ZAFER MARŞIYLA HEZİMETE YÜRÜYENLERİN DRAMI!
Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihinde başlattığı Yeni Açılım Süreci’ne hem destek çıkan, hem de “Kürtlere verilen sözler tutulmazsa, hepsinin İstanbul’da ayaklandırılacağı” tehditlerini savuran Michael Rubin’i iyi tanımak lazımdı… Acaba, PKK elebaşları ve Yahudi odaklarınca bilinen, ama milletimizden gizlenen hangi sözler veya tavizler verilmişti ki, Küstah Rubin bu uyarıları hatırlatmıştı. 1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı’yı parçalama ve Türkiye’yi ortadan kaldırma projeleri olan Mondros Mütarekesi ve 10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması süreçlerinden sonra, Şanlı Kurtuluş Savaşı’mızın ardından imzalanan Lozan Antlaşması’yla bağımsızlığını kazanan Türkiye’mizi, yeniden parçalama tuzaklarının en tehlikelisi olan bu Yeni Açılım tezgâhına, Siyonist Rubin’lerin sahip çıkması ve PKK’lı Kürtlere verilen sözlerin tutulmasını hatırlatması, bu yöndeki kuşkularımızı haklı çıkarmaktaydı. Ve unutulmasın ki, bütün bu şeytani çabalar, Kürt insanımıza huzur ve barış kazandırmak için değil, aslında Pakradun (Yahudi) Ermenistan’a ve tabi Büyük İsrail amacına hazırlık hesaplı yapılmaktaydı. Daha önce AKP’nin büyük bir gafletle, belki de hıyanetle 2013-2015 arasında başlattığı ve ülkemizin başına büyük belalar açtığı sözde Çözüm Süreci’nden bile, anlaşılan hiçbir ders çıkarılmamıştı.
Eski Pentagon görevlisi Michael Rubin’den küstah BRICS açıklaması da anlamlıydı.
ABD’nin psikolojik harp stratejistlerinden Michael Rubin, Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunun “NATO’yu zayıflatma, hatta düşmanlık yapma” girişimi olduğunu vurgulayıp, “artık Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması lüzumunu” gündeme taşımıştı. Aynı Siyonist Rubin, Devlet Bahçeli’nin Yeni Açılım Süreci için ise “Kürtlere verilen sözler tutulmazsa, Türkiye’nin en büyük Kürt kenti İstanbul öyle bir karışır ki, iktidar şaşırıp kalır ve artık dronları da işe yaramayacaktır.” tehditlerini savurmuştu.
Aynı M. Rubin daha önce, KKTC’yi tanıyacak ülkelere tehditler yağdırmıştı. Bu ABD’li Siyonist, FETÖ’nün 15 Temmuz kalkışmasını da 4 ay öncesinden fısıldayan insandı. Ve yine bu küstah Amerikalı CIA ajanı, 27 Aralık 2024’te, “Güvenli ülke olmadığı ve yakında çok karışacağı” gerekçesiyle ABD’li vatandaşların İstanbul’u terk etmelerini hatırlatmıştı. Ve yine aynı şahıs 13 Temmuz 2021’de sözde (Irak-Suriye-İran ve Türkiye’yi kapsayan) Federe Kürdistan’ın Türkiye tarafından engellenme çabalarının işe yaramayacağını açıklamıştı.
İsrail’de yayın yapan The Jerusalem Post “İsrail’in yeni komşusu Türkiye” başlıklı bir yazı yayımlayarak, “Esad’ın kaçışından sonra Türkiye’nin güdümünde bir Suriye ortaya çıktığını, yani Türkiye ile İsrail’in artık komşu olduklarını ve Erdoğan’ın cesur adımlarından kuşkulandıklarını ve hazırlıklı olmalarını” uyarmıştı. Bu tür yayınların, dolaylı olarak “Erdoğan’ı kahramanlaştırmak ve Suriye’nin İsrail lehine parçalanmasını kolaylaştırmak” için yapıldığını hâlâ anlamayan ahmaklar vardı.
Maalesef, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nca tekrar devreye sokulan ve aslında Siyonist-emperyalist odaklarca hazırlanan ve başarıya ulaşırsa kesinlikle Türkiye’mizin parçalanmasına yol açacak olan Yeni Çözüm Süreci hıyaneti karşısında, başta CHP olmak üzere YRP-Gelecek-DEVA ve Saadet gibi bütün Muhalefet Partilerinin, DEM Parti İmralı heyetini muhatap alıp görüşmeleri ve olumlu mesajlar vermeleri de, artık hepsinin Siyonist baronlara piyonluk yapmaya hazır olduklarını açığa vurmaktaydı.
DEM Parti’den “Her yer Gazze olacak!” küstahlığı!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’a, örgütü lağvetmesi koşuluyla, “Umut hakkı için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşması” için çağrı yapmasının ardından başlayan sürecin yankıları sürerken, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Diyarbakır’da bir konuşma yapmıştı.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) tarafından Diyarbakır’da yapılan programda konuşan Tülay Hatimoğulları, Suriye’deki gelişmelerin tüm dünyayı etkilediğini belirterek, “Suriye’de rejim değiştikten sonra ne yazık ki bir demokrasi gelmedi; hatta beterin beterini yaşıyoruz şu anda. Başta Kuzey ve Doğu Suriye, Rojava toprakları, Türkiye imalatı olan Suriye Milli Ordusu ve onların beslemesi olan çeteler tarafından birçok operasyona maruz kalmaktadır. Şimdi, Kobani düştü düşecek diyenlerin iştahı bir kez daha kabarmıştır. Kobani’yi de düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama Kobani halkı IŞİD’in barbarlığına karşı geçmişte nasıl mücadele ettiyse şimdi de öyle dik durmaktadır. Kobani düşmedi, asla düşmeyecek, bu da onu düşürmek isteyenlere ders olsun. Suriye’de Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen operasyonların yanı sıra oradaki Alevilere, Hristiyanlara, Dürzilere çok ciddi katliamlar başlatılmıştır. Bütün dünyaya Diyarbakır’dan sesleniyoruz, oradaki katliamları durdurmak için derhal harekete geçilmesi lazımdır. Özellikle Rojava’da kurulan statünün resmiyete kavuşturulması için mücadelemizi daha yükseklere taşımalıyız… Biz biliyoruz ki, Suriye’deki tek çare olarak Kürt halkı başta olmak üzere orada yaşayan halkların temsiliyetini sağlamak üzere demokratik bir Suriye’nin inşası dışında başka bir seçenek kalmamıştır!..” ifadesini kullanmıştı. Yani, PKK’nın siyasi ayağı DEM Partisi’nin asıl amacının, Suriye (Rojava) Kürdistanı’na resmiyet kazandırılması olduğunu vurgulamış ve tüm Batılı güçleri desteğe çağırmıştı.
“Çok değerli Kürt halkı, biliyorsunuz, İmralı kapıları şimdilik açılmıştır. DEM Parti heyeti Öcalan’ı İmralı’da ziyarette bulunmuşlardır. Öcalan’ın heyetimize söylediği bir iki noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. 7 maddelik açıklamayı yaptık onları hatırlayacaksınız. Şimdi, Sn. Öcalan şunu vurgulamıştır: ‘Suriye’deki gelişmeleri herkes yakinen takibe almalıdır!” Yani Suriye Kürdistanı için bastırılmalıdır!?
“Bu tarihsel kırılmada ya pozitif bir kırılma yaşanacak, barışı inşa etmeyi başaracağız veya negatif yönde kırılmalar yaşanacak ve her yer Gazze olacaktır. Asla rehavete kapılmayalım. ‘Nasılsa işler halloluyor, barışa gidiyor’ deyip demokratik mücadelemizi zayıflatan bir duruma asla yanaşılmamalıdır! Bugün İmralı kapıları açıldıysa siz değerli halkımızın verdiği mücadele sayesinde başarılmıştır.” diyecek kadar küstahlaşan DEM Partili soytarılar, böylesine devlete meydan okuma cesaretini Devlet Bahçeli’den mi almaktalardı?
TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan, terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan ile görüşmek için 28 Aralık 2024 saat 11.00 sıralarında İmralı adasına varmışlardı. Görüşmenin ardından Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, yazılı bir açıklama yaparak Öcalan’ın mesajlarını kamuoyuna duyurmuşlardı.
Öcalan’ın, Bahçeli ve Erdoğan’ın çağrısıyla ilgili görüşme esnasında sarf ettiği, “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” sözleri de açıklamada yer almıştı.
“Dün ne oldu da devletimizin terörist diye görevden aldığı Sayın Ahmet Türk, devlet protokolümüzün ikinci sırasında yer alan TBMM Başkanı ile görüşme yaptı. Ardından da devletimizi yöneten ittifakın ortağı partinin Genel Başkanıyla buluşmuşlardı. Yani devlet, terörist diye görevden aldığı bir Belediye Başkanını şimdi devlet protokolü kapsamında kabul etmiş olmaktaydı. Demek ki; Ahmet Türk muteber biri konumundaydı. Daha dün, bir ay önce koca harflerle terörist yazıyorsun Bakanlığın sitesine, yerine kayyum atanmış Mardin’i yönetiyor. Muteber biriyse neden terörist diyerek kayyum atadınız?” diyenler haksız mıydı?
Bölünme Planına Sevinç Çığlığı
2014 yılında; İsrail ve Suudi Arabistan’ın (Suudi Amerika’nın), yeni bir Ortadoğu planı üzerinde çalıştığı ortaya çıkmıştı. Plan için, iki ülke, 17 ayda beş kez gizlice masaya oturmuşlardı.
2015 yılında ise İsrail ve Suudi Arabistan, yedi maddelik plan üzerinde uzlaşmışlardı.
4 Haziran 2015 tarihinde meşhur planı, iki ülkenin kritik isimleri açıklamışlardı.
Dönemin İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Dore Gold ve Suudi Arabistan Kralı Selman’ın danışmanı Enver Macid Eşki bu duyuruyu yapmışlardı.
Bu Siyonist planı açıkladıkları toplantının yeri de anlamlıydı: ABD’de Washington’da, CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi) toplantı salonundaydı.
CFR deyip geçmemek lazımdı. 1921’de kurulmuştu. ABD stratejilerini belirlemede en güçlü aktör konumundaydı.
Dünyanın en güçlü bankeri Soros, ABD dış politika yapıcılarından Kissinger, ABD’nin dünyayı yöneten stratejilerini yazan Brzezinski CFR üyelerinden sadece bazılarıydı. Toplantının CFR’de yapılması, iki ülke planının ABD tarafından da desteklenmesi anlamını taşımaktaydı.
Çok meşhur olan, ama Türk basınında yer bulmayan yedi maddelik Siyonist planda şunlar vardı:
1- Türkiye sınırında bağımsız bir Kürt devletinin kurulması,
2- Ortak bir Arap ordusunun oluşturulması,
3- İran’da rejim değişikliğinin yapılması,
4- İsrail ve Araplar arasında bir barış planının hazırlanması,
5- Körfez ülkelerinin birlikte davranması,
6- Yemen’de barış sağlanması,
7- Arap dünyasındaki demokratik hareketlere destek çıkılması.
4 Haziran 2015’te, ortak açıklamada şunlar yer almıştı:
“Suudi Arabistan ve İsrail, bağımsız bir ‘Büyük Kürdistan’ projesini desteklemektedir. Kurulacak bir Kürdistan, bölgede İsrail ve Suudi Arabistan’ın ortak hasmı İran’dan, Türkiye’den ve Suriye’den alınacak topraklar üzerinde kurulacağı için, iki ülke de (İsrail ve Suudi Arabistan) bundan memnuniyet duyacaktır…”
Bugün; planın 1. maddesinde yer alan, Suriye ve Irak halkaları tamamlanma aşamasındadır. Geriye İran ve Türkiye halkaları kalmıştır.
3. maddeye gelelim… Gazze işgal altındadır, Güney Lübnan’da Hizbullah dolayısıyla İran etkisizleştirilmiş durumdadır. Suriye’de kalıcı parçalanma süreci yaşanmaktadır. Yeni Şam yönetiminin, ABD ve İsrail güdümünde olduğu anlaşılmıştır. Ve şimdi, sıra İran’dadır. Ardından Türkiye’ye dayanılmış olacaktır.
Hatırlayınız, 4 ve 5. maddeler, ABD Başkanı Trump’ın 2020’de birinci Başkanlık döneminde imzalanan İbrahim Anlaşmaları ile başlamıştı. Şimdi ikinci Başkanlık döneminde, yarım kalan bu işi tamamlayacaktır. İsrail ile Suudi Arabistan’ın çıkarları, Türkiye’nin bütünlüğünü yok edecek bu planda örtüştüğü açıktır.
Erdoğan iktidarı ne yapardı?
24 Ocak 2015’te, ölen Suudi Kralı için bir günlük yas ilan ettiği hatırlanmalıdır.
İsrail ve Suudi Arabistan’ın uzlaştıkları plan aslında, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçasıydı.
9 Ekim 2019’da; Türkiye, Suriye’de PKK/PYD terör örgütüne “Barış Pınarı Harekâtı”nı başlatmıştı. ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı’na diplomatik kurallara uymayan küstahça bir mektup gönderip Erdoğan’ı uyarmıştı. Ve maalesef, başlatılan operasyon 17 Ekim 2019’da sonlandırılmıştı.
Trump, Siyonist plana sadık kalırdı!
Türkiye, 2019’dan bugüne beş yıldır, PKK/PYD terör örgütüne kapsamlı operasyon yapamaz durumdadır. Çünkü, Türkiye’nin operasyonu, İsrail ve Suudi Arabistan’ın anlaştıkları bu planı engelleyici olmaktadır.
ABD, bu plana sadık kaldı ve bize operasyon yaptırmadı!
Esad’ın devrilme sürecinde, atmosfer PKK-PYD’ye yönelik operasyona uygun ortam hazırlanmıştı. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna, PKK/PYD bölgesine operasyon yapacağı açıklamaları yapıldı. Ama ABD, Ayn el Arap’a tanklarını taşıdı ve bayrağını dikmekten sakınmadı. Yani, Esad devrildikten sonra da, ABD plana sadık kaldı.
8 Aralık 2024… ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin ve Fransa’nın desteklediği HTŞ (Heyeti Tahrirüş Şam) Esad’ı devirmeyi başardı. Türkiye’de, “fetih” ve “devrim” sözcükleri, zafer coşkusuna karıştı.
Oysa, en kazançlı ve en mutlu ülke, İsrail olmaktaydı. İsrail, Şam’ın güneybatısını işgal altına almıştı. Ürdün, Suriye ve Lübnan’ın su kaynaklarının büyük bölümünü ele geçirmiş durumdaydı.
Bizde “devrim” ve “fetih” coşkusu devam ededursun, aslında 2015’te, Suudi Arabistan’la uzlaşılan şeytani plana sadık kalınmıştır.
Yeni Şam yönetimi, Suriye’de yetki devri için 4-5 Ocak 2025’te, Genel Ulusal Diyalog toplantısı planlamıştı. Toplantıya, Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) çağrılmamıştı. SMO, yeni Suriye hükümet ve yönetiminde de yer bulamamıştı.
Suriye’de HTŞ’nin Dışişleri Bakanı, ilk dış ziyaretini Suudi Arabistan’a yapacağını açıklamıştı. Yani, ilk tercihi Türkiye değil, Suudi Arabistan’dı. Özetle; Suriye’de “devrim” ve “fetih” rüzgârının ardında kalan, aslında hezimet ve hüsrandır!
Bölünme planına sevinç çığlığı atan bir ülke var mı diye sorduklarında Türkiye’yi hatırlatırsınız!
“Çözüm Süreci” ve “Yeni Anayasa” rüzgârının estirildiği Türkiye…Hem öyle bir rüzgâr ki… Fırtınaya değil, depreme dönüşecek bir rüzgârdı!?.[1]
Bazı Köksüzlerin; Suudi Amerika ve Rusya Üzerinden İsrail’i Aklama ve Türkiye’yi Sıkıştırma Çabaları!
Birkaç hafta önce biri Moskova’da, öteki Riyad ve Şam’da çok önemli bazı gelişmeler yaşanmıştı. Bunlar yılın (2025’in) ilk “Çift hilalli” yani çok önemli istihbarat bilgileri sayılmıştı…Hepsi de Türkiye ile yakından alâkalıydı. Bu raporları tek tek aktaralım:
İlk istihbarat: 1 Ocak akşamı Riyad’a inen uçaktan çıkanlardı!..
1 Ocak 2025 sabahı… İstanbul’da Galata Köprüsü üzerinde büyük bir kalabalık, “Ayasofya – Emevi Camii – El Aksa” sloganları atarak yürürken, aynı günün akşamı Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a bir uçak konmaktaydı. Uçakta Suriye’de yönetimi ele geçiren HTŞ’nin Dışişleri Bakanı Esad El Şibani, Yeni Suriye’nin Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra vardı. Aynı uçaktan üçüncü bir kişi daha iniyordu. Bu, yeni rejimin “Muhaberat” yani istihbarat şefi Aras Hattım’dı. Bu ismi bir kenara yazalım.
Uçaktan inen üçüncü kişiye dikkat! Çünkü ileride yeni rejimin en önemlisi olacaktı!..
Bir hatırlatma yapalım; devrilen BAAS rejiminin en güçlü insanlarından biri istihbarat kurumunun, yani Ortadoğu’da bilinen ismiyle “Muhaberat’ın” başındaki insandı. Öyle tahmin ediyorum ki geçen çarşamba akşamı Riyad’da uçaktan inen bu üçüncü kişi de önümüzdeki dönemde yeni rejimin en güçlü figürü hale gelecek şahıstı.
Arkada görünen küçük özel jet kim tarafından ayarlanmıştı?
Merak ettiğim konulardan biri şuydu; bu heyet Şam’dan Riyad’a nasıl uçmuşlardı?
Çok araştırdım ama bu konuda bir bilgi bulamadım. Elimdeki tek bilgi, Suudi yönetiminin bütün dünyaya verdiği Riyad Havalimanı’ndaki karşılama töreninde çekilen fotoğrafta arkada çok küçük kısmı görülen bir uçaktı. “Kokpit” sayfasının uzman yazarı Uğur Cebeci’ye sordum onda da bilgi yoktu. Küçük bir özel jet gibi görünüyordu. Acaba Suudi Arabistan göndermiş olabilir mi? diye düşündüm ama bilgi bulamadım.
Bildiğimiz sadece şu kadardı: Şam Havalimanı 18 Aralık gününden beri iç uçuşlara açıktı. Suriye Hava Yolları’nın yerde çakılı bazı uçakları operasyonel hale getirilmiş durumdaydı.
İkinci istihbarat: HTŞ Dışişleri Bakanın ilk itirafları!
Riyad havaalanında piste dönelim. Yeni Suriye Dışişleri Bakanı’nın daha pistteki ilk sözü: “Bu Özgür Suriye’nin ilk dış ziyaretidir…” olmaktaydı. X’ten yaptığı paylaşımda ise “Kardeş ülke Suudi Arabistan’la yepyeni bir sayfa açıyoruz” sözlerini aktarmıştı. Şimdi hatırlayalım: O “Özgür Suriye’ye” ilk ziyareti yapan kişi ise: “Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı’nın” Başkanı İbrahim Kalın’dı… Ama “Özgür Suriye’nin ilk resmi dış ziyareti Suudi Arabistan’a yapılmıştı!?
Üçüncü istihbarat: Aynı saatlerde Şam’da yeni lider(!) El Şara’nın kutlu mesajları!..
Riyad pistinden Şam’a dönüyoruz. HTŞ Dışişleri Bakanı’nın uçağının Riyad’a indiği saatlerde Şam’dan da ilginç bir açıklama yapılmaktaydı. Hem de Suriye’deki yeni yönetimin başına geçen El Şara’nın kendi ağzından, Suudi “El-Arabiya” kanalına verdiği demeçte aynen şunu aktarmıştı: “Şurası kesin ki Suudi Arabistan Krallığı Suriye’nin geleceğinde büyük bir role sahip olacaktır!”
Böylece ilk resmi ziyaretini Suudi Arabistan’a yapan yeni Suriye rejimi, büyük iş birliği yapacağı ilk ülkenin de adını duyurmuşlardı!? Yani Suudi Amerika üzerinden, Siyonist Amerika’nın güdümünde olacaklardı!
Dördüncü istihbarat: Ertesi sabah Şam’a inen ilk yardım uçağı Suudi Amerika’nındı!
Onun hemen ertesinde, Şam Havaalanı’na büyük bir uçak konmuştu. Bu, Şam’a inen ilkyardım uçağıydı. Bu uçak çok özel bir isim adına uçmuştu Şam’a: “Kral Salman İnsani Yardım Kuruluşu”… Uçakta tıbbi yardım malzemesi ve sığınma gereçleri bulunmaktaydı!…
Bu haberler çeşitli haber sitelerinde yer almıştı. Ne anlama geldiği konusunda pek yorum bulamamıştık. Ama geçmişe ait bildiğimiz bir şey vardı.
Suudi Arabistan, öteki Körfez ülkeleri ve Mısır “İHVAN” (Müslüman Kardeşler) siyasi çizgisine düşmandı. Bu sözlerden anlıyoruz ki, Riyad, HTŞ’nin (Yeni Suriye Hükümetinin) “İhvancı” bir çizgi izlemeyeceği konusunda garanti sağlamıştı. Bu durumda İhvancı çizgiye yakın duran ve Türkiye’nin desteklediği SMO, yani “Suriye Milli Ordusu’nun” tavrı ne olacaktı?
Şimdi, bu adı konmamış ilk anlaşmanın, adı konmamış ilk şartının ne olduğunu da biz yazalım: “Yeni Suriye’de İHVAN çizgisi dairenin içine sokulmayacaktı!..”
“Eminim bu adı konmamış anlaşma; BAE, Kuveyt, Mısır ve Tunus’ta da iyi karşılanmıştı. Çünkü bu yorum doğruysa, bir “siyasi İslam” hareketi olarak İhvan’ın; Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Mısır, Tunus ve Filistin’den sonra Ortadoğu siyaset arenasından tamamen yok oluşu anlamını taşımaktaydı. Böylece Ortadoğu’da (Cumhur İttifakı güdümündeki) Türk dış politikasına güya en büyük istikameti veren bu motif de artık etkisini sıfırlamış olmaktaydı” diyen ayarı ve amacı malûm Ertuğrul Özkök’ün bu sevinci elbette İsrail adınaydı!..
Ve Ankara’dan gelmeyen istihbarat: Sır olarak kalan derin bir sessizlik sırrı!?
Bu anlattıklarımın hepsi birkaç hafta önce Moskova’da ve 1 Ocak günü Şam ve Riyad’da olanlardı. Bunların hepsini açık istihbarat kanallarından aktardım. Bu 9 istihbarat açıkça yönü o rotaya koymaktaydı. Yılın ilk gününde 24 saat içinde Ortadoğu’da yeni durumlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Ancak bütün bunlar olup biterken bizim için hâlâ derin bir sır olarak kalan bir şey vardı. Türkiye’nin desteklediği “Suriye Milli Ordusu” ve başındakiler ne yapıyorlardı ve ne düşünüyorlardı?
Onlar da kendilerini bu savaşın galibi olarak mı yoksa mağlubu olarak mı görüyorlardı? Güya katı şeriatçı ve İhvancı kimliklerini bırakıp, 350 savaşçı ve 36 Toyota kamyonetle Şam’da rejimi deviren HTŞ’nin “silahını bırak, orduya katıl” kampanyasına gerçekten gönüllü olarak katılacaklar mıydı? Yoksa sınırımızda mahalli bir polis gücü olarak mı kalacaklardı?
Moskova’da Gostiny Dvor’dan gelen 6 kritik istihbarata kulak kabartmalıydı!
Tekrar geriye dönüyorum ve asıl çarpıcı ve çok önemli istihbaratı şimdi aktarıyorum.
Tarih 19 Aralık 2024. Rusya Devlet Başkanı Putin, Moskova’daki “Gostiny Dvor” isimli merkezde düzenlenen yıllık basın toplantısı ve “Doğrudan Hat” şeklindeki birleşik programda, Suriye’deki son gelişmeleri ele almıştı. Bununla ilgili haberler kısa kısa Türk medyasında da yayınlanmıştı. Ama bakın şimdi ben o konuşmada söylenen bazı sözleri açık istihbarat bilgisi olarak alt alta yazdığımda gözleriniz fal taşı gibi açılacaktı!
Rus istihbaratına göre; Halep’e giren 36 Toyota kamyonda sadece 350 savaşçı varmış!
Rus istihbaratı Putin’e kesin sayı aktarmıştı: “Halep’e 350 muhalif savaşçı saldırmıştı… 30 bin hükümet askeri ve İran yanlısı birlikler ise savaşmadan geri çekilmeye başlamıştı… Kendi pozisyonlarını patlatmış ve kaçmışlardı… Benzer durum tüm Suriye’de yaşanmıştı. 4 bin İran yanlısı savaşçıyı Tahran’a taşıdık. İran yanlısı grupların bir kısmı savaşmadan Lübnan’a, diğer kısmı da Irak’a çekilmiş durumdaydı!?” İşte yeni “Suriye Devrimi” denilen, bazılarının “İkinci Arap Baharı” dediği tarihi olayın sayısal özeti bunlarmış…
En önemli Rus istihbaratı: Putin’e göre; Kürtlere verilen sözler tutulacak mıydı?
Putin, en uzun ve ilginç cevabı Anadolu Ajansı’nın sorusuna veriyorlardı. Dikkatle okunduğunda burada çok ciddi bilgiler ve Türkiye’ye çok önemli mesajlar vardı: “Türkiye’nin onlarca yıldır devam eden PKK ile ilgili sorunu vardı. Umarım bu durum daha da kötüleşmez. ‘Ancak Avrupa’dan bazı siyasetçiler, görüşmelerimizde, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kürtlere bağımsız bir devlet vadedildiğini ve bu vaadin yerine getirilmediğini’ hatırlatmışlardı!..”
Putin açık açık şunu söylemeye çalışmıştı: “Dikkat edin, önümüzdeki dönemde bu bölgede önünüze bir Kürt devleti kurulması konusu taşınacaktı!”
Rus istihbaratının Türkiye’ye: “Suriye’de İsrail kazançlı çıktı!” mesajı!
Putin her şeyi sanki çok sıradanmış gibi anlatan bir lider konumundadır. Ama İsrail’in Suriye’deki eylemleri ile ilgili sözleri oldukça dikkat çekici ve enteresandır:
“Şurası kesin; Suriye’de en çok fayda sağlayan devlet İsrail olmuştur. İsrail’in yaptıklarına herkesin farklı yaklaşım sergilemesi, kendi tarafıyla alâkalıdır. Rusya, Suriye topraklarındaki işgalin her türlüsünü kınamaktadır. Anlaşılan, İsrail de güvenlikle ilgili sorunlarını bu yöntemle çözmeye çalışmaktadır.”
Burada Türkiye’ye yönelik üstü örtülü iki çok önemli mesaj vardır:
BİR: “Rusya, Suriye’deki işgalin ‘her türlüsünü’ kınamaktadır” cümlesindeki “Her türlüsü” ifadesinin Türkiye’nin Suriye’deki varlığını da kapsadığı anlaşılmaktadır.
İKİ: “İsrail de ‘güvenlik sorunlarını’ çözüyor” cümlesinde ise: “Siz ‘PKK konusunda güvenliğimiz’ diyorsunuz ama İsrail de aynı şeyi kendi güvenliği için söylüyor” ve Suriye’yi adım adım işgal ediyor!.. anlamının bulunduğu da herkesin bildiği bir sırdır.
Siyasi PKK Olan DEM Parti’nin, Demokrasi(!) Turları!
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a yaptıkları ziyaretin ardından DEM Parti heyetinin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşme görüntüleri mide bulandırıcıydı. Bahçeli’nin, heyeti kapıda karşılaması ve uğurlaması, “Türkçülük, Ahmet Türk’e sahip çıkmakmış!” gerçeğini hatırlatmıştı.
28 Aralık’ta İmralı’da terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Partili Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, Meclis’te temsil edilen siyasi partileri ziyaret turuna başlamıştı. Bahçeli’nin Meclis’teki makamında gerçekleşen görüşmeye, DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile İçişleri Bakanlığınca Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan DEM Partili Ahmet Türk de katılmıştı. Görüşmenin ardından Önder, basın mensuplarının sorusu üzerine, DEM Partili Türk’ün, MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye tespih hediye ettiğini açıklamıştı.
Öncesinde Numan Kurtulmuş’a ziyaret yapılmıştı!
Heyet, öncesinde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile buluşmuşlardı. Yaklaşık 50 dakika süren kabulün ardından Süreyya Önder, çıkışta gazetecilere yaptığı açıklamada, İmralı’da PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmeye ilişkin Kurtulmuş’a bilgi verdiklerini, konuya dair önerilerini dinlediklerini aktarmıştı.
Partilerden sonra sırada STK’lar vardı!
Buldan, Önder ve Türk’ten oluşan PKK Barış Heyeti(!), Meclis’teki siyasi parti ziyaretlerini tamamladıktan sonra STK’lar, sendikalar, emek ve meslek örgütleri dahil olmak üzere çeşitli toplumsal çevreleri de ziyaret edip bilgi aktaracaklardı. İmralı’daki görüşmeler konusunda bilgilendirmenin yapılacağı, görüş ve önerilerin alınacağı ziyaretler tamamlandıktan sonra ise heyet, kamuoyuna geniş bir bilgilendirme yapacaktı…
Öte yandan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “İmralı ev hapsine çıkabilir. Bu tür adımlar atılabilir. Umut hakkı hukuki bir kavramdır. Ama gelecek için bu mesele kapanacaksa, insanlar dağlarda tüketilmeyecekse bunu stratejik bir planla ele alırsınız” diyerek Hocalığını(!) konuşturmuşlardı.
Hiçbir siyasi aktörün dışlanmaması gerektiğini ifade eden CHP Başkanı Özgür Özel ise, bu hıyanet girişimlerine figüranlığa zaten çoktan razıydı!..
“Bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyamete!” deyimi, bu karanlık süreci çok iyi anlatmaktaydı!
