YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6649aea6caebf
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 9 8
Bugün : 6294
Dün : 23538
Bu ay : 391731
Geçen ay : 737322
Toplam : 23908017
IP'niz : 18.188.221.90

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Cumhur İttifakı’nda;

UYUŞTURUCU VE FUHUŞ MAFYASI

Ey Millet, Uyanın!

    

İktidar Destekli Mafya Saltanatı mı?

Yandaş yazarlar, yalaka yorumcular ve kiralık bürokratlar niye hâlâ suskunlardı?

“Muhammet Sağ adlı kişi, Antalya’daki firmasıyla inşaat malzemeleri alım satımı, inşaat işleri ve mermer-fayans ihracatı yaparken 2021 yılında biriyle tanışıyor. Firmasının 17 yıllık geçmişinde devletine mükellefiyetini eksiksiz yerine getiren, vergi, prim vs. borcu bulunmayan Muhammet Sağ’a bu şahıs, Ankara’da faaliyet gösteren Elmacı Market zincirine ortak olmasını öneriyor. İnşaatçı olarak yeni açılacak market şubelerinin satışa hazır hale getirilmesini sağlayabileceğini düşünen Muhammet Sağ da işyerini Ankara’ya taşıyor. GİMAT’ta, Elmacı Market‘in merkezinin bulunduğu plazaya giderek şirketin ortakları olduğunu söyleyen Serdar Sertçelik ve banka müdürü iken görevinden ayrılıp Elmacı Market’in finans işlerini yürüten Koray Özdöl ile tanışıyor.

Ancak bu kişilerin ortaklık için resmi işlemleri savsaklamaları üzerine, durumdan kuşkulanmaya ve araştırmaya başlıyor. Ticaret Sicili Gazetesi’ne baktığında Elmacı Marketler zincirinin gerçek sahibi olarak Serdar Sertçelik ve Koray Özdöl yerine, daha önce adını hiç duymadığı paravan bir kişinin göründüğünü belirliyor. Tuzağa düşürülme endişesiyle onları arayıp ulaştığı bu bilgiyi paylaşıyor. Kendisine “Gereken evrakları ve çek defterini getir, sözleşme yapacağız!” denilince, yine o plazaya gidiyor. Ancak bu kez korku filmlerinden farksız bir süreç başlıyor.

İddiasına göre, hayret kendisini orada yine Serdar Sertçelik ve Koray Özdöl karşılıyor!?

Ancak içeri girdikten kısa bir süre sonra tartışma başlıyor ve Koray Özdöl silahını Muhammet Sağ’ın kafasına dayıyor. Ölüm tehdidiyle telefonunu gasbediyor, ardından çek defterine çok sayıda çek yazdırıyor. Cep telefonu üzerinden bu çeklere faktoring için onay da veriyor. Ayrıca sahibi olduğu 2021 model 2 adet Volkswagen Passat aracına el konuluyor. (Mağdurun iddiasına göre bu çeklerin 2’si hariç, geri kalanlarını korkudan ödüyor.)

Neye uğradığını şaşıran Muhammet Sağ, canını kurtarabilmek için istedikleri her şeyi yapmaya söz veriyor. Ayhan Bora Kaplan’ın adını telaffuz etmeye başlayan Özdöl ve Sertçelik, “Sakın bizi şikâyet etme, bunlar canından değerli değil. Ayrıca kendi canını düşünmüyorsan eşini ve iki çocuğunu düşün” diye tehdit ediliyor. Büyük korkuya kapılan Muhammet Sağ, serbest kalınca Antalya’ya dönüyor ve İl Emniyet Müdürlüğü’ne başvuruyor. Oradaki polisler olay yerinin Ankara olduğunu söyleyip, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne gitmesi gerektiği belirtiliyor. O da avukatı aracılığıyla Ünal M., Koray Özdöl, Serdar Sertçelik ve soy isimlerini bilmediği Uğur ve Selman adlarındaki kişiler hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmek üzere, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuyor. Gerekçe olarak da; “yağma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” iddiaları gösteriliyor.

Bu aradaki bazı ve daha can sıkıcı yaşanmışlıkları da atlıyorum.

Şimdi sıkı durun! Antalya Emniyeti’nin önerisiyle şikâyette bulunmak için geldiği Ankara Emniyet Müdürlüğü özel otoparkında kendisini kim karşılıyor biliyor musunuz? Ayhan Bora Kaplan ve adamları!.. Kaşla göz arasında Serdar Sertçelik silahını karnına dayıyor ve Muhammet Sağ’ı aracının bagajına sokuyor. (Araçlarda karekodlu kartlar var. Bunlar gösterilerek çevirmelere takılmadan geçiliyor.) Girdiği bagajdan uzun namlulu silahlar alınıp diğer arabalara aktarıldıktan sonra bagaj kapatılıyor ve bilemediği bir yere götürülüyor. Gidilen yerde Serdar Sertçelik küfürler ederek, tekme tokat döverek “Hani şikâyetçi olmayacaktın. Senin kafana sıkıp bir yere atarız… Dediklerimizi yapacaksın. Bize umumi vekâletname vereceksin” diyor. Bu arada balkonda oyun oynayan çocuğunun görüntüsünü izlettirerek, “Anladık kendini düşünmüyorsun, bari onları düşün!” diyor. Mağdur Muhammet Sağ, korkusundan yemin billah ederek her istenileni yapmaya söz veriyor ve yine canını zor kurtarıyor.

Artık o kadar korkuyor ki yurt dışına kaçmaktan başka çare görmüyor. Birkaç ülke değiştirdikten sonra Avusturya’nın başkenti Viyana’ya geçiyor. Burada e-devlet üzerinden CİMER’e şikâyette bulunuyor. Cimer kendisini Fransa’ya, Marsilya Başkonsolosluğu’na yönlendiriyor. O da gidiyor. Marsilya’da görüştüğü iki konsolosluk yetkilisi ilgi gösterip, “Mutlaka Türkiye’ye dönmeli ve hakkını aramaya devam etmelisin. Türkiye bir hukuk devletidir!” diyerek kendisi ülkeye yönlendiriliyor. O da dönüyor!..

Yine sıkı durun!.. Antalya Havalimanı’nda pasaport kontrolünden geçip, telefonunu açar açmaz kim arıyor biliyor musunuz? Ayhan Bora Kaplan!..

“Hani bizi e-devlete şikâyet etmeyecektin?”diye başladığı konuşmasında yine tehditler savuruyor. Can güvenliğinin hiç kalmadığını düşünen mağdur, ihracatçı olması nedeniyle birçok ülkenin vizesini taşıyan pasaportuyla yine kapağı yurt dışına atıyor. Bu kez soluğu Almanya’da alıyor ve iltica başvurusunda bulunuyor.

Ali Yerlikaya‘nın İçişleri Bakanı olmasından ve Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne Engin Dinç’in atanmasından sonra, Ayhan Bora Kaplan ve adamlarına yönelik operasyondan cesaret alarak şikâyetini yeniliyor. Emniyet de iddialarının üzerine gidiyor.

Şimdi bir kez daha sıkı durun! Araştırmada 2021 yılında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı üzerinden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusunun, işleme bile konulmadan sümen altı edildiği” ortaya çıkıyor![1]

Şimdi soruyoruz: Türkiye, iktidar destekli bu mafya saltanatından ne zaman kurtulacaktı ve halkımız ne zaman uyanacaktı?

Türkiye genelindeki organize suç örgütlerinin toplam sayısı 881’e ulaşmıştı!

Hürriyet gazetesi, Türkiye genelindeki ‘ulusal’, ‘bölgesel’ ve ‘yerel’ organize suç örgütlerinin toplam sayısının 881 olarak tespit edildiğini açıklamıştı. İlgili haberde, “Ulusal organize suç örgütleri arasında en büyüğünün Alaattin Çakıcı Grubu” olduğunu hatırlatmıştı.

Daha önce Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yazdığı mektuplarla gündeme gelen ve en bilinen organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı, ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik tehdit ve hakaretleriyle gündeme taşınmıştı. Üstelik Devlet Bahçeli “Dava arkadaşımdır!” diyerek, organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen Çakıcı’ya sahip çıkmıştı. Evet, Erdoğan iktidarında Mafya Babaları, Cumhur İttifakı’nın dava arkadaşlarıydı!

Mafyavari çalışan başlıca; ‘Ulusal, bölgesel, yerel gruplar’ şunlardı:

• Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi ve adli kayıtlar üzerinden yapılan incelemeye göre, Türkiye’de ‘ulusal’ olarak tanımlanan yani ülke genelinde faaliyet gösteren 32 organize suç örgütü bulunuyordu. Bir coğrafi bölgede faaliyet gösteren ‘bölgesel’ organize suç örgütlerinin sayısı ise 96’ya ulaşıyordu. Sadece bir ilde ya da ilçede faaliyet gösteren çete benzeri ve ‘yerel’ organize suç örgütlerinin sayısı ise 753 olarak tespit ediliyordu.

• Toplarsak; adli kayıtlara geçen bilgilere göre Türkiye genelindeki ‘ulusal’, ‘bölgesel’ ve ‘yerel’ organize suç örgütlerinin toplam sayısı 881 olarak tespit edilmiş oluyordu. Toplam 881 suç örgütünün eleman sayılarının toplamı ise 13 bin 691’i buluyordu. Ülke genelinde faaliyet gösteren 32 organize suç örgütünün eleman sayısı 3 bin 301’i geçiyordu. 96 ‘bölgesel’ organize suç örgütünün eleman sayısı ise 2 bin 100 kişiye ulaşıyordu.

• Türkiye’de faaliyet gösteren 753 ‘yerel’ organize suç örgütündeki toplam eleman sayısı 8 bin 292 olarak saptanıyordu. 881 ‘ulusal’, ‘bölgesel’ ve ‘yerel’ suç örgütünün toplam 13 bin 691 kişilik eleman sayısı içindeki en büyük pay ise ülke genelinde faaliyet gösterenlere ait bulunuyordu. Sayısı 32 olan organize suç örgütleri rakamsal olarak diğerlerine oranla düşük görünse de, eleman sayısı bakımından en büyük orana sahip görünüyordu.

• Ulusal organize suç örgütlerinin, toplam örgüt sayısı içindeki payı yüzde 4 gibi küçük bir orana karşılık gelirken, bu örgütlerin eleman sayısının toplam içindeki payı yüzde 25’i geçiyordu.

‘En kalabalık ve karanlık; Çakıcı Grubu’ olmaktaydı!

32 organize suç örgütünün sayısının küçük ama eleman sayısı ile isimlerinin, diğerlerinin yanında oldukça büyük olduğu belirtilen, “Ulusal organize suç örgütleri arasında en büyüğü Alaattin Çakıcı Grubu olmaktaydı. Çakıcı’ya bağlı eleman sayısı 428 kadardı. Bunların arasında iş adamları, örgüt elemanları, avukatlar hatta sosyal medya elemanları bulunmaktaydı.”

• “Onu, 257 kişiyle Sedat Şahin, 253 kişiyle Sedat Peker, 247 kişiyle Burhanettin Saral, 239 kişiyle Ahmet Turgut, 207 kişiyle Serkan Kurtuluş, 158 kişiyle Galip Öztürk, 124 kişiyle Ahmet Tekin Baykal, 102 kişiyle Fırat Delibaş, 102 kişiyle Ümit Saral grupları takip ediyorlardı!”

Süleyman Soylu’nun Kirli İrtibatları ve Sn. Bahçeli’nin Onu Aklama Çabaları!..

MHP’ye ve Devlet Bahçeli’ye yakınlığı ile bilinen Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, mafyavari suç örgütü suçlamasıyla tutuklanan Ayhan Bora Kaplan’la gizli ve kirli irtibat iddiaları gündemi sarsmıştı. Bunun üzerine “Temiz Eller Operasyonları”nın gereği ve önemi tartışılmaya başlanmıştı. Bu arada Süleyman Soylu’nun, Eski İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanı yapılmaması için onun hakkında bir “FETÖ Dosyası” hazırlattığı yazılıp konuşulmaktaydı. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bilgisi, belki de himayesi, hatta Saray sığınmacılarının müsamaha göstermesi ile iyice şımaran ve zehirli ahtapot gibi güçlenip yaygınlaşan uyuşturucu, fuhuş, turizm, arazi ve arsa MAFYA’larının; yeni Bakan ALİ YERLİKAYA’nın bunların üzerine varma ve etkinliklerini kırma çabaları kapsamında, asla dokunulmaz sanılan, hatta MİT ve MOSSAD tarafından korunduğu konuşulan Ayhan Bora Kaplan’ın yakalanması… Buna karşılık, yeni İçişleri Bakanını “Meclisi ve en Stratejik Bakanlık Birimlerini bile koruyamıyor!?” göstermek üzere, eski şebeke ittifakının, PKK süsü verilmiş, 1 Ekim 2023 Ankara patlamalarını planladıkları ihtimal ve iddiaları, ülkemizin bu kiralık ve karanlık kafalar elinde nasıl tahrip edildiğinin kanıtıydı!.. Sedat Peker’in ardından gazeteci Şirin Payzın da Süleyman Soylu ve oğlu Engin Levent Soylu tarafından kurulan ve karanlık işlere bulaştığı konuşulan: Esigortan-Sigorta Acentelik Hizmetleri Anonim Şirketi üzerinden yüklenmeye çalışınca ortalık iyice karışmıştı…

Bu çirkin ve çetrefilli ilişkilerin ayyuka çıkması üzerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “MHP vefanın ve siyasi ahlâkın bir gereği olarak, sonuna kadar Süleyman Soylu’nun arkasındadır!” şeklinde bir açıklama yapması iz’an ve vicdan ehlinin “acaba?” diye düşünmesine yol açmıştı. Ve hele Sn. Bahçeli’nin hiç alâkası olmadığı halde bu itham ve iddialar bahanesiyle muhalefeti suçlayıp Süleyman Soylu’yu aklama çabaları kafa karıştırıcıydı. Süleyman Soylu’nun bile, hukuken ve belgelerle bu iddiaları yanıtlamak yerine, herkese hakaretler yağdırması ve mafya ağzıyla şantajlara başlaması, bilinen suçluluk psikolojisinin tipik bir yansımasıydı.

Geçmişte uyuşturucu baronlarıyla ve mafya babalarıyla samimi görüntüleri… Fetullah Gülen’le ve çete üyeleriyle özel münasebetleri… Tehlikeli silah kaçakçılarına ve terör elemanlarına yurt dışına çıkma kolaylığı sunuvermesi… PKK gibi, FETÖ gibi sinsi ve tehlikeli terör iltisaklısı sağcı-solcu kişilerle çekilmiş fotoğraf kareleri, Süleyman Soylu’nun hakkındaki acabaları derinleştiren konulardı… Ve hele Sn. Devlet Bahçeli’nin onu savunma ve sahip çıkma tavrı, samimi Ülkücülerin bile kafasını karıştırmıştı!?

Muhalefetin Feryadı!

Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar ile ülkede artan organize suçlara dikkat çekiyorlardı. ‘Türkiye’nin, örgütlerin çatışma alanına döndüğünü ve uyuşturucu pazarı haline geldiğini’ söyleyen Kılıçdaroğlu, “İktidarda kalabilmek uğruna, kirli para uğruna kendi ülkesinin evlatlarını bile gözden çıkaran Saray Hükümetinin önünde tek bir hedef var: Milletimizi manipüle ederek, kentlerimizi tümüyle baronlara teslim etmek” diye uyarmıştı. Acaba hem CHP içerisinden, hem Cumhur İttifakı çevrelerinden, Sn. Kılıçdaroğlu’na yönelik karalama kampanyalarının ve Genel Başkanlıktan indirme çabalarının arkasında, onun bu mafya diktatörlüğüne yönelik çıkışları mı vardı?

“Uyuşturucu baronlarının kirli parasına muhtaç olacak kadar memleketi ekonomik bir soykırıma maruz bırakan siyasi iktidar, gün geldi sadece kirli paranın değil sahiplerinin de Türkiye’ye girmesine göz yumdu” diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin suç örgütlerinin çatışma alanına döndüğünü ve uyuşturucunun pazarı haline geldiğini hatırlatmıştı. “İktidarda kalabilmek uğruna, kirli para uğruna kendi ülkesinin evlatlarını bile gözden çıkaran Saray Hükümetinin önünde tek bir hedef vardır; milletimizi manipüle ederek, kentlerimizi tümüyle baronlara teslim etmek!” açıklaması yapmıştı.

Kılıçdaroğlu’nun X (Twitter) hesabında yaptığı açıklamalar şunlardı:

İstanbul’da uyuşturucu baronları tarafından kahraman polisimiz Hakan Telli’nin şehit edilmesi ve iki silah arkadaşının yaralanması; emniyet güçlerimizin, zorlu şartlar ve siyasi baskılara karşın verdiği azimli mücadeleye rağmen, yüzleşmemiz gereken acı bir gerçeği önümüze koymaktaydı!”

“İktidar göz mü yummaktaydı!?”

“Gencecik çocuklarımız, evlatlarımız birer birer uyuşturucu çetelerinin ağına düşüyordu. Uyuşturucu bağımlılığı bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayılıyordu. Aileler çaresizlik içinde kıvranıp duruyordu! Peki neden? Çünkü uyuşturucu baronlarının kirli parasına muhtaç olacak kadar memleketi ekonomik bir soykırıma maruz bırakan siyasi iktidar, gün geldi sadece kirli paranın değil sahiplerinin de Türkiye’ye girmesine göz yumuyordu…

Uyuşturucu baronları paralarıyla birlikte Türkiye’ye gelsinler diye, birden fazla özel kanun dahi çıkarmıştı. Böylece uyuşturucu baronları, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de yuvalanma imkânı buldular… Sonuç; kafelerde, AVM’lerde birbirleriyle çatışmaya, hesaplaşmaya başladılar. Özellikle İstanbul, dünya suç örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının çatışma alanına döndü. Daha garip olanı ise dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu” dediği operasyonda nasıl olduysa herkes serbest bırakılmıştı. İsrail Dışişleri Bakanı ise, Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığından 10 yıl hüküm giyen Danny Awka’nın diplomatik temas sonucunda serbest bırakılacağını açıklamış ve dışarıdan talimat alan Saray Hükümeti, uyuşturucudan hükümlü İsrailliyi bırakmıştı. Malum Amerikalı casus papazı da böyle salmışlardı!?

Türkiye eskiden uyuşturucunun transit bölgesiydi. Şimdi ise Saray ve şürekâsının desteğiyle Türkiye uyuşturucunun pazarı haline gelmişti. Saray iktidarı resmen, çocuklarımızı uyuşturucu baronlarına kurban vermekteydi. Ne uğruna? Üç gün daha iktidarda kalmak uğruna. Uyuşturucu parası ile cari açığı finanse edebilmek uğruna. Biraz rakam paylaşayım: Emniyet Genel Müdürlüğü bir rapor yayımladı. Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre; ülkemizi kuşatan metamfetamin kullanımı son 2 yılda 5,5 kat artıvermişti. Met olaylarındaki şüpheli sayısı ise bir yılda yüzde 62’yi geçmişti… Uyuşturucu kullanımı 10 yaşa kadar inmişti.

Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin raporuna göre; İstanbul metamfetamin kullanımında Avrupa’daki 106 merkez arasında 10’uncu sıraya gelmişti. İktidarda kalabilmek uğruna, kirli para uğruna kendi ülkesinin evlatlarını bile gözden çıkaran Saray Hükümetinin önünde tek bir hedef gözetilmekteydi: Milletimizi manipüle ederek, kentlerimizi tümüyle baronlara teslim etmek! İşte buna, milletimizle birlikte dur diyeceğiz!”

BM Uyuşturucu Raporu’na göre: Türkiye’de uyuşturucu kullanımında büyük artış vardı!

BM Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu Raporu’na göre, Türkiye’de uyuşturucu kullanımının yanı sıra metamfetamin (hızla bağımlılık yapan sentetik uyuşturucu zehiri) ticaretinde de büyük artış yaşanmıştı. Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) 2022 raporuna göre “Türkiye’deki uyuşturucu ticareti ve kullanımının katlanarak arttığı” vurgulanmıştı. Son dönemde gündemde olan metamfetaminin yanı sıra eroin kullanımının da arttığı, afyon üretiminde kayda değer artış görüldüğü bilgisi yer almıştı. Bu; “Sessiz ve derinden yayılan tehlike” geleceğimizi ve güvenliğimizi tehdit eden boyutlara ulaşmıştı. Türkiye’nin diazepam kullanımının arttığı ülkeler arasında yüzde 100 artış oranıyla 6. sırada yer aldığı, afyon üretiminde de “kayda değer artışın görüldüğü” iki ülkeden biri olduğu ortaya çıkmıştı.

2021 yılında Türkiye’de ele geçirilen eroin miktarı 22,5 tonu aşmıştı. Bir önceki yıla göre (13,2 ton) yüzde 70 daha fazlaydı. Malumunuz bu yakalanma oranları, kullanma oranlarını da yansıtmaktaydı. Yani eroin kullanımı da en az iki katı artmış durumdaydı. Türkiye yine satış ve geçiş güzergâhıydı; Eroin kaçırmada kullanılan rotalar, artık metamfetamin için de kullanılmaktaydı. İran ve Türkiye’de metamfetamin ticareti büyük oranda artmıştı. COVID-19 kısıtlamaları ile sakinleşen Balkan rotası, pandemi öncesi ticaretine dönmüş durumdaydı. Satıcının Afganistan, alıcının Avrupa ülkeleri olduğu bu rotada, İran ve Türkiye lojistik olarak yer almaktaydı.

TÜİK’ten korkutan rakamlar! İstismar mağduru çocuk sayısı son 9 yılda katbekat artmıştı!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2022 yılında 601 bin 754 kadardı. Bu olaylarda çocukların 259 bin 106’sı mağdur, 206 bin 853’ü kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla, 100 bin 490’ı bilgisine başvurma amacıyla, 16 bin 499’u hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunması sebebiyle, 12 bin 684’ü kabahat işlediği iddiasıyla, 6 bin 122’si ise kalan diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine taşınmışlardı.

Güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen 259 bin 106 çocuğun, yüzde 89,8’ini suç mağduru, yüzde 10,1’ini takibi gereken olay mağduru çocuklar oluşturmaktaydı. Haber Global’de yer alan bilgiye göre, suç mağduru olarak gelen veya getirilen 232 bin 739 çocuğun yüzde 13,7’si, cinsel suç mağduru çocuklardı. 2022 yılında cinsel suç mağduru çocuk sayısı 4 bin 151’i erkek, 27 bin 739’u kız çocuğu olmak üzere 31 bin 890 olarak kayıtlara geçmiş durumdaydı. 2014 yılı itibarıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayılarına ilişkin verilere göre cinsel suç mağduru çocuk sayısı son 9 yılda katbekat artmıştı!..

Cinsel suçlar mağduru çocuk sayısı: 2014’te 11 bin 95, 2015’te 16 bin 258, 2016’da 22 bin 655, 2017’de 23 bin 713, 2018’de 32 bin 759, 2019’da 31 bin 445, 2020’de 18 bin 450, 2021’de 24 bin 432 olarak resmi kayıt altına alınmıştı. Utanma, suçlanma ve dışlanma korkusuyla, uğradıkları taciz ve tecavüzleri gizleyip saklayanlar ise bunların birkaç katıydı. Şimdi soruyoruz, Dindar kahraman Erdoğan iktidarı vasıtasıyla bu ülke nereye kaydırılmaktaydı?

Cinsel suç mağduru çocuk sayısı 9 yılda yüzde 287 artmıştı!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, güvenlik birimlerine suç mağduru olarak gelen veya getirilen 232 bin 739 çocuğun yüzde 13,7’si, cinsel suç mağduru çocuklardı. 2022 yılında cinsel suç mağduru çocuk sayısı 4 bin 151’i erkek, 27 bin 739’u kız çocuğu olmak üzere 31 bin 890 olarak kayıtlara geçmiş durumdaydı. Son yıllarda ülkemizde cinsel suç mağduru çocuk sayısı endişe verici şekilde artmıştı. İstatistiklere göre son 9 yılda bu sayı üç katına çıkmış durumdaydı. Bu rakamlar, iktidarın çocuklarımızın güvenliğini sağlama konusunda yetersiz kaldığının acı bir kanıtıydı.

Söz konusu vahim tablo, çocuklarımızın güvenliği konusunda somut bir eylem planının hayata geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktaydı. Hiranur Vakfı’nda yaşanan korkunç istismar, 2 yıldır Aile Bakanlığı tarafından bilinmesine ve yargıya intikal etmesine rağmen basına yansıyana kadar sanıklar hâlâ serbest dolaşmaktaydı. Bu serbestiyet durumuyla aslında Aile Bakanlığı da suça ortak olmuşlardı. Sonrasında tepkilerin önünü almak için AKP tarafından da bir önerge hazırlanmıştı. Önergenin gerekçesi ülkedeki çocuk istismarı gerçeğinin üzerini örterken, 6 yaşında tarikatta istismara uğrayan kız çocuğunun yaşadığını münferit olay gibi yansıtmaktı. (23 Ekim 2023’te ise; İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi, tarikat müridi K. İ.yi çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 30 yıl, baba Y. Z. G.yi 20 yıl, anne F. G.yi ise 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı.)

Türkiye’de suç oranları hızla artmaktaydı.

Adalet Bakanlığı’nın 2021 yılına ilişkin adli istatistikleri, Türkiye’de suç oranlarında artış yaşandığını ortaya koymaktaydı. Özellikle hırsızlık, dolandırıcılık ve yağma gibi suçları kapsayan mal varlığına karşı işlenen suçlar, Türkiye’de en fazla işlenen suç grubu oldu. 2021 yılında bu suçlardan 2 milyon 461 bin dosya açılmıştı. Tüm suç grupları içinde uyuşturucu suçunun oranı yüzde 5’e yükselirken, açılan dosya sayısı 2021’de 422 bine çıkmıştı. 2021’de 127 bine yükselen cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda ilk sırayı 44 bin rakamıyla “çocukların cinsel istismarı” almıştı.

Soruşturma sayısı da artmıştı.

İstatistiklerden, Türkiye’de hem soruşturma hem de şüpheli sayısının her yıl düzenli olarak yükseldiği anlaşılmıştı. 2014’te 6,9 milyon olan soruşturma sayısı, 2020’de 8 milyon 995 bin 141’e, 2021’de ise 9 milyon 856 bin 642’ye çıkmıştı. Buna karşılık bir soruşturmanın ortalama yürütülme süresi ise artmış, yani adaletin hızı yavaşlamıştı. 2014’te bir soruşturma 378 günde tamamlanırken, 2021’de 413 günde kapatılmıştı. Adli istatistiklere göre, yaklaşık 85 milyon nüfusa sahip Türkiye’de, şüpheli sayısı da artmıştı. 2014’te 9,8 milyon şüpheli varken, 2020’de bu rakam 13 milyon 97 bin 311’e çıkmıştı. 2021 yılındaki soruşturmalardaki şüpheli kişi sayısı ise 14 milyon 345 bin 936’ya yükselmişti. Bu soruşturmalarda 10 milyon 903 bin 331 kişi ise “mağdur/müşteki” olmuşlardı.

Ailevi ve Ahlâkî Tahribat Azıtmıştı!

Türk televizyonlarında şiddeti ve müstehcenliği özendiren yayınların toplumu kolektif suça ve cinnete sevk ettiği, resmi-özel araştırmalarla ortaya çıkmıştı. Ne var ki Kültür Bakanlığı’nın verileriyle, Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya’ya uzanan yetmiş beş ülkeye ihraç edilen yetmişin üzerinde dizi filmle övünç duyulmaktaydı. Açık-saçıklığı ön plana çıkaran ve milletin manevi kültür yapısıyla uyuşmayan yabancı dizilerin yanı sıra ekranlarda müstehcen görüntülerle toplumun ruh ve maneviyat dünyasını bombalayıp felç eden baş döndürücü “yerli dizi” sağanağının ve ihracının propagandası yapılmaktaydı.

“Yandaş kanallar”ın yöneticileri, Arap ve Balkan coğrafyasının ardından Latin Amerika ülkelerinde “Amerikan dizileriyle yarışıyoruz” diye hava atmaktalardı. O denli ki bu ülkelere bir gezisinde Cumhurbaşkanı, Türk dizilerinin İspanyolcaya çevrilmesi ‘müjdesi’ni dahi paylaşmıştı. Ne var ki gençliğin, çocukların psikolojik gelişimlerini bozan, şiddeti yaygınlaştıran, marjinal çarpık ilişkilerle aile mahremiyetini tahrip eden yayınlarla kalınmadı; “medya-sosyal medya zehirlenmesi”yle toplumun ahlâken çökertilmesine göz yumulmaktaydı.

Bu arada, çoğu “yandaş kanallar” için vatandaşların on binlerce şikâyetine rağmen bunları birkaç uyarı ve hafif para cezasıyla geçiştiren RTÜK’ün bağlı olduğu Bakan, “İnsan çocuklarıyla seyredecek dizi bulamıyor, çocuğunu uyutuyor veya başka bir odaya kaçmak zorunda kalıyor. Sırf alkollü içki üzerine kurulu diziler var” diye bu illetli ortamdan hayıflanmaktaydı. Oysa iktidar; üzülme değil, sorunları çözme makamıydı. Özetle; iktidarın yanlışlarını ikaz eden televizyonlar yargısız infazla karartılırken, ahlâk dışılığı, şiddeti, kötü alışkanlıkları özendiren yıkıcılığa hiçbir tedbir alınmamaktaydı.

Başta Meclis ve Emniyet olmak üzere, resmi ve özel kuruluşların raporlarındaki “imdat!” çığlıklarıyla açığa çıkan ahlâkî aşınmaya ve kültürel yozlaşmaya karşı köklü ve ciddi tedbirler alınmazken, aile ile ilgili kurumlar seyredip ara sıra cılız “uyarılar”la kalmıştı. Ve baş döndürücü yerli ve yabancı dizi furyasında ekranlarda şiddet ve müstehcenliği özendiren yayınlar, toplumu yozlaştırmaktaydı. Popüler kültür perdesinde, televizyonlarda televole kültürü enjektesi dalga dalga toplumu saran tahribata dönüşmüş durumdaydı. Çocukların-gençlerin uyuşturucuya, kumar ve sanal kumara, içki ve kötü madde, ahlâki erozyon bataklığına sürüklenmesine seyirci kalınmaktaydı.

Medya kanallarında akan müstehcenlik, şiddet, gayr-ı ahlâkilikle toplumu içten içe çökerten tâun ve vebâ gün geçtikçe yaygınlaşırken; sürekli sefahat telkiniyle, diz boyu müstehcenliğin teşhiriyle toplum zehirleniyor, aile değerleri zedeleniyor, aileler, hayatlar sönüyordu. Nikâhsız beraberliklerin, aileyi bozucu sıra dışı yaşantıların özendirilmesiyle muhafazakâr ailelerde bile boşanmaların yüzde 40 artması bunun sonucuydu. Bunun içindir ki bu vahim vartada, ahlâki dezenformasyonu, kültürel yozlaşmayı enjekteyle sosyal patlama raddesine gelen manevi bunalıma karşı köklü tedbirlerin alınması gerekiyordu.” diyen çığlıklara Dindar ve Kahraman Erdoğan iktidarı inatla kulaklarını tıkamaktaydı.

‘Sığınmacılar’ sorunu ve ‘T.C. yargısı’

Büyük İsrail planını gerçekleştirmek üzere çıkarılan Arap Baharı kapsamında, Suriye’nin boşaltılması ve Türkiye’nin başına belalar sarılması amacına taşeronluk yapılan, AKP’nin Suriye politikaları baştan sona yanlıştı ve bunun çok tehlikeli sonuçları ortaya çıkmaya başlamıştı. Üstelik Türkiye, Suriye’ye müdahale ettiği takdirde kendisinin güvenlik sorunlarının da artacağı konusunda, Esad tarafından bile uyarılmıştı.

İşte; Suriye’nin kuzeyi, Türkiye’nin güneyi, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden Akdeniz’e uzanan bir koridor baskısıyla karşı karşıya kalmıştı. Böylece Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne son armağanı olan Hatay ilimiz bile tehdit altına alınmıştı. Sayıları bile artık nüfusun neredeyse yüzde 10’u dolayına ulaşan, adı yanlış olarak “mülteci” konulan, ama aslında “statüleri belirsiz sığınmacılar” niteliği taşıyan, nüfus ve seçmen yapımızı bozan milyonlar, artık bir beka sorunu halini almıştır.

Bütün bunlardan daha vahim ve elim olarak iktidar, “sığınmacılara”, kendi vatandaşlarına tanımadığı birtakım ayrıcalıklar tanımıştır ve ülkeyi Avrupa’nın “sığınmacı deposu” haline sokarak geleceğimizi ve güvenliğimizi karartmaya başlamıştır. Maalesef, Ortadoğu’daki istikrarsızlığa katkıda bulunan yanlış politikaları sürdüren Erdoğan iktidarı, bu istikrarsızlığın sonucunda ortaya çıkan “sığınmacılar” sorununu, kendi iktidarını korumak ve uzatmak için kullandığını sansa da, ülkemiz çok büyük bir tehdit ve tehlike altındadır.

Daha da beteri; Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısı (daha doğrusu bu yargının bazı unsurları) Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun yapısını değiştirecek bir süreci örtbas etmek için araç olarak kullanılmaktadır.

Bu acı gerçekleri gündeme taşıyanlar ise tutuklanmaya ve susturulmaya çalışılmaktadır.

● Aykırı Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlaması ile tutuklanmıştı. Sonunda Emniyet sorgusu ve mahkeme tutanağına ulaşılmıştı. Nelerle suçlandığına ve tutuklanma gerekçesine hep birlikte bakalım.

● Emniyet’te Batuhan Çolak’a 13 paylaşım ile ilgili soru sorulmuş. İlki şu paylaşım:

“Adana’da Suriye uyruklu tarım işçileri, şoförüyle tartıştıkları servis midibüsünü kundakladı. Yaşanan olayda 4 kişi yaralandı, 35 şahıs ise gözaltına alındı.”

● İstanbul’da okula gönderdiği çocuğunun videosunu çekerek; “Bugünün en çirkin duygusu okuldaki çocuklarımızın ne vatanı olan ne de arzu edilen bir vatanın marşını söylemesidir” paylaşımını yapan Suriye uyruklu kişinin tutuklanması haberini paylaşması. (Haberin fotoğrafı var.)

● İkinci haber Burdur’da yabancı uyruklu bir grupla başka grubun kavgası ve bir gencin bıçaklanması olayını aktarması. Oysa bu haber Sabah gazetesi, TRT Haber dahil her yerde yayımlanmıştı. (Yine haberin fotoğrafı da vardı.)

● Diğer bir paylaşım Başakşehir’deki kaçak geçişler ile alâkalıydı. Bu paylaşım sosyal medyada “Başakşehir son dakika” adlı kullanıcı tarafından paylaşılmış ve binlerce kişi tarafından da paylaşılmıştı. (Fotoğraflar vardı.)

● Esenyurt’ta N. T. isimli kişiyi bıçaklayan yabancı uyruklunun yakalanması olayı… Aynı haber Hürriyet’te de yayımlanmıştı. (Yine fotoğrafı vardı.)

● Diğer iddia yabancı uyrukluların bir kavgasıydı. Aynı haber DHA’da günlerce önce yayımlanmıştı. (Fotoğraf)

● Diğer bir hadise ise, Kâğıthane’de yaşanan taciz olayı ve mahallede yaşananlardı. İhlas Haber Ajansı’nın haberi aktarılmıştı. (Yine fotoğrafları vardı.)

● Emniyet sorgusundaki 6. soruyu bir türlü anlamadım. Soru şu: “Yabancıların veya geçici sığınmada bulunan, ülkemizin değişik noktalarında zaman zaman vatandaşlarla bireysel ve toplu şiddete varan olumsuz hadiselerle ilgili genel ifadenizi veriniz?” (Fotoğraf)

● Tüm gözaltındaki kişilerin mahkeme zaptı (4 fotoğraf)

Suçlama ise: Halkı kin ve düşmanlığa tahrik, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” idi!

“Peki, bu durumda diğer haber yapan mecralar neden yargılanmamıştı?” diye soranlar haksız mıydı? Diyelim ki, milli sorumluluk telaşı ve duyarlılığıyla, bu paylaşımlarda yapılan bazı usul ve üslup hatalarının, onların iyi niyet ve hassasiyetine bağışlanması gerekirken böylesine baskılara maruz bırakılmaları hangi vicdana sığardı?


[1] Uğur Dündar

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
21 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Y Çağlar

“İktidar göz mü yummaktaydı!?”
“Gencecik çocuklarımız, evlatlarımız birer birer uyuşturucu çetelerinin ağına düşüyordu. Uyuşturucu bağımlılığı bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayılıyordu. Aileler çaresizlik içinde kıvranıp duruyordu! Peki neden? Çünkü uyuşturucu baronlarının kirli parasına muhtaç olacak kadar memleketi ekonomik bir soykırıma maruz bırakan siyasi iktidar, gün geldi sadece kirli paranın değil sahiplerinin de Türkiye’ye girmesine göz yumuyordu…

Saffet

Mafyanın Devlet Yapılanması
Aşağıdaki alıntı devletin mafya ilişkileriyle ne hale getirildiğinin özetidir.Asıl soru şu Bu örgütleri kim hangi amaçları için kurmuş ve kullanmaktaydı

Süleyman Soylu’nun Kirli İrtibatları ve Sn. Bahçeli’nin Onu Aklama Çabaları!..

MHP’ye ve Devlet Bahçeli’ye yakınlığı ile bilinen Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, mafyavari suç örgütü suçlamasıyla tutuklanan Ayhan Bora Kaplan’la gizli ve kirli irtibat iddiaları gündemi sarsmıştı. Bunun üzerine “Temiz Eller Operasyonları”nın gereği ve önemi tartışılmaya başlanmıştı. Bu arada Süleyman Soylu’nun, Eski İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanı yapılmaması için onun hakkında bir “FETÖ Dosyası” hazırlattığı yazılıp konuşulmaktaydı. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bilgisi, belki de himayesi, hatta Saray sığınmacılarının müsamaha göstermesi ile iyice şımaran ve zehirli ahtapot gibi güçlenip yaygınlaşan uyuşturucu, fuhuş, turizm, arazi ve arsa MAFYA’larının; yeni Bakan ALİ YERLİKAYA’nın bunların üzerine varma ve etkinliklerini kırma çabaları kapsamında, asla dokunulmaz sanılan, hatta MİT ve MOSSAD tarafından korunduğu konuşulan Ayhan Bora Kaplan’ın yakalanması… Buna karşılık, yeni İçişleri Bakanını “Meclisi ve en Stratejik Bakanlık Birimlerini bile koruyamıyor!?” göstermek üzere, eski şebeke ittifakının, PKK süsü verilmiş, 1 Ekim 2023 Ankara patlamalarını planladıkları ihtimal ve iddiaları, ülkemizin bu kiralık ve karanlık kafalar elinde nasıl tahrip edildiğinin kanıtıydı!

ELİF  ÇAĞIL

Kandırıldık Yalanı İle İnsanları Kandıranlar!
Ahlakı yozlaşma hiç bu kadar artmamıstı ve insanlık hiç olmadığı kadar korumasız ve sahipsiz kalmıştı…Suçlular serbestken masumlar ömür boyu hapisbaneleri doldurmuş durumdaydı…

Kandırıldık aldatıldık diye yalanlar basanlar Ülkemi yönetmekte masumlar ise ömür boyu müebbet yemekteydiler…

Süleyman

Bekleyin Geliyor Gelmekte Olan
İşbirlikçi yandaş iktidar sayesinde malesef ülkemiz Latin Amerika ülkelerine dönmüş uyuşturucu ve ahlaksızlığın neredeyse merkezi haline gelmişti. Buda bize karanlığın en yoğun olduğu anın aslında kurtuluşunda enyakın olduğunu bizlere hatırlatıyordu. Elimizde düzgün ihraç malımız olmayınca toplumu ve aileyi bozan dizi ve flimlerimizle övünülüp sevinilmekte idi malesef.
Ülke Teksas’a dönmüş mafya baronları elimi kolunu sallayarak geziyor ve sanki ülkede hakim konumuna yükseliyordu. Tabiki ülkenin de sinir noktalarının bir dayanma takati vardı ve dur denilmesi gereken yerde dur denilecekti ve dur denilmiştir.
Türkiyem bu halde ise diğer mazlumların bulunduğu ülkeler ne halde idi. Bu kokuşmuşluktan biran evvel kurtulunması lazımdı ve buda ancak Milli Çözüm eliyle kurulacak olan Adil Düzen ile mümkündü bu çürümüşlükten kurtulmak sadece Adil Düzen ile mümkündü ve geliyordu gelmekte olan bekle bütün mazlum coğrafyalar insanca yaşanılacak AdiDüzen kurulacak.

Hasan Ç.

Ülkemizin ve Tüm insanlığın kurtuluşu için Tek Çare Adil Düzene Geçilmesidir.
[b]ADİL DÜZEN NEDİR?

Adil Düzen, “Mutlak Doğru”ları esas alarak ve yine “Mutlak Yanlışlardan” sakınılarak hazırlanmış
a) İlmi b) İnsani c) İslami d) Orijinal bir yeni sistem olmaktadır.

1- Aklı selimin
2- Müspet bilimin
3- Tarihi tecrübe ve birikimin
4- Vicdani kanaat ve tatminin
5- Evrensel hukuk ve adalet prensiplerinin
6- İlahi Dinin ve Kur’an’ı Kerim’in;

Ortaklaşa, iyi, yararlı ve güzel buldukları DOĞRU, yine bu 6 temel ölçü biriminin ittifakla; kötü, zararlı ve çirkin buldukları ise YANLIŞ’tır. İşte Adil Düzen doğrulara dayanan ve yanlışları bırakan, yepyeni ve orijinal bir sistem modeli olmaktadır. Ve tarihte başka bir örneği bulunmamaktadır.[/b]

Fatma Mert Bişkin

Ya Rabbi;
Ya Rabbi bu nedir?
İnsan okudukça daha çok hayrete daha çok korkuya sürükleniyor.Ülkesi dini davası için daha çok çalışmak daha çok azmetmek daha çok kararlılık göstermek zorunda hissediyor..
Her bir başlık konusunu geçince bir sonraki konunun daha baskın,daha tehlike içeren,daha ürkütücü, Ülkemizi ve Milletimizi nasıl bir sona doğru sürüklediğini şaşkınlıkla okuyorsun.
Üstelik tüm bu konuların ardında milletvekillerinin bakanların hatta “siyasi ahlak gereği” bu yanlışın direk içinde olan bakanını destekleyeceğini söyleyen parti başkanlarının olduğunu görüyorsun.Yaşanan her hıyanetin en üst perdeden destekli olduğunu görüyorsun belgeleriyle..
Derin bir nefes alayım,içim biraz hafiflesin diye düşünürken;
_çocuk istismarları,
_Ailevi ve ahlâki tahribat azıtmanı,lağım kanalı haline dönmüş TV frekansları ve bu frekanslarda yayınlanıp farklı dillerde dünyaya servis edilen dizi ve filmlerle övünen reisi cumhur alıyor makalede sırayı…
Neye nasıl üzüleceğimi neye nasıl yanacağımı şaşırıyorum..
Verilen her rakamın içinde çocuklarım da varmış gibi ciğerimi dağlanıyor..
Tüm çocuklar,analar,babalar için yürekten yalvarıyorum..;”Ya Rabbi;Yetiş Ümmeti Muhammed’in imdadına..
Ya Rabbi;Yetiş mazlumun feryadına..
Ya Rabbi;Yetiş boyansın dünyanın her karesi boyanla..
Ya Rabbi;Yetiş kuşat tüm yer yüzünü Adil düzen farmatınla..
Ya Rabbi;Yetiş Erbakan’ca koksun bütün coğrafyalar rahmet ve merhametinle..
Ya Rabbi;”Yetiş gelsin Fethi Mübinin, dinsin göz yaşı bu garip Milli Çözüm ehlinin…

Elvide

Adil düzen
Mecelle de bir kaide vardır
Def_i mefasid celb menafiden
Evladır diye.
Yani kötülüğü önlemek
Onun yayılmasını engellemek
İyiligi yapmaktan önce gelir.
Osmanlı da anayasa kitabidır
Mecelle…
Bu yasaları gercekleştirecek
Adil düzenin kurulmasına
İhtiyaç var dır. Ülkemizde, bölgemizde, islam aleminde
Ve tüm yer yüzünde farklı
Dinden ve görüşten ama
Herkesin temel insan haklarına
Sahip ve saygın yaşayacağı
Adil bir düzenin yeni bir
Medeniyet devrimine acilen
İhtiyaç vardır… Ahmet Akgül
Hocamızın sözlerinden
Alıntı.

Necmettin

…KÖKTEN ÇÖKECEK…BAYRAM GELECEK!..bzqm4
Ülkem,çete-mafya-ya teslim edilmiş
Namuzsuzluk-alçaklık, moda yapılır!..
Çoluk- çocuk binbir çir-kefe salınmış
Ağzı açık-alıkça,çanak tutulur!..

Uyuşturucu ilko-kullara girmiş
Ağa babaları vah,korunur olmuş
Din istismarı dinden ,soğutur olmuş
Elbette zalim defter-leri dürülür!..

Öyle mi sandılar hep, böyle gidecek
Yaptıklarız yanıza,kârdan gelecek
Şeytan saltanatınız,KÖKTEN ÇÖKECEK
Yarın Adil Düzendir,bayram, düğündür!..

Cengiz

ALLAH’IN KAHRI VE GAZABI GELMEDEN ÖNCE ALLAH’IN RAHMETİNE SIĞINMAK KOŞMAKTIR ÇARE!..
Bu Böyle Gitmez!. Bu Böyle Süremez!.

Helaklık günahlar Ab adına yapılır yasa
Faiz döviz sömürü saltanatı sürer safa
Kimse düşünmez ne yapar fakir fukara
Ne yapsın elden gelen bu der hacı amca
Tuzu kuru vicdansız bil gidiyoruz helaka
Nasıl yönetti bakmıyor musun Erbakan’a
Çare var Adil bir düzen kurmak kursana
Ekonomiyi nesli mahfetti artık anlasana
Deprem sel kriz Allah’ın ikazı anlasana
Tevbe edip gazaptan kaç koş Rahmana
Ciddi onurlu düsturlu müslüman olsana
Ortak olmak kimsenin helaklık günahına
Haydi koş maddi manevi kurtuluş yoluna
Burak olsun dünya ahiret Adil Düzen sana
Kendine acımıyorsan acı masum çocuklara
Haksızlıklara sessiz kalmak uşaklık şeytana
Uyan gaflet uykusundan yakışır müslümana
Bil Uyanmazsan uğrarsın Allah’ın gazabına!.
Çare var Denetim erkli Adil Düzen koşsana!

Veysel

Bu Bataklık Kuruyacak
Bu bataklık kuruyacak elbette… Ülkemizi kanser hücresi gibi saran terör-yolsuzluk çetelerinin ve onların adeta asistanı gibi davranan bazı kamu görevlilerinin sebep olduğu bu köhne yapı ortadan kalkacak… Dünyanın tüm mazlumlarının gözünü dikip harekete geçmesini beklediği Devletimiz ayağa kalkacak inşallah.. İşte o zaman bu cennet vatanı; suçun, ahlaksızlığı ve uşaklığın odak noktası haline getirenlerden de hesap sorulacak! Sorulacak ki canı giden binler, insanlık onuruna dokunulan onbinler bizden mahşer günü şikayetçi olmasın.

Necati

CUMHUR İTTİFAKI’NDA SESSİZ VE DERİNDEN YAYILAN TEHLİKE!
Ey Millet, Uyanın!
Çocuklarımızın-gençlerimizin uyuşturucuya, kumar ve sanal kumara, içki ve kötü madde bağımlılığına, ahlaki erozyon bataklığına sürüklenmesine seyirci kalınıyor, uyanın!
Medya kanallarında akan müstehcenlik toplumu içten içe çökertiyor, uyanın!
Müstehcenlik teşhiriyle toplum zehirleniyor, aile değerleri zedeleniyor, aileler, hayatlar sönüyor, uyanın!
Nikâhsız beraberlikler, aileyi bozucu sıra dışı yaşantılar özendiriliyor, uyanın!
Şiddeti ve müstehcenliği özendiren yayınlar artarak devam ediyor uyanın!
İktidar destekli mafya saltanatı kurulmuş, uyanın!
Uyuşturucu baronlarının kirli parasına muhtaç olacak kadar memleketi ekonomik bir soykırıma maruz bırakan siyasi iktidar, sadece kirli paranın değil sahiplerinin de Türkiye’ye girmesine göz yumuyor uyanın!
Uyuşturucu ticareti ve kullanımı katlanarak artıyor uyanın!
Gencecik çocuklarımız, evlatlarımız birer birer uyuşturucu çetelerinin ağına düşürülüyor uyanın!
Uyuşturucu bağımlılığı bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayılıyor uyanın!
Dışarıdan talimat alan Saray Hükümeti, uyuşturucudan hükümlü İsrailliyi bırakıyor, uyanın!
Saray ve şürekâsının desteğiyle Türkiye uyuşturucunun pazarı haline gelmiş, çoklarımız uyuşturucu baronlarına kurban verilmekte, uyanın!
Cinsel suç mağduru çocukları hızla artarak devem etmekte uyanın!
Çocuklarınızın uyuşturucu ve fuhuş bataklığına düşmesini istemiyorsanız, uyanın!
Çocuklarınızın uyuşturucu baronlarına kurban verilmesini istemiyorsanız uyanın!
Çocukları fuhuş ve uyuşturucu bataklığına düşen aileler çaresizlik içinde kıvranıp duruyor, uyanın!
Çocukları uyuşturucu ve fuhuş bataklığına düşen aileler gibi, sizler de çaresizlik içinde kıvranmak istemiyorsanız, uyanın!
Çocuklarımız, Dindar ve Kahraman Erdoğan iktidarında fuhuş ve uyuşturucu mafyasına kurban veriliyor, uyanın!
SİZLER DE ÇARESİZLİK İÇERİNDE KIVRANIP DURMADAN, UYANIN!

Necmiye

Dünyada güçsüz sanılsa da, en güçlü insan Hakk’a yaslanandır; güçlü görülse de aslında en güçsüz insan, Hakk’ı unutup, halka dayanandır.
Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanı olmasından ve Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne Engin Dinç’in atanmasından sonra, Ayhan Bora Kaplan ve adamlarına yönelik operasyondan cesaret alarak şikayetini yeniliyor. Emniyet de iddialarının üzerine gidiyor.
Samimiyet ve merhametle yapılan öğüt ve uyarı; şifalı merhem yerindedir. Kötü niyet ve hakaretle yapılan nasihat ise, kuyruk altına batırılan diken gibidir. Biri yatıştırır, diğeri hırçınlaştırır.
Daha kimler kimlerin çıbanını deşip içlerindeki pislik dışa doğru akacak . Ve dindar kahramanların asıl amaclarını çok yakında göreceksiniz. millî çözümü takip edin. Evet, başka çaresi yok… Ya rahmetli Erbakan’ın gerçek takipçisi ve talebeleri olan Milli Çözüm’e fırsat sağlayacaksınız… Veya, böyle dizinizi dövüp ağlayacaksınız!..

Musa Harun KESKİNSÖZ

PKK+FETÖ+MAFYA=SYONİZM
Türkiye tarihinin en önemli yıllarını terörün en azgın aygırı Siyonizmin, içten ve dıştan müdehaleleri ve vampir taşeronlarının saldırıları ile geçirmek zorunda kalmıştır. Tabi bu süreçlerde hükümetlerin belirlenmesi ve devlet yapısını kontrol altında tutmak gibi girişimleride bilinen gerçeklerdir. Fakat, taki; Yiğitlerin yiğidi, gerçek lider ve dava adamı, ümmetin, mazlumların ve insanlığın kurtuluş umudu, zalimlerin ve işbirlikçilerin korkulu rüyası bir babayiğit çıktı ve Siyonist şeytanın tüm oyunlarını ve plânlarını alt üst etti. Bu babayiğit, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız idi. Bugün geldiğimiz noktada, Merhum Erbakan Hocamızın bıraktığı iz ile devletimiz içten ve dıştan gelebilecek tüm saldırılara tam bir refleks ile karşılık vermekte ve ihanet şebekelerinin hain plãnlarını boşa çıkarmaktadır. Şu anda Cumhur ittifakı ile Mafya bağlantıları ayyuka çıkmışken ve Bahçeli’nin bu hain yapıları ve bağlantılarını üzeri kapalı olarak sahiplenme adımları samimi ülkücüler tarafından dahi hayretle izlenirken, mafya oluşumlarının hükümeti istedikleri gibi yönlendirdikleri ve topluma korku havası aşıladıkları bu kadar aşikâr iken elbetteki milli, Yerli, vatansever, devlet geleneğini benimsemiş, ülkesini ve bayrağını seven insanlarımızın artık bu karanlık ve sonu hüsran olan gidişata bir son verme adına ellerini taşın altına koyma ve fedakârlık zamanı gelmiştir. Unutulmamalı ki, bu topraklardan başka yurdumuz yok, vatanımız yok. İslam aleminin ve insanlığın son kurtuluş kalesi Türkiyedir. Adil bir Düzenle, Türkiye merkezli yeni bir Dünyayı kurma sorumluluğu üzerimizdedir. Kaybedecek tek bir dakikamız dahi yoktur…

N.Gündüz

Acınacak haldeyiz…
Türkiye nasıl bir batağa saplanmış olduğunu gösteren, çok özel hazırlanmış olan bu makale için çok teşekkür ediyorum. Bir katkıda bulunmak amacıyla;
Mafya liderlerinden bazıları, Cumhurbaşkanı’na ‘abi’ der, İçişleri Bakanı’na ‘sen benim dönüş biletimdin’ der. Bir bakan çıkar, ‘benden önceki bakanların para sayma makineleri vardı’ der. Bunu, İçişleri Bakanı söylüyor. Daha vahimi ise, bir dönem -İçişleri Bakanı’nın oğlu bir gece babasını arar. Babası, koruma müdürünü arar. Koruma müdürü, Silivri Emniyet Müdürü’nü arar ve ‘beni serbest bırak’ der. Gencecik Emniyet Müdürü, çocuğunu kucağına almadan intihar eder”
AKP Türkiye’sinde, İçişleri Eski Bakanı, marina yönetimine başkan olur. Oğlu da yönetici olur.
Asıl önemli olan nokta ise uluslararası uyuşturucu ticaretinden Türkiye’nin kara para geçiş hatlarının merkezi kılınmasına uzanan bir gayri resmi ilişki ağı bizzat iktidar blokunun kontrolünde,bu tür güçlere dayanarak örgütlendirilmiştir. İktidar blokunun parçası olan bu mafya ağı, ihtiyaç olduğunda muhalefeti ve toplumu da tehditle sindirme görevini icra etmiş, yeri geldiğinde bunlar eliyle operasyonlar gerçekleştirilmiştir.
Bu karanlıkla, bu çürümüşlükle hesaplaşma bu kirli güçlerin çarpışmalarından geçmeyeceği açıktır. Yıllardır ‘vatan-millet’ diye diye halka ve ülkemize karşı her tür kötülüğü yapan; bugün AKP ve MHP iktidar şemsiyesi altında semirmiş bu çetelerle hesaplaşmak ve iktidarla, bu harami düzeniyle hesaplaşmak için acilen Milli mutabakat hukumetine ihtiyac vardır.

Arzu Akdağ.

Yıkılacak elbet, kasr-ı saadet.
Allah’tan gelecek, nasr-ı saadet3

Yıkılacak elbet, kasr-ı saadet4

Kurulacak yeni, asr-ı saadet5

Kur’an karanlığı, delen nur fardır

İlahi fermana, ihtiyaç vardır…

3- Nasr-ı saadet: Allah’ın kutlu yardımı ve zafer desteği.

4- Kasr-ı saadet: Saray saadeti, haram ve haksız yönetim şekli.

5- Asr-ı saadet: Hz. Peygamberin kutlu dönemi.

Osman Nuri

Acilen Milli Çözüm Hükümeti kurulmalı maddi ve manevi tahribattan bu insanlık kurtarılmalı!…
İnsanlık yaşamsal olarak büyük bir çıkmaza doğru hızla sürüklenmekte… Uyuşturucu konusu başta olmak üzere , lgbti olsun , diğer ahlaki hususlar olsun gerçekten gençlik başta olmak üzere tüm bireyleri olumsuz etkilemekte… Sorumlu ve duyarlı aileler çocuklarının üzerinde nekadar titreseler takip etseler de makalede hatırlatılan özellikle uyuşturucu vb yanlışlara düşmeyeceklerinin garantisi malesef yok… Gece gündüz evlatlarımız ve insanlığın evlatlarını bu çirkef düzenden biran evvel kurtulması ancak ve ancak Aziz Erbakan Hocamızın defaatle hatırlattıkları gibi MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANMIŞ BİR CUMHURBAŞKANI’NIN devlet yönetiminde söz sahibi olmasıyla mümkündür… Çünkü sadece Milli Çözüm Zihniyeti, bu insanlar için Siyonizme karşı yani Şeytanı kendilerine rehber edinenlere karşı Allah’ı Resulullahı Kur’an’ı Sünneti ve Aziz Erbakan Hocamızın öğretilerini öğütlerini müjdelerini esas alarak ADİL BİR DÜZEN kurma sevdalısı tek harekettir. Nerden biliyorsun diyenlere cevabımız : ADİL DÜZEN PROJELERİNİ VE ANAYASA HAZIRLIKLARINI yapan başka bir grup ekip sivil toplum kuruluşu vakıf dernek tarikat cemaat parti malesef ve malesef yok…
Makalede geçen hakikatleri de Milli Çözüm haricinde hatırlatan hala olmadı… 1Ekim saldırısında da bir kez daha gördük ki ülke bu zihniyete sahip olanların elinden kurtarılmalı, bu kafalara gerekli müeyyideler gereğince uygulanmalı… Ama çok şükür ki ülkemiz sahipsiz değil, şöyle ki ; 1 Ekimde Bakanlığın önüne geliyorlar canlı bombalar , birinin tam kafasından vuruluyor o hengamede güvenlik güçlerimiz şaşkınlık vb yaşamadıkları ve canlı bombanın görevini yapmasına engel olacak şekilde kafasından vurmaları , devletimizin birimlerinin uyanık olduğunu göstermekte… Yani makaleyi okuduktan sonra yüreklerimize su serpen şu sonuca varıyoruz: Devletimizin konuyla ilgili tüm gerekli birimleri son derece herşeyin farkında yani herşey kontrol altında… Elhamdülillah… Yüreklerimize su serpmekte bu gerçeğin farkına varmak… Bu farkındalığımızı sağlayan ümitlerimizi zirveye taşıyan Muhterem Ahmet Akgül Hocamıza şükranlarımı arzederim. Kaleminize yüreğinize sağlık …

K. GÜLFİDAN

Sabah Yakındır
.
Küresel mafya olan Siyonizm’in askerliğini yapan bu istismarcı iktidardan daha ne beklenirdi.

Bunların amacı; bu Milletin iyiliği, refahı, saadeti filan değil veya 1.5 milyar İslam âleminin ve 8 milyar insanın temel insan haklarına kavuşturulması hiç değil.

Allahın izni ve emriyle; bu Siyonist mafyanın ve askerleri olan işbirlikçi hükümetlerinin de hüsrana uğrayıp Adil Düzen Medeniyetinin kurulacağı günler yakındır.

“Yeis Şeytandandır, kalbin sakındır
Az daha sabret ki, sabah yakındır
Tevhid Tekbir senin, zafer şarkındır
Deccal’in defterin, elbet dürecen
Ya şehit ya şahit, şeref derecen…”

Muhammed Çelik

MİLLİYETÇİ BAHÇELİ!..
Geçmişte uyuşturucu baronlarıyla ve mafya babalarıyla samimi görüntüleri… Fetullah Gülen’le ve çete üyeleriyle özel münasebetleri… Tehlikeli silah kaçakçılarına ve terör elemanlarına yurt dışına çıkma kolaylığı sunuvermesi… PKK gibi, FETÖ gibi sinsi ve tehlikeli terör iltisaklısı sağcı-solcu kişilerle çekilmiş fotoğraf kareleri, Süleyman Soylu’nun hakkındaki acabaları derinleştiren konulardı… Ve hele Sn. Devlet Bahçeli’nin onu savunma ve sahip çıkma tavrı, samimi Ülkücülerin bile kafasını karıştırmıştı!?

Mustafa Yaprakcı

Tuz kokarsa
Et kokarsa tuz çare, tuz kokarsa ne çare? Ülkemizde malesef tuz kokmuş durumdadır. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu ise; hidayet feraset ve dirayet sahibi akli, ilmi, insani ve evrensel hukuk kurallarına riayet eden, yüce dinimizin ilahi kural ve hükümlerini iyi bilen bir lider önderliğinde her alanda revizyon yaparak tarihi değişim ve dönüşüm başlatacak kişiye ihtiyacı vardır. Aksi taktirde ne iktidardan ne muhalefetten böylesine büyük işler yapmasını beklemek hem saflık hemde vakit kaybıdır. Zaten ıspanaktan yağ çıkmaz.

Mus ab

AKP ye oy vererek harakiri yapmayın.
“…iki kişiye hitap ediyorum. Köy kahvesinde oturan kasketli Ahmet efendiye sesleniyorum. Geçen seçimlerde beni dinlemedin, sonra dizini dövdün. Bu seçimlerde de aldanırsan dövecek dizin de kalmayacak. Bir de camiye giden sakallı Hüsnü’ye sesleniyorum. Kafasına koymuş yine AKP’ye oy verecek. Yahu bu AKP domuz kredisi veriyor. Yarın ne yaptıracaklar haberin yok. Bu AKP zina suç değildir diye yasa çıkarıyor. Sen nasıl camiye gidiyorsun. Şu sakalına bak. Deli misin sen?… “AKP’ye oy vererek harakiri yapmayın…” [1]

Milli Çözümün, seçimlerden önceki bu
hatırlatmalarında, ne kadarda haklı olduğunu özellikle yaşanan bu olaylarla görüyoruz!

Ve “(…) Böylece helâk olacak (pişmanlık ve perişanlık içinde kıvranacak) kişi (ve kesimler); apaçık bir delilden (sonra, “bilmedim, ikaz edilmedim” gibi mazeretlere sığınma imkânı kalmadan, hak ettiği) belaya ve cezaya uğrasındı; (buna karşılık manevi olarak ve karakter bakımından) diri kalacak (dünyada izzete, ahirette saadete ulaşacak, onurlu ve şuurlu yaşayacak) kişi (ve kimseler) de, yine apaçık bir delil ve bilgiyle hayatta kalıp (huzura ulaşsındı). Şüphesiz Allah, gerçekten (her şeyi) İşitendir, (ve herkesin kalbinden geçenleri ve niyetlerini) Bilendir…” (Enfal Suresi: 42’nci ayet – son kısmı)

[1] https://www.millicozum.com/mc/duyurular/erbakan-hocamizin-mana-aleminde-akpye-oy-veren-haci-hocalari-uyarmasi

Mücahit Dinç

Bulutlar dağılmak üzere…
28 Şubat ihaneti, AKP’nin iktidara taşınması, Irak’ın işgali, Arap Baharı..

Ecdadımızın kanla bedel ödeyerek bizlere miras bıraktığı vatan toprakları, ihanetle ayaklarımızın altından kaymaktaydı!

Erbakan Hoca uyarmıştı! Haim Nahum doktrini, 20. Haçlı seferi, Büyük İsrail Projesi, 2. Sevr planı, Ilımlı İslam safsatası…

Maalesef bugün gelinen noktada, ülkemiz sistematik bir şekilde işgal altına alınmış ve tek çıkış yolu kalmıştır!

“Elbet bir gün bu kapıya geleceksiniz! Ben istiyorum ki, kafanız gözünüz kırılmadan gelin.”
Prof.DR. Necmettin ERBAKAN

54. Hükümetle soframıza gelen kudret helvası ve bıldırcın eti yerine soğan ve sarımsağı tercih eden bir toplum olarak;
Vefasızlığın, sadakatsızlığın faturasını en ağır şekilde ödüyoruz!
Uyan eyy Türk Milleti! Dövecek dizimiz de kalmadı!

Erbakan Hocamız; Siyonizm’i yeryüzünden silecek üstün elektronik Harp teknolojilerini, hazırlıklarını planlamakla kalmamış..

“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
Türkiye’nin kurtuluşu;
Millî Çözüm’e inan bir Cumhurbaşkanının o makama oturması, ve Millî Çözüm’e inanan bir hükümetin kurulması ve yeni bir dönemin başlaması ile mümkündür.”

Diyerek kurtuluş reçetesini söylemiş, kapitalizm’den sonra kurulacak Adil Düzen Projelerini hazırlamıştır!

Bütün plan ve tuzaklara rağmen bu gerçekleri dile getiren ve deşifre eden Milli Çözüm!
Arkasında dış mihrakların bulunduğu mafya babalarına, devletin gücünü gösteren Türk evlatları, vatanını milletini seven kolluk kuvvetlerimiz var elhamdülillah..

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!

“Bulutlar dağılınca Erbakan Mührünü göreceksiniz!”
Üstat Ahmet Akgül…

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
21
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx