BUNALDIM DOST!..
Rahmet ettin, ham kuluna
Ürke ürke, usandım Dost!..
Şükür soktun, Hak yoluna
Seke seke, yol aldım Dost!..
Yetiş Ya Rab, bunaldım Dost!..
Çok çaresiz, kalsam bile
Yanaşmadım, haram hile
Dost uğrunda, dert ve çile
Çeke çeke, uslandım Dost!..
Günah kirle, paslandım Dost!..
Belaya soktum, başımı
Zehir ettim, su aşımı
Aşkın ile, göz yaşımı
Döke döke, haşlandım Dost!..
Bu hayattan, usandım Dost!..
Mü’min satmaz, kardeşini
Düzelt yanlış, gidişini
Azgın nefsimin dişini
Söke söke, usandım Dost!..
Hep va’dine, yaslandım Dost!..
Zalime attım, okumu
Mazlumla tattım, lokumu
Çorak yere, has tohumu
Eke eke, usandım Dost!..
Medet kıl ki, yaşlandım Dost!..
Şükür sağlamdır madenim
Cihad için, çok nedenim
Yaralandı tüm bedenim
Dike dike, usandım Dost!..
Ümmet esir, bunaldım Dost!..
Talip oldum, can vermeye
Adil Düzen’e ermeye
Zafer güllerin dermeye
Göz dikerek, yaşlandım Dost!..
Bu hayattan, usandım Dost!..
Bir avuç sadıkla birlik
Milli Çözüm, has rehberlik
Ey Hak, yeryüzünde dirlik
Bekle bekle, bunaldım Dost!..
İnayetle, yol aldım Dost!..
Sabrı bitti, milletin de
İşbirlikçi, illetinde
Kâfirlerin, zilletinde
Sanki köle, usandım Dost!..
Cihad ruhu, kuşandım Dost!..
Kutlu; Hak düzen kurandır
Rehberim, daim Kur’an’dır
Canım yolunda kurbandır
Leke leke, paslandım Dost!..
Dert belayla, uslandım Dost!..
Erbakan gibi lidere
Değer uğrunda kedere
Boynumu, ezel kadere
Büke büke, yaşlandım Dost!..
Yaşlandıkça, uslandım Dost!..

Mehmet Akif Ersoy yıllar önce özetlemiş safahatta bende o şaire ithafen dediklerine aynen katılarak yazıyorum i:
Bilmemki alimlerimiz Allah’tan vahiy gelsin diyemi bekler?
Hayat hakkı tanınamaz böyle sefil bir ümmete…
Sizi kim kaldıracak sûru mu İsrâfil’in???
Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler canım ablam herşey ondan geliyor ama bunaldık ve yorulduk gözüm kulağım kalbim canım çok yanıyor herşey daha kötüye gidiyor kardeşlerim gözlerimin önünde eriyor bitiyor Rabbim Kahhar ismiyle Tecellisini en hızlı şekilde göstersin zalimlere bizlerede o güzel Fethi yaşatsın ve İkram etsin Amin Amin Amin.
Kardeş dedik sırtımızdan vurdu
Birlik dedik dirlik bozdu
Karıştırdık kuzu ile kurdu
Adil düzen tek çare olurdu
Rahmet ettin, ham kuluna
Şükür soktun, Hak yoluna
Ya Rabbi ayaklarımızı kaydırma, kalplerimizi caydırma, bizi yolundan davandan ayırma (Amiinn)
DUANI BEKLERİZ EY DOST
Kur’an Meali yazısına
Her mısrası her satırına
Gecelerce uykusuz kalışına
Yorulmadın çalıştın şahidiz Ey Dost!..
Seherlerde duanı, bekleriz Ey Dost!..
Adil Düzen; müjdesi duyurdun
Siyonist düzenin; kalemin kırdın
Hocasına meftun, gizli bir sırdın
“Men sabere zafera” buyurmuş Ey Dost!..
Seherlerde duanı, bekleriz Ey Dost!..
Mürekkebi, iman ve Kur’an’dan süzülen ilim ve ilaç olan kalemini; hainlere kılıç, gafillere iğne, mü’minlere ise merhem gibi kullanan bilge yiğitlerin, vücutları halkın arasında, ama ruhları ve ufukları Hakkın katındadır ve her işte O’nun rızası aranmaktadır. Fahr-i Kâinat Efendimizin buyurdukları gibi: “Cennet; Hakk yolunda yazan kalemlerin ve gaza meydanlarında savrulan kılıçların (ve füzelerin) gölgesi altındadır.” Kınında, zalimlere karşı hançer, elinde kalem, yüreğinde ise iman cesareti ve vicdan şefkati bulunmayanlara, esaret ve zillet altında kıvranmak müstahaktır. Çünkü cihadsız cerbezeler (hoş ama boş gevezelikler) konuşan cenazeler konumundadır. Evet; İslam’ın ve insanlığın felahını, kendi nefsi çıkar ve rahatlarından daha çok düşünmeyen aydınlar ve yazarlar için, küfrün ve kötülerin zelil köleleri olmaları kaçınılmazdır. Ve unutmayınız, kalplerindeki nifak ve şikak küllerini savurup, imanlarının özünü ateşleyip parlatamayan kimselere, kıyamet sonrası Arasât Meydanında ve Livâü’l-hamd sancağı altında toplanmalarının yolu kapalıdır!..
Üstad Ahmet AKGÜL
Kardeşlerim, ’‘(Sorumlu
ve şuurlu bir irtibat ve intizam içindeki) Müslüman (gruplar) tek bir vücudun
(ayrı, ama birbirine bağlı ve ihtiyaçlı) parçaları gibidirler.’‘ Hadis-i Şerifinde
buyrulan ve uyarılan konumda olmak zorundayız.
Öyle ya; bir insan kendi yüzünün güzelliğini, kendi gözünün keskinliğini, kendi belinin ve bileğinin kuvvetini ve kendi beyninin zekâvetini kıskanır mı? Veya kendi gözünü çıkarmaya, kendi dilini ve elini koparmaya çalışır mı? Veya vücudunun herhangi bir organını küçümseyip atmaya kalkışır mı? Çünkü bir tırnak parmakları, parmaklar ayakları, ayaklar vücutları ve vücutlar da başları taşımakta ve hepsinin dayanışması ve katkı sağlaması sonucu hayatımızı kolaylaştırmaktadır. Öyle ise tırnağını basit görüp hor bakanın ayakları
sıkıntıya uğrayacak, sonunda diğer vücut organları ve tabi beş duyumuzu
barındıran başımız, işlerini tam ve doğru yapamaz olacaktır. Bu nedenle bütün ekibimizin, diğer kardeşlerimize kendi vücudunun bir parçası gibi bakması lazımdır. Bunun aksine; fırsatçılık, fesatçılık ve faydacılık, sadıkların değil münafıkların tavrıdır.
Üstad Ahmet AKGÜL
“Bir avuç sadık ve Sünnetullaha muvafık; inanmış ve kutlu sonuca odaklanmış insan, kendi benliğini ve nefsi beklentilerini aşarak Allah’ın rızası, insanlığın rahatı ve İslam’ın hatırı için usanmadan koşuşturarak, değil sadece ülkesindeki bozuk gidişatı, hatta bütün dünyayı değiştirmeyi başaracaklardır. Bunlar kötülüklerinin kendi kâbusları olacağının, iyiliklerinin ise dönüp dolaşıp yine kendilerini bulacağının farkında olan insanlardır. Ve daha dünyada iken cennet huzuruna kavuşmuşlardır.”
Üstad Ahmet AKGÜL
Şiirde geçen şu dörtlükte:
Mü’min satmaz, kardeşini
Düzelt yanlış, gidişini
Azgın nefsimin dişini
Söke söke, usandım Dost!..
Hep va’dine, yaslandım Dost!..
Mü’minlik vasıfları arasında sadakat, samimiyet, gibi özellikler yanında önemli bir vasıfta Kardeşlik birliktelik özelliğide yer almaktadır. Kur”an’da geçen meşhur o ayeti kerime Saff Suresi 4. ayet olan : ” “Doğrusu Allah, Kendi yolunda (tuğlaları ve bütün parçaları) sanki birbirine (kurşunla) kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak (irtibatlı, intizamlı ve itaatli bir teşkilat şuuruna ve ordu disiplini sorumluluğuna sahip olarak cihad edip) çarpışanları seven (ve destekleyen)dir. (Ferdi ve fevri hareket edenleri değil.)”
Ayetten de anlıyoruz ki tüm mü’minler birbirlerinin kardeşidirler.. Yine Hucurat Suresi 10. ayette : “(Unutmayınız ki!) Ancak (ve muhakkak) mü’minler kardeştirler. … ” hakikatinden yola çıkarak Mü’minler kardeşlerini hiçbir surette arkadan kuyularını kazmaz onları ele verici satışlarda bulunmazlar onları her türlü koruyup kollama görevi başta olmak üzere iyilikte güzellikte faydada herşeyden önce onları düşünürler kardeşlerime zarar gelmesin diye elinden geleni gayreti çabayı gösterirler… Eğer ki kardeşine karşı yamukluklarını yanlışlarını gidermezse düzeltmezse ayete göre mü’minlik vasfından uzaklaşılır. İşte mü’minleri birbirine bağlayan onlara hakkı hakikatı haykıran , bir kısım yanlışlarımızı zararlarımızı çirkinliklerimizi (insanız çünkü ) giderici hayra dönmemizi sağlayıcı gecesini gündüzüne takan Üstadımız başta olmak üzere Mü’minlik ruhunu yaşantısıyla ispatlamış abi ve arkadaşlarımızın kıymetini bilmeli onlara tuzaklar oyunlar kurmayı değil icraa etmek aklımızdan düşünce boyutunda bile geçirmemeliyiz. Geçiriyorsak Mü’minlik vasfını kaybetmişizdir… Mü’minler, güzel ahlakta – tevazulu olmada – sevgi hürmet ve saygıda daima önplandadırlar.
Yine şiirde geçen şu dörtlükte de ifade edildiği üzere:
Sabrı bitti, milletin de
İşbirlikçi, illetinde
Kâfirlerin, zilletinde
Sanki köle, usandım Dost!..
Cihad ruhu, kuşandım Dost!..
Malumunuz yaşadığımız şu dünyada uygulanan sistem düzen zulüm düzeni Batıl düzen. Düzen batıl olunca zulüm düzeni olunca insanlığı, açık buldukları her noktada maddi manevi ezmeyi doğasında barındıran bir sistemle içiçe yaşıyoruz. Mü’minler Hayat iman ve cihattır düsturunu kendilerine rehber edinirler ve öyle yaşarlar, ama diğerleri hayat imkan ve fırsattır düsturunu prensip edindikleri için sadece kendi menfaatini çıkarını düşürler ve birbirlerini ezmede sıkıntı vermede ön planda olurlar… Dolayısıyla mü’minlerin sabrı da milletin sabrıda; Şeytanın ve avanesi işbirlikçi zalimlerin bu sisteminden bunaldık Allah’ım. Hayat iman ve cihattır prensibini kendine rehber etmiş ve insanlığın huzuru saadeti için program proje hazırlamış Aziz Erbakan Hocamızın 1980 Nisan ayında ifade buyurdukları : ” Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU, Milli Çözüm’e inanmış bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanmış Hükümetin kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür ” hakikatinin gerçekleşeceği günleri çabuklaştır Allah’ım. Amin.
KAHRINDA HOŞ !LUTFUNDA HOŞ!
Zalim zulmetti baktık!
Dünya zevkine daldık!
Ağladık çok da yandık!
Elden birsey gelmez ki dost!
Bunaldık çok bunaldık dost…
Müslüman liderler kof!
Dirayet ve Metanet yok!
Yalan ve palavra çok!
Usandık izlemekten dost!
Daraldım ve bunaldık dost!
Filistin ,Irak ,Suriye ,Arakan !
İçimde yarayan kan!
Lutfeyle bitsin dram !
Çaresizlik çok zordur dost !
Kahrında hoş lutfunda hoş!
BU HAYAT BİR HASRETMİŞ MEĞER Hiçbir yerde karar, tutmuyor ruhum
Aradığı Cennet, rü’yetmiş meğer…
Milli Çözüm benim, kutlu güruhum1
Sadık dost ne büyük, nimetmiş meğer…
Sıklıkla bulandım, sonra duruldum
Hidayet erişti, Dosta vuruldum
Hırs ve heyecanla, boşa yoruldum
Oysa her şey nasip, kısmetmiş meğer…
Hidayet Allah’tan, ruha girendi
Kalbim razı oldu, nefsim direndi
Kim bizi kıskandı, kimi imrendi
Aslolan Mevla’ya, hizmetmiş meğer…
Güneş ışık saçar, nur var Kamerde
Marifet sendedir, sanma semerde
Rabbin kapı açar, gitme namerde
Yaptığı iylikler, minnetmiş meğer…
Gerçeği görmüyor, gafilin gözü
Allah’a dokunur, cahilin sözü
Erbakan öğretti, İslam’ın özü;
“Halka şefkat; Hakka, hürmetmiş” meğer…
