Reklam
Reklam
Reklam

Kur’an’a Göre; Tarihte, Bugünkünden Çok Üstün ve Güçlü MEDENİYETLER KURULMUŞTUR!

Kullanıcı Değerlendirmesi: / 38
ZayıfMükemmel 

 

Kur’an’a Göre; Tarihte, Bugünkünden Çok Üstün ve Güçlü

MEDENİYETLER KURULMUŞTUR!

      

“(Ekonomik, askeri ve siyasi gücü zulüm aracı olarak kullananlar) Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Ki böylece kendilerinden önceki (zalim ve kâfir kavim)lerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler! (Oysa) Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, arz’ı-toprağı alt-üst etmişler (ekip biçmişler, madenler ve sular arayıp çıkarıvermişler) ve onu (yeryüzünü), kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. (Geçmiş kavimlerin) Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti (ama onlar inkâra ve isyana yönelmişlerdi). Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.” (Rum Suresi: 9)

“Kendilerinden öncekiler de (böyle) yalanlamıştı. Oysa bunlar, (kudret ve medeniyet bakımından) öbürlerine (evvelki ümmetlere) verdiklerimizin onda birine bile ulaşamamışlardı. Buna rağmen (şımararak) elçilerimi yalanladılar; ama (bak bu) inkârın (ve kötülük planları kurmanın sonu) nasıl oldu! (Tarihe bakanlar anlayacaktır.)” (Sebe’ Suresi: 45)

“(Bunlar) Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Biz, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde (size sağlamadığımız imkânlar içinde) onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kılmıştık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırmış, nehirleri de altlarından akar(sular) yapmıştık. Ama günahları nedeniyle Biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) varlığa çıkardık.” (En’am Suresi: 6)

“Biz de, (onları ve) kuvvet bakımından bunlardan daha üstün olan (nice toplum)ları helak ettik. Nitekim öncekilerin (buna benzer) örneği de geçmişti.” (Zuhruf Suresi: 8)

“(Hz. Süleyman:) ‘Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak (başka birisinin bir daha ulaşamayacağı) bir mülkü (maddi imkân ve iktidarı) bana hibe-armağan edip (büyük lütfuna ulaştır!) Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin’ (diye yalvarmıştı. Evet, Hakkı ve adaleti yürütmek, halka hizmet, hayra rehberlik etmek ve bu yolla Allah’ın rızasına erişmek maksadıyla Mevlâ’dan imkân ve iktidar istenebilir ve bu yönde çalışmalıdır.)

Böylece Biz, onun emriyle istediği yere (havada) kolayca akıp giden rüzgârı (özel olarak yaptığı hava araçlarını taşımak, Hz. Süleyman’ı ve yakın adamlarını kısa zamanda hedefine ulaştırmak üzere) onun buyruğu altına verdik. (Hava gücünü ve akımını ona tâbi kıldık.)

Şeytanlardan; (cinn halkından) her (çeşit yapı, sanat ve) bina ustasını ve dalgıç olanı da (denizlerden balık, inci ve mercan çıkaran cinnleri de Süleyman’ın emrine bırakmıştık.)

Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış (olan) diğerlerini de (ona hizmetkâr yapmıştık).

İşte bu, Bizim sana ikramımız ve bağışımızdır. (Ey Süleyman) Artık (tercih senin, istersen) ikram edip ver, veya (bir kısmını elinde) tut (ve biriktir,) sana hesap sorulmayacaktır.

Şüphesiz onun Bizim katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri (makamı) vardır.” (Sâd Suresi: 35-40)

Antik Dünyanın Sırları - Antikythera Mekanizması

Yunanistan açıklarında, Ege Denizi Antikythera (Küçük Çuha) Adası yakınlarında bir gemi enkazına rastlanmıştı. Gemi, milattan önce 60'lı yıllardan; Antik Yunanistan zamanından kalmaydı. Ancak enkazı araştıran dalgıçlar o tarihlerden çok öncelere ait gibi görünen bir nesne bulmuşlardı. “Bu; 2000 yaşında bir aletten ziyade, daha çok 20. yüzyıldan kalma bir şeye benziyordu.” (Dr. Kiki Sanford)

“Antik dünyada hiç böyle bir şeye rastlamamıştık.” (Dr. Sascha Auerbach)

Bu karmaşık cihazın üstüne bazı gizemli kodlar oyulmuş durumdaydı.

