İbrahim Reisi’nin Helikopter Kazası:
İHMAL Mİ, SUİKAST Mİ?
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, iki ülkenin sınır bölgesindeki Doğu Azerbaycan eyaletinde, Kız Kalesi ve Hudaferin Barajlarının açılışını yapmışlar, Türkiye’yi Azerbaycan ve Orta Asya’ya bağlayacak Zengezur (Aras Demiryolu) Koridoru konusunda da uzlaşmaya varmışlardı. Uzun yıllardır İran ve Azerbaycan bu denli yakınlaşmamışlardı. Türk Devlet aklının (iktidardan ziyade Milli odakların) gayret ve girişimleriyle Aliyev ikna edilerek gerçekleşen bu tarihi ve talihli gelişmelerin, İsrail’i ve arkasındaki ABD ve AB ülkelerini rahatsız ettiği açıktı. İşte bu buluşma ve anlaşmadan sonra İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tebriz’e gitmek üzere helikopterle yola çıkmış, ancak hava muhalefeti nedeniyle dağlık bölgeye çakıldıkları açıklanmıştı. Ayrıldıkları Verzigan şehri Arasbaran ormanları arasında ve dağlık bir ortamda yer almaktaydı. Buradan Tebriz’e ulaşmak için Misk Anbar ve Kamtal Dağlarını aşmak lazımdı.
Sorular, Acabalar ve Kuşkular!?
Ancak kafaları kurcalayan pek çok soru vardı ve hâlâ yanıtsızdı.
• Önce İbrahim Reisi ve yanındaki 8 kişiyi taşıyan helikopterle beraber 2 helikopter daha Tebriz’e doğru havalanmışlardı. Diğer ikisi aynı hava şartlarından ve aynı dağlık coğrafyadan geçip Tebriz’e ulaştıklarına göre, İbrahim Reisi’nin helikopteri niye dağa çakılmıştı? Kazanın ilk gününde; resmi kurtarma ekipleri cep telefonu görüntüleriyle, kaza mahalline yaklaştıkları ve Tebriz İmamıyla irtibat kurdukları yönünde beyanatlarda bulundukları halde, 2. günde helikopterdeki 9 kişinin yanmış bedenlerine ulaştıklarının belirtilmesi kafaları karıştırmaktaydı!?
Bu helikopterler, bir tatbikat ve tahkikat göreviyle değil… Acil bir müdahale ve ulaşım mecburiyeti göreviyle değil… İran’ın Cumhurbaşkanı, Dış Bakanı, Devrim Muhafızları Komutanları gibi en üst düzey yöneticilerini taşıyan stratejik bir görev yaparken, bu denli tedbirsiz, dikkatsiz ve ilgisiz davranılması üzerinde elbette durulmalıydı!
• Acaba İsrail dostu Aliyev’le, İran’ın bu denli yakınlaşmasına alınan… Ve daha önce İsrail’e etkisiz füzeler yollayan İran’dan intikam için fırsat kollayan İsrail’in bu kazada bir parmağı var mıydı? Çünkü Aliyev ve Reisi uzlaşması nedeniyle İsrail kendisini arkadan hançerlenmiş saymaktaydı!..
• İbrahim Reisi’nin helikopterine uzaktan kumanda ile müdahale etmek konusunda, İsrail’in bir şansı da vardı; çünkü Azerbaycan’ın İran sınırına yakın, Hazar Denizi kıyısındaki Lenkeran kasabasıyla, Ermenistan yakınındaki Hankendi arasındaki gizli bir alanda, İsrail’in özel bir askeri hava üssü bulunduğu konuşulmaktaydı. Hatta, geçen yıllar İsrail Haaretz gazetesi, Açık Kaynak Uçuş Verilerine dayanarak MOSSAD’ın, İran’ı gözetlemek ve gerektiğinde müdahale etmek üzere, Azerbaycan’ın İran’a yakın bölgesinde bir Askeri Üs kurmasına izin verdiğini yazmış ve İran pek çok sefer bu durumdan rahatsızlığını açığa vurmuşlardı.
Üstelik bu olayla ilgili İsrail televizyonunda açıklama yapan bir istihbarat yetkilisinin: “Biz Cumhurbaşkanlarına ve Devlet adamlarına değil, sadece terörist odaklara bu tür suikastlar yaparız!” sözleri de kafa karıştırıcıydı.
• Ve maalesef, İran kendi içindeki İsrail (ve ABD) adamlarını = ajanlarını tam olarak belirleyip etkisiz kılmayı hâlâ başaramamıştı. Bu nedenle Devletin 2 numaralı yöneticisini koruyamamıştı. İran’da Ruhani Liderden sonra Devletin, devrimin, düzenin ve Devrim Muhafızları askerlerinin en yetkili Başkanı olan çok önemli bir şahsın korunması noktasındaki bu zafiyetler, İran’ın büyük bir itibar kaybına da yol açacaktı. Bu olayda eğer ihmaller zinciri varsa, bu kasıtlı ihmallerde İsrail ve ABD parmağı da aranmalıydı… Çünkü İbrahim Reisi’nin; MOSSAD, CIA başta, tüm yabancı istihbaratın, hatta İslamcı bilinen terör yapılarının hedefinde olduğu bilinip durulmaktaydı.
• Kazanın yaşandığı Bell 412 helikopterleri Amerikan yapımıydı. Hele bu türler oldukça yıpranmış ve ıskartaya çıkmıştı. Bunların iki vidasının gevşemesi veya gevşetilmesi bile bu tür facialara yol açmaktaydı. Teknolojide önemli mesafeler aldığı konuşulan İran’ın; değil kendi imkânlarıyla bunları yenilemek, hatta kaza yerini saatler sonra tespit edebilmek için bile, resmi taleple Türk Akıncı İHA’larına ihtiyaç duymuşlardı.
• İran ısrarla bu olayın, hava koşullarından ve dağlık arazi şartlarından kaynaklanan bir KAZA olduğunu kanıtlama çabasındaydı. Çünkü sabotaj ihtimalinin ispatlanması durumunda bu bir savaş sebebi sayılacaktı; muhatap ise İsrail ve ABD olacaktı!.. İran böyle bir hesaplaşmaya hazır mıydı?!.
Bizim kanaatimiz; İran resmen bu elim olayın bir kaza olduğu sonucuna vardıklarını açıklayacaktı… Ancak, duyarlı İran halkı bununla tatmin olmayacaktı… İran yönetimi mecburen, resmen olmasa da dolaylı şekilde, güya “intikamımızı aldık” cinsinden halkın havasını almak üzere İsrail’e yönelik bazı saldırılara kalkışacaktı!.. İşte bunu bahane eden İsrail ve ABD ise İran’a saldıracaklardı!.. Ama bu saldırılar, ABD’ye pahalıya patlayacak, hatta Kuduz İsrail’in sonunu hazırlayacaktı… Bunların nasıl olacağı konusunun açıklanması ise münasip düşmediğinden, şimdilik bizde kalsındı…
BM Genel Sekreteri Guterres’in “Bu elim kazayı hayret ve dehşetle izliyorum!” ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin “Olayı duyunca şaşkınlığa uğradım ve şoke oldum!..” sözleri, bölgemizde ve dünya genelinde sebep olacağı vahim sonuçlarından duydukları kuşkuları yansıtmaktaydı.
Evet, İran gibi stratejik öneme sahip bir ülkenin: Cumhurbaşkanının, Dışişleri Bakanının, her ikisinin danışmanlarının, Devrim Muhafızları üst düzey iki komutanının, Tebriz Valisinin ve Cuma İmamının, Ruhani Lider Hamaney’in Tebriz Temsilcisinin ve helikopter kaptanının, toplam 9 çok önemli yönetici kadrolarının aynı kazada ve bir arada yanarak ölüp bu dünyadan ayrılmaları, elbette ve her halde tarihin seyrini değiştirecek olaylar zincirine yol açacaktı…
Ve bu noktada sormak lazımdı:
Acaba; UCM (Uluslararası Ceza Mahkemesi)’nin işlediği savaş suçları ve ağır insan hakları ihlali nedeniyle, tutuklama talebi anlamına gelen bir karar almasının hemen ardından, Siyonist İsrail’in terörist yönetimi, dikkatleri dağıtıp zaman kazanmak ve tabiri caizse “Ne BM ne UCM, hiçbir küresel kurumu ve kararı takmadıkları” mesajını ulaştırmak için de, bu kazadan medet ummuş olabilir mi? diye düşünmekte de fayda vardı…
Azerbaycan’la İran’ın Dalaşmaları!
2020’deki Karabağ Savaşı’ndan bu yana Azerbaycan ile İran arasında gerilim tırmanmıştı. İran, Kafkasya’da jeopolitik statünün değişmesini bölgesel çıkarları için tehlikeli saymaktaydı. Bu konuda tehditkâr bir pozisyon takınan İran, Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkilerini ilerletmesinden rahatsızdı. İran son iki yılda “Sınırların değişmesine izin vermeyeceğiz” diyerek Aras Nehri hattında 4 askeri tatbikat yapmıştı. Azerbaycan da karşı tatbikatlarla “Korkmuyoruz” mesajı vermeye çalışmıştı. Yetkililerin karşılıklı suçlamaları medya savaşlarıyla tehlikeli boyutlara taşınmıştı. İki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları karşılıklı olarak, saldırgan yayınları protesto eden notalar yayımlamıştı.
