YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
664b057e51fde
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 7 0 0
Bugün : 9163
Dün : 21806
Bu ay : 416406
Geçen ay : 737322
Toplam : 23932692
IP'niz : 3.143.25.144

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Zalim Güçleri Etkisizleştirme Yöntemi:

UZAKTAN BEYİN DENETİMİ VE TEKNOLOJİ YÖNETİMİ

      

Elektromanyetik dalgalar; proton, elektron ve nötron gibi atom altı yüklü bir parçacığın ivmeli hareketi sonucu oluşan… Birbirine dik elektrik ve manyetik alan bileşeni bulunan… Ve bu iki alanın oluşturduğu düzlemde dik doğrultuda yayılan… Yayılmaları için bir ortama ihtiyaç duymayan ve boşlukta ışık hızıyla yayılan enine dalgalardır. “Elektromanyetik” alanlar; İlahi takdire bağlı olarak, normal doğa koşullarına uygun olarak da ortaya çıkmaktadır. Şimşek çakması, televizyon dalgaları, radyo frekansları, mikrodalgalar, hortum ve fırtınalar bunlardan bazılarıdır.

Elektromanyetik alanlar, bir nevi radyasyon sayılır. Radyoaktivite, fazla enerjiye sahip atom çekirdeklerinin radyasyon yaymasıdır.

Elektromanyetik dalgaların kendileri “yüksüz” olduklarından elektrikten ve manyetik yüzeylerden etkilenmedikleri anlaşılmıştır. “Wi-Fi” dalgaları da radyo dalga bantları cinsinden dalgalardır. Wi-Fi teknolojisi radyo dalgalarını kullanarak teknolojik cihazlar arasında iletişim kurmayı sağlamaktadır. Bu arada cep telefonları da 2,5 GHz mikrodalga aralığında elektromanyetik radyasyon yaymaktadır. Ancak, örneğin asansörler metal bir kutu gibi olduklarından “Faraday Kafesi” etkisi yaptığından, cep telefonlarının çekmesine engel olmaktadır.

Özetle; elektromanyetik alan: 1- Elektrik alanından, 2- Manyetik alandan oluşmaktadır. Fizikte elektromanyetik dalgalar; elektrik yükü taşıyan parçacıkların çevrelerinde ortaya çıkardıkları ve diğer yüklü parçacıklar üzerinde baskı ve kuvvet uygulayarak, onları etkileyip yönlendirmeyi başardıkları özel dalgalardır. Bu; uzaktan etkileme, çekme, itme, yön değiştirme şeklinde olmaktadır. Başka bir ifadeyle elektromanyetizma: Elektriklenme ile mıknatıslanmanın karşılıklı olarak etkilenmeleri sonucu ortaya çıkan olayların ve özel kuvvet kaynağının genel adıdır. Kısaca, elektrik akımıyla mıknatıs oluşturma ve bununla uzaktan insan beynini ve teknolojik merkezleri etkileyip yönlendirme veya devre dışına itme olayıdır.

İşte çok özel teknolojilerle ve bu elektromanyetik güçler sayesinde, hedef alınan ülkelerin; elektrik dağıtım şebekelerini, cep telefonları sinyal vericilerini, internet sitelerini, uzaydan haberleşme antenlerini ve diğer teknoloji merkezlerini kontrol altına alıp devre dışı bırakma imkânı vardır ve teknoloji, Cenab-ı Hakkın bu asırdaki sadık Mücahit mü’minlere en büyük ikramıdır.

Bu konuda Erbakan Hocamız şunları buyurmuşlardı:

Evet, Siyonizm laftan anlamaz, müeyyide uygulayacağız!.. Ama bunu, çok özel ve yüksek teknolojilerle, silahsız ve çatışmasız başaracak, zalim güçleri teslime mecbur bırakacağız!..

Bunun için; “Teknoloji, Allah’ın biz Müslümanlara bir lütfudur.” Onların füzelerini geri çevirip, kendi üzerlerine yönlendirecek teknolojiler hazırlanıyor. Sürtünme ve özel etkilenme sonucu kendi enerjisini üreten ve uzaktan kumanda ile yönlendirilen, birkaç ince tel yumağını uçaklara gönderip imha edecek sistemler geliştiriliyor. İşte İran, “uranyumu zenginleştirdim” diyor, iyi güzel, ama bu gelişme onlarınkine göre henüz hiçbir şey ifade etmiyor… “Biz de uçak gemisi yapalım, biz de atom füzesi yapalım” derseniz, siz bunları hazırlamaya uğraşırken, dış güçler on katını hazırlıyor… Öyle ise emperyalist ve Siyonist ülkelerin yıllardır üzerinde çalıştığı ve hazırladığı bütün silah sistemlerini ve teknolojilerini etkisiz ve geçersiz kılacak, hem de çok daha ucuza mal olacak yeni ve üstün teknolojiler gerekiyor!..

Pilotsuz uçakların ve her türlü bilgisayarlı araç gereçlerin…

Duvardan, kapıdan, mayınlı ortamdan, tel örgülü ve elektrikli mânialardan aşan ve hedefine ulaşıp görevini yapan, yürüyen teknolojik böceklerin…

Ulusal ve uluslararası her türlü stratejik konuşma ve yazışmaları dinleyecek ve değerlendirecek, ama kendisi asla çözülmeyecek son sistem iletişim aletlerinin…

Bilgisayar sistemlerini, teknolojik projeleri, hıyanet ve saldırı girişimlerini, çok özel ve gizli casusluk şebekelerini takip ve tahrip edici, sentetik ilaç kapsülleri benzeri, uzaktan kumandalı ve fark edilmesi imkânsız; bir nevi “suni cin” modellerinin;

Tasarım ve proje başlangıçlarını,

Model ve deneme safhalarını,

Seri üretim ve geliştirme aşamalarını,

Gerçek ve örnek video çekimleriyle gösteren tanıtım filmi, hayret ve hayranlık uyandırmış ve:

“Ahir zamanda ve Hz. Mehdi’nin Deccal’e karşı kutlu savaşında barut ateş almayacak, silahlar patlamayacak” mealinde müjdelenen haberlerin nasıl hakikat olacağı böylece ispatlanmıştı.

Bütün bu harika hazırlıklar, kesinlikle güdük kalmayacak ve boşa çıkmayacaktı. Bu üstün teknolojileri ve insani projeleri uygulayacak ekipler ve takipçiler elbette görevini yapacak ve Erbakan’ın Milli Görüş gayesini Milli Çözüm gayretiyle hedefine taşıyacaktı…

Böylece, ayet-i kerimelerde işaret edildiği ve hadis-i şeriflerde müjdelendiği gibi, tarihin en kutlu Medeniyet ve Mehdiyet dönüşümünde, kansız ve kavgasız bir zafere ulaşılacaktır. Haşr Suresi 6’ncı ayeti de bu mutlu neticeye işaret buyurmaktadır:

“Onların Allah’ın Elçisine verdikleri ‘FEY’e (savaşsız kazanılan ganimet, servet ve devlete) gelince; ki buna karşı (bu zaferi kazanma kastıyla) siz at ve deve koşturmamış (silah kuşanmamış ve kullanmamış)tınız. Ancak Allah, elçilerini (zulüm ve kötülük ehlinden) dilediklerinin üstüne musallat (edip muzaffer) kılmaktadır. Çünkü Allah her şeye gücü yetendir.” (Haşr Suresi: 6)

Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahvına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak… Muhyiddin-i Arabi gibi büyük zatların ihbarıyla, “Barut patlamayacak” yani tahrip gücü korkunç olan, başta atom bombalarının ve diğer nükleer füze başlıklarının ateş almayacağı yüksek ve özel teknolojiler sayesinde Siyonist-Haçlı güdümlü, sömürü, haksızlık ve ahlâksızlık zulmü son bulacaktır. Böylece son ve en büyük İslam devrimi, beklenen tarihi barış ve bereket medeniyeti, acısız ve sancısız gerçekleşmiş olacaktır.

Ardından, farklı din ve kökenden… Ayrı kimlik ve kültürden… Bütün insanların temel haklarını, refah ve huzur ortamını sağlayacak, Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır. İslam’ın onuru ve insanlığın huzuru için va’dedilen ve asırlardır özlemle gözlemlenen bu kutlu gelişmeleri engellemeye, hiçbir devletin veya sistemin gücü yeterli olmayacaktır, inşaallah!..

Sinirsel Manipülasyon ve Beyin Yönlendirme Yöntemleri

1960’larda Moskova’daki ABD Elçiliği, Sovyet kaynaklı mikrodalga ışın saldırısına maruz kalmıştı. Bu ışınlı saldırı, öncelikle elçilik içindeki görevlilerin zihinlerini ve dolayısıyla davranışlarını kontrol etmeyi amaçlamıştı. Komünistlerin; bu tür can sıkıcı sinirsel etkileme cihazlarını kullanma çabaları, ABD’de de benzer konularda acil araştırma sürecinin başlamasına yol açmıştı. Bununla beraber çalışmaların üzerine kalın bir gizlilik perdesi asılmıştı. 19 Aralık 1994’te Pandora Harekâtı’na dair gizli sayılmayan kayıtlardan ortaya çıkarılan bilgi ve belgeler araştırmacılara, ancak 1991’de yürürlüğe giren Bilgi Özgürlüğü Kanunu çerçevesinde yapılan başvurular sonrasında ulaşmıştı. Zaten Pandora Harekâtı da Moskova’daki olayların açığa çıkarılmasına yönelik Amerikan tepkisi olarak ortaya çıkmıştı.