Tam bu sırada 9-10 Ocak 2025 arasında ABD Dış Bakan Yardımcısı John Bass, Suriye’deki Rojava Kürdistanı’nın durumunu ve korunması lüzumunu konuşmak ve uyarmak üzere Türkiye’ye yollanmış, ardından Siyonist Amerikan Dış Bakanı Blinken “ABD, Türkiye’nin Suriye Kürdistanı’na yönelik harekâtını önlemeye çalışmaktadır” diyerek John Bass’ın ziyaret amacını açığa vurmuşlardı.
Bu süreçte Trump’ın: “Erdoğan çok akıllı bir adamdır!” açıklamasını ise; “Şayet sözümüzden çıkarsa, başına geleceklerin farkındadır!” şeklinde dolaylı bir şantaj olduğunu da unutmamak lazımdı.
1. DÜNYA SAVAŞINDAN SÜREGELEN İHANET!
Büyük İsrail’in kurulması için 19.YY da hızlandırılan sürece Sultan Abdülhamid’han tek başına uzun süre dirense bile Siyonistlerin, dönmelerin ve işbirlikçilerin hucümları sonucu tahttan indirilmişti.
Devletimizin başına bela olan Türk Irkçısı 3 dönme idi!
1. Dünya Harbi öncesinde Balkanlar ve Trablusgarp savaşları ile yorulan Osmanlı Ordusu, 4 yıl boyunca Siyon – Haçlı Birliğine ve içeride ki isyancılara karşı mücadele etmiş ve biitap düşmüştü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün üstün dehası ve büyük fedakarlıklarlıkları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştu. Atatürk’ün hayali Musul ve Kerkük ise yine Atatürk’ün silah arkadaşının ihaneti sonrası alınamamıştı ancak Atatürk, ileride bu sorunu çözebilecek siyasi hamleler yapmıştı.
2017 de referanduma giden Barzani’ye karşı büyük bir fırsat yakalanmışken, AKP kılını bile kımıldatmamış ardından ise Irak Kürdistan’ına (Barzanistan) resmiyet kazandırmıştı!
ŞANTAJ ESKİYE NAZARAN DAHA ERKEN GELMİŞTİ!
Trump’ın mektubu ve Siyonistlerden gelen “mal varlığını açıklarız!” şantajı sonrasında çok büyük kahramanlıklar ve başarılar ile devam eden operasyonumuz yarım kalmıştı!
İkinci Trump döneminde, Trump bu sefer uyarıyı erken yapmıştı. Bizim ahmaklar da “Trump, reise zeki adam diyor.” yorumunda bulunmuşlardı!
Bir asırdır süregelen Türk ve Kürt Irkçılığı, İnnönü ile başlayan Atatürk istismarı (Kemalizm), sözde Şeyhlerin isyanı Katı İslam hâlâ başımıza bela olmaktaydı. Ancak Siyonistler; Menderes ve Özal ile başlayan Fetö ve AKP ile devam eden Ilımlı İslam (din istismarı) projesinden çok daha memnunlardı. Ve tabi AKP’yi ayakta tutan işbirlikçi muhalefette aynı ayardaydı.
Bu gaflet ve ihanetlerin bedelini Türk Halkı ve Kahraman Kolluk Kuvvetlerimiz ödemişti ama artık zalim ve hainlerin defterlerinin dürülme vakti gelmişti!.
YA MİLLİ ÇÖZÜMCÜSÜN YA DA YAHUDİ KÖLESİ!
BOP Projesinin son aşamasına gelindiği, bütün stratejik kurumlarımızın fiilen işgal edildiği bu süreçte Anayasa ve Yeni Çözüm süreci ile ülkemiz resmen işgal edilmek istenmektedir. Devletimiz açıkça tehdit edilmekte ve küçük düşürülmeye çalışılmaktadır!
İsrail;
“Kıbrıs’ın bazı noktalarında Türk işgali kabul edilemez!” açıklamasını yaparak küstahlaşmıştı.
PKK’lı Terörist Cemil BAYIK ise;
⚫İran ve Türkiye’nin rolü artık kalmadı
⚫İsrail, Ortadoğu’da öncü rol oynuyor
⚫Türkler eskisi gibi oynayamayacağını gördü.
⚫Şimdi Kürtlerle barışmak zorundalar.
⚫Kürt hareketini ve Önder APO’yu yok etmek istiyordu, ama şimdi Önder APO’ya ve Kürtlere ihtiyacı var.
Açıklamasını yaparak iyice haddini aşmıştı.
Cumhur İttifakından, Özgür Özel’ine, YRP’sine, HTŞ’sinden Rusya tehdinine kadar uyaran Milli Çözüm uyarılarının hepsinde haklı çıkmıştı. Artık Milli Çözüm’ün uyarıları dikkate alınmalı ve Milli Mutabakat Hükümeti acilen kurulmalıydı.
Erbakan Hocamızın söyledikleri, Üstad Ahmet Akgül Hocamızın açıkladıkları ve defaetle uyardıkları mükemmel gerçeği hatırlamak lazımdı.
Erbakan Hocamız; “Saadet, son imtihanı kazananların partisidir!” buyurmuşlardı. Bunun “şu anda SP’li olan herkes imtihanı kazanmıştır” şeklinde anlaşılması yanlıştır ve kolaycılıktır. Hocamız: “Saadet içinde ve çeşitli hıyanet süreçlerinde, asla nemelazım demeyerek ve her türlü haksızlığa tepki göstererek, davasının hatırını ve Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutanlar kazanacaktır” mesajını ulaştırmışlardı…
Evet Ahmet Hocamız; Abdullah Gül planı ve Milli Görüş’ün üzerine beton dökme çabalarını aylardır hatırlatmaktaydı. Ancak ne yazık ki, SP dahil hiçbir parti ve kurum ülkemizi bölme planlarına karşı çıkmamaktaydı. Hâlâ bu muhalefetten umut bekleyenler ise Yahudi Uşağı olmaktan kurtulamamaktaydı.
Evet halkımızın ve askerimizin büyük bedeller ödediği bu süreçte hesap vakti yakındı.
Milli Çözüm – Milli Mütabakat Hükümeti acilen kurulmalıydı. İsrail, ABD ve AB’nin yanında Rusya gibi Komünistlere de dikkat etmek lazımdı.
Kazandık zanneden zalim ve hainlere son olarak şu müthiş ayeti hatırlatmak lazımdı;
Şuarâ 189
Böylece onu yalanlayıp (küfür ve kötülükte azgınlaştılar); nihayet onları o gölgelik (sandıkları gazap bulutları) gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, büyük (ve korkunç) bir günün azabıydı (ve bunu hak etmişlerdi. Yağmur getirecek sandıkları bulutlardan Allah üzerlerine her şeyi yakıp kül eden ateş döküvermişti)!
http://www.mealikerim.com
Tam manasıyla bir zehirin parlak kaplamalara sarılıp bize yutturulmaya çalışıldığı dönemi yaşıyoruz. Bu talihsiz süreci yaşatanların, aynı bir öncekinde olduğu gibi büyük bir vebal altına girecekleri kesin olmakla birlikte, inşallah aynı tahribatı vermeleri nasip olmayacaktır. Zira ülkemizin dört bir yanı sarılmış, her taraftan sığınaklar doldurulmuş durudayken; kof edebiyatlara ikna olmayacağız. Her karışı şehit kanıyla sulanmış topraklarımızı koruyacak irade milletimiz tarafından ortaya konulacaktır inşallah.
Amerka Avrupa, Çin ve Rusya’nın
Mü’min umrunda mı, dinsiz Asya’nın
Armegeddon denen, hesaplaşmanın
Hilal-Haç kavgası, başlasın derbi7
Yıkılsın zalimler, bitir bu harbi!..
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/gazze-yakarisi-siir/
Sevr’den sonra ülkemizi parçalamaya yönelik en tehlikeli tuzak “Yeni Açılım” adı altında hazırlanmıştı.
