YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6920723bebe42
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 8
Bugün : 23273
Dün : 45549
Bu ay : 875997
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45279818
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Bayram Mesajı!
ÜMİT, İMANIN CANIDIR
VE
BİR AVUÇ MÜ’MİN TARİH YAZACAKTIR!

  1. https://www.youtube.com/watch?v=3Nk6_usX7S4 / AstroDiyen
4.7 19 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
26 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Sabah Yakın Değil mi ?

Hâlk eyleyen halkları imtihana tutuyor
Kutlu sona itimat, iman gereği değil mi

Tazelenen duygular kalpten kir pas siliyor
Gayesi Allah rızası olanın, pili bitip tükenir mi

İnancı sağlam olan tembellikten beri duruyor
İnancını yitiren, sermayesini tüketen değil mi

Halis niyetle yola çıkan iki katı sevap alıyor
Kazanamasa da bir sevap, yazan Allah değil mi

Yeğse kapılan yoldan hep geri kalıyor
İyi yi kötüden ayırtan, Rabbe kulluk gerek değil mi

Tüm gümbürtüsü ile fetih vâdi geliyor
Zaman ve mekândan münezzeh, Rabbe kolay değil mi

Son nebi hak resul sana haber veriyor 
Zafer buna itimatlı, bir avuç sadık kulla değil mi

Allah için zalime kalem kılıcıyla meydan okuyor
O kalemi tutan el, Milli Çözüm değil mi

Mazlumların ahı yeri göğü inletiyor
Herkesin şahit olacağı, o sabah yakın değil mi…

Erbakan Hocamızın bizlere öğrettiği beş temel esas şu şekildedir;
1. Bir kavim saadet bulamaz, kendisini islah etmedikçe.
2. Bir kavmin içinde hakkı tebliğ eden bir zümre bulunursa, Allah o zümreye hidayet verir ve onların yüzü suyu hürmetine o kavme saadet verir.
Toplumda hakkı savunanların varlığı, ilahi yardımın vesilesidir.
3. Üzülmeyin, gevşemeyin; inanıyorsanız üstünsünüz.
İman, müminleri üstün kılar ve onları zafere ulaştırır.
4. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.
İnananlar için zafer kaçınılmazdır ve yakındır.
5. Allah nurunu tamamlayacaktır.
İlahi nur, tüm engellere rağmen tamamlanacaktır.
Yazıyı okurken özellikle hep kulaklarımda Erbakan Hocamızın sürekli bizlere hatırlattığı “Zafer İnananlarındır ve zafer yakındır inşallah” sözü yankılandı. Bizler her gün her an biliyoruz ki beklediğimiz, Allah’ın bizlere vadettiği zafer çok yakındır. Bizler bundan bir an bile şüphe etmedik etmeyeceğiz inşallah. Bizler şu an bunun en güzel örneğini Filistin’deki kardeşlerimizden görüyoruz.
Son olarak Ahmet Akgül Üstadımızın Teşkilatçılık Mesaj ve Metod kitabından bir kısım ekleyerek yorumumu bitireceğim inşallah.
Niçin artık mutlu sona gelinmiştir ve niçin sabrın sonu selamettir?
1- Ayet ve Hadislerin müjdeleri tezahür etmektedir.
2- Dokuz dönemin geçirilmesi gerekliydi, şükür bitmiştir.
3- Olayların seyri ve düşünürlerin değerlendirmeleri bu yöndedir.
4- İnsanlığın yeni ve adil bir medeniyete ihtiyacı çok şiddetlidir. Aksi halde insanlık iflas edecek ve büyük bir felakete sürüklenecektir.

 

KAİNAT HAZIRLANIYOR!

Hayal değil gerçekti!
Çünkü Rabbim vaad etti!
Mazlumlar çok çektiler!
Artık vakit gelmişti!

Tüm Evren hazırlanıyor!
İnsanlık mahrum, bitap!
Bizlere düşen büyük gayret!
Artık vakit gelmişti!

İsrail yıkılacak!
İnsanlık kurtulacak!
Dünya çıbanın deşecek!
Artık vakit gelmişti!

Elbette Hak hakim olacak…
Huzura kavuşulacak!
Hayaller gerçek olacak!
Artık vakit gelmişti!

Her şeyden sıyrılarak Hakkıyla Rabbine yönelmektir.

Şeytan; Siyonist-emperyalist-Kabbalistlere dünya hakimiyeti için ümit aşılıyor, Müslümanlara ise ümitsizlik vesvesesi veriyordu.
 
“Allah’a yemin olsun ki; Senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik. Fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini (küfür ve kötülük amellerini) süslü göstermiştir; bugün de onların velisi o (şeytandır) ve onlar için acı bir azap var (edilmiş, onları beklemektedir).” (Nahl: 63)
 
“Görmedin mi, Biz şeytanları kâfirlerin üzerine gönderdik de, onları sürekli tahrik edip kışkırtmakta (her türlü kötülüğe sürükleyip durmakta)dırlar.
 
(Bu nedenle) Onlara karşı (zafere erişmen ve hezimetlerini görmen hususunda) acele davranma; Biz onlar için sadece (mühlet günlerini) sayıp durmaktayız. (Helak olmalarını takdir ettiğimiz anı kollamaktayız.)” (Meryem 83, 84)

Şeytani kuruntularla-heveslerle dünyayı Deccalizm ile yöneteceklerini düşünen bu zihniyet, sapkın idealleri için her yolu mübah görüyorlar.
 
Hocamızın hazırlayıp uygulamaya koyduğu Adil Düzen Projeleri, Deccalizmin beynine fırlatılmış ve yakında onu darmadağın edecektir inşaallah.
 
Hayır, aksine; doğrusu Biz Hakkı Bâtılın tepesine fırlatırız, O da onun beynini parçalayarak mahvedip bitirir. (Kur’an’a, Resulüllah’a ve insan haklarına dayalı hayır ve huzur sisteminin ana hatlarını ve Siyonizm’in perde arkasını sadık kullarımızla topluma bildiririz, böylece inkârcı zalimleri deşifre edip deviririz. Ardından) Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler, zalimler ve işbirlikçiler yıkılıp) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı; “sözünde durmaz, süper güçlerle başa çıkamaz” gibi zanlardan ve) nitelendirdiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.] (Enbiya: 18)

“İnkâr edenler, resullerine dediler ki: “Muhakkak (ya) sizi kendi toprağımızdan süreceğiz, veya dinimize (ve bâtıl düzenimize ve dejenere edilmiş değerlerimize) geri döneceksiniz.” Bunun üzerine Rableri kendilerine (nebilerine) vahyetti ki: “(Sabredin) Şüphesiz Biz, zulmedenleri helak edeceğiz!”
 
Ve onlardan sonra sizi o ülkeye ve yeryüzüne mutlaka yerleştireceğiz (size imkân ve iktidar vereceğiz). İşte bu, makamıma saygı duyana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalık ve müjdedir).” (İbrahim Suresi: 13,14)
 
“Allah’ın va’adi ve Kur’an’ın müjdesi Hak’tır, ama kim bilir kaç asır sonra meydana çıkacaktır?!” şeklindeki düşünce ve değerlendirmeler, aslında ümitsizliği ve iman zaafiyetini gizleme halidir. Aynı zamanda kendi mesuliyet ve mükellefiyetlerinden kaytarma bahanesidir.

Umutsuzluk-Ümitsizlik nasıl imanı zayıflatan manevi bir hastalık ise; bu hastalığın ilacı-şifası da ümitvar olmaktır.

İmanın canı olan ümit, günahlarımızın bağışlanacağı, kötü ahlâk ve bağımlılıklarımızdan kurtulunacağı, ağır hastalık ve belaların atlatılacağı konularında da gerekli ve geçerli olan, bu yönde sabru sebat ve çabalarımızı diri tutan bir iman ve itimat halidir; aksi ise insanı küfre götürecektir.
Zümer Suresi 53. ayeti bu gerçeği şöyle haber vermektedir:

“(Tarafımdan onlara) De ki: ‘Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere nefislerini israfa uğratan (günahlara dalan, yararsız ve ucuz kahramanlıklara kalkışan ve ölçüyü taşıran) kullarım! (Siz yine de) Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, (dilerse ve layık görürse) bütün günahları (ve suçları) Yarlığayıcıdır. Çünkü O, Bağışlayandır, Esirgeyip Acıyandır.’” ayeti bizlere ümitvar olmayı öğretmektedir.
 
