APO TERÖRİSTİNİN ÇAĞRISI
VE
HIYANETİN PERDE ARKASI
İmralı Adası’nda yatan müebbet mahkûmu Abdullah Öcalan’a “PKK’ya silah bırakma çağrısı yaptırılması”; bir İsrail Yahudi Lobileri ve ABD Derin Devleti planıydı. Bu tezgâh; artık görevini tamamlayan ve feshedilmesi kararı alınan PKK yerine, Suriye’deki PYD’yi meşrulaştırma ve SDG’yi (Özerk Suriye Kürt Bölgesi Projesini) amacına ulaştırma hazırlığıydı. Evet, Öcalan’ın çağrısı özetle: “Türkiye’de silahlı mücadele dönemi kapandı; artık siyasi ve demokratik yöntemlerle hedefimize ulaşacağız… Yani; PKK yerine Türkiye’de Dem Parti, Suriye’de YPG ile Siyonist projelere hizmetkârlık yapacağız” mesajıydı. Zaten PYD başı Salih Müslim: “Gerekli şartlar oluşursa, yani TSK operasyonlarını durdurursa, biz de ona göre tavır alırız!..” küstahlığında bulunmuşlardı.
Öcalan’ın çağrısını Irak Kürdistan Bölgesi sözde Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani: “Dört ülkedeki (Irak, Suriye, Türkiye ve İran) Kürdistan’ın bütün parçaları mutlaka birleşecektir!” şeklinde yanıtlamıştı. Ve yine Suriye Demokratik Güçleri (SDG) sözde lideri Mazlum Abdi (Ferhat Şahin): “Öcalan’ın çağrısı bizimle değil, sadece PKK ile alâkalıdır!” açıklamasını yapmıştı. Şimdilik, asıl şeytani hesap; Kuzey Irak’taki Barzanistan misali, Kuzey Suriye’deki SDG Özerk Bölgesi’ne ve YPG’ye meşruiyet kazandırmaktı. Öcalan’ın çağrısında, dolaylı biçimde Türkiye’nin üniter yapısına sahip çıkıyor(muş) tarzı ve özerklik, federalizm ve otonomi heveslerinden vazgeçiyor(muş) tavrı tamamen bir oyalama ve halkımızı avutup uyutma taktiği icabıydı. Üstelik KCK’nın toplanıp, Öcalan’ın bu fesih ve silah teslimi çağrısını onaylayıp onaylamayacağı ve Kandil’in bu karara ne denli uyacağı henüz bir muammaydı.
Görünen o ki, Öcalan’ın bu çağrısı havada kalacak ve halkımızı oyalayıcı bazı yorum ve yaklaşımlar dışında, PKK-YPG cephesinde ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm yaşanmayacaktı!.. Bu Siyonist süreç, DEM Parti’ye alan açıp siyasi sigorta sağlayarak, Öcalan’ın ifadesiyle “Demokratik yöntemlerle” sinsi hedeflerine ulaşma fırsatıdır. Ve artık Abdullah Öcalan; Sn. Erdoğan ve Bahçeli yanında, üçüncü bir aktör olarak resmen olmasa da fiilen Cumhur İttifakı’nda yerini almış durumdadır!.. PYD başı Salih Müslim’in: “Bu çağrı karşısında PKK’nın tutumunu bekleyeceğiz. PKK silah bırakırsa biz de bu konuyu ve çağrıyı ona göre ele alacağız. Gerekçeleri ortadan kalkmadan (yani TSK operasyonları son bulmadan) silahsızlanma çağrısına uymayacağız” küstahlığı bunu yansıtmaktadır.
Ve zaten Teröristbaşı Öcalan’ın çağrısından bir gün sonra, KANDİL, silahı bırakacaklarını duyurmak yerine, “Ateşkes başlatacaklarını” açıklamıştı. Bu küstah tavır, Türkiye’yi oyalama amacından başka şeye yorumlanamazdı. Cumhur İttifakı ve Erdoğan iktidarının yandaş yazarları bu acı ve alçaltıcı küstahlığı saklamaya çalışsalar da, Kandil ve PKK silah bırakmayacağını ve “Ateşkes oyunlarıyla” vakit kazanmaya ve yeni tavizler koparmaya uğraşacaklarını açığa vurmuşlardı.
APO Teröristinin Çağrısı; Cumhur İttifakı’nın Büyük Kürdistan Hizmetkârlığı mıydı?
Abdurrahim Semavi’nin: “Türkiye; Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Kürtleriyle İttifak Kuracak ve Onları Tanıyacak.” İtirafları!
Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Semavi, Türkiye’de sözde Kürt sorununun çözümüne yönelik son dönemde atılan adımları ve yürütülen tartışmaları yorumlamıştı. 2013-2015 yıllarındaki Çözüm Süreci döneminde de Akil İnsanlar Heyetinde yer alan Semavi, gelinen mevcut durumda PKK lideri Abdullah Öcalan ile Kandil arasında anlaşmazlık olduğunu vurgulamıştı. Kuzey Irak’taki (Barzani Kürdistanı’nda) Rûdaw’da Hevidar Zana’nın sunduğu, “Kuzey Bülteni’ne” konuk olan Semavi, “Kandil ile İmralı arasında anlaşmazlık var. Sadece Öcalan ile Kandil arasında değil, Öcalan ile Rojava ve Öcalan ile Avrupa arasında da anlaşmazlık var. Bahsettiğim proje çerçevesinde sadece PKK meselesi çözülmüş olmayacak, PKK dışındaki Kürtler de muhatap alınacak” şeklinde açıklamalar yapmıştı.