Durup durup alevlenen gerilimde son perde, 29 Mart 2023’te Azerbaycan’ın Tel Aviv Büyükelçiliği’nin açılışıyla daha da kızışmıştı. İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ile ortak basın toplantısında, “Azerbaycan ve İsrail, İran tehdidiyle karşı karşıya. İran’a birlikte karşı koymalıyız. İran’ın nükleer kapasitesini artırmasını önlemeliyiz” diyerek iki sınır komşusunun arasına mayın atmıştı. Bayramov ise 30 yılı geride bırakan ilişkilerin stratejik ortaklık seviyesine ulaştığını vurgulamıştı. Bayramov’a göre 2022’de iki ülke arasındaki ticaret hacmi yüzde 85 artmıştı. Azerbaycan’da faaliyet gösteren İsrailli şirket sayısı 140’a ulaşmıştı.
İsrail’in Haaretz gazetesi 6 Mart 2023’te, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik olası bir saldırısı için bir havaalanı hazırladığını ve MOSSAD’a İran’ı izlemek üzere bir merkez açmasına izin verdiğini yazmıştı. Gazeteye göre 2016’dan itibaren İsrail’den 92 uçak seferiyle milyarlarca dolar değerinde silah alan Azerbaycan, bunun bedelini petrol ve İran’a erişim sağlayarak karşılamaktaydı.
Kritik sorun: Zengezur Koridoru olmaktaydı.
Azerbaycan’ın İsrail’le savunma ve istihbarat ortaklığından öteden beri Tahran rahatsızdı. Fakat Karabağ Savaşı’nda, sınırdaki 132 kilometrelik şerit Azerbaycan’ın kontrolüne geçerken İran-Ermenistan koridorunda İranlı kamyonlar sorun yaşamaya başlamıştı. Buna ilaveten ateşkes anlaşması gereği, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında Zengezur üzerinden ulaşım hatları açma planı krize yeni bir boyut katmıştı. İran’ın dini lideri Ali Hamaney, 19 Temmuz 2022’de Astana Zirvesi nedeniyle Tahran’da kabul ettiği Erdoğan’a, Ermenistan ile İran arasındaki sınırın kapanmasına neden olacak hiçbir plana izin vermeyeceklerini açıklamıştı. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de 13 Ekim’de Astana’da Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’le görüşmesinde tarihi sınırlar, bölgenin jeopolitiği ve İran-Ermenistan transit yolunun değiştirilmesini reddettiklerini vurgulamıştı.
Barzani İran’a, Talabani ABD’ye Niye Koşmuşlardı?
Amerikalılar; Irak’ta hesabı tutturmak, Bağdat’ı avucuna almak, İran’ı dengelemeye çalışmak ve ayağına sağlam bir yer açmak için iki yakası birbirine kavuşmuş bir Kürdistan’dan yanaydı. Türkiye ve İran’ın istekleri ise bunun tam karşıtıydı. Sözde Kürdistan ise geleceğini güvenceye almaya çalışırken birbirine zıt hedef ve beklentileri olan birkaç adrese birden bakmak zorundaydı.
Irak Kürdistan siyaseti çetrefilli bir dönem yaşamaktaydı. Jeopolitiğin dayatmasıyla Türkiye’ye yaslanan Erbil, yüzünü Tahran’a; İran’a yaslanan Süleymaniye ise Washington’a dönmeye başlamıştı. Bunlar konjonktürel kayışlar mı, stratejik tercihler mi olmaktaydı? Jeopolitik gerçeklikten söz ettiğimize göre bunlar çapraz ilişkilerden medet uman dönemsel arayışlar olarak okunmalıydı. Çünkü maalesef hepsinin yularını aynı Siyonist odaklar tutmaktaydı.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani, 6-7 Mayıs’ta Tahran’da tam anlamıyla bir lider olarak ağırlanmıştı. Resmi temaslar; Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı, Meclis Başkanı, Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devrim Muhafızları Genel Komutanı ile sınırlı kalmamış, dini lider Ali Hamaney tarafından da ağırlanmışlardı. Hamaney, Barzani’yi genellikle özel ve mahrem görüşmeler için tahsis edilen bir odada karşılamıştı.
Aslında Kürdistan siyaseti; Bağdat, Tahran ve Ankara üçgeninde sıkışmış durumdaydı. Tahran, İsrail’in Kürdistan’ı üs olarak kullandığı suçlamasıyla Erbil’i cendereye almıştı. 2022 ve 2024’te “MOSSAD üssü” diyerek iki Kürt iş adamının konutlarını balistik füzelerle yıkmıştı. Böylece İsrail’in Kürdistan’daki varlığını tanımadığını vurgulamıştı. ABD’yi Irak’tan çekilmeye zorlamak için Iraklı Şii milis grupları üzerinden geliştirilen saldırılardan Kürdistan da nasibini almıştı. İran içinde saldırılarla bağlantılı oldukları suçlamasıyla İranlı Kürt partilerin Irak Kürdistanı’ndaki kamplardan çıkartılması ve sınırlardan uzaklaştırılması da Kürtleri sıkıntıya sokmaktaydı. Dahası 2023’te Bağdat’la sınır güvenliğine dair bir anlaşma imzalayıp merkezi hükümetin Kürdistan üzerindeki kontrolünü artırmıştı.
İran-Azerbaycan Yakınlaşmasından Kimler Rahatsızdı?
Ve sonunda İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, İran’ın Doğu Azerbaycan eyaletine seyahate çıkmıştı. Devlet televizyonu helikopter kazasının İran’ın başkenti Tahran’ın yaklaşık 600 kilometre kuzeybatısında, Azerbaycan sınırındaki Jolfa kenti yakınlarında meydana geldiğini açıklamıştı.
Bir Saat Önce ABD’ye Meydan Okumuşlardı!
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve İran Cumhurbaşkanı Reisi bir araya gelerek ABD’ye ve Ermenistan’a meydan okumuşlardı. Kazadan yaklaşık 1 saat önce Reisi ile Aliyev, İran-Azerbaycan sınırında buluşmuşlardı. Reisi açılış konuşmasında, “Bu projeler, İran ile Azerbaycan’ın bu gibi çok önemli büyük projeleri hayata geçirebileceğinin göstergesidir. Bazıları bizim bir araya gelmemizi ve ortak başarılarımızı hoş karşılamıyor fakat bunlar bizim için önemli değil. Önemli olan ülkelerimiz, devletlerimiz ve halklarımız için iyi olanı hep birlikte hayata geçirmiş olmamız.” ifadelerini kullanmıştı.
Aliyev ise, “Halkımızın ortak başarısı elbette dostlarımızı mutlu ediyor. Beğenmeyenler ise kendi işlerine baksa daha iyi olur. İran ve Azerbaycan devletleri bugün çok güçlü ortak siyasi irade ortaya koydu, birlikte olduğumuzu ve birlikte olmaya devam edeceğimizi kendi halklarına ve tüm dünyaya açıkça ilan etti. Önemli olan budur. İran-Azerbaycan ilişkileri bölgemizde istikrarın önemli şartıdır. Elbette böylesine güzel bir proje halkımızın refahını, istihdamı artıracak, dolayısıyla başarıya giden bir sonraki adım olacaktır. Gelecekte buna benzer pek çok ortak projenin olacağına eminim.” açıklamalarını yapmıştı.
Reisi’nin Bindiği Helikopter İhtiyarlamıştı!
İran medyası, Bell 412 model helikopterin özelliklerini ortaya çıkarmıştı. Tamamen dolu bir depoyla 900 kilometre yol alan Bell 412, 5.3 ton yük de taşımaktaydı. 1979 üretimi yani 45 yaşında olan helikopter ayrıca 13 kişi kapasiteliydi. Eski İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, söz konusu helikopter kazasıyla ilgili ABD’yi suçlamış ve “ABD, İran’a uçak ve yedek parça satışını engelleyerek büyük bir helikopter kazası trajedisinden sorumludur” açıklamasını yapmıştı.
Keramet Palavrası mıydı, İsrail’in Planı mıydı?
İran Ruhani Lideri Ali Hamaney 85 yaşındaydı. Şimdiden onun yerini kimin alabileceği konuşulmaktaydı. İran hukukuna göre yeni bir dini liderin atanması görevi, 88 üst düzey din adamından oluşan Uzmanlar Meclisi’nin sorumluluğundaydı. Mart ayında yeni Uzmanlar Meclisi seçimi yapılmıştı. Hamaney’in ilerlemiş yaşı dikkate alınarak 8 yıllık görev süresi içinde yeni Ayetullah’ı belirlemek gibi çok önemli bir misyonu vardı. Ayetullah Hamaney’in halefinin bir reformist olması ihtimali tartışılmaktaydı. Ancak bu ihtimal sıfıra yakındı. Çünkü Uzmanlar Meclisi içine ılımlılar veya reformistler alınmamıştı. Katı din adamlarından oluşmaktaydı. Ayetullah Hamaney’in “muhafazakâr çizgisinin” devamını ve istikrarlı bir geçişi amaçlayan bu Uzmanlar Meclisi yıllardır hazırlanan projenin son halkasıydı. Ayrıca 2022’de rejimi sarsan halk muhalefeti, başörtülerin yakılması gibi reformist eylemler önemli uyarılar olarak algılanmıştı.