Yıllar önce Erbakan Hocamız salondaki topluluğa şöyle seslenmişlerdi:
 
“Eski hükümet arkadaşımız Halk Partili-Adalet Partili bakan arkadaşlarımız geliyor, birçok kardeşlerimizle yaptığımız sohbetleri görüyorlar bana diyorlar ki:
Hocam 20 seneden beri gece-gündüz boyuna çalışıp duruyorsun hâlâ akıllanmadın mı bıkmadın mı yahu?
Bu kadar gayret çektin de senin istediklerin Türkiye’de tahakkuk etti mi?
Sen; herkes kardeş olsun, Türkiye güçlü olsun, şu olsun-bu olsun bir takım iyi niyetli gayretlerin peşindesin ama görmüyor musun seni hapis bile ettiler.
Niye uğraşıp duruyorsun?! Bunları yaptın da eline ne geçti?
Bunu söyleyen insan, gerçekleri bilmeyen insandır.
Elimize ne geçti anlatayım…
Biz bunları niye yapıyoruz?
Şu içinde bulunduğumuz imtihanda ehliyet almak için, Cenab-ı Hakkın rızasını kazanmak için yapıyoruz.
Bizim için mühim olan; şu makine bize iyi not veriyor mu?
Yani bir Müslüman gibi her hadise karşısında yapmamız lazım geleni yapıyor muyuz?
Bunu yaptık mı? Nefesimizi, zamanımızı iyilik-hayır için ayırdık mı?
İşte bizim için en büyük kazanç budur.
Niye? Cenab-ı Allah bunun dünyada da ahirette de mutlaka mükâfatını verir.
Efendim, senin istediğin olmuyor…
Bizim istediğimiz gibi herkesin iyi niyetli güzel-hür yaşadığı, müreffeh yaşadığı imanlı insanların bir Türkiye’sinin meydana gelmesi bizim irademize bağlı değil.
O, Cenab-ı Hakkın takdirine bağlı.
Eğer Millet, bizim istediğimiz gibi bir idareye layıksa Cenab-ı Allah onu verir. Layık değilse vermez.
Ama vermediği zaman bizim ecrimiz-sevabımız azalmaz. Niye?
Cenab-ı Allah niyete göre mükâfat verir de onun için.
Anlatabildim mi?!
Trenin nereye gideceği Cenab-ı Hakkın takdirine bağlıdır.
Biz iyi niyetle elimizden gelen gayreti göstermeye mecburuz.”
(https://www.milligazete.com.tr/video/24376821/dinleyelim-anlayalim-erbakan-trenin-nereye-gidecegi-cenab-i-hakkin-takdirine-bagli)

Allah’ım, bu trenin duraklarından biri olan; Deccal ile savaşılıp Siyonizm’in yıkılacağı ve Adil Düzen Medeniyetinin kurulduğu dönemi bizlere yaşat ve bu yolda bizleri de hizmetkâr eyle. Âmin.

Bu zafer ve galibiyet, belki de bir avuç sadık ve layık mü’mine nasip olacak; kıskançların ve münafıkların haset ve hıyanetine rağmen Allah onları muzaffer ve muvaffak kılacaktır.

“Biz böylece: (Hasetçi ve fesatçı insanların; bir sürü şöhret, servet ve etiket sahibi dururken, kala kala) “Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu.” (Bu özel hikmet ve hizmetleri böylesi önemsiz kişilere mi layık buyurdu?) demeleri (ve hainlikle içlerini dışa dökmeleri) için, onlardan bazısını bazısıyla fitneye uğratıp denemiş olacağız. Halbuki Allah şükredenleri (nimet ve fazileti kimlere vereceğini) daha iyi bilen değil midir? (Ki O’nun tayin ve taksimine itiraz ediyorsunuz.)” (En’am: 53)

Öncelikle Ümit;

Cenab-ı Hakkın sonsuz kudretine, kullarına va’adine ve Hz. Resulüllah’ın müjde ve haberlerine İMAN ve İTİBAR etmektir.

Hz. Allah’ın Kur’an’ı Kerimde buyurduğu ve Hz. Peygamber Efendimizin hadisleri ile bizlere duyurduğu Hz. Allah’ın va’adi, Hz. Peygamber Efendimizin ve Kur’an’ın müjdeleri HAKTIR ve bunların olmasını beklemek mü’min bir kimse için zaten bir İMAN  meselesidir.

İmanın canı olan ve onu besleyen, ateşleyen Ümit; bütün bu vaâdin gerçekleşmesi için bizlere bir fırsatın verilebileceği ve bunun layıkıyla değerlendirip, bizim gayretimiz ve elimiz ile vesile kılınıp kılınmayacağımızdır.

Ve yine Ümit:

“… her türlü sıkıntı ve saldırıların Allah’ın nusretiyle aşılacağına ve zulüm düzenlerinin mutlaka yıkılacağına iman ve itimat etmek ve o yönde gayret göstermektir.”

Biri sabretmek için dua ettiğinde Hz. Allah’a o kişiye sabır verir mi, yoksa ona sabırlı olması için fırsat mı verir?
Cesaret için dua ederse, yaradan ona cesaret mi verir, yoksa korku bütün benliğini kaplasa dahi ona cesur olması için bir fırsat mı verir?
Bir kişi bir şeyi çok diler ve isterse Yaradan ona o istediğini mi verir, yoksa istediğini elde etmesi için ümidini, ihtiyacının ve iştiyakını sınayacak ve gayretini gösterecek bir fırsat mı verir?
Bir kişi yaradandan ZAFER isterse yaradan ona zafer mi verir, yoksa zafere ulaşabilmesi için bir fırsat mı verir?
Bir şeye ne kadar ihtiyaç ve iştiyak duyarsanız o kadar da ümidiniz artar ve en çok ümit edene de en çok fırsat verilecektir.
İmtihanın da cilvesi budur ki en samimi olan, en ümitvar olan, en iştiyak sahibi olan belli olsun…

En ümitli olan en çok cihad edendir!

Ve yine Ümit; bir şeyin sonunda olacağına olan güvenle sadece beklemek değil, olabileceği zahiren imkansız gibi gözükse dahi ona Allah’a olan itimadı ile beklemek ve bu yolda canınızın son takatine kadar gayret göstermek, cihad etmektir.

Zayıf korunaklı bir barakada kapınıza aç kurtlar dayansa ve içerideki ailenizin sizden başka koruması olmasa ve sizin de elinizde sadece bir odun parçası olsa ne yapardınız? Odun parçasını yere bırakarak ailenizi koruması için sadece Allah’a dua ile yetinir miydiniz? Yoksa o odun parçasına elinizle, Hz. Allah’a ise dilinizde duanızla sımsıkı yapışarak, kalbinizde ise Hz. Allah’ın yardım edeceği bir fırsat vereceğine sonsuz bir ümitle, belki de acı akıbet zahiren görünse dahi, bu canavarlara karşı gayret mi gösterirdiniz? Sonunda o canavarların ailenize vereceği zarar kesin bile olsa, ailenize sarılarak, ağlayarak vakit geçirmez, var gücünüzle canavarlara saldırır, elinize ne geçerse onları muhakkak ki korurdunuz, ki gerçek bir erkek ve sadık mü’mine de bu yakışırdı zaten.

Akıbet ne kadar karanlık da olsa kaybedecek şeyi ne kadar büyük olanlar ve ümidi sonsuz olanların gayreti de büyük ve sonsuz olur. Kaybedecek şeyi dünyası olanlar dünya kadar, kaybedecek şeyi ise Hz. Allah’ın rızası olanlar ise sonsuz olan Hz. Allah’ın rızası kadar mücadele eder ve etmelidir de.

“Allah’ın va’adi ve Kur’an’ın müjdesi Hak’tır, ama kim bilir kaç asır sonra meydana çıkacaktır?!” diyenlere şöyle cevap vermek istiyorum, Allah’ın va’adi, ne zaman gerçekleşecek bilemiyorum, son takatıma kadar gayret göstersem bile gayretimin bu anı yaklaştırıp uzaklaştıracağını da bilemiyorum ama kesin bildiğim bir şey varsa o da “tek dişi kalmış canavarların” artık evimin kapısına dayandığı ve eğer bir Bedir ruhu gibi, bir Çanakkale ruhu gibi gayret göstermez isem o canavarın kapıdan girdiği vakit ne yapacağının ve ne olacağının da farkındayım…

“Evet bu tek dişi kalmış canavarların muradı canınız ve namusunuzdur ama kim bilir kaç asır sonra meydana çıkacaktır” diye söylenen ayarı bozukların lafına itimat edip bekleyecek misiniz? Yoksa bir plan ve önlemler alıp acı akıbetin gerçekleşmemesi için bu yolda çaba mı göstereceksiniz?

Ve işte bu inançla Allah’tan sonsuz bir ümitle karşı taraftakilerin “dağları yerinden oynatıp kaydıracak” kadar güce dahi sahip olsalar Rabbimden aldığım güven ve O’nun “elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden)” asla dönmeyeceğine olan itimadımla, yine Rabbimin bana sağladığı her bir fırsatı zayi etmeden takatimin sonuna kadar gayretimi gösteririm.

Çünkü;

Ümit; zalimlerin en güçlü ve hâkim, mü’minlerin ise en zayıf ve çaresiz konumda oldukları halde bile Allah’tan galibiyet ve zafer beklemek ve bu yönde hayaller ve hedefler belirleyip, plan ve projeler üretmektir!

Ümitvar olmak gayretkâr olmayı ve bu yolda cihad etmeyi gerektirir. En ümitvar olan aynı zamanda en gayretkâr olandır. Bizim için de bunun en yakîn örneği Üstadımız, Ahmet Akgül Hocamızdır… Sanki her an, hemen yarın zafer ve beklenen kutlu gün gelecekmiş gibi ümitvar olan ve bu ümidini her fırsatta kaleme ve diline döken de odur, aynı zamanda en çok gayreti gösteren de odur. O da bazıları gibi en çok ümit edip de bu ümidini göstermek için sözde bırakıp, sadece dua edip yakarmakla yetinebilirdi, fakat Üstadımız hem duasını hiçbir zaman eksik etmediği gibi, bu yolda gece gündüz, aldığı her bir nefesin kıymetini bilip  zayi etmeden, Yaradanın duasına karşılık olarak verdiği her bir fırsatın da bilince olarak ve o fırsatları da zayi etmeden, en ümitvar olarak gayret edendir. O ümidin ve gayretin, zamanımızda yaşayan, vücud bulmuş halidir.

Sonuç olarak:

İhtiyaç duyan ve arzulayanlar soracaktır… Soranlar arayacaktır… Arayanlar rastlayacaktır… Rastlayanlar için imtihan ve iptilalar başlayacak, halis ve salih olanlar sıkıntılara katlanacak, sadıklarla sahtekârlar elenip ayrışacaktır… Sonunda sabreden kullar kazanacak ve maksuda ulaşacaktır… Ama bunlar da ne kadar azdır!..

Evet, bu sefer tarihi iyiler yazacak ve destanları kıyamete kadar okunacaktır, inşaallah!.. Belki de bu sene Ramazan Bayramı zalimlere ve hainlere son bir fırsat sağlayacak, ama Kurban Bayramı’nda bunlardan intikam alınacaktır!..

İşte bir avuç HAMAS’lı Mücahit, bu iddiamızın ispatıdır!

İşte bizim de bir avuç Milli Çözüm ekibi ve Şahs-ı Manevisi bu iddiamızın ispatı olacaktır, İnşaalah!

 

MİLLİ ÇÖZÜM’LE, ÇÖZMEYE GELDİM

      

Ne güzel mükemmel, kurmuş evreni

Yapan yaratan kim, sezmeye geldim…

“Hay”dan “Hu”ya gider, hayat serüveni

Bu ne sırrı hikmet, çözmeye geldim…

        

İbretle seyredip, hikmet dokuyup

Bülbül gibi âşka, düşüp şakıyıp

Yaratan adına, Kur’an okuyup

İrfan deryasında, yüzmeye geldim…

      

Bak dünya içinde, milyar âlemler

San’at harikası, aciz kalemler

Zikrü fikredersen, biter elemler

Âşkla devran edüp, gezmeye geldim…

      

Sabır iğnesiyle, kuyu kazarak

Gerçeği öğrenip, Hakkı yazarak

Nifak tezgâhını, bir bir bozarak

Cahil küstah ağzın, büzmeye geldim…

      

Her daim şuurla, huzurda kalıp

Hasret çeken gönlüm, sevdaya salıp

Mazlumun hakkını, zalimden alıp

Münafık haini, üzmeye geldim…

      

Dindar kahramanmış, faiz yürütür

Zina kumar serbest, vicdan çürütür

AB’nin çarkında, ahlâk öğütür

Hak ile Bâtılı, süzmeye geldim…

     

“Süper güç” sanılmış, İblis çetesi

“Medeni” sayılmış, şer şebekesi

Hakka halka zalim, olan herkesi

Siyonist kâhyasın, ezmeye geldim…

      

Irkçı emperyalist, Deccal düzeni

Evangelist kâfir, onun kuzeni

Etkisiz bırakıp, atom füzeni

İsrail hizaya, dizmeye geldim…

      

Kimi dansa dalmış, kimi horona

Ar namus kalmamış, gitmez zoruna

Dehşet korku saldı, virüs Korona

Gurur kaportasın, çizmeye geldim…

    

Faniden usandım, Bakiy ararım

Vuslat hayalini, dostla sararım

Gurbet diyarında, kalmaz kararım

Cümle masivadan, bezmeye geldim….

ÜMİTLE SADAKATLE UHUVVETLE ÇALIŞANLAR ALLAHIN İZNİYLE DECCALİZMİ DE YIKARLARDI!

*** Ümit; “Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar” bakış açısıdır, inancıdır.

*** Ümit; yolun çileli olduğunu bilip en büyük zorluklarda dahi fethe ve Allah’ın vaadine zafere inancını kaybetmeden ilk günkü heyecanla mücadeye devam etmektir. 

***Ümit; Allah’ın rızasını kazanmaya kilitlenmektir. Bunu kazanabilmenin en önemli vesilesi de zulümlerin sömürünün yeryüzünden kalkması Adil Bir Düzenin kurulması için canla başla gayrette olmaktır.Bu gerçekleşse de gerçekleşmese de iyi niyetle hakkın ve hayrın safında yer alıp gayret gösterenler kazançtadır.

*** Ümit; zaferi Allah’a bağlamaktır. Fethe giden yolda tüm sebepler çok önemlidir ancak Allah’ın izni olmadan sadece sebeplere bağlı olarak zafer kazanılmaz. 

Örneğin; birçok ideolojik harekette halkların taraftarlığı başarının en önemli unsurlarından sayılır. Oysa ki zafer elde edilinceye kadar müminler çok büyük sınamalar sarsıntılar sayısal azalmalar yaşayabilirler. Özellikle de Ahirzaman’da mümin topluluğunun azın azı olacağı -Hz Talut’un ordusundaki azalmalar gibi çok küçük bir topluluk kalacağı- rivayet edilmiştir. Bu yönüyle Gazze’de destan yazan Hamas ve ülkemizde her türlü batıl fikirle ilmi mücadele veren Milli Çözüm Ahirzaman’daki müjdeli az topluluk makamındadır inşallah.  

*** Şeytan kendi başına şeytan değildir. Firavun kendi başına firavun değildir. Negatifliği ve Batılı temsil eden figürler Yüce Rabbimizin izniyle kader filminin figüranları oyuncularıdır ve bir hiç hükmündedir. İnsanlık tarihinin en büyük fitnesi olan Deccalizm de -belki kader filminde yapay zeka vb ile bir kademe daha insanlığı esir alabilir (en doğrusunu Allah bilir) Yüce Rabbimizin örnek edinmeksizin yoktan var edişi ile örnek edinerek kopyalarak var etme rolüne bürünebilir; yani sahte ilahlık taslamasını bir kademe ileri boyuta taşıyabilir- yine kader içinde Ahirzaman’daki rolü haricinde bir hiçtir ve Hakkın temsilcilerinin -zahiren yok sayılan ama siyonizmin beynini dağıtacak- çalışmaları ile İnşaallah kısa sürede zail olacaktır.

Yani ümit tarihin en büyük fitne zulüm organizasyonu ile olan mücadele de Allah’ın yardımı ile zaferi elde edeceğine tam inararak sabırla mücadelesine devam etmektir. Çünkü -değişmez kanun olarak- tüm batılların sonu -Hakkın ortaya konulması ile beraber- zail olmaktır.

Bu zafer -Allah’ın izniyle- Kime Nasip Olacak!.

***** “Siz neyi arıyorsanız kader planında o da sizi aramaktadır. Bu sizin arayışınızda ilahi kaderin farklı bir yansımasıdır. Çünkü kabul etmeseydi, kabul etmek dilemeseydi ALLAH dilemeyi, dua etmeyi emretmezdi. Eğer bir ekibe yeryüzünde zulüm ve küfür saltanatını yıkıp Adil Düzen kurmak yolunda çalışmayı nasip etmesi onlar eliyle o neticeye ulaşmayı takdir etmesindendir İnşaallah.”

Üstad Ahmet AKGÜL

ALİ İMRAN 139
(Kâfirlere ve zalim
düzenlere karşı) Sakın gevşeklik
göstermeyin, üzüntüye girmeyin (ümitsizliğe düşmeyin). Eğer gerçek mü’minlerden olursanız zaten en üstün sizsiniz. (Ve galip geleceksiniz.)
 
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/139
 
RUM SURESİ
47. AYETİN SON KISMI
…İman edenlere yardım
etmek (ve zafere eriştirmek) ise, Bizim üzerimize Hakk olmuş (bir va’ad)tır. (Mücahit ve müstakim mü’minlere nusret ve galibiyet vermek, Allah’ın
izzet ve inayetinin şanıdır.)
 
https://www.mealikerim.com/30/rum/47
 
Mâide 35
Ey iman edenler!
Allah’tan korkun (isyan etmekten sakının) ve O’na (yaklaştıracak ve zafere
ulaştıracak) vesile (çare ve yöntem) arayın; (ve işte bu amaçla) O’nun yolunda cihad
edin. (Böylece) Umulur ki kurtuluşa erersiniz.
 
 
https://www.mealikerim.com/5/maide/35
 
Rabbimiz
böyle buyururken bize düşen gerçek müminlerden olmaya çalışmaktır. Bunun için
onun yolunda cihad etmeli yeryüzünde adil düzene dayalı yeni bir dünyanın
kurulması için canla başla çalışmalıyız. Çalışmalıyız ki dünya imtihanını
kazanabilelim.
 
YİNE
RABBİMİZ NECM SURESİ 39. AYETİ KERİMESİNDE
Şüphesiz her insana sa’yü
gayretinden ve kendi emeğinden başkası verilecek değildir. (Herkes ancak hak ettiğine ve sebep olduğu kötülüklere erişecektir.
İnsana gereken çalışıp emek vermek, maddi ve manevi kazanımlarını böyle elde
etmektir.) buyurmaktadır. Müminler kurtuluşa ermek için bütün insanlığın saadeti için çalışmak mecburiyetindedirler. Bütün insanlığa huzur ve mutluluk getirecek
Adil Düzene dayalı Yeni Bir Dünyayı kurulabileceğine inanır ve bu uğurda canla başla çalışırlarsa Allah da yardım eder ve bu hedef gerçekleşir.
 