“Türkiye’nin tüm Kürtlerle ittifak yapacağını” da hatırlatan Semavi, “Türk hükümetinin 15-16 aydır (AKP ve MHP iktidarıyla hazırladığı) bu proje sadece Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne yönelik sanılmamalıdır. Projeye göre Ortadoğu Kürtleriyle büyük bir ittifak kurulacak; Doğu, Batı ve Güney, Kuzey Kürtleriyle irtibat sağlanacaktır. Yapılanlar işte bu projenin hazırlığıdır. Bunu ifade etmem lazımdır!..” şeklinde çarpıcı ifadeler kullanmıştı. (Cumhur İttifakı’nca) Bir proje hazırlandığı fikrini aktaran Semavi, “Proje 5 yıl içinde tamamlanacak. Proje adım adım uygulanacak. Türkiye halkı ve Kürtler projeye hazır olana kadar proje dikkatle inşa edilip kurgulanacak. Kürtlerin barış istediği doğrudur. İnsanların aklında birçok soru var. Türklerin de birçok sorusu var. Bu sorunlar çözülmeden Kandil’i Ankara’ya getiremezsiniz, kimseyi başka bir yere taşıyamazsınız. Çok uzun zaman alır. Bahsettiğim proje kapsamında 5 yıllık bir program yapılmıştır. 5 yıl içerisinde sadece Kandil’de olanlar değil, diasporada yaşayanlar da geri dönmeye başlayacak ve onlara da geri dönüş yolu açılacaktır” şeklinde konuşmuşlardı. Bütün bu itiraflar, Öcalan’a çağrı yaptırma sürecinin dış güçlerce planlanıp dayatıldığını, yerli aktörlere ise sadece figüranlık yaptırıldığını ortaya koymaktaydı…
Barzanistan-Erbil merkezli; Kürtçe, Türkçe, İngilizce ve Arapça yayın yapan Rûdaw Medya’ya konuşan Abdurrahim Semavi, ardından özetle şunları aktarmıştı:
Rûdaw: Süreç 2023 yılının mayıs ayında başladı. Kim başlattı ve nasıl başladı?
“Bu projenin bütün hazırlıkları yapıldı, ayrıntıları tartışıldı. Proje ve süreç yazıldı. Yani Sayın Bahçeli bu sözleri tek başına gündeme taşımadı. Bu sürecin hazırlıkları 7 Ekim 2023 öncesinde yapıldı. Ben iki ay önce Avrupa’daki bazı televizyon röportajlarında bu projeyi ve süreci anlatmıştım. Sayın Bahçeli’nin de Sayın Erdoğan’ın da bu süreci gündeme getireceğini 2 ay önce açıklamıştım… Bu projede Kürtlerin istediği her şey vardır. Kürtler ‘kardeş ve eşit bir millet’ olarak anayasaya yazılacaktır. Adım adım okullarda Kürtçe eğitim başlayacaktır. Türk hükümeti adım atarken pazarlığa girişmeyecek, (tavizler için) kendisi adımlar atacaktır.
Bu amaçla 300 kişilik bir heyet oluşturulacaktır. Bunu büyük bir keyifle söylüyorum. Diaspora Kürtleri, Kuzeyi, Güneyi, Rojava’sı, Doğusu hepsi bu mecliste tartışıp kararlar alınacaktır. Büyük bir memnuniyetle bunu dile getiriyorum. Açıkçası bu husus bizi çok mutlu ediyor. Ankara’da yaşanan saldırılar da bu sürece engel olamayacaktır. Her iki tarafta da hem Kürtler içinde hem de devlet içinde bu çözümü istemeyenler vardır. Elbette çözümü istemeyen insanlar her zaman olacaktır.
Bu projede, Kürtlerin Ortadoğu’daki coğrafyası anayasaya adil bir şekilde dahil edilecek ve tanınacaktır. Dünyanın dengesini değiştirecek bir proje kurgulanmıştır. Türkiye hükümeti ve Türkiye devleti bunu göze almıştır. Ne olursa olsun geri dönüş yapmayacaktır. Rojava’nın statüsü Türkiye ile birlikte belirlenmiş olacaktır. Öcalan onlara bu yolu açacaktır. Rojava’nın statüsü yok edilmeyecek. Türkiye ile birlikte statüsü belirlenecek; anayasal ve hukuki müzakereler buna göre yürütülüp yönetilecek ve sonuçlanacaktır. Bu 5 yıl içinde Ortadoğu’da Suriye diye bir devlet kalmayacak, tarihte de var olmayacak, Şam ve Lazkiye’de Suriye diye küçük bir devletçik bırakılacaktır!”
Şimdi soruyoruz: Kuzey Irak Kürdistanı’ndan (Barzanistan’dan) sonra, şimdi de Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup, Türkiye’yi; önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye, Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıydı?
