FINANCIAL TIMES KUZAY IRAK’A OPERASYON AVRUPA’YA VEDA OLUR
Fınancıal Times gazetesi, bir darbe veya Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a girmesinin Türkiye’nin AB’ye üyelik umutlarının sonu olacağını yazdı. Türkiye destekçilerinin, Temmuz seçimlerinden çıkacak yeni hükümetin ülkenin reform sürecine yeni bir ivme kazandırabileceğini umduklarını kaydeden gazete, Türk Ordusu ile AKP arasında bir süre önce yaşanan soranlara dikkat çekerek, “Birçok diplomat, bir darbe veya Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a girmesinin Türkiye’nin üyelik umutlarının sonu anlamına geleceğini söylüyor” ibaresini kullandı. The Times da, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin AB ile sorun yaşamamak için en radikal planlarını sulandırmaya başladığını belirtti. Gazete, “sert adam yok oldu” dedi.
GREEN: K. IRAK’A GİRMEK ZEKİCE OLMAZ
ABD’nin Adana Başkonsolosu Eric Green, Türkiye’nin tek taraflı olarak Irak’ın kuzeyine girmesini “zekice bulmadığını” söyledi. Malatya Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaret eden Green, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde terör örgütü PKK varlığına karşı askeri bir operasyon düzenlemesi ihtimaliyle ilgili soruyu şöyle yanıtladı: “Kuzey Irak’ta terör örgütü PKK ile ilişkili olarak Türk hükümeti ve Irak hükümeti nezdinde girişimlerimiz var. Türkiye’nin tek taraflı olarak Kuzey Irak’a girmesinin zekice olacağını düşünmüyorum. Bu konunun Türk kamuoyunda kırgınlık yarattığını da biliyorum ve anlıyorum. Bu sorunun bütün şekilleriyle görüşülmesi için Türk hükümetiyle çok yakın bir çalışma içindeyiz.”
AKP’NİN 5 YILLIK İKTİDARI DÖNEMİNDE TÜRKİYE, ŞAHSİYETLİ DIŞ POLİTİKADAN SAPTI
Zillet bize yakışmıyor
“İncirlik Üssü’nü ABD’ye kontrolsüz teslim edenler, 7 deniz limanı ve 6 havaalanını ABD askerlerine tahsis edenler, hava sahamızın ihlal edilmesinde de acziyet tavrı sergilemiştir. Milleti kahreden, bu zillet tablosudur.”
Mustafa Başoğlu:
BAŞÖRTÜSÜ ANAYASA PAKETİNDE OLMALIYDI
Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkam Mustafa Başoğlu, TBMM’de görüşülmekte olan Anayasa değişikliği paketi kapsamına başörtüsü yasağının alınmamasının büyük bir eksiklik olduğunu belirterek, “Başörtüsü yasağı seçim meydanlarının siyasî malzemesi olmaktan derhal çıkarılmalıdır” dedi.
ASYA DİRİLİYOR
Asıl üzerinde durmak istediğimiz konuyu yani; Pakistan ve Afganistan liderlerini Ankara’da görüşmeye zorlayan gerginliğin sebebini ele aldığımızda, bu sorunun arkasında ABD’nin rahatsız olduğu İran doğalgazının Pakistan üzerinden Hindistan ve Çin’e ulaşmasını hedefleyen projenin yattığını görürüz.
ABD, İran-Pakistan-Hindistan ve Çin’in ilişkilerini geliştirmesini, özellikle üç ülke arasındaki doğalgaz boru hattı projesini engellemek için Pakistan ve Hindistan’a baskı yapıyor…
Geçtiğimiz ay Washington, bu projeyi istemediğini resmen Hindistan’a iletti. Hindistan ve Pakistan ise Washington’un tepkisine rağmen söz konusu projenin harekete geçirileceğini açıkladı.
21. yüzyıl enerji kavşaklarını kontrol altına almak, Orta Asya ve Hazar çevresine yerleşmek için büyük çaba sarf eden ABD, bu projenin engellenmesi için her yolu denemektedir.
Dolayısıyla son dönemde Pakistan’da artan çatışmaların, İran’daki terör eylemlerinin ve Afgan yönetiminin İslamabad’ı suçlayan açıklamalarının nedenini, bu faktörleri göz önüne alarak değerlendirmek lazım…
Asya’daki gelişmeler, ABD’nin uykusunu kaçırmakla kalmayacak, onlar için kâbusa dönüşecek inşallah…[1]
SÜRÜDEN AYRILANI KURT KAPAR
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün, Genelkurmay sitesindeki biyografisine yazdırdığı “Anayasa’ya göre Başbakan’a karşı sorumludur” ibaresi ilginç bir tartışmaya neden oluyor…
Dün, Harp Akademileri Komutanlığı’nda düzenlenen bir seminerde iki eski Genelkurmay Başkanı’na da sordum… Emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı ve Emekli Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu… Soru şuydu:
– Paşam, Sayın Hilmi Özkök’ün biyografisinde “Anayasa’ya göre Başbakan’a karşı sorumludur” ibaresi yer alıyor, diğer genelkurmay başkanlarında neden öyle bir ibare yok. Bu fark nedir? Özkök Paşa neden böyle bir ibare koydurma gereği duymuş.
Önce Org. Kıvrıkoğlu cevap veriyor:
“Saçma bir şey. 23 genelkurmay başkanı bu ibareyi kullanmamış da neden Özkök Paşa kullanmış. Orada bizden istenen Anayasal sorumluluklarımız değil, kişisel biyografimiz, hikáyemizdir. O ibareyi koydurmak saçma bir şey. Bir laf vardır, sürüden ayrılanı kurt kapar”.
Kıvrıkoğlu Paşa konuşurken bu konuda rahatsız olduğunu hissediyorum… Daha açık bir deyişle, bütün genelkurmay başkanlarının dışında Özkök Paşa’nın böyle bir ibare koydurması sıkıntı yaratmış. Görüşünü sorduğum diğer komutan, Org. Karadayı. O da benzeri ifade kullanıyor ve şöyle diyor:
“Doğrusu şaşırdım. Böyle bir ibareye ne gerek var. Okurken sordurdum, önümüzdeki günlerde de arkadaşlara sorduracağım. Böyle bir şey neden yapılır, orada amaç genelkurmay başkanının biyografisidir, Anayasal durumu değil ki. Bakın hiçbir genelkurmay başkanının biyografisinde bu yüzden böyle bir ibare yok.”
Evet, belli ki Karadayı Paşa da Özkök Paşa’nın koydurduğu bu ibareden rahatsız olmuş.
Bu sözler üzerine akla şu geliyor:
– Önümüzdeki günlerde Genelkurmay’ın internet sitesindeki biyografilerde bir standardizasyona gidilebilir.
Belki de bu ibare kaldırılır. Aynı şekilde Genelkurmay Başkanı’nın Anayasal sorumluluklarını içeren bir bölüm eklenebilir.[2]
ABDÜLHAMİD HAN’DA YERLİ SANAYİ DÜŞÜNCESİ
Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid Han’ın sade olmakla birlikte giyiminin kendine has bir zarafeti olduğunu, hatta yeni elbise giyenlere karşı: “Benimki sizinki kadar şık değil ama, halis Türk malı Hereke kumaşıdır. ” diye övündüğünü…
Kendisine bir yabancı firma tarafından yeni çıkartılan otomobillerden biri hediye edileceği zaman, “Ben bozulduğu zaman yedek parçası memleketimize imal edilmeyen makineyi kullanmak istemem.” diyerek almayı reddettiğini ve böylece sanayi politikası bakımından hala bugün bile geçerli olabilecek bir görüşü dile getirdiğini…
Fakat hadiselere atgözlüğü ile bakan bazı tarihçilerin Abdülhamid Han’ın bu korumacı metodunu hiç hesaba katmadan, onun, vehimlendiği için arabayı kabul etmediği safsatasını yaydıklarını. . .(360)
360-ll. Abdülhamid ve Dönemi (Sempozyum Bildirileri) Seha Neşriyat, İst.1992, s. 208 [3]
ERDOĞAN’IN KOZMİK ODASI NERESİ?
Kozmik Oda Devlet’in en gizli ve önemli belgelerinin saklandığı yere verilen ad oluyor. Devletin en gizli belgeleri, kozmik odalardaki, şifreli çelik kasalarda saklanır. Çok özel durumlarda açılır ve anahtarı da sadece en yetkili isimde bulunur.
Son zamanlarda en çok merak edilen konulardan birisi de Tayyip Erdoğan’ın Kozmik Odası oldu.
Milletvekili aday listeleriyle ilgili açıklama yaparken, “Listeleri, kendimize ait kozmik dairemizde yaptık” deyince uyandı bu merak.
Peki Başbakan Erdoğan’ın bu kozmik odası neresiydi?
Bu merakı biz giderelim. Öğrendiğimize göre Erdoğan’ın “kozmik dairemiz” dediği yer, Mücahit Aslan’ın Çankaya Dikmen’deki eviymiş.
Zaten Mücahit Aslan da Erdoğan Ailesi’nin sırdaşı. Bu durumda artık Kozmik Adam da denebilir.
Ha unutmadan; Başbakanlık Binası’nda, Başbakan Erdoğan’ın makam odasına direk açılan ilk ve tek kapı da Mücahit Aslan’ın odasıymış. [4]
G-8’LERİN SAHTEKARLARI
‘G-8 yine sahtekâr…’
Bu üst başlık benim değil, Patrick Watt’ın, geçenlerde Almanya’da toplanan G-8’lerin toplantısı ile ilgili (8 Haziran tarihli) yazısının başlığı ve ilk paragrafı da aynen şöyle başlıyor: “36 saat süren fotoğraf çekimleri, dünya liderleri arasında dinlenme anları ve tamamıyla garip paralel olayların alışıldık akışının ardından Almanya’nın Heiligendamm kentindeki G-8 zirvesi sona erdi ve liderler Afrika liderleriyle bir sabah toplantısının ardından evlerine döndü. Sonuç olarak bir şey değişti mi?
Arka plan bomboş / Vaatlerin, arkasında büyük para olmayan büyük sayılara dönüşmesi durumu ilk kez yaşanmıyor… G-8 bildirisinde 60 milyar doların ‘gelecek yıllarda’ AIDS, tüberküloz, sıtma ve sağlık sistemleri için harcanacağı söyleniyor. Uygun bir girişim olmaması nedeniyle, kesin bir takvimin belirlenmediği söyleniyor. Bütün G-8 ülkeleri, zaten gelecek 10 yılda bütçelerinden farklı miktarlarda yardım ayırmak konusunda da anlaşmıştı. Bu, onları mükemmel birşey yapmış gibi gösteriyor ancak arka planda hiçbir şey yok. Dünya genelinde her yıl sağlık ve HIV için yaklaşık 14 milyar dolar yardıma harcanıyor. Yani G-8 görünüşe göre, bu yeni cesur vaadi zaten olan şeyi sürdürerek gerçekleştirebilir. Başka bir ifadeyle, dünyanın en yoksul ülkelerindeki karşılanmayan muazzam sağlık ihtiyaçları karşısında başlarını devekuşu misali kuma gömüyorlar. Bu utanmaz bir sahtekarlıkla açıklanan bildiriler insanı çileden çıkarıyor. Sözlerin tutulduğu izlenimini yaratmaya çalışıyorlar ve yardım bütçelerinin varlığını tekrar tekrar duyurmaları kamuoyunun hükümetlerinin sanıldığından çok daha cömert olduğunu düşünmesine yol açıyor. Sonuç olarak, bugünkü G-8 bildirisi, dünyanın en zengin ülkelerinin liderlerinin Gleneagles’ta vaat edilenleri gerçekleştirmemeleri nedeniyle bu insanların üçte ikisinin önlenebilir erken ölümlere kurban gidebileceği anlamına geliyor. Gerçek, 60 milyar dolarlık yardımın sahteliği değil, mesele Afrika olduğunda ‘Heiligendamm Zirvesi’nin utanç verici yüzüdür.” [5]
IRAK AMERİKA’YA PAHALIYA MAL OLUYOR
Bitti denen ama bitmeyen Irak Savaşı, Amerika’ya çok pahalıya mal oluyor. Hem askerî, hem siyasî cephede hem de komuta kademesinde Amerika kurbanlar vermeye devam ediyor. Siyasi cephede son kurban CIA soruşturmasında yalan söylediği için 30 ay hapse mahkûm edilen Başkan Yardımcısı Cheney’nin danışmanı Lewis Libby. Ondan önce de mesela geçen yıl Savunma Bakanı Rumsfeld, savaş dolayısıyla görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Komuta kademesine gelince; sorumluluk alanına Irak’ın da dahil olduğu Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Orgeneral John Abizaid, görev süresi sona ermeden erken emekli olmak zorunda bırakılmıştı. Bunun da sebebi Abizaid’in tam Başkan Bush’un Irak’taki Amerikan kuvvetlerini takviye etmeye hazırlandığı sıralarda kuvvet azaltılması fikrini savunmasıydı. Abizaid’e ilaveten işgalden hemen sonraki Irak’taki Amerikan kuvvetlerinin iki numaralı komutanı Korgeneral Ricardo Sanchez de başarısız bulunup orgeneral olamadan emekliye sevk edilmişti.