 Müminlere, “ABD ile başa çıkamayız, Siyonistlerle baş edilmez, Müslümanlar hiç bir zaman yeryüzüne hakim olmazlar, Siyonistler çok güçlüler” gibi düşünceler yakışmaz. Onların ne kadar gücü kuvveti olursa olsun bizim Rabbimiz her şeyden daha güçlüdür. Eğer gerçek müminlerden isek, Allah bize yardım eder ve yalnız biz galib geliriz. Kuvvet kudret sahibi yalnız cenabı Allah tır. 
 
“Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
 
Sakın ha, Allah’ı; elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden) dönecek sanma(yın). Gerçekten Allah Azîz’dir, İntikam sahibidir. (Ey zalimler ve hainler, sizin de zulüm ve hıyanetlerinizin hesabını soracak, saltanatınızı yıkacaktır.)” (İbrahim: 46-47)
 
“Nemrut mu güçlüydü, İbrahim mi? Nemrut! Peki, Nemrut mu kazandı, İbrahim mi? İbrahim! Firavun mu güçlüydü, Musa mı? Firavun! Peki, Firavun mu kazandı, Musa mı? Musa! Ebu Cehil mi güçlüydü Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz mi? Ebu Cehil! Peki, Ebu Cehil mi kazandı, Efendimiz mi? Efendimiz!.. O devire şahit olanlardan kime sorsanız, güçlü olan kimse onun kazanacağını söyler ve savunurdu! Fakat hepsi şaşırarak görüp şahit oldular ki; zahiren güçlü görünen değil, samimi bir iman ve gevşememiş bir gayretle davasında sabit olan, insanlığın kurtuluşu ve Allah’ın rızası için çalışıp çabalayan kim ise o kazandı! Şimdi kime hikâye gibi gelirse gelsin. Kime inanılmaz gelirse gelsin, yine Allah’ın yardımı ile güçlü olan değil Allah’a yürekten bağlananlar kazanacaklar inşaallah!.. O halde, gevşemeyin, üzülmeyin; inanıyorsanız üstün gelecek olanlar sizlersiniz!..”
 
Özlenen tarihi devrim, talihli dönüşüme bilesiniz ki;
Kim buna inanıyorsa,
Kim buna hazırlanıyorsa,
Kimin bu yönde planı programı bulunuyorsa
Allah işte zaferi onlara nasip edecektir bugün bu inanca, ve hazırlıklara sadece Milli Çözüm sahip olmaktadır. Yeryüzüne huzur, mutluluk ve saadet getirecek olan tek çareye yani Adil Düzene ve Aziz Erbakan Hocamızın geliştirdiği, süper güç zannedilen ülkelerin dize getirileceği teknoloji harikası silahların varlığına sadece Üstad Ahmet AKGÜL Hocamız ve Milli Çözüm vakıf bulunmaktadır. Rabbimizin de bu bir avuç kutlu ekibe yeryüzünde Adil Düzeni kurmayı nasip edecektir.

“Milli Nizam Partisi nin 1970 İzmir il kongresinde: NİZAMLA bismillah,
SELAMETLE inşallah, REFAHLA maşallah, FAZİLETLE elhamdülillah, SAADETE
ulaşanlara selam olsun deyivermiş ve Allah tan bir lütuf ile Milli Görüş
mücadelesinin seyri konusunda önemli bir tespitte bulunmuştur.”

Bu seyir geçen süre içerisinde bir bir gerçekleşmiştir. AYNI BUNUN GİBİ
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ 1980 YILINDA TÜRKİYE’NİN VE İNSANLIĞIN KURTULUŞUNUN ŞU ŞEKİLDE OLACAĞINI İFADE ETMİŞLERDİ;

“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
Ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”

Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN, TRT Basın Toplantısı, MSP Genel Başkanı TRT’de Yazarlar Soruyor, Nisan 1980 

Tespitleri de aynen gerçekleşecektir.

 BÜTÜN İNSANLIĞIN SAADETİNE VESİLE OLACAK, ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYAYI KURACAK OLAN,UMUTLA BEKLENEN, O BÜYÜK LİDER ÜSTAD AHMET AKGÜL DEN BAŞKASI DEĞİLDİR.

İnananlara ümit ve heyecan aşılamak ve müminlerin heyecanını diri tutmak mümin bir kişiyi kafirlerden ve münafıklardan ayıran en büyük özelliklerden birisidir. Peygamberler ve Hak dava önderleri çevrelerindeki insanlara ümit ve heyecan aşılamış inanan insanların galip geleceğini kurtuluşun çok yakın olduğunu her zaman onlara müjdelemişlerdir.
Bunun tam tersine de kafirler, münafıklar ve iman kalplerine tam oturmamış kimseler ise içlerinde heyecan ve ümitleri kalmamış ve kalpleri daha da katılaşanlar ise çevresine umutsuzluk vermişlerdir. “Allah elbette zafer verecek amma bizim elimizle mi olur nasıl olur bilemeyiz, belki elli sene belki yüz sene sonra” diyerek Müslümanların inanç ve azimlerini, ümitlerini kırmakla beraber sorumluluktan da kaçıp neme lazımcılığa yöneltmektedirler. Aziz Erbakan Hocamız önümüzdeki seçimlerde birinci parti olacağız Adil Düzen ve İslam birliğini kuracağız diye heyecan ve ümitleri diri tutarken, içteki münafıklar ise “Hocanın sağlığındayken en iyi durumda iken en yüksek zaten yüzde yirmi bir oy almışız” gibi ekip ve teşkilatı umutsuz ve karamsarlığa sürüklemekte idi.

Müminle münafığı ayıran en önemli ayraçlardan birisi de ümit ve heyecandır.
Ümit, aynı zamanda Hz. Nuh misali dağın başında gemi yapmaktır. Bu minvalde Aziz Erbakan Hocamız “Biz karada gemiler yapmaya devam edeceğiz, lakin inanıyoruz ki Allah denize ayağımıza getirecektir.” Allah’tan hiçbir zaman ümidini kesmemiş hep zirvede tutmuştur. Fetih ve zafer hemen gelecek düşüncesi ile bütün plan projelerini hazırlamış ve takatının sonuna kadar bir kul olarak üzerine düşeni fazlası ile yerine getirmiştir.

Aynı zamanda kul olarak Allah’ın rahmet ve merhametinde ümidimizi kesemeyiz, şeytan insana “sen çok günahkarsın, bağışlanman imkansız, bu günahlardan ve hatalardan artık kurtulunmaz” gibi çeşitli vesveseler verir, bulunmuş olduğu kötü durumdan çıkmaması için bu türlü bir sürü telkin verir. Ama Rabbimiz son nefese kadar tevbe kapısını kapatmadığını bildirmiştir. Aynı zamanda ahirette hesap zamanı sadece şirk haricinde bütün günahları affedeceğini de bildirerek her zaman rahmetinden ümidimizi kesmememizi bildirmiştir.

Allah’ın vaadine tam iman eden az bir sayıda olan mümin, bu bir kişide olabilir, vaadini gerçekleştirecektir. Geçmişte bunun örneklerini veren Rabbimiz Hz. Talut’un ordusuna Hz. Davut eliyle zafer veriyordu. Bu az sayıdaki müminleri göstermiş oldukları büyük sabra karşılık Allah onların seferlerini zaferle neticelendiriyordu. Sadece yapılması gereken Allah’ın vaadine inanıp gücüne iman edip teslim olmak yeterli idi, bu sebeple nice az toplu Allah’ın izni ile sayıca çok büyük kalabalık topluluklara galip gelebiliyordu ve bunu da kendi tarihimizde de defalarca yaşamıştık.

Milli Çözüm’ün en büyük şereflerinden biriside Hak davanın kıtmiri olmaktır. Her türlü sıkıntıyı göze alarak her şart ve ortamda Aziz Hocamıza ve davamıza yönelik haksızlıkların hepsine gereken tepkileri koymuş ve ağzını Milli Çözüm’ü bilmeden bir açan ikincisine cesaret edememiştir.

Hz. İbrahim Rabbim öldükten sonra dirileceğimize inanıyorum ve iman ediyorum ama birde bunu bana göster de kalbim mutmain olsun diyordu. Peygamber Efendimizin haberleri, Aziz Erbakan Hocamızın müjdeleri ve Ahmet Hocamızın hatırlatmaları Feth-i Mübine ve Zafer’e karşı kalbinde şüphe olanlar birde astrologların yorumlarını dinlesinler belki onlardan kalpleri mutmain olur. Üstadımız da Hz. Nuh misali her türlü yolu deneyerek onları doğru yola çağırdım diyordu.

Erbakan Hocamızın seneler öncesinden müjdelediği o kurban bayramı bu kurbandır, duasıyla… “İşte bir avuç HAMAS’lı Mücahit, bu iddiamızın ispatıdır!”

ÜMİT PİLİ BİTENLER VE ÜMİT PİLİNİ DAİMA ŞARJ EDENLER

(İslam’ın hâkimiyetini ve sadık mü’minlerin müjde ve davetini yalan sayıp alay konusu yapanlara) De ki: “(Gerçekleri basiretle) Görme (yeteneğinizi kullanıp biraz düşünerek) söyleyin bakalım: Şayet Allah Beni ve Benimle birlikte (Hakk davada sebatla hizmet) edenleri (ecelimiz dolduğundan, zafer günlerini görmeden öldürüp) helak etse, veya bize merhamet edip esirgese (ve zafere erdirse, ki her halükârda biz kazançlıyız, oysa); bu (her iki) durumda da kâfirleri acı ve alçaltıcı azaptan kim kurtaracaktır?”67/28

 Derken (O şüphe ettikleri ve hiç beklemedikleri; Hakkın ve mazlumların galibiyetini, zalim inkârcıların ve münafıkların acı akıbetini) çok yakından gördüklerinde, o küfredenlerin yüzleri kötüleşip(pişmanlık ve perişanlık içinde) kararacaktır ve onlara: “işte bu, sizlerin(hiç olmayacak diye savunduğunuz) ve davet edip durduğunuz şeydir” denilecek(böylece, akılsızlık, haksızlık ve ahlaksızlıkları yüzlerine vurulacaktır)67/27

 

O halde, (süper güç dedikleri zalim merkezlerden ve hain işbirlikçilerden korkarak veya menfaat umarak; bunlara yaranmak için) yüzüstü kapanarak sürünen (uşak ruhlu kimseler mi) daha doğru (ve onurlu) sonuca (hidayete) ulaşır, yoksa sırat-ı müstakim üzerinde (İslam ve Kur’an çizgisinde ve insanlığın hizmetinde) dümdüz ve başı dik yürüyen mi (Allah’ın rızasına ve başarıya kavuşacaktır? Elbette, haklı ve hayırlı yolda ve onurla yürüyen; halkın ve mazlumların çıkarlarını gözeten ve sadece Allah’a güvenen kimseler mutlu sona varacaklardır; tarihen de, tabiaten de, dinen de, vicdanen de bu hep böyle olacaktır.)67/22

ve ilahi müdahale



Milli Çözümcü kardeşlerimizin her biri Filistin’de olsaydı!
Ailelerine, canlarına, mallarına, namuslarına, dinlerine ve kutsallarına alenen saldıran zalim İsrail’e karşı, Filistinli kardeşlerimiz gibi kahramanca, firesiz kıyama kalkarlardı.

Ancak her Müslüman, AKP’nin gücü, FETÖ’nün fitnesi, tarikatların dini istismarı gibi bin bir kılığa giren İsrail’i/düşmanı/münafığı deşifre edip mücadele edecek bir basirete akabinde cesarete sahip olamayacaktı!

ABD, AB, Papa, İsrail, Başbakan, vekiller, belediye başkanları, para, medya… neredeyse tüm halkı arkasına olan FETÖ terör örgütüne tek başına savaş açmak eşsiz bir ferasetin yanında imanın zirvesini ister. Bu imanın eşiğinde bile durabilmek kul için büyük bir şereftir. Nasip olanlardan, heba etmeyenlerden, farkında olanlarda olmayı Cenabı Hak nasip etsin.

Siyonizm’in ülkemizdeki girişimlerine karşı kala kala bir avuç sadık yürek dışında, Aziz Erbakan Hocamızın cephesinde saf tutan kalmamıştı.
Ve Siyonizm’i en çok rahatsız eden şey, hatta İsrail’e atılan bir atom bombasından bile daha büyük bir tahribatı “Adil Düzen projeleri, çalışmaları” yapmaktaydı!
Çünkü Adil Düzen;

  • faizi kaldıran,
  • toplumu ıslah eden,
  • adaleti getiren,
  • Yeni Bir Dünya için tek ve gerçek bilimsel sistemdi.

Bugün, yeryüzünde Kur’an’ın mana ve mesajının anlaşılması için çalışan ekiplerin başında gelen bir hareket zaten en önemli vazifeyi yerine getiriyor demektir.
Tabii ki, her büyük davanın içinde zayıflar, en hastalıklı tipler çıkacaktır.
Demirin çelikleşme sürecinde cürufların dökülmesi gibi…
Bizim duamız, yeryüzünün en şuurlu hareketinin temsilcisi olan Aziz Erbakan Hocamızın en sadık takipçisinin yanında saf tutmak ve bu şereflerden mahrum olmamaktır.

Kul olarak hatalı, günahkâr, kusurluyuz… Fakat Erbakan Hocamızı tek temsil eden bu yolun en kutlu en önemli yol olduğundan ve bu hareket içerisinde sadakat üzre duranların en büyük şeref ve sevaplara nail olduklarından zerre şüphemiz yoktur.
Daha hayırlı bir hareketin varlığına inanmamız durumunda; İnancımız gereği o hareketin içinde yer almamız ve o yolda teşkilatlı ve disiplinli bir şekilde mücadele etmemizi gerekirdi.  

Kahraman TSK Kıbrıs’ı fethetti. Aziz Erbakan Hocamız ise askeri fiili çarpışma sahasında değildi (zaten gerekmezdi de) fakat Kıbrıs’ın asıl fethedilmesine sebep olan “fikri cephede” cihad etmiyor muydu? Ve Kıbrıs’ın fethedilmesin de ki en önemli etken fikri/siyasi cephedeki mücadele değil miydi?  Bu hareket içerisinde samimiyetle, sadakatle elinden geleni yapan (direklere bayrak asan, çay ocakların davasının tebliğini yapan) sadık dava erlerinin kıymeti Kıbrıs’ın fethinde de azımsanamayacak kadar çok büyüktür. Zamanın Allah dostları onlar değil miydi?
  
“Evet kardeşlerim ama bu arada şeytanın asıl en büyük tuzağı, en büyük fitne fesadı olarak yine tekrar ediyorum bu sevaplardan bizi mahrum bırakmak üzere birbirini kıskanmayı, birbirine kırılmayı, birbirinin ayağına dolaşmayı örgütleyerek yükleyerek, vesvese vererek bütün bu sevaplardan, şereflerden bizi mahrum bırakmaya, uzaklaştırmaya çalışır.” Üstad Ahmet Akgül

“Milli çözüm bugün İslam’a Kur’an’a bizi millet yapan bütün imani hakikatlere karşı her türlü ırkçılığı, Türk ırkçılığından Kürt ırkçılığına, daha doğrusu ırkçılık perdesi altında ülkemizin Yahudi ve Hristiyanların sömürgesi yapılıp onlara uşaklık edip noktasına taşınmasına Aziz Erbakan hocamızın hatırasına velhasıl iman ve İslam’la, milli şuur ve onurumuzla, kutsallarımızla alakalı her türlü saldırıya anında cevap veren hainleri, zalimleri, işbirlikçileri en keskin ve en kesin bir tavırla susturmayı Allah’ın inayetiyle başaran Milli Çözüm ekibinden olmak elbette şereflerin en büyüğüdür.” Üstad Ahmet Akgül  

İman, ümidin ve cesaretin menbaıdır. Küfür ise korku ve yeisin kaynağıdır. Bir kişi imanı derecesinde ümitli, küfrü derecesinde yeis ve ümitsizlik içinde kalır.
İman, insanı tevhide, tevhid ise insanı teslimiyete sevk eder. Bu teslimiyetle tevekkül meydana gelir ki, tüm hadisata karşı manevi güç ve kuvvet kazanır. 
Bu manevi kuvvetle her daim hadiseleri, Allah’a havalesinden ümitli olur.
Ayrıca her hâlin geçiçi olduğunu, her zevalin bir kemali, her kemalin bir zevali olduğunu bilmek, insanı her zaman ümide sevk etmiştir.
  Görüldüğü üzere ümit, imanın muhtevasına dahildir. Dolayısıyla ümitvar olmak imanın geçerli olmasının temel şartlarındandır.
Yüce Rabbimiz mealen: “Gevşeklik göstermeyin ve üzülmeyin. Eğer inanmışsanız, şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmran 139) buyuruyor.
   Bu ayet-i kerime hakikatte mümin olanların bütün insanlardan üstün olduğunu beyan eder. Müminler arasında üstünlük takvada ve cihatta iken, insanlar arasında üstünlük imandadır.
  Özetle, hem dünyada hem de İslâm aleminde bir sancı var. Bu sancı İslâm âleminin ve insanlığın ölümüne değil, doğumuna işaret eden sancı olarak görmeliyiz. Sancısız doğum sağlıklı değildir. Sağlıklı ve tabii olan sancılı doğumdur. Biz inanıyoruz ki Allah’ın izniyle sadıklar eliyle Adil Düzen mutlaka kurulacak ve mazlumların yüzü gülecek.

Üstad Ahmet Akgül Hocamız “Ümit imanın canıdır” buyurmaktalar. Ümidini ve imanını besleyemeyenler menzile varamayacaktı. Çeşitli bahaneler bularak ya merkezden kayacaklar yada merkezde hiç olamayacaklardı. Allah’tan ümidini kesip ayakları kayan, güç merkezini batıl sanıp batıla yanaşan münafıkların durumunu Kuran’da Cenab-ı Hak bildirmiştir. Ve ayetin sonunda Rabbimiz müniminler üzerine ANİDEN, UMULMADIK bir fetih ve zafer vererek şeytanın saltanatını yıkacağını müjdelemektedir.

Mâide 52
(Bu İlahi ikazlarımıza rağmen) Kalbinde maraz bulunan (şuursuz Müslüman)ları görürsün ki, hâlâ (Yahudi ve Hristiyanlarla ve onlara ait bâtıl kural ve kurumlarla uzlaşmak ve dostluk kurmak hususunda) onların arasına koşuşturup yarışırlar (kâfirlere yaranmaya çalışırlar ve bu münafıklıklarına bahane olarak da); “Aleyhimize gelişen ve değişen zaman içinde, başımıza bir felaket dokunmasından (ve Müslümanların mağlup olmasından) korkuyoruz. (Bari hiç değilse, Yahudi ve Hristiyanların yardımını kaçırmayalım, diye düşünüyoruz)” diyerek (sahte mazeretlere sığınırlar). Fakat pek yakında Allah (Müslümanlara) umulmadık bir fetih haberi ve zaferi veya Kendi katından mutlu bir emri (ve kutlu bir lideri) gönderecek de (o münafıklar) kendi içlerinde gizledikleri (şeytani heves ve hesaplarına) bin pişman (ve perişan) olacaklardır.

İyi ile kötü, has ile cüruf tam ayrışıncaya kadar inancımızla sınanmak, bizden öncekilerin çektiklerini görmek, ümitlerin tükendiği anı yaşayıp nasıl bir tavır sergilediğimizin görülmesi Sünnetullah olmaktaydı. Bu durumu Cenab-ı Hak Bakara Suresi 214. ayette şöyle buyurmaktadır: Yoksa siz, daha önce gelip geçen (kavimlerin durumu) başınıza gelmeden (onların İslam yolunda ve imtihan amacıyla çektiklerini siz de çekmeden; dünyada Adil Devlete erişeceğinizi, ahirette ise) cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine belalar, yoksulluk ve hastalıklar dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, sonunda peygamber ve onunla birlikte iman eden kimseler; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek (kadar çaresiz kalmışlar ama buna rağmen davalarından asla caymamışlardı. Sadakat ve samimiyetlerini böylece ispat ettikten sonra) İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir.

Yüce Rabbimiz ümidini diri tutanların imanlı kalacağını, imanlı azların imansız çoklara galip geleceğini, müminlerin mutlaka zaferle şerefleneceğini pek çok ayetle vaat etmekte, müjdelemektedir.

İbrahim Suresi 46

Gerçek şu ki, onlar (zalimlier ve hainler, mü’minlereve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatacak (derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkanlara dayanmış) olsa da, Allah katında kesinlikle onları (boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! ( Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)”

Bakara 249
(Derken) Talut (yanında kalan az sayıdaki) orduyla birlikte (savaşmak üzere bulundukları yerden) ayrılıp (yola çıktığında:) “Doğrusu, Allah sizi (önümüze çıkacak) bir ırmakla imtihan edecektir. (Susamanıza rağmen, karşıya geçinceye ve ben size izin verinceye kadar) Kim bu (su)dan içerse, (artık) o benden değildir. Kim de -eliyle bir avuç hariç- doyasıya tadıp içmezse o bendendir. (Anlarım ki sadık ve sağlam birisidir)” dedi. (Ama) Az bir kısmı hariç, hepsi o sudan içmişlerdi. Nihayet (Talut ve) iman edenler beraberce (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): “Bugün bizim Calut’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur” diyerek (fesada yönelmişlerdi). Allah’(ın va’adine, nusretine ve rahmetine) kavuşacaklarına kesinlikle iman ve itimatları (ve Rablerine hüsnüzanları tam ve sağlam) olanlar ise dediler ki: “Allah’ın izniyle, nice az (ama itaatkâr ve sebatkâr) topluluk, çok daha kalabalık (ve güçlü sanılan) topluluklara galip gelmiştir. (Çünkü) Allah sabreden (mü’minlerle) beraberdir.”

Bakara 250
Onlar(dan iman erleri) Calut ve askerlerine karşı çıkarken de şunları söylemişlerdi: “Rabbimiz, (cihaddan kaçmamak, ordudan ve itaatten ayrılmamak için) üzerimize sabır ve metanet yağdır; ayaklarımızı (hizmet ve istikamet üzerinde sabit ve) sağlam tut ve (Senin Hakk Dinini ve adalet düzenini) inkâr eden topluluklara karşı bize yardım et…” (diye dua etmişlerdi.)

Bakara 251
Böylece, Allah’ın izniyle onları (çok az sayıdaki sadıklar, kalabalık ve donanımlı düşmanları) yenilgiye uğrattılar. (Daha peygamber olmamış bulunan ve genç bir subay olarak orduya katılan Hz. Davud, düşman tarafın henüz bilmedikleri ve şaşkınlıkla izleyip panikledikleri, yeni bir teknolojik silah hükmündeki attığı sapan taşıyla, zırhlar içinde ve fil üzerinde gururla meydan okuyan kâfir komutanı Calut’un gözlerini kör edip, beynini akıtarak devirince; başsız kalan düşman birlikleri dağıldılar ve bozulup kaçtılar; böylece) Davud Calut’u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet (hükümdarlık ve bilgelik) verdi; ona dilediği şeylerden (yöneticilik, adalet, sanat ve teknoloji bilgilerinden) öğretti. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını defedip (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, âlemlere karşı büyük fazıl (ve ihsan) sahibidir.

Enfal 26
Hatırlayın ki bir zaman siz çok azdınız, yeryüzünde (ve ülkenizde) müstaz’aftınız (zayıf bırakılmıştınız, bulunduğunuz her) yerde hırpalanmakta, (hakaret ve haksızlığa uğratılmaktaydınız. Hatta o hale gelmiştiniz ki) insanların sizi kapıp götürmesinden (tutuklayıvermesinden) korku duymakta (ve kuşku içinde yaşamaktaydınız. Ama Allah CC bütün bu olumsuz şartlarda bile) size sahip çıktı ve barındırdı. Sizi (manevi) yardımıyla destekledi (ve başarılı kıldı. Sizi en güzel şekilde) ve en temiz şeylerle rızıklandırdı… Ta ki şükredesiniz (şuurlu ve sorumlu davranasınız).

Enfal 29
Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız (küfür ve kötülüklerden sakınıp iyiliklere yapışırsanız, haram ve haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız) O size (Hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan, mü’mini münafıktan ayıran) furkan (feraset nuru ve hidayet şuuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi (olan) Allah’tır.

Enfal 30
(Ey Resulüm! Hatırla) O vakti ki; inkârcılar Seni tutup bağlamaları (ve hapse atmaları) veya öldürmek (suretiyle Senden kurtulmaları, ya da Seni ülkenden çıkarıp) sürgüne yollamaları için, aleyhinde tuzak kuruyor (ve hesap yapıyorlardı). Onlar Sana bu hileyi düşünürken, Allah da onlara tuzak kuruyordu. (Sana hicret emri vererek; Medine’ye gitmeni ve İslam devletini kurarak geri dönüp Mekke’yi fethetmeni ve müşrik düzenle­rini tepelemeni kolaylaştırıyordu.) Doğrusu Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.

İşte bugün de Siyonizm tarihinin en güçlü olduğu, zulmünün en zirvede olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Böyle dönemlerde şeytan inanan müminlerin ümitlerini tüketmeye ve iman iddilarından caydırmaya çalışmaktadır. Rabbimizin zafer müjdesine inanan bir müminin asla yılgınlığa düşmemesi, her gün yarın Allah bize zaferi verecek, Adil Düzen kurulacaktır şuuruyla mücadelesine devam etmesi gerekir. İşte Ahmet Akgül Hocamız ömrü boyunca eserleriyle ve konferanslarıyla insanlığa bu ümit ve iman şuurunu aşılamıştır. Rabbim Kendilerinden ebeden razı olsun. Yine Üstadımızın “ümitle beslenen iman”a dikkat çektiği çok değerli bir sözü ile bitirelim: 

“Zafere; imkan, iktidar ve konvensiyonel kuvvetle değil, imanla, cesaret ve özel teknolojik yeniliklerle ulaşılırdı!”

ELHAMDULİLLAH, Ümid ve İman gibi bir sermayemiz var.
İman, insanı tevhide, tevhid ise insanı teslimiyete sevk eder. Bu teslimiyetle tevekkül meydana gelir ki, tüm hadiselere karşı manevi güç ve kuvvet kazanır. Bu manevi kuvvetle her daim hadiseleri, Allah’a havalesinden ümitli olur. Ahir zaman asrı ne kadar zor ve imtihanı ağır olsa da , ümitsizliğe ve yeise hiçbir zaman kapılmamak gerekir.Bu anlamda günümüzde insanlara UMUT aşılayan, Ümidini artıran tek MİLLİ ÇÖZÜM var.
Hz. Peygamber Efendimizin şair Hassan bin Sabit’e iltifatla buyurdukları:

“Benim adıma (bize husumet besleyen ve hakarete yeltenen şu müşrik ve münafık takımına) o hikmetli ve Cebrail (Rûhül Kudüs) destekli şiirlerinle cevap verip sustur!.. Senin o zalim ve hain takımına karşı bizi savunan ve onları kınayan sözlerin, okların ve kılıçların yarasından daha etkin ve keskindir!” (Buhari-Bedü’l-Halk) mealindeki hadisin günümüzdeki muhatapları olan, etkin yazıları ve yorumlarıyla kâfirleri ve hainleri susturan Milli Çözüm Ekibinden olmak ne büyük şanstır ve ne kutlu bir fırsattır…

ELHAMDULİLLAH

YAŞANANLAR VA’DEDİLENLERLE TERS DÜŞMEDİ Kİ…

Bizler Milli Çözüm Ekibi olarak Kur’an’la beslenenleriz Elhamdülillah…
Kur’an’da ki mucizevi kıssaların her birinin günümüz şartlarında yaşanabileceğine de imanımız tamdır. Kaldı ki mucize de Haktır fakat Allah cc va’di en büyük garantidir. Başta ümit ve heyecanın Üstadı Akgül’ümüz dün ne dediyse her gün yeni gelişen olaylar hem Kur’anı daha iyi anlamamıza vesile oluyor hem de Milli Çözüm feraseti kendini ispat ediyor. Gerek Partilerin gerek cemaatlerin ümidi zayıflamış olabilir. Fakat Kur’an’a ve ümit kaynağımız olan elçiye güvenimiz tamdır, sadece Fethe girerken Nasr suresinin müjde ve tavsiyeleriyle Allah’a sığınmaktayız.