İki Ayetullah Adayı öne çıkmaktaydı!
Birinci aday İbrahim Reisi olmaktaydı. 2021 seçimlerini kazandıktan sonra toplum Reisi’yi “Hamaney’in seçilmiş halefi” olarak görmeye başlamıştı. Ancak… Yüksek enflasyon, para değerinin zayıflaması gibi nedenlerle Reisi az da olsa yıpranmıştı.
İkinci aday ise Hamaney’in oğlu Mücteba olmaktaydı. 54 yaşındaki Mücteba şimdilik daha şanslıydı. Babasının yerine Ayetullah seçilmesi halinde “rejimin bugünkü çizgisinden sapma yapmayacağı” kanaati yaygındı. Destekçileri onun “üst düzey bir din adamı donanımıyla zirveye adaylık için vasıflı olduğunu” iddia ediyorlardı. İş dünyasından siyasete ve dini çevrelere kadar geniş bir ilişki ağı vardı. Mücteba’nın liderliği en güvenli ve en iyi seçeneği temsil ediyor durumdaydı.
İran halkının önemli bir kısmı rejimin ideolojisinden ve müdahalesinden kopuk normal bir yaşam sürmeyi arzulamaktaydı. İnsanlar iyi bir yaşam isteklerini ifade ediyorlardı. İran’da, “Şii Müslümanların 12. imamı olan “Mehdi” bilinmeyen bir gelecekte dünyaya adaleti getirmek üzere yeniden ortaya çıkana kadar İslam’ı koruma sorumluluğunun Ayetullahlarda olduğu” kanaati yaygındı.[1]
Burada asıl ilginç olan, Güneri Cıvaoğlu, 1. Körfez Harbi’nden önce neler olacağını sezip yazmıştı… Bu sefer helikopter kazasından 2 gün önce de bu olasılıkları paylaşmıştı!.. Acaba basiret ve keramet mi ortaya koymuşlardı? Yoksa Siyonist projelere tercümanlık mı yapmışlardı?
Zengezur Koridoru nedeniyle, Batı’nın İran’ı kışkırtması!
PKK’lı teröristlerin de aralarında olduğu çetelere günlük 12 dolar dağıtılmıştı. Parayı veren Fransa, bölgeye silah da yığmıştı. İran ise Zengezur hattında arazi toplayıp kendi adamlarını konuşlandırmıştı. Türk dünyasını ticari ve siyasi açıdan birbirine bağlayacak olan Zengezur Koridoru, dış güçler tarafından hedef alınmıştı. Fransa’nın finanse ettiği binlerce Ermeni çeteci sınıra yığılmıştı. İran ve Hindistan da sıcak bölgeye silah nakline başlamıştı. Antalya Diplomasi Forumu’nda Zengezur konusu, muhatapları ile tartışılmıştı. Ermeni tarafı, kontrol ve işleyişin kendilerine ait olduğu görüşünü savunmaktaydı. Türkiye’nin Ermenistan ile Normalleşme Süreci Özel Temsilcisi Serdar Kılıç’ın katıldığı görüşmelerde, Türk tarafı Zengezur’a özel statü verilmesi, Rusya’ya bağlı olmakla birlikte otonom vilayet statüsüne sahip Kaliningrad modelinin uygulanması teklifini yapmıştı. Diplomasi Forumu’nda konuşan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev de Ermeni Anayasasındaki bazı maddelerin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini açıklamıştı.
Azerbaycanlı uzman Gaffar Mehdiyev, aralarında PKK’lı teröristlerin de yer aldığı 10 bin kişinin Zengilan’dan başlayan ve Taşkesen’e uzanan hatta yerleştirildiğini vurgulamıştı. Sasna Tsrer, Voma, Nor Asala, Bever ve Yerkrapa gibi çetelerin, günlük 12 dolar olan ücretlerinin Fransa ve Ermeni diasporası tarafından oluşturulan özel bir fon tarafından ödendiği iddiasını gündeme taşımıştı. Güvenlik kaynakları, Ermenistan-Azerbaycan sınır hattı ile Zengezur arazisine konuşlanan terörist ve çetelerin Suriye, Lübnan, Avrupa ülkeleri, İran ve ABD’den toplandığı bilgisine ulaşmıştı.
Aliyev’den “Oturup İzleyemeyiz” Çıkışı!
Stratejist Taleh Şahsuvarlı ise Erivan’ın dış yönlendirmelerle anlaşma maddelerini uygulamamakta direndiğini aktarmıştı. Fransa ve İran’ın farklı planları olduğunu kaydeden Şahsuvarlı “Zengezur hattına militan ve silah yığıyorlar. Ayrıca, koridorun Ermeni tarafında kalan birçok köy boşaltıldı. İran buradan hile yolu ile arazi toplayıp yandaşlarını yerleştiriyor. Fransa da dağılan ordusunu toparlaması için Paşinyan’a telkinde bulunup silah veriyor” diye uyarmıştı. Azerbaycan güvenlik kaynakları sınıra taşınan çetelerin Ermeni Savunma Bakanlığında kaydı olmadığı bilgisini paylaşmıştı. Bakü’nün, artan tehdit ve sabotaj girişimlerine karşı tedbir aldığı aktarılmıştı. Ermenistan’ın silahlandırılmasını ciddi tehdit olarak niteleyen Azerbaycan lideri Aliyev’in, “Bu duruma daha fazla tepkisiz kalamayız” mesajı ise anlamlıydı.[2] İşte bütün bunlardan sonra İbrahim Reisi’nin Azerbaycan’la barış köprüleri kurması, acaba kimlerin hesaplarını bozmaktaydı?
Fransa Siyonist Odakların Kuklasıydı!
Karabağ Savaşı’nın ardından ‘Ermenistan’ın yeni hâmisi’ olarak boy gösteren Fransa, bölgeyi yeniden ateşe sürükleyebilecek adımlar atmaktaydı. Fransa’nın, Zengezur Koridoru’ndan da büyük rahatsızlık duyduğunu dile getiren uzmanlara göre, Afrika’daki sömürgelerinden kovulan Paris, bunun sorumlusu olarak gördüğü Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışmaktaydı. Fransız medya kuruluşu Le Figaro’da kaleme alınan bir makalede, Paris-Erivan hattına dair ilginç detaylar paylaşılmıştı. Yazıdaki iddialara göre Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Azerbaycan’ın Karabağ Operasyonu sırasında bazı adımlar atmaya kalkışmıştı. Laçin Koridoru’nu yürüyerek geçmek, Azerbaycan için Avrupa’dan ortak bir kınama kararı çıkarılması talebi, Vatikan’dan açıklama beklentisi gibi başlıklar yer almıştı. Azerbaycan istihbaratına göre ise Fransa, Ermenistan’ı yeni bir savaşa sokma hazırlığındaydı ve Bakü’nün ulusal güvenliğine zarar verecek bir casus ağı oluşturma çabasındaydı. Parçaları birleştirdiğinizde belli ki Fransa, Ermenistan meselesinde yeni bir plan kurmaktaydı. Ayrıca, Ukrayna-Rusya savaşında takındığı tavır, Macron’un demeçleri ve Avrupa Birliği’nden tamamen ayrı telden çalmaları böyle okunmalıydı. Öte yandan, Ermenistan üzerinden sergilenmek istenen oyun asıl Türkiye’yi hedef almaktaydı.
Zengezur Koridorunun hayata geçirilmesiyle Türk dünyasının ticari, lojistik ve siyasi bağları güçlenmiş olacaktı. Zengezur, hem Türk Dünyası’nın hem de bölgenin parlayan yıldızı sayılmaktaydı. Son dönemde bölgede yaşanan gelişmeler, Fransa ve İran yanında bazı Batılı güçlerin de Zengezur Koridorunun açılmaması için akıl dışı faaliyetlerin içerisinde olduğunu açığa vurmaktaydı. Özellikle Fransa ve İran, koridora terörist grupları yığmaya başlamış, bunlara silah ve para dağıtmıştı. Aralarında PKK’lı teröristlerin de yer aldığı 10 bin militan, Zengilan’dan başlayan ve Taşkesen’e uzanan hatta konuşlandırılmıştı. PKK/YPG terör örgütü dışında Sasna Tsrer, Voma, Poga, Nor Asala, Bever ve Yerkrapa gibi Ermeni terör grupları da vardı.
Ciddiye alınmama kompleksi, Macron’a hata yaptırmaktaydı!
Ermenistan’ın Rusya’dan doğan boşluğu Fransa ile kapatması kendi içinde belki tutarlıydı. Ancak Fransa’nın son dönemlerde gerek Rusya-Ukrayna savaşında gerek Ermenistan sorununda dile getirdiği hususlar oldukça enteresandı.
Fransa’da 600 binden fazla örgütlü ve etkili bir Ermeni nüfusu vardı. Bunu göz ardı etmemek lazımdı. Fransa ve başındaki Macron, aslında ‘ciddiye alınmama kompleksiyle’ Avrupa’nın liderliğine oynamaktaydı. Bunu o kadar büyük bir hevesle ve aceleyle yapıyordu ki, bu da Fransa için önemli hataların yaşanmasına sebep olmaktaydı. Zaten onu kışkırtan İsrail’in ve ABD Yahudi Lobilerinin derdi başkaydı…
İşte bu Macron, Fransa’nın Zengezur’da Konsolosluk açacağını açıklamıştı. Böylece Fransa, İran ve Rusya’dan sonra Zengezur’da Konsolosluk açmayı planlayan üçüncü ülke olacaktı.
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, 26 Eylül 2023 tarihinde, Fransa’nın Erivan’a bir askeri ataşe gönderdiğini ve “Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne desteğin bir işareti olarak” Zengezur’da bir Konsolosluk açmayı planladığını vurgulamıştı.
İran, Zengezur’da 2023’te Konsolosluk açarken, Rusya’nın da bu bölgede Konsolosluk açacağı aktarılmıştı. Yani hepsinin hedefi Türkiye olmaktaydı. Ve işte İbrahim Reisi’nin, bu planları bozan Azerbaycan yakınlaşmasından hemen sonra bir helikopter kazasına uğraması, herhalde tesadüflerle açıklanamazdı!?


Tebrikler ve Teşekkürler MİLLİ ÇÖZÜM’e
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin bir helikopter kazasında vefatı ve bu olayın perde arkası ve muhtemel sonuçları üzerine, hemen birkaç saat içinde böylesine mantıklı ve ufuk açıcı tespit ve tahliller yapılması hayranlık vericidir.
Nice malum ve meşhur medya yazar ve yorumcuları, hatta küresel medya kuruluşları, Milli Çözüm’ün bu tutarlı yazısını okuduktan sonradır ki, birtakım alıntılarla konuyu yazıp konuşmaya başladıkları sezilmiştir.
Milli Çözüm, Türkiye için önemli ve değerli bir şans yerindedir. Milli Çözüm, bölgemiz ve İslam Ülkeleri için bir deniz feneridir. Milli Çözüm, insanlık âleminin kutlu ve umutlu geleceğinin göstergesidir…
Ne mutlu Milli Çözüm’e emek ve destek verenlere…
Ne mutlu samimi ve seviyeli tüm Milli Çözümcülere…
Ve ne mutlu, Milli Çözüm’ü dikkatle takip edenlere…
Bir zaman aleyhinizde bulunan, ama gerçeği fark edince sürekli ve ciddi bir takipçiniz olan
DUACI DOSTUNUZ!
DUACI DOSTA SELAM…
Değerli duacımız… Milli Çözüm’ün kıymetini fark etmek büyük bir fazilettir. Çünkü yeryüzünde orijinal fikir ve bilgi üreten iki merkez bilinmektedir.
1- Malum ve Mel’un Siyonist mahfillerdir ki, gerçekleri ve gerçek bilgileri çarpıtıp saptırıp doğruluk kılıfıyla dünyaya servis etmektedirler. Bütün yazar ve yorumcular ise bunların taklitçileridir.
2- Çıplak hakikati ve olayların perde gerisini, Kur’ani basiret ve insani mes’uliyetle tespit ve tahlil eden MİLLİ ÇÖZÜM Dergisi’dir. Takipçisi ve takdircisi çok az olsa da, bu dergi Siyonist şeytanların korkulu rüyası gibidir.
Çünkü Bâtıl karanlık, Hak aydınlık gibidir. İşte Milli Çözüm karanlıkları delen bir kutlu fener yerindedir.
Selam ve saygılarımla
Osman Eraydın
Büyük kırılıma doğru gidiyoruz. İnancımıza göre her ne olursa olsun ancak Rabbimizin izni ile olmaktadır. Biz sebepler aleminde olan kullar olarak yaşanan hadiselere ancak hükümler ve hikmetler nazarıyla bakabiliriz. Bu bakımdan dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna her noktada zulüm sistemi işlerken, bu sistemin kurbanları arasında yeni doğmuş bebekler olduğu gibi devlet büyüklerinin de olması bizleri şaşırtmayacaktır. Görünen resim itibarıyla da siyonizm bölgemizde şeytanlığına devam ediyor. İfsat daha da artsın diye çektikleri gayreti görmemek imkansız. İşte bu yüzden, Aziz Erbakan Hocamızın her zaman dediği gibi “Ya tüm dünyayı yöneteceksiniz ya da bir köyü bile yönetemezsiniz” gerçeği tekrar kendini ispat etmiştir.
Katilin olay mahalline gitmesi gibi İsrail ilk gün; “Bizim herhangi bir dahlimiz yoktur” demesi suçlunun adres göstermesiydi. Peki bu kadar profesyönel çakalın bu tavrı acemilik miydi.
A) Acemilik değil bundan sonra bütün dünya liderlerine “Sonunuz bu olur” mesajı.
B) Aynı zamanda çaresizliğin geldiği en son nokta olarak da okunabilirdi. Fakat bu yanan fitil de ancak İsrailin yıkılmasıyla söneceğinden artık herkes emindi.
D) İsrail bundan böyle Azerbaycan devleti ve halkını da ister istemez karşısına almıştı. Artık İsrail yenilgilerin yaşattığı bunalımla baş edememekteydi.
Zengezur, hem Türk Dünyası’nın hem de bölgenin parlayan yıldızı sayılmaktaydı.
Zengezur koridorunun hayata geçirilmesiyle Türk dünyasının ticari, lojistik ve siyasi bağları güçlenmiş olacaktı.
Türk dünyasını ticari ve siyasi açıdan birbirine bağlayacak olan Zengezur Koridoru, dış güçler tarafından hedef alınmıştı. Fransa’nın finanse ettiği binlerce Ermeni çeteci sınıra yığılmıştı. Fransa ve İran koridora terörist grupları yığmaya başlamış, bunlara silah ve para dağıtmıştı. İran ve Hindistan da sıcak bölgeye silah nakline başlamıştı. Fransa, İran ve Rusya’dan sonra Zengezur’da konsolosluk açmayı planlamaktaydı.
Siyonist ve emperyalist Batılı güçler, Zengezur koridorunun açılmaması için akıl dışı faaliyetlerin içerisine girmişlerdi.
Asıl hedef Türkiye olmaktaydı.
Ve işte İbrahim Reisi’nin, Siyonist ve emperyalist Batılı güçlerin planlarını bozan Azerbaycan yakınlaşmasından hemen sonra bir helikopter kazasına uğraması, herhalde tesadüflerle açıklanamazdı!?
Aynı Siyonist senaryoda, ama farklı roller oynayarak figüranlık yapan bütün işbirlikçi yönetimlerin hepsinin yularını maalesef aynı Siyonist odaklar tutmaktaydı.
Azerbaycan’ın İsrail’le savunma ve istihbarat ortaklığı yapması… Zengezur Koridoru nedeniyle, Batı’nın İran’ı kışkırtması… İşbirlikçi yönetimlerin, Jeopolitik gerçekliğin gerektirdiği stratejik tercihler yerine, dönemsel arayışlarla çapraz ilişkilerden medet ummasından ve konjonktürel adımlar atmayı tercih etmelerinden kaynaklanmaklaydı.
Milli odakların gayret ve girişimleriyle Aliyev ikna edilerek İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Türkiye’yi Azerbaycan ve Orta Asya’ya bağlayacak Zengezur (Aras Demiryolu) koridoru konusunda da uzlaşmaya varmışlardı.
Gerçekleşen bu tarihi ve talihli gelişmeler, özellikle İsrail dostu Aliyev’le, İran’ın bu denli yakınlaşmaları İsrail’i ve arkasındaki ABD ve AB ülkelerini rahatsız etmişti.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bir araya gelmesi ABD’ye ve Ermenistan’a meydan okumaydı.
Aliyev ve Reisi uzlaşması nedeniyle İsrail kendisini arkadan hançerlenmiş saymaktaydı!..
İsrail’e etkisiz füzeler yollayan İran’dan intikam için fırsat kollayan İsrail’in bu kazada bir parmağının olmadığı düşünülemezdi.
Siyonist İsrail yetkilileri “Biz Cumhurbaşkanlarına ve Devlet adamlarına değil, sadece terörist odaklara bu tür suikastlar yaparız!” diyerek tehditler savurmuşlardı.
Siyonist projelere tercümanlık yapan yazarlar, suikasttan önce neler olacağını sezip kehanetlerde(!) bulunmaya başlamışlardı.
Ve maalesef İran, kendi içindeki İsrail ve ABD adına faaliyet yürüten ajanları tam olarak belirleyip etkisiz kılmayı hâlâ başaramamıştı.
İsrail ve ABD önünde sonunda İran’a saldıracaklardı!..
Bu saldırılar, ABD’ye pahalıya patlayacak, hatta Kuduz İsrail’in sonunu hazırlayacaktı…
Tek cümleyle ; Batılı 12’den vuran, tüm planlarını tuzaklarını deşifre eden YÜKSEK HİDAYET FERASET VE DİRAYET örneğine şahit olmaktayız yine bu makaleyle.
Ayrıca Milli Çözüm’ün konuyla ilişkili önceki makalelerini okuyan takip edenler anladı ve gördü ki : MİLLİ ÇÖZÜM VE ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCA ASRIMIZIN TERCÜMANI gerçeğine bir kere daha şahit oldular… Makalenin içinde makaleler barındırıyor… Milli Çözüm onca temiz ve kirli bilgilerin arasından İMAN NURUYLA o pak temiz bilgiyi farkediyor ve Batılın planlarını tuzaklarını etkisiz bırakıyor , Batılı ŞOKLUYOR . SİYONİSTLERİN KAFALARINI BETONLARA VURDURUYOR MİLLİ ÇÖZÜM.. İşte Kur’an’a tercüman olanlara RABBİMİZİN İNAYETİ böyle olur.
Elhamdülillah. Milli Çözüm’ün sloganında yazdığı gibi : OLAYLARI DOĞRU OKUMAK VE SORUMLULUKLARIMIZI KUŞANMAK nasıl mı olur?!!!! İşte böyle olur…. İyi ki varsınız Ahmet Akgül Hocam , İyi ki varsın Milli Çözüm….
ENBİYA SURESİ 18. AYET
Hayır, aksine; doğrusu Biz Hakkı Bâtılın tepesine fırlatırız, O da onun beynini parçalayarak mahvedip bitirir. (Ardından) Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler, zalimler ve işbirlikçiler yıkılıp) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı; “sözünde durmaz, süper güçlerle başa çıkamaz” gibi zanlardan ve) nitelendirdiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]
BÜYÜK KAPIŞMAYA (ARMAGEDON’A) VE HESAPLAŞMAYA AZ KALA….
Tarih boyunca taraflar, BÜYÜK KAPIŞMA öncesi (bugüne kadar) kendisiyle beraber ortak hareket etmeyen ülkelerin siyasi iradelerini-hükümetlerini kendileriyle ortak hareket etmeye zorlamak için ya devirdiler ya darbe yaptılar ya da öldürdüler!? 1. ve 2. Dünya savaşları öncesi ve yakın tarihte 1. ve 2. Körfez Harbi öncesi hep böyle olmuştur.
Armagedon son kapışma öncesi taraflar, yerlerini almaya ve müttefiklerini ayarlamaya çalışıyorlar… Ama bir türlü ayar tutturamıyorlar… Bir irade her hamlelerini boşa çıkarıyor ve gittikçe yalnızlaşıyorlar… İşte Ukrayna Savaşı, hemen arkasından İsrail’in bölgede yaptığı vahşi soykırım ve tüm bunlara zemin hazırlayan ve devamını hem lobi hem de istihbarat faaliyetini çok yoğun kullanarak sağlayan iki örgüt CIA ve MOSSAD… Bu iki örgüt; bugüne kadar Siyonist hedefleri için kendilerine karşı gördükleri ülkeleri darbeyle veya suikastlarla pasifize ediyor veya başka bir şekilde devirerek kendilerinden yana olacak ülkeler oluşturuyorlardı!… Ta ki bugüne kadar…
Fakat bir irade; Siyonist hedefleri için kurguladıkları bu oyunlarını bozuyor ve artık CIA-MOSSAD taktikleri işe yaramıyordu… Onlar aynı eylemlerine bildikleri şekilde aynen devam ediyorlardı ama ülkelerin siyasi iradeleri canları yansa da artık geri adım atmıyorlardı… Bırakın yaptıklarına karşılık ülkelerin geri adım atarak onların yanında olmalarına ve istedikleri gibi davranmalarına, tam tersi başka ülkeleri de yanlarına çekerek Siyonizm karşıtı blok oluşturuyorlardı.
Bu bağlamda Slovakya Başbakanına suikast girişimi olmuştu. Slovakya Başbakanı Ukrayna Savaşı’na farklı bakan kişilerden bir tanesiydi ve söylemleri çok sertti; AB ve NATO üyesi Slovakya’nın Ukrayna’nın bir bağımsız devlet olmadığını… Amerika Birleşik Devletler tarafından yönetildiğini… Amerika Birleşik Devletleri tarafından da Ukrayna’nın Rusya’ya saldırtıldığını… Rusya-Ukrayna savaşının derhal ateşkes ve müzakereler yoluyla derhal bitirilmesini, Ukrayna’ya silah gönderilmemesini, Rusya’ya karşı yaptırımların Slovakyalıların hayatını olumsuz etkilediğini… belirtmiş ve ayrıca Hiçbir Slovak askeri Slovakya-Ukrayna sınırının ötesine adım atmayacak… restini çekmişti….
Bu yüzden Washington ve Brüksel’in hedef tahtasında olan Fico’nun suikasta uğramasının ardından Batılı liderler ‘şoke olduklarını’ dile getirmekte sözbirliği etmişti. Saldırıyı kınayanlara Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy de katılmıştı. Slovakya İçişleri Bakanı, Başbakan Robert Fico’nun vurulmasının siyasi amaçlı bir suikast girişimi olduğunu söylemişti. Suikast yapılmıştı, yaralanmıştı ama Batılı liderleri de yanına çekmişti…
Ayrıca yine İspanya’da da Sanchez’in eşi bir itibar suikastı ile karşı karşıya kalmıştı ve yolsuzlukla suçlanmıştı ama Sanchez de buna direnmiş ve eşi üzerinden yapılan saldırıya; niçin saldırıldığını ben biliyorum demiş ve ardından istifa ediyorum sözü üzerine herkes ayağa kalkmış ve kıyamet kopmuştu. Hayır böyle bir şey yapamazsın diyerek sanchez’e sahip çıkılmış istifa ettirilmemişti. Çünkü herkes saldırının nereden geldiğini biliyordu. İspanya başbakanı görevine devam ediyordu. Tüm bu yaşanılanların sebebi de Filistin’e destek vermesiydi. Hem Filistin’e destek vermiş hem İsrail’i soykırımla suçlamıştı. Bu bağlamda “İsrail’in tamamen orantısız yanıtı on yılların insani hukukunu altüst etti. Bu, Orta Doğu’yu ve sonuç olarak da tüm dünyayı istikrarsızlaştırma tehdidinde bulunuyor.” diyerek, Filistin devletinin tanınması adımının “Avrupa’nın jeopolitik çıkarları doğrultusunda” olduğunu ve “Uluslararası toplum, mevcudiyetini tanımadığı Filistin devletine yardım edemez. İspanya, Filistin devletini tanımaya hazır.” diye konuşmuştu. Ayrıca; Avrupa’nın Filistin’i tanıması için Polonya, Norveç, İrlanda ve Slovenya’yı ziyaret etme kararı almıştı.
Görüldüğü üzere İspanya bu anlamda Lider ülke olarak önü çekiyordu ve yine Avrupa’da Filistin’in devlet olarak tanınmasında başı çeken ülkelerden bir tanesi İrlanda bir tanesi Belçika’ydı… İrlanda’da ilginç bir şekilde son dönemde duymadığımız karışıklıklar oluyordu. Belçika iki defa arka arkaya terör saldırısına uğramıştı. Hem de bugüne kadar hamiliğini ve ev sahipliğini yaptığı PKK tarafından… Bir taraftan Belçika’da PKK’nın ve diğer ülkelerdeki saldırılara baktığınızda; Soykırım tanımanın ve olaya karışanların bedelinin çok ağır olacağını ve bu soykırımı yapanların sonunun ne olacağını bildikleri için geri çekilen hiç kimse yoktu. Ülkeler bu konuda ne geri adım atıyorlar ne de vazgeçmiş gibi bir tutum sergiliyorlardı ama karşı taraf da vazgeçmiş gibi durmuyor ve çirkin eylemlerine devam edeceğinin mesajını veriyordu.
Son olay İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin içinde olduğu helikopter kazasıydı… Kaza mı suikast mı henüz net bir bilgi yoktu… Ama taraflar arası mücadelede radara girdiği ve bu yüzden çok sert bir müdahale gereği duyulduğu kesindi. Tümden varım metoduyla; bu olay sonrası ülkede ve bölgede neler olacak ve sonrasında neler değişecekse, müdahalenin kim tarafından yapıldığı ve buna göre kaza mı suikast mı olduğu daha net anlaşılacaktır…
Avrupa’nın büyük devletlerinden bir tanesi olan İspanya Başbakanına itibar suikastı yapanlar, Slovakya Başbakanına suikast girişimi yapmaya cesaret edenler, kendilerinden olmayan ülkelerde terör eylemleri yapanlar, önemli insanları bastırarak susturmaya çalışanlar elinizden geleni ardınıza koymayın, tüm gücünüzü ve imkanlarınızı kullanın… Önünde sonunda sizin için yazılan mutlak kaderi kesinlikle yaşayacak ve tadacaksınız… Tüm dünya sizden kurtulmuş olmanın bayramını yaşayacak yakında… Bilesiniz…
NOT: Her olayda olduğu gibi yine bu olayda da en kısa zamanda en doyurucu ve doğru yorumu yapan Milli Çözümden Allah razı olsun…
“Rüzgarlara yön veren, kelebeklerin kanat çırpışıdır.” sözünü Milli Çözüme uyarlama yaparsak;
“Bugün: Yazı ve yorumlarıyla olaylara doğru bir bakış açısı kazandıran ve yön veren yalnızca Milli Çözümdür.”