Ve yine merak ediyoruz: 3 Aralık 2024 MHP Grup Toplantısı’nda Sn. Devlet Bahçeli’nin:
“… Ne var ki Suriye Arap Cumhuriyeti, Şam ile Lazkiye arasında sıkışan, topraklarının 3’te 2’si kontrol dışına çıkan, egemenliği ölümcül yaralar alan, solunum cihazına bağlı halde bulunan tartışmalı devlet konumundadır. Merkezi otoritenin kaybı halinde nelerin yaşanacağını, paylaşım sofrasına oturmak için nasıl da kuyrukların oluşacağını, Suriye üzerinde görmek, trajik bir gerçek olarak karşımızdadır!.. Parçalara ayrılmış Suriye fotoğrafında, her yönüyle Türk olan HALEP’i yüzüstü bırakmamız mümkün değildir!..” ifadeleri ile Rûdaw’cı Abdurrahim Semavi’nin söyledikleri neredeyse aynıdır; yani yakında Suriye parçalanacak ve paylaşılacaktır!.. Acaba her ikisine de bu sonucu, aynı odaklar mı aşılamıştı? Çünkü, Büyük İsrail’e alan açılsın diye, Suriye’nin parçalanmasını hazırlayan ve hızlandıran İsrail ve Amerika’ydı. Sn. Bahçeli’nin sözlerinin başına: “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne riayet esastır. Başka türlüsünü düşünmek, hatta kafamızdan bile geçirmek abestir!..” kılıfını sardıktan sonra, “Suriye’nin solunum cihazında can çekişmeye başladığını ve yakında yıkılıp paylaşılacağını” ve “Halep’in iliklerine kadar Türk şehri olduğunu” hatırlatması nasıl bağdaştırılacaktı? Ve partisine (ve bazı merkezlere) hangi mesajları taşımaktaydı? Bu çelişkili ifadeler “Türk Devlet Aklının icabı” mıydı, yoksa Cumhur İttifakı’na akıl veren karanlık odakların arzuları mıydı?
Öcalan’ın “Silah Amacına Ulaştı, Şimdi Siyaset Zamanı!” Çağrısı!..
Bundan 12 sene öncesi Açılım Sürecinde 21 Mart 2013 tarihini taşıyan açıklamasında, “Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir” diyen Abdullah Öcalan, şimdi yaptığı açıklamada ise: “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” ifadelerini kullanmıştı.
Anlaşılan o ki bu metin, Öcalan’ın (kendisine öğretildiği şekilde) aşamalı önerilerde bulunmaktaydı ve ‘çözüm süreci’ diye adlandırılan önceki sürece kıyasla, iktidar cenahı tarafından baskılanmış ve sınırlanmış bir çağrının motivasyonuyla çerçevelenmiş bir çağrı yapıldığı sırıtmaktaydı. Heyette bulunan Sırrı Süreyya Önder’in, metin Kürtçe ve Türkçe olarak okunup noktalandıktan sonra eklediği şu cümle DEM Parti’ye dokunulmazlık zırhının gizli bir şart olarak dayatıldığının kanıtıydı: Sn. Öcalan: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir notunu da bizlere iletti. Onu da sizinle paylaşmış olalım.” Yani bu hatırlatmaya dayalı olarak PKK’dan “Biz, bize yapılan çağrının gereğini yerine getirmeye yönelik süreci başlatıyoruz, ancak muhatabımızdan da demokratik siyasetin hukuki boyutuna uygun adımlar bekliyoruz” anlamında açıklamalar yapacağı anlaşılmaktadır.
Acaba Öcalan, S. Süreyya Önder’in açıkladığı o sözlü mesajı göndererek, “Israrla sadece örgüte çağrı yapmam üzerine bir iklim söz konusu olduğu için resmi metni, sürecin hassasiyetini dikkate alarak bu biçimde hazırladım, ama ek olarak ifade ettiğim metin dışı mesajım da önemlidir” demeye mi çalışmıştı?
Dikkat, Suriye’nin Kuzeyine Yönelik Hiçbir Çağrı Yapılmamıştı!
Öcalan’ın çağrısının en dikkat çekici noktası ise bu çağrıda hiçbir biçimde Suriye’nin kuzeydoğusunda Kürt yapılanmasına ve iradesine yönelik ifadeler bulunmamasıydı.
Öcalan’ın; PKK’nın ortaya çıkış koşullarından bugüne kadar gelen sürece dair hatırlatmalardan sonraki değerlendirmesi anlamlıydı: (Türkiye Cumhuriyeti’nin) “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” saptamaları, bazı doğruları, asıl yanlış amaçları için kılıf olarak kullandığını ortaya koymaktaydı. Öcalan’ın, Türkiye içindeki hedefler bakımından, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir. Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.” sözleri ise, silahlı mücadeleyi PKK ile yaptıklarını, ama artık siyasi mücadeleyi DEM Parti ile hedefe ulaştıracaklarını vurgulamaktaydı.
Abdullah Öcalan’ın Çağrısına Dünyadan Tepkiler ve Yorumları
CNN: “Bu çağrı Türkiye’ye karşı elli yıllık ayaklanmayı sona erdirebilir!”
ABD merkezli CNN’in haberinde Öcalan’ın çağrısı, ”Kürt militan lideri Abdullah Öcalan, Kürdistan İşçi Partisi’ndeki (PKK terör örgütü) takipçilerinden silah bırakmalarını ve örgütü feshetmelerini isteyerek Türkiye ile on binlerce insanın hayatına mal olan onlarca yıllık çatışmayı sona erdirebilecek bir çağrıda bulundu” şeklinde aktarılmıştı.
