YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6920d32731256
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 9
Bugün :
Dün : 41199
Bu ay : 893923
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45297744
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

ABD Başkanlık seçimi yarışında Demokrat aday Obama'nın, Cumhuriyetçi adaydan 6-7 puan öne geçmesi, Cumhuriyetçileri; Kasımdaki seçim öncesi, İran'a yönelik bir saldırıyı çabuklaştırmaya sevk edebilir. Çünkü Obama seçilmesi durumunda bunu yapmayacağını ve hatta Ahmedinejat'la kucaklaşacağını söylemiştir.

 

ABD ve İsrail'in olası İran saldırısı dünyayı felakete sürükleyebilir

Üçüncü dünya savaşı çıkabilir!

ABD İran'a vurmaya hazırlanıyor. Bu saldırının 3. Dünya savaşını başlatmasından endişe duyuluyor ve özellikle Türkiye'nin böyle bir müdahalede Amerika'nın yanında yer alması çılgınlık olarak değerlendiriliyor. Aklı yatan yerli ve yabancı uzmanlar:

"Türkiye kesinlikle İran'a yapılan bir müdahalede üslerini kullandırmamalıdır. Aksi halde hem ülkesini hem de ülke vatandaşlarının geleceğini tehlikeye atacaktır. Türkiye, hem dünya barışına, hem de ülke çıkarlarına hizmet edici olumlu adımlar atmalıdır" uyarısını yapıyor.

Bu arada, Şemdinli Aktütün karakolumuza yönelik PKK görüntülü Amerikan saldırısının da, İran'a savaş öncesi ülkemizde bir Kürt-Türk çatışmasını körüklemeyi ve Türkiye'yi ABD'ye mahkum etmeyi amaçladığı anlaşılıyor. Ve bu milletin asıl hasmı ve şansızlığı, ne PKK ne Amerika değil; hala ABD ve İsrail'i müttefik gören ve onların himayesine giren iktidarlar, ılımlı İslamcılar, asker ve sivil bürokratlar oluyor!…

Genelkurmay'ın çelişkili açıklaması kafaları karıştırıyor

Antalya'da golf turnuvasına katılan Hava Kuvvetleri Komutanı Aydoğan Babaoğlu, Aktütün Karakolu saldırısından sonra, turnuvadan niçin çekilmediğini soran gazetecilere; "Ben mi gitseydim oraya?" şeklinde cevap vermişti. Ertesi gün, Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan basın açıklamasında, Hava Kuvvetleri Komutanı'nın izinli olduğu belirtilerek, olaydan 17 saat sonra haberdar olduğu kaydedildi.

Genelkurmay İkinci Başkanı Hasan Iğsız, saldırının ardından yaptığı açıklamada karakollarının fiziki güvenliğinin artırılamamasının mali yetersizliklerden kaynaklandığını söylemişti. Iğsız'ın açıklamalarının ardından Genelkurmay'ın yaptığı açıklamada ise karakolların, güçlendirilmesi veya taşınması için herhangi bir mali kaynak sıkıntısı bulunmadığı belirtildi.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından olayın üzerinden bir hafta geçtikten sonra yapılan açıklamada ise; saldırının Aktütün Karakolu'na değil, 1 km. ilerisindeki Bayraktepe'ye yapıldığı bildirildi. Kamuoyu ise 17 Mehmetçiğin şehit olduğu saldırıda ihmalin bulunup bulunmadığının cevabını merak etmekteydi. Oysa, TSK'yı töhmet altına sokacak ve hainlere fırsat doğuracak yanlışlıklardan sakınılması gerekliydi.

Komünist cani Mao, Gayri Nizami Harp konusunda şunu söylemiş:

"Gerilla balık, halk su gibidir. Halk desteği olmazsa, gerilla yaşayamaz."

PKK'ya halk desteği var mı? Gönüllü ya da gönülsüz, tabii ki vardır. Çünkü özellikle 2002'den sonra yani "Armenian and Kurdish Party" iktidarından sonra Türkiye Cumhuriyeti Fırat ve Dicle'nin doğusunda neredeyse etkisiz bırakılmıştır.

Maalesef yozlaşan insanlarımız, artık: güçlüden, kuvvetliden yanadır. PKK bölgede güçlüyse, istese de istemese de onu desteklemek ya da destekler gibi görünmek durumundadır.

ABD ve İsrail eğitimli ve çoğu Ermeni eşkıyalar mezrada ya da komda bulunan bir evin kapısına dayanır. Erzak, eleman ve yatacak yer aramaktadır. Devlet her aileye karakol yapamayacağına göre, o an çaresiz ve sahipsiz vatandaşımız ya candan, maldan, ırzdan olacaktır, ya da istemeyerek de olsa gelenlere istediklerini verip kurtulacaktır.

