YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
691846aece206
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 2 6
Bugün : 16445
Dün : 37133
Bu ay : 618250
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45022071
IP'niz : 216.73.216.10

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

   

Sabataist mason, aslı ve ahlakı malum Mehmet Ali Birand'ın yakıştırmasıyla:

"2. Cumhuriyetin 1. Cumhurbaşkanı" seçildi!?

 

Bu sözler aynı zamanda; "Lozan'ı değiştirmeye, Sevr'i yerleştirmeye, Atatürk Türkiye'sini dejenere etmeye niyetli ve bu yüzden Siyonist güçler tarafından destekli kiralık solcuların ve münafık İslamcıların" zafer ilanı gibiydi. Ancak Sn. Abdullah Gül'ün zoraki sırıtma dışında bir türlü, samimi gülemeyişi, gizleyemediği bir korku ve tedirginliğin ifadesiydi. Acaba kendisini, böylesine derinden etkileyen ve endişelendiren neydi?

Oysa bunlar başörtüsünü bile İsrail'e soracak kadar acizdi!

Cumhurbaşkanı seçiminden birkaç saat önce Kudüs'te Zaman'a röportaj veren İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, AKP ile ilgili kaygıların temelsiz olduğunu belirterek, Abdullah Gül'e de övgüler dizmişti. Gül'ün eşi Hayrunnisa Hanımın başörtüsünü hatırlatan gazetenin yayın editörü Abdulhamit Bilici'nin, "Bazıları eşinin başörtüsü takıyor olmasını sakıncalı görüyor. Sizce kıyafetin sorun yapılması doğru mu?" sorusuna Peres, "Başörtüsü stilini değiştireceğiyle ilgili haberler alıyorum. Gazetelerde, onun için önerilen bazı çağdaş modelleri görüyorum" cevabını vermişti. "Bunun sorun olarak görülmemesi gerektiğini mi söylüyorsunuz?" sorusu üzerine İsrail Cumhurbaşkanı, "Ben moda danışmanı değilim. Bence bu konuyu moda uzmanları konuşmalı" demişti.

Gül'ün "kayıp trilyon" davasından iki villa meselesi!?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ev ve arazilerini, kayıp trilyon davasında beyan ettiği ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Gül, Hazine avukatlarının "Kayıp Trilyon Davası" nedeniyle Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açtığı davada, malvarlığına ilişkin bilgileri mahkemeye sunmuştu. Gül'ün kendi üzerine kayıtlı malvarlığı şöyle: Ankara Gölbaşı Gerder'de tarla, İstanbul Üsküdar Hacıhesna Hatun'da 1 daire, İstanbul Erenköy'de 1 mesken, Ümraniye'de 2 adet villa. Cumhurbaşkanı Gül, Ümraniye'deki 2 villa için 820 bin YTL ödemiş. Kapatılan RP'ye 1997 yılında Hazine tarafından yapılan 800 bin YTL'lik yardımın, sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği gerekçesiyle açılan kayıp trilyon davasında, hiç ilgisi olmadığı halde Necmettin Erbakan Hoca mahkum olmuş, dokunulmazlığı bulunan Abdullah Gül ise yargılanamamıştı. Refah Partisi'nin kayıp parasıyla, Abdullah Gül'ün Ümraniye'deki iki villa fiyatının denk düşmesi, acaba sadece bir tesadüf eseri miydi?

Ama askerlerin "gül"memesi önemli mesajlar içermekteydi

Ağustos sıcağına rağmen Ankara'da buz gibi bir hava esiyor. Komutanlarla Gül arasındaki soğukluk her yerde kendini hissettiriyor.

Gül'e eşsiz davetiye gönderilmişti

TBMM'de Gül'ün yemin törenine katılmayan komutanların GATA'daki diploma töreninde sergiledikleri farklı tavır davetiyelere de yansıdı. Gül Kara Kuvvetleri'nde verilecek resepsiyona eşsiz davet edildi. 30 Ağustos törenleri ile Kara ve Hava Harp okullarındaki mezuniyet törenleri için de Gül'e yine ‘eşsiz davetiye' gönderilmişti.

