanlışlıklara bulaşmış ve hakkında takibat ve sürgün kararı çıkartılmıştır. Önceleri Sultan Abdülhamid Han’ı yanlış anladığı ve sataştığı gibi, bize göre Mustafa Kemal’i de doğru anlayamamış, daha doğrusu Atatürk’ün şahsıyla, istismarcı Atatürkçülerin tavrını karıştırmıştır. Bu nedenle şiirindeki hikmet ve hakikate aykırı görülen, edep ve hürmet ölçülerine uygun düşmeyen bazı kısımlar düzeltilmek durumunda kalınmıştır.

5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
13 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

ÇOK YAKINDA!

Siyonistlerle, dönmelerle ve Masonların askerleriyle bir ömür boyu cihad eden Abdülhamid Han’ı tahtan indiren ve Osmanlı’yı parçalayanlar, Atatürk karşısında hezimete uğramışlardı.
Siyonistler tarafından tezgalanan ve işbirlikçiler tarafından uygulanan 28 şubat darbesiyle Erbakan Hocamız iktidardan uzaklaştırılmıştı.
Rabbim şefaatlerine nail eylesin.
Yakında tarih yeniden yazılacak, herkesin ve herşeyin aslı ortaya konulacaktır.
Bütün zalimler bilmelidir ki, bu topraklarda Kahraman bitmez, tükenmez!
Milli Çözüm – Milli Mütabakat Hükümetinin kurulması ve seçkin şahsın teknolojik harikayla buluşması, zalim ve işbirlikçirinin dünyasını başına yıkacaktır!..

Kurtarıcı havarisi gibi topluma tanıtılarak koskoca Osmanlı İmparatorluğun çökmesine sebep olan İttihatçılara maalesef o günün birçok aydın yazar-çizer takımı destek vermiştir. İçlerinde hıyanet olmasa dahi bunu sezemeyenler bu felakete ortak olmuşlardır.
Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın da bunu çok sonradan anlayıp pişman olması ise Osmanlı’nın yıkılışına mani olamamıştır.
Şimdilerde ise İttihat ve Terakkinin devamı ve dindar kılıflı hali olan Akp oy kaybetmeye başlayınca Siyonizm at değiştirmeye (İmamoğlunu yedek lastik olarak hazırlayıp topluma kurtarıcı gibi yutturma niyetinde) karar vermiş görünüyordu. Ekonomik sosyal ve toplumsal buhranın artması neticesinde çare arayan halka iktidarından muhalefetine çare olacak gerçek çözüm ve çare projeleri de sunulamadığından siyaseten de ciddi bir sıkışmışlık yaşanıyordu.
Tamda böylesine Prf. Dr. Necmettin Erbakan’ın projelerinin topluma yeniden tanıtılarak Erbakan Çizgisinde ”Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya” kurma fırsatı varken bunu diline bile alamayan Saadet Partisi Yetkilileri başta olmak üzere İlahiyatçı prof.lar, yazar çizer sözde aydınlar..!
Vatanperver Milliyetçi Ülkücüler..! Acaba iş işten geçtikten sonra Erbakan Hocamız’ı anlayamamanın pişmanlığıyla şiir mi yazacaklardı?
Evet burası yol ayırımıydı. Ya şimdi Erbakan Projeleriyle hem Ülkemizin milletimizin tarihteki şerefli konuma gelmesi ve İnsanlığın Huzur bulması için Milli Çözüm’e sarılırsınız, yada aynı hataları tekrar edenlerin düştüğü vartalara yuvarlanmaktan kurtulamazsınız..

Abdülhamid Han, Atatürk ve Erbakan Hoca kaderleri aynıydı; yaşadıkları dönemde mücadeleleri anlaşılamamıştı ve Siyonizm tarafından dezenformasyon ile engellenmişti. Bilge liderler bir sonraki dönemlere ışık tutardı. İşte bu özelliklerine Milli Çözüm Dergisince defalarca dikkat çekilmiş, onların mücadelesi yeni nesillere doğru anlatılmaya gayret edilmişti.

Bu minvalde ülkemizin ve insanlığın kurtuluşu için Milli Çözümce bir bakış açısına, çözüme ihtiyaç vardı. Ve bunun için Milli mütabakat hükümeti bekamız için kaçınılmazdı.