Gönüllü yardım ve yataklık (yani gavatlık) edenlerin durumları ise daha da farklıdır. PKK'lılar o eve gelir, evin sözde reisi dışarıda nöbet tutar, eşkıya evde karısını, kızını hatta oğlunu yatağa atar, gönlünü eğlendirir; sonra da zıkkımlanır, uyur ve ayrılır.

Bunlar işin çekirdek aile boyutudur. Ama çok daha ürkütücü olanı vardır:

Barzani ve efradı ile PKK'nın gelir kaynaklarının çok büyük bölümü Türkiye'de bulunmaktadır. ABD'nin kontrolü altındadır ve AKP ise bunlara kılıf ve kolaylık hazırlamaktadır.

ABD ve İsrail sonucu kestiremiyor!

ABD ve İsrail bölgede kendileri dışında güçlü bir ülke istemiyorlar. Amerika ve İsrail, İran'ı vurduğu takdirde kaybedeceklerini biliyorlar. Vurmayı göze aldıkları takdirde, bu dünyayı felakete götürebilir. Bir nevi üçüncü dünya savaşının fitili ateşlenebilir. Çünkü Rusya da bu duruma seyirci kalmayacaktır. Ortadoğu'da hüküm süren İsrail'in elinde tüm dünyayı yok edebilecek silahlar bulunmaktadır. Fakat nükleer bir güce kavuşmuş İran, İsrail için bir tehdit sayılmaktadır. Bu tehdidi ortadan kaldırabilmek için ise, ABD birlikte vurmayı planlamaktadır. ABD ve İsrail, İran'a saldırmak istese de sonucun ne olduğunu kestiremediklerinden huzursuz ve kararsızdır. Önce kimin vuracağı ise tam bir muammadır. Bir de İran'ın nükleer faaliyeti nerede gerçekleştirdiği tam olarak bilinmediğinden nereyi vuracaklarını kestiremiyorlar. Oysa nükleer enerji, sadece Amerika ve İsrail'in elinde bulundurabileceği bir güç olmamalıdır. Bu gücü elde etmek İran'ın da en tabii hakkıdır. Fakat ABD ve İsrail, İran'ın nükleer silaha sahip olmasına karşı çıkmaktadır ve bu silahları üretmesini engellemek için ellerindeki tüm imkânları kullanmaktadır. İran'ın nükleer silah üretmediğini kanıtlamasına rağmen ABD ve İsrail, İran'a saldırı fikrini sürekli gündemde tutmaktadır.

Prof. Dr. Kaynak, "saldırıya ihtimal vermiyor", herhalde Siyonist saltanatın çöküşünü istemiyor!

MİT eski Müsteşarı Prof. Dr. Mahir Kaynak ise; ABD'nin İran'a saldırma ihtimalinin bulunmadığı görüşünü dile getiriliyor. Kaynak, "ABD'nin İran'a saldıracağını düşünmüyorum. Çünkü Amerika şu an Rusya ile gerginlik yaşıyor. Zaten ABD'nin amacı da gerginlik oluşturmak. ABD'nin İran'ın nükleer silahından korktuğu yok. ABD'nin iki amacı var. Birincisi, petrol fiyatlarını yüksek tutmak, diğeri ise seçimleri Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı McCain'in kazanmasını sağlamak. ABD gerginlik istiyor. Eğer bunu başka bir yoldan yapabilirse İran'a saldırmaz" iddiasında bulunuyor. 

İsrail ile eğitim üzüyor

Yıllardır Konya'da İsrail ve ABD'nin de katıldığı Anadolu Kartalı tatbikatlarını çok yakından izleyen Merhaba Gazetesi Sahibi, Gazeteci-Yazar Mustafa Arslan, Türkiye ile İsrail'in yapacağı S-300 füzelerine ilişkin tatbikatın ne anlama geldiğini gazetemize değerlendirdi. Arslan, "ABD ve İsrail'in bölgedeki saldırganlık politikalarının askeri eğitimlerini, Konya'da yapıyor olması Konyalılar için, genel anlamda Türk insanı ve İslam dünyası için de son derece üzücü bir durumdur" dedi. S-300 füzelerine ilişkin yapılacak denemenin İran ile ilgili olabileceğine dikkat çeken Mustafa Arslan, "İran'a yapılacak saldırının provası olabilir. Malum İran'da füze de belli kapasiteye sahip. İran üzerindeki bir operasyon için bir defa daha Türkiye kullanılmak isteniyor. Bu kesinlikle, ne Konya'da ne de Türkiye'de yaşayan insanların içlerine sindirebileceği, kabul edilebileceği bir durumdur" dedi.