1961’de Allan H. Frey, baş bölgesine düşük güç yoğunluğunda UHF (Aşırı Yüksek Frekans) elektromanyetik enerji göndermenin, bir tür radyo dalgalarına benzer ışınlar yayarak ses algılaması oluşturabildiğine ve bunun sağır insanlarda bir çeşit duyma sağlayabileceğine ilişkin ciddi ipuçları sunmaktaydı. Görünürdeki tek risk ya da sakınca, dalga uzunlukları 10 cm’den daha kısa olan UHF enerji dalgalarının, ciltte yanmalara sebep olabilecek ısınmalara neden olmasıydı. Yine Frey ve diğer bilim adamlarının benzer konularda yaptığı çalışmalarla, mikrodalga enerjisinin tachycardia (kalp atışlarının hızlanması) veya bradycardia (kalp atışlarının yavaşlaması)’na yol açabilecek güce sahip olduğu da ortaya çıkarılmıştı. 1973 yılında, diğer bir bilim adamı, S. M. Bawin de, beyin dalgalarının düşük güçte üretilmiş VHF (Çok Yüksek Frekans) enerjisiyle artırılabilir veya tamamen durdurulabilir olduğunu kanıtlamıştı.[1]

1950’den beri tekrarlanan çalışmalar sonucunda, insan davranışlarının, işitsel korteksin uyarılması, tehlikesiz doku ısınması oluşturulması, beyin ritminin modifiye edilip ayarlanması ve mikrodalgaların başka birçok biyolojik uygulamalarıyla değiştirilebileceği ve istenen tarzda yönlendirilebileceği tespit edilmişti. Bunun başarılabilmesi için gerekli olan enerji miktarı, 1 km’den daha fazla uzaklıkta ve 600 metre yükseklikte duran bir böceği bile algılayabilen radarlarda kullanılan enerji miktarına eşitti. İşte bunun için radar tipi enerjinin bir birey veya kalabalık üzerine odaklanabilen bir silah olarak kullanılması mümkün olabilirdi. Elektromanyetik (EM) enerjinin biyobilimlerde kullanılması oldukça yeni sayılabilecek bir gelişme sayılsa da, biyoelektrik araştırmalarının tarihi, Galvani ve Volta’nın bir kurbağanın ayaklarını elektrik akımıyla uyarmayı hedefleyen araştırmalar yaptıkları 1786 tarihine kadar gitmekteydi. Direkt olarak elektrotları kullanan ilk bilim adamı olan Von Zeynek tarafından yüksek frekans akımıyla vücut dokularının ısıtılması anlamına gelen “diatermi” terimi ise 1908’de türetilmişti.

Fakat konuyla ilgili somut adımlar, İtalyan fizikçi R. Gazzamali’nin 1920’lerde “aşırı telkine yatkın kişilerde halüsinasyon oluşturabileceğini” keşfetmesi ve bu insanların zihinlerinden yayılan bir tür radyasyon ışıması tespit ettiğini belirtmesiyle atılmış gibiydi. Çalışmalarını kitaplaştırarak “Radyasyon Yayan Beyin” adını verdiği eseri, ABD’deki Wright Patterson Hava Kuvvetleri’nin Yabancı Teknoloji Bölümü tarafından 1965 yılında tercüme edildi. Alman fizikçi W. A. G. Van Everdingen, 1938-43 yılları arasında bu tarz çalışmaları daha da ileri boyutlara taşıyabilmişti. Everdingen; mikrodalga ışınlarının, civciv embriyosunun kalp işlevini ortamdaki glikojen (bir protein formu) seviyesine göre etkilediğini gözlemlemişti.[2] 1946 yılına gelindiğinde ise; J. E. Nyrop, ısıtma etkisi olmadığı halde kısa vuruşlu EM radyasyon oluşturulmasıyla bakterilerin, virüslerin ve dokuların üzerinde özel bir etki oluştuğunu kaydetmişti.[3] EM enerjisi kullanarak insan zihnini manipüle etme yönünde ilk adımı atan öncüler, kendilerinden sonra geleceklere daha ayrıntılı araştırmaların sürdürüleceği yeni bir dönemin kapısını göstermişlerdi. Daha henüz 1961’e gelinmemişti ki, Dr. Allan H. Frey’in ortaya koyduğu bir araştırma, bilim çevrelerini, radyo frekans (RF) enerjisinin doku kültürünün ısıtılmasından çok daha ileri maksatlar için kullanılabilir olduğuna ikna etti.