“Gerçekten inanılmaz bir cihazdı; bronz dişlilere ve yaylara sahipti, üstünde semboller vardı. Peki ne işe yarıyordu?” (Dr. Peter Campbell)

Matematikçiler, bilim insanları ve arkeologlar, 100 yıl boyunca bu cihazın ne işe yaradığını bulmaya çalışmışlardı.

“Araştırmacılar, zaman zaman bu cihazı çözdüklerini sanmışlardı, ama her geçen gün yeni sorular ve şaşırtıcı bulgular ortaya çıkmaktaydı” (Dr. Karen Bellinger)

Yüksek çözünürlüklü dijital görüntüleme, daha önce ulaşılamayacağı düşünülen iç işleyişi ve ayrıntıları ortaya çıkarmıştı. Ne kadar karmaşık olduğunu görmek, insanda hayranlık uyandırmaktaydı. İlk düşüncemizden katbekat daha karmaşıktı. Uzmanlar sonunda bu eski bilimsel cihazın sırrını çözebilmeyi başaracaklar mıydı?

Sünger avcıları 1900 yılında, 2000 yıllık bir batık keşfetmişlerdi. Kısa süre içinde denizde bulunan en büyük antik enkaz olarak tanımlanmıştı.

“Buldukları şey aslında Antik Dünyanın Titanic’i konumundaydı” (Dr. Karen Bellinger)

“Gemi ağzına kadar kargo ile doluydu ve milattan önce 60 civarında batmıştı. Binlerce yıldır suların altında kalan bronz ve mermer Yunan heykellerinden, mücevherlerden, cam eşyalardan ve çeşitli mobilyalardan oluşan gerçek bir hazineye ulaşmışlardı.” (Dr. Peter Campbell)

Ancak, gemideki hazinelerin arasındaki çok özel bir nesne, görenleri şaşkınlığa uğratmıştı.

“Karmaşık bronzdan yapılma mekanizmaya benzer bir şey vardı. Aslında biraz da saate benziyordu. Özenle tasarlanmış bir mühendislik harikasıydı.” (Dr. Andrew Kinkella)

Bu cihazın ne işe yaradığı bilinmiyordu. Bazı bilim insanları “Aldatmaca” derken, bazılarına göre modern bir gemiden düşmüş olmalıydı!?

Yapılan ilk araştırmalar, mekanizmaların durumu yüzünden yarım kaldı. Denizin altında uzun süre kaldığı için paslanmış, kireçlenmiş ve 82 ayrı parçaya bölünmüş durumdaydı.

“Kalan parçalar inanılmaz derecede kırılgan, elle tutulamayacak kadar hassastı, yufka hamuru kıvamındaydı ve pul pul dökülüyordu.” (Dr. Adam Ruben)

Kelimenin tam anlamıyla, dokunduğunuz anda parçalanacak kıvamdaydı. Bu da cihazı çözme şansını azaltmaktaydı. Arkeologlar ve bilim insanları onlarca yıl boyunca mekanizmanın ancak dışını incelemeyi başarmışlardı. Akılları karışmıştı, ancak 21. yüzyılın dijital görüntüleme teknikleri, aleti daha önce hiç olmadığı kadar detaylı inceleyebilmelerini sağlamıştı.

Artık ellerinde 3 boyutlu modern röntgen teknolojisi vardı. Elimizi sürmeden cihazın içine bakıp, orada neler olduğunu görebilme şansı yakalanmıştı.

“Gördükleri şey, hayret vericiydi. Sanki bir İsviçre saatine bakıyorlardı, ama saat 2000 yıllıktı.” (Dr. Kiki Sanford)

“Artık cihazın karmaşık yapısını görebiliyoruz, düşündüğümüzden çok daha karmaşık çıktı. Sadece birkaç dişliden değil, 30'dan fazla hassas dişliden oluşmaktaydı. Hepsi farklı boyutlarda ve birbirine kenetlenmiş durumdaydı ve ince bir geometrik hassasiyetle yapılmıştı.” (Dr. Sascha Auerbach)

Karmaşık dişli dizisi şaşırtıcıydı. Ancak yüksek çözünürlüklü görüntüler başka bir önemli ipucunu gün ışığına çıkarmıştı. Cihazın içine gizlenmiş gizemli yazıtlar vardı.