Esad uyardı: İran'a saldırı küresel felaket olur

Beşşar Esad, İran'a yönelik herhangi bir saldırının "küresel felakete yol açacağı"nı söylüyor. Esad, Sarkozy ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, "Dünya'da hiç kimse barışçı olmayan herhangi bir hareketin sonuçlarını taşıyamaz. Çünkü böyle bir hareket çözüm değil bir felaket olur" diyor. Sarkozy'nin ise görüşmesinde Batı ile İran arasındaki nükleer anlaşmazlığa barışçıl bir çözüm bulunmasına yardım etme sözü verdiği belirtiliyor. Sarkozy, Esad'dan, "Tahran ile olan iyi ilişkilerini, İran'ı nükleer programı konusunda batılı büyük güçlerle işbirliği yapmaya çağırmak" için kullanmasını istiyor.

Sarkozy: İran'ın nükleer gücü olmamalı

Yahudi asıllı Nicolas Sarkozy İran'ın nükleer silah sahibi olmaması gerektiğini söylüyor. Suriye'nin müttefiki İran'ı nükleer programı konusunda Batılı ülkelerle işbirliği yapmaya ikna edebileceğini umuyor. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy "İran nükleer bir silah sahibi olmamalıdır. İran'daki nükleer silahlar bölge ve dünya barışına tehdittir.(!) Herkes, kendi yolunca bu mesajı almalıdır" diyor. Ayrıca "zamanı geldiğinde" Suriye ile İsrail arasında doğrudan görüşmelere sponsorluk yapmaya hazır olduklarını da belirtiyor. "İsrail ile Suriye'nin kısa süre içinde doğrudan görüşmeleri ve herkesin ihtiyacı olan barışı oluşturmaları çok önemlidir" diye konuşan Sarkozy'nin sözde İsrail-Suriye barışını desteklerken, İran'a saldırıyı kışkırtması dikkat çekiyor!

İran ise ani saldırılara hazır olduğunu söylüyor!

İran Savunma Bakanı Mustafa Muhammed Neccar, düşmanların ani saldırılarına karşı Körfez bölgesindeki gelişmeleri kesintisiz takip ettiklerini hatırlatıyor. Neccar, İran'ın bölgede büyük askeri güce sahip bir ülke olduğunu kısa süre önce düzenlediği askeri tatbikatla kanıtladığına dikkat çekerek, İran'a karşı ani saldırı düzenleyeceklerin kesinlikle yıkıcı darbe alacağı uyarısında bulunuyor. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hassan Kaşkavi ise aynı gün yaptığı açıklamada, Batılı ülkelerle nükleer soruna ilişkin görüşmeleri "yapıcı bir ortamda" sürdürmeye hazır olduklarını vurguluyor. Öte yandan, ABD Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, İran Tarım ve Tıbbi Nükleer Araştırma Merkezi başta olmak üzere beş İran şirketine, ülkenin nükleer planına katıldıkları gerekçesiyle ekonomik yaptırım uygulanmaya başlandığı haber veriliyor.

Çin-Rusya ilişkilerinde stratejik ittifak dönemi başlıyor

Medvedev'in Rusya Devlet Başkanlığı'nı üstlenir üstlenmez ilk işi Pekin ziyareti olması dikkat çekiyor. Bu ziyaretle başlayan ve 21 Temmuz'da imzalanan anlaşma ile iki ülkenin aralarındaki temel sorunların çözüldüğü anlaşılıyor.

Şanghay İşbirliği Örgütü'nün kimliği konusunda iki ülke arasında anlayış birliğine varılması önemli sayılıyor. Rusya'nın kendi merkezli politikasına karşı Çin'in "Yük paylaşımı" önerdiği görüşmelerdeki sorunların giderildiği belirtiliyor. İlk somut sonuçsa Medvedev'in ABD füze kalkanı konusunda Çin'den aldığı destek. "Pekin yönetimi, ABD'yi füze kalkanı konusunda sert bir şekilde uyararak uzun zamandan beri koruduğu sessizliğini ve tarafsızlığını bozduğu gözleniyor.

Pekin, Japonya ve Hindistan ile tarihten gelen bir takım husumetleri ve ulusal gururunu bir tarafa bırakıp yeni bir işbirliği sürecini başlatarak ABD'nin planlarını suya düşürüyor ve İran müdahalesini zorlaştırıyor.