Bu çerçevede son kurban Amerikan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Peter Pace olacak; zira Pace hem Başkan Bush’un hem de Savunma Bakanı Robert Gates’in arzu etmelerine rağmen bir dönem daha görevinde kalmayacak. [6]
AFRİKALI ÇOCUKLAR KAÇAKLARIN AĞINDA
BM Çocuk Fonu UNICEF, Afrika’nın doğu ve güneyindeki çocukların insan kaçakçılarının eline düşebileceği uyarısında bulundu. UNICEF tarafından Nairobi’de yayımlanan raporda, bu bölgelerde ailesini AIDS yüzünden kaybetmiş 8 milyon kadar yetim çocuk bulunduğu, AIDS’in vurduğu bu fakir bölgelerde her yıl binlerce çocuğun hizmetçi olarak çalıştırıldığı ya da çocuklara fuhuş yaptırıldığı belirtildi. Acil olarak harekete geçilmemesi halinde bu iki bölgenin çocuk istismarının başlıca merkezleri haline gelebileceği uyarısında bulunulan raporda, ilgili ülkelere çocukların istismarının engellenmesi için çabalarını yoğunlaştırma çağrısı yapıldı.[7]
İNGİLTERE’DEN RÜŞDİ’YE ŞÖVALYELİK ÜNVANI
İngiltere bir İslâm düşmanını daha ödüllendirdi. “Şeytan Ayetleri” adlı kitabı ile tepki çeken ve İngiltere’de yaşayan Hindistan asıllı yazar Salman Rüşdi’ye şövalyelik ünvanı verildi.
Rüşdi, “Bu ödülü almak beni heyecanlandırdı, minnettarım” dedi.
Rüşdi, 1947’de Bombay’da doğdu. 1964’te diğer Müslümanlarla birlikte Pakistan’a göç eden Rüşdi, Karaçi’ye yerleşti. Yazar, Cambridge’de tarih eğitimi aldı.
Yazdığı kitap ile İslâm dünyasının büyük tepkisini alan yazar, ülkesinden kaçarak İngiltere’ye yerleşti. O da şimdi diğer İslâm düşmanları gibi İngiliz korumasında yaşıyor.[8]
GEREKÇENİZ NE?
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın bir daha milletvekili adayı yapmadığı eski AKP milletvekilleri ile barışma yemeği umulan yakınlaşmayı sağlayamadı!
İsimlerinin üzeri bir çırpıda silinen milletvekillerin önemli bölümü böyle bir daveti duymazdan geldiler!
Yani yemeğe katılmadılar bile!
Bir bölümü ise yemeğe katılıp içlerinden geçeni Erdoğan’ın yüzüne karşı söylemeyi tercih etti!
Bir ufak bölümüyse hem yemeğe katıldılar hem de sanki hiçbir şey olmamış, isimlerinin üzeri tereddütsüzce silinmemiş gibi Genel Başkan Erdoğan’a yakın durmaya çalışmışlar!
“Bize ne görev verirse yaparız” havası içinde yeniden Erdoğan’ın gözüne girmeye çabalamışlar!
Kendi başlarına bir şey yapamayacaklarına o kadar inanmışlar ki, yeniden Erdoğan’ın gözüne girecek davranışlar sergilemekten başka yapacak bir şey yapamamışlar!
AKP Genel Başkanı Erdoğan’da onları umutlandıracak laflar etmekten geri kalmamış!
İl Başkanlığı gibi MKYK üyeliği gibi seçeneklerden söz etmiş!
İsimleri çizilenlerden Erdoğan’a karşı içlerinden geçeni söyleyemeyip bir şekilde yeniden gözüne girmeye çabalayanlar için bu elbette yabana atılacak bir öneri değil!
Şimdi hepsi umutla bu görevlere kendilerinin layık(!) görülmelerini bekliyor olmalılar!
Barış toplantısının can alıcı noktası ismi çizilen milletvekillerinin AKP Genel Başkanı Erdoğan’a yönelttikleri “Gerekçeniz ne?” sorusu!
“Ortak akıl” gibi safsatanın arkasına takılarak katıldıkları AKP’den Genel Başkan’ın inisiyatifi ile dışlanıvermişlerdi!
Dışlanma gerekçesinin ne olduğu belli değil mi?
İsmi çizilenlerin çoğu Milli Görüş geleneğinden gelme isimler!
Ve 1 Mart tezkeresinin geçmemesi için çalışmış isimler![9]
“2. SIRA 150 MİLYAR!”
Yaklaşık 30 gün önce Göcek’te bir toplantı yapılıyor.
Toplantıda milletvekili aday adaylarıyla ilgili çalışma sürdürülüyor.
4-5 kişi var toplantıda ama gelen-gidenleri de çok…
Konuklar da cüzdanları dolu türden insanlar.
Zaman zaman “birinci sırayı çok önceden verdik, 2. sıra da garantili” sözleri duyuluyor:
– Peki o zaman 2. sıra kaça?
– 200 milyara, o da sana.
– Çok… 150 vereyim.
– Tamam, anlaştık.
Liste alım-satımında “keş para” tercih ediliyor ama kısa vadeli çek de kabul ediliyor!
Eeeeee…
Taş bitti inşaat paydos!
Diğerlerini bilemiyoruz ama “2. sıraya 150 milyar lira” veren kişi, parasını geri almak için kapıları çalmaya başladı!
Bu yazdıklarımız size “şaka gibi” geliyor değil mi?
Biz de şaka sanmıştık, yıllardır da öyle sanıyorduk ama rezalet ilk kez bu kadar ayyuka çıktı!..
Çivisi çıktı!
Abdullah Gül “Atatürk yaşasaydı AKP’ye oy verirdi” demiş.
Az bile söylemiş..
AKP’den aday da olurdu!!![10]
İÇ SAVAŞ?
Türkiye demokrasisine Batı desteği tam bir palavradır. Sadece ABD için değil, AB için de böyledir. İmparatorluk stratejileriyle beklentileri birbirini karıştırmadan bakınca, bambaşka bir harita çıkıyor ortaya. Türk iç politikasının yeniden dizayn edilmesine yönelik bir süreç yaşanıyor…
Ankara’da patlayan bomba, (devamı da gelebilir) neyi amaçlıyordu? K.Irak’taki patlamalara karşı bir misilleme miydi sadece? İlk akla gelen şu: “Kuzey Irak’a girersen başına bunlar gelir” ya da “Bir an önce Kuzey Irak’a girmezsen bunlar olur” şeklinde. Hangisi doğru acaba? Saldırıda Mesut Barzani’nin mi parmağı var, PKK’nın mı yoksa ABD’nin mi? Birileri Türkiye’yi K. Irak’a ve Irak iç savaşına hatta Büyük Ortadoğu Savaşı’na mı çekmek istiyor?
