İSRAİL’İN AZGINLIĞI
SİYONİZM’İN İFLASI VE SOSYALİZM SAFSATASI!
“Siyonizm’i bir timsaha benzetirsek, üst çenesi Kapitalizm, alt çenesi Komünizmdir. Bu iki çenenin karşılıklı çarpışmaları düşmanlıklarından falan değil; araya giren avlarını parçalamak, gövdeyi; Siyonizm’i, beslemek içindir.”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Yazımıza; kimilerinin ilginç bulacağı, hatta bazılarının bizi bilgiçlikle suçlayacağı bir yorumla başlayalım. Türkiye’de, son Osmanlı dönemi de dahil; devlet erki, ne kadar dış güçlerin güdümüne girmişse, aynı merkezlerin halkı uyutup avutuvermek üzere, kesenin ağzını açmalarıyla, Millet o oranda -güya- özgürleşmiş, demokratikleşmiş ve yüzeysel -pansuman tedbirlerle- bir ekonomik refah yaşanmıştır. Bunun aksine, devlet ne derece bağımsız olmaya çalışmışsa, Millet o nispette fakirleşmiş ve baskı altına girmeye başlamıştır. Menderes, Özal ve Erdoğan dönemlerine biraz da bu açıdan bakmakta yarar vardır. Bu sinsi ve Siyonist tertibi bozan tek lider Rahmetli Erbakan Hoca’dır!
Trump’ın Şımarıklığı ve Soytarılığı!
Bunak Biden’dan sonra, ABD Başkanı (yani Siyonizm’in uşağı) seçilen Manyak Trump “O bizim gücümüzü kavramıştır ve çizgimizden çıkmayacaktır!” anlamında ve küstah bir tavırla “Bu Erdoğan akıllı bir adamdır!..” uyarı iltifatında bulunmuşlardı!? Ardından, Beyaz Saray’daki buluşmalarında Kuduz Netanyahu’nun altına sandalye sürerek Yahudi hizmetkârlığını kanıtlayan Trump soytarısı: “Filistinli Müslümanları Sina Çölü’ne ve başka ülkelere sürüp Gazze’yi Amerika’nın tatil kenti yapacağını” havlarken, akıllı adamlardan hiç ses çıkmamıştı.
Çünkü onlar, Irak Barzanistanı gibi, Suriye Kürdistanı’na kılıf yapılacak ve halkın havasını alacak yeni açılımlarla uğraşmaktaydı!
Her konuda kahramanlık nutukları savuran ve bir avuç suda kasırgalar kopartanların, Trump’ın Gazze’yi boşaltma küstahlığına karşı, 3. sınıf Bakanları ve 5. sınıf bürokratları üzerinden cılk ve cılız açıklamalar yapmakla yetinirken, CHP gibi marazlı muhalefet kanadının ve güya solcu- sosyalist takımının duyarsız ve sağır tavırları da tek kelime ile mide bulandırıcıydı. Üstelik, iktidarın Yeni Çözüm (çözülme) sürecine ve APO sayesinde gerçekleşecek barış projelerine hepsi destek çıkmakta, yani Siyonizm’in tezgâhına taşeronluk yapılmaktaydı.
Bu arada -Allah şifalar versin- tedavi için gittiği hastaneden bir açıklama yapan Devlet Bahçeli, çok önemli bir tespitte bulunarak; “Donald Trump’ın Gazze’yi boşaltma ve mafyavari el koyma hesaplarının, Türkiye’ye ve İslam âlemine açıkça ve küstahça meydan okumak anlamını taşıdığını” vurgulamıştı. Kendi şahsi ve siyasi hesaplarına yönelik davranışlara kaplan kesilenlerin, Türkiye’ye ve İslam âlemine meydan okuyanlara tepkisiz kalmasına, acaba yandaş takımı nasıl bir mazeret ve keramet uyduracaklardı?
Milli Çözüm Dergisi’nin, anlamlı ve herkesin ayarını ortaya çıkarıcı soruları da, hâlâ yanıtsızdı.
Acaba, Öcalan “Silahı bırakın!..” diye talimat buyursalardı:
• Türkiye’dekiler mi, Suriye’dekiler mi yoksa Kandil’dekiler mi bu çağrıya uyacaklardı?
• Diyelim ki, Suriye’deki PKK-YPG bu talimata evet dedi, peki asıl tehdit ve tehlike olan SDG bu kararı dinleyip silah bırakacak mıydı?
• ABD destekli ve İsrail projeli SDG (Suriye Rojava Kürdistanı Özerk Bölgesi), kendi silahlı birlikleriyle yeni Suriye ordusuna katılsa, bu PKK’dan ve bölücülük tuzağından kurtulduğumuz anlamını taşır mıydı?
• Haydi SDG komutanları (aslında ABD ve İsrail kuklaları) APO’ya uyacaklarını açıkladılar diyelim; peki Suriye’yi parçalamak ve Büyük İsrail’i kurmak peşindeki İsrail ve ABD bu kararı takar mıydı?
• Ve en çarpıcı ve can alıcı soru: İsrail ve ABD’nin ismi ve resmi değişse de, fikren ve fiilen yerinde kalacak ve bağımsız davranacak SDG Özerk Bölgesi yerinde kalırken, Türkiye; PKK’nın sözde dağıtılmasıyla, gerçekten terör belasından ve bölünme planından kurtulmuş sayılacak mıydı?
• Ve bir soru daha; Ahmet Şara’nın suni ve şaibeli Suriye devriminden, şu ana kadar en kârlı çıkan ülkenin İsrail olduğu gerçeğini hâlâ kavramayan iktidar yandaşları ve muhalefet kanadıyla ülkemizin bu badireleri atlatmasının imkânı var mıydı?
Ahmet Şara’nın şaibeli irtibatlarını, Suudi Amerika üzerinden, malûm ve mel’un odaklarla gizli ve kirli kuklalıklarını araştırıp gündeme taşımak yerine, halkı açlık ve sefaletle kıvranırken koluna taktığı 5 milyonluk saati konuşanlarla nereye varılacaktı?
Bu noktada unutulan bir durum daha vardı… CENTCOM (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) Güçleri Suriye’den resmen ve fiilen çekilmeden, Suriye’nin kuzeyindeki SDG’nin varlığı sonlanmış sayılmazdı. Çünkü ABD ve İsrail, Barzanistan ile Suriye Kürdistanı’nı birleştirecek bir Siyonist plandan vazgeçmeye asla yanaşmayacaklardı. Bu CENTCOM; Körfez, Afganistan ve Irak savaşlarında ABD’nin Ortadoğu’daki en etkin harekât merkezini oluşturmaktaydı.
Beyaz Saray’dan “Gazze’nin işgalinde kararlıyız” Açıklaması
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün’e gönderilmesinden kastının “geçici olarak yerleştirme” olduğunu savunan Beyaz Saray, Filistinlilerin daha sonra kendi evlerine dönmeleri konusunda ise bir taahhütte bulunmamıştı. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, düzenlediği basın brifinginde, Gazze gündemine ilişkin açıklamalar yapmıştı. Leavitt, ABD Başkanı Trump’ın, Gazze’yi devralma ve Filistinlileri sürgüne yollama planına dair küstahlıklarını açıklamaya çalışmıştı.
