YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
692024dd30632
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 7
Bugün : 6734
Dün : 45549
Bu ay : 859458
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45263279
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Tarımda üretim on yıldır artmıyor, azalıyor!

Nüfusumuz artıyor, ama tarımdaki üretim tam tersine azalıyor. İşte o nedenle, tarım ürünlerinin ve dolayısıyla gıda maddelerinin fiyatı yükseliyor. Et pahalılaşıyor, sebze pahalılaşıyor. Et üretimi, ayçiçeği üretimi, pamuk üretimi yetersiz olunca ithalat zorunluluğu ortaya çıkıyor. Kendi üreticimiz işsiz iken, başka ülkelerin üreticilerine iş imkânı yaratılıyor. Borçlanarak bulduğumuz dövizler, onların cebine konuyor. Tarım üretiminin (ürünler itibariyle değil, bir bütün olarak) artıp artmadığı gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) rakamlarından izleniyor. Nüfus yüzde 11.9 artarken, gıda harcamaları yüzde 30 artarken, gıda üretimi azalınca, artık arz talebi karşılayamadığı için önce tarım ürünleri fiyatı, daha sonra gıda maddeleri fiyatı artıyor. Ve de ülke tarım ürünü ve gıda maddesi ithal etmek mecburiyetinde kalıyor. Tablo budur. Bu tablo istenen / arzulanan bir tablo ise Türkiye’de tarım politikaları da başarılı demektir.

AKP iktidarı, bu bereketsizlik ve başarısızlığını; Batıya bağımlılıkla ve topluma ithal et yutturmakla kapatmaya çalışıyor. Tabi bu ithal etlerin domuz eti mi, kurşunla öldürülmüş hayvan leşi mi olduğu tartışılıp duruyor. Yani at eti it etine karıştırılıyor. Ve bunların sonucu; “söyle yediklerini, bileyim karakterini” sözleri gerçeğe dönüşüyor.

‘AB’ye verilen et ithalat tavizi yıllık 25 bin tonu geçiyor’

Türkiye Ziraat Odaları Birliği(TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ithalattan doğabilecek çok sayıda zarar olduğuna dikkat çekerek, Türkiye tarafından, Avrupa Birliği’ne 1/98 Sayılı Ortaklık Konsey Kararı (OKK) ile yıllık toplam 22 bin 500 ton canlı hayvan ve et için taviz verildiği belirtiliyor.

 Şemsi Bayraktar, karkas ette 15 TL’nin altındaki fiyatın zarar olduğunu belirterek, ithalat kararıyla birlikte fiyatların telaştan 15 TL’nin altına düşmeye başladığını kaydediyor.

Bayraktar yaptığı yazılı açıklamada, hedefin tüketici fiyatları iken, hedefin şaştığını ve üretici fiyatlarının düşmeye başladığına dikkat çekerek, perakende fiyatları düşmemesi durumunda olacaklara ilişkin endişesini şöyle açıklıyor: “Firmalar üreticiden düşük fiyata aldığı ete, kârını koyup satarken, zorda kalan üretici zararına hayvanını satmak zorunda bırakılıyor.”

“Et Balık Kurumu’na ithalat yetkisi fiyatları terbiye etme amacı taşıyor”