Pandora dosyaları da elektrotlarla beynin doğrudan uyarılması konusundaki çalışmalara atıfta bulunmaktaydı. Dosyalarda, uyarılan bölgeye bağlı olarak suni şekilde oluşturulan tepkinin nasıl meydana getirilebildiği konusuna yoğun bir ilgi gösterildiği göze çarpmaktaydı. Nobel ödülü almış İsviçreli fizyolog Walter Hess, hayvan beyinlerindeki elektrik faaliyetlerini kaydetmek amacıyla beyinlerin belli bölgelerine elektrik kabloları döşeyen ilk bilim adamıydı. Hess, bu araştırmaları sonucunda beyin sapı kenarında yerleşmiş organ sistemindeki hipotalamus ve ilgili sinirsel yapıların, duygusal ve saldırı nitelikli davranışları kontrol ettiğini anladı. Bu bölge aynı zamanda iştah ve koku duyumuna bağlı olarak güdülenen cinsel davranışların da merkezlendiği alandı. Sinir cerrahı W. Penfield, Hess’in bulduklarını bir adım daha ileriye taşıdı. Elektrik akımını, beyin ameliyatları esnasında beyin dışındaki bölgeyi uyarmak için kullandı. Sonuçlar şaşırtıcıydı. Bu metodun uygulandığı epilepsi hastaları, geçmişte yaşadıklarının tamamını yeniden hatırlamışlardı. Yine aynı hastalara eski anıları o kadar gerçekçi gelmişti ki, sanki olanları yeniden yaşıyorlardı. Aynı nokta iki defa uyarıldığı zaman, olaylar zinciri başlangıçtan itibaren kendini yeniden tekrarlamaktaydı.[4]

1960 yılında Neider ve Neff, beynin doğrudan elektrikle uyarılması tekniğini, (BEU) şartlandırma amacıyla kedilerde duyma hissi meydana getirmek için kullanmışlardı. Bu çalışmalarıyla, seslerin BEU ile üretildiğini, seslerin davranış şartlandırma uyarıcısı olarak kullanılabileceğini ve ses kalitesinin beyin zarındaki elektriksel uyarıcının derinliği ile orantılı olarak değiştiğini öne sürüyorlardı.

Radyestezi, insanların elektromanyetik enerji meydana çıkartabilme kabiliyetinin ifade edilmesinde kullanılan bir kavramdır. Olağanüstü olaylar üzerinde çalışan NASA’nın Uzay Uçuşları Merkezi’nden James Beal, hepimizin, bedenimizde oluşan elektromanyetik enerji noktalarını ayarlayacağımıza inanmaktadır. Beal, dışarıdan bize gelen enerjinin şiddetli etkilere sahip olduğunu savunmaktadır; çünkü ona göre, bedenimizdeki hücre, sinir gibi mikro yapıların her biri, kendi çapında küçük ve karmaşık bir elektrik sistemi olmaktadır![5]

Allan H. Frey, 24 Nisan 1961’de Chicago’da organize edilen Hava Kuvvetleri Tıp Derneği toplantısında şu şaşırtıcı açıklamayı yapmıştı: “Ulaşılmış olan çağdaş bilgi düzeyimize göre, insanın işitme sistemi, radyo frekans (RF) tayfının en azından orantısında bir yerde elektromanyetik enerjiye tepki verebilecek durumdadır. Daha da ötesi, verilecek bu ilk tepki “ani” olacaktır ve alçak güç yoğunluklarında gerçekleşebilir durumdadır; bu yoğunluklar da zaten muhtemel biyolojik hasarlara yol açabilecek seviyeden oldukça düşük orandadır.“[6]

Böylece; ordu için çok geniş uygulama sahası olan yeni bir haberleşme şekli bulmuşlardı: Radyo dalgaları aracılığıyla beyinle doğrudan haberleşme fırsatı yakalanmıştı. 1961 yılında gerçekleştirilen deneyler, RF enerjisine yönelik duyma tepkisinin etkisi ve ölçüsünün yüzlerce metreye kadar varabildiğini kanıtlamıştı. Taşıyıcı yayıcının uygun şekilde ayarlamasıyla, RF enerjisi, “karıncalanma, baş dönmesi, bulantı ve kusma” dahil, hedef insan üzerinde çeşitli biyolojik etkiler oluşturmaktaydı. RF enerjili elektrotlar kullanılarak, beynin elektrikle uyarılması (BEU) önündeki engeller ortadan kaldırılmıştı. Şimdi radyo dalgaları kullanılarak BEU ile yapılanlara benzer sonuçları elde etmek mümkün olacaktı. Nabız sayısına ayarlı sinyal gönderici cihazların, gönderilen sinyalle istenen bilgiyi nakletmeleri artık hayal olmayacaktı. Hatta beyne herhangi bir kelimeyi göndermek imkânı da doğmaktaydı.