ABD’li sözcü, Filistinlilerin Gazze’den başka yerlere “geçici olarak” yerleştirilmesinin söz konusu olduğunu vurgulamış, ancak “Filistinlilerin Gazze yeniden inşa edildikten sonra evlerine geri dönmeleri konusundaki soruları” ise yanıtsız bırakmıştı. Üstelik Karoline Leavitt, “Başkan’ın, Gazze’nin yeniden inşası ve orada bulunanların geçici olarak başka yerlere yerleştirilmesi konusunda kararlı olduğunu teyit edebilirim.” demekten sakınmamıştı. Filistinlilerin Mısır ve Ürdün gibi yerlere geçici mi yoksa kalıcı mı yerleştirileceğine ilişkin ısrarlı sorulara yanıt veren Leavitt, “geçici yeniden yerleştirme” ifadesini kullanmıştı.
Bu süreçte Trump’ın, başta Mısır ve Ürdün’le görüşmeler yaptığını ve bu iki ülkenin Filistinlilerin geçici olarak buralara yerleştirilebilmesine olumlu bakacaklarını umduklarını vurgulayan Leavitt, “Başkan Trump, bölgedeki ortaklarımızdan, özellikle de Mısır ve Ürdün’den, evlerini yeniden inşa edebilmemiz için Filistinli mültecileri geçici olarak kabul etmelerini beklediğini çok açık bir şekilde ifade etti.” itirafında bulunmuşlardı. 11 Şubat 2025’te Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geleceğini hatırlatan Leavitt, bu görüşmede Gazze’nin yeniden inşası sürecine ilişkin detayların ele alınacağını aktarmıştı.
Trump’ın Gazze’yi “devralma” ve Filistinlileri sürgüne yollama planı!
Trump, Beyaz Saray’da kabul ettiği İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ortak basın toplantısında, ABD’nin, Gazze Şeridi’ni devralacağını ve oradaki patlamamış bombalar ile diğer silahların sökülmesinden ve yıkılmış binalardan kurtulmaktan sorumlu olacağını vurgulamıştı. Gazze’nin artık tamamen yerle bir olmuş devasa bir yıkım alanı olduğunu kaydeden Trump, Gazze’deki Filistinlilerin başta Mısır ve Ürdün olmak üzere komşu ülkelerde inşa edilecek yeni yerleşim yerlerine gitmelerinin çok daha iyi olacağını hatırlatmıştı.[1]
Netanyahu, Trump’a destek çıkmıştı!
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’ın “Filistinlilerin Gazze’den, yerinden edilmesi fikrinde yanlış bir şey yok” açıklamasını destekleyerek, bu öneriye övgüler yağdırmıştı. Ancak Trump’ın danışmanları ve diplomatları, uluslararası arenadan gelen sert eleştiriler sonrası açıklamalarını revize ederek geri adım atmak zorunda kalmışlardı. Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’deki Filistinlilerin yerinden edilmesi fikrine dair yaptığı açıklamalara destek vererek, bu fikrin uygulanabilirliğini savundu. Netanyahu, Trump’ın Gazze’yi ABD’nin ele geçirmesi önerisine doğrudan bir onay vermezken, “Gazze’den ayrılmak isteyenler için gitme izni verilmesi” düşüncesine sıcak baktığını vurgulamıştı.
Netanyahu’dan harita çıkışı…
Zaten, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek üzere Washington’a yapacağı ziyaret öncesi havaalanında açıklamalarda bulunan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump ile yakın çalışarak Ortadoğu haritasını yeniden çizeceklerini aktarmıştı. Hamas ve Hizbullah’a karşı saldırılarıyla Ortadoğu’nun çehresini değiştirdiğini öne süren Netanyahu, bu kararlarla haritayı yeniden çizdiklerini hatırlatmıştı. Netanyahu, “Ancak Başkan Trump ile yakın çalışarak haritayı daha da iyi bir şekilde yeniden çizebileceğimize inanıyorum.” ifadesini kullanmıştı.
Kuduz Netanyahu, Abraham Anlaşmaları’nı hatırlatmıştı.
Netanyahu, Trump’ın ilk döneminde “öncülük ettiği” “Abraham Anlaşmaları”nı hatırlatarak, “İsrail ve Ortadoğu için önemli sonuçlar doğurmuştur.” iltifatında bulunmuşlardı.
15 Eylül 2020’de, Beyaz Saray Bahçesinde; Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve İsrail tarafından imzalanan ve İsrail’le Normalleşme esaslarını sağlayan bu anlaşmaya, Sn. Erdoğan’ın desteği ile Sudan ve Fas da katılmışlardı!
Enkaza dönen Gazze’de konut satışı için reklâma başlanmıştı!
Daha önce Batı Şeria topraklarında işgalciler için evler inşa eden Harey Zahav emlak şirketi, Gazze’deki soykırımı fırsat bilerek, yeni projesini duyurdu. Yerle bir olmuş Gazze fotoğrafı üzerine planları çizen şirket, “Uyan, sahil evi rüya değil. Şimdi satış öncesi fiyatlarla” sloganı yazmıştı.
Aylardır Gazze’de insanlık tarihinde eşine az rastlanır katliamlara ve soykırıma imza atan İsrail, Filistinlilerin kanlarının üzerine hayat inşa etmeyi amaçlamıştı. Bu planlarını da sessiz sessiz değil her yerden paylaşarak dünyanın gözleri önünde yapmıştı. Ve her zaman olduğu gibi kimse bu soykırıma, hain planlara ses çıkarmamıştı.
Paylaştığı çizimlerde “Biz Harey Zahav olarak Gush Katif’e dönüşe zemin hazırlamak için çalışmaktayız. Bölgenin ıslahı, atıkların temizlenmesi ve işgalcilerin (Filistinliler) sınır dışı edilmesi için çalışanlarımız faaliyet yapmaktadır! Yakın gelecekte kaçırılanların, askerlerimizin bir şekilde evlerine dönmesini ve Gazze Şeridi’nde tüm Gush Katif bölgesinde inşaatlara başlayabileceğimizi umuyoruz” ifadeleri yer almıştı.[2]
Serbest bırakılan 15 Filistinli, geri dönmemek şartıyla Türkiye’ye taşınmıştı!
Ateşkes anlaşması kapsamında serbest kalan Filistinliler tedavi için Cumhurbaşkanı talimatıyla MİT tarafından Türkiye’ye taşınmıştı. Dışişleri Bakanı Fidan’ın da girişimleriyle esirlerin Türkiye’ye geldiği açıklanmıştı.
Bu mücahitler “geri dönmemeleri şartı” ile Filistin’den uzaklaştırılmışlardı!
Ateşkes anlaşması hükümlerince, serbest bırakılacak rehinelere karşılık olarak İsrail tarafından belirli sayıda tutuklu ve hükümlü de serbest bırakılacağı hatırlatılmıştı. İsrail tarafından, “müebbet hapis cezası verilmiş olan hükümlülerin bir kısmının, serbest bırakılmalarını müteakip, geri dönmemek üzere Filistin’den uzaklaştırılmaları şart koşulduğu” vurgulanmıştı.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın Açıklamaları
Hakan Fidan, İsrail hapishanesinden bırakılan ve Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliğinden vize verilen 15 Filistinli esirin Türkiye’ye geldiğini açıklamıştı. Dışişleri Bakanı Fidan’ın: “Uluslararası toplum ortak bir duruş sergilemeli ve Netanyahu’nun siyasi çıkarlar uğruna soykırımı yeniden başlatmasına engel olmalıdır” sözleri, Kuduz İsrail’in Gazze’den sonra, şimdi Batı Şeria’da katliamlar başlatacağının itirafıydı.
Trump’ın “İran baskısı”na ilk uyan Erdoğan iktidarıydı!