DTP yok farzedilmişti

Askerin bir diğer farklı tutumu ise DTP'ye oldu. Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetlerindeki resepsiyona AKP, CHP ve MHP'li Meclis grup başkan vekillerini davet ederken DTP'yi çizdi. TBMM'de grubu bulunmasına karşın hiçbir DTP'li grup yöneticisine davetiye gönderilmemişti.

GATA'daki mezuniyet törenine gelişinde Büyükanıt tarafından kapıda karşılanan Gül protokol sırasında yer alanların ellerini tek tek sıktı. Meclis Başkanı, Başbakan ve davetliler Cumhurbaşkanı oturuncaya kadar ayakta beklerken, Büyükanıt ile kuvvet komutanlarının beklemeden oturdukları dikkat çekmişti. Büyükanıt diploma vermek için kürsüye giderken geleneğin dışına çıkıp Gül'e, başı öne eğerek yapılan ‘cephe selamı' vermemişti. GATA Komutanı Korgeneral Özbahadır da konuşmasına başlarken, "Sayın Cumhurbaşkanım" yerine "Sayın Cumhurbaşkanı" ifadesiyle yetinmişti. Gül diploma verirken cılız, Büyükanıt verirken büyük bir alkış tufanı esmişti.

Aslında askerler Milli tavırlarını daha önceden göstermişti:

Genelkurmay Başkanlığı, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla her yıl Gazi Orduevi'nde gerçekleştirilen resepsiyonu, bu yıl Kara Kuvvetleri Komutanlığı bahçesine alınmıştı. Karara gerekçe olarak Gazi Orduevi bahçesinin yetersiz olması açıklanmıştı.

İlk uyarı Iğsız Paşa'dan gelmişti

Diyarbakır Orduevinde düzenlenen törende, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Muharebe ve Muhabere Destek Eğitim Komutanlığı görevine atanan Korgeneral A. Cahit Sarsılmaz, 7. Kolordu Komutanlığı görevini Korgeneral Bekir Kalyoncu'ya devretti. Tören, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Iğsız'ın Ankara'ya dönük sert açıklamalarına da sahne oldu. Orgeneral Iğsız, törene katılan askeri yetkililere şöyle seslenmişti: "Bölücü terörle mücadelemiz her geçen gün artan bir kararlılıkla sürdürülmekte ve başarıya doğru önemli adımlar atılmaktadır. Ancak, terör örgütü, silahla gerçekleştiremediğini ve sinsi isteklerini, yasal görünümdeki uzantıları vasıtasıyla elde etmeye çalışmaktadır. Demokrasi, insan hakları gibi herkesin benimsediği, saygı duyduğu evrensel kavramların içeriğini çarpıtarak bunların arkasına saklanmaktadır."

Kemalizm engeli

Iğsız, söz konusu odakların cumhuriyetin temel değerleriyle sorunları olduğunu savunarak, "Bunlar Atatürkçü düşünceyi en büyük engel olarak görmektedir. Ne yazık ki bu konuda yalnız değillerdir. Gerek yurtiçi gerekse yurtdışında, rejimle ve cumhuriyetin temel değerleriyle sorunlu olanlar, farklı amaçlarla, ayrılıkçı unsurlarla, fazla görünür olmayan iş birliğine girmektedir. Hedeflerine ulaşmak için el birliğiyle Atatürk"ü ve bize vasiyeti olan düşünce sistemini yüreklerden silmek ve böylelikle cumhuriyetin temel değerlerini korumasız hale getirmek istiyorlar" demişti.