Uzaktan hipnozla programlanabilecek ve hipnoz esnasında bilinçlerini aşan emirlerle yönlendirilecek seçkin istihbarat elemanları, artık verilen görevleri yerine getirebilirlerdi. Hedefin itaat ettiği herhangi bir hipnotik komut, hedefin görünürde kendi beyni içinde doğan kendi fikri olarak kabul edilebilirdi. Gerekirse “zamanlanmış hipnotik komut” da verilebilir; RF programlaması gelecekte, daha önce belirtilmiş bir vakitte bu komutu tetikleyebilirdi. Buna benzer şekilde verilen emir, hipnotik telkinli bir kelime, resim veya başka bir sinyalle harekete geçirilebilirdi. Beyin dalgalarının beyindeki bilginin işletilmesi için veri taşıdığı zaten bilinmekteydi. W. R. Adey bu verilerin, dalgaların frekans derecesini kullanarak sayısal olarak şifrelenebildiğini iddia etmekteydi.[7] Haklı olması, artık beyin dalgalarının başka bir kişiye taşınmasında önemli bir güçlük yaşanmayacağını göstermekteydi. J. F. Schapitz, ABD Devlet Bakanlığı’na şu deneyi önerdi: “Bilinen fizik etki usullerince ilaçlarla üretilen beyin dalgaları manyetik bir banda kaydedilir. Kaydedilen ritimler sonra mikrodalgalara (ya da çok izlenimler olmuşsa çeşitli ışınlara) göre ayarlanır ve ilaç almayan kişilerin beyinlerine nakledilir. Zihinsel durumları mülakat, psikolojik testler ve poligraf kayıtlarıyla sırasıyla incelenir. Böylece, ilaç almayan kişilerin ilaç alanlarla aynı durumda olup olmadıkları belirlenir.” Schapitz, bu deney teklifinden ayrı olarak mikrodalga yayma metotlarını, benzer şekilde bir kişinin kas hareketlerini başka birisine göndermekte kullanmayı bile teklif etmişti. Bu itibarla, bireye hafıza kaybını yaptırarak, bir istekte onun bilinç işlevini bozmak, engellemek ve yeniden iyileştirmek mümkün olabilirdi. Her ne kadar, bu türden uygulamalar sosyal ve siyasal yaklaşımları açıkça rahatsız edici nitelikte olsalar da, deneylerin çoğunda kullanılan radyo dalga enerjisi, radarda kullanılan nabız ayarlı veya TD (taşıyıcı dalgalı) mikrodalgalar cinsindendi.

1974 yılına gelindiğinde, California Menlo Park’taki Stanford Araştırma Enstitüsü elektronik mühendisi ve sinir fizyoloğu Lawrence Pinneo, elektroensefalografta özel komutlarla beyin dalgalarını orantılı ilişki içine koyarak bir kişinin aklını okuyabilecek bir bilgisayar sistemi geliştirmiştir. Günümüzün daha da gelişmiş imkânlarıyla ilerlemiş BEU radyo tekniklerini kullanarak bu işlevi tersine çevirmek de mümkün hale gelmiştir. Aklı okuyan bilgisayarlar kavramı, artık bir bilim kurgu malzemesi değildir. Psi-Tech’te görevli Binbaşı Edward Dames, Nisan 1995’te NBC’nin “Diğer Taraf” programında şunları söylemiştir: “ABD hükümeti, insanlara dışarıdan telkinde bulunabilen bir sistem geliştirdi.” Dames daha fazla açıklama yapmaktan menedilmiştir.

Düşman Teknolojilerini ve Saldırı Projelerini Etkisiz Kılma ve Teslime Mecbur Bırakma Sistemleri!

22 Nisan 1993’te, BBC televizyonunun en önemli akşam haberi, öldürücü olmayan bir silah hakkındaydı. Savunma Bakanlığı muhabiri David Shukman; düşmanı belli bir fiziksel zarara uğratmadan, dengesini kaybetmesini sağlamak ve herhangi bir saldırıya karşı koyamaz hale sokmak anlayışının iki savunucusu, (emekli) ABD Ordusu Albayı John B. Alexander ve Janet Morris ile röportaj yapmıştı.[8] Düşman birliklerinin iletişim ve ilerlemesini kesen, sistem ve düzenini karıştıran cihazlar, istihbarat birimleri, polis ve savunma teşkilatları tarafından uzun zamandır kullanılmaktaydı. Berkshire’de Greenham Common Askeri Üssü’ndeki kadınlar protestosunda, ABD Ordusu, protestoculara karşı, “Tuhaf Etkili Silahlar” terimi uygun görülen mikrodalga mekanizmalı konvansiyonel olmayan silahlar kullanmıştı.

Öldürücü olmayan son sistem yüksek teknolojik cihazlar, kullanılan donanımın, araçların ve yapıların faaliyetlerini bozmaktan, düşman personeli demoralize etmeye kadar birçok işi yapacaktı. Aralık 1980’de John Alexander, “ABD Ordusu’nun dergisi Military Review’da “Yeni Zihinsel Savaş Alanı” adlı bir makale yayımladı. Bu makalede, telepatinin beyindeki elektrik faaliyetlerine müdahale etmek için kullanılabilir olduğu iddiasında bulunmuşlardı. Bu, ordudaki ileri gelen generallerin dikkatinden kaçmamıştı. Onlar da “Yumuşak Seçenekli Ölüm” teknolojilerinin takip edilmesini teşvik etmeye başlamışlardı. Böylece, savaşmanın yeni bir yolu daha ortaya çıkmıştı. 1988’de ordudan emekli olduktan sonra Alexander, Los Alamos Ulusal Laboratuvarları’na katıldı ve eski CIA Vekil Müdürü Dr. Ray Cline başkanlığındaki ABD Global Strateji Konseyi (ABDGSK) Araştırma Müdürü Janet Morris ile çalışmaya başladı. Çok geçmeden Konsey, çeşitli araştırma projelerinin askeri alanda uygulanabilirliği konusuna yoğunlaşmıştı.

1990’dan bu yana ABDGSK, önemli ulusal laboratuvarlar, belli başlı savunma firmaları ve sanayicilere danışmanlık yapmakta ve kıdemli ordu ve istihbarat subaylarını kadrosuna almış bulunmaktaydı. Senato’nun Silahlı Hizmetler Komitesi Başkanı Senatör Sam Nunn desteğiyle, ABDGSK (emekli) Stratejik Hava Komutanlığı eski Kurmay Başkanı Tümgeneral Chris S. Adams tarafından yönetilen Öldürücülük Tedbir ve Teftiş Grubu’nu kurmuşlardı.[9] Bunlar “hayata hizmet eden teknolojinin” iki çeşidi üzerinde duruyorlardı. Düşmanın donanımını ve düzenini bozmak için kullanılan, madde karşıtı teknikler sıralanmıştı. Bu tekniklerden biri, düşmanın elektronik sistemini tahrip etmek veya bozmak, diğer bir deyişle mekanik sistemlerin işlemesini durdurmaktı. Bu hedefe ulaşabilmek için, şu şartları yerine getirmek lazımdı:

1- “Hayata veya çevreye fazla zarar vermeyen, yaşayan organizma üzerinde uzun vadeli etki bırakmayan kimyasal ve biyolojik silahları hazırlamak…

2- Elektronik algılayıcıları veya optik cihazları artık görmez hale getiren ve devre dışına iten lazer sistemlerine sahip olmak…

3- Öldürücü olmayan elektromanyetik teknolojileri tanımlamak…

4- Nükleer olmayan elektromanyetik nabız silahlarını oluşturmak…

Körfez Savaşı’ndaki müttefik güçlerin komutanı General Norman Schwarzkopf, ABD Kurmay Heyeti Ortak Başkanları’na, uzaya yerleştirilen “geniş-alan-nabız kapasiteli” böyle bir silahın, düşmanın elektronik sistemini tamamen bozabilecek bir güce sahip olduğunu açıklamıştı. Böyle bir senaryoda en az bilinen şey, düşman personelinin kaderi olacaktı. Los Alamos Ulusal Laboratuvarları ile ortak olarak ABD Ordusu Harry Diamond Laboratuvarları teknik desteği ile gerçekleştirilen bir projede, SAGMM Yüksek Güç Dalgalı (YGD) “mermiler” hazırlamıştı. SAGMM’ye göre, Diamond Laboratuvarları YGD için temsili bir hedef seti üzerindeki radyo frekansı etkilerinin tahlilini tamamlamış ve hizmete hazır konuma taşımışlardı.”

Kimyasal araçlar arasında “hidroflorik asitten” milyonlarca kat daha yakıcı olan “süper yakıcı” olarak tanımlanan madde, ilk adaylar arasındaydı. Bir topçu devriyesi, ağır zırhlı araçların optik/camlarını tahrip edebilen ve “önemli silah sistemlerini sessizce bozabilen” pelteli süper-asidi istenen bölgeye yollayacaktı. Askeri araçları bozmaya yönelik elektronik ağlar ve gece harekâtları ya da herhangi gizli bir deniz veya kara operasyonunda kullanılabilecek radara yakalanmayan “gizli” metal tekneler de, Morris’in önerileri arasındaydı. Bir düşman teçhizatını uzaktan ele geçirmenin görünürde garip olan bir başka yolu ise “kimyasal veya kolay kırılır sıvı metaller ve maddeye karşı olan polimerlerin” kullanılmasıydı. Bunlar, kimyasal yapışkanları veya (teflon kullanmalı) kaygan maddeleri yaymak için aerosol dağıtıcı sistemler ile kullanılacaktı. Kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla ikinci kategoriyi ise “anti personel ama öldürücü olmayan teknolojiler” oluşturmaktaydı.

ABD ordusundan Albay Alexander, Başkan Clinton’un Yardımcısı Al Gore’un arkadaşıydı. 1983’te Alexander’ın sevdiği programlarından biri, ismini Yıldız Savaşları filminden alan Jedi Projesi olmaktaydı. Zor anlaşılır bir dili olmasına rağmen, projenin amacı, “normal olmayan araçları kullanarak davranışsal/fiziksel mükemmelliğin öğretilebilir modellerini inşa etmek” ve aramaktı. Alexander’a göre, bu proje Sinir-Dil Programlaması çalışmasının yan ürünü sayılırdı. Sonradan ABD Ordusu İstihbarat ve Güvenlik Komutanlığı Başkanı olan Stubblebine gibi arkadaşlarının yardımıyla, Jedi Projesi’ne mali destek bulmayı başardı.

Alexander’ın Los Alamos Ulusal Laboratuvarları’nda zihin kontrolü ve psikotronik projelere ne kadar yakın ilgi gösterdiğini anlattı. Ekibiyle birlikte Moskova Psiko-İlişkiler Enstitüsü’nde görevli psikolog Dr. İgor Smirnov ile birlikte çalışıyorlardı. Morris, 1991’de Rusya’yı ziyaret edip kendisine Moskova Tıp Akademisi Rus Psiko-Düzeltme bölümü tarafından çeşitli orijinal teknikler gösterilince, Rus ekibi de özel bir davetle ABD’ye çağrılmıştı.

Yani dünyayı denetlemek ve yönetmek isteyen Siyonist merkezler, hem Amerika’yı hem de Rusya’yı kullanmaktaydı. Ruslar, insan zihnini dışarıdan etkilemek için beynin elektronik tahlilini yapabildiklerini konuşmaktaydı. Bunlara göre, “beyaz ses” ve müzik şeklindeki anahtar kelimeleri kullanarak, bilinçaltı komut mesajları nakledebiliyorlardı. Çok düşük frekans tipi ses ötesi naklini kullanan akustik psiko-düzeltme mesajları, kemiğe dokunma aracılığı ile taşınmaktaydı. Ruslara göre şuuraltı mesajlar bilinç seviyesini aşarak anında insanları etkileyebiliyorlardı.

Zihni kontrol altına alma yöntem ve metotlarını araştıranlar için büyük önem taşıyan alt başlıklardan biri de ışınlamadır. Ve yine açıkça ortaya konacağı gibi, CIA sadece zihin kontrolüne yönelik ışınlama testleri yapmamış, üstelik bu testlerde tüm evrensel etik değerleri hiçe sayarak insan kobaylar kullanmıştır. CIA’nın, zihni kontrol etme tekniklerinin araştırılması çalışmalarını, eski Sovyetler Birliği ile beraber yürüttükleri unutulmamalıdır. Elbette çalışmaların çoğu, kamuoyundan gizli tutulmaktadır ve diğer kurumlara bilgi ulaştırılması da büyük bir gizlilik içinde yapılmaktadır. Ne var ki istendiğinde her şeye ulaşmanın çaresi bulunabildiği gibi, bu dehşete düşürücü ve endişe verici araştırma alanına girmenin de bir yolu vardır.[10]

Bütün bu detayların, kayıt ve kaynaklarıyla aktarılması, Erbakan Hocamızın; çok özel üretilen Elektromanyetik dalgalar sayesinde, süper güç sanılan şeytani merkezlerin atom bombalarının, nükleer füze rampalarının, uçak gemilerindeki saldırı mekanizmalarının ve fırlatılan korkunç tahrip güçlü roket ve hava araçlarının nasıl etkisiz hale getirileceği ve gerekirse yön değiştirip kendi üslerine yöneleceği konusundaki müjdelerinin, öyle hayali ve hamasi beklentiler olmadığını, altyapılarının ve seri üretim hazırlıklarının tamamlandığını vurgulamak amaçlıdır!

 


  [1] Bawin, S. M., Gavlas-Medici, R. 1 ve Adey, W. R., “Kedilerde özel beyin ritimlerin üzerinde ayarlanmış VHF alanlarının etkisi”, “Beyin Araştırması”nda, Cilt 58, 1973, 365-384

  [2] a.g.e.

  [3] a.g.e.

  [4] Steven, Leonard A., “Sinirler: Beynin Bloklarını İnşa Etmek” (Crowell, New York, 1974)

  [5] Ferguson, Marilyn, “Beyin İinkıla: Akıl Araştırmasının Sınırları”, Davys-Poynter, (London, 1974).

  [6] Allan H. Frey, “Radyo Frekans Enerjisine İşitsel Sistemin Tepkisi”, “Hava Hekimli Yazar ile yapılan telefon konuşması Mayıs 1992- Binde Teknik Not, cilt 32, 1961, s. 1140-1142.

  [7] Adey, W. R. “Bilginin Depolanması ve Geri Alınması”, Coming, C. ve Balaban, M.’de “Akıl: İşlevlerine Biyolojik Yaklaşımlar”. 1968.

  [8] Bayan Victoria Alexander’in yazara gönderdiği 2 Nisan 1993 tarihli mektup 

  [9] Öldürücü olmama: Ulusal Bir Projenin Geliştirilmesi ve Yeni Stratejik Asırda Öldürücü Olmayan Araçları Kullanmak ABD Global Strateji Konseyi’nin bir Projesi, 1991, s. 4. ABDGSK’in başka kurmay üyeleri Steve Trevino, Dr. John B. Alexander ve Chris Morris.

  [10] Bak: Beyin Kontrolü. Dr. Armen Victorian, Çeviri M. Mencütekin. Timaş yy.

 

5 2 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
19 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Hüseyin Selman İsen

Allah, Zatının ve Elçilerinin Galibiyetini Erbakan Teknolojileri ile Murad Etmiş Olmasın…
✓Ve hiç şüphesiz; Bizim askerlerimiz (ve desteklediklerimiz) elbette galip gelecek (zalimlerin ve kâfirlerin düzenlerini devirecek)lerdir.
(Saffat Suresi 173)

✓(Unutmayınız ki) Allah, “muhakkak Ben ve Elçilerim galip geleceğiz” diye yazmış (ve kararlaştırmış)tır. (Allah’ın partisi ve Kur’an’ın takipçisi olanlar mutlaka kazanacak ve başarıya ulaşacaklardır.) Gerçekten Allah, en büyük Kuvvet sahibidir, Güçlü ve Üstün olandır.
(Mücadele Suresi 21)

Veysel

Sırası Geldi
Yıllar önce Aziz Erbakan Hocamızdan dinlediğimiz şok olduğumuz projelerin gerçekliğini zaman içinde em aklımıza hem de vicdanımıza yatacak şekilde öğrendik. Şimdi ise sıra geldi bu teknololeri kullanmaya. Tüm dünya siyonistlerinin kuduz köpekler gibi bir araya gelip, mazlumlara saldırdığı bu dönemde, inşallah hepsinin burnunu kıracak hamleleri görmemiz yakındır!

Mücahit Dinç

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Erbakan Hocamız yaklaşık 53 yıl önce Müslümanlara bir nevi unuttukları kimliklerini hatırlatmıştı. İlim ve bilimin İslam dan önce yok denilecek kadar az olduğunu.
Karanlık dönemi, İslam’ın ışığının aydınlattığını.
İlmin ve bilmin kurucularının Müslümanlar olduğunu.
Kendi kaynaklarımızda bile tarihin yanlış öğretildiğini.
Batının Rönesans döneminde bizim kaynaklarımızı okuduklarını ve ancak iki asırda okuduklarını anlayabildiklerini ve Batılıların bilimde sadece teknik ilerleme kaydettiklerini ve tıkandıklarını..
Bu tıkanıklığı açacak kişilerin, insanoğluna en büyük hizmeti sunmuş;
Ondalık sistem, matematik, kimya, fizik vb ilim alanlarının kurucusu olan biz Müslümanlar olduğunu ifade etmişlerdi.
Siyonizm’i yeryüzünden silecek teknolojik sistemleri anlattığı zaman kendisini hayalperestlikle suçlayan akılsızlar görmediler mi ki?!
Rusya’nın, Türkmenlerin üzerine attığı füzeler, Suriye’de bulunan pkklıların başında patladıktan sonra Türkiye’yi orantısız güç kullanmakla suçlayıp BM’ye şikayet etmediler mi?
Yunanistan için gelen Fransız Savaş gemisinin bütün iletişimi ve elektronik sistemleri kör ve sağır edildiğini, geminin üzerinde küçük ihalara benzeyen ancak iha olmadıklarını düşündükleri yüzlerce cismin uçtuğunu belirten, denizde kaybolan Fransızlar yardım istemediler mi?
Karabağ’da Ermeniler ve ağabeyleri, Türk Sihalarına çare bulamayıp, “görünmez tanklardan ateş ediyorlar” diyerek teslime mecbur kalmadılar mı?
Ruslar, Ukrayna’da maliyeti ve fiyatı çok düşük olan TB’2 lerle