ABD Başkanı Trump, ilk Başkanlık döneminde uyguladığı “İran’a maksimum baskı” politikasını yeniden hayata geçirecek Başkanlık kararnamesini imzalamıştı. Trump’ın uyguladığı İran politikasına Erdoğan iktidarı destek sağlamış ve İran riyali TCMB’nin döviz listesinden çıkarılmıştı. ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’da düzenlediği imza töreninde İran’a yönelik yeni politikasını açıklamıştı.
“İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağını” vurgulayan Trump, İranlı mevkidaşı ile görüşmeye açık olduğunu vurgulamıştı. Ayrıca İran petrolünün satışına yönelik bir yaptırım uygulanabileceğinin sinyalini vermiş olmaktaydı. Trump, Demokrat selefi eski Başkan Joe Biden’ı ABD’nin İran’a yönelik kararlılığını zayıflatmakla suçlamıştı.
“Maksimum Baskı” Politikasına ilk uyan Erdoğan iktidarıydı!
28 Ocak 2025’te Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile İran Yol ve Şehircilik Bakanı Ferzane Sadık’ın katılımı ile gerçekleşen Türkiye-İran Karma Ekonomik Komisyon (KEK) Toplantısı’nın hemen ardından İran riyalinin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nca (TCMB) alım satım konusu yapılan dövizler listesinden çıkartılması, bunların bağımsız değil, ABD bağımlısı olduklarını açığa vurmaktaydı.
Netanyahu’dan Trump’a İran talimatı!
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, ABD Başkanı Trump’la yapacağı görüşmede normalleşme ve İran nükleer meselesini, Gazze’deki esir takası anlaşmasının ikinci aşamasından önce ele almayı teklif etmeyi planladığı kulislere yansımıştı. Netanyahu, Trump’a Ortadoğu’daki öncelikleri değiştirmeyi ve esirlerin serbest bırakılmasına yönelik anlaşmanın ikinci aşaması tamamlanmadan önce İran’a yönelik bir saldırıyı da görüşmede masaya yatıracaktı.[3]
Trump’ın Gazze açıklamasından sonra, Hakan Fidan’ın ‘İsrail’le normalleşme’ sinyali yüz kızartıcıydı!
Trump’ın Gazze’yi işgal ve Filistinlileri sürme planına dünyadan tepkiler yoğunlaşmıştı. Hakan Fidan da bu çıkışa “kabul edilemez” demiş, ancak daha sonra İsrail’le normalleşme sinyali vermeye başlamıştı.
Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Albanese, dünyaya ABD’yi izole etme çağrısında bulunurken; Filistin direniş grupları, herhangi bir şekilde yerinden etme planına direneceklerini açıklamıştı.
Türkiye’den de Trump’ın planına tepkinin Cumhurbaşkanı yerine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan gelmesi enteresandı. Fidan, sözde “tehcir”in kabul edilemez olduğunu vurgulamıştı. Ancak, Fidan daha sonra “İsrail ile ticaretin kesilmesi gibi adımları yeniden değerlendirebileceklerini” aktarınca, ABD ve İsrail’le gizli iş birlikleri açığa çıkmıştı.
Hamas’ın: “Dünyadaki hiçbir devletin topraklarımızı işgaline izin vermeyeceğiz” çıkışı!
Filistin direniş örgütü Hamas yaptığı yazılı açıklamada, Trump’ın “Filistin halkına ve onların davasına düşmanca” açıklamalarının “ateşe benzin dökmek” anlamına geldiğini hatırlatmıştı. Hamas açıklamasında “Bizler, dünyadaki hiçbir devletin topraklarımızı işgal etmesine ve başkenti Kudüs olan Filistin devletini kurmak için kandan nehirleri akıtan yüce halkımız üzerinde vesayet kurmasına izin vermeyeceğimizi vurguluyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
İsrail’in Yeni Genelkurmay Başkanı’na Türkiye Talimatı!
Halevi‘nin istifası sonrasında İsrail’in yeni Genelkurmay Başkanı olan Eyal Zamir‘in üstleneceği görevler kamuoyuyla paylaşılmıştı. Zamir’in Türkiye ile olası çatışma ihtimaline karşı hazırlık yapacağı vurgulanmıştı. Herzi Halevi’nin 7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze saldırıları nedeniyle Binyamin Netanyahu ile görüş aykırılıkları yaşadığı ortaya çıkmış, Netanyahu ise Halevi’yi hedef alan açıklamaları ile büyük yankı uyandırmıştı. IDF’nin Yeni Genelkurmay Başkanı Zamir’in ise 2012-2015 yılları arasında Netanyahu’nun askeri sekreteri olarak görev yapmış, ‘Başbakana çok yakın olduğunu’ aktarmıştı.[4]
En önemli görevi: Türkiye ile yaşanabilecek çatışmaya hazırlık yapmaktı!?
İsrail Maariv gazetesinde yer alan haberde ise Zamir’in yeni görevleri arasında “Türkiye ile İsrail arasında yaşanabilecek çatışmalara hazırlanmak” olduğu yazılmıştı. Hazırlanan özel raporda ise Türkiye ile olası savaş riskine karşı hazır olunması gerektiği vurgulanmış, Türkiye’nin bölgeyi istikrarsızlığa sürüklediği ve ”İran’dan daha tehlikeli bir hal alabileceği” hatırlatılmıştı. Zamir ise İran’a karşı mücadele ve Türkiye ile olası çatışmalar dahil olmak üzere çoklu tehdit kampanyalarına karşı İsrail ordusunu hazırlamakla görevli kılınmıştı. Siyonist Nagel Komitesi Raporu’ndaki görevlerin başında: “Türkiye’nin yarattığı zorluklarla” başa çıkabilmek için savunma bütçesini gelecek 5 yıl içerisinde 4,14 milyar dolara kadar arttırmak yer almaktaydı. Kısaca İsrail, Türkiye’yi vurmak üzere özel hazırlık yapmaktaydı.
İsrail Kıbrıs’ta İstihbaratçı Yığınağı Başlatmıştı!
Gazze’de soykırım suçu işleyen İsrail’in, gözünü Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki havalimanlarına diktiği anlaşılmıştı. ABD askeri yığınağından sonra, İsrail’in ajan yığınağına başladığı adadaki durum, Rum Kesimi’ndeki muhalefeti bile kızdırmıştı. Larnaka ve BAF Havalimanlarındaki güvenliği MOSSAD elemanlarının sağladığı iddia edilirken, İsrail’in, Kıbrıs Rum Kesimi üzerinden Mısır ve Türkiye’ye karşı hamlelerinin devam edeceği gündeme taşınmıştı. Ve maalesef Cumhur İttifakı tam bir gaflet, hatta dalâlet içinde bulunmaktaydı.
Kıbrıs Rum Kesimi ile dirsek temasını artıran ABD, tıpkı Yunanistan’ın sınırımıza yakın Dedeağaç’ta olduğu gibi adaya askeri yığınak yaparken, İsrail istihbarat elemanlarının, Larnaka ve BAF Havaalanlarının güvenliğini sağlaması tepki ve tartışmalara yol açmıştı. KKTC ve Türkiye’yi yakından ilgilendiren gelişmelerin nereye evrileceği ise merak konusu olurken, MOSSAD elemanlarının BAF ve Larnaka Havalimanındaki faaliyetleri gündeme getiren “Cyprus Mail”de “Egemenliğin İsrail’e devredildiği” başlığıyla haberler yayımlanmıştı. Medya organının başyazısında; “Bölgede çok sayıda açık cephesi bulunan İsrail’in güvenlik personelinin Larnaka Havaalanı’nda devriye gezmesi ve hava trafik kontrol kulemize erişim gerçekleştirmesi egemenliğin devridir” ifadeleri kullanılmıştı.
ABD Radar Kurmaya Başlamıştı!
Öte yandan Kıbrıs Rum Simerini gazetesi ise: “ABD’den Yoğun Askeri Faaliyet Kıbrıs’ın Dahil Olmasıyla Güvenlik Ağı” başlığı ile verdiği haberde, ABD’nin Kıbrıs ile İsrail arasında bir radar ağı kurma girişimi olduğunu vurgulamıştı. Haberde ayrıca A. Papandreu üssündeki ABD helikopterleri ve mevcut radarların menzillerini gösterdiği iddia edilen fotoğraflar yer almıştı.
Sonraki Adım Kıbrıs’ın NATO’ya Katılmasıdır!
Kıbrıs’taki son gelişmeleri haberglobal.com.tr’ye değerlendiren Uluslararası İlişkiler Uzmanları ise merak edilenleri yanıtlarken “ABD ve İsrail ittifakı, Akdeniz üzerinden Ortadoğu’yu çevrelemektedir. Bir sonraki adım Rum Kesimi’nin NATO üyeliğidir. Türkiye’nin nasıl bir tepki vereceği merak edilmektedir. Güney Ege’den Akdeniz’e uzanan bölgede, ABD ve Katar şirketleri petrol aramayı sürdürmektedir. İngilizler de ABD ile birlikte hareket etmektedir.”
Solun Sınavı: Siyonizm[5]
Sandalye metaforu
ABD Başkanı Trump’ın, faşist Netanyahu‘nun sandalyesini çekerek düzeltmesi kimilerini şaşırtmıştı. Yahu altı ay önce Netanyahu onur konuğu olarak çağrıldığı Amerikan kongresinde ayakta alkışlanmadı mı?
Siyonizm; Yahudi milliyetçiliğinin adıdır. Ki, dini kökleri vardır; -mesela- Musevilerin günlük dualarında: “Ey İsrail halkı, Kudüs’e dönüşünüz yakındır” gibi göndermeler vardır.
Siyonizm’in kurumsallaşmasında İngiliz Protestan Anglikan Kilisesi Papazı William Hechler (1845-1931) gibi Hristiyanlar da etkili olmuşlardır. Papaz Hechler kitaplar yayınlayıp, “Yahudileri sevmek her Hristiyan’ın görevidir” diye nutuklar atmıştır. Cemaatini, İkinci Geliş‘in (Mesih’in Dünya’ya geri dönüşü) ön koşulunun Yahudilerin Filistin’e dönmeleri olduğuna inandırmıştır.
Ve; Siyonizm için asıl Theodor Herzl ile çalışmıştır. Örneğin: İsviçre Basel’de ilk Dünya Siyonist Kongresi yapılmıştır. Hechler, Herzl’in Alman İkinci Wilhelm ile buluşmasını sağlamıştır. Kayser’in İstanbul’da İkinci Abdülhamit’i ziyaretinden hemen önce bunu başarmıştır.
Eklemeliyim: Hristiyanlar arasında sadece Anglikanlar değil, Evangelist, Metodist, Baptist, Presbiteryen, Congregationalist gibi mezhepler “İkinci Geliş” inancı gereği hâlâ Siyonizm’e destek olmaktadır. Bunlara göre “İsrail’e karşı durmak, Tanrı’ya karşı durmak” anlamını taşır…
Trump’ın, Netanyahu’nun sandalyesini çekmesi metafordur; özünde Siyonist bir davranıştır!
Trump en son Gazze şeridinin “temizlenmesi” fikrini ortaya atmış ve “Onları (Gazzelileri) kargaşa, devrim ve şiddet olmadan yaşayabilecekleri bir bölgeye taşımak istiyoruz…” demekten sakınmamıştır…
Solun Siyonizm’e Bakışı
Siyonist ideolojinin çıkış amacı; Yahudi devleti kurmak (ve dünyaya hâkim olmak)tır. İşçi sınıfının ulus, politika, kültür, ırk ve sınıf ayrımlarını aşarak birleşmeleri gerektiğine inanan sol enternasyonalizm, Siyonizm’e/Yahudi milliyetçiliğine mesafeli durmaktadır. Ki aralarında hayli Yahudi vardır…
Öte yandan, (kavimlerin) “kendi kaderini tayin hakkına” inanan ve eşitlik temelinde ulus devlet kurmak isteyen işçi/emekçi Siyonist bir kanat da bulunmaktadır. Uzun yıllar İsrail’i yöneten İşçi Partisi bu anlayıştan çıkmıştır…
Dünya solunda Siyonizm hep tartışma konusu yapılmıştır. Pek çok Marksist düşünür Siyonizm’i gericilik saymıştır. Kautsky, Adler, Bauer gibi önde gelen solcular sosyalizmle yaratılacak “yeni insanın” Yahudilik gibi etnik kimliklerden kurtulacağı iddiasında bulunmuşlardı. Bu kuramcıların da çoğu Yahudi asıllıydı.
Birkaç isim daha yazayım:
– Aşkenaz Yahudilerinin köklerinin Hazar Türkleri olduğunu iddia eden Arthur Koestler, Siyonizm’e karşı en ateşli muhalefeti yürüten entelektüellerden biri konumundaydı. Oysa, annesi saygın bir Haham’ın torunuydu, Koestler Yahudi gelenekleriyle büyüdü. Ki ailesinin büyük bölümü Auschwitz’te öldürülenler arasındaydı…
– Ve yine “Hz. Muhammed”, “Marksizm ve Müslüman Dünyası”, “İslam ve Kapitalizm” gibi kitaplar yazan, bir dönem -Koestler gibi- Fransız Komünist Partisi’nde bulunan -anne babası Yahudi- olan, Maxime Rodinson da tutarlı bir antisiyonist düşünce adamıydı…
– “Annem babam, arkadaşlarım hepimiz enternasyonalisttik, Yahudi milliyetçiliği ile ilgilenmiyorduk. (…) Siyonist hareket, Yahudi kapitalistlerin kazancı için sömürüden başka bir şey değildir…” diyen Maxime Rodinson’un da ailesi Auschwitz‘te katliama uğramıştı.
Yahudi olup Siyonizm’e karşı çıkan isimleri çoğaltabilirim: Albert Memmi, Fred Halliday, Isaac Deutscher, Isidor F. Stone, Noam Chomsky, Otto Heller, Abram Leon bunlardan bazılarıydı.
“Siyonizm’in hem teorisine hem pratiğine karşı olmanın Yahudileri sevip sevmemekle ilgisi yoktu. Ama Siyonizm’i pazarlayanlar dünyaya bunun tersini pompalıyordu. Faşist Netanyahu vahşetine karşı çıkmaya bile antisemitizm diyenler gerçeği çarpıtıyordu… Bu tavır başta İsrailli solcular olmak üzere Yahudilere hakaret içeriyordu…” (diyen yazar da solcuları ve sosyalist takımını aklamaya çalışıyordu!..)