Ekim'deki Cumhurbaşkanlığı referandumu iptal edilemedi 

Cumhurbaşkanı seçimi sorunsuz bitince, AKP, cumhurbaşkanını halka seçtirecek referandumu iptal etmek istedi ancak sıkışık takvim buna izin vermedi. 21 Ekim'de mini Anayasa paketi, 2008 sonbaharında ise ‘Sivil Anayasa' için referandum yapılacak.

Meclis'te cumhurbaşkanı seçilmesinin 367 barajına takılabileceği hesabıyla "mini Anayasa paketi" hazırlayan AKP hükümeti, 11. cumhurbaşkanı Meclis'te sorunsuz seçilince, cumhurbaşkanını halka seçtirmeyi amaçlayan paketi ne yapacağını şaşırdı. Referandumun iptali ise sıkışık takvim yüzünden mümkün olmadı.

AKP yönetiminde, paketin 19. maddesinde yer alan "11.cumhurbaşkanını halk seçer" ifadesinin tartışma yaratacağı düşünülerek, "Mini pakete ilişkin referandumu iptal edelim. Bir yıl içerisinde aynı konuda iki kez referandumu gitmiş olmayız" görüşü tartışıldı. Ancak, TBMM'nin sıkışık takvimi yüzünden bu yapılamadı. Hükümetin kurulması geciktiği için, gerekli komisyonlar oluşturulamadı ve referandumu iptal edecek "Anayasa değişikliği teklifi" hazırlanıp, TBMM'ye sunulamadı. Referandum takvimi nedeniyle de zaman sıkışıklığı yaşandı. Meclis'in yeniden 1 Ekim'de açılacağı hesaba katıldığında, 21 Ekim'de yapılacak referandum için süre iyice kısalmış olacak. 11 Eylül'de gümrüklerde referandum için oy kullanılmaya başlandığı için AKP'nin iptal düzenlemesini yetiştirme imkânı kalmadı.

AKP şaşkın vaziyetteydi

AKP Grup Başkanvekili Sadullah Ergin "Referandumu iptalin fiziksel koşulları yok, yapılacak. 11'inci cumhurbaşkanına ilişkin ifadenin yer aldığı geçici 19'uncu maddenin, seçim TBMM'de yapıldığı için teklifin içinden otomatik olarak düşeceği görüşündeyiz. Bir sakınca doğurmaz ve bir sonraki cumhurbaşkanı seçimi halk tarafından yapılır" dedi. Ergin, "cumhurbaşkanını halkın seçmesi, cumhurbaşkanının beş yıllığına iki kez seçilebilmesi ve seçimlerin dört yılda bir yapılması" gibi düzenlemelerin partinin hazırladığı "Sivil Anayasa paketinde" olduğunu da anımsattı. Ergin, "Peki bu durumda Türkiye aynı unsurları içeren iki anayasa paketi için iki kez mi referanduma gitmiş olacak?" sorusuna, "Evet, ama teknik açıdan başka çaremiz yok" diyerek şaşkınlıklarını gizleyemedi.

Halk referandumda evet derse…

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yaşanan gerginlikler Gül'ün Çankaya'ya çıkmasıyla durulmuş gibi görünüyorken, TBMM eski başkanı Hüsamettin Cindoruk Milli Çözüm Dergisi'nin gündeme taşıdığı "iki cumhurbaşkanı mı olacak" konusunu alevlendirdi. Cindoruk Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını 21 Ekim'de yapılacak olan referandumla düşeceğini söylüyor. "Cumhurbaşkanlığı krizi meclisten Çankaya'ya taşınmıştır. Referandumdan evet oyu çıkarsa Gül'ün cumhurbaşkanlığı düşer" açıklamasında bulunan Cindoruk'un ortaya attığı tez ve düşünceye anayasa hukukçularının ne cevap vereceği merak konusu.

"Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili iki anayasa kuralı var. Birincisi üstünden seçim yapılan anayasa maddesi; diğeri de referanduma sunulan madde. 21 Ekim'de bir referandum yapılacak. O referandumla ilgili kanun metninde bir geçici fıkra var; "11 cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir" diyor. Eğer o anayasa değişikliği kabul görürse, yani halk referanduma "evet" oyu verirse, ortaya çok ilginç bir durum çıkacak. Yüksek seçim kurulu o karar resmi gazetede ilan edildiği gün yeni seçim için takvim yapmak zorunda. Yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi için… Nasıl ki, referandum kararını Sayın Sezer Resmi Gazete'de ilan ettiğinde YSK kimseye sormadan referandum takvimi ilan etti. Halk oylaması bittiği günde, kesin sonuçları Resmi Gazete'de ilan edecek. Geçmiş referandumlarda olduğu gibi…  Benim yorumum şu; Gül'ün cumhurbaşkanlığı, halk tarafından yeni cumhurbaşkanı seçilinceye kadar sürer. Tabii, Gül kendi aday olur ve kazanırsa mesele yoktur."

Tüp bebek yaptılar ama farkında değiller!

21 Ekim'e ne kaldı? Önümüze gelecek bu hadise. Bu tüp bebek gibi bir hadise açıkçası. Kendi kendilerine yaptılar, getirdiler. Kimsede farkında değil. O nedenle cumhurbaşkanlığı krizi bence şu anda Çankaya'ya taşınmıştır. Düşünün ki, 5-6 aydır cumhurbaşkanı seçimiyle uğraşıyoruz, didiniyoruz. Sayın Gül'le ilgili iddialar ortaya atılıyor. Karşıtlar var, taraftarlar var. Böyle bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapmışken, 21 Ekim'de bu olacak.

AK Parti referandum duasına çıksın

Bence yağmur duasına çıkar gibi, AK Partililer duaya çıksınlar. Halk o referandumu reddetsin. Mesele biter. Yoksa yeniden seçim olacak. Tahmin ediyorum, 21 Ekim'den sonra, Ocak ayından itibaren, Cenabı Hakk'ın izniyle yeni bir dindar cumhurbaşkanı seçmek için tekrar halk oylamasına gideceğiz."

Köşk'ün kapıları herkese açılıyor

Çankaya Köşkü'nün protokol listesi değiştirildi. Listeyi 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel dönemindeki gibi genişletmeyi planlayan Abdullah Gül, "seçkinci" bir yaklaşım yerine, her görüş ve kesimden sanatçı, yazar ve sivil toplum örgütü temsilcilerine protokolde yer verilmesini istedi. Sezer, Ermeni soykırımına ilişkin değerlendirmeleri nedeniyle Orhan Pamuk'u listeye almamış, Nobel kazandığında kutlamamıştı. Sezer, Cumhuriyet Bayramı ve yeni yıl resepsiyonlarına çağrılan isimleri de tamamen değiştirmişti. TV ekranlarının ünlü isimleri yerine opera, bale, tiyatro sanatçılarıyla ressam, yazar ve orkestra şeflerine davetiye gönderen Sezer, Demirel döneminde 2 bin 500 kişiden oluşan protokol listesini bin kişiye indirmişti.

 Sezen de gelir Neşet Ertaş da

Cumhurbaşkanı Gül'ün halasının oğlu ve eniştesi, AKP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu, Gül'ün protokolde izleyeceği tutumu şöyle anlattı: "Abdullah Bey'in çevresinde sadece bürokratlar olmayacak. Kendi ekibiyle protokol listesini ele alarak, tarafsız ve tüm toplumu kucakladığı mesajı veren bir liste hazırlayacak. Şahsi düşünceleriyle değil, oturduğu makamın gerektirdiği biçimde davranacak. Yani kendisi pop müzik değil, Türk musikisi sever ama Çankaya Köşkü'ne Sezen Aksu'yu da çağıracak. Neşet Ertaş'ı da Orhan Hakalmaz'ı da Pekinel kardeşleri de çağıracak. Yazarlar arasında düşüncesi nedeniyle ayrım yapmayacak. Köşk, kimilerine açık, kimilerine kapalı olmayacak. Toplumda yeri olan herkes Köşk'te kendine bir yer bulacak."