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin (KDHC) nükleer silah programına son vermesiyle, aslında ABD'ye ödün verilmediğini, Çin'in Kuzey Kore'yi kendi savunma şemsiyesi altına aldığı anlaşılıyor. Bu arada hammadde ihtiyacı içindeki Japonya'nın, el değmemiş bereketli Kuzey Kore topraklarına karşı iştahı kabarmış görünüyor. Washington, Kuzey Kore konusunda Pekin'in oynadığı satrancı çok geç fark etti. Pekin'in Kuzey Kore konusunda aniden yelkenleri indirmesinin arkasındaki niyeti iyi okuyamadığı konuşuluyor.

Öyle anlaşılıyor ki, ABD'nin kaybettiği tek coğrafya Kafkaslar değil, tüm Asya karşına geçiyor!

Rusya yeni denge unsuru oluyor!

Güney Osetya'daki gerilim, bütün dünyanın gözünün yeniden Rusya'ya çevrilmesine neden oldu. Başta ABD ve diğer Batılı ülkeler olmak üzere bütün dünya, bir anda ortaya çıkmış gibi görünen bu gerilimin nedenlerini ve akıbetinin ne olacağını kara kara düşünüyordu.

Şubat 2007 yılında dönemin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ABD'yi ve tek kutuplu dünya sistemini eleştirdiği konuşması geniş yankı uyandırmış ve bazı uzmanlar tarafından yeni soğuk savaşın ilk işareti olarak yorumlanıyordu. Özellikle Putin'in göreve geldiği günden bu yana Rusya'nın yeniden eski gücüne kavuşması için çalışmanın Rusya'yı idare edenlerin en önemli amaçlarından birisi haline geldiği biliniyordu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasını 20. yüzyılın en trajik olaylarından biri olarak gördüğünü her fırsatta dile getiren Putin, Rus halkının en büyük amacının bu yenilmişlik duygusundan kurtulup büyük Rusya'yı yeniden oluşturacak bir dinamizme kavuşması olduğunu düşünüyordu.

Bu düşüncenin sadece Putin'e ve Rusya'yı yönetenlere ait olmadığı, toplumun birçok kesimi tarafından "güçlü Rusya" hayalinin canlı tutulduğu da Rusya'yı yakından takip edenlerin gözlemlediği bir durumdu. Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan gibi ülkelerde gerçekleşen turuncu devrimler, NATO'nun yayılma çabaları, füze kalkanı projesinin Doğu Avrupa'da uygulanma teşebbüsleri, Kosova'nın bağımsızlığının tanınması gibi olayların Rusya tarafından kendisine yönelik bir meydan okuma olarak algılandığı biliniyordu. Batı tarafından atılan bu adımlar, Rusya'da soğuk savaşın son vuruşları olarak algılanıyor ve bu sürece bir şekilde karşı koyulması gerektiği birçok kesim tarafından dile getiriliyordu.

Tam bu noktada, Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev tarafından onaylanan yeni ‘dış politika konsepti'nin ne anlama geldiğinin değerlendirilmesi gerekiyordu. Yeni dış politika konseptinin en göze çarpan tarafı: Rusya'nın küresel ölçekteki sorunlar karşısında doğrudan müdahil olma yolunu seçeceğinin işaretlerini taşıyordu. Başta ABD olmak üzere, Avrupa ve genel olarak belgedeki ifadesi ile "Rusya'yı durdurmaya çalışan ve küresel süreçler üzerindeki tekelini kaybeden Batı" ile hesaplaşma arzusu kendini hissettiriyordu. Tek kutuplu dünya sisteminin ve tek taraflı müdahalelerin sorunların çözümünde bir yarar sağlamadığı gibi yeni bir silahlanma yarışını da tahrik ettiği ve Rusya'nın bu yarışa katılmak niyetinde olmadığı ifade ediliyordu.

Genel olarak bakıldığında yeni dış politika stratejisi, Medvedev döneminde Rusya'nın çok daha iddialı ve kararlı bir siyaset izleyeceğinin işaretlerini taşıyordu. Yeltsin ve Putin dönemlerinde hazırlanan dış politika konseptlerinin aksine Medvedev döneminin dış politikası, Rusya'nın dünya düzenindeki gelişmelere büyük bir güç olarak müdahil olma misyonuyla hareket edeceği ve tek kutuplu dünya sisteminin artık geçerliliğini yitirdiği söyleminden hareket ediyordu. NATO benzeri askerî ittifakların dünyadaki sorunların çözümünde gerekli rolü oynayamadığının ifade edildiği konsept metninde, Birleşmiş Milletler'in uluslararası sorunların çözümü için meşru aktör olarak kalması gerektiğinin altı çiziliyordu.