Solcular haklı çıktı
Trump’ın sandalye metaforunun temelinde salt inanç yok, ABD’de kamuoyunun görüşünü değiştiren -AIPAC/Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi veya Siyonist J Street gibi- hayli güçlü Yahudi lobileri bulunuyordu. Öyle güçlüler ki, -mesela- Amerikan ordusunun Irak’ı işgalinde öncü AIPAC olmuştu… Trump’a kızmayınız; sağcı Bushlardan solcu Clinton, Obama, Biden’a kadar iktidarların bu konuda birbirlerinden farkı yoktu. Hepsi seçimden hemen sonra AIPAC konferansında sahneye çıkıp İsrail’e bağlılığını sunmuştu. Başkent Washington DC’nin politikası bu konuda hep aynı kalıyordu. (Sadece bir kez Obama, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ilişki kurmak isteyince Netanyahu ABD’yi ayağa kaldırıyordu!)
ABD’de (çarpıtılan ve saptırılan Siyonist) mesaj açıktı: “İsrail’den yana olmak barıştan yana olmaktır!” (yalanına sığınılıyordu…)
Trump bir ara AIPAC ile arasını bozup; “sadece neden solculara destek veriyorsunuz, beni de destekleyin” demeye getiriyordu. Ki mesele sadece ABD değil; AIPAC’in en büyük düşmanlarından Al Jazeera’nin Türkiye’de yayıncılık yapmasına kimler izin vermiyordu?
Uzatmayayım… Ilan Pappe’nin “Siyonizm’i Pazarlamak” kitabını okuyunuz… ABD’de yeni solcu gençlik doğuyor. Sloganlarından biri, “Hey hey, ho ho, AIPAC defol.” Artık Faşist Netanyahu karşıtı eylemleri Batı’da sıkça görüyorsunuz…
Yazıyı toplarken şunu belirtmem gerekiyor:
İsrail kurulalı 77 yıl oldu. Bugün dahi görülen; lobiler dünyaya hâlâ İsrail’in meşru devlet olduğunu kabul ettirmeye çabalıyordu… O zaman dönüp soruyorsunuz; Siyonizm’i sömürgeci gören Hannah Arendt gibi Yahudi düşün insanları haksız mıydı? Siyonizm, Ortadoğu’ya barış getirmedi. Yahudilerin de canını yaktı/yakmaya devam ediyor. Solcular haklı çıktı.” diyen Soner Yalçın, Ortadoğu’daki ve dünyadaki mazlumları korumak için değil, Siyonist timsahın alt çenesi olan SOLCULARI ve Sosyalist safsataları aklamak için bunları yazıyordu. Ama çok geç de olsa bazı gerçekleri gündeme taşıdığı için tebrik edilmeyi hak ediyordu.
Bu arada; sağcıların da solcuların da… Tarikat ve cemaat hocalarının da, Masonluk, Lions ve Rotary Localarının da… Çağdaş ve Atatürkçü kılıflı muhalefet kanadının da, Din istismarcısı ve Milli Görüş kaçkını iktidarların da… Evet hepsinin en tepesinde Siyonist Yahudi baronların oturduklarını ve bu şeytani yapılanmanın Milli Görüş ve Erbakan tarafından deşifre edilip, Milli Çözüm plan ve programlarıyla dağıtılma aşamasına yaklaşıldığını anlamadan… Ve artık Hak’tan ve hayırdan taraf olmadan, hiçbir soruna gerekli ve gerçekçi bir çare bulamayacağımızın ve şeytanın askeri olmaktan kurtulamayacağımızın farkına varmadan, ne insanlık onuruna ne de sorumluluk şuuruna varamayacağımızı, bir kez daha hatırlatmamız gerekiyordu. Çünkü “Hak gelince, Bâtıl yok olacak” (İsrâ: 81); Güneş doğunca, karanlık kaybolacaktır. Tek ve gerçek kudret ve kuvvet sahibi ancak Cenab-ı Hak’tır.
Şimdi soralım:
– Bay Soner Yalçın bu hakikatleri yazmak için illa da İsrail’in kapımıza dayandığı zamanı mı kollamıştı?
– Yoksa Küreselci Siyonistlere razı da, Armageddoncu Siyonistler tehlike oluşturduğu için mi bugün bu yazılar kaleme alınmıştı?
– 70 yıl öncesinden bu gerçekleri ortaya koyan Erbakan Hoca’ya karşı Soner Yalçın gibi solcuların düşmanca tavırlarının altında, yoksa gizli ve sinsi bir Siyonist damar mı yatmaktaydı? Ya da bir şeyin doğru olması için ille de solcuların onu savunması mı lazımdı?
– Bizler Milli Gazete’de 50 yıldır, Milli Çözüm Dergisiyle 23 yılı aşkın Siyonizm’in ve işbirlikçilerinin tahribatlarını dile getirirken niçin bu hakikatlere sahip çıkılmamıştı?
– Bay Soner Yalçın aldanıyorsunuz; “Solcular değil, Kur’an haklı çıkmıştı!” Erbakan Haklı çıkmıştı, Milli Çözüm bu hakikatleri çeşitli şekillerde dile getirerek tarihin sayfalarına kazıtmıştı. Ve Milli Çözüm Metoduyla bu tehlikeler bertaraf edilip inşaallah pek yakında Barış ve Bereket Medeniyeti kurulacaktı!..
- Milli Gazete – 06 Şubat 2025
- www.trthaber.com / 18.12.2023
- www.odatv.com / 05 Şubat 2025
- Haber7 / 02.02.2025
- sonery@odatv.com / 07 Şubat 2025 (Bazı düzeltme ve eklemelerle bir tebrik ve tenkit yazısı.)

İnsanlık onurunun ve adaletin sınandığı ahir zamanda, ya Rab, bizleri bağımlılıklarımızdan azat eyle. Nefsimize esir düştük, bizlere kurtuluş nasip eyle. Aklımıza hidayet, gönüllerimize selamet, sürur eyle.
Zulmün karanlığı yeryüzüne çökmüşken, adaletin nurunu bizlere nasip eyle.
Menfaatlerimizi hakikatinden üstün tuttuk, sustuk ya da uyuşturulduk. “Ben bilmem” dediğim benliğimin içindeki sırrın kendisi de sensin, ya Rab. Savaşın, gözyaşının ve haksızlığın hüküm sürdüğü bu dünyada, merhametinle bizleri ancak Sen kuşatabilirsin. Yetiş, ya Rab.
ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR
“Bay Soner Yalçın aldanıyorsunuz; “Solcular değil, Kur’an haklı çıkmıştı!” Erbakan Haklı çıkmıştı, Milli Çözüm bu hakikatleri çeşitli şekillerde dile getirerek tarihin sayfalarına kazıtmıştı. Ve Milli Çözüm Metoduyla bu tehlikeler bertaraf edilip inşaallah pek yakında Barış ve Bereket Medeniyeti kurulacaktı!..”
O (Allah) ki, (elbette) Elçisini hidayet ve
Hakk Din üzere gönderendir; öyle ki onu (Hakk Din olan İslam’ı) bütün dinlere (ve bâtıl düzenlere) karşı üstün ve galip getirecektir; (hatta) müşrikler hoş görmeseler (ve karşı gelip istemeseler) bile (Allah bunu gerçekleştirecektir).Saf suresi 9.ayet
Ahmet AKGÜL Hocamızın Kuklaların Kapışması kitabı önsözü aklıma geldi.
“Uzun süren meşakkatli ve çok dikkatli gayretler sonucu ortaya çıkan bu kitap, din taciri ve rantiyeci Cemaat ve Hükümetin ruh röntgenini ve bunların arkasındaki Siyonist güçlerin şeytani niyetlerini; güncel gelişmeler ve belgeli gerçeklerle anlatmaktadır!
Ahmet Akgül gibi bilge ve cesur bir araştırmacının Türkiye üzerindeki oyunları, piyonları ve dış patronları açığa çıkarmasıdır.
