YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6920d708d9545
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 9
Bugün : 303
Dün : 41199
Bu ay : 894226
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45298047
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

SAHTEKÂR HIZLANIR, SADIK KAZANIR!

Münafıkta mertlik, yoktur be dostlar
Riyakârlık huyu, yalan silahı!..
Etrafızda örnek, çoktur be dostlar
Sahtekârlık huyu, plan silahı!..

Gerçekleri gizler, hülya uydurur
Hiç Allah’tan korkmaz, rüya uydurur
Kendine şeytani, dünya uydurur
Hak yemek hırsızlık, talan silahı!..

Mert mü’min dostuna, kazık atar mı
Davayla kandırıp, ucuz satar mı
Sadıklar rızkına, haram katar mı
Bu olmadı dener, falan silahı!..

Milli Çözüm bize, büyük ihsandı
Otuz yıl dayandık, kandırdım sandı
Artık yol tıkandı, vicdan usandı
Hedef tutmaz karvana, salan silahı!..

Kırk kere uyardık, asla uymuyor
Kalp kulağı sağır, bağır duymuyor
Hiç kimseyi adam, yerne koymuyor
Akreplik ahlâkı, yılan silahı!..

Keşke pişman olup, nefse bakmasa
Tüm emeğe kibrit, çakıp yakmasa
Pîr’e cephe açıp, pise akmasa
Kurusıkı patlar, dolan silahı!..

Zuhruf otuz yedi1, bunu anlatır
Şeytana kapılmış, nasıl atlatır
Büyük sözü tutsa, çıban patlatır
O kullanır elde, kalan silahı!..

Ev arsa ve dükkân, ne bulsa kapar
Kul hakkı, ahiret, demeden çarpar
“Cami parasıyla, cömertlik yapar…”
Hâlâ rüya riya, ulan silahı!..

Günahlar doğurgan, budur kuramı2
Yalanlar yalanı, haram haramı
Sonu hüzüne döner; rüya bayramı
Sen nefsine karşı, kullan silahı!..

Bir elinde çiçek, arkada çükür3
Durmaz kuyu kazan, yüzlere tükür
Çıbanlar deşilsin, buna bin şükür
Allah’tır etkisiz, kılan silahı!..

  1. “(Artık) Her kim Rahman’ın Zikrini (Kur’an-ı Kerim’i) görmezden gelir, (hükümlerinden ve haberlerinden yüz çevirip başka şeylere) yönelirse, Biz, (insan suretli bilgiç sanılan) bir şeytanı ona musallat kılarız, (üzerine kabuk gibi sardırıp bağlatırız ve onun kötü emellerine kendisini uşak yaparız.) Artık bu (şeytan), onun yakını (yoldaşı ve kaptanı)dır. Gerçekten bunlar (şeytanlaşmış insanlar), onları (kandırıp saptırdıkları insanları, Hakk) yoldan alıkoyup (bâtılın ve barbarlığın peşine takmaktadırlar). Bunlara (aldananlar) ise, (hâlâ) kendilerinin, gerçekten hidayete erdiklerini (en doğru ve hayırlı yönde yürüdüklerini) sanmaktadırlar. Sonunda o (şeytanlara ve şarlatanlara aldanan kişi, ahirette) Bize geldiği zaman (kendilerini kandırıp kullananlara): ‘Keşke benimle senin aranda iki Doğu (Doğu ile Batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)’ deyip (suçlayacak ve pişmanlık duyacaklardır). (Cenab-ı Hakk onlara: Bu söylenmeleriniz) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamayacaktır. Çünkü (bile bile) zulme saptınız (şeytani odakların peşine takıldınız). Şüphesiz (artık) azapta da ortaksınız!” (Zuhruf: 36-37-38-39)
  2.  Kuramı: Doğal yasası.
  3.  Çükür: Bir ağzı balta, diğer ağzı kazma olan alet.
5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
10 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Hz. Peygamber as. ın “Tehditleri Beni ihtiyarlattı” diyerek bizlere aktardığı Hud Suresi 112. ve 113. Ayetlerini Sık Sık Hatırlamalıyız…

✓(Ey Resulüm!) Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Seninle beraber (küfür ve kötülükten) tevbe edenler de (böyle davransın). Ve (sakın) azgınlaşıp (haddinizi aşmayın). Çünkü O, (bütün) yaptıklarınızı Gören (ve amaçlarınızı bilen)dir.

✓(Hakk davasına ve halkına ekonomik ve ahlâki olarak) Zulmedenlere (asla) eğilim göstermeyin (onları hiçbir şekilde desteklemeyin), yoksa size de ateş dokunur (Allah’ın azabına ve gazabına uğrayıverirsiniz). Sizin Allah’tan başka velileriniz (sahibiniz ve destekçiniz) olmadığına (göre), sonra yardım da edilmezsiniz. [Not: Bu iki ayet Hz. Peygamber Efendimizin: “Hud Suresi’nin bu tehditleri Beni ihtiyarlattı” buyurdukları İlahi tembih ve tavsiyelerdir.]

🔶️ Yalan ve palavrayla hava atılır, ama hedefe varılmayacaktır. Yalanla; belki o anı kurtarırsın, ama bütün geleceğini karartırsın. Yılana sığınmak, yalana sığınmaktan daha kârlıdır.

***

🔶️Hak, hakikat gözetmeyenlere hürmet gösterilmez. Şeriat (hukuk ve adalet) gütmeyenlere, şefaat edilmez. Tapındığın putların heykeli, ha ağaçtan, ha altından yapılsın, fark etmez.

***

🔶️Herkes senin aynandır. Akıllılık; kendinin güzel yönlerini de, çirkin hallerini de, başkalarında görüp anlamandır. Çirkinliğini gördüğün aynaları kıracağına, kendini düzeltip temizlemen daha akıllıcadır.

***

🔶️Kalp gafil olunca, gözün görmesi ve kulağın işitmesi insanın gerçeği bilmesine yetmeyecektir.

***

🔶️Senin yuların, nefsanî gururunun veya Siyonist gâvurunun elinde olduktan sonra; ha merkep olmuşsun ha deve. Ha fare olmuşsun ha fil. Ne fark eder be gafil!

Üstad Ahmet Akgül

RABBİM BİZİ DE KAT AZ’LARA ,KAZANAN SADIKLARDAN EYLE

Ahzab 23
Mü’minlerden öyle (mert ve metin) er kişiler vardır ki, Allah üzerine (O’nun rızası ve davası istikametinde) yaptıkları ahde (iman, itaat ve cihad sözlerine) sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirip (Hakk uğrunda canını vermiştir), kimi de (gönülden cenneti ve şehadeti umup) beklemektedirler. Onlar hiçbir vazgeçme ve yan çizme (bedel ve bahanesi) ile (Allah adına verdikleri sözlerini) değiştirmemişlerdir.

Ahzab 24
Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak, veya tevbe (nasip edip dilek)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.

https://www.mealikerim.com/33/ahzab/24

“Kâlû Belâ”da söz verdik, özünden caydırma Ya Rabb
Sözünü yutandan değil, tutanlardan eyle bizi!..

https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/amin-ya-rabbi-siir/

FARKINDA OLMA NİMETİ !.. ALLAH’IN ÇIBANIMIZI KENDİMİZE DEŞTİRMESİ!..

Milli Çözüm yayınlarından okumuştum…
Çatı katını veya bodrumu temizlemeye kalkıncaya kadar evimizde ne kadar çok süprüntü ve gereksiz eşya bulunduğunu anlayamayız. Beytullah olan gönül evimizde de nice putların ve pisliklerin varlığının ancak ciddi bir nefis muhasebesine ve ruh terbiyesine başladığımız gün farkına varacağız.

Madde ve menfaate bağımlı bulunduğumuzu, servete ve şöhrete köle olduğumuzu, tembellik ve beleşçilik hastalığına tutulduğumuzu, ibadetlere vakit ayıramadığımızdan anlamamız gerektiği… Günahlara daldığımızdan anlamamız gerektiği… Zikrullahtan lezzet alamadığımızdan anlamamız gerektiği…Paramızı hayırda harcayamadığımızdan anlamamız gerektiği…Siyasi ihtiras ve ikballere kapıldığımızdan anlamamız gerektiği… Bizi eğiten yetiştiren olgunlaşmamız yolunda büyük bir sebatla fedakarlıklarda bulunan hassaten Üstadımızın sözlerini uyarılarını hatırlatmalarını dikkate alamamaktan önemseyememekten anlamamız gerektiğini, sadık dostlarımızın bizler için yaptığı ikaz ve hatırlatmaları duyamamaktan onları kendimize rakip gördüğümüzden bu hallere düştüğümüzden anlamamız gerektiği…

AKLIMIZ NEFSİMİZİN EMRİNE, YULARIMIZ ŞEYTANIN ELİNE GEÇTİYSE; Rabbımızla aramıza dağlar gibi duvarlar oluşmaya başlamıştır da FARKINDA OLMUYORUZDUR. Hayallerimiz bozulmuşsa, hatıralarımız bozulmaya başladıysa, rüyalarımız bozulmaya başladıysa;
Seni nerde bulam, gayri kimden soram Ey Yâr!
Bari rü’yama gir, hayalini saram Ey Yâr!
Kapunda beklerim gelmez mi sıram Ey Yâr!..

diye Mevla hasretiyle feryat eden diller yerine, şimdi riyaset sevgisi ve ikbal ihtirasına kapılmışsak bu çıbanımızın tedavisi için önce farkındalığımızı sonrasında da tedavisini yapabilmemizi lütfeyle Allah’ım…

“Günahlar doğurgan budur kurami”

Ahmet Akgül hocamızdan dinlemiştik.

Hırsızlık bir ekmekle, zina bir opmekle başlar demişlerdi.

Erbakan hocamız bir örnekte merkezinden 1 milim kayma yaparak ateşlenen roketin hedefine gitmek yerine uzayda kaybolacagini anlatmıştı.

Malesef bir hatayı meşru görmeye başlayinca çok daha fazlasına ulaşmak daha kolay oluyor.
Günah günahı doğuruyor ve çoğalıyor.

Şeytanın nereden fisildaycagi belli değil.
İyi niyetliyim demek yetmiyor.
Kitabın ve sünnetin terazisinde bu dediğinin iyi sayılması gerekiyor.

Ben hz Aliyi daha çok seviyorum deyip, yanlış yorumlar yapanların hz Ali efendimizin hatırasına verdikleri zararı açıkça düşmanlık edenler vermemiştir.

Kolay olanı kendimize zorlastirmamaliyiz.
Katkı sağlamak, faydalı olmaya çalışmak başka şey, hatalı yorum, hatalı kıyas yapıp ateşe koşmak başka şey.

Şeytanın sapma örneğini ezbere bilirken, şimdi onun.gibi davranmaktan rabbimiz hepimizi korusun

Rahman Rahim Olan Allah’ın Adıyla
(Ey Resulüm!) Şüphesiz (Hakk ve adalet hâkim kılınsın, zulüm ve küfür düzenleri yıkılsın diye, imani ve insani bir mesuliyetle) Sana biat edenler, (bağlılık sözü verenler, aslında ve aynen) ancak Allah’a biat etmiş (gibi)dirler. (Sanki) Allah’ın eli (Seninle biat ve itaat sözleşmesi yapan) şahısların elleri üzerindedir. (Hakk ve hayır adına biat edip sadakat gösterenler Allah’ın özel inayeti ve hidayeti içindedirler.) Bu nedenle artık kim ahdini bozar (Hakk davadan ve sadakatten ayrılır)sa, o sadece kendi aleyhine ahdini bozmuş birisidir. Her kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterir (sadakat, samimiyet ve gayretini devam ettirir)se, (Allah kesinlikle) ona da büyük bir ecir (şeref ve zafer) verecektir.
(Fetih Suresi 10)
https://www.mealikerim.com/

Rabbim, bizleri ahdine vefalı, davasına Milli Çözüm’e sadık, samimi ve gayretli kullarından eylesin. Hak yolda sebat edenlerden olmayı nasip etsin. (amiinn)

Allah’a kullukta kararlı, sabırlı ve sadık olmak!”
Dünyevî nefsânî menfaatler uğruna, dinden, îmandan, ahlâktan tâviz vermek,etrafa kendini beğendirebilmek için hakka ve hakîkate ters düşmek..
Malesef ki tarih dünyevî menfaat için hak ve hakîkatten saparak âhiretini satan sayısız insana şâhit olmuş,
Bunun tam tersi olarak, canları pahasına îman ve istikâmetlerini koruyup Rablerine sadâkat gösteren insanlara da şahit olmuştur.
Misal verirken ilk aklıma gelendir kişidir;”putperest bir kavme karşı tevhid mücadelesi veren İbrahim as, Allah’a sadakati için ateşe atılmaya râzı olur.Canından geçer can bulur..
Yetmez;malını cömertçe Rabbi için harcar, “Halil İbrahim bereketi”ni bulur..
Yetmez;Oğlu İsmâil’i (as) Yaratana sadakati için,Rabbinin yolunda kurban etmeye râzı olur,evlâdına karşılık Cennetʼten bir koç bulur..
İsmail as da babası İbrahim as gibi Allâhʼın emrine iteat olarak canını vermeye râzı olur,Rabbi onu kurtarır neslinden Aleyhissalatü Vesselam Efendimizi göndermekle kendisine muazzam bir şeref bakşeder..
Çünkü her ikisi de kendilerini Allâh’a iteatten alıkoymak isteyen şeytanı taşlar,nefislerine ve şeytana aslâ yüz vermezler..
“Onlar peygamberdi elbette iteat ve sadakat örneği göstereceklerdi” diye aklımıza gelecek olursa yine misal vermekten asla şaşmadığım büyük kahramanlar;”Gördükleri mûcize karşısında îmanla şereflenen Firavunʼun sihirbazları..
Canlarını kurtarmayı değil dünya menfeatlerini değil,yeni duyuverdikleri Allah’ı O’na iteati sadakati seçip îmanlarını ve âhiretlerini kurtarmak için canlarından olurlar.
Aleyhisselâtü Vesselam Efendimiz;”Allah’ı birlemekten vazgeçmesi için müşriklerin servet,şehvet ve şöhret teklifleriyle sınanır.Fakat;“Vallâhi, Allâhʼın dînini tebliğden Allah’a iteat ve sadakatten vazgeçmem için, Güneşʼi sağ elime, Ayʼı da sol elime koyacak olsanız Ben yine de bu dâvâdan vazgeçmem! Ya Rabbim dinini bütün cihâna yayar vazifem biter; ya da bu yolda ölür giderim!” buyurarak en büyük sadakat örneğini bizlere gösterir.
Görüldüğü üzere tarih boyunca İslâm, fedakârlıklarla sadakat ve iteat örnekleriyle bizlere kadar gelir.
Yapmamız gereken şey; tarihimizin sarsılmaz sadâkat iteat ve fedakârlıklarının tefekküründe derinleşip,en güzel hâllerinden hisseler almaya gayret göstermektir. Eğer âhirette şanlı ve onurlu tarihimizi yazanlarla beraber olmak istiyorsak,bugün bizler de onlar gibi îmanda sadâkat ve iteat göstermek zorundayız..
Kendi tarihimizi yazarken tıpkı onların karşılaştığı gibi sayısız sınav ve imtihandan geçeceğiz.Rabbimiz karşılaştığımız bütün imtihanlarda hislerimizi fikirlerimizi, hâl ve davranışlarımızı rızâsıyla düzeltsin.
Her şart ve koşulda Kurʼân ve Sünnet istikâmetinde yaşayıp,tüm yeryüzünün maddi ve manevi kurtuluşunda ömür harcayıp,sadık birer mü’min olarak huzuru ilahiye ulaşanlardan etsin inşallah

Dava Allah’ındır, Şeref Omuz Verenin İhlası Kadardır…

Tarihin her döneminde Hakk ile batılın savaşı sürmüş, hakikatin taşıyıcısı olan kullar sınanmıştır. Bu mücadelede en belirleyici unsur, davaya omuz verenin samimiyeti ve ihlasıdır. Çünkü Allah’ın davası elbette galiptir; ancak bu galibiyette yer almak, ancak ihlas ve sadakatle mümkündür.

Kur’an’ın vurgusu nettir:
Ey iman edenler! Eğer siz (cihad ederek ve İslami hareketi destekleyerek) Allah’a (dinine)yardım ederseniz, Allah da size yardım edip (zafere ulaştıracaktır. Dünyada izzet ve hürriyete, ahirette ise cennete ulaşıncaya kadar sizi hidayet üzerinde devamlı kılıp) ayaklarınızı sabit ve sağlam tutacaktır.” (Muhammed, 7)

Burada Allah, yardımını şartlı kılmaktadır. Allah’a yardım eden, O’nun dinini destekleyen kişi, O’nun yardımına mazhar olur. Demek ki galibiyetin bir parçası olabilmek için sadece “taraf” olmak yetmez; sadık ve samimi olmak gerekir.

Bedir örneği, bu hakikatin canlı bir şahididir. Bedir’de sadece 313 mümin vardı, ama onlar ihlas ve teslimiyetle donanmıştı. Allah, onların saf niyeti üzerine meleklerle yardım etti. Bu bize gösteriyor ki, nicelik değil, nitelik önemlidir. Allah büyük ordularla değil, sadık gönüllerle yeryüzünde hükmünü icra eder.

