YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
68d7d9929ac4d
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 7 6 0
Bugün : 18186
Dün : 45082
Bu ay : 1196170
Geçen ay : 1415082
Toplam : 42872542
IP'niz : 216.73.216.88

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

A'MAK-I HAYALE MİRAÇ EDERSEN!

                          1.

“Bil senin olmayan, her şey sirkatin1   
Tevhid; anahtarı, her hakîkatin
Bulursan açılır, yetse takatin
Çözülür şifresi, sırr-ı hilkatin2
A’mak-ı hayale3, dalabilirsen…

                         2.

Meşakkat çekilse, nimet rahmettir
Rahmete erdiren, elbet zahmettir
Pahası ödense, elmas kıymettir
Minnete4 gerek yok, kulluk mihnettir5
Huzur-u Hazrette, kalabilirsen…

  1. Sirkat: Hırsızlık yapmak, çalmak, hakkı olmayan mala ve makama konmak.
  2. Sırr-ı hilkat: Hikmetli yaratılış sırları, her şeyde tecelli ve tezahür eden İlahi sanat harikaları.
  3. A’mak-ı Hayal: Çok engin hayal ve uzay derinlikleri, tefekkür ve manevi yürüyüş âlemleri.
  4. Minnet: Başa kakmak. Müslüman oldukları ve Din yolunda fedakârlık yaptıkları için böbürlenip, özel imtiyazlar ummak.
    “(Ey Resulüm, bazıları da) Müslüman oldular (ve birtakım hizmet ve fedakârlıkta bulundular) diye (gelip başına kakmak niyetiyle) Sana minnet etmektedirler. (Uğradıkları sıkıntıların sorumluluğunu Sana yüklemektedirler.) De ki: “Müslümanlığınızı Bana karşı minnet (konusu) etmeyin. (Hizmet ve ibadetlerinize karşılık dünyalık makam ve menfaat beklemeyin, kendinizi ayrıcalıklı zannetmeyin!) Tam tersine, sizi imana yönelttiği (küfür ve kötülükten çekip çevirdiği) için Allah size minnet edip (verdiği nimet ve faziletlerin şükrünü isteyebilir). Eğer doğru sözlüler (ve temiz özlüler) iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir.)(Hucurât: 17)
  5. Mihnet: Hedefi uğrunda sıkıntı ve üzüntü çekmek, zorluklara göğüs germek…

ÜSTADIMIZIN VAHDET VUSLATI

Her şey zıddiyle kademe
Zengin müflis, kılan kimdir…
Secde etmezse, Adem’e
Anı İblis, kılan kimdir…

Bu dünyaya, hoş atan O
Kendi Zatın, aratan O
Hayrı şerri, Yaratan O
Bitlis Tiflis, kılan kimdir…

Kimi Hans’tır, kimi Hasan
Hepsi fani, düşer hazan
Bazı tek başına Hakan
Bazı Meclis, kuran kimdir…

Haramın olmaz birazı
Bu, münafık itirazı
Hakk Bâtıl var, hayra razı
Hâlâ kulis, yapan kimdir…

Kim amele, kim mütahit
Kim İslam’a, has mücahit
Kimi Şeytana müsait
Ona milis, kılan kimdir…

Bazı takva, bazı arsız
Bazı patron, bazı kârsız
Kimi dürüst, kimi hırsız
Kimi polis, kılan kimdir…

Zikreyle hürmetle daim
Nefse değil, Rabbe hadim
Kimi tevhid, üzre kâim
Sapsa teslis1, kılan kimdir…

Alişam’dan2, Akgül çıkar
Çalışandan, hak kul çıkar
O mektepsiz, âlim olur
Bu dünyadan, maktül çıkar
Sadık muhlis, kılan kimdir…

  1. Teslis: Yozlaştırılmış Hristiyanlıktaki, -hâşâ- üç ilah safsatası ve sapkınlığı.
  2. Alişam: (Âl-i Şam: Şam Ehli) Elâzığ’a 20 km uzaklıkta olan, sonra Harmanpınarı ismini alan ve 1973’te Keban Baraj Gölü altında kalan tarihi köydür. Bölgenin sayılı evliyalarından Kövenkli Hacı Ömer Hüdai Hazretleri, Üstadımızın Muhtereme anneleri Muzaffer Hanımefendi’ye, Hocamıza hamile iken kendi makamlarını ziyaret esnasında uykuya dalınca, bu müjdeleri iletmişlerdir.
5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Abone ol
Bildir
16 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Vahdet sırrı, aklın sınırlarını zorlayan bir meseledir esasen…

Ariflere göre, zaten bu sırra akılla değil, aşkla ulaşılır.