Ersin Bey makalemiz içerisinde geçen özellikle şu paragraf sorularınıza cevap olacaktır inşallah.
“Bizim kanaatimiz; İran resmen bu elim olayın bir kaza olduğu sonucuna vardıklarını açıklayacaktı… Ancak, duyarlı İran halkı bununla tatmin olmayacaktı… İran yönetimi mecburen, resmen olmasa da dolaylı şekilde, güya “intikamımızı aldık” cinsinden halkın havasını almak üzere İsrail’e yönelik bazı saldırılara kalkışacaktı!.. İşte bunu bahane eden İsrail ve ABD ise İran’a saldıracaklardı!.. Ama bu saldırılar, ABD’ye pahalıya patlayacak, hatta Kuduz İsrail’in sonunu hazırlayacaktı… Bunların nasıl olacağı konusunun açıklanması ise münasip düşmediğinden, şimdilik bizde kalsındı…”
HİDAYET – FERASET – DİRAYET
Bilinmeyenleri bilmeye, görünmeyenleri görmeye vesile oldukları için, Milli Çözüm dergisine ve kıymetli başyazarı Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza minnettarız.
Olayın sıcaklığı devam ederken, teknik bilgilerle ve perde arkasındaki muhtemel sebep ve sonuçlarını şuurla ortaya koyabilmek, büyük bir hidayet işidir. Piyasada birçok bilgi ve öngörü tartışılırken, Milli Çözüm, Kur’an’ın nuruyla, Erbakan Hocamızın ruhu ve duruşuna uygun yaklaşımlar sergileyerek, en isabetli sonuçlara ulaşıyor elhamdülillah.
Bizlere de, bu sahih ve güvenilir kaynaktan istifade etmek ve kıymetini bilmek düşüyor.
İnanıyor ve ümit ediyoruz ki, kuduz İsrail ve ırkçı Siyonizmin sonu yaklaşmıştır.
Aziz Erbakan Hocamızın da ifade buyurdukları gibi, Siyonizmin nihai hedefi için, maalesef sıra İran ve Türkiye’ye gelmiştir.
Ancak, Erbakan Hocamızın teknolojik ve stratejik silah ve hazırlıklarıyla ve bu hazırlıklara inanan ve sahip çıkan Milli Çözüm eliyle, siyonizmin beli kırılacak ve tarihin çöplüğüne gömüleceklerdir.
Siyonizm son kozlarını oynamaktadır ve eceli yakındır inşallah.
“Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.”
Ahmet Akgül hocamızın tespit ve analizleri, bu elim olaya ışık tutan değerli bir çalışmadır. İran, Azerbaycan, Ermenistan, İsrail, Fransa, Rusya ve Türkiye çemberi içindeki detayları tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Kendisine teşekkürlerimizi sunarız.
Benim cevabini merak ettiğim konu da iran medyasının son gunlerde ki Türkiye’ nin ankasi degil bizim iha’ miz enkazi buldu açıklamalarınin ardindan bazi ulkelere tesekkur eden bir görsel paylasimi icinde Türk bayraginin bulunmaması. Iranin Türkiye ye diş bilemesi olarak düşünebilirmiyiz? Abd ve israille savastan korkup suikast degilde kaza açıklamasından sonra Iran tarafindan yapılan Turkiye ile iran arasında bir kriz cikarma çabası neden? Halbuki Necmettin Erbakan bir zamanlar islam birligi D-8 çatısında iran ile isbirligine ne kadar onem vermis ve bircok projenin de temelini atmıştı. Simdi Iran butun herseye sırt mı dönüyor… Bu da siyonistlerin Turkiyeye yardim edebilecek her kaynağı kurutma çabası mı? Iran neden Turkiyeye kin güdüyor?
Tarihin akışını değiştiren, tarihe yön veren liderler vardır. Liderlik ve önderlik muhtelif meziyetlerin en üstününe haiz olmakla ölçülür. Sıradan bir liderin ve yöneticinin mahdut sınırların dışına çıkması pek beklenemez.Tarihi değiştiren liderler, genellikle
büyük olayların veya devrimlerin mimarlarıdır.
Üstad Ahmet Akgül Hocamız ve Milli Çözüm e böyle bakıldığında ancak anlaşılır.
Bazı mihraklar, Millî Çözüm ü basitleştirme, sıradanlaştırma ve ehemmiyetsiz gösterme gayreti içinde olanlar olabilir. Dünya tarihinde herzaman Hakkın karşısında böyle şeytani bir düşünce çıkmıştır. Bunlar bizim, İnancımız ve heycanımızı dahada artırmaktadır.
Zafer inananlarındır. Ve zafer yakındır.
Her ülkede olduğu gibi İran’da da hem milli, hemde Siyonizmin güdümünde olan güçler vardır. Dünyanın artık yeni bir düzene ihtiyacı vardır. Her ülke ve o ülkelerin içinde bulunan güçler savaşı sürüyor .
Bizler sadece ekranlardan aktarılan bilgilerin ışığında olayları değerlendirirsek, işin içinden çıkamaz ve önümüzü göremeyiz.
İran nükleer programının kilit isimlerinden fizik profesörü Muhsin Fahrizade’nin yapay zeka destekli silah ile suikasta uğramasından hemen sonra, geçen süre boyunca güvenlik ve istikrar konularındaki istihbarat eksikliği, geçtiğimiz günlerde benzer şekilde kendini göstermiştir. Ortaya çıkan bu hazin sonuç karşısında, başta İran yönetimi olmak üzere Ortadoğu genelinde siyasi gerginlikler, güç mücadeleleri ve bölgesel gerilimler ile birlikte olumsuz ekonomik etkiler, ülkenin geleceğine dair belirsiz bir izlenim vermektedir. Bu durum, yatırımcıların ve ticaret ortaklıklarının son bulmasına veya dar bir koridor ile hareket etmelerine sebep olabilir. Türkiye halkı olarak süreci yakından takip edeceğiz. Umarım Suriye örneğinde olduğu gibi yeni bir göç dalgası ile karşılaşmayız.
BU OLAYIN ETKİLERİ SONRASINDA YAŞANACAK GELİŞMELER OKLARI DOĞRU HEDEFE ULAŞTIRACAKTIR.
*İsrailin Üssü bulunan Azerbaycanın Cumhurbaşkanı Aliyev ile İsraile göstermelik düşmanlık yapan İbrahim Reisi nasıl olduda bir araya gelebildiler neleri konuştular?
*Göz göre göre ağır hava şartlarının taraması yapılmadan veya yapıldıysa neden bu seyahat gerçekleşti? Neden sadece yetkililerin olduğu helikopter düştü?
*Herkeze süper güç gibi sunulan İranın kendi enkazını bile bulamayacak acziyet içinde olması acaba İranın daha nekadar zaafları vardı?
*İran’ın bu olayı Dış güçlerin yaptığı ihtimalini araştırmadan alel acele olumsuz hava koşullarına bağlayıp İsrail Amerikayı karşısına almaktan neden sakınmaktaydı?
*Dışişleri bakanı ve Cumhurbaşkanı diğer yetkililer sabotaj ihtimaline karşı neden aynı helikoptere bindirilmişti?
Bu olay sonrasında etkilerine bakıp değerlendirmek olayı daha doğru anlayacak neticeye ulaştıracaktır. 57 İslam ülkesinin düştüğü acziyet ortadadır. Erbakan Hocamızın vefatından önce yaptığı son resmi İran gezisindeki konuşulan konuların nekadar önemli olduğu birkez daha iyi anlaşılmalıdır. D-8 İslam birliği olmadan ve bu kuruluşlara Türkiye liderlik etmeden İsrail ve Amerika hizaya getirilemez. Siyonist İsraili’in Arz Mevud planları ancak Türkiyede acilen kurulacak Milli Mutabakat hükümeti sayesinde engellenecektir. Milli Çözüm bu şuur ve görev bilinciyle tarihi misyonu üstlenecek Adil Düzenin kurulması tüm insanlığın huzura kavuşmasını İnşaAllah sağlayacaktır.
7 Ekim Aksa Tufanı harekatının önemli sonuçlarından biri daha karşımızda!
İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanının vefatı, çok önemli tarihi gelişmelere kapı aralayacak ve tarihin, emsalini görmediği bir devrim ve inkılabı Türkiye merkezli Milli Çözüm inancı başaracaktır.