Bir dava ne kadar yüce olursa olsun, ona omuz verenlerin niyeti samimi değilse, o kişi davasına değil, kendi nefsine hizmet ediyor demektir. Nice insanlar vardır ki, Allah davasına hizmet ettiğini söylerken aslında rütbe, makam, itibar ve menfaat peşindedir. Bu kişiler, davanın ağırlığını değil, getirisini taşımaya taliptirler. Oysa Allah katında değer, kalplerdeki ihlasladır, gösteriş ve statü ile değil.

Kur’an’da bu duruma işaret eden ayetlerden biri de şöyledir:  

Andolsun, Biz içinizden (gerçek) mücahit olanlarla (davasında)sabredip (dik duranları)bilip, (onları kaypaklardan) ayırıncaya (ve sadıkları belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, sizi imtihana tâbi tutacağız ve (İslam davası ve Allah rızası konusunda iddia edip) haber verdiklerinizin (doğruluk derecesini) sınayıp (herkesin ayarını ve amacını ortaya koyacağız).” (Muhammed 31)
  
Bu ayet gösteriyor ki, Allah sadece cihada çıkanları değil, bunu ihlasla yapanları ayırmak ister.

Allah dilerse davasında münafığı da, kafiri de kullanır. Fakat bu onları yüceltmez. Onlar “sebep olur ama şeref kazanamazlar.”

Firavun’un sarayında Musa’yı büyütmesi, Ebu Cehil’in inadıyla hakikatin güçlenmesi, tarihin örneklerindendir. Ancak bu figürler, Allah’ın davasına hizmet ettikleri halde, “şeref kazanmazlar.” Çünkü Allah dilerse insanları sadece “sebep” olarak kullanır. Bu da Allah’ın kudretinin ayrı bir tecellisidir.

Dava Allah’ındır. O, dilediğini davasında kullanır. Ancak davasının şerefine ortak olmak, yalnızca ihlasla mümkündür. Hak yolda yürüyenlerin niyetleri berrak, amelleri samimi olmalıdır. Zira kazanan dava değil, Allah’ın davası zaten galip; kazanan, “o galibiyetin parçası olanlardır.”

Ve bu da sadece ihlasla mümkündür.

Bugün Milli Çözüm zamanın Nuh’un Gemisi hükmündedir. Nuh’un gemisine binebilmek şereftir, ama “iman etmeden binmek mümkün değildir.”

Artık) Her kim Rahman’ın Zikrini (Kur’an-ı Kerim’i) görmezden gelir, (hükümlerinden ve haberlerinden yüz çevirip başka şeylere) yönelirse, Biz, (insan suretli bilgiç sanılan) bir şeytanı ona musallat kılarız, (üzerine kabuk gibi sardırıp bağlatırız ve onun kötü emellerine kendisini uşak yaparız.) Artık bu (şeytan), onun yakını (yoldaşı ve kaptanı)dır. Gerçekten bunlar (şeytanlaşmış insanlar), onları (kandırıp saptırdıkları insanları, Hakk) yoldan alıkoyup (bâtılın ve barbarlığın peşine takmaktadırlar). Bunlara (aldananlar) ise, (hâlâ) kendilerinin, gerçekten hidayete erdiklerini (en doğru ve hayırlı yönde yürüdüklerini) sanmaktadırlar.Sonunda o (şeytanlara ve şarlatanlara aldanan kişi, ahirette) Bize geldiği zaman (kendilerini kandırıp kullananlara): ‘Keşke benimle senin aranda iki Doğu (Doğu ile Batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)’ deyip (suçlayacak ve pişmanlık duyacaklardır). (Cenab-ı Hakk onlara: Bu söylenmeleriniz) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamayacaktır. Çünkü (bile bile) zulme saptınız (şeytani odakların peşine takıldınız). Şüphesiz (artık) azapta da ortaksınız!” (Zuhruf: 36-37-38-39)

Şeytan ve nefis tuzağına düşmekten Rabbimize sığınırız.Riya ve enaniyet insanı hem bu dünyada hem ahirette fakir bırakacaktır.Allah CC muhafaza buyursun…Amin

Picture of Abdussamet ÇAĞIL

Abdussamet ÇAĞIL

YORUMLAR

Son Yorumlar
10
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...