 Gül'ün 5 Eylül'deki resepsiyona DTP'yi de çağırdığına dikkat çeken Tekelioğlu, "Köşk, bundan sonra herkese açık bir kamusal merkez olacak. Orhan Pamuk, Nobel aldığında onu ilk kutlayanlardan biri Sayın Gül olmuştu" diye konuştu.

Ahmet Necdet Sezer'in Artıları ve Eksileri

Ahmet Necdet Sezer 16 Mayıs 2000'de Türkiye'nin 10'uncu Cumhurbaşkanı yapılmıştı. Sezer 2.5 yıl DSP-MHP-ANAP koalisyonu, 4.5 yıl AKP iktidarı ile çalıştı. Son yılları laiklik uyarılarıyla geçen Sezer'in Cumhurbaşkanlığından hatıralarda şunlar kalmıştı:

Çankaya Köşkü'nün en uzun süreli ev sahipliğini yaptı

Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı iken Mayıs 2000'de dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in önerisiyle Türkiye'nin 10'uncu Cumhurbaşkanı seçildi (DSP-MHP-ANAP koalisyonu iktidardaydı). 16 Mayıs 2000'de Meclis'te yemin eden Sezer'in görev süresi 16 Mayıs'ta doldu. AKP uzlaşmaya yanaşmadığı için muhalefet tarafından protesto edildi ve yeni cumhurbaşkanı seçilemedi. Sezer de 7 yıl 3 ay 12 gün Çankaya Köşkü'nde kalarak bir rekor kırdı.

Sezer 7 yıl boyunca ilklere imza attı

Türkiye Büyük Millet Meclisi cumhurbaşkanı seçiminin üçüncü turunda Abdullah Gül'ü 11'inci Cumhurbaşkanı ilan etti. 340 oyu bulunan AKP ilk iki turda gereken 367 sayısını bulamadı, seçim 276 oyun yeterli olduğu üçüncü tura kaldı. Abdullah Gül seçildikten sonra hemen yemin ederek cumhurbaşkanlığını Sezer'den devraldı. Sezer, cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'de pek çok ilkleri gerçekleştirdi, tutumlu, mütevazı bir cumhurbaşkanı oldu.   

Çankaya Köşkü'nü türbana kapattı. Bu elbette ayrımcılıktı ve yanlıştı

3 Kasım 2002'de AKP iktidara gelinceye kadar Çankaya Köşkü, bakan ve vekil eşlerine açık oldu. AKP iktidara geldikten kısa süre sonra Sezer, eşi Semra Sezer'le birlikte Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'a bir resmi geziye gitti. Sezer'i TBMM Başkanı Bülent Arınç, türbanlı eşi Münevver Arınç ile uğurlayınca ‘Türban resmi protokole girdi' yorumları yapıldı. Sezer o andan itibaren eşi türbanlı olan bakan ve vekilleri davet etmedi, türban Çankaya Köşkü'ne giremedi.

Sezerin AKP ile yıldızı hiç barışmadı

3 Kasım 2002'de seçimi kazanan AKP'nin ilk Başbakanı Abdullah Gül Bakanlar Kurulu listesiyle Çankaya Köşkü'ne gittiğinde bir sürprizle karşılaştı. Cumhurbaşkanı Sezer bakan listesine itiraz etti. Sezer, YÖK tarafından irticai faaliyet nedeniyle görevine son verilen eski Rektör Beşir Atalay'ın Milli Eğitim Bakanı olmasına karşı çıktı. Sezer, görevi Gül'den devralan Tayyip Erdoğan'ın listesine de müdahale etti. Bundan sonra AKP ile arasındaki gerginlikler bitmek bilmedi.     

Veto rekoru kırdı. Erdoğan Onu; "taraflı davranmakla" suçladı

Cumhurbaşkanı Sezer, 2.5 yıl çalıştığı DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin 270 kararnamesini iade ederken, AKP'nin 499 kararnamesini geri çevirerek veto rekoru kırdı, bürokrasi AKP'nin atadığı vekil bürokratlarla doldu. Yasa ve kararnameleri veto ettiği için Sezer AKP eleştirilerinin odağında oldu. Başbakan Erdoğan sık sık Sezeri eleştirirken son olarak geçen hafta milletvekilleriyle yaptığı toplantıda Sezer'in taraflı davrandığını, AKP'nin önünü tıkadığını söyledi.

En talihsiz anı 19 Şubat MGK'sıydı

Anayasa kitapçığını Ecevit'e fırlattı

Cumhurbaşkanı Sezerin en talihsiz günlerinden biri Türkiye'nin en derin ekonomik krizlerinden birine neden olan 19 Şubat 2001'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısıydı. Sezer devlet bankalarına geri ödenmeyen kredileri içeren yolsuzlukları gündeme getirince ortam gerildi. Ecevit tepki gösterdi. Sezer, yolsuzlukları araştırmanın görevi olduğunu belirterek Anayasa kitapçığını Ecevit'in önüne attı, toplantı bitti.

Başbakan Ecevit dışarı çıkıp ‘Devlet krizi' açıklaması yaptı. Dünya piyasalarındaki gelişmeler de olumsuzdu, Anayasa kitapçığı krizin tetikçisi oldu. Başbakan Ecevit, Sezer'i seçtirdiğine pişman olduğunu da seslendirdi ancak yaşamının son döneminde Sezer ile iyi ilişkiler kuracak, karşılıklı ziyaretlerle laik Cumhuriyet için benzer kaygılar taşıdıklarını açıklayacaktı.

Sade ama sıra dışı bir Cumhurbaşkanıydı

Ahmet Necdet Sezer sıra dışı alışkanlıklarıyla farklı bir cumhurbaşkanı oldu: Köşk'te mutfak masrafını maaşından karşıladı. Köşk'te lambaların yarısını tasarruf için söktürdü, personel sayısını azalttı, cumhurbaşkanlığı bütçesinin büyük bölümünü iade etti. Hastaneye sivil araçla gitti, sıra bekleyip muayene oldu. Milletvekili maaşının artmasına karşı çıkınca vekiller tarafından protesto edildi. Özel ziyaret için İstanbul'a giderken aracının benzin parasını cebinden ödedi. Oğlunun düğününü Çankaya Köşkü'nde yaptı, tüm masrafı karşıladı hatta elektrik sayaçlarını bile okutarak bedelini yatırdı.

Hiç tatil yapmadı

Sezer hiç tatil yapmadı. Cumhurbaşkanlığının İstanbul Florya ve Muğla Göcek'teki tatil köşklerini hiç kullanmadı.

Semra Sezer'in eğitim savaşı

Cumhurbaşkanı Sezer'in öğretmen eşi Semra Sezer, Çankaya Köşkü'nde bulunduğu 7 yılda eğitim çalışmalarına öncelik verdi. Ankara, Yozgat ve Dicle'de öğretmenlik yapan ve 2000 yılında emekliye ayrılan Semra Sezer, 2001 yılında ‘Ulusal Eğitime Destek Kampanyası' başlattı. Semra Sezer bu kampanya ile başta okula gitmeyen genç kızlar olmak üzere eğitimsiz vatandaşların okuma yazma öğrenmesini ve meslek edinmesini sağladı. Kampanya çerçevesinde 373 bin 792 okuma yazma ve meslek edindirme kursu açıldı. Bu kurslardan 8 milyon 54 bin 940 kişi mezun oldu.

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Bayram YÖNEM

Bayram YÖNEM

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...