İçerideki kavganın dışarıda da taraftarları var. Onlar Türkiye’yi nasıl dizayn etmeye çalışıyorlar, dikkatle izleyelim.[11]
SAADET PARTİSİ HÜKÜMETİ UYARDI:
Kararnameyi İmzalamayın!
Karamollaoğlu; Türkiye’nin Irak politikasının yanlışlıklarla dolu olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “23 Haziran 2003’te çıkarılan bakanlar kurulu kararnamesinin yenilenmesi isteniyor. Bu kararname yayınlanmıyor. Dolayısıyla içerisinde ne yazıldığını kimse bilmiyor. İncirlik Üssü Türkiye’ye zarar vermektedir. Bir ülkeyle müttefik olmak için hedefler ve metotlar birlikteliği gerekir. Bizim ABD ile böyle bir birlikteliğimiz yoktur. Şu anda dik bir duruş gerekiyor. ABD’nin Irak’ı işgal için uydurduğu bahanelerin yalan olduğu ortaya çıkmıştır. Mazlumların âhını almamak için bu içeriği bile bilinmeyen kararnamenin uzatılmamasını talep ediyoruz. 23 Haziran sonrası bu kararname ele alınacak. Selçuklu ve Osmanlı’nın mirasçısı olan bizlere bu kararnameye imza atmak yakışmaz “dedi.
PATRİK MESROB II: 1.5 MİLYON ERMENİ ÇÖLLERDE TELEF OLDU
Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II, ABD Kongresi Türkiye Çalışma Grubu üyelerinden oluşan heyetin yaptığı ziyaret sırasında, “Ermeni tehciri”nden söz ederek, “Suriye çöllerinde 1.5 milyon Ermeni asıllı vatandaşın telef olduğunu” iddia etti.
Patrikhanenin internet sitesinde ziyarete ilişkin yapılan açıklamada, Mesrob II’nin ABD Kongresi üyelerinden oluşan heyeti, patriklik binasının Ruhani Kurul odasında kabul ettiği, görüşmeye ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Deborah K. Jones’un da katıldığı ifade edildi. Görüşmede, “ABD Ermenileri tarafından öne sürülen ‘soykırım yasa tasarısı’, Hrant Dink suikastı, Trabzon’daki rahip Santoro cinayeti, Malatya’daki Protestan katliamı gibi konuların gündeme geldiği belirtilen açıklamada Patrik Mesrob II’nin, bir Kongre üyesinin sorusu üzerine şunları söylediği kaydedildi:
‘Acı olayları inkâr edemeyiz’
“ABD Kongresi’ndeki ‘soykırım yasa tasarısı’na, gerek Türkiye-Ermenistan ikili ilişkileri açısından, gerekse Türkiye Ermenileri ile genelde Türk halkı arasındaki ilişkiler açısından olumlu yaklaşmıyoruz. Tarihte vuku bulan acı olayları inkâr da edemeyiz. İttihat ve Terakki Partisi’nin sadece devlete silahla saldıran Ermeni gruplarına değil, Türkiye’deki tüm Ermenileri cezalandıran tutumu tarih tarafından hiçbir zaman affedilmeyecektir. Suriye çöllerinde 1.5 milyon Ermeni asıllı vatandaş telef olmuş, bugün ülkemizde sadece 70 bin kadar Ermeni kalmıştır. Tehcir sırasında sürgüne gönderilmekten kurtulmak adına Müslümanlığa dönen Ermeni asıllı vatandaşlarımızı da unutmamak gerekir.”
ABD Kongresi Türkiye Çalışma Grubu üyelerinden oluşan heyet, Fener Rum Patriği Bartholomeos’u da ziyaret etti.
MGK’YA YENİDEN ASKER SEKRETER
Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) ilk sivil genel sekreteri Yiğit Alpagon’ın Londra Büyükelçiliğine atanmasıyla boşalan koltuğa 2 yıl 9 ay sonra vekaleten de olsa yeniden bir asker oturacak. Tümgeneral Orhan Akbaş, 1. başkan yardımcısı olduğu görevi yeni isim belirlenene kadar vekaleten yürütecek.[12]
‘SOĞUK SAVAŞ’A DOĞRU
ABD, Avrupa’ya füze sistemi kurmak için gün sayarken, Litvanya kendi ülkesine de bu sistemden kurulmasını istedi. Putin de, kıtanın barut fıçısına döneceğini söyledi
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova’ya resmi ziyarette bulunan Portekiz Başbakanı Jose Socrates’i Kremlin’de kabulünde yaptığı açıklamada, ABD füze kalkanının Avrupa’ya yerleştirilmesinin kıtayı “barut fıçısı” haline getireceğini söyledi. Putin, “Bu gelişmeleri silahlanma yarışını artırabileceği için zararlı ve tehlikeli olarak görüyoruz” dedi. Vladimir Putin, füze kalkanının uluslararası ve Avrupa ile tüm ilişkilerde “yeni ve gereksiz” riskler oluşturacağını da söyledi. Putin bu açıklamaları yaparken, Rusya Başbakan Birinci Yardımcısı Sergey İvanov, önceki gün gerçekleştirdikleri füze denemesini yorumladı. İvanov, “Ruslar, savunma güvenlik anlamında ülkelerinin geleceğiyle ilgili rahat olabilirler” diye konuştu. Rusya’nın Plesetsk bölgesinden, birden fazla birbirinden bağımsız hedeflere yönlendirilebilen savaş başlığı taşıyabilen RS-24 adını verilen yeni bir balistik füzenin denemesi yapmıştı. Bu arada, ABD Başkanı George Bush, Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya füze savunma sistemi kurmakta kararlı olduklarını açıkladı. Bush, savunma sisteminin Rusya’yı hedef almadığını iddia ederken, Litvanya’dan ABD füze sisteminin kendi ülkelerine de kurulmasını istediklerine yönelik bir açıklama geldi.
Saflar belirleniyor
Litvanya Savunma Bakanı Juozas Olekas, ülkesinin NATO tarafından üslendirilecek bir füzesavar savunma sistemine ihtiyacı olduğunu söyledi. Litvanyalı Bakan, “Birkaç yıl içinde saldırı tekniklerine sahip istikrarsız ülkelerden gelecek bir tehdit mevcut” dedi. Bu gelişmeler, uluslararası stratejistler tarafından, yeni bir ‘soğuk savaş’ dönemine dönüş olarak nitelendiriliyor. Stratejistlere göre, Litvanya’nın çıkışı safların belirlendiğine işaret ediyor. Buna göre, önümüzdeki günlerde, bölge ülkelerinin hangi tarafta yer alacaklarına karar vermek zorunda kalacaklar. Putin, bir süre önce yaptığı açıklamada, tek kutuplu dünyanın sonu geldiğini söylemişti. Tek kutuplu bir dünya oluşturmak ve bu dünyayı da kendisi yönetmek isteyen ABD’yi eleştiren Putin, tek kutuplu bir dünya olamayacağını, demokrasinin sağlanması için ülkelerin kendi kendini yönetme hakkına sahip olması gerektiğini belirtmişti. Bu arada, Putin, ABD’nin füze kalkanı projesine misilleme amacıyla, silahların kontrolü anlaşmasını askıya almakla tehdit etmişti.