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

“Allah’ın yardımı (ile zafer) ve fetih geldiği zaman (ki Allah’ın va’adi Hakk’tır.)

Ve (o güne kadar İslam’dan ve Kur’ani esaslardan kaçan) insanların dalga dalga Allah’ın dinine (ve adalet düzenine) girdiklerini gördüğün an (ne kutlu ve mutlu bir zamandır.)

(O halde) Hemen Rabbini hamd ile tesbih et (çünkü zafer Allah’tandır) ve O’ndan mağfiret dile (çünkü cihad ve itaat konusunda eksikleriniz vardır ve zaferi kendinizden bilme gafletinden Allah’a sığınmalıdır).

Şüphesiz O, (pişmanlık ve istiğfarı çokça kabul buyuran) Tevvab olandır.”

  
Hadis-i Şerif’te müjdelenen Arap Yarımadası, İran ve Rum topraklarının fethi gerçekleşti. Sırada Deccal’in dünya devletinin fethedilmesi kaldı!
Hadislerde bildirilen her bir zafer adım adım gerçekleşti. Şimdi Deccal’in ülkesinin sırada olduğuna inanmamak, akıldan yoksunluk ve Hz. Muhammed’e (s.a.v.) itimatsızlık anlamına gelir.

Allah’ın (C.C.) müminlere zafer vereceğine tam iman etmeyen bir kişinin en büyük alameti, sınava gireceği dersi geçeceğine inanmayan bir öğrenci gibi çalışmaması, şüpheye düşmesidir.
Bunun sonucu ise imtihanı kaybetmek, yani şeytanın tuzağına düşmektir.

Bu makalede, ayetler, hadisler ve yıldızların yorumlarıyla Kur’an ve hadislerde emredilen zafer inancı her yönden açıklanmıştır.
Artık inanmayanların öne sürebileceği hiçbir mazeret kalmamıştır.

Elbette Allah (C.C.), zaferi bizim elimizle vermek zorunda değildir. Ancak biz, zaferin verileceği konumda olmaya ve zafer bize verilecek gibi inanarak gayret etmeye mecburuz. Eğer ayetlere ve hadislere iman ettiğimizi iddia ediyorsak!..

Aziz Erbakan Hocamızın teknoloji alanındaki atılımları, Siyonizm’in beynini dağıtan hamleleri ve Siyonizm’den/Kapitalizmden sonra insanlığa huzur, bereket ve adalet getirecek “Adil Düzen” projelerin hazırlığı ortadayken
Buna rağmen doğru konumu görememek, basiretsizliktir!

Hamas, askeri savaşı ve çarpışmayı yürütürken, fikri cihadı yürüten ve Siyonizm’in ürettiği tüm batıl fikirleri çürüten adrese hala şüpheyle bakmak, imanı bir zayıflıktan öte bir durumdur.

Fiili cihat önemlidir; fakat savaştan ve çarpışmadan daha önemli bir gerçek vardır.
O da Bakara 217 ayetinin vurguladığı şu gerçektir:
“…Fitne (çıkarmak, şeytani düşüncelerle planlar hazırlamak), savaşıp çarpışmaktan (ve hatta adam öldürmekten) daha büyük bir fesattır.”
Evet, Siyonizm sayısız fitne üretmiştir ve beyinlere hücum etmeye devam etmektedir. Bunlar arasında:

  • FETÖ
  • AKP’nin işbirlikçi oyunları,
  • “Erbakan İsrail’le anlaşma imzaladı” yalanı,
  • Deizm propagandası,
  • “ABD/AB’ye karşı duramayız, işbirlikçi olalım” anlayışı,
  • Cihadı DEAŞ-Taliban… ile özdeşleştirme çabaları,
  • Yanlış milliyetçilik anlayışları,
  • Faizsiz bir düzenin ve günümüzde cağın sorunlarına çözüm olan İslam’ın uygun gördüğü bir anayasa olamaz algısı,
  • Atatürk’ü ya Deccal olarak göstermek ya da ilahlaştırmak,
  • Tarikatlara düşmanlık yapmak veya istismar aracı görmek,
  • Kur’an’ın çağımıza yönelik hitabını gizlemek…

İşte fitneleri kurutmak ve onlara cevap verip susturmak ayette buyurulduğu gibi savaşmak ve çarpışmaktan hatta adam öldürmekten daha büyük bir belayı bertaraf etmek değil midir?

Evet, bugün İslam’a Kur’an’a bizi millet yapan bütün imani hakikatlere karşı her türlü ırkçılığı, Türk ırkçılığından Kürt ırkçılığına, daha doğrusu ırkçılık perdesi altında ülkemizin Yahudi ve Hristiyanların sömürgesi yapılıp onlara uşaklık etme noktasına taşınmasına, Aziz Erbakan Hocamızın hatırasına velhasıl iman ve İslam’la, milli şuur ve onurumuzla, kutsallarımızla alakalı her türlü saldırıya anında cevap veren hainleri, zalimleri, işbirlikçileri en keskin ve en kesin bir tavırla susturmayı Allah’ın inayetiyle başaran tarafta olmak bir kul için elbette şereflerin, zaferlerin en büyüğüdür.

Doğru konum bellidir; ancak sorunlar yanlış bakış açısından kaynaklanmaktadır!

Allah, mücrimlerin (utanmaz günahkârların) istememesine rağmen hakkı hâkim kılacaktır.

“(O) Allah (ki), mücrim olanlar istemese de, hakkı kendi kelimeleriyle (adalet düzenini ortaya çıkararak) gerçekleştirecektir.” (Yunus 82)

Gerçeği araştırıp Hakk’a teslim olmayan ve aklını kullanmayanlar murdar olmuşlardır. Hakikatleri duydukları ve gördükleri hâlde nefislerine ve kuruntularına uyanlar; AKP’nin, FETÖ’nün, Haspa’nın, sahtekâr şeyhlerin ve işbirlikçilerin… bir fitneye alet olup murdar olup gittiler.

Hakikate teslim olanlar ise sadece hem zafere inanmanın şerefini-sevabını kazandılar hem de her bir fitneden kurtuldular.

Müminlerin fitnelerden kurtulması ve zafere ulaşacaklarının müjdesi Yunus 103 ayeti kerimesi ile verilmektedir.

“Sonra Biz, elçilerimizi ve iman edenleri işte böyle kurtarırız; (zira) mü’minleri kurtarmamız (ve zafere ulaştırmamız) Bizim üzerimize bir haktır.” (Yunus 103)

“Zafer İnananlarındır ve Zafer Yakındır!”

“Aziz Erbakan Hocamızın ‘Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki Türkiye’nin kurtuluşu Milli Çözüme inanan bir Cumhurbaşkanının o makama oturması Milli Çözüme inanan bir hükümetin kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür.’ Müjdesi sadece Türkiye’nin ve ümmetin ancak Milli Çözümle kurtulacağını değil asıl Milli Çözüm’ün Allah’ın izni inayetiyle mutlaka iktidar olacağını belirtmektedir.
Aziz Hocamızın manevi bereketi ve Allah’ın himaye ve inayetiyle günümüzde Hamas fiili ve askeri çarpışmayı Milli Çözüm ise fikri cihadı yürütmektedir. Özlenen tarihi devrim, talihli dönüşüme bilesiniz ki ‘Kim buna inanıyorsa, kim buna hazırlanıyorsa, kimin bu yönde planı programı bulunuyorsa Allah işte zaferi onlara nasip edecektir.’ Çünkü bu hizmeti bu gayeyi bu gayreti onlara nasip etmiştir Elhamdülillah.”

Evet şeytanın asıl en büyük tuzağı en büyük fitne fesadı; vesveseler vererek iman pilini zayıflatmaya, kalbimize şüphe tohumları ekmeye, hakk’tan saptırma, kendi fikirlerimizi hidayet rehberinin üzerinde görmeye, kulis yaptırarak çevremize ümitsizlik aşılamaya, emeklerimizin boşuna gittiğini düşündürmeye, zan ve tahminlerle hareket etmeye sürükleyerek bizlerin bu büyük sevaplardan şereflerden mahrum kalmamızı ister..