Bloomberg: Büyük bir ilerleme olabilir!
Bloomberg, “Türkiye, Hapsedilen PKK Liderinin Çatışmalara Son Verme Çağrısına Hazırlanıyor” başlıklı haberinde, “Öcalan, örgüte silah bırakma çağrısı yaptı ve bu adım, 40 yıllık mücadelenin çözümüne yönelik büyük bir ilerleme olabilir” ifadelerini kullanmıştı.
Reuters: Artık PKK’nın kendini resmen feshetme kararı alması gerekir!
Reuters, “Hapisteki Kürt militan liderinden Türkiye ile çatışmalara son verme çağrısı” başlığı attığı haberde, “Öcalan; Silahların bırakılması için bir çağrıda bulunuyorum ve bu çağrının tarihsel sorumluluğunu üstleniyorum,” dedi. “Heyet, Öcalan’ın partisine bir kongre düzenleyerek kendini resmen feshetme kararı alması gerektiğini söylediği” öne çıkarılmıştı.
Al-Monitor: Hâlâ birçok zorluklar sezilmektedir!
Al-Monitor’dan Amberin Zaman, “Bölgedeki Kürtler tarafından büyük bir heyecanla beklenen Öcalan’ın açıklaması, birçok kişinin Türkiye’nin popüler Kürt siyasetçilerinden Selahattin Demirtaş da dahil olmak üzere birçok siyasi tutuklunun serbest bırakılması ve PKK’lılar için af gibi adımlar içermesini umduğu bir sürecin başlangıcını işaret ediyor. Ancak önümüzde hâlâ birçok zorluk var.” ifadelerini kullanmıştı.
The New York Times: Belirsizlik Sürmektedir!
The New York Times’ın; “Türkiye’de Hapsedilen Kürt Lider, Militanlara Silah Bırakma Çağrısı Yaptı” başlıklı haberinde şu ifadeler yer almıştı:
“Öcalan’ın bu mesajı, 40 yılı aşkın süredir 40.000’den fazla insanın hayatına mal olan çatışmanın sona erme ihtimalini gündeme getirdi. Bu çağrı, Öcalan’ın Türkiye, Irak, Suriye ve İran’daki PKK üyeleri ve bağlantılıların üzerindeki derin etkisi göz önüne alındığında sınırları aşabilecek bir yankı uyandırabilir. Ancak, bundan sonra ne olacağına dair net bir işaret yoktu. Öcalan’ın çağrısına kimlerin nasıl uyacağını izleyecek bir mekanizmanın olup olmayacağı, silah bırakanlara ne olacağı ya da hükümetin bu süreç karşılığında ne teklif ettiği belirsizliğini koruyor. Öcalan’ın çağrısı, Türk yetkililer, Öcalan ve DEM Parti’si temsilcileri arasında yapılan bir dizi görüşmenin ardından geldi.”
The Guardian: Kırılgan bir barışın başlangıcına işaret etti!
İngiliz The Guardian, Öcalan’ın çağrısının “kırılgan bir barışın” işareti olduğunu vurgulayarak örgüt içindeki farklı grupların çağrıya nasıl yanıt vereceğinin belirsizliğini koruduğunu yazdı.
“PKK lideri Kürt militan, gruba silahsızlanma çağrısı yaparak Türkiye ile kırılgan bir barışın başlangıcına işaret etti” başlığıyla yayımladığı haberinde PKK lideri Öcalan’ın tarihi çağrısına yer vererek şu yorumları yapmıştı:
“Öcalan’ın mesajı, başta DEAŞ militanlarıyla savaşan ve Suriye’nin doğusundaki iki büyük şehir de dahil olmak üzere geniş bir bölgeyi kontrol altında tutan ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olmak üzere, Suriye’nin kuzeydoğusu ve Irak’ın kuzeyine yayılmış ve PKK ile bağlantılı olan Kürt silahlı gruplarını da etkileyecek miydi?”
The Middle East Eye: Siyasi riskleri Bahçeli’nin üstlenmesine izin verdi!
The Middle East Eye (MEE), “Bu süreç boyunca Erdoğan geri planda durarak siyasi riskleri Bahçeli’nin üstlenmesine izin verdi.” ifadelerini kullanmıştı.
Euronews: Bazı gruplar buna direnebilir!
Fransız Euronews, “analistlerin, grubun liderliğinin Öcalan’ın yaptığı her çağrıya kulak vermesinin beklediğini, ancak PKK içindeki bazı grupların buna direnebileceğini söylediğini” aktarmıştı.
DW: Öcalan, Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK terör örgütü) feshetme çağrısı iletti!
Almanya merkezli DW, Öcalan’ın çağrısına ilişkin haberinde şu görüşler yer almıştı:
“Bugün yapılan açıklama, aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın müttefiki olan Devlet Bahçeli’nin, ekim ayında Öcalan’a şartlı tahliye imkânı sunulabileceğini öne sürmesinin ardından geldi. Bahçeli, PKK’nın şiddeti reddedip kendini feshetmesi durumunda böyle bir adımın atılabileceğini belirtmişti. Öcalan, aralık ayından bu yana DEM Milletvekilleri tarafından iki kez ziyaret edildi. Kürtler, Türkiye nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturuyor ve aynı zamanda Suriye, Irak ve İran’da da önemli bir nüfusa sahipler.”