Bayraktar, et fiyatlarının artmasıyla Hükümet’in Et Balık Kurumu’na ithalat yapma yetkisi verdiğini anımsatarak, bu kararla fiyatları ithalatla terbiye etme yoluna gidildiğini söylüyor. Bayraktar, fiyat artışlarının nedenlerini şöyle sıralıyor:  “2007-2008 döneminde tüm dünyada yaşanan girdi artışları Türkiye’de yaşanan kuraklık, süt ve et gibi ürün fiyatlarının da yerinde sayması, yüksek maliyet baskısı. 2008’in son çeyreğinde süt arzının en düşük seviyeye gerilemesi süt fiyatlarını düşürerek, yüksek maliyet baskısı ile düşük fiyat kıskacı arasında kalan birçok süt işletmesi hayvanlarını kesime sevk etti. Bu dönemde yaklaşık 250 binden fazla damızlık hayvan kesildi. Girdi maliyetlerindeki artışlar üretici et maliyetlerinin ve fiyatları artırdı. Bütün bu gelişmelerden sonra, Ağustos 2009- Şubat 2010 dönemine, yani 7-8 aylık süreçte arpa yüzde 11, kepek yüzde 56, ayçiçeği tohumu küspesi yüzde 121 ve besi yemi ise yüzde 19 oranında arttı. Çiftçiler, 7-8 ay önce besiye koyacakları canlı hayvanın kilosuna 8-9 TL ödüyorken, bugün 12-13 TL’ye zor almaktadırlar. Yani canlı hayvan maliyetleri de yüzde 45’ler civarında artmıştır.”

Bayraktar, 8 ay önce 11 TL olan karkas etin ham maliyetinin, bugün itibariyle 15 TL’nin üzerinde çıktığını ifade ederek, “Bu rakama en az yüzde 10 kâr koysak bile üreticiler 16-17 TL’nin altında hayvanını kestirdiğinde zarar eder” diyor.

Tarımda Tehlike çanları çalıyor!

Ülkemizin en verimli Ege Bölgesi’nin Gediz Ovası’nda bu ‘icra ve iflaslar’ yaşanıyorsa; varın diğer bölgelerimizin ne hallere düştüğün siz düşünün!.. Bir zamanlar hayvan ihracatçısı olan ülkemiz hayvan ithalatçısı konumuna düşürüldü!.. Bir zamanlar tarım üretimi kendi kendine yeten dünyanın nadir ve sayılı birkaç ülkesinden biriyken, tarım ürünleri ithalatçısı hâline getirildi!..

‘Et ve hayvancılık’ deyip geçmeyin; hayvancılık demek aynı zamanda ‘tarım’ demektir… Tarım ve hayvancılık demek, özellikle Orta ve Doğu Anadolu’da ‘istihdam ve iktisat/ekonomi’ demektir… Tarım ve hayvancılık demek, ‘işsizliğe çare ve çözüm’ demektir… Tarım demek, yaklaşan ‘sosyal tufan’a ‘DUR’ demektir…

Peki, bu ekonomik ve sosyal tufana hükümet tarafından üretilen çözüm neymiş?

Et, süt, hayvan üreticilerimize vurulabilecek en büyük darbe: İTHALAT!

Kemal Derviş döneminde tarımı batırmak üzere bir gecede çıkarılan kanunları hatırlayalım… Hedef belliydi; Türkiye’deki ana tarım ürünlerinde üretimi düşürmek… Hedeflerine ulaştılar, üretimi düşürdüler, bu günlere yani tarım ve hayvancılık zengini Türkiye’de ‘ithalat’ yapar hâle geldik; ihracatçılıktan ithalatçılığa geriledik…

Bu hale nasıl getirildik?

İşte rakamlar: 2005’te 21,5 milyon ton olan buğday üretimi 2009’da 17 milyon tona düştü!.. 2005’te 9,5 milyon ton olan arpa üretimi 2009’da 6 milyon tona düştü!.. 2005’te 2,3 milyon ton olan pamuk üretimi 2009’da 2 milyon tonun altına düştü!.. 2005’teki 520 bin ton kırmızı mercimek üretimi 2009’da 111 bin tona düştü!.. 2005’te 26 bin ton olan susam üretimi 2009’da 20 bin tonun altına düştü!.. Ve sonunda et ithal eder hâle düşürüldük!..