Amerika Irak'ı önce işgal etti, savaş alanı haline getirdi şimdi de Irak'a milyarlarca dolarlık ağır savaş silahları satıyor

Bu silahlar kime karşı kullanılacak?

Irak Hükümeti'nin, ABD'den, 36 adet en son nesil F-16 savaş uçağı almayı planladığı belirtiliyor. The Wall Street Journal gazetesinde yer alan habere göre, Irak'ın, Lockheed Martin şirketinden doğrudan satın almayı planladığı F-16'lar, en gelişmiş silah sistemlerine sahip bulunuyor. ABD Savunma Bakanlığı, Temmuz ayı sonunda Irak'a, aralarında M1A11 Abrams tanklarının da bulunduğu 10,7 milyar dolarlık silah satışına onay vermiş bulunuyor.

Önce yerle bir ettiler şimdi de silahlandırılacak!?

Yeni nesil F-16 uçaklarının tanesi ortalama 100 milyon dolara satılıyor. Amerikalı askeri analistler, son aylarda silah alımını hızlandıran Irak'ın, ABD'nin muhtemel bir kademeli çekilme sürecinde, kendi ayakları üzerinde durabilmek için hazırlıklar yaptığını belirtiyorlar. Ancak satın alınması kararlaştırılan silahların mahiyetine bakıldığında, bu silahların şehir içlerinde direniş gruplarına karşı kullanılacak silahlar olmadığı görülüyor. Geniş kapsamlı savaşlarda kullanılan yeni nesil F-16'lar, üstelik de bu kadar büyük sayıda olunca, akla söz konusu silahların nerede ve kime karşı kullanılacağı sorusu geliyor.

İran ve Türkiye hedef olacak!

Çünkü söz konusu silahlar Irak hükümeti tarafından alınıyor ama Irak şu anda ve yakın gelecekte içerden ve dışarıdan fiili bir toplu tehditle karşı karşıya bulunuyor. Üstelik Irak'a komşu ülkeler de Irak'ın toprak bütünlüğü ve güvenliği konusunda garanti veriyor. Uzmanlar, bu silahların İran'a yapılacak olan saldırıda kullanılacağı, daha sonra da ABD'nin bu çapta silahları yığarak Irak'ı Ortadoğu'da bir askeri üs haline sokacağı ve bölge ülkeleri üzerinde uzun süreli bir hegemonyanın Irak üzerinden kurulacağı görüşünü belirtiyor.

İsrail jetleri Konya'da ne arıyor?

Yıllardır gerçekleştirilen Türk kamuoyu ve bölge ülkeleri tarafından tepki ile karşılanan Anadolu Kartalı Tatbikatı 2008/3, Konya'daki 3. Ana Jet Üs Komutanlığında başladı. 3. Ana Jet Üs Komutanlığında uluslararası nitelikte gerçekleştirilecek tatbikata, ABD ve İsrail jetleri de katılıyor. Tatbikata, Türkiye'nin yanı sıra ABD 16 adet F-16, İtalya 3 adet Eurofighter, İsrail beşer adet F-16 ve F-15, Nato ise 2 adet Awacs hava unsurlarıyla katılıyor. Uçakların havada aktif olarak savaşın içinde yer alıyormuş gibi hareket edeceği eğitimde gerçek savaş ortamının oluşturulacağı, ancak gerçek mühimmat kullanılmayacağı açıklanıyor.

Bu yıl 3. Ana Jet Üs Komutanlığında, Anadolu Kartalı Tatbikatı'nın ilki 28 Nisan/16 Mayıs arasında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının katılımıyla Anadolu Kartalı Tatbikatı'nın ikincisi ise 9-20 Haziran'da Türkiye, ABD, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve NATO Awacs unsurlarının katılımıyla yapılmış bulunuyor. Avrupa'nın en geniş eğitim sahasına sahip 3. ana Jet Üs Komutanlığındaki Anadolu Kartalı Komutanlığı bünyesinde yapılan bu tatbikatlara, yabancı ülkelerin hava kuvvetleri büyük ilgi gösteriyor.