Bu Açılıma Siyonist Rubin’ler sahip çıkmış “aksi takdirde, İstanbul’da bugüne kadar görülmemiş bir kaos çıkaracaklarını” tehdidini yapabilmişti.
Bugün gelinen noktada, Siyonist Rubin’lerin talepleriyle muhalefet ve iktidarın attığı adımların aynı doğrultuda ilerlediğini görmek mümkündür.
Siyonistlerin tehditleri ve talepleri göz önüne alındığında, bu doğrultuda hareket eden muhalefet (CHP, YRP, SP, Gelecek-DEVA…) ve iktidarın kimlere hizmet ettiğini ve kimlerin susarak bu ihanetin bir parçası olduğunu görememek için kör olmak gerekir. (Halkımızın, gafillerin ise konu gündeminde değildi!..)
Konuya -Milliliğinden ve Bilgeliğinden- şüphe edilmeyen Aziz Erbakan Hocamız gibi bakan ve cevap veren kimdi?
Evet bu sorunun cevabını, zerre vicdanı olan herkes bilir. Zerre imanı olan ise (arar bulur) itiraf ederdi!..
SURİYE’DE EN ÇOK FAYDA SAĞLAYAN DEVLET İSRAİL OLMUŞTUR
PKK’nın siyasi kanadı DEM Partisi, asıl amaçlarının “Suriye (Rojava) Kürdistanı’na resmiyet kazandırmak” olduğunu açıkça beyan etmiştir.
DEM Partili temsilcilerin, “İsteklerimiz yerine gelmezse ülke Gazze’ye döner” yönündeki tehditleri, acaba Devlet Bahçeli’den cesaret alarak mı yapmışlardı?
8 Aralık 2024…
ABD, İsrail, İngiltere ve Fransa’nın desteklediği HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam), Esad’ı devirmeyi başardı. Türkiye’de “fetih” ve “devrim” söylemleri zafer coşkusuyla yankılanıyordu.
Sonuçta en büyük kazanan ve en mutlu ülke İsrail olmuştu!
İsrail, Şam’ın güneybatısını işgal etmiş, Ürdün, Suriye ve Lübnan’ın su kaynaklarının büyük bölümünü ele geçirmişti.
Türkiye’de ise “devrim” ve “fetih” nidaları yükseliyordu.
Bu tablo, ülkemizde İsrail yanlısı yayın yapıldığının en büyük göstergesi değil midir?
Özetle; Suriye’de yaşanan “devrim” ve “fetih” söylemlerinin arkasında, aslında büyük bir hezimet ve hüsran yatmaktadır!
“Bölünme planına sevinç çığlığı atan bir ülke var mı?” diye soracak olursanız, Türkiye’yi hatırlatınız!
İlk resmi ziyaret Suudi(Siyonist) Arabistan’a yapılmıştı.
Gerçekleri görmemize yardımcı olması açısından makalede yayınlanan yabancı basın Rusya’nın analizine kulak vermek faydalı olacaktır:
Rus istihbaratına göre, Halep’e giren 36 Toyota kamyonunda yalnızca 350 savaşçı bulunuyordu.
Putin’in şu sözleri ise her şeyi özetliyor: “Şurası kesin; Suriye’de en çok fayda sağlayan devlet İsrail olmuştur.”
Evet Aralık 2024’te gerçekleşen HTŞ operasyonu, bir “fetih” ya da “devrim” değil, İsrail’in sinsi planının bir parçasıydı. İşbirlikçiler ise sadece figürandı.
Artık olay gündüzüne çıkmış Yahudi ise harmanı kaldırmıştı.
Bu sonucu iş işten geçmeden (ilk günden) görüp yetkili mercileri uyaran bir irade, ancak ülkemizi bu kuşatılmışlıktan kurtarabilirdi!
Defaten süreç içerisinde uyarıldığı halde göremeyen iktidar ise ülke için en büyük tehlikeydi!
Rabbimiz ne güzel buyuruyor:
(Onlar öyle zalimdi ki) Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı (herkes helak edilmelerine sevindi) ve onlar(ın azabı da) ertelenmedi.
Duhan: 29
Zehri altın tas içerisinde sunuyorlar bu millete. ABD kendi planını uygulamaya koymuş, diğerleri bu planı kendi halklarına kahramanlık kılıfına sarılarak yutturmaya çalışıyorlar. İsrail gelmiş kapımıza dayanmış. “Bu saatten sonra Suriye’den çıkmam” diyor. Zaten Suriye’nin yeni yönetimi “bizim İsrail’le çatışma gibi bir niyetimiz yok” diyor. Zaten bu kadar az bir adamla rejimi ele geçirmeleri bir muamma. Gel gör ki; adamlar bizi masanın yan tarafına bile oturtmazken bir sevinç, bir fetih coşkusu deme gitsin. Aziz Erbakan Hocamızın şu sözü yine gerçekleşiyor: “Bir gün mesele Suriye olursa asıl hedef Türkiye’dir. Suriye meselesinin asıl amacı Türkiye’yi işgal etmek izin zemin hazırlamaktır. Bu söylediklerimiz bir gün anlayacaksınız”. Tabi Hocamız şunu manada sözünü de hatırlamakta fayda var: “Bunları anladığınızda dizinizi döveceksiniz, tabii dövecek diziniz kalırsa”.
Kendini ABD’ye, Siyonizm’e teslim etmiş insanların en maharetli işleri; halkları, bu mihrakların çıkarlarına farkına vardırmadan hizmet ettirmektir. Ama şunu unutuyorlar; bütün bu yaptıklarının da bir hesabı olacaktır. İşleri bitip, artık işe yaramadıkları zaman patronları tarafından posa gibi bir kenara atıldıklarında bakalım halleri nice olacaktır? Hem patronlarını hem uşaklarının topunun birden ne halde olacaklarını Kur’an bize haber veriyor;
Mülk 27
Derken (o şüphe ettikleri ve hiç beklemedikleri; Hakkın ve mazlumların galibiyetini, inkârcıların ve münafıkların ise acı akıbetini) çok yakından gördüklerinde, o (inkâr ve nankörlükle) küfre düşen (hain ve zalim kimse)lerin yüzleri kötüleşip (pişmanlık ve perişanlık içinde) karardı (ve kararacaktır) ve onlara: “İşte bu, sizlerin (hiç olmayacak diye savunduğunuz) ve davet edilip durduğunuz şeydir” denildi (ve denilecek. Böylece, akılsızlık, haksızlık ve ahlâksızlıkları yüzlerine vurulacaktır).
Mülk 28
(İslam’ın hâkimiyetini ve sadık mü’minlerin müjde ve davetini yalan sayıp alay konusu yapanlara) De ki: “(Gerçekleri basiretle) Görme (yeteneğinizi kullanıp biraz düşünerek) söyleyin bakalım: Şayet Allah Beni ve Benimle birlikte (Hakk davada sebatla hizmet) edenleri (ecelimiz dolduğundan, zafer günlerini görmeden öldürüp) helak etse, veya bize merhamet edip esirgese (ve zafere erdirse, ki her halükârda biz kazançlıyız, oysa); bu (her iki) durumda da kâfirleri acı ve alçaltıcı azaptan kim kurtaracaktır?”
https://www.mealikerim.com/67/mulk/27
https://www.mealikerim.com/67/mulk/28
Bu açıdan makalenin başlığı bu olayların tümünü özetleyen bilgece bir söz “Zafer Marşıyla Hezimete Yürüyenlerin Dramı”
“Bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyamete!” deyimi, bu karanlık süreci çok iyi anlatmaktaydı!
Bu süreçte Trump’ın: “Erdoğan çok akıllı bir adamdır!” açıklamasını ise; “Şayet sözümüzden çıkarsa, başına geleceklerin farkındadır!” şeklinde dolaylı bir şantaj olduğunu da unutmamak lazımdı.
Furkan 55
(Zavallı şaşkınlar ve sapkınlar) Allah’ı bırakıp kendilerine (gerçek anlamda) yarar ve zarar sağlayamayacak olan şeylere (zalim kişilere ve ülkelere) kulluk (ve hizmet) ediyorlar. İşte (asıl tehlikeli ve gizli) kâfir olan; kendi Rabbine (ve sadık mü’minlere) karşı (şeytani güçlere) arka çıkandır (veya; asıl kâfir, Rabbine karşı gelenlere destek olandır).
https://www.mealikerim.com/25/furkan/55
NAHL SURESİ 106,107,108,109 AYETLERİ
Kim imanından sonra Allah’a (karşı) inkâra sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde, baskı altında zorlanan hariç- (bile bile) inkâra göğüs açar (küfür ve zulüm odaklarıyla uyuşur)sa, işte onların üzerine Allah’tan bir gazap vardır ve büyük azap onlarındır.
https://www.mealikerim.com/16/nahl/106
Bu (hidayet kararması durumu); onların dünya hayatını sevip (bile bile makam ve çıkar hırsı ile) dünyayı ahirete tercih etmeleri (yüzündendir;) ve şüphesiz Allah’ın da inkâr ve nankörlük eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.
https://www.mealikerim.com/16/nahl/107
Onlar Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte (asıl) gafil olanlar da onların ta kendileridir.
https://www.mealikerim.com/16/nahl/108
Şüphesiz onlar, ahirette de ziyana (ve sonsuz zindana) uğrayan kimselerdir.
https://www.mealikerim.com/16/nahl/109
Evet; YAHUDA’ yı tanımayan ve İslam’a dayanmayan herkes Siyonizm’in potansiyel hizmetkarlığına olanca hızıyla devam etmekteyken; günümüzde Sadece MİLLİ ÇÖZÜM Hak’ tan ve Haklıdan Mazlumdan Yana Tavır Sergilemekte, Zalimleri ve İşbirlikçilerinin tüm melanetlerini oyunlarını tuzaklarını FİKRİ MÜCADELESİYLE deşifre etmekte ve KUR’AN’A TERCÜMANLIK ETMEKTEDİR!.. TEBRİKLER MİLLİ ÇÖZÜM!.. İYİ Kİ VARSIN!…
İşte makaleyi okuduk tüm gerçekleri önümüze serilmiş şekilde duymadıydım bilmiyordum diyecek hiçbir bahanesi yok kimsenin. Özellikle ülke yöneticilerimizin…
Makaledeki şu paragrafı dikkatlerinize sunuyorum:
… Maalesef, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nca tekrar devreye sokulan ve aslında Siyonist-emperyalist odaklarca hazırlanan ve başarıya ulaşırsa kesinlikle Türkiye’mizin parçalanmasına yol açacak olan Yeni Çözüm Süreci hıyaneti karşısında, başta CHP olmak üzere YRP-Gelecek-DEVA ve Saadet gibi bütün Muhalefet Partilerinin, DEM Parti İmralı heyetini muhatap alıp görüşmeleri ve olumlu mesajlar vermeleri de, artık hepsinin Siyonist baronlara piyonluk yapmaya hazır olduklarını açığa vurmaktaydı.
…
Görüldüğü üzere İktidar üyeleri zaten başta olmak üzere, muhalefet olarak görünen bilinen tüm partiler ve Saadet Partisi de dahil böylesi bir bölünme projesine piyonluk yapmaya hem hazır oldukları hem de piyonluk yaptıkları tescillenmiş vaziyette. Zamanında Milli Çözüm, Saadet Partisi’nin başına getirilmesi planlanan Mahmut Arıkan’ın Genel Başkan olmaması için niye çırpındığını Milli Görüşçü olarak geçinenler anladı mı acaba? Çok şükür ki bu hakikatleri yazan dile getiren haykıran MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN TEK TEMSİLCİSİ MİLLİ ÇÖZÜM var da Aziz Erbakan Hocamızın ismine sevgisine projelerine beton dökme gayreti güden Siyonizm ve eniklerine işbirlikçilerine fırsat vermiyor gayretlerini kursaklarına gömülmesine sebep oluyor. Elhamdülillah. Milli Çözüm’ ün bu gayretlerini görmezden duymazdan gelmeye çalışsanız da Hakkın tesir gücü vardır gerçeğinden hareketle ; topunuz geldiğiniz halde baş edemiyorsunuz baş edebilmek bir kenara, kendi ayarlarınızı ortaya dökmekten başka bir sonuca eremiyorsunuz. Elhamdülillah.
Milli Görüş’ün devamı olan Milli Çözüm, bütün dünyaya hükümran olmuş bu zulÜm sistemi deccalizmi devirmek ve tarihin çöplüğüne gömmek ve akabinde ADİL DÜZEN PROJELERİNİ yeryüzünde hakim olması uğrunda gayret ve çaba göstermektedir yıllarca. Milli Çözüm’ün bütün hazırlıkları çalışmaları deccalin devrilmesine odaklanılmıştır kilitlenilmiştir…Siyonizm = Deccal.. Deccal’in de temsilcisi Netanyahu’yu da etkisiz çaresiz ve tarihin çöplüğüne gömmek uğrunda bu minvalde olan tek hareket ve zihniyettir Milli Çözüm.. Ve inşaallah rabbimizden diliyor ve umuyoruz ki Deccali, Calut’u o zamanın üstün teknoloji harikası diyebileceğimiz sapanla nasıl devirdiyse , bugün de inşaallah Aziz Erbakan Hocamızın hazırlayıp tamamladığı Teknoloji Harikaları ile Deccal devrilecek veeee Milli Mutabakat ile deccalin devrileceği, elbette önce ülkede bir zihniyet değişimi yaşanmasıyla hazır bulunan Milli Çözüm’e inanmış bir Cumhurbaşkanı ve Milli Çözüm’e inanmış bir Hükümet ile İsrail batırılacak ve YENİ BİR DEVİR diyebileceğimiz ADİL DÜZEN MEDENİYETİNE hoşgeldin diyeceğiz hep beraber ALLAH’IN DİLEMESİYLE.
SAFF SURESİ 8. AYET
Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla (kuru laf kalabalığıyla) söndürmek istemektedirler. Oysa Allah, Kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese (ve engellese) bile (Kur’an’ın Adil Düzenini yerleştirip yürütecektir).
Bak: https://www.mealikerim.com/61/saf/8
Bu siyonist Rubinlere kızmamak lazım sonuçta adamların bir vazifesi vardı. Asıl kızılması ve biran evvel tedbirler alıp gereğinin yapılması gereken, bunlara bu şekilde konuşma fırsatını veren içerdeki işbirlikçi hainlerdir ve ülkemizin asıl sorunuda budur, kurtuluşun çareside biran evvel Milli Mutabakat hükümetinin kurulmasıdır.
Gözünün önünü göremeyen kahramandan ancak ahmak olurdu ve memleketin başınada büyük bir bela olurdu.
Artık vakit tamamdı mecliste milli duyarlı tek bir parti kalmamış ve hepsi siyonizmin oyuncağı olmuştu, Ya Rabbi duy bu feryadımızı ve kurtar bizi zilleten ve bu işbirlikçilerin elinden…
Tülay hanım hele bekleye dursun öyle bir kırılma yaşanacak ki sadece Ortadoğu da değil tüm dünya genelinde bir kırılma yaşanacak, sizin gibi PKK sevicilerde ve sizin gibiler bir daha şerlerini ortaya dökemeyecek şekilde kolları bacakları kırılacak ve hiç bir şekilde bu vatan toprağına veya herhangi bir yerde hiç bir mazluma zarar veremeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Washingtondaki CFR salonundaki yapılan toplantının sonuçlarını öngörüyorum ve gereğini 15 Temmuzdan çıkmış bir ordu ile gereğini yapıyorum diyordu, haydi buyurun Fırat Kalkanı, Zeytindalı ve Barış Pınarı harekatları ile siyonizmin oyunlarını boşa çıkartmaya devam ediyordu. Türkiyemizin ve dünyanın mazlumlarının en büyük şansı Erbakan varisi büyük bir bilge şahsiyete Üstad Ahmet Akgül hocamız gibi bir beyne sahip olmasıdır.