“Deccal Tabakta” kitabının yazarı ve Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer, daha önemli bir ‘TEHLİKE’ye dikkat çekiyor: “Gelen bilgiler doğru ise; bazı çevreler canlı cansız et dolu gemileri limanlara yaklaştırmış bile. Etin fiyatı bu kadar yükselmişken; menşei şaibeli, hastalıklı, yaşlı, niteliksiz, antibiyotik deposuna çevrilmiş hayvan etlerini ‘sözde helâl’ etiketleri ile bize sunarlarsa, şaşıracak değiliz…”

Evet; Deccal tarımda, Deccal ette, Deccal soframızda, ‘Deccal tabakta’!.. Böyle giderse; sadece ekonomimiz ve tarımımız değil, soframız ve sağlığımız da tehlikede!..[1]

Et fiyatları halkın tahammülünün üzerine çıkınca bunları düşürmek için et ithali yoluna başvuruluyor. Bunun üzerine elinde kesimlik hayvan bulunan besiciler “ucuzlamadan”  korkarak hızlı bir kesim yoluna gidiyor. Evet, et ucuzluyor ama zaten az ve yetersiz olan kesimlik hayvan stoku da önemli ölçüde azalıyor.

Recep Bey her probleme çabuk, kolay ama köksüz çareler arayıp bulmakla övünüyor. Örneğin gitgide çözümsüz hale gelen işsizliğe karşı “her firma bir tek işsize iş verse işsizlik kalmaz” şeklindeki mucizevî(!) buluşlar yapıyor. Burada da sorunun asıl köküne inip çare arayacağına ve et üretimi yetersizliğini gidermeye çalışacağına, onu daha da azdırma yolu olan “ithalat”a başvuruyor.

Aslında sadece et değil bütün tarımsal ürünlerde fiyatlar diğer mal ve hizmetlerden hızlı artıyor.

Et fiyatlarının dayanılmaz yüksekliklere çıkışında en önemli neden, AKP hükümetinin tarımdaki yanlış politikaları oluyor. R.T. Erdoğan üretim ve iktisat politikalarını anlatırken işine gelen verileri söyleyip “Nereden nereye” demeyi pek seviyor. Oysa iktidarının eksiklerini gösteren gelişmelerde de, örneğin sıfırla devraldığı terör ve tarımsal ürün, kesimlik hayvan sayısını dile getirip “nereden nereye” diyemiyor.

Her şeyden önce şu anlaşılmalı ki bugünkü kesimlik hayvan sayısı stoku önemli biçimde artırılmadan Türkiye’de doğru ve dengeli bir beslenme halk için mümkün görünmüyor. İşsizlik probleminin çözümü yönünden de kesimlik hayvan stokunun artırılmasının büyük önemi vardır.

Dünyada kesimlik hayvan sayısının ileri düzeyde olduğu ülkeler Avrupa dışındadır (Brezilya, Arjantin, ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’dadır). Fakat Avrupa ülkeleri hayvancılığı kendilerinin beslenmesini sağlayacak bir politikayı kendi tarımsal ekonomi politikalarının omurgası olarak kabul ediyor. Başta dünyanın ihracat şampiyonu olan Almanya halkın çok yüksek düzeyde et yemesi ve süt içmesini ithalâta başvurmadan sağlıyor.

İthal donmuş et kime yediriliyor?

Et Balık Kurumu canlı hayvan ithalatını yapacağını duyursa da 30 Nisan 2010 CUMA Resmî Gazete Sayı 27567 -2010/373 sayılı bakanlar kurulu kararı 5 Mayıs’ta Et Balık kurumunun yapacağı kapasitede canlı hayvanla sınırlı kalmıyor. Et Balık Kurumu 5 Mayıs’ta yapacağı ihalede 4025 ton canlı hayvan ithalatını öngörüyor. 30 Nisan kararnamesi 7500 ton kesilmiş (taze veya soğutulmuş) veya dondurulmuş sığır eti ve 16000 ton canlı sığır ithalat yetkisinin Et Balık Kurumuna verildiğini açıklanıyor. Yani Bakanlar Kurulu Et Balık kurumuna bir kota veriyor. 5 mayıs tarihinde canlı hayvana ait olan 16.000 tonluk kotanın 4025 tonluk canlı kısmı kullanılıyor ve geriye kalan 11-975 tonluk kotayı 31.12.2010 tarihine kadar kullanması gerekiyor.