Tatbikat düşündürücü ve ürkütücü bulunuyor

Anadolu Kartalı çerçevesinde gerçekleştirilen tatbikat akıllarda çeşitli soru işaretleri bırakıyor. Bu tatbikatların yapılmasının 1 yıl öncesinden kararlaştırıldığını düşünürsek, İran'a saldırı konusunun sık sık gündeme getirildiği bir zamanda İsrail ve ABD uçaklarının Türk topraklarında olması oldukça tehlikeli görülüyor. İsrail'in Şah döneminde bu tatbikatlarını İran'da yaptığını hatırlarsak, şimdi bu tatbikatların Türkiye'de ve neden bu kadar uzun menzilli yapıldığı soruları kafa karıştırıyor.

Filistin'i bombalayan F-16'lar Mevlana şehrine yakışmıyor

2001 yılından bu yana gerçekleştirilen NATO tatbikatları, yapıldığı her dönemde tartışma konusu oluyor. Tartışmaların odak noktasında İsrail ve ABD yer alıyor. Geçtiğimiz yıllarda; alçak uçuşlar, Tuz Gölü'ne yönelik tehditler, uranyumlu silah, gerçek mermi kullanıldığı yönündeki iddialarla gündeme gelen tatbikata, bu yıl NATO ile dört ülkenin hava unsurları katılıyor. Uzun yıllardır yapılan tatbikatlar nedeniyle, Konya Ovası bölgesel savaş merkezi haline getiriliyor.

Lübnan'ı ve Filistinlileri bombalayan İsrail'in F-16 uçakları, bir kez daha Mevlana şehri Konya semalarında tatbikat yapması acı veriyor. 20 bin kilometre kare alanda günlerce sorti gerçekleştiren İsrail ve ABD uçakları, Müslümanların üzerine nasıl bomba yağdırmaya devam edeceğinin tatbikatını yapıyor.

İsrail'in İran'ı hedef alan saldırı tehditlerinin iyice yoğunlaştığı dönemde böyle bir tatbikatın yapılması ise başka önemli bir noktayı oluşturuyor. Kuzey Irak Operasyonu ile yaşanan gerginlik nedeniyle geçtiğimiz yıl tatbikata katılmayan İsrail ve ABD, bu yıl fikir değiştirdi. Bu fikir değişikliğinin arkasında muhtemel bir İran operasyonu olup olmadığı merak ediliyor.

Cheney ile Peres bir araya geliyor!

Rusya'ya silah tepkisi

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile buluştu. Cheney, Peres'e ‘'Rusya'nın, Hizbullah'a ve Irak'taki direniş gruplarına gideceğini bile bile, Şam ve İran'a silah sattığını'' söyledi. İsrail basınının İtalya'nın Como Gölü kıyısındaki Ambrosetti Forumu'nda bir araya gelen Peres ve Cheney görüşmesinden aktardığına göre ABD Başkan Yardımcısı, aynı görüşlerini forumdaki konuşmasında da dile getirdi ve ‘'Rusya'nın Ortadoğu'daki silah satışları, bölgedeki barış ve özgürlük umutlarını tehlikeye (!) sokuyor'' diye konuştu.

Cheney, Rusya liderlerinin, demokrasiyi kendi rejimleri için doğrudan bir tehlike olarak gördüklerini de öne sürdü ve, ‘'Rusya, Gürcistan'a saldırdığında belirgin bir sınırı aştı, demokrasiye ve masum sivillerin haklarına saldırdı'' dedi. Ama kendilerinin Irak'ta ve Afganistan'da yaptıklarını unutmuştu.

Peres, ABD Başkan Yardımcısı'na, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın da tüm Ortadoğu'ya hegemonya getirmek istediğini iddia etti. ABD ve Avrupa'ya da alternatif enerji kaynağı üretmeleri gerektiği uyarısında bulunan Peres, petrol kârlarının dünyadaki terör odaklarını; Ahmedinecad ve Venezuela'nın Hugo Chavez'i gibi emperyalizm muhalifi liderleri beslediğini savundu.

Peres demokrasiyi sindiremiyor

İsrail Cumhurbaşkanı ayrıca, ülkesinin, ilerlemiş teknolojiler kullanarak direnişle en etkili biçimde mücadele etmede kararlı olduğunu, İsrail'in ve ılımlı (işbirlikçi) Arap ülkelerinin bir ortak istihbarat düzenlemesine giderek, ABD ve Avrupa'nın da yardımıyla, Ortadoğu çevresinde yoğunlaşan direnişle mücadele için işbirliği yapmaları gerektiğini dile getirip, tüm İslam Dünyasına tehditler savurdu.

Peres, İslami grup Hamas'ın kukla Filistin yönetimindeki seçimlere katılmasına izin verilmesine şiddetle karşı olduğunu vurguladı ve Hamas gibi direniş gruplarının demokratik araçları kullanmalarının kabul edilemez (!) olduğunu kaydetti. Yani demokrasi, sadece Siyonist ve emperyalist odakların ve Masonların emrinde olursa uygundu..

Fransa ve AB, Rusya'ya yaklaşıyor!

Kouchner: Rusya ile iletişim kurulmalı

Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, "Rusya ile ortak bir dil konuşmayı başarmak zorundayız. Rusya son derece önemli bir komşu ülke" demesi önemseniyor.

AB gayri resmi dışişleri bakanları toplantısı sonunda düzenlenen basın toplantısında konuşan Kouchner: "Yakında Moskova'ya gideceğiz. Onlardan imzalamış oldukları 6 maddeli planı hayata geçirmelerini beklediğimizi ileteceğiz. Bakalım bu 6 aşamadan kaçını gerçekleştirmeye hazırlar. Buna göre bizim de AB olarak pozisyonumuz daha net hale gelecek" şeklinde konuşması dikkat çekiyor. AB'nin Rusya'ya yönelik yaptırım uygulayacağından sürekli bahsetmenin ve 'yaptırım' kelimesini kullanmanın manasız olduğuna değinen Kouchner, günümüzde diplomasinin sadece 'yaptırım'la işlemediğini ve bu yöntemin eskisi kadar verimli ve etkili bir yöntem olmadığını söylüyor.

Barroso: "Soğuk savaş istemiyoruz" diyor

Öte yandan, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Kafkaslarda soğuk savaş istemediklerini ifade ediyor. Barroso, "Bu durumun Rusya ile nasıl ilişkilendirileceği konusunda ise, Avrupa'da soğuk savaşa değil, soğukkanlılığa ihtiyacımız var. Bu, AB tarafından seçilen ve üzerinde çalıştığımız bir yoldur. Parçalara ayrıldığımız geçmişe dönmek istemiyoruz. Bu, AB'nin arzu ettiği bir şey değildir. Yarının barış içinde, refah ve ortak Avrupa'sını istiyoruz" diyerek Rusya'yla yakınlaşma sinyalleri veriyor!

Rusya; Venezuela ile tatbikat yapıyor!.

Rusya'nın Venazuela ile bu yıl içinde Karayip Denizinde ortak tatbikat yapması da dikkatle izleniyor. Venazuela'da yayımlanan Vea gazetesinin Venezuela donanma istihbarat başkanı Salbarore Cammarata'ya dayanarak verdiği haberde, 4 Rus gemisiyle 1000 askerinin 10 ile 14 Kasım günlerinde Vennezuela'da olacağı belirtiliyor. Rus donanmasının Latin Amerika'da il kez tatbikat yapacağını söyleyen Cammarata, tatbikata Venezuela hava kuvvetlerinin de katılacağını hatırlatıyor. Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, silahlarını yenilemek için Rusya'dan taarruz uçakları ve denizaltılar satın aldığı, füze savunma sistemi alma isteğini de aktardığı biliniyor.

Karadeniz'deki Amerikan gemilerine Rusya Venazuela'dan karşılık veriyor.

Rusya'nın 2. büyük kıtalararası stratejik (nükleer) savaş uçağı, Venezuela'daki üsse inmiş bulunuyor.

Rus RİA Ajansı'nın, Rusya Savunma Bakanlığı'na dayandırdığı habere göre, Orta Amerika-Karayipler'i de kapsayan ortak eğitim tatbikatı için Venezuela'ya inen 2 TU-160 stratejik (atom bombası taşıyabilen) savaş uçağının daha sonra Rusya'daki üslerine döneceği belirtiliyor.

ABD'nin baş karşıtlarından olan Venezuala Devlet Başkanı Hugo Chavez'in davet ettiği Rusya, ortak tatbikatın, Gürcistan'da NATO'nun tavrıyla ilişkisi olmadığını açıklıyor. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon da ''olağanüstü durum'' olmadığını bildirmekle yetiniyor.

Gürcistan'da yönetim çatırdıyor

Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili'yi "ülkeyi düşüncesizce ABD-Rus rekabetinin bir kurbanı" haline getirmekle suçlayan muhalefet istifasını istiyor. İki muhalefet partisi lideri, Saakaşvili'nin istifa etmesi ve erken seçime gidilmesi çağrısında bulunuyor. Yeni Sağ Parti lideri David Gamkredlidze, büyük ihtimalle sözlerinden dolayı "vatan haini ve Rus ajanı" olarak nitelendirileceğini ifade ederek başladığı konuşmasında, Güney Osetya'nın başşehri Tshinvali'nin bombalanmasının suç olduğunu ve çok kötü sonuçlar doğuran sorumsuzca bir adım olduğunu söylüyor. Gamkredlidze, "Saakaşvili artık Gürcistan Cumhurbaşkanı ve başkomutan olmanın siyasi ve ahlaki hakkına sahip değildir" diyerek Saakaşvili'nin Güney Osetya'da başlattığı askeri harekat sonrasında binlerce sivilin öldüğünü, 100 bin kişinin evsiz kaldığını, ordunun dağıldığını ve moralsiz ve silahsız kaldığını vurguluyor. İşçi Partisi lideri Şalva Natelaşvili de Saakaşvili'yi "ülkeyi düşüncesizce ABD-Rus rekabetinin bir kurbanı" haline getirmekle suçluyor.

Cheney, Rusya'nın, Gürcistan'daki askeri eylemlerini sadece kınıyor!

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Rusya'nın, Gürcistan'daki askeri eylemlerini bir kez daha kınayıp "Rusya, Gürcistan'ın sınırlarını ihlal etti" diye sızlanıyor. İtalya'da Başbakan Silvio Berlusconi ile görüştükten sonra ortak basın toplantısı düzenleyen Cheney, "Uluslararası toplum, Rusya'nın askeri eylemlerini ve Gürcistan'ın sınırlarını silah kullanarak yasadışı biçimde ve tek taraflı olarak değiştirme girişimlerini kınamak için tek sestir" şeklinde kendilerini teselli ediyor. Çünkü Rusya'ya karşı rezil oldular, hezimete uğradılar ve ellerinden başka bir şey gelmiyor. Rusya'yı "Gürcistan'ın sınırlarını ihlal etmekle" suçlayan Cheney, "Rusya'nın batı sınırları şimdiye kadar hiç olmadığı kadar güvenlidir (!) ve bu güvenlik, Avrupa'da kimseyi tehdit etmeyen, barışa bağlı, değerler etrafında bir araya gelmiş olan refah demokrasilerin yerleştirilmesinin başarısının bir sonucudur" sözleriyle AB'yi Rusya'ya karşı kışkırtmaya çabalıyor.

Cheney, İtalya ve Başbakan Berlusconi hakkında ise şunları söyledi: "İtalya büyük bir ulustur ve ABD'nin mükemmel müttefikidir. Bağlarımız hiç bu kadar kuvvetli olmamıştı. Silvio Berlusconi, ABD'nin iyi dostudur." Sözleriyle Berlusconi'ye yağ çekiyor ve "mahkumun ahmağı jandarmaya yalvarır" atasözünü hatırlatıyor.

Siyonistler korkuyor!

İsrail'in geçen Mayıs ayında İran'ın nükleer tesislerini bombalamayı ciddi ciddi düşündüğü, ancak Başkan George Bush'un bunu desteklemeyeceğini ve Beyaz Saray'daki süresi dolana dek fikir değiştirmeyeceğini söylediği belirtiliyor.

Guardian gazetesi, bu haberini üst düzey Avrupalı diplomatik kaynaklara dayandırıyor. Onlar da bu bilgiyi, İran'a saldırının konuşulduğu Bush-Olmert görüşmesinden bir süre sonra İsrail Başbakanı Olmert'le görüşen Avrupalı bir devlet başkanından öğrendiklerini dile getiriyor. Guardian'ın haberi özetle şöyle: "Bu kaynaklara göre Bush'un İran'a saldırıyı desteklemeyi reddetmesi, iki faktöre dayanıyor gibi görünüyor. Bunlardan biri, İran'ın misilleme yapacağı kaygısı. Bu misilleme, Irak ve Afganistan'daki askeri ve diğer personele, ayrıca Basra Körfezi'ndeki Amerikan donanmasına yönelebilirdi. Diğer faktör ise İsrail'in çok sayıda uçak kullanarak da olsa, İran'ın nükleer tesislerini tek bir akında etkisiz hale getiremeyeceği kaygısıydı. Akınların birkaç gün sürmesi ise, toptan savaş riskini de beraberinde getirecekti." Gazetenin danıştığı İsrail hükümet sözcüsünün ise bu iddiaları reddettiği belirtiliyor.

Acaba Siyonistler, ABD'nin bir İran saldırısının, İsrail'in de sonunu hazırlayacak bir hezimetle biteceğini sezdiklerinden, böyle bir çatışmayı önlemek için, birkaç hava akınıyla olayı geçiştirmek mi istiyor?

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Osman ERAYDIN

Osman ERAYDIN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...