Şöyle bir hikaye dolaşıyor sosyal medyada…

Bir meczubu çocuklar taşa tutmuş, başını yarmışlar. Onu o halde gören bir hayırsever de, teselli sadedinde bir kağıt helva alıp eline tutuşturmuş.
“Helvayı kim verdi?” demişler meczuba..
Başından akan kanları göstererek: “Başımı yaran!” demiş…
“Başını kim yardı?” demişler.
Meczup: “Helvayı veren!” diye cevap vermiş.

Üstadımın buyurduğu gibi: Hâşâ Rabbimize minnet ne büyük edepsizliktir, çünkü kulluk mihnettir. Biz daha kul olamamışız ki… Dünyada rahatı aramak gibi bir gaflette debelenip duruyoruz.

             1.
“Bil senin olmayan, her şey sirkatin   
Tevhid; anahtarı, her hakîkatin
Bulursan açılır, yetse takatin
Çözülür şifresi, sırr-ı hilkatin
A’mak-ı hayale, dalabilirsen…
  
Bu alemde neyimiz var ki bizim olan. Bizim dediğimiz bu vücudumuz mu bizim, bizim dediğimiz elimiz kolumuz ayağımız gözümüz mü bizim, bizim dediğimiz evimiz arabamız bahçemiz tarlamız malımız mülkümüz mü bizim, bizim dediğimiz aldığımız hava içtiğimiz su mu bizim… Bizim olsaydı öldükten sonra kabrimize veya kefenimizin cebine koymazlar mıydı?! Her şey Allah’ın , her bişeyimiz Allah’ın. Allah bize verdi ve Kendi uğrunda kullanabilelim harcayabilelim diye imtihan icabı verdi . Her şey O’nun c.c.

                     Zümer Suresi 10. Ayet
“De ki: “Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkun (O’na itiraz ve isyandan) sakının. …”

Zümer Suresi 53. Ayet:
(Tarafımdan onlara) De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere nefislerini israfa uğratan (günahlara dalan, yararsız ve ucuz kahramanlıklara kalkışan ve ölçüyü taşıran) kullarım! … ”

Tevbe Suresi 40. Ayet;
” … Hani o zaman kâfirler, (Hz. Ebubekir’le) ikiden biri (Kelime-i Tevhidin ikinci iman gereği ve “Muhammedün Resulüllah” gerçeği) olarak Onu (Mekke’den) çıkarmışlardı da; o ikisi mağarada (ve kıstırılmış durumda) oldukları sırada arkadaşına şöyle diyordu: “Hüzne kapılma (ve sakın korkup endişe duyma, çünkü), elbette Allah bizimle beraberdir!” …

2006 yılında baskısı yapılan Ruhlar -Sırlar ve Uzaylılar adlı Ahmet AKGÜL Üstadımızın eserinde şöyle yazılmıştı: ” Allah c.c. adına “deki, ey kullarım”(Zümer Suresi 53) hitabında bulunan ve Kur’an’da yine (İkinin İkincisi) olarak vasıflandırılan (Tevbe 40) ve alemlerin Sultanı olan Aleyhisselatü vesselam Efendimiz, Kelime-i Şehadetin ” VÜCUT ALEMİNE” bakan kısmı yani Muhammedün Resulüllahtır. La ilahe illallah ise kelime-i şehadetin lahut alemine (Cenâbı Hakk’ın zâtına mahsus olan ilk ve en yüce âlem) dönük iman esasıdır. Tevhid ağacının bir ucu arşa ve göklerin yüceliklerine diğer ucu ferşe ( yeryüzüne ) bakmaktadır. Yani Ahmed (a.s.) , Ahadin c.c. aynası olmaktadır. O; mutlak hakikatin ruhu makamındadır.
Yunusun, ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm mısraları da bu temsil ve tecelli sırrına kapı açmaktadır.
Evet; aslında,
ikilik yok, Bir’lik var
Yalnız bunda dirlik var
Yalnız bundandır: Felah
Tevhid; Lailahe illallah
Muhammedün Resulüllah

 2.
Meşakkat çekilse, nimet rahmettir
Rahmete erdiren, elbet zahmettir
Pahası ödense, elmas kıymettir
Minnete gerek yok, kulluk mihnettir
Huzur-u Hazrette, kalabilirsen…