Ancak; “Cenabı Hak Yunus suresi 82. ayetinde ne buyuruyor? Hainler, fasıklar, münafıklar velev ki istemesinler. Allah kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak hakim kılacak ve Adil Düzeni yerleştirecek, gerçekleştirecek. Kelimelerle. Kelimelerle demek yazılarla, yorumlarla. İşte milli çözüm bu ayetin müjdesine muhataptır. Elhamdülillah..
Ve yine Yunus suresinin 103. ayetinde Rabbimiz Teala ne buyurmuştu? Sonra biz elçilerimizi ve iman edenleri işte böyle kurtarırız. İmtihan olsunlar, sevap kazansınlar, ahiret sermayesi kazansınlar diye fırsatlar veririz. Bir kısım sıkıntılar çekmelerine efendim meydan veririz. Ama sonunda onları mutlaka kurtarır. Zulümden, haksızlıktan, sefaletten efendim kurtar Onları başarıya ulaştıracağız. Hakkin Kur’an’daki en büyük müjdeli ayetlerden birisidir. Allah diyor ki müminleri kurtarmak bizim üzerimize bir haktır, görevdir. Allah böyle buyuruyor. Hiçbir şeye mecbur ve mahkum olmayan Rabbimiz Teala Hazretleri bizi kurtaracağına, zafere ulaştıracağına dair bir nevi garanti veriyor ve bu yardımı kendi üzerine bir hak bir farzmış gibi bize öğretiyor, hatırlatıyor!”

Üstad Ahmet Akgük Hocamızın söylediklerinin ve verdiği müjdelerin, %99 unun çıkması bu kutlu devrimin peygamberlerin müjdelediği özlenen tarihi devrim, talihli dönüşümün beşaretidir.
Geriye kalan %1 lik kısmı ise fetih müjdesidir!
Zaferi de kurban bayramına bekliyoruz Allah’ın izniyle. Hayırlı Bayramlar…

Ümit, İnaç ve İman…
“Biz Elhamdülillah İnançlı insanlarız. Biz inanıyoruz ki; Allah bize yardım eder. Allah bize yardım ettiği zaman ancak biz galip geliriz.Kimse bize galip gelemez.”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın bu sözleri kulaklarımızda yankılanırken bu inanca sahip olabilmiş Hamas lı Mücahit kardeşlerimizin yazdığı destana hep beraber şahit olduk.
Biz Millî Görüşcü ve özellikle Millî Çözümcü kardeşler olarak da bu inanca, sözle ve slogan olarak değil de kalben ulaştığımız anda; Siyonizmin fiilen de fikren de çökmüş olup zafere ulaşacağımızdan şüphemiz olmamalı.

Allah’ın va’adi ve Kur’an’ın müjdesi Hak’tır!
Allah’ın va’adine inanmayanlar, yakında pişman ve perişan olacaklardır!
Evet, bu sefer tarihi iyiler yazacak ve destanları kıyamete kadar okunacaktır, inşaallah!..
Belki de bu sene Ramazan Bayramı zalimlere ve hainlere son bir fırsat sağlayacak, ama Kurban Bayramı’nda bunlardan intikam alınacaktır!..
Müslümanlarla Yahudiler arasında büyük bir savaş yaşanacak, İslam’ın büyük galibiyet ve hâkimiyetiyle sonuçlanacaktır.
Deccal ile savaşılacak, Siyonizm yıkılacaktır.

Zalimlerin en güçlü ve hâkim, mü’minlerin ise en zayıf ve çaresiz konumda oldukları halde bile Allah’tan galibiyet ve zafer bekleyenler ve bu yönde hayaller ve hedefler belirleyip, plan ve projeler üretenler tarihin en büyük zaferlerini kazanacaklardır.

DECCAL ile yani Siyonizm’le; ilmi, fikri ve siyasi çok çeşitli yöntemlerle mücadele edildikten sonra, İSRAİL’in ve Yahudi Lobileri güdümündeki ABD, AB, Rusya, Hindistan ve Çin’in hizaya sokulacağı tarihi kapışma; zahiren çok az sayıdaki ve güçsüz konumdaki bir avuç sadık mücahitlerin kazanacağı müjdelenmiştir.

Zalim ve kâfir güçlerin, dağları yerinden oynatacak planlarını ve hazırlıklarını Allah boşa çıkaracaktır! Yeni Bir liderin doğuşunu ve yükselişini, bir ulusun yeniden doğuşunu ve yükselişini yaşamaktayız.

Yeni bir Liderin yükselişini göreceğiz…
Bu Lider, öyle sıradan bir lider olmayacaktır…
Bu Lider, hiç beklenmedik şekilde yükselecektir.
Bu kutlu Liderle yepyeni bir çağ başlayacak ve devrimsel değişimler yaşanacaktır!
Bu Lider, halkın çaresizlik içinde kıvrandığı, bir kurtarıcı aradığı ve mecburen birlik olup birbirlerine sarıldığı ve büyük bir değişime destek çıktığı bir zamanda çıkacaktır.
Bu Lider, zorlukların içinden doğacak ve halkına ışık tutacak tarihi bir lider olacaktır…
Bu Lider, büyük bir değişimin habercisi olacaktır…
Bu Lider, büyük bir dönüşüm sağlayacaktır…
Bu Lider, adil ve güçlü bir lider olacaktır…
Bu lider Hakkın ve halkın sesi olacaktır.
Bu Lider, karizmatik ve güçlü olacaktır…
Bu Lider, halkın kalbinde umut uyandıracak ve manevi duygularına dokunan bir rehber olacaktır.

İhtiyaç duyan ve arzulayanlar soracaktır… Soranlar arayacaktır… Arayanlar rastlayacaktır… Rastlayanlar için imtihan ve iptilalar başlayacak, halis ve salih olanlar sıkıntılara katlanacak, sadıklarla sahtekârlar elenip ayrışacaktır… Sonunda sabreden kullar kazanacak ve maksuda ulaşacaktır… Ama bunlar da ne kadar azdır!..

Türkiye, uluslararası sahnede büyük bir yükselişle yükselecektir.
Bu zafer ve galibiyet, bir avuç sadık ve layık mü’mine nasip olacak; kıskançların ve münafıkların haset ve hıyanetine rağmen Allah onları muzaffer ve muvaffak kılacaktır.
Etkin yazıları ve yorumlarıyla Siyonistleri, işbirlikçi hainleri ve yandaş takımını susturan Milli Çözüm Ekibinden olmak ne büyük şanstır ve ne kutlu bir fırsattır…

Bakara 249

فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِۙ قَالَ اِنَّ اللّٰهَ مُبْتَل۪يكُمْ بِنَهَرٍۚ فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنّ۪يۚ وَمَنْ لَمْ يَطْعَمْهُ فَاِنَّهُ مِنّ۪ٓي اِلَّا مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِه۪ۚ فَشَرِبُوا مِنْهُ اِلَّا قَل۪يلًا مِنْهُمْۜ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُۙ قَالُوا لَا طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنُودِه۪ۜ قَالَ الَّذ۪ينَ يَظُنُّونَ اَنَّهُمْ مُلَاقُوا اللّٰهِۙ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَل۪يلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَث۪يرَةً بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ مَعَ الصَّابِر۪ينَ

(Derken) Talut (yanında kalan az sayıdaki) orduyla birlikte (savaşmak üzere bulundukları yerden) ayrılıp (yola çıktığında:) “Doğrusu, Allah sizi (önümüze çıkacak) bir ırmakla imtihan edecektir. (Susamanıza rağmen, karşıya geçinceye ve ben size izin verinceye kadar) Kim bu (su)dan içerse, (artık) o benden değildir. Kim de -eliyle bir avuç hariç- doyasıya tadıp içmezse o bendendir. (Anlarım ki sadık ve sağlam birisidir)” dedi. (Ama) Az bir kısmı hariç, hepsi o sudan içmişlerdi. Nihayet (Talut ve) iman edenler beraberce (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): “Bugün bizim Calut’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur” diyerek (fesada yönelmişlerdi). Allah’(ın va’adine, nusretine ve rahmetine) kavuşacaklarına kesinlikle iman ve itimatları (ve Rablerine hüsnüzanları tam ve sağlam) olanlar ise dediler ki: “Allah’ın izniyle, nice az (ama itaatkâr ve sebatkâr) topluluk, çok daha kalabalık (ve güçlü sanılan) topluluklara galip gelmiştir. (Çünkü) Allah sabreden (mü’minlerle) beraberdir.”

Yazıda paylaşılan birçok ayet ve hadisin de müjdelediği gibi Bakara Suresi 249. ayet de sabredenlere ve Allahın vaadine inananlara zafer müjdesi vermiştir. Elhamdulillah milli çözüm sadıklara sürekli bu müjdeleri hatırlatarak, Adil düzen Projelerine odaklanarak, Meali Kerim çalışmalarının şerefine nail olarak, zalim ve işbirlikçi yönetimlere en kesif bir şekilde karşı çıkarak ve daha nice hayırlı hizmetlerle günümüzde Allahın vaadine olan imanın yegane temsilcisi konumundadır. Allah sadıklardan ve istikamet ehli olanlardan olmayı nasip etsin. Sabreden kullarından olmayı nasip etsin. Ayağımızı kaydırmasın.

“Allah’ın izniyle, nice az (ama itaatkâr ve sebatkâr) topluluk, çok daha kalabalık (ve güçlü sanılan) topluluklara galip gelmiştir. (Çünkü) Allah sabreden (mü’minlerle) beraberdir.”

Picture of Rahmet PAKGÜL

Rahmet PAKGÜL

YORUMLAR

Son Yorumlar
26
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...