“Dışında yazılar olduğu yıllardır bilinmekteydi, ama içinde daha önce hiç görmediğimiz yazıtlar olduğunu da keşfettik. Asıl soru şu; bunlar bir dizi talimat ya da bir tür kullanım kılavuzu olabilir miydi?” (Dr. Sascha Auerbach)

Ancak yazıtlarda büyük bir sorun vardı. İfadelerin çoğu okunamıyordu.

Harflerden bazıları 2 milimetre boyundaydı ve bazı kısımları çıplak gözle okunamayacak kadar hasar görmüştü. Metinleri deşifre etmek isteyen araştırmacılar, röntgen ışınıyla bilgisayar taramalarını, gelişmiş bir görüntüleme yöntemiyle birleştiriyordu. Detaylı görüntüler oyunun kurallarını değiştirse de özenli bir çalışma gerektiriyor, her bir harfin okunması için düzinelerce görüntü analiz ediliyordu.

Araştırmacıların çabası sonuç veriyor ve 2000 yılının ardından eski yazıtlar ilk kez okunabilir hale geliyordu. Kasanın arka kapağındaki yazıt, kadranların envanterini döküp ne anlama geldiklerini anlatıyordu. Metne göre cihazın kullanım amacı, astronomi hesaplamaydı. Etiketleme koduna göre “Filyos” ya da “He” Güneş’i, “Selini” ya da “Sigma” işareti de Ay’ı simgeliyordu.

Yazıtlar ayrıca yılın çeşitli dönemlerine de atıfta bulunuyordu.

“Eski Mısırlılar ve Eski Yunanlılar tarafından aylar için kullanılan “edinmek” ve “acılı göz” gibi kelimeler de vardı.” (Dr. Sascha Auerbach)

Ancak yazıtların bazı kısımları eksikti ve tam bir anlam çıkartılamıyordu. Uzmanlar cihazın nasıl çalıştığını çözmek için matematiğe ve bazı tarihsel metinlere yöneliyordu. Yazıtlara bakıp Antik Mısır ve Yunanların astronomi anlayışıyla, dişlilerdeki diş sayısını ilişkilendirip bir anlam çıkarılmaya çalışılıyordu. Cihazın nasıl kullanıldığını anlamak için denklemleri, yüksek matematiği ve okulda dikkatinizi çekmeyen her yöntem deneniyor ve sonunda olağanüstü bir sonuca varılıyordu. Cihaz, Babillilere kadar uzanan gözlemlere dayanarak, bir dizi astronomik olayı hesaplayıp tahmin yürütebiliyordu. Buna göre; gelecek yıllarda gökyüzünün nasıl görüneceğini tahmin edebiliyordunuz. Cihaz, astronomik cisimlerin nasıl hareket ettiğine dair Antik teorilerine göre programlanmıştı. Yılın belirli bir zamanında herhangi bir gezegenin, gökyüzünün neresinde olması gerektiğini gösteriyordu. Kesinlikle olağanüstü teknolojik bir tasarım vardı. Şimdi telefonumuzda takımyıldızları gösteren bir uygulama vardı, ama insanlar 2000 yıl önce aynı şeyi yapmak için bronz ve matematik kullanıyordu.

Araştırmacılar; bulunan bu mekanizmanın, dünyanın en eski astronomik hesap makinesi olduğunu düşünüyordu. Ancak düzinelerce parça nasıl bir araya toplanmıştı? Yüzlerce farklı olasılık vardı. Ancak hiçbiri kesin doğru kabul edilmiyordu. Araştırmacılar, cihazın nasıl çalıştığına dair seçenekler bulmak için yapbozun farklı parçalarını bir araya getirdiler. Ancak her seferinde uymayan bazı parçalar vardı.