SENARYOCULAR İSRAİL DOSTU!
Türkiye üzerine “felaket senaryosu”nun yazıldığı Hudson Enstitüsü, Bush yönetimini destekleyen İsrail’e de çok yakın bir düşünce kuruluşu…
Washington’da pişirilen “kâbus senaryosu”na Türkiye’de gösterilen tepkiler, Amerikan ağzı ile yazıp çizen bazılarının elbette hoşuna gitmedi. “Bu hepi topu bir beyin fırtınasıdır. Rutin işlerini yapıyorlar. Üç dört uzman Türkiye hakkında senaryo yazmış bunu da tartışmaya açmışsa ne var bunda?” dediler… Hadise bu kadar basit değil.
Meseleye bu şekilde yaklaşmak şayet saflık veya aymazlık değilse taammüden gözbağcılık yapmak anlamına gelir… Washington’da yazılan senaryoların “şişede durduğu gibi durmadığını” çoktan öğrenmiş olmalıyız… Yıllardır Atlantik’in Öte Yanı’nda yazılan “derin senaryo”lar Türkiye’ye “yol, susurluk, provokasyon” olarak dönmedi mi? Hudson’da senaryosu yazılan eylemlerin benzerlerini biz burada yaşamıyor muyuz? Son bir yıl içinde Danıştay, Dink ve Malatya provokasyonları bizi can evimizden vurmadı mı? Senaryoda bahsedilen dehşetengiz olaylar neticesinde Türk Ordusu Kuzey Irak’a giriyor! ABD’nin son dönemde Ankara’yı düşürmek istediği tuzak tam da bu ya…
Son bir ayda acayip tırmandırılan PKK terörü nedeniyle 40’a yakın şehit verdik… Bu saldırılar kurgusal, provokatif operasyonlardır. Karanlık bir yerlerde senaryosu yazılan kâbus filmleridir. Filmin dışarısıyla bağlantılı perde arkasının izini K.Irak’ta değil “içimizde” sürmek gerekiyor! [13]
ZEYNO BARAN’IN SİYONİST BAĞLANTILARI
Amerika’daki Hudson Enstitüsünün “AKP’yi dolaylı destekleme ve Türk Ordusunu köstekleme” niyetiyle, dışarıya sızdırdığı güya gizli senaryosunun bayan piyonlarından birisi de, meşhur Fetullah Gülen hayranı ve Yahudi asıllı Zeyno Baran’dı.
Bu Zeyno, bir süredir birlikte yaşadığı, eski tabirle metreslik yaptığı, yine Yahudi asıllı, ABD Dış Bakanlığı müsteşar yardımcısı Mattew Bryza ile, evlilik hazırlığındaydı. Generallerimizi de o çağırmıştı.
Türkiye, ABD’li düşünce kuruluşu Huson Estitüsü’ndeki toplantıda gündeme gelecek senaryoları saklamıştı. Bu Siyonist kuruluşun Türkiye uzmanı, 34 yaşındaki Zeyno Baran, genetik mühendisi olmak istiyordu ama “kanında var olan politika” nedeniyle yönünü değiştirdi. Baran’ın annesi Füsun arsan “Zeyno, Stanford Üniversitesi’ni birincilikle bitirince geleceği belli oldu” açıklamasını yapmıştı.
CIA’nın çok gizli Türkiye raporundaki çarpıcı itiraf:
ERBAKAN, ABD’NİN PLANLARINI BOZAR!
CIA’nın gizliliği kalkan dokümanları ABD’nin Türkiye konusundaki öngörüsünü açıkça ortaya koydu. Körfez krizi dönemindeki raporda şu ifadeler var: “Erbakan, AB’ye üyeliğe ve İsrail’e karşı çıktığı, İslami ortak pazar kurulmasını istediği için ABD’nin Türkiye’yi batı ekseninde tutma çabalarına zarar verebilir…”
Kamuoyuna açılan CIA’nın arşivlerine girdiğimizde Türkiye konusunda gizliliği kaldırılmış birçok dokümana rastladık. Yüzlerce sayfadan oluşan dokümanlar arasında Türkiye için en ilgi çekenlerden biri, 1990 yılında dönemin ABD Başkanı George H. Bush’a (Baba Bush) iletilmek üzere hazırlanan “İslami Fundamentalizm” raporunun Türkiye bölümü ABD istihbaratının Türkiye’de siyasal İslam’ın yükselişini yıllar önce öngördüğünü ortaya koyuyor. İşte rapordan çarpıcı ifadeler:
“Körfez Krizi, şu anda mecliste temsil edilmeyen Refah Partisi’ne daha fazla yandaş toplamak ve Türk politikalarında daha fazla rol oynamak için fırsat vermiştir.
Anavatan Partisi’nin şu anki düşük destek oranları dikkate alındığında Körfez krizi olmasaydı bile Refah Partisi’nin meclise girmesi beklenebilir. Körfez Krizi de Refah’ın oylarını yükseltmiştir. İslam ve Milliyetçi unsurları bir araya getiren Erbakan’a bazı milliyetçi kesim de destek vermektedir. Eğer Anavatan seçimlerden iktidar çıkmazsa Erbakan koalisyonda yer alabilir. AB’ye üyeliğe ve İsrail’e karşı çıktığı, İslami ortak pazar kurulmasına çalıştığı için ABD’nin Türkiye’yi batı ekseninde tutma çabalarına zarar verebilir…”[14]
YARGITAY’DAN TARİHİ KARAR VE ‘EKÜMENİK’ VETOSU
Yargıtay, Fener Rum Patrikhanesi’nin ‘ekümeniklik’ (evrensel) iddiasıyla ilgili olarak ilk kez bağlayıcı bir karar aldı. Kararda Patrikhanenin sadece azınlık kilisesi olduğu belirtildi.
Ama AKP ve patronları olan ABD ve AB, devlet içinde devlet kurmak ve Sevr gereği Bizans’ı hortlatmak için hala Patrik’e destek vermekteydi.
Kahpelik bunların karakteridir!
ZAMAN GAZETESİ HANGİ ANKETİ NASIL ÇARPITTI?
Başkent Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi… Sonar gibi, Anar gibi bir araştırma kuruluşu. Her ay düzenli olarak anket yapıyor. En son Haziran 2007 sonuçlarını açıkladı.
İlginç olan da bundan sonra başladı. Zaman Gazetesi anket sonuçlarına yer veren bir haberi önceki gün manşetine taşıdı. Haberde Başkent Araştırma’nın söz konusu bu anketine yer verdi. Ama çok ilginç bir tuhaflığa imza atarak.
Başkent Araştırma’nın bu son anketine bakarken, gözümüz birden Zaman Gazetesi’ne ilişti. Anket sonuçlarını manşet yapmıştı.
Merak edip ona da baktık. Ama o da ne! Zaman Gazetesi’nin yayınladığı haberde, tam bir hokus pokus yapılmıştı. Başkent Araştırma’nın yayınladığı anketteki ilk 5, Zaman Gazetesi’nde değişivermiş.
Saadet Partisi ilk 5’den çıkarılmış. Yerine Başkent Araştırma’nın anketinde görünmemesine rağmen Genç Parti konuluvermiş.
Gerçekten anlamak zor; adamlar uğraşmış anket yapmış, sen kalkıyorsun bunu kendi kafana göre değiştiriyorsun. Saadet Partisi’ni çıkarıyor, yerine Genç Parti’yi koyuyorsun. Bir kere bu, anketi yapan firmaya saygısızlık olmaz mı? Yapılmış bir anketi, araştırmayı kafana göre değiştiremezsin ki..
Peki bu niye yapılır? Saadet Partisi’ni çıkarıp, yerine Genç Parti’yi koyarak yapılmak istenen nedir? Bunu hangi akıl, hangi izan, hangi insafla açıklayabiliriz?
Saadet Partisi’ni görünce, gazetecilik ahlakını bir kenara bırakacak kadar niye dudakları uçukluyor bunların?
Ne ilginç ki; Zaman’ın sözkonusu manşet haberi; “Anketlerdeki uçurum güveni sarsıyor” başlığını taşıyordu. Zaman bu başlıkla anketlerin güvenini sorgulamaya çalışıyor?
Peki ya bu durumda Zaman’ın gazeteciliğine olan güven ne olacak! [15]
SEÇİM ABD’DEN YÖNLENDİRİLİYOR!
Türkiye’nin Kürt meselesi, Kuzey Irak ve bölgesel sorunlara ilişkin politikaları orada belirleniyor. Taraflar orada yazılan senaryolara göre kendine bir yol çiziyor. Her çevrenin Washington’da bir adresi var. Türkiye için gerçekten hazin bir tablo bu.
Rejim krizi, Kürt meselesi, iç çatışma, Kuzey Irak’a müdahale dışında seçime ilişkin bir söz duyuyor musunuz? Türkiye’nin önünü açacak projeler görüyor musunuz? Herkes çatışma üzerinden, ayrışma tezleri üzerinden kitlelere bir şeyler söylüyor. Ancak bu sancılı, hayati konularda aslında hiçbir somut proje önermiyorlar. Çözüm üretmesi gerekenler yakınmaktan, şikayet etmekten başka bir şey yapmıyor. Kimse risk almıyor. Kimse kulağa hoş gelecek şeyler söyleminin ötesine geçmiyor.[16]
TÜRKAN SAYLAN’IN SALDIRGANLIĞI
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Türkan Saylan, medyatik bir isim. Basit bir konuyu anlatırken öyle cümleler kuruyor ki, ne demek istediği uzun süre tartışmalara konu oluyor. Örneğin, İstanbul Çağlayan’da yapılan mitingde şöyle diyor:”… Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesine, ırkçılığa yönelmesine, insanların farklılıkları nedeniyle öldürülmesine ve bu güzel ülkeye binlerce yıl öncesinin Arap ve İran âdetlerinin gelmesine karşıyız. Biz çocuklarımızın, kızlarımızın, erkeklerimizin sıralar üzerinde namaz kılmasını değil, bale yapmasını istiyoruz. Biz inancın insanların iç dünyasında olmasını istiyoruz…” Saylan, 5 kısa cümle daha kurup konuşmasını bitiriyor. Sormadan edemiyoruz; acaba deşifre kaseti mahkemenin eline tam olarak sunulmadı mı?[17]
AKP’LİLER ASKER DÖVMEYE BAŞLADI
•1- TOKİ Basın Müşaviri teğmeni tokatladı
Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Niğde’de yaptırdığı konutların anahtar teslim töreni olaylı geçti. Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı tören sırasında, TOKİ’nin Basın Müşaviri Uğur Dükelap, güvenlik önlemleri nedeniyle tartıştığı Teğmen Türker Doğru’yu yumrukladı.
2- Başbakanlık koruması gazetecilere silah doğrulttu
AKP mitingini izleyen gazetecilerin minibüsünü, Başbakanlık korumaları durdurdu. Sonrasını Hürriyet yazarı Yalçın Bayer şöyle anlattı: “Gazeteciyiz dememize rağmen, koruma silahın ağzına mermiyi sürüp minibüstekilere doğrulttu.”
ABDÜLLATİF ŞENER’İN ADAY OLMAMASININ SIRRI
Şeytan ayrıntıda gizlidir” diye boşuna dememişler! Bize de yine “parçaları birleştirerek, problemi çözmek” düştü. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in yeni dönemde milletvekili adayı olmayışının sırrı çözüldü.
Sırrı çözmemizi de Milliyet’ten Fikret Bila’ya konuşan Başbakan Erdoğan sağladı: “(Baykal) Zaman zaman AKP’yi yönetmeye kalktı, isim verdi. (Abdüllatif Şener’i kastediyor) Bakalım AKP verdiğin o ismi tutuyor mu? Benim grubum nasıl değerlendiriyor? Ben hem grubumun hem örgütümün kanaatlerini aldım. Sen isim veriyorsun ama benim partimin kararı ne? İsim vermeleri tam aksine tepki yarattı. Dediğini yapacak olsam, grubum parçalanırdı. Ben de grubumun, partimin bütünlüğünü düşünmek zorundayım. İsim vermese Baykal’ı da ziyaret ederdik.”
Erdoğan’ın böylece sırf “Abdüllatif Şener’i istiyor” diye Baykal’ı ziyarete gitmediğine inanmak çok güç. Ama kendi ağzından çıktığına ve gazetede yayınlandıktan sonra yalanlamadığına göre, açıklamasına itibar etmek zorundayız…
Üstelik Erdoğan’ın ettiği laflar Abdüllatif Şener açısından pek de yenilir yutulur değil. Düşünsenize, Abdüllatif Şener’i cumhurbaşkanı adayı gösterse, AKP grubu bile parçalanırmış. Bu havayı alan Şener’in bırakın milletvekili adaylığından vazgeçmeyi, AKP’yi bile terk etmesi şaşırtıcı olmazdı! Biraz da “sürrealizm” yapacak olursam, Baykal’ın Abdüllatif Şener’i tutması, belli ki, Erdoğan’da “içeriden bıçaklanma” duygusu yaratmış. Neredeyse Şener’den “şüphelenir” hale gelmiş! Gerçekten çok yazık ve Şener’e büyük haksızlık!
BAK ŞU UTANMAZIN YAPTIĞINA
Gazeteci Birand, şehitlerin haber değeri taşıması için kota koydu: 5’ten az olmasın
Kanal D Haber’in patronu Mehmet Ali Birand’ın, PKK terörüne öfkenin saklanmasını isteyen ahlaksız teklifi, Star, atv ve Show’a yaptığı belirtildi. Sabır taşıran öneride, “şehit cenazelerindeki öfke, ailelerin çığlıkları ekrana gelmesin” de yer aldı.
ZİRVE ARASI KIBRIS DAYATMASI
Başbakan Erdoğan’la bir araya gelen Yunanistan Başbakanı Karamanlis, Kıbrıs’ta uzlaşma için yine “BM ve AB ilkeleri” dedi.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) örgütünün 15. Yıl Zirvesi kapsamında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis ile görüştü. Çırağan Sarayı’nda 55 dakika süren görüşmeye Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ile Enerji Bakanı Hilmi Güler de katıldı. Ortak basın açıklamasında çok verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, özellikle AB ile ilgili fasılların müzakeresi sürecinde ve geçmişinde Yunanistan’ı yanlarında bulduklarını söyledi.
Karamanlis de Başbakan Erdoğan’a göstermiş olduğu mükemmel misafirperverlikten dolayı teşekkür etti.
Erdoğan ile ikili, bölgesel ve uluslararası ilişkileri görüştüklerini söyleyen Karamanlis, şunları kaydetti:
‘’Buradaki bizim temel hedefimiz, tamamen Türk-Yunan ilişkilerinin iyileştirilmesi yönündedir. Şu ana kadar aramızda anlaşmış olduğumuz güven artırıcı önlemler neticesinde elde edilen pozitif sonuçlar üzerinde değerlendirmelerde bulunduk. Uluslararası hukuka uygun olmayan veya gerilimlere neden olabilecek olan faaliyetlerden kaçınmamız gerektiği üzerinde mutabakata vardık. BM kararları ve AB ilkeleri çerçevesinde Kıbrıs’ta elde edilecek adil ve kalıcı bir çözüm, mutlaka bölgeye, uluslararası planda katkıda bulunacaktır.”
PETKİM İHALESİE 8 TEKLİF GELDİ
Özelleştirme idaresi Başkanlığı’ndan (ÖİB) yapılan açıklamaya göre, Petkim’in sermayesindeki, İdareye ait yüzde 33 oranındaki B grubu hisse ve yüzde 11 oranındaki A grubu hisse ile Emekli sandığı’na ait yüzde 7 oranındaki B grubu hisse olmak üzere toplam yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin özelleştirme ihalesine katılmak üzere teklif verme süresi doldu. Pektim Petro Kimya AŞ’nin sermayesindeki yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin blok olarak satış yöntemi ile özelleştirmesine ilişkin olarak açılan ihaleye sekiz teklif geldi. 18 alıcının ön yeterlilik aldığı ihaleye Carmel-Limak, TransCentralAsia Petrochemical, Zorlu, Hokan Chemicals, Çalık-IOCL, Naksan-Torunlar-Toray-Kiler, Fırat Plastik, Socar&Turcas-Injaz teklif verdi
ORDU KARŞITI MÜNAFIKLARIN DİKKATİNE: MEHMETÇİK CAMİ ONARDI
Hakkari’nin Çukurca İlçesi’nde Mehmetçik tarafından onarılan cami törenle ibadete açıldı. Hakkari’nin Çukurca İlçesi’nde 635 yılında yaptırılan ve yaklaşık 10 gün önce restorasyon çalışmaları başlatılan Emir Şaban Camii askerler tarafından onarıldı.
Yeniden ibadete açılan cami için düzenlenen törende konuşan Yüksekova 3. Taktik Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral Yurdaer Olcan, kendilerine düşen görevi yerine getirmenin mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti. Emir Şaban Camii açılışına, Yüksekova Jandarma Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Süleyman Yüksel, Çukurca Kaymakamı Pevrül Ayhan Akpay, Yüksekova Kaymakamı Celalettin Cantürk, Çukurca Belediye Başkanı M. Yaşar Turan, Hakkari İl Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Erhan Kubat ile vatandaşlar katıldı.
OY BEYAZA ATILAN İMZA GİBİDİR!
Seçmenler oylarını verirken mutlaka çok iyi düşünmelidirler!
Zira her oy beyaza atılmış imza gibidir!
Yani siz sonunu hiç düşünmeden boş bir beyaz kağıdı imzalarsanız, bu imzanın üzerine doldurulacak sorumlulukların hiçbirinden yakanızı kurtaramazsınız!
“Ben boş kağıdı imzalamıştım üzerine yazılanlar beni asla bağlamaz” diyemezsiniz!
İmzalı boş kağıdın üzerine yazılanlar size öyle bir bağlar ki!
Sadece sizi değil çoluk çocuğunuzu bile bağlar!
Oy da aynen böyledir!
Siz bir politikacının boyuna posuna aldanır da oyunuzu ona verirseniz!
Ya da yaptığı birkaç konuşma hoşunuza gider de oyunuzu ona verirseniz!
Yani yakından tanıyıp bilmediğiniz bir insanı sadece dış görünümüne göre değerlendirip onu oylarınız ile seçer başınıza geçirirseniz, ondan sonra yapacağı tüm icraatların ortağı olursunuz![18]
Ersönmez Yarbay iddialı konuştu; “AKP’de tasfiyeler sürecek”
SIRA GÜL VE ARINÇ’TA
AKP Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, Başbakan yardımcısı Abdüllatif Şener’in, Tayyip Erdoğan tarafından tasfiye edildiğini söyleyerek, “Açıkça söylüyorum sırada Bülent Arınç ve ondan sonra da Abdullah Gül var. Çok yakında bu iki isminde partiden koptuğunu göreceğiz” dedi.
Gazetemiz yazarlarından Mustafa Yılmaz ve Mustafa Kurdaş’ın sunduğu TV5’de yayınlanan Kulis Ankara programında konuşan Ersönmez Yarbay, Abdüllatif Şener’in, tasfiye sürecini gördüğü için erken hareket ederek adaylık başvurusunda bulunmadığını söyledi. Yarbay, “Abdüllatif Bey, şayet aday olsaydı sonuçta Ali Coşkun gibi, bizim gibi olabilirdi. Yani muhtemelen aday olsaydı bile listelerde yer alamayacaktı. Bunu gördü. Ve bence çok akıllıca davranarak, erken hamle yaptı. Aday olmayacağını açıkladı” diye konuştu.
Program sunucularının; “İyi ama Tayyip Erdoğan’ı kim tasfiye edecek? Partinin başındaki isim bizzat kendisi?” şeklindeki soruya da Yarbay’ın, “Sistem… oraya getirenler” diye cevap vermesi dikkat çekti.
Programa telefonla katılan AKP Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş da liste tasfiyelerinde, Millî Görüş kökenliler ile tezkereye red oyu verenlerin ağırlıkta olması konusuna; “Böyle mi bilmiyorum. Böyle yorumlar yapılıyor. Eğer böyleyse bu benim için şereftir. Aynı tezkere bugün gelse yine aynı tavrı gösteririm. Millî Görüşçülüğümle de iftihar ediyorum” dedi.
MEHMET AĞAR’IN AĞIR TOPU SEDAT BUCAK’IN SUSURLUK CEZASINA ONAY
Kamuoyunda Susurluk Çetesi olarak bilinen davadan yargılanan Sedat Bucak, İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 1 yıl 15 günlük cezası Yargıtay tarafından onandı. Yerel mahkeme Bucak’ın bu cezasını ertelemişti.
Susurluk Davası olarak bilinen davanın temyiz aşamasında, Bucak’ın cezasına onama geldi. daire İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin Bucak hakkında verdiği “suç işlemek için kurulan örgüte üye olarak katılmak, hiyerarşik yapıya dahil olmadan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”ten 1 yıl 15 gün hapis cezasını onayladı.
‘UZAN’I EKRANA ERDOĞAN ÇIKARTIYOR’
Verso Siyasal Araştırmalar Şirketi Başkanı Erhan Göksel, Başbakan Erdoğan’ın yıllardır adını bile ağzına almadığı Genç Parti Lideri Cem Uzan’a yönelik sözlerinin altında başka hesapların yattığını iddia etti. Göksel’e göre gündemden düşen Cem Uzan’a sözlü saldırıda bulunan Erdoğan, Genç Parti’nin yüzde 3’lere kadar düşen oylarını 8’lere çıkartarak muhalefeti bölmeye çalışıyor.
22 TEMMUZ’DAN SONRA NE OLACAK?
“22 Temmuz’dan sonra neler olacağını göreceksiniz. Bizi azınlık görenler bu ülkedeki patronların kim olduğunu öğrenecekler. Amerika ne derse o olur. Biz bu ülkenin Musevi vatandaşları olarak patronuz. Siz işçisiniz!”
Bu sözler ilk olarak magazin haberleri veren Uçankuş isimli programın sitesinde yer aldı. Oradan her yere dağıldı. Haberdeki iddiaya göre bu sözleri tanınmış Musevi asıllı bir işadamı, Alem Dergisi’nin gecesinde söylemişti.
Daha sonra baktık ve ilgili haberin bu siteden apar topar kaldırıldığını gördük.
Bu yazıyı buraya almamızın nedeni ilginç bir örtüşme. Biliyorsunuz Daniel Wickwıre diye bir papaz var. Amerikalı. 20 yıldır Ankara’da misyonerlik yapıyor. Evangelist Hristiyan. Ama konuşurken, “Gerçek Yahudi biziz” diyor. Geçtiğimiz günlerde TV5’deki Kulis Ankara programına konuk olmuştuk. Daniel de, o programın bir yerinde, “Önümüzdeki 5 yılda Türkiye’de çok güzel şeyler olacak!” demişti. Israrla sorulunca, “Ne olacak?” diye. “Çok güzel şeyler olacak” diye tekrarlayarak geçiştirmişti.
Görünen o ki her ikisi de 22 Temmuz’dan sonra çok önemli şeylerin olacağına inanmış!
Umarız bu sözlerden sonra biz de; “22 Temmuz seçimlerinin neden en az Çanakkale Savaşı kadar” önemli olduğunu anlarız.
Ve sandığa o şuurla gideriz.[19]
[1] 15.05.2007 / Hüseyin Altınalan / Milli Gazete
[2] 01.06.2007 / Fatih Çekirge / Hürriyet
[3] 19.06.2007 / Kulis Ankara / Milli Gazete
[4] 19.06.2007 / Kulis Ankara / Milli Gazete
[5] 19.06.2007 / Reşat Nuri Erol / Milli Gazete
[6] 17.06.2007 / Fikret Ertan / Zaman
[7] (aa)
[8] (cihan)
[9] 17.06.2007 / Zeki Ceyhan / Milli Gazete
[10] 06.06.2007 / Şakir Süter / Akşam
[11] 24.5.2007 / İbrahim Karagül / Y. Şafak
[12] 28.05.2006 / Aksiyon
[13] 19.6.2007 / Tamer Korkmaz / Zaman
[14] 28.6.2007 / Ruşen Çakır / Vatan
[15] 28.06.2007 / Kulis Ankara / Milli Gazete
[16] 22.6.2007 / İbrahim Karagül / Yeni Şafak
[17] 22.6.2007 / Ali Akkuş / Zaman
[18] 23.06.2007 / Zeki Ceyhan / Milli Gazete
[19] 24.06.2007 / Kulis Ankara / Milli Gazete

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Milli Çözüm, yaşam sürdüğümüz şu dünya hayatında gerçekleşen hadiseleri doğru anlamanın ve uyanık kalmanın tüyoları…
Özgür Özel, hapishanede bulunan İBB başkanı Ekrem İmamoğlunun yaptığı mitinglerle sesinini duyurmaya çalışıyormuş gibi görünürken…
"Başbakanlar, başbelasıdır bozuk düzende! Gizli gerçek hükümet, mason localarıdır Siyonist merkezler ise akıl hocalarıdır Amerika…
Sırtlanlar sadece, vergi yükler sırtlara BOP IMF görevlisidir, fatura hep yurttaşa Milli Görüş bereketle, zam…
Öyle anlaşılıyor ki hem CHP’de hem AKP’de hem de diğer muhalefet mahfillerinde, hâlâ en korkulan…
Bir toplumda iki sınıf vardır ki onlar bozulursa bütün toplumda ifsat olur bunlar yöneticiler ve…
"CHP’nin marazlı masonik takımı Kılıçdaroğlu’na karşıydı. Çünkü Kılıçdaroğlu, “Kirli, kiralık ve münafık cephenin” değil, “Milli ve duyarlı cephenin” yanındaydı.…
MİLLİ GÖRÜŞ - MİLLİ ÇÖZÜMDEN GAYRİSİ HAİM NAHUM DOKTRİNİN UYGULAYICISIDIRLAR. KİM DAHA İYİ UYGULAYACAKSA SİYONİZM…
Bugünlerde terörist başı bebek katili cani'nin ayağına gitmek için can atanların böylesine bir ihanete nasıl…
Anlaşılan amaç Özel'i bir şekilde aday yaptırıp tekrar kolaylıkla iktidarı sürdürmek. Tabi bu hizmet! falan…