Şimdi, varlığımızın ve Türk Milletinin son kalesi, bağımsızlık ve bekamızın kalbi aziz yurdumuzu, milli onur ve huzurumuzu koruma, Yüce Dinimize ve devletimize Milli Mücadele ruhuyla sahip çıkma zamanıdır!”
Prof. Dr. Yavuz Sezen
Erbakan Hocamızın “Ey millet! Ne olur, Allah rızası için bir kerecik beni Siyonistlerden önce siz anlayın yahu!” uyarıları hala kulaklarımızda çınlamakta idi.
Erbakan Hocamız’ın; Siyonizm’in ve işbirlikçilerinin sinsi ve şeytani planlarını ortaya koymasına rağmen…
Milli Çözüm’ün; Siyonizm’in ve işbirlikçilerinin tahribatları ile ilgili hakikatleri çeşitli şekillerde dile getirerek tarihin sayfalarına kazıtmasına ve bütün işbirlikçilerin ayarını ortaya çıkarmasına rağmen…
Sonunda İsrail kapımıza dayanmıştı.
Trump soytarısı: “Filistinli Müslümanları Sina Çölü’ne ve başka ülkelere sürüp Gazze’yi Amerika’nın tatil kenti yapacağını” havlarken…
Sağcısı solcusu, istismarcısı inkarcısı… bütün İşbirlikçiler;
Irak Barzanistanı gibi, Suriye Kürdistanı’na kılıf yapılacak ve halkın havasını alacak yeni açılımlarla uğraşmakta…
Yeni Çözüm (çözülme) sürecine ve terörist başı APO sayesinde gerçekleşecek barış projelerine hepsi destek çıkmakta idi…
Yani Siyonizm’in tezgâhına taşeronluk yapmaktaydı.
Sağcıların da solcuların da…
Tarikat ve cemaat hocalarının da, Masonluk, Lions ve Rotary Localarının da…
Çağdaş ve Atatürkçü kılıflı muhalefet kanadının da, Din istismarcısı ve Milli Görüş kaçkını iktidarların da…
Evet, bütün işbirlikçilerin en tepesinde Siyonist Yahudi baronların oturduklarını…
Bu şeytani yapılanmanın Milli Görüş ve Erbakan tarafından deşifre edildiğini…
Milli Çözüm plan ve programlarıyla dağıtılma aşamasına yaklaşıldığını..
ANLAMADAN…
Hak’tan ve hayırdan taraf olmadan;
Hiçbir soruna gerekli ve gerçekçi bir çare bulamayız…
Şeytanın askeri olmaktan kurtulamayız…
Ne insanlık onuruna ne de sorumluluk şuuruna varamayız…
Milli Çözüm Metoduyla bu tehlikeler bertaraf edilip inşaallah pek yakında Barış ve Bereket Medeniyeti kurulacaktı!..
Bazılarının haklının hakkını teslim etmeye çalışması belki biraz vicdanlarını rahatlatmak için, belki de biraz sürekli güç olarak gördükleri yapıların yıkılışını sezinledikleri için gelecekte halkın karşısında masum rolü oynamalarına zemin hazırlamak içindir. Hakk her zaman ve zeminde üstünlüğünü ortaya koyar. Önemli olan Hakk’a zamanında sahip çıkmaktır. Maalesef bu tür yazarlarda böyle yüksek medeni tavırları pek göremiyoruz.
Bu arada ipleri siyonizmin elinde bulunan örgütlerin ardı ardına “silah bırakıyoruz, teslim oluyoruz” demelerinin ardında bir hinlik aramamız gerekmez mi? Siyonizmin yeni bir planı devreye sokmak hazırlığında olduğunu düşünmemek safdillik olmaz mı?
Her konuda kahramanlık nutukları savuran ve bir avuç suda kasırgalar kopartanların, Trump’ın Gazze’yi boşaltma küstahlığına karşı, 3. sınıf Bakanları ve 5. sınıf bürokratları üzerinden cılk ve cılız açıklamalar yapmakla yetinirken, CHP gibi marazlı muhalefet kanadının ve güya solcu- sosyalist takımının duyarsız ve sağır tavırları da tek kelime ile mide bulandırıcıydı. Üstelik, iktidarın Yeni Çözüm (çözülme) sürecine ve APO sayesinde gerçekleşecek barış projelerine hepsi destek çıkmakta, yani Siyonizm’in tezgâhına taşeronluk yapılmaktaydı.
“Yazımıza; kimilerinin ilginç bulacağı, hatta bazılarının bizi bilgiçlikle suçlayacağı bir yorumla başlayalım. Türkiye’de, son Osmanlı dönemi de dahil; devlet erki , ne kadar dış güçlerin güdümüne girmişse, aynı merkezlerin halkı uyutup avutuvermek üzere, kesenin ağzını açmalarıyla, Millet o oranda -güya- özgürleşmiş, demokratikleşmiş ve yüzeysel -pansuman tedbirlerle- bir ekonomik refah yaşanmıştır. Bunun aksine, devlet ne derece bağımsız olmaya çalışmışsa, Millet o nispette fakirleşmiş ve baskı altına girmeye başlamıştır. Menderes, Özal ve Erdoğan dönemlerine biraz da bu açıdan bakmakta yarar vardır. Bu sinsi ve Siyonist tertibi bozan tek lider Rahmetli Erbakan Hoca’dır!” Tesbiti tam yerindedir.
Şayet;
Rahmetli Erbakan hocamız şuan hayatta iktidarda olsa idi, siyonizm bu kadar azamaz küstahlasamaz ve katliam yapamazdı.
“Aygır sahibine göre kişner” cinsinden bir süreçten geçmekteyiz Millet olarak
Öncelikle makalede geçen hadiseler onlarca tv kanalları bulunmasına rağmen, onlarca yazılı ve görsel haber kanalları gazeteler olmasına rağmen, onlarca gazeteci, araştırmacı yazar çizer takımları , prof doç dr ünvanlı üniversite hocaları hem görsel hem yazılı medyada bulunmalarına rağmen; bu gerçekleri yazan konuşan haykıran neden çıkmaz ve çıkmadığı konusunu dikkate alan var mıdır diye kendi kendime soruyorum cevab olarak şuna aklım yatıyor: Çünkü ülkemizi , ülkemiz insanlığını, mazlumları mağdurları tüm dünya insanlığının saadetini düşünen SADECE MİLLİ ÇÖZÜM OLDUĞU HAKİKATINA VARIYORUM. Ve iyi ki varsın Milli Çözüm demekten kendimi alıkoyamıyorum. İşte günümüzün asrımızın tercümanı olmak böyle bir şey olsa gerek!.. Şükranlarımı arz ediyorum bir kere daha …
Makalede geçen şu cümle gerçekten muhteşem muazzam bir tespit:
“… Türkiye’de, son Osmanlı dönemi de dahil; devlet erki , ne kadar dış güçlerin güdümüne girmişse, aynı merkezlerin halkı uyutup avutuvermek üzere, kesenin ağzını açmalarıyla, Millet o oranda -güya- özgürleşmiş, demokratikleşmiş ve yüzeysel -pansuman tedbirlerle- bir ekonomik refah yaşanmıştır. Bunun aksine, devlet ne derece bağımsız olmaya çalışmışsa, Millet o nispette fakirleşmiş ve baskı altına girmeye başlamıştır. Menderes, Özal ve Erdoğan dönemlerine biraz da bu açıdan bakmakta yarar vardır. Bu sinsi ve Siyonist tertibi bozan tek lider Rahmetli Erbakan Hoca’dır!
…”
Yıllarca ülkemiz Siyonizm ile işbirlikçi hükümetler geldi geçti ve şimdi 23 yıllık tek başına bir siyasi iktidar var AKP… Önceki İşbirlikçi hükümetler olsun şimdikiler olsun ,önceden de şimdide bu siyasi iktidarın ilk yıllarından itibaren de Türkiye’ye para pompalandı özel şirketler girdi döviz getirdi istihdam sağlandı vb. Ayrıca ülkemizde faiz oranları hiç olmadığı kadar düşük faiz oranlarıyla insanlara çılgınca harcamalar yapma imkanı oluşturuldu, elinde cebinde olmayan paraları harcatma politikaları oluşturuldu vb.. (Ama tabi vergilerle , işçinin memurun asgari ücretlinin maaşınıda Siyonizm belirlemeye de devam ediyor yani hertürlü zulüm bir tane maddeyle kamufle edilmeyede çalışılıyor bir taraftan… ) Harcama çılgınlığını niye oluşturdu ?! Ne uğruna yaptı Siyonizm bunları ?! Elbette Büyük İsrail Projesini hakim kılma adına yaptı. Böylesi kamuflelerle çılgınca harcamaya alıştırarak paraya maddeye köle ruhlu hale getirerek yarın ilerde kendine mahkum edebilmek uğruna… Ancak Aziz Erbakan Hocamızın 1955-1960lardan itibaren uğraşıp çabaladığı ve bu gayretlerinin de meyvelerini ülke olarak, müslümanlar olarak, mazlumlar dahil yediler yemeye de devam etmektedir. Makalede de denildiği gibi bu Büyük İsrail Projesi gayesiyle yapılan hamleleri boşa çıkaran , onların maddi desteğine bu halkı mecbur halden çıkarıp maddi ve manevi projelerle havuz sistemi olsun, üretime teşvikler olsun, ağır sanayiler kurmaları olsun, onca vergilerle ezilen insanımız örneğin 70lerdeki Erbakan Hocanın MSP ‘NİN de bulunduğu hükümette koalisyonda yaptığı bir kısım vergileri kaldırması olsun mesela : ALAT-I SABİTE VERGİSİ KANUNU denilen bir vergiyi örnek vereyim: Şimdi bu kanun diyor ki: Bir atölyede bir ustanın yere tespit edilmiş tezgahı var ise (yani tezgah yere vida ile sabitlenmişse) ondan vergi alacağım. Maliye öyle düşünmüş. El aletleri var ya o el aletlerinden vergi almayalım demişler. O fakir fukara işi . Amma adamın yere tespit edilmiş sabitlenmiş tezgahı var ise , haaa Onun eti budu yerinde , ondan vergi alalım demişler. Kanun hazırlanmış o dönemde 1970lerde.. 55 sene önce olan bir hadise bu .. Yani tezgahın yere sabitlenmesi tespiti için cıvata ile sabitlersen vergi var, sabitlemezsen cıvatayla yere tespit etmezsen vergi yok. Tezgahı yere bağlarsan kaliteli mal çıkarırsın, bağlamazsan kalitesiz ürün ortaya çıkar ,en hassas işler çünkü bu makinada tezgahta imal edilen ürünler, yani iyi kaliteli mal yapanlar cezalandırılıyor ve yahudi mallarına tercih edilmesini sağlıyorlar.. Kim Siyonizm ve İşbirlikçi Hükümetler…
Yine Erbakan Hocanın kurduğu ağır sanayilerden ASELSAN ve elektrik elektronik teknoloji fabrikaları ve türevleri olsun, üretim için kurulan 200 kadarını temeli atıp 80 e yakın fabrikayı çalışır vaziyete getirmesi yarısı ülkemizin batısında yarısı ülkemizin doğusunda olmak üzere… Makalede de ifade edildiği üzere yahudinin düzenine bağlı kalmamızı engelleyen ve ülke olarak bizde yapabiliyoruz inancını ve gücünü bu halka ispat etti ve Siyonizmin kirli emelini deşifre eden : Bu sinsi ve Siyonist tertibi bozan tek lider Rahmetli Erbakan Hoca’dır!
(Bak: AHMET AKGÜL’ÜN DİN DEVLET DEMOKRASİ KİTABINDAN ALINTIDIR)
Elhamdülillah Siyonizm’i tanımanın farkı…
Yine makalede : Hamas’ın: “Dünyadaki hiçbir devletin topraklarımızı işgaline izin vermeyeceğiz” çıkışı! Erbakanca duruşa ne güzel bir örnek ve ne güzel bir iman değil mi?! Ehh tabi HAMAS’ın kurucusu Erbakan Hoca malum. Bu kadar olsun değil mi?!!! Şanlı Hamas direniş ekseninin Filistin için yaptığı fedakârlığı ancak bir anne çocuğu için yapabilir. Onlar bilmiyor mu “Barış!” demeyi, “İki devletli çözüm” demeyi? Onlar bilmiyor mu İsrail’in arkasında süper güçlerin sınırsız desteğini? Onlar bilmiyor mu, Filistin için salon toplantılarıyla, kınamalarla yetinmeyi? Onlar bilmiyor mu Netanyahu’ya küfretmeyi?
Asıl çare olarak, Türkiye’de Rahmetli Erbakan Hocamızın programlarını uygulayacak ve Onun gibi duyarlı ve tutarlı davranacak bir Milli Çözüm = Milli Mutabakat iktidarının kurulmasının şart olduğu gerçeğini hatırlatmamız lazımdır.
Milli Çözüm Metoduyla bu tehlikeler bertaraf edilip inşaallah pek yakında Barış ve Bereket Medeniyeti kurulacaktı!..
Nerden biliyoruz; her söylediği bir bir çıkan ve gerçekleşen Nisan1980 yılında söylediği Aziz Erbakan Hocamızın şu sözlerinden biliyoruz:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Siyonist timsahın üst çenesi ile alt çenesinin çarpışmasından insanoğlunun karnının doyacağını beklemek ahmaklıktır.
Aziz Erbakan Hocamız, Siyonizm’in iş görme yöntemini timsah metaforu ile 70 yıl öncesinde anlatmıştır.
Yolundan şaşmayan sadık temsilcisi, her fırsatta tüm imkânlarını kullanarak 50 yıl boyunca bu gerçeği dile getirmiştir.
Her olayın sonucunda haklı çıkmalarına rağmen, solcuların, sağcıların, yobaz tarikatçıların, satılık ılımlı cemaatlerin ve Pakraduniler güdümündeki Milli Görüşçülerin hışmına uğramışlardır.
Bugün, 70 yıldır izah edilen bu gerçekler, sonunda Soner Yalçın gibi solcular tarafından itiraf edilse de, Siyonizm’in bir kanadının aklanmaya çalışılması sırıtmaktadır.
Evet, şeytani planlar ancak “Hak gelince, Bâtıl yok olacaktır” anlayışıyla son bulmakta ve insanoğlunun faydasına sonuç çıkmaytadı.
Öcalan’ın açıklamasından önce yazılan ve bugün tekrar (yukarıda) yayınlanan makalemizde konuyla ilgili sorulan sorular, herkesin ayarını nasıl ortaya çıkardığı hayret ve hayranlık vericiydi!
Ve Siyonizm’in bir kanadını masum gösterme meşrulaştırma girişimlerinin/sinsi oyunların izah edilmesinden sonra Kanada Başbakanı Trudeau’nun “Ben bir Siyonistim” demesi ve “Siyonist olduğum halde Kanada, farklı inanç ve kökenlere sahip insanların bir arada yaşadığı bir ülkedir” yönün de ki açıklamaları ayrı dikkat çeken bir gelişmeydi.