2020 yılında College London'daki araştırmacılar, cihazı düzgün bir şekilde parça parça yeniden inşa etmek için üç boyutlu dijital modelleme tekniğini kullanmıştı. Böylece 2000 yıl sonra Antikythera Mekanizması’nın tamamı ortaya çıkmıştı. Cihaz biraz saate benziyordu. Birden fazla halkası olan dairesel bir yüzü vardı. Yan tarafında mekanizmayı ileri geri sarabilen manivela bulunuyordu. Ön taraftaki grafikli büyük kadran, Zodyak’ta Güneş’in ve Ay'ın konumları hakkında bilgi veriyordu. Halkalar ve ibreler, çıplak gözle görülebilen 5 gezegenin; yani Merkür'ün, Mars'ın, Venüs'ün, Jüpiter'in ve Satürn'ün gökyüzündeki konumunu gösteriyordu. Cihazın hesaplayabileceği bilgilerin kapsamı tek kelimeyle şaşırtıcıydı. Kasanın arkasında iki büyük kadran vardı. Biri takvimi, diğeri de Güneş ve Ay tutulmalarının zamanını gösteriyordu. Hatta Olimpiyat Oyunları gibi bazı etkinliklerin ne zaman gerçekleşeceğini söyleyen bir kadran bile vardı. Antik Yunanlar için “Saatli Maarif Takvimi” gibiydi. Mucidinin detaylara gösterdiği özen, olağanüstüydü ve hayranlık uyandırıyordu. Mekanizma, Ay yörüngesindeki anormallikleri bile göstermeyi başarıyordu. Cihaz, biri merkezden biraz uzakta olup, birlikte çalışan iki çift dişliden oluşuyordu. Bu, bir sonraki dişlinin, Ay’ın eliptik yörüngesini göstermesi için farklı hızda çalışmasını sağlıyordu. Arkeologlar, bu hassas ve harika aletten öğrenecek daha çok şey olduğu kanaatini taşıyordu!

Çözmeyi başardığımız yazıtlar, araştırmacıların bu cihazın kullanımıyla ilgili düşündüklerinin sadece küçük bir kısmını oluşturuyordu. O yüzden ister denizin dibinde ister gemi enkazının başka kısmında keşfedilmeyi bekleyen hangi sırlar olduğunu kimse bilmiyordu. Henüz keşfedilmemiş ve gün ışığına çıkmamış pek çok cihazlar olduğu düşünülüyordu.

Antikythera Mekanizması, şimdilik türünün tek örneği olmaya devam ediyordu. Dijital Teknoloji; bu iki bin yıllık astronomik hesap makinesinin, eşsiz bir mekanik sanat eseri olduğunu ortaya çıkardı. Zamanın çok ilerisinde, yaklaşık 1500 yıl sonra katedral ve şehir saatleri icat edilene kadar böyle bir dişli mekanizmasına hiçbir yerde rastlanmamıştı. Antikythera Mekanizması eski çağlardaki astronomik ve teknik yeteneklerin bir kanıtıydı.[1]

Binlerce yıl önce, mucize cinsinden Peygamberlere ve seçkin ilim ehline verilen yüksek teknolojiler:

Kur’an-ı Kerim, Hz. Süleyman’a (AS) verilen yüzlerce insanı taşıyan hızlı hava aracı imkânı sağlandığını… Ayrıca Cinler ve Şeytanlar gibi şuurlu enerji varlıkların deniz dibi araştırmalarında, sağlam ve büyük inşaat çalışmalarında ve ihtiyaç karşılayıcı çeşitli san’at dallarında kullanıldıklarını haber vermektedir.

“Süleyman için de; fırtına biçiminde esen rüzgârı (ona boyun eğdirdik) ki, (Hz. Süleyman’ın) kendi emriyle, (uçak benzeri gemi gibi bir araca binip, etbaıyla birlikte) içinde bereketler kıldığımız (istediği) yere doğru (havada) akıp giderdi. Biz her şeyi (hakkıyla) Bilenleriz.

(Ayrıca) Onun için (denizde) dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler)de de çalışan (cinn takımından) şeytanlardan kimseleri de (Süleyman’ın emrine verdik). Onları (bu görevlerde tutuverip) muhafaza eden de Biz’dik.” (Enbiya Suresi: 81-82)

“Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a da (özel ileri teknoloji harikaları cinsinden) bir ilim vermiştik de, onlar da: ‘Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamd olsun’ demişlerdi.

(Hz.) Süleyman (babası) Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: ‘Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili (mantıkut-tayr = sinyallerle haberleşme) öğretildi ve bize her şeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür (ve Allah’ın faziletidir).’

Süleyman'a (hizmet için) cinnlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular (emir dinleyen ve hizmet eden gruplar) toplanmış ve bunlar (onun emrinde ve istediği hizmete) bölükler halinde dağıtılmıştı. (Ki bunlar Allah’ın özel inayeti ve nimetleridir.)” (Neml Suresi: 15-16-17)

“Derken uzun zaman geçmeden (Hüdhüd kuşu) geldi ve dedi ki: ‘Senin (ihata edip) kuşatamadığın (bilip farkına varamadığın) şeyi, ben (öğrenip) kuşattım (kavradım) ve sana (Yemen’deki) Sebe’ (yurdundan ve halkından) kesin bir haber getirdim.’

Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın(ı toplumun başında) buldum ki, ona (dünyalık nimet ve faziletlerden) her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı vardır. (Güç ve saltanat sahibi bir hanımdır.)” (Neml Suresi: 22-23)

“(Elçinin gitmesinden sonra Süleyman:) ‘Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş (Müslüman)lar olarak gelmeden önce, sizden hanginiz o (kadının) tahtını bana getirebilir?’ dedi.

Cinnlerden bir ifrit şöyle demişti: ‘Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim’ (teklifini iletmişti).

(Ama) Kendi yanında kitaptan (mucizevi yüksek teknoloji) ilmi (ve ışınlama yeteneği) olan (İlahi ikrama=keramet lütfuna mazhar şahsiyetlerden) biri: ‘Ben, gözünü açıp (henüz) kapamadan (önce) onu sana getirebilirim’ demişti. Derken (Süleyman) onu (tahtı) birden kendi yanında durur vaziyette görünce: ‘Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim? diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim de nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Ğaniy (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır’ diyerek (Allah’a teşekkür etmişti).” (Neml Suresi: 38-39-40)

Evet, bu ayet-i kerimeler açıkça; ışınlanma yoluyla sadece görüntülerin değil, cisimlerin ve çeşitli üretimlerin naklinin de, kısa sürede gerçekleştiğini… Ve hasretle beklenen tarihi Medeniyet ve Mehdiyet Döneminde de bunların keşfedilip yaygın hale geleceğini bildirmektedir.

Kaldı ki; Haçlı Batı’nın Orta Çağ’da koyu bir cehalet karanlığında debelendiği bir süreçte, bundan 1200 sene önce Abbasiler Döneminde Halife Harun Reşit tarafından, İslam Bilginlerinin ürettikleri çok yüksek teknoloji eseri ÇALAR SAAT’lerin, hediye olarak gönderildiği Avrupa saraylarında nasıl bir şaşkınlığa yol açtığını… Ve kurulup belirlenen saatlerde zil sesi çıkaran saatin içine kaçmış “CİN”leri yakalamak için nöbet tuttuklarını tarih unutmuş değildir.

 


[1] https://www.dmax.com.tr/antik-dunyanin-sirlari/1-sezon-3-bolum

 

Abdullah AKGÜL -

Karşılaştırmalı İslam ve Batı Hukuku araştırmacısı.

El-Ezher Üniversitesi Usuliddin Fakültesi Mezunu.

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezunu

Devami
Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız Heyecan

Bu yazarin diger makaleleri

Zülkarneyn ve Ye’cüc Me’cüc Kavramı "Bir de sana Zülkarneyn´i soruyorlar. De...
Devami
  "Türklerin Başına Geçecek 11. Devlet Adamı Parçalanmak ve Yıkılmak Üzere...
Devami
  “SÜNNET”İ İNKÂR, HZ. PEYGAMBERİ (SAV) İNKÂRDIR!          Son zamanlarda: “Kur’an bize...
Devami
  Not: Bu yazının tamamı TBMM Başkanı Sn. İsmail Kahraman’a, Milli...
Devami
  Hasta olup doktora giden kimselere, vitamin eksikliğini gidermek için,  reçeteye...
Devami
Çok değerli ve dini gayretli kardeşim Hacı Ramazan Yıldırım; “PEŞAVER...
Devami

Makale Paylaşım Sayısı: 395

SON YORUMLAR