Şimdikiler de Rıza Tevfik kadar haysiyet olsaydı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca nın manevîyatından özür dilerlerdi. Aziz Erbakan Hoca nın sağlığında ve hatta vefatından sonra olmadık iftira ve hakaretleri yapanlar, bugün Erbakan Hoca nın ülkemiz ve İslam coğrafyası için yaptığı uyarıları birebir yaşadıkça tövbe edip özür dilemeleri gerekirken hâlâ hatalarında devam ediyorlarsa artık ihanetleri tescillenmiş demektir…

Şiiri kaleme alan şair; henüz tövbe kapısı kapanmadan yanlışını anlamış ve pişman olmuş. Allah bağışlayandır merhamet sahibidir.

Mâide 39
Ancak kim (hırsızlık, haksızlık ve ahlâksızlık gibi) işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul edicidir. (Samimi bir pişmanlıkla artık ıslah olduğuna ve hırsızlık huyundan uzaklaştığına kanaat getiren devlet de onu bağışlayıverir.) Muhakkak Allah, Bağışlayandır, Esirgeyendir. [Not: Bu Ayet-i Kerimede, hırsızlığı önleyici tedbirler olarak; el kesmekten önce, insanca yaşanacak ekonomik önlemleri almak, ve bu sağlanmadan yapılan yanlışlıkları ve pişmanlıkları bağışlamak gereği öğütlenmektedir.]

https://www.mealikerim.com/5/maide/39

Bugün de insanlardan vicdan ve insaf ehli Aziz Erbakan Hocamız için şiirdeki ifadeler gibi olmasa da Erbakan Hocamızı geç anladıklarını, kıymetini bilemediklerini, bugün onu daha iyi anladıklarını ifade eden cümleler kurmaktalar. Aziz Erbakan Hocamızın Kabrini ziyaret eden her partiden vicdan ehli kimseler böyle yakarışlarda bulunmaktalar. Aziz Erbakan Hocamızı tanıyıp, bilip daha sonra dünyevi çıkarları ve diğer menfaatleri için Aziz Erbakan Hocamızı bırakıp, peşlerinden gittikleri kimselerin gerçek niyet ve yüzlerini gördükleri zaman(ki aslında çok gösterdiler ama görmek istemeyenler) insan içine çıkamayacaklar, pişmanlıklarından kafalarını duvarlara vuracaklardır. Lakin iş işten geçmiş olacaktır. Tıpkı Aziz Erbakan Hocamız gibi bugünde ÜSTAD Ahmet Akgül hocamızın da kıymeti bilenmemekte, Hocamızın haklılığı aslında her gün ortaya çıktığı halde, belki de haklı olduklarını kendi içlerinde bildikleri halde bu pişmanlıklarını dile getirmemekteler, O gün Üstadımızın haklılığını, Hakkın Temsilcisi olduğunu idrak edip anlayacaklar ve pişmanlık duyacaklardır.

Secde 29
(Onlara) De ki: “(İlahi adaletin gerektirdiği ve haber verdiği bu devrim ve değişim mutlaka ve pek yakında gerçekleşmiş olacak; ne var ki) O fetih ve zafer günü, (daha önce zalimlerden taraf olup) Hakkı inkâr edenlere, (bu mutlu gelişmeleri görmeleri ve çaresiz) iman etmeleri, kendilerine hiçbir yarar sağlamayacak ve onlar (kıymete alınmayacak ve kendilerine) göz açtırılmayacaktır.”

https://www.mealikerim.com/32/secde/29

Furkan 27
Zalim (ve kâfir) olan kimse(ler) o gün; ellerini (hınçla) ısırarak: “Ah keşke, (ne olaydı, dünyada Hakk) elçiyle beraber bir yol edinmiş olsaydım (da bugün cehenneme atılmasaydım)” diyeceklerdir.

https://www.mealikerim.com/25/furkan/27

Furkan 28
“Eyvah bana! Ne olurdu, keşke ben filan (fasık ve facir kişileri) dost edinmeyeydim (hainlerin ve zalimlerin peşlerine gitmeyeydim).”

https://www.mealikerim.com/25/furkan/28

Furkan 29
“Çünkü o, gerçekten bana (Rabbimden) gelen Zikir’den (Kur’an-ı Kerim’den) sonra, (dünyalık hırsı ve Din istismarıyla) beni (aldatıp) saptırmış oldu. (Ve zaten) Şeytan da insanı ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakandır” (diye pişmanlık göstereceklerdir).

https://www.mealikerim.com/25/furkan/29

Furkan 30
(Kıyamet günü Allah’ın gönderdiği) Resul de şöyle diyecektir: “Ya Rabbi; gerçekten kavmim, bu Kur’an’ı terk edilmiş bıraktılar. (Lafzını okuyup durdular, manasını ve mealini anlayıp uygulamaya yanaşmadılar, hikmetini ve hükmünü araştırıp uygulamak üzere Onu temel başvuru kaynağı yapmadılar” diye şikâyet edecektir.)

https://www.mealikerim.com/25/furkan/30

Lakin sen Sultanım, gavs-ı ekbersin!20
Ahiretten bile, himmet eylersin,
Çok çekti şu millet, murada ersin,
Şefaat kıl Şahım, medet hâhına!21

Osmanlı Devleti’nin yıkılma sürecinde 30 yıl ülkeyi ayakta tutmayı başaran Sultan Abdülhamid Han Hz. Allah CC razı olsun şefaatlerine Rabbimiz nail eylesin…

Bu mısraları okurken Prof Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı aklıma geldi… Kendisine ne kadar çok haksızlık yapıldı… Şimdi herkes haklılığını anladı… Keşke O’nun açtığı yolda yürüyebilseler… Keşke!

Yeryüzünde, hakkı olmadan (ve haddini aşarak) büyüklük taslayanları (ise), ayetlerimden (Kur’ani gerçekleri anlamaktan ve kâinattaki ibretli ve hikmetli yaratılışların sahibini kavramaktan uzaklaştırıp) engelleyeceğim. (Öyle ki) Onlar artık her türlü ayeti (mucizeyi-yaratılış belgesini) görseler bile (asla) ona inanmazlar. Dosdoğru yolu da görseler (yine de, haklı ve hayırlı olan işte budur diyerek ve benimseyerek, hayat ve huzur) yolu tutmaz ve tâbi olmazlar. (Bunlar) Azgınlık ve sapkınlık yolunu gördüklerinde ise hemen onu (kendilerine hayat tarzı olarak kabullenip) yol edinirler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları yüzündendir.A’râf 146

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Ancak iman eden, (ibadet ve istikametle) salih ameller işleyen ve Allah’ı çokça zikreden ve kendilerine (ve dinlerine) zulüm (ve hakaret) edildikten sonra, (rakiplerine karşı İslami bir gayretle) üstün gelmek (ve onları zelil ve aciz düşürmek üzere) yardımlaşıp savunmaya girişen (mü’min şairler ve yazarlar) müstesnadır. (Ne var ki; haksızlığı ve ahlâksızlığı yaymaya çalışan zorbalar, din istismarcısı ve yozlaştırıcısı iktidarlar ve onları alkışlayan riyakâr ve ucuz kahraman şair ve yazar takımı olan bütün) Zalimler ise nasıl bir inkılâba uğrayıp hangi dönüşümle devrileceklerini yakında bileceklerdir.
(Şuarâ Suresi 227)

PEYGAMBERLİK DÖNEMİ, HÂTEMÜ’L-ENBİYÂ OLAN HZ. PEYGAMBER EFENDİMİZ İLE BİRLİKTE SON BULMUŞ, BİTMİŞTİR!..
HER YÜZ YILDA BİR RABBİMİZİN GÖNDERDİĞİ DÖNEMİMİZDEKİ REHBER ŞAHSİYETE KARŞI KADİR KIYMET BİLENLERDEN VE GEREĞİNİ EDA EDEBİLME GAYRETİ ÇABASI GÖSTERENLERDEN OLABİLMEYİ LÜTFEYLE ALLAH’IM!..

Bizim siyasi iktidardakiler başta olmak üzere ve diğer siyasiler ve ülkemizin vefasız bilcümleleri Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN’ a ve O’nun en sadık takipçisi ve talebesi olan Zat’a , acaba Rıza Tevfik Bölükbaşı’ nın Sultan Abdülhamit’e karşı duruşundan dolayı sonradan pişmanlık duyması (keşke Sultan Hamid hayattayken bu pişmanlığını dile getirebilseydi ama hiç yoktan buda önemli ve gerekli bir o kadar güzel ve anlamlı ve sonrakilere güzel bir örnek) ve bir şiirle bile olsa Sultan Hamid’in haklılığını itiraf edecek kadar karakterli mert onurlu olabilecek tavrı gösterebilirler mi sizce?! Belki bu yanlışını fark etmesinden ve vefasını özrünü dile getirip himmete şefaate nail olma ihtimali var bir parçada olsa!..

Bu hadise bize şunları hatırlattı: Günümüzün ve Kur’an’ın Tercümanı olan Milli Çözüm’ e karşı vefasızlığımız, onca gayret ve çabanın emeğini zayi edişimiz, söz dinlemeyişlerimiz tavsiye ve talimatlara yeterince ve takatimizin sonuna kadar uyamayışımız önem ve önceliklerimiz arasına koymadaki gafletimiz , onca emeği zayi edercesine olan vurdumduymazlıklarımız, karşısında tam aksine pişkince olan tavır ve fiillerimizden ya rabbi yalvarıyoruz affet tövbe yarabbi… Milli Çözüm’ ün Şahsi Manevisinden helallik dileyecek yüzümüz bile yokken , bizlere merhamet edip hala olgunlaşmamız imani doygunluğa ulaşabilmemiz adına emek harcamaları bu ne büyük bir merhamet, sabır ve metanet örneği…

Ya rabbi, bizleri Kutlu Rehber Şahsiyete karşı vefasız kılma, vicdanımıza tâbi olmayı lütfeyle, Ona layık olmak bir yana Ona nankörlük edenlerden kılma, hainler sınıfına sokma, bir an olsun nefsimize uydurma…Bir mana aleminde Aziz Erbakan Hocamızın: “Ahmet’i Seven Beni Sever, O’nu üzen Beni Üzer ” uyarısını göz ardı edenlerden kılma Allah’ım.

Erbakan Hocamızın “Nuh’un Gemisi” diye müjdelediği; Hakk’ın hâkimiyeti ve Adil bir Mehdiyet ve Medeniyet düzeninin yeryüzünde kurulup yürütülmesi için; malıyla, canıyla ve diliyle cihat eden sadıkane son neferleri olmak, ne büyük bahtiyarlıktır…

Ve inşaallah bu kutlu davanın muzafferiyet ve hâkimiyet kapısına kutlu mührünü vuracağını umduğumuz Ahmet Hocamızın; “can dostlarım, göz nurum” övgüsüne liyakat kesbeden; Akgül bahçesinin gül goncaları ve muştularının muhatabı olmak (onca gafletimize rağmen ve Üstadımızın sürüklemesi itmesiyle merhametiyle), elbette büyük bir şans ve fırsattır…

Evet, Asr-ı Saadet’ten sonra “VÂKIA vuku bulduğu zaman!.. (Va’ad edilen büyük devrim ve değişimle, dünya ve insanlık tarihinin en önemli olayı ve daha sonra kıyamet sabahı koptuğu an; kâfirlerin, zalimlerin ve işbirlikçi hainlerin durumu nasıl olacaktır? Artık) O’nun vukuunu (zulüm ve küfür saltanatının çöküş olayını ve kâfirlerin dünyasının yıkılışını) hiç kimse yalanlayamayacaktır. O (olay ve onun takdir edicisi Allah (CC) zalimleri, kâfirleri ve hainleri) aşağılatıcı, (mü’minleri, mücahitleri ve mazlumları ise) yüceltici ve onurlandırıcıdır. (O gün, münafıklar ve azgınlar yenilgiye uğramış, mücahit ve muttaki kullar ise zafere erişmiş olacaktır.) (Vakı’a: 1-2-3 http://www.mealikerim.com ) ayetlerinde haber verildiği üzere, eşi ve benzeri görülmemiş dünya ve insanlık tarihinin bu en önemli olayı, “Siyonizm ve Deccalizmin yıkılışı ve Mehdiyet Medeniyetinin inşası” için “kınayıcının kınamasından korkmadan” cihad ehli olan topluluk arasına inşaallah bizler de gireriz… 

MAİDE SURESİ 54.AYET
“Ey iman edenler! İçinizden kim dininden (haklı ve hayırlı çizgiden) geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi’nin onları sevdiği, onların da Kendisi’ni sevdiği; mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise ‘güçlü ve onurlu’, Allah yolunda cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle Vasi) geniş ve kuşatıcıdır, Âlim’dir.” 