Dün, Aziz Erbakan Hocamız tarafından hak izah edilerek/batıl oyunlar deşifre edilerek planları bozuldu.
Bugün ise O’nun en sadık bilge takipçisi tarafından “Adil Düzen” projeleriyle yeni bir dünya kurulacaktır.
Hiçbir şeytani girişim buna engel olamayacak ve sonunda şeytanizmin uşakları diz çökecektir!
Aziz Erbakan Hocamızın ve Adil Düzen projelerinin teslim edildiği Kutlu Liderin “Siyonizm’in oyunlarını nasıl bozduğu,” tarihin sayfalarına kazındığından bu gerçeği inkâr etme yolları da kapatılmıştır.
MİLLİ ÇÖZÜM’Ü ANLAMADAN VE HAK’TAN TARAF OLMADAN, ŞEYTANIN ASKERİ OLMAKTAN KURTULAMAYIZ!
Yaklaşık 3 hafta önce yayınlanan ve şimdi tekrar hatırlatılan müthiş makale, Milli Çözüm’ün haklılığını tekrar ispat etmişti!
Apo’nun çağrısı sadece PKK’ya yönelikti.
YPG ve SDG ye silah bırakma çağrısı bile yapılmamıştı. DEM ve YPG’den gelen açıklamarda, silah bırakma çağrısının sadece PKK’ya yönelik olduğu yönündeydi. PKK’da sadece ateşkes ilan etmişti.
Suriye’de çıkan isyanlar nedeniyle, Daeş kafalı HTŞ’liler, Alevi sivilleri hedef almaktaydı ve mezhep savaşı körüklenmekteydi. İsrail’in Suriye işgalinin hızlanacağı kesindi.
Ayrıca iktidar ve ortağının sahte Halep kahramanlığı ve HTŞ’ye sahip çıkması; işler Uluslararası Hukuk’a dayandığında ülkemize ağır bir fatura çıkarma ihtimalide vardı.
Trump, İran’a ya müzakare ya askeri müdahale tehtidinde bulunmaktaydı. Görününen o ki, Hamas ile yapılan ateşkesin ikinci aşaması bitmeden, İran’a bir saldırı hazırlığı yapılmaktaydı. Peki Cumhur İttifakının tavrı ne olacaktı?
AKP’NİN KARANLIK KARNESİ!
Irak’ın işgali,
Libya’nın parçalanması,
Suriye’nin parçalanması,
ANNAN PLANI ile Kıbrıs’ı peşkeş çekemedikleri için ülkemizde ve yavru vatanımızda Yahudilere toprak satışı.
Mavi Marmara rezaleti
Hamas’a rehinelerin serbest bırakılması için baskı yapılması,
İsrail ile hâlâ devam eden ticaret…
İşte AKP’nin elinde milyonlarca mazlumun kanı ve ahı vardı!
Ve son iki hedef İran ve ülkemiz.
Bir yandan yeni Çözüm Süreci ile Siyonist tezgaha taşeronluk yapılırken, Siyonist güdümlü Sisi’nin Gazze Planına ses çıkartmayan Cumhur İttifakının (İran Mısır’ın Gazzeyi sözde imar Projesini kabul etmediğini açıkladı.) İsrail, ABD ve AB’nin İran’a yapmak istedikleri saldırıda hangi tarafta olacaktı?
Cumhur İttifakı’nın tarafı gayet açık ve net. BOP Projesi artık son aşamasındaydı.
İslam Ülkelerinin artık işbirlikçi iktidarlardan kurtulma zamanıydı..
Ancak Allah’ın da bir planı vardı ve zalimler İnşAllah Milli Çözüm eliyle bertaraf olacaklardı!
Siyonizmin ne kadar işbirlikçisi iseniz, sizi iktidarda tutmak için halk yığınlarının gözünde sizi o kadar umut vaad eden birisi olarak sunmakta ve kendi düzeni için gerektiği kadar halkın zahiren refah seviyesini artırmaktadır. Hocamızında makalede belirttiği Menderes, Özal ve Erdoğan iktidarlarının süreleri, bağlanan umutlardan da işbirlikçilik sıralamasını da ona göre yapmak lazım bu öyle bir sıralama ki buna Demirel ve Ecevitide hangi sıraya koyacağınızı siz karar verin.
Milli Çözüm’ün makaleleri gündemi belirlemeye devam ediyordu. Şuan ki makalemiz ilk yayınladığında Gazze konusunda sesini çıkarmayan iktidar sahipleri Milli Çözüm’ün bu konudaki bu makalesinden sonra seslerini çıkarabilmişlerdi ama yine de gerektiği gibi değil kalabalıkların havasını almak içindi.
Gazzenin boşaltılması konusunda Başkan Trump, sanki babasının malı üzerinde tasarrufta bulunuyordu. Filistin halkı şunu çok iyi biliyordu geçmişten aldıkları tecrübe şu idi, eğer vatan topraklarını hangi sebeple terk ederlerse etsinler tekrar geri dönme şansları yoktu bunu çok iyi biliyorlardı. Gazze’nin boşaltılması konusunda 1,5 senede kuduz İsrail tüm gücüyle yetmez bütün batı tüm gücüyle Gazze topraklarına saldırdılar ama bir arpa boyu yol katedemediler, sadece arkalarında büyük bir yıkımdan başka bir şey bırakmamışlardı ve buna rağmen direnişte en ufak bir gevşeme yoktu. Gücünüz yetiyorsa gelinde boşaltın bakalım görelim sizi…
İslam işbirliği toplantısından sonra Netanyahu’nun açıklaması
Arap liderlerine (islam ülkesi) çıkarlarınızı ve iktidarınızı korumak istiyorsanız sesiz kalın çağrısında bulunmuştu. Bu çağrıya da içerdeki ve dışardaki işbirlikçi yönetimler ellerinden geldiği kadar sahip çıkmakta ve çoğu kraldan fazla kralcılık yapmakta idi. İran’a yönelik yaptırımlara hemen anında üzerlerine düşen vazifeyi yapmaktaydılar. Bunlarda artık ar damarı çoktan çatlamıştı.
İsrail’in kendi dini kaynaklarındaki haberlere göre İsrail’in sonunu kuzeyden gelen aslan tarafından sonlanacağı bilgilerini çok iyi bildikleri için gereken hazırlıklarını İran tehdidine hazırlık diye kamufle etme çabaları aslında bu aslanı dikkatlerden kaçırmaktı. İranla sadece birbirilerine show yaparlardı bundan öteye de geçemezdi. Evet o aslan kuzey Irak’ta pençelerini atmaya çoktan başlamış ve İsrail’in uç karakolları görevini yapan PKK’ya pençelerini atmaktaydı.
Bu Soner Yalçın kafalılar kendilerini aydın zannedip karanlıklar içinde yüzmektelerdi.
Bir gerçeği (siyonizm) azıcık ucundan görmüşler onu da görecek gözleri olmadığı için maalesef şaşı görmüşlerdi. Siyonizmin sağcısından kaçıp solcusunda bir şey var zannetmektelerdi. Siyonizmi mutlak gerçek olan Kur’an’dan ve O’nun günümüzdeki tercümanı Erbakan’dan ve O’nun sadık talebesi Üstad Ahmet Akgül’den dinlemezler ise, bakarlar ama görmezler, işitirler ama anlamazlar…