Bunun yanı sıra Türkiye içerisinde bağnaz bir İran karşıtlığı ile İran’ın dağılması, parçalanması üzerine çırpınan bir Beyaz Türk/Yahudi! medyası var..İran’ın bünyesinden bir Kürdistan ve Ermenistan çıkarma hayalinde olan Siyonist odakların bir sonraki adımı, Türkiye’nin içerisinden benzer bir parçalanmayı sağlamak olacaktır.!
Bu konuda Türkiye ve İran Devlet aklı inşallah gereken stratejiyi belirleyecek ve bölgesel şeytani hesapları, boşa çıkartacak vizyonu ortaya koyacaklardır.
Türkiye Devleti, komşularının toprak bütünlüğünü esas alan ve bu bütünlüğe saygı duyan bir muktesebata sahip olmakla birlikte, maalesef Cumhurbaşkanı ve Akp hükümeti bölgesel ve küresel tehditleri, çözüm yollarını ve tarih bilincini okuyamamaktadır.!
27 yıl önce hem de istifa aşamasında iken bir koalisyon hükümetinin kurduğu D8 ler’e, 22 yıllık tek başına iktidar sürecinde, bir tek yeni üye dahi kat/amayan işbirlikçi kafa yapısı ülkeyi, çetrefilli bir sarmalın içerisine sokmuştur.!
Prof Erbakan Hocamızın öncülüğünde kurulan ve İran’ın da imzası bulunan D8’ler Organizasyonu, acilen güçlendirilmeli, yeni, milli ve kendi içinde samimi bağımsızlık mücadelesi veren, devletlerle birlikte Ortak Kelimeler ve Ortak Değerler etrafında oluşturulacak bir barış ve adalet masası kurulmalıdır..
Ve inşallah bu devrim ve köklü değişim Milli Çözüm şuurunun Türk Devlet bilincine yön vermesi ile mümkün olacaktır…!
Aksi takdirde büyük yıkım bağıra bağıra gelmektedir.!
TÜRKİYE; NUH’UN GEMİSİDİR. DÜNYANIN DOĞAL VE TARTIŞMASIZ LİDERİDİR.
Çünkü Herkesin Size Muhalif Olduğu Yerde, İktidar Sizsinizdir.
Bu kardeş(!) İran’a ne oluyorsa, bu aralar hep tedbirsizce, stratejik akıldan yoksun işlere girişmekteydi. 13 Nisan 2024’te İsrail’e fırlattığı 300-400 füze İsrail’e hiçbir zarar verememiş ve Filistin’e hiçbir menfaat sağlamamıştı. Hatta bir tek İsraillinin burnu dahi kanamamıştı. Şimdi en üst düzey yöneticilerini taşıyan helikopterin düşmesi de o günün sonuçlarıydı ve/veya o günkü saldırı, bugün için planlanmıştı.
Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız, Milli Çözüm Dergimizde, İsrail’in, bu durumu İran’a saldırı için bahane olarak kullanacağını zaten yazmışlardı.
Ne hikmetse(!); kâfiri-münafıkı, dinlisi-dinsizi bütün ülkeler, her ne kadar kendi aralarında didişip kendi menfaatleri için kavga etseler de söz konusu Türkiye’nin çıkarları olunca hepsi gizli-açık ittifakla bir araya gelebiliyorlardı.
Evet; dünyanın en yalnız ülkesi Türkiye’dir. Dost görüneni çoktur ama… Dostu yoktur.
Yusuf Aleyhisselam’ın yalnızlığı gibi bir durum… Ama aynı zamanda Nuh’un Gemisi konumundadır.
Hiçbir entrika, Yusuf AS’ın tahta çıkmasına mâni olamadığı gibi, hiçbir tedbir de Nuh’un Gemisi’ne binmeyenleri helâk olmaktan kurtaramamıştı.
ABD Dışişleri’nden az önce bir açıklama yapıldı: “İran bizden yardım istedi. Yardım edeceğimizi söyledik. Ancak nihayetinde lojistik sebeplerden ötürü yardım edemedik.”
İran’a tavsiyemiz; Allah’ın düşmanı olan ABD’den yardım dilenen, içinizdeki bu işbirlikçi zihniyetten ve zilletten kurtulun.
Ve Nuh’un Gemisine binin.
Yoksa Sünnetullah, sizin için de işleyecektir.
Olay, Muhsin Yazıcıoğlu suikastine benzer özellikler taşıyor:
1- Helikopter bulunması zor bir yere düşüyor.
2- Uçuşa uygun olmayan hava şartlarında uçuş yapılıyor.
3- Helikopterin konumunu bildirecek cihazların hiçbirinden sinyal alınamıyor.
4- “Önce kurtarıldı, durumu iyi” deniyor. Sonrasında helikoptere bile ulaşılamadığı ortaya çıkıyor.
Biz her taşın altında Siyonizm var demiyoruz. Sadece Siyonizm hiç bir taşın altını boş bırakmaz diyoruz.
“Prof Dr Necmettin Erbakan”
“Biz her taşın altında Yahudi var demiyoruz. Fakat Yahudi hiç bir taşın altını boş bırakmaz.” Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
Siyonistler yıllardır;
Türk – Kürt
Alevi – Sunni
Türk – Arap
Şeklinde, İslam alemini kutuplaştırmakta ve Kürdistan Projesiyle, dağınık olan İslam Aleminin zaaflarından faydalanıp Büyük İsrail’i kurma hedefindedir.
Yıllardır İran, Türkiye ve Arap Ülkelerinin arasına fitne tohumu ekmektedir.
Erbakan Hocamızın kurduğu D-8 İslam Birliği Projelerinin intikamı 28 Şubat ve Arap Baharıyla aldığını zannetmektedir.
Ancak; asıl hesaplaşma daha yeni başlamıştır!
Türkiye, Azerbaycan ve İran hükümetlerinin Siyonist uşağı bazı yöneticileri, ateşe körükle gitmekte BOP Projesine hizmet etmektedirler.
Türk Devlet Aklı, Siyonistlerle her cephede çarpışmaktadır!
Karabağ Zaferinde İsrail’in Azerbaycan’a silah desteği, karşılığında neler istediği ve kirli planlarını Milli Çözüm Dergisi uzun zaman önce yazmıştı.
Filistin’e destek gösterilerinin yaşamadığı tek Ülke maalesef Azerbaycan olmaktaydı ancak,
Milli Çözüm Dergisi kısa süre önce “Zengezur Koridoru meselesinde;
İran ve Azerbaycan devletlerinin karşılıklı endişelerini giderilemeyecek problemler olmadığı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti Karabağ Savaşını kısa sürede nasıl büyük bir zafere dönüştürdüyse..
Sahada kazanılan büyük Zaferin nihai amacına ulaşması için uzlaşmaya varılması gerektiğini aktarmıştı.
Türk Devlet Aklı ise; görüş ayrılıkları, İran hükümetinin yanlış PKK tutumu, Aliyev’in İsrail ve BOP Eş Başkanı ile yakın ve kirli ilişkileri olması gibi bir çok olumsuzluğa rağmen, Siyonistlerin kirli planlarını bozmayı başardığı anda helikopter kazası meydana geldi!..
Tek Çare D-8 İslam Birliği
Bu vehim olaydan önce, İran ve Türkiye’de bir zihniyet değişimi olacağı,
*Siyonistlerin İran ve Türkiye’yi vurmak için fırsat kolladığı,
*İsrail’in Gazze’de sıkışıp kaldığı, ABD ve AB ülkelerini yanına alarak Armageddon Hazırlığı yaptığı,
Milli Çözüm Dergisi tarafından defaatle yazılmış ve uyarılmıştı.
Şimdi;
*İsrail’in Azerbaycan’a dost olmayacağını, Azerbaycan Hükümeti ve Halkı anlamak zorundaydı.
*İran’ın, Türkiye olmadan Siyonistlerle başa çıkamayacağı ve aykırı politikarından vazgeçmekten başka şansı kalmadığını anlamak zorundaydı.
*Küfür tek Millettir! İslam Dünyası birbiri ile uğraşmayı bırakıp, İslam Dünyasını tehdit eden Siyonist – Emperyalist güçlerle mücadele etmekten başka şansı olmadığını anlamak zorundaydı.
*Rusya – Ukrayna Savaşını kazanmak üzereyken, yakın tarihte olduğu gibi “Haçlı AB ve Rusya’nın savaşmaktansa tekrar anlaşıp Türk, İran ve Arap topraklarını kendi aralarında paylaşma fikrine sıcak bakma olasılığını” göz ardı etmemek lazımdı.
*Türk Toplumu artık sıranın bize geldiğini ve bu zihniyetin en büyük beka sorunumuz olduğunu anlaması ve birlik olmamız gerektiğini anlamamız lazımdı!
Allah’ın va’di Hakk’tır ve Yakındır!
İnananlar olarak;
Elbette, hüküm ile amel ederek, gerekli tedbirleri almak mesuliyetindeyiz.
Ancak; zaferden biran bile şüphe etmemek, ye’se düşmemek ve tevekkül etmeliyiz.