Bak: http://www.mealikerim.com

MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN FARKI VE FAZİLETİ…

“Tarih tekerrürden ibarettir derler, oysaki tarih ibret alınsaydı tekerrür eder miydi?” sözleri Mehmet Akif Ersoy’a aitti…
Çok ilginç ki doğruyu bilmek, doğru yapmak anlamı da taşımamıştı…
Bu şiirler ve bu tarihi vesikalara göre, yakın tarihimizde Atatürk ve bir ERBAKAN gelmiş-geçmişti ve benzerlik yönünden aynı şeyler yaşanmış, dönemlerinde anlaşılamamış daha doğrusu kıymetleri bilinmemişti.
Sultan Abdülhamit’ten bir süre sonra Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyetini kurarak Milletin İstikbalini rayına sokmuş bir kahramandı. Fakat anlaşılamamıştı. İşte Erbakan Hocamızdan sonraki durum da böyleydi. Bu süreci müspet manada yönlendiren hem Atatürk’ü, hem Erbakan Hocamızı ve kutlu davalarını toplumların uç kutuplarına bile anlatıp bunları uzlaştıran Milli Çözüm Dergimiz kalmıştı.
Bu şiir tarihi şahsiyetlerin çatıştırılması değil, onların yanlış anlaşılmaması toplumsal barışa yönelik hem bir hakkı teslim etmek çerçevesinden de çok önemliydi. Allah’ın rızası, toplumların huzur ve refahının tesisi, tarihleriyle ters düşülmeden yanlış anlaşılmaların önünü kesmek maksadı Milli Çözüm’üm farkı ve fazileti olarak gelecek tarihlere not ve nesillere bir mirastır.
İşte bunun için günümüzdeki gibi kıritik süreçlerde MİLLİ ÇÖZÜM BAKIŞ AÇISI, VE MİLLİ ÇÖZÜM MUTABAKAT İKTİDARINA acil ihtiyaç vardı.
Hürmet ve selamlarımla…

İngiltere Kraliçesi’nden “Kral ve Kraliçe’nin avukatı” unvanını kazanan, Birleşik Krallık Başbakanı Rodney Starmer kendi itiraflarıyla İslam’ın baş düşmanıydı.
Starmer (Adil Bir Düzen’le Yeni Bir Dünya isteyen) şuurlu Müslümanlara/İslam’a karşı insanlıktan uzak küstahça çağrılarla savaş açan alçak bir zalimdi!

İngiltere Kraliçesi’nden Chatham House’den aynı ödül “Yılın Devlet Adamı” ödülü ve şövalye madalyası takılan önceki Cumhurbaşkanımız ve şimdi Temel Karamollaoğlu ekibinin ısrarlı gayretleriyle yeniden memleketin idaresine hazırlanan Abdullah Gül ve yandaşları… ise yerli şövalyelerdi.

Zalimlerden ve yerli işbirlikçi şövalyelerden (fitnelerinden) ancak Adil Düzen yolunda şaşmadan sadakatle yürüyen Erbakan Temsilcisini dinlemek suretiyle kurtulabiliriz.

Abdulhamit döneminde sayısız kişiyi kandıran Siyonizm cereyanından 
Bugün Erbakan Temsilcisini dinlemeden Siyonizm’e askerlikten KURTULAMAZSINIZ!
 

Bu şiir;
Son 27 yıldan bu yana, ve bu günlerde,
İktidarın ve ortagının yapmiş olduğu çifte standart ve kendi partillerini kayırmalarını,”
Muhalefeti yoksaymayı..

Öcalan a serbestlik konusu.!

islam dünyasının Bop ve Eş Başkanları eliyle karişması.!

Katil İsrailin azması ve Filistin’de katliam yapması.

İktidarın Avrupa’ ve Amerika ya entegre olmasından dolayı,
İçerde sosyal ve Ahlaki ve Ekonomik çöküşün başlaması..

Bugün bu gidişata Dur demek isteyenlerin. O günlerde sağcısı solcusu 28 şubat döneminde Erbakan Hoca’ya karşı olanların,

Bugün ise “Erbakan Hocamızın kiymetini bilemedik “diyen Solcu sağcı Milli düşüncenin
Sözlerini dile getiren Açık mektup niteliğinde pişmanlık şiiri olsa gerek.

Buradan şunu anlıyoruz ki; hatadan dönmek ve su-i zanda bulunduğu kimseden özür dileyip hakkını teslim etmek, erdemli bir tavırdır.

Hakkı temsil eden sadık dava ehli, hainler ve gafiller tarafından her daim dışlanmış ve haksızca suçlanmıştır. Ama neticede, istikamet üzere olanlar hayırla anılmış, hakkı terkedip batıla dalanlar ise, unutulup tarihin çöplüğüne atılmıştır.

Rabbimiz bizleri, her daim Hakktan taraf olan, hak elçiye tâbi olan, ihlaslı ve sadakatli iman ve cihat ehlinden kılsın.

Picture of Ali ÇAĞIL - İHL ve Kamu Yönetimi Mezunu

Ali ÇAĞIL - İHL ve Kamu Yönetimi Mezunu

YORUMLAR

Son Yorumlar
13
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...