Yedioth Ahronoth: Tarihi adım – PKK bu çağrıya uyacak mı?
İsrail merkezli Yedioth Ahronoth, çağrıyı seçim aritmetiği ile ilişkilendirdiği haberinde şu ifadeleri aktarmıştı:
”1999’dan bu yana İstanbul açıklarındaki bir adada neredeyse tamamen tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan, kurucusu olduğu PKK’nın kendini feshetmesi ve tüm silahlı grupların silah bırakması çağrısında bulundu. 1984’te başlayan isyandan bu yana Türkiye ile çatışmalarda 40 binden fazla kişi hayatını kaybetti. En büyük soru ise şu: PKK üyeleri bu çağrıya uyacak mı? Arka planda ise Erdoğan’ın iktidarını uzatacak yeni bir anayasayı, DEM Parti desteği ile onaylatma çabası bulunuyor. Öcalan’ın bu çağrısı, 40 yılı aşkın süredir devam eden ve 40 binden fazla insanın hayatını kaybettiği çatışmaların sona ermesi için bir yol açabilir.”
Öcalan’ın Çağrısına Yerli Tepkiler Nasıldı?
DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel, “Bu çağrının muhatabı PKK’dır. Rojava ve DSG’ye dair bir çağrı söz konusu değildir.” açıklamasını yapmıştı…
Öte yandan DEM’e yakın Mezopotamya Ajansı’nın, yazılı açıklamada yer almayan ama Sırrı Süreyya’nın sözlü olarak söylediği kısmı manşete taşıması anlamlıydı.
SETA: “Jeopolitik Palavra!”
SETA ekibinden Murat Yeşiltaş çağrıya ilişkin “Okunan metnin %98’i jeopolitik palavradan ibaret. Toplumun anlayacağı bir dil değil. Tipik PKK anlatısı. ‘Bütün’ gruplardan kasıt, bütün KCK yapılanmasını içermesi lazım. Feshetme ve silah bırakma çok net bir çağrı. Top PKK’nın sahasında” şeklinde yorumlamıştı.
AKP: “Sonuç Önemli!”
AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala, PKK lideri Abdullah Öcalan’dan gelen çağrıya ilişkin, “Çağrının sonucuna bakacağız. Terörü, Türkiye’nin gündeminden çıkarmak için AKP ve Cumhurbaşkanımız yapılması gereken her şeyi yaptı. Çağrının sonucuna odaklanmalıyız ve sonuç önemli. Çağrıya örgüt uyacak mı?” değerlendirmesini yapmıştı.

Bu süreçte Beklentiler;
1-Arka planda ise Cumhur iktidarını uzatacak yeni bir anayasayı, DEM Parti desteği ile onaylatma çabası bulunuyor.
2-Abdullah Öcalan ve Ekibi serbest bırakılır.
3-Güney Doğu bölgemizi kapsayan iller özerklik ilan edilebilir.
4-Öcalan’ın çağrısını Irak Kürdistan Bölgesi sözde Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani: “Dört ülkedeki (Irak, Suriye, Türkiye ve İran) Kürdistan’ın bütün parçaları mutlaka birleşecektir!” .ifadeleri ise çarpıcıdır.
Apo nun çağrısında sonra ;
Ana (Chp)muhalefetten ses yok! Ikı muhalıf partı sadece karşı bu olaya,
diğer muhaliflerden ses yok.!?
Sosyal medya aracılığıyla bu olayın vehametini ortaya koyan bazı Milletvekilkerı var, kişi ve sivil toplum kuruluşlarıda mevcut!
Bunun yanlış bir süreç olduğunu savunan kişi ve kuruluşlarda her an soruşturma açılma ile karşı karşıya!?
İktidar ve yandaşları zaten bu çağrıya Dem partililer den daha çok sahip çıkmakta!?.
Aşagıdaki açiklama ile, bugün ki açiklama?
” Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde bir devlet olarak bir terör örgütüyle aynı masaya oturmak yoktur ve bundan sonra da bizden böyle bir şeyi beklemeyin. Bunun için de ara bulucu filan aramıyoruz. Buna da ihtiyacımız yok.”
Türkiye’nin operasyon bölgesi içinde kalacak DEAŞ’lıların sorumluluğunu üstlenmeye hazır olduğunu en başta ifade ettiğini anımsatan Erdoğan, “Kime? Sayın Trump’a. Buna karşılık birileri tarafından ısrarla korunup kollanan PKK/YPG terör örgütü şantaj malzemesi olarak kullandığı DEAŞ mensuplarını serbest bırakmaya başlamıştır. Nerede? Cezaevinde. Bakın kimin eli kimin cebinde belli. Biz ülkemizi hedef almaya kalkacak DEAŞ’lıları bir şekilde tepeleriz. Gerisini bunların yöneleceği diğer yerlerin yöneticileri düşünsün. Kontrol altına aldığımız yerlerde PKK, YPG’lilerle birlikte DEAŞ’lıları da etkisiz hale getirmeyi de sürdüreceğiz.” diye konuştu.