Dondurulmuş et yetkisi niçin veriliyor?

Bakanlar Kurulu 7500 tonluk kotada EBK’na hem kesilmiş soğutulmuş et hem de dondurulmuş olarak yetkiyi vermiştir. Taze et mi dondurulmuş et mi ithal edilecek sorusunun cevabı yaşadığımız günlerde et fiyatlarında anî bir fiyat yükselmenin önüne geçmek için çift yetki verilmiş olduğunu biliyoruz. Yoksa AB’nin onlarca yıllık dondurulmuş etini tüketicilerimize yedirmeye yöneticilerimiz kalkışmak için cesaret edememeleri gerekir!

Canlı hayvanda kotanın 16000 ton olması, EBK’na 35.000 adet ile 24.615 arasındaki kesimlik canlı hayvanın ithal yetkisinin verilmiş olduğu gösteriyor. İşte 5 Mayısta EBK’nun yapacağı ihalede 4025 ton yani 6000 ile 8000 sayıdaki kesimlik canlı hayvanın ithal edileceğini gösteriyor.

Fiyatlar Sadece 1 lira düşüyor!

Herkes Et Balık Kurumu’nun acil olarak kesilmiş et ithal ihalesi yapacağını sanıyor. Et ithalat haberleri ile kesilmiş ette 3 liralık canlı hayvan fiyatlarında 1 liralık düşüşler yaşanıyor. Gazete haberlerinde de mezbahaların günlük kesim sayılarının iki katına çıktığı okunuyor. EBK aldığı yetkiye dayanarak hemen kesilmiş et ithalatını açmamaktaki kararı piyasayı gözlüyor olmasındandır. Piyasa et ithalat haberleriyle 5 Mayısa kadar düşmez ise EBK kesilmiş taze (soğutulmuş) ve/veya dondurulmuş et ithalat ihalesini de açabiliyor. İthal kesilmiş et veya dondurulmuş et piyasaya mı verilecek yoksa TSK’nın ihtiyacında mı kullanılacağının sorusunu tüketici derneklerinin iki ay önce et fiyatlarının yükselişinde Tarım Bakanlığı’na bildirdiği yazılı görüşlerde gizlidir. Bu görüşlerde ithal etin TSK’nın ihtiyaçlarında kullanılması Öngörülmekte idi.

İktidarın hayvancılıkla ilgili acil bir eylem planı görünmüyor. Şayet ithalat kararı acil bir eylem planı ise bu hayvancılığımızın kalkındırılmasını değil yerin dibine girdirecek bir karardır.

Çeyrek milyar dolar kayıp gidiyor?

30.12.2010 tarihine kadar et ve kasaplık canlı hayvan ithalatı gerçekleşirse ülke kaynaklarının çeyrek milyar doları yabancı ülke çiftçilerinin kalkındırılmasında kullandırılmış olmaktadır. 7500 tonluk ithal edilecek taze et veya dondurulmuş ette bu ülkelerin yaşlı, kısır hayvanlarını yenilemede kullanmalarına ülkemizin parasını pompalamış olacağız. 7500 tonluk yurt dışındaki bir kesimde erkek dana mı dişi mi kesildiğini buradan oraya tetkik için göndereceğimiz veteriner hekimlerimiz nasıl kontrol edebileceği ise bilinmiyor.

Geliniz şu dondurulmuş et ithal kararını uygulamayınız. Bugün fiyatlar artmadan da asgari ücretli et yiyemiyordu. Hiç olmaz ise yıllık ortalama 6 kg. et yiyen insanlarımıza dondurulmuş et yedirip ruh ve beden sağlığımızla oynamayınız.