İsrail, Gazze’de yenildi! Şimdi ise;
Yularını elinde bulundurduğu ABD ve Haçlı Birliğini Akdeniz’e, Amik Ovasına getirecek ve Bâtıl’ın topyekün yıkılmasına sebep olacaktır.
Akdeniz (Kızıldeniz misali) yutacağı gavurları bekleyip durmaktadır.
Bu gerçekleri yüksek İlim, basiret, feraset ve dirayet ile dile getiren,
Dünyanın kurtuluş reçetesi olan Adil Düzen Projelerini ve geçiş sürecini uygulayabilecek olan,
Büyük Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Adil Bir Dünya için gerekli çalışmaları yapan,
Yeryüzüne adalet getiren ecdadımızdan aldığımız sorumluluğun bilincinde olan,
Erbakan Hocanın tek ve yegâne temsilcisi..
Milli Çözüm’dür!
Unutmayalım ki;
Hz. Ali’nin dağılmak üzere olan ümmetinin başına, tek ve son çare olarak gelmiştir!
Hz. Ali’nin son halife olmasıda kader planının bir cilvesidir ve hikmet nazarıyla bakılması gerekir…
Atatürk ve ecdadımızın, her bir karışını kan ile sulayarak bizlere vatan kıldığı bu kutsal toprakları korumak, zalimleri kanlarında boğmak ve Akdeniz’i Siyonistlerin mezarları yapmak için;
Şehadete gülerek gitmeye hazırız elhamdülillah!…
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK!
Erbakan Hocamızın oluşturduğu “Milli Çözüm” şuuruna sahip olan Deruni Türkiye ne büyük devlet ki tek bir alanda (zengezur koridorunda) bile dünya karşısına çıkmış.
Ve her şeye rağmen sonuçta en karlı ülke Türkiye çıkıyor ve Türkiye hedefine doğru, kararlılıkla ilerken, Siyonizm ise istikrarlı bir şekilde kaybediyor. Türkiye’deki işbirlikçiler değil Milli Çözüm şuuruna sahip olanlar-insanlık kazanıyor.
Tarihi yok oluşunu engellemek için agresifleşen İsrail; suikastlara, zalimliğe de başvursa bu alçak girişimler sadece hazin sonunu Allah izniyle hızlandırıyor.
Nahl suresi 45.Ayet
Öyle ise (hâlâ), sinsice ‘kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’ (ve çeşitli tuzak sistemler üretenler), Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden (başlarına bir) azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
Ra’d suresi 42.Ayet
Bunlardan önceki (zalim)ler de (mü’minlere) tuzak kurmuşlar (şeytanca hile ve hesaplar yapmışlar)dı. Fakat bütün tuzaklar Allah’ındır. (Allah kâfirlerin oyunlarını boşa çıkaracaktır.) Allah herkesin ne yaptığını ve ne kazandığını çok iyi bilir. Ve pek yakında (o zalimler) akıbet yurdunun (kutlu ve mutlu sonucun) kimin olacağını (izzet ve iktidarın kime kalacağını) bilecek (ve görecek)lerdir.
Dünya uzsrindeki büyük savaşlar önemli suikastler ile başlamış ve tarihin dönüm noktalarını oluşturmuştur. Üstadımızın dediği gibi sabotaj, suikast veya ihmal her ne ise bu olay bölge ülkeleri arasındaki işbirliğinin arttığı, anlayış ve anlaşmaların sağlandığı dönemde yaşanması şunu anlatıyor bize bu olayın arkasında bu durumdan kim rahatsız ise o vardır. Tabiki siyonizm illeti rahatsız kaos ve çatışmadan beslenen bir zihniyetti çünkü…
Siyasette hiç bir şey tesadüfi gerçekleşmez mutlaka bir planlayıcısı vardır, Siyonist devlet adamlarından Roosoveltin hatırlatmalar bize yardımcı olmakta idi.
Kuvveti üstün tutan zihniyet Firavunlarınki gibi zulüm zihniyetidir. Hakkı üstün tutan zihniyet ise Peygamberlerin zihniyetidir.
Bu Zulüm (Firavun) zihniyetine göre;
1)Kuvvet 2) Çokluk 3) Menfaat 4)İmtiyaz hak sebebidir.
Peygamberlerimizin öğrettiği anlayışına göre ise;
1) İNSAN HAKLARI (Herkes için eşittir.) ki bu 5 unsurdan oluşur.
a)Yaşama Hakkı (Artık beşikteki bebeklerden devlet liderlerine kadar pervasızca, sınır gözetmeksizin sonlandırılmaktadır.)
b)Irz ve Namusun Korunması Hakkı
c)Aklın Korunması Hakkı
d)Mülkiyetin Korunması Hakkı
e)İnanç Hürriyeti Hakkı
2)EMEK HAKKI
3)RIZA İLE MUKAVELE HAKKI
4)ADALET HAKKI doğru HAK sebebi olarak bildirilmiş ve öğretilmiştir.
Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed SAV. sırasıyla Nemrutların, Firavunların, Yunan ve Romalıların kuvveti üstün tutan zulüm medeniyetlerini yıkıp, her defasında saadet yolunu göstererek Hakkı üstün tutan İslam medeniyetlerini kurdular. Peygamber Efendimizden itibaren 1683 yılı 2. Viyana kuşatmasına kadar 1000 yıldan fazla yaşayan İslam Medeniyeti hakim oldu. Kuşatmanın başarısız olması ile Dünya Siyonizmi güçlenmeye başladı. Yaklaşık 350 senedir insanlık yine zulüm içerisinde yaşıyor. Şİmdi ne olacak. Bakıldığında 2 ihtimal var gibi görünür. Ya Siyonizm hakim olur Dünya zulüm içinde kalır ya da yeniden İslam Medeniyeti Hakim olur insanlık yeniden saadete kavuşur. İnanlar, Aklın, Müsbet İlmin, Tarihi Birikim ve Tecrübenin, Kuran-ı Kerim ve Sünnetin gösterdiği ve bildirdiği üzere Siyonizminde yıkılacağını, zulüm düzeninin biteceğini çok iyi bilir. Herşey ALLAH’ın cc uhtesinde ve izni iledir.
Son günlerdeki artan, sabır sınırlarımızı zorlayan zulümler, olağandışı gerçekleşen kabul edilemez durumlar, aklımızı ve vijdanımızı zorlayan kahrettiğimiz olaylar, beşikteki bebeklerden devletlerin en üst makamlarındaki yetkililere kadar gördüğümüz ölümler kesinlikle tesadüf olamaz. İran Devlet Başkanı Merhum İbrahim Reisinin ve diğer yetkililerin şüpheli Helikopter kazası sonucu ölümüde mutlaka bu minvalde değerlendirilmelidir kanaatindeyim.
Sonuç olarak; Milli Çözüm Dergisi Baş yazarı Muhterem Ahmet AKGÜL Üstadımız tarafından kaleme alınmış makalede, yeni gelişmelere ve değişimlere yol açacak İran Devlet Başkanı Merhum İbrahim Reisinin ve diğer yetkililerin şüpheli Helikopter kazası sonucu ölümleri ve tüm ihtimaller, durumlar, olaylar, kişilerin ve ülkelerin yaşanan durum ve olaylar karşısında aldığı aksiyonlar detayları ile aktarılmış olup tüm bu gelişmeler elbette ve herhalde yine tarihin seyrini değiştirecek olaylar zincire kapı aralayacaktır. Bunun sonucunda da BİİZNİLLAH Nemrutların, Firavunların, Yunanlıların ve Romalıların kuvveti üstün tutan zulüm medeniyetlerinin yıkılması gibi kuduz İsrail de çok yakın zamanda yıkılacak ve tüm dünyadaki işbirlikçileri ile birlikte SİYONİZM belası da sadık müminlerin eliyle ortadan kaldırılacaktır.
Saygılarımla…
• Acaba İsrail dostu Aliyev’le, İran’ın bu denli yakınlaşmasına alınan… Ve daha önce İsrail’e etkisiz füzeler yollayan İran’dan intikam için fırsat kollayan İsrail’in bu kazada bir parmağı var mıydı? Çünkü Aliyev ve Reisi uzlaşması nedeniyle İsrail kendisini arkadan hançerlenmiş saymaktaydı!..
İsrail’in yine yaptığı acaba yanına kâr kalacak mı? Dünya bu duruma ne tepki verecek? Abd ve İsrail nasıl bir senaryo hazırlamıştır? Bu sorular cevaplanmadan sonuca ulaşılmaz.
Siyonizmin radarı gerçekten çok hassas işlemekte, kendisine tehdit olarak gördüğü en ufak bir eylemi hızlıca tespit edip yok etmeye çalışmaktadır. Reisi’nin Azerbaycan hamlesi ile iki ülkenin yakınlaşması hem siyonizme büyük bir darbe vuracak hem Türkiye için dikkate değer fırsatlar oluşturacaktır.
Siyonizmin en büyük düşmanı ve hedefi olan Türkiye’nin faydasına olabilecek en ufak bir girişimi bile Siyonizm kabul edememektedir. Zengezur koridoru da Siyonizmi rahatsız eden ve büyük potansiyel taşıyan bir proje olmaktaydı.