Her şey Allah’ın (c.c.) ise, minnet etmek ne… Her şey O’nun ( c.c.) ise bir kısım dünyevi beklenti ne, her şey O’nun (c.c.) ise hürmet saygınlık gibi beklentiler ne, her şey O’nun ise bu ihtiraslar ne, bu riyaset sevgisi ne…?!!!! Bir mü’minin hedefi ; bizler bu dünyaya imtihan edilmek üzere gönderildik. Dünyada olduğumuz için imtihan edilmiyoruz , dünyaya imtihan edilmek için özellikle gönderildik. Ayet öyle diyor : Bakara Suresi 38. ayette : (Ardından Adem’e ve sülalesine) Dedik ki: “Hepiniz oradan (cennetten aşağıya-dünyaya) inin (ki imtihan başlasın)… ” veya Tin Suresi 5. Ayette : Sonra onu (kendi kıymetini bilmediği ve kabiliyetlerini körletip kirlettiği için) aşağıların aşağısına çevirip-itip bıraktık. (Veya, insanoğlunu) “esfeles safiline” (eğitilmek, yetiştirilmek ve imtihan edilmek üzere; evrenin en aşağı tabakası olan yeryüzüne geri gönderip olgunlaşma fırsatı tanıdık.) diyor rabbimiz. O halde bir mü’min olarak vazifemiz bu dünya imtihanından geçerli puan almak için gayret ve çaba sarfetmek olmalı değil midir?!!

Öyleyse , bu dünyada rabbimizin istediği hayatı ömrü sürebilme gayreti çabası güdelim gütmeye çalışalım ki kıymet arzetsin. Ama yeri gelmişken şunuda hatırlatmadan geçemeyeceğim. Hz Mevlana diyor ki : Allah katındaki kıymetimizi nasıl anlarızın cevabını şöyle veriyordu: Allah katındaki kıymetimiz; yaşamış olduğumuz dönemdeki ASRIN TERCÜMANINA -ASRIN SAHİBİNE olan itaat ve rağbetimiz oranındadır kıymetimiz , diye cevaplamıştı. Evet günümüzün ve asrımızın Tercümanı, Kur’an’a Tercüman olmayı yüklenmiş MİLLİ ÇÖZÜM’dür. İspatı şuan bu baktığınız okuduğunuz internet sitesindeki Milli Çözüm Yayınları ( makaleler- şiirler – yüzün üzerindeki kitaplar – Meali Kerim ) ve Video Konferanslar bunun ispatıdır. Rabbimiz kıymetini bilme yolunda gayret ve çabasını gösterenlerden olmamızı lütfeylesin. Hakkını veremeyiz , layık olamayız ama en azından bizleri Asrın Tercümanı Kur’an’ın Tercümanı olan harekete bende eylesin itaat ve sadakat sahibi kalmamızı lütfeylesin hain ve nankör eylemesin rabbimiz .. Amin.

Not: Yorumda arzettiğim ayetleri : http://www.mealikerim.com sitesinden aldım.

Bu şiir, hayatın zıtlıklar üzerine kurulu olduğunu ve insanın bu sınavlar içinde hakikati araması gerektiğini anlatmaktadır. Tevhid ve adalet vurgusuyla, herkesin kendi tercihlerine göre bir yol tuttuğunu, ancak tüm farklılıkların ve imtihanların nihayetinde Allah’ın takdiriyle şekillendiğini hatırlatıyor. Okuyana derin bir muhasebe yaptıran, hak ile bâtıl arasındaki mücadeleyi düşündüren bu şiirden Rabbim nasiplenmemizi lütfeylesin inşallah…

Kendilerini Allah’a, Allah’ı kendilerine dost edebilmiş kişiler için, âlemin bilinmezleri bilinmez değildir. Onlar dünyada görünseler de, göründükleri dünyadan çok, fikren ve ruhen âlem içindeki âlemlerde gezinmekte ve “Allah’ın yeryüzündeki halifesi” sıfatı ve sırrı ile hareket etmektedir!..

Üstad Ahmet AKGÜL

 

Manevi Kapılarımızı açacak, nefsani kapılarımızı kilitleyecek anahtarı bulabilmek duası ile

Allah yolunda mihnet, en büyük kıymet
Dertli kula hiç, yakışır mı minnet
A’mak-ı hayale dalmak, gerçek ziynet
Bir bilebilsek; derde salan da inşirah veren de O, tek gerçek…

Hani nerde hayal kurmak,
Gerçek bile bize ırak,
Çoktan kaçmışken son durak,
Bizi geri alan kimdir…

Kıymetini bilebilsek
Ah! Rızaya erebilsek
En az dua eden olsak
Sevdiğine katan kimdir…

Ne mutlu elindeki inci mercanı taş sanıp yok saymayana. Ne mutlu Hak davada sancak bir Üstad bulup, irşadıyla rüşte erebilene. Mevlam bizleri de yolundaki erlere katsın, rızasına ulaştırıp; bu dünyada sevdiklerimizle ahirette buluştursun. Amin

Bu dünyaya, hoş atan O
Kendi Zatın, aratan O
Hayrı şerri, Yaratan O
Bitlis Tiflis, kılan kimdir…