Mü’min gayretinde, hareket vardır
Helalin azında, bereket vardır
Haramda hıyanet, hakaret vardır
Haksız kazanç boş bir, mihnetmiş2 meğer…
Faizle rüşvetle, cüzdanı toksa
Ne yazar iz’anı, vicdanı yoksa
Hem yevmül mizanda, vebali çoksa
Cehennem azabı, zahmetmiş meğer…
Makam çıkar için, Şeytan safına
Sığınır gâvurun, kof insafına
Tövbe edip dönmez, Rahman affına
Fazilet sandığı, lanetmiş meğer…
Haşa ki hiçbir şey, Ona küfüvdür3
Kulluğun gereği, teslim şükürdür
Hakkı tutmak İman, Batıl küfürdür
Hak davadan caymak, cinnetmiş meğer…
Âlemlerin sırrı, aşk ve muhabbet
Muhabbetten hâsıl, oldu Muhammet
Nefrete boğulmuş, be hey muhannet4
Mahlûkat mayası, rahmetmiş meğer…
Rüya gibi geçer, hayat bir nefes
Fani beden; baki, ruhlara kafes
Hak rızası hedef, cennetler heves
Ölüm sonsuzluğa, rıhletmiş5 meğer
Bu hayat sadece, hasretmiş meğer
“Li-misli haza, fel-ya’melil amilun.”6
Hep hakkı söyledim, halka dokundu
Kalbim zayıfladı, beynim yorgundu
Mezarım başında, telkın okundu
Anladım ki ölen, Ahmet’miş meğer…
1- Güruh: Horlanan ve dışlanan küçük topluluk
2- Mihnet: Meşakkat, zor ve çetin meşgale
3- Küfüv: Denk, eşit, benzer
4- Muhannet: Kaypak, korkak, yarı yolda bırakan, ahmak ve alçak kişi
5- Rıhlet: Yolculuk, yurt değiştirip göçmek
6- “Artık çalışanlar (emek harcayıp yatırım yapanlar) asıl bunun (gibi ebedi bir saadet) için çalışsınlar (ki bu en kutlu ve kalıcı kazançtır.)” (Saffat Suresi: 61. Ayet)
Dost’un Dost’una…
Dost yolunda can adayan,
Hakk’a varıp hep dayanan,
Çilelerle sınan, yanan,
Sabrı sabırla buldun Dost!
Hak davası yol oldun Dost!
Zulme baş eğmeyen yüzün,
Mazlumlara kattın közün,
Nefsi ezdin, yıktın hüzün,
Hak nuruyla dolandın Dost!
Hak va’dine inandın Dost!
Dualarla daim yoğruldun,
Hakk’a sadık doğruldun,
Batıla kıyam durdun,
Vura vura dirildin Dost!
Hakk nuruna erdin Dost!
Bu yol çile, bu yol zafer,
Hakk’a sadık yürek yeter,
Kardeşlikle bayrak diker,
Ümmet için yoğruldun Dost!
Hak dergâhına vardın Dost!
Sadık yaren hep yanında,
Adil düzen var şânında,
Fetih gülleri kanında,
Aça aça yürüdün Dost!
Hakk zaferi gördün Dost!
Adanmışlığına ve mücadelene selam olsun ey Dost..
Fani şeyler heves, hep avutmuyor
Kabaran vicdanım, hiç uyutmuyor
Günahım saymaya, yüzüm tutmuyor
Özüm göz yaşımla, sulandım ey Dost!..
Sabrı katık edip, yedim olmadı
Nefsin dik başını, eydim olmadı
Melamet hırkasın, geydim olmadı
Acizim çaresiz, bunaldım ey Dost!..
Bakara Suresi 286
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden (kapasitesinden) başkasını yüklemez. (Herkesin) Kazandığı (iyilikler) lehine (kendi hayrına ve menfaatine), kazandırdıkları (veya sebep oldukları kötülükler ile, ona haksız şekilde kazandırılan şeyler ise) kendi aleyhine (zararına ve şer hanesine)dir. “Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya (bu Kur’an’a, akla ve vicdana dayanarak vardığımız kararlarda ve içtihatlarımızda hataen) yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutarak azarlayıp cezalandırma! (Ey) Rabbimiz; (hadlerini aştıkları ve azıp şımardıkları için) bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır (sorumluluklar) yükleyip (bizi bunaltma! Ey) Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma! Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirgeyip acı! Sen bizim Mevlâ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et. (Nusret ve muvaffakiyet verip zafere eriştir. Amin.)”
ÇOK ŞÜKÜR…
Uğrunda çektiğim çile, elbet değer her demine
Bunalıp yorulsam bile, bekliyorum gündüz gece
Gaflet ile geçen ömre, haktır bana imtihan -fitne
Pişip yoğrulmam için, şükür mühlet – fırsat verene