Kaynak:16/10/2019 iletişim başkanlığı
https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/cumhurbaskani-erdogan-turkiye-cumhuriyeti-tarihinde-bir-teror-orgutuyle-ayni-masaya-oturmak-yoktur-bunun-icin-de-ara-bulucu-falan-aramiyoruz
Siyonist Proje; İkinci İsrail olacak Büyük Kürdistanın Kurulmasıydı!
Siyonistler, dört ülkenin (Irak, Suriye, Türkiye ve İran) parçalanmasını ve bölünen parçaların birleştirilip Kürdistan adı altında İkinci bir İsrail’in kurulmasını planlanlamışlardı.
Öcalan’a çağrı yaptırma süreciyle, Siyonistlerin Türkiye’yi parçalayıp İsrail’e vilayet yapmak senaryosunda, işbirlikçi yerli aktörlere figüranlık yaptırlmaktaydı.
İşbirlikçiler, Siyonizm’in Büyük Kürdistan projesine hizmetkârlıklarını “terörü bitirme” diye halka yutturmaya çalışmaktaydı..
Türkiye’de PKK yerine Dem Parti, Suriye’de ise YPG ile Siyonist projelere hizmetkârlık yapılacaktı.
Terörist Apo, “Türkiye’de silahlı mücadele dönemi kapandı; artık siyasi ve demokratik yöntemlerle hedefimize ulaşacağız” çağrısıyla Siyonist projelere nasıl hizmetkârlık yapılacağını ilan ediyordu.
Artık görevini tamamlayan ve feshedilmesi kararı alınan PKK yerine, Suriye’deki PYD’yi meşrulaştırma ve SDG’yi (Özerk Suriye Kürt Bölgesi Projesini) amacına ulaştırma hazırlığı yapılmaktaydı.
Şimdilik, asıl şeytani hesap; Kuzey Irak’taki Barzanistan misali, Kuzey Suriye’deki SDG Özerk Bölgesi’ne ve YPG’ye meşruiyet kazandırmaktı.
Abdurrahim Semavi “Türkiye; Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Kürtleriyle İttifak Kuracak ve Onları Tanıyacak.” itirafını yapıyordu.
Özetle, Kuzey Irak Kürdistanı’ndan (Barzanistan’dan) sonra, şimdi de Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup, Türkiye’yi; önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye işbirlikçiler figüranlık yapmaktaydı
İbrahim Suresi 46
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/46
İbrahim Suresi 47
Sakın ha, Allah’ı; elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden) dönecek sanma(yın). Gerçekten Allah Azîz’dir, İntikam sahibidir. (Ey zalimler ve hainler, sizin de zulüm ve hıyanetlerinizin hesabını soracak, saltanatınızı yıkacaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/47
Yusuf Suresi 110
Hatta ki (sonunda görevli) resuller (halktan) umutlarını kestikleri, (şeksiz ve şeriksiz iman eden çok az kimselerin bile cihaddan ve davadan yan çizdikleri,) artık kesinlikle tekzip edilip benimsenmedikleri (kavimlerinin asla gerçek imana gelmeyecekleri ve Hakk çağrıya-davaya destek vermeyecekleri zan ve) kanaatinin (iyice yerleştiği) bir sırada, (aniden ve beklenmedik şekilde) yardımımız onlara yetişip gelmiş (zafer kapıları açılıvermiştir. Böylece) Bizim dilediğimiz (ve desteklediğimiz) kimseler kurtuluvermişti. Azgın mücrimler takımından ise zorlu azabımız (ve intikamımız) asla geri çevrilmeyecektir. (Yani; bir avuç mücahit ve müstakim mü’minin, sayıca ve imkân bakımından en zaif ve en çaresiz göründükleri bir süreçte, onlar zafere eriştirilecektir.)
https://www.mealikerim.com/12/yusuf/110
Hıyanetin perde arkası denildi mi? 28 Şubat’tan başlayan plan Refah Partisi ve Fazilet partisinin kapatılarak Milli Görüş’ü toplumun gözünde umut olmak çıkararak yerine Akp’yi hazırlamayla devam eder. 2002 Kasım seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidar olması ile sürer bu olaylardaki tek amaç rahmetli Erbakan devamlı üzerinde durduğu batının gerçekte Lozan’ı değil Sevr’i tanımasından kaynaklıdır. Geçmişten günümüze yaşanılan olaylarda işbirlikçi iktidarlar sadece bu büyük plan içinde kendileri figüranlıktan başka bir şey yapmamışlardır. 1. açılım saçmalğından Arap baharlarına, 2. açılım süreçlerinden buna gelinceye kadar ki planların hepsi büyük plana hazırlıktı ve artık sona geldiklerini düşünüyorlardı.
Rahmetli Erbakan hocamız siyonizm içeride ve dışarıdaki planlarını yaparken Türkiye de AKP’yi nasıl iş başında tutarım diye yapmakta idi. Çünkü büyük İsrail projeleri için AKP ye ihtiyaçları vardı.
Artık işin sonuna geldiklerini düşüne durdukları esnada en plan ve oyun kurucu olan Allah’ın planı ile karşılaşacaklardı büyük İsrail’i kuruyoruz derken eldekinden de olup bütün dünya daki egemenlikleri son bulacaktı. Allah bu vazifeyi tabiki bunu en fazla hak edene, bunun için gayret edip hazırlık görene verecektir ve dünya üzerinde de Milli Çözüm den başka bunun hayalini kurup derdini çekip projelerini hazırlayanda yoktur.
“APO Teröristinin Çağrısı; Cumhur İttifakı’nın Büyük Kürdistan Hizmetkârlığı mıydı?”
APO Teröristinin çağrısı ve ardında yatan gizli amaçlar ve sinsi planları Milli Çözüm tüm bilgi ve birikimiyle , ferasetiyle ortaya dökmüş. Oynanan bu oyunların perde arkasında olup biteni görmek, öğrenmek her insan evladının, vicdan sahibinin boynunun borcudur. Bu kirli oyunların perde arkasını görmek, öğrenmek için Milli Çözüm Makaleleri ve şiirleri defaatle okunmalı ve bu uyku halinden uyanmalıdır. Uyanık kalmak yararımıza olacaktır. Teşekkürler Milli Çözüm . Doğrunun tek adresi.
Terörü bitirecek barış havarisi ilan edilen Apo’ nun çağrısına PKK uysa dahi özellikle Suriye’nin kuzey doğusundaki grupların uymayacakları açıktı. Makalede delilleriyle yazılmıştı.
Diyelim ki sadece pkk buna uyacak olsa dahi yıllardır İmralı’da cezaevinde olan biri bu zamandır terör örgütünü içerden idare mi etmişti? Öyleyse buna kim yada kimler fırsat vermişti? Cezaevinden bir terör örgütü nasıl yönetilebilir di? Eğerki buna müsade edilmediyse örgütü asıl yönetenler başkaları olmalıydı( bunların hepsi kuklaydı arkasında İsrail ve ABD vardı). Eğer örgütü yönetenler başkalarıysa Apo yu kim takardı? Asıl üzücü olan çocukların inanmayacağı kurt masalları halkımıza yutturulmaya çalışılıyordu. Ve bu soruların tamamının muhatabı cumhur ittifakıydı.
Beni asmayın yeter ki size hizmet edeyim diyen Apo’yu bir anda barış havarisi yapıvermişlerdi. sayın Cumhurbaşkanı’nın Anasol-Me Hükümeti’ne itafen ”biz iktidarda olsaydık teröristbaşını asar yada Hükümetten çekilirdik” dediği ve 2023 seçimi öncesi Millet İttifakı gelirse Apo ve Demirtaş cezaevinden çıkar dediği videolar sosyal medyada dolaşmaktaydı.
Sayın Bahçeli ise yakın tarihte meydanlarda elinde urganla az dolaşmamış, hatta Sayın Cumhurbaşkanı’na ağza alınmayacak sözler sıralamakla meşhurdu.
Şimdi ise pkk’nın Ülkemizdeki silahlı terör eylemi rolünün bittiğini ve bip (büyük israil projesi) kapsamında silah bırakıp başka perdeye geçileğini sezen sadece Milli Çözüm olmaktaydı. Bu durum bize fetö olayları ilk patladığı zamanlarda Bülent Arınç’ın bu ülkede fetöc’ü olmayan kişi sayısı 100-150 kadardır dediğinde herhalde Milli Çözüm’ü kastetmişti. Çünkü o zamanda fetö tezgahını bilip deşifre eden ve asla oyun ve kumpaslara gelmeyen Milli Çözüm vardı.
Yapılan çağrının arkasında yatan gerçekleri detaylarıyla açıklayıp kafalardaki soru işaretlerine net cevaplar veren bu makaleden dolayı yazarımıza çok teşekkür ediyorum.
Milli Çözüm Dergisi gündemle ilgili gelişmeleri sıcağı sıcağına ve hızlı bir şekilde öğrenmek için başvurduğum harika bir kaynak.
Bu kaynaktan bizi mahrum etmeyen kıymetli Ahmet Akgül Hocamıza hürmetlerimi sunuyorum.
NEREDESİNİZ!
Ey SP’nin bilge geçinen sahtekarları, halâ akla mantığa sığacak bir açıklama neden yapmıyorsunuz?
Ey Yrp’nin iktidar sevicileri ve kaçkınları, haydi bu ihanet projesine erkek gibi karşı çıkında alem sizide er meydanında görsün!..
Ey milliyetçilikten dem vuranlar, ülkemiz kirli oyunla parçalanmak isteniyor, artık dur demek için neyi bekliyorsunuz?!..
Ey sözde muhalefet olduğunu düşünen Chp, bu duruma sessiz kalarak dolaylı destek olmaya devam mı edeceksiniz?..
Sözün özü; “İYİKİ VARSIN MİLLİ ÇÖZÜM”
Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne riayet esastır… Kılıflı sözlerin arkasından ve her bir mihrak kendi tebaasına yutturacak yöntemlerle sonuçta (iktidar, muhalefet ve terör temsilcileri) aynı noktada/hedefte “Siyonistlerin sinsi planlarına (Büyük İsrail) hedeflerine doğru alan açmakta” buluşulmakta.
Peki, bu karanlık süreç Türk Devlet Aklının bir gereği miydi, yoksa Cumhur İttifakı’na yön veren karanlık odakların arzularının bir sonucu mu?
Kullanılan söylemlerin nasıl örtüştüğüne ve tek bir amaca hizmet ettiğine tüm kamuoyu şahit olmaktadır. Ancak gerçeği dile getirmek, bazen kor ateşi elde tutmaktan daha zordur. Bu nedenle Hakkı, tam anlamıyla tek bir merci ifade etmekte!..
Tarihimize baktığımızda, milletimizin en karanlık dönemlerde yazdığı destanlarla nasıl yeniden ayağa kalktığını görüyoruz. İnanıyoruz ki böylesine zifiri karanlık bir dönemde de milli bir mutabakat hükümetiyle yalnızca yerli işbirlikçiler değil, küresel emperyalist güçler de bertaraf edilecek ve yeryüzünde Adil Bir Düzen tesis edilecektir, inşallah.
TEŞEKKÜRLER…
Elinize ve yüreğinize sağlık…
“Düşmansız bir ideoloji yaşayamaz.”
Margaret Thatcher, İngiltere Eski Başbakanı
APO’DAN MEDET UMMAK: ONURSUZLUKTUR!
Erbakan Hocamız tarafından MİT raporlarına “CIA Ajanıdır!” yazdırılan Fetö, sürgüne gönderilmiştir. Gittiği ABD’den geri dönememiştir. Yine Hocamız tarafından çekiç güç önce işlevsiz hale getirilmiş ardından ülkemizden gönderilmiştir. 90 lı yıllarda PKK terör örgütüne büyük darbeler indirilmiştir. 1999 yılında yakalanan terörist başının idamını engelleyen koalisyon hükümetinin ortağı Bahçelidir. 99-2002 yılları arasında tükenmiş olan PKK terörü AKP döneminde yeniden hortlamıştır. Erbakan Hocamız tarafından geliştirilen İha – siha – tiha teknolojilerin ortaya çıkması ve Kahraman Ordumuzun özverisi ile PKK yurt içinde tutunamayacak hale gelmiştir. Bu süreçte AKP gafleti ile Irak Kürdistan’ı kurulmuş ve resmiyet kazanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin savaş stratejisinin 3,5+1 olduğunu yarım puanın da içeride ki PKK ile mücadele için hazırlandığı savunarak “içeriyi temizleyelim savaş kapıda” gibi bahenelerle oynanan bu tiyatroyu halkımız uyutulamayacaktır. Milli TSK’mız karşısında piyonların hiçbir gücü yoktur!
Anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanı’nın yeniden seçilme yolunun açılması gibi planlar tutmayacaktır. Devletimiz adeta işgal altındadır ve artık bıçak kemiğe dayanmıştır.
Şuan içerisinde bulunduğumuz Armageddon savaşının finali, Siyon – Haçlı Birliğinden gelebilecek bütün saldırı senaryolarına karşı Milli TSK’mız en az 500 defa smilasyon şeklinde önlemini almıştır ve Erbakan teknolojisiyle zalimleri kendi silahları ile vurmaya hazırdır. Son ve tek beklenen;
Erbakan Hocamızın yetiştirdiği kutlu lidere teknolojik harikanın teslim edilmesidir.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Bölgemizdeki ve özellikle Suriye’deki son siyasi gelişmelerin kazananı maalesef İsrail olmaktaydı. Bölgemizde ikinci İsrail / sözde Kürdistan planı Siyonist bir proje olmaktaydı. Şimdi PKK silah bırakması açıklamasıyla İran’dan Akdeniz’e kadar özerk bir kürt koridoru hesapları yapılmakta ve maalesef siyasi gelişmeler bu gelişmelere/tehditlere zemin hazırlamaktaydı. TSK’nın Suriye’de ve Irak’ta hukuki varlık sebebi PKK idi. Şimdi siyonist bir planla PKK’ya silah bıraktırma oyunu ile Devletimizin bölgedeki hukuki ve fiili varlığı da tehlikeye gireceği kesindi.
Makaledeki uyarılar coğrafyamızdaki gelişmeler açısından çok çok önemli olmaktaydı. Siyonist oyuna alet olunması Türkiye’miz için ciddi sorunlar yaratacaktı.
“Öcalan’ın çağrısını Irak Kürdistan Bölgesi sözde Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani: “Dört ülkedeki (Irak, Suriye, Türkiye ve İran) Kürdistan’ın bütün parçaları mutlaka birleşecektir!” şeklinde yanıtlamıştı. Ve yine Suriye Demokratik Güçleri (SDG) sözde lideri Mazlum Abdi (Ferhat Şahin): “Öcalan’ın çağrısı bizimle değil, sadece PKK ile alâkalıdır!” açıklamasını yapmıştı. Şimdilik, asıl şeytani hesap; Kuzey Irak’taki Barzanistan misali, Kuzey Suriye’deki SDG Özerk Bölgesi’ne ve YPG’ye meşruiyet kazandırmaktı. Öcalan’ın çağrısında, dolaylı biçimde Türkiye’nin üniter yapısına sahip çıkıyor(muş) tarzı ve özerklik, federalizm ve otonomi heveslerinden vazgeçiyor(muş) tavrı tamamen bir oyalama ve halkımızı avutup uyutma taktiği icabıydı. Üstelik KCK’nın toplanıp, Öcalan’ın bu fesih ve silah teslimi çağrısını onaylayıp onaylamayacağı ve Kandil’in bu karara ne denli uyacağı henüz bir muammaydı.
Şimdi soruyoruz: Kuzey Irak Kürdistanı’ndan (Barzanistan’dan) sonra, şimdi de Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup, Türkiye’yi; önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye, Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıydı?”