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Her türlü hamd, şükür ve övgü, (canlı ve cansız bütün varlıkları ve özellikle insanı; atom altı enerji zerreciklerinden moleküllere, protein hücrelerinden, sinir, sindirim, dolaşım ve boşaltım gibi yüzlerce sistemlere kadar: Her saniye milyarlarca harika bileşim ve iletişim halinde yaratan… Şehirler büyüklüğündeki en gelişmiş bilgisayarların bile bunların milyonda birini başaramayacağı şartları oluşturup, her şeyin ve herkesin bütün ihtiyaçlarını karşılayan, bizim ve) âlemlerin (yaratılış harikaları silsilesi sayılan, Allah’ın sonsuz kudret ve rahmet alâmetleri olan, dünyadaki bütün nesnelerin ve uzaydaki tüm sistemlerin, insan, melek ve cinn türlerinin hepsinin ve her şeyin) Rabbi olan Allah’adır (minnet ve hizmet O’na yakışır ve O’na layıktır). (Fatiha suresi 2)

Aziz Erbakan Hocamızın hazırladığı, Üstad Ahmet Akgül Hocamızın güncelleyip genişlettiği ADİL DÜZEN Devrimiyle YENİ BİR DÜNYA yı kurarak ; Mazlumların yüzünün güldüğü, zalimlerden hesabının sorulduğu, siyonist şeytan İsrail in ve tüm işbirlikçilerinin yıkılıp yok edildiği, herkesin insanca, huzurla yaşadığı günlere ulaşıp Rabbimiz in Rızasına kavuşarak vuslata ermek, A’mak ı Hayali miz dir…

BİZE TERS BAKANLAR, AYNAYA BAKSINLAR!

Tam elli yılı aşkın süredir
Hak yolda, mücadele edendir
Önüne çıkan, hep engellerdir
İnanç ve azimle, onlarla başedendir..

Sözde dava adamı bilinenler
Onun söylemlerine hep direndiler
Haklı çıkıncada, bir helallik istemediler
Ona karşı olmaya, devam ettiler..

Elazığ’dan Edirneye ve tüm Avrupa’ya
Gece gündüz koşturdu, teşkilat kurmaya
Sohbet, seminer ve konferanslarla
Gerçekleri duyurdu, tüm dünyaya..

İlmin merkezi oldu, yüzü aşkın kitap ile
Her geçen gün yenisini katıyor, eserlerine
Has talebe olmuştur, Erbakan mektebinde
Geçiş için hazırdır, Adil Düzen sistemine..

Ahmet Hocayı yazmak, sığmaz sayfalara
Şaşarım be kardeş, hâlâ şaşı bakanlara
Milli Görüş davasında, Milli Çözüm yolunda
Zalimlerin korkusu, umuttur mazlumlara..

Mektepsizleri şuur’landıranın varlığına şükürler olsun.
Ömrünü dava için harcayana aşk olsun..
Kıymet bilmezsek eğer, bizlere yazıklar olsun…

“(Ey Resulüm, bazıları da) Müslüman oldular (ve birtakım hizmet ve fedakârlıkta bulundular) diye (gelip başına kakmak niyetiyle) Sana minnet etmektedirler. (Uğradıkları sıkıntıların sorumluluğunu Sana yüklemektedirler.) De ki: “Müslümanlığınızı Bana karşı minnet (konusu) etmeyin. (Hizmet ve ibadetlerinize karşılık dünyalık makam ve menfaat beklemeyin, kendinizi ayrıcalıklı zannetmeyin!) Tam tersine, sizi imana yönelttiği (küfür ve kötülükten çekip çevirdiği) için Allah size minnet edip (verdiği nimet ve faziletlerin şükrünü isteyebilir). Eğer doğru sözlüler (ve temiz özlüler) iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir.)” (Hucurât: 17)

Bu yol sırattan ince kılıçtan keskince…

Bu yola akılla çıkılır sonra akıldan çıkılır
Gönülle devam edilir

Tapduk Emre

Yarabbi Sonumuzu hayırlı kıl.. Finalimizi, Kapanışımızı İmanlı kıl…

Yarabbi, bilinçsiz ve edepsiz İddialarımızla bizleri vurma..
Yarabbi, bir an olsun, Dostuyun izinden ve gönlünden bizleri ayırma.

Filipeli Hilmi’nin Amak-ıHayal romanı gerçekten vahdet anlayışımızı ve dünya hayatının sadece realiteyle bu vahdete vardırmayacağını çok tatlı bir şekilde bizler anlatan bir eser .Şiir ise bizlere imanın ve derinleşmenin ancak külfetle olabileceğini ve bunun gerekli olduğunu veciz bir biçimde anlatıyor.

Picture of Vedat Üveys ÇAĞDAŞ

Vedat Üveys ÇAĞDAŞ

YORUMLAR

Son Yorumlar
16
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...