Yaşadığımız süreç ve makalenin başlığını okuyunca aklıma ilk olarak gelen Milli Çözüm dergimizin 201. sayısının kapak resmi gelmişti. Şam’ı fethettik kurtardık şimdi sıra Gazze de naraları atılırken 81-82 -83 plaka kod numaraları beğenilirken eldeki doğu ve güneydoğumuzdan olmasaydık. Bu işbirlikçi iktidar sahiplerine kalsa oda elimizde olmayacaktı, çünkü sevr anlaşmasına göre sadece Türklerin eline Tuz gölü ve etrafı bırakılmıştı o zamanlar, şimdi ise onuda bırakmazlar çünkü sanayi başta olmak üzere tuz stratejik ürünlerin başında geliyordu.
Akp ve MHP nin, sözde “Kürt açılımı “sürecinde , Dem lilerin ve Hüdaparın yapmiş oldukları çalıştay ve toplantılarda “özerklik ve Onotom Yönetim ” ve Türk kimliğinin kaldırımasını ” istemekteler..
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 100 yakın aşiret bulunmakta,
Hangi aşiret Hangi aşirete tabi olacak? Kürtler olarak o bölgede etnik olarak ,Zazası, kürdü, süryani, Şafii, sunni bulunmaktadır.
Ayrıca Tunceli’de geçmişte Dersim olayları dururken,
Peki şimdi soralım;? 2014 yıllarında Kobani olanların da, selahattin Demirtaş çağrısı ile sokağa çıkan demli ve pkk sempatizanları sokağa çıkıp yakıp yıktıklatında,
yakıp yıktıkları Kişi ve guruplar içerisinde HÜDAPAR lılar ve ülkücü ler de vardı.
Lise öğrencisi yasin böru 16 yaşında ve 46 kişinin öldüğü, yüzlerce insan’ın yaralandı..
Gelinen noktadaŞimdi bugünler de, 4 parti, Dem, Hüdapar, Akp ve MHP “Terörsüz Türkiye’, umut hakkı” Gibi argümanlar kullanıyor lar,
Peki, yarın birgün aynı sureci, Lazlar, Çerkezler, Araplar, Gürcüler.. Alevi vatandaşlarımız, Bizde “Kürt açılımı gibi açılım” İstiyoruz..derlerse Bugün ki iktidar Ne cevap verecek. .
Türkiye Cumhuriyeti nin bölünmez bütünlüğü nerde duracak?
Bu geçtiğimiz süreç adım adım Sevr anlaşmalarına doğru ilerlemekte..
.
Suriye’nin İsrail lehine parçalanmasının müsebbibi işbirlikçi hainler ve yandaş takımı;
İKİ TERÖRİST (COLANİ VE KOBANİ) anlaştı Suriye’ye demokrasi(!) gelecek…
Terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan Türkiye’de terörü bitirecek…
diyerek ZAFER MARŞI söylüyordu.
işbirlikçilerin halini “Bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyamete!” sözü çok iyi anlatmaktaydı!
Alamet: Yeni Açılım Sürecini, yani Türkiye’nin parçalanması ile ilgili Siyonist planı…
Kıyamet ise: Yeni Çözüm Sürecini, yani sonunda Siyonist işbirlikçisi hainler eliyle Türkiye’nin çözülmesi ihanetini…
ifade etmekteydi.
Yeni Açılım tezgâhı ve Yeni Çözüm ihanetiyle Türkiye’nin parçalanıp Büyük İsrail’e vilayet yapılmasına sevinenlerin hali; “Zafer Marşıyla Hezimete Yürüyenlerin Dramı!” olmaktaydı.
Siyonist Michael Rubin; “Kürtlere verilen sözler tutulmazsa, Türkiye’nin en büyük Kürt kenti İstanbul öyle bir karışır ki, iktidar şaşırıp kalır ve artık dronları da işe yaramayacaktır.” diyerek iktidar ve muhalefetteki işbirlikçilerini açıkça tehdit etmekte “Federe Kürdistan’ın Türkiye tarafından engellenme çabalarının işe yaramayacağı” açıklamasını yapmaktaydı.
Amerikan Dış Bakanı Siyonist Blinken “ABD, Türkiye’nin Suriye Kürdistanı’na yönelik harekâtını önlemeye çalışmaktadır” diyerek besledikleri teröristlere açıkça sahip çıkmaktaydı.
DEM Parti “Her yer Gazze olacak!” küstahlığı ile tehditler savurmaktaydı.
Yeni Açılım Süreci; iddia edildiği gibi Kürt insanımıza huzur ve barış kazandırmak için değil, aslında Pakradun (Yahudi) Ermenistan’a ve tabi Büyük İsrail amacına hazırlık yapılmasıydı.
Yeni Çözüm Süreci; Siyonist-emperyalist odaklarca hazırlanan ve başarıya ulaşırsa kesinlikle Türkiye’mizin parçalanmasına yol açacak olan hıyanet sürecinde iktidar ve muhalefetteki işbirlikçilerin Siyonist baronlara piyonluk yapmalarıydı.
Devlet, toplumun örgütlenmiş aklı ve iradesi yerindedir. Eğer, birtakım güçler devleti ele geçirirse, hipnotize edilmiş insan veya beynine virüs girmiş hasta gibi, milletin yetkisi ve tepkisi, etkisizleşir. Demokrasi ve seçim gibi şeyler de göstermelik hale gelir. Böylece ülke kaynaklarını sömürmek ve toplumu sindirmek isteyen güçlerin gizli iktidarı baş gösterir. Bugün maalesef, devletimiz dış güçlerin, sabataycı dönmelerin ve Din istismarcısı kesimlerin güdümündeki, “masonik merkezlerin” ve hain işbirlikçilerin kuşatması altına girmiştir. Alıntı.
Milli Çözüm’ün bunca zamandır yaptığı uyarılara aldırış etmeyenler ne zaman kulak vereceklerdi. “İnsani değerler ve Milli dengeler çerçevesinde buluşup barışalım, uzlaşalım. Birbirimize yanaşalım, danışalım, yardımlaşalım ve Milli Bir Mutabakat etrafında toplanalım “
İster şimdi gelin bu çağrıya kulak verin!. İsterseniz yükü çok ağır veballere ortak olun! isteseniz de istemeseniz de Allah Nurunu tamamlayacaktır.
Siyonizm, son kozlarını kullanıyor. Ama tarihin çöplüğüne atılmaktan kurtulamayacak.
Siyonistlerin ve işbirlikçi hainlerin sonu hüsran olacak, bütün insanlık Adil Düzen’in aydınlık sabahına uyanacak inşallah.
***
Maalesef, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nca tekrar devreye sokulan ve aslında Siyonist-emperyalist odaklarca hazırlanan ve başarıya ulaşırsa kesinlikle Türkiye’mizin parçalanmasına yol açacak olan Yeni Çözüm Süreci hıyaneti karşısında, başta CHP olmak üzere YRP-Gelecek-DEVA ve Saadet gibi bütün Muhalefet Partilerinin, DEM Parti İmralı heyetini muhatap alıp görüşmeleri ve olumlu mesajlar vermeleri de, artık hepsinin Siyonist baronlara piyonluk yapmaya hazır olduklarını açığa vurmaktaydı.