Piyasa yandaş sermayeye açılıyor: İthal ette Zapsu parmağı!

İthal ete iznin altından Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Cüneyt Zapsu çıkıyor. İthal et tartışmasının başlamasından çok kısa bir süre önce Cüneyt Zapsu ile Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları’nın Almanya’da uluslar arası bir et firmasıyla anlaşma yaptığı söyleniyor. Zapsu’nun anlaştığı şirket Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde kurulu. Şirket Almanya’nın en büyük et firmalarından biri sayılıyor. Anlaşmaya göre, Alman firmadan canlı hayvan alımı yapılacak ve kilosuna üç Avro ödeneceği biliniyor.

Almanya’daki iş çevrelerinin verdiği bilgiye göre, daha önce başka şirketler Türkiye’yle ticari ilişki halindeydi. Bu şirketler, Et ve Balık Kurumu’na kilosu bir Avrodan canlı hayvan satmayı teklif ediyor. Ancak Et ve Balık Kurumu bu teklife yanıt vermiyor.

Et ve Balık Kurumu canlı kasaplık sığır ithalatı için, 28 Nisan 2010 tarihli şartnameyle Estonya, Letonya, Litvanya ve Macaristan’a izin vermişti. Şartnamede Almanya’nın adı geçmiyor. Bir yoruma göre Almanya’dan ithalat Estonya, Letonya, Litvanya ve Macaristan üzerinden yapılacağı belirtiliyor.

İktidara yakın bir takım şirketlerin, Ortadoğu ülkelerine hayvan ihraç etmek amacıyla hazırlık yaptığı da gelen bilgiler arasında bulunuyor. İslamiyet’in ‘Helal kesim’ şartı nedeniyle Ortadoğu pazarına giremeyen Batılı şirketlerin AKP’nin açtığı kapıdan hem Ortadoğu’ya, hem Türkiye’ye gireceği belirtiliyor. Tabii, Fetullahçı sermaye de bu işten payına düşeni alıyor. Ortadoğu pazarına girişte ise Kuzey Irak’taki şirketler aracı olacak. Sistem oturana kadar işler iktidar eliyle kolaylaştırılacak. Piyasa zamanla yandaş firmalara teslim edilecek. Uzmanlar Et ve Balık Kurumu’nun da bu amaç doğrultusunda anonim şirket haline dönüştürüldüğünü söylüyor.

Eskiden nüfusumuz bugünkünün yansından bile az iken ülkenin hayvan varlığı et tüketimine göre oldukça yüksekti. Öyle ki komşu ülkeler kendi tüketimleri için Türkiye’den kaçak hayvan ve özellikle koyun sağlayıp ülkelerinde piyasaya sürmeyi en kârlı ticaret olarak görürlerdi. 1960’lı yılların başında ciddi bir planlamaya geçildiğinde düzenlenen Birinci Beş Yıllık Plân’ın yüzde 7 oranında kalkınma için en çok önem verdiği konu hayvancılık idi. Ne yazık ki bundan sonra resmi dokümanlarda bu çok önemli işaret geriledi. Sadece Erbakan Hoca’nın 1973-1977 arası koalisyon hükümetleri döneminde tarım ve hayvancılıkta büyük atılımlar gerçekleşti. Ancak öteden beri hayvancılık Konusuna önem verilmemiş olsa da bu alanda en olumsuz politika 2002 yılında başlayan AKP iktidarı dönemi oldu. Bu parti iktidara geldiğinde Türkiye’de halkın kıt kanaat da olsa et yiyebileceği imkânını veren bir ET üretim durumu vardı. Ancak AKP döneminde hayvancılığı geliştirme değil, aynı düzeyde tutmaya yarayacak hiçbir şey yapılmadığı gibi işler tersine yürütüldü.

 

 

 

 



[1] Reşat Nuri Erol / Milli Gazete

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Ramazan YÜCEL

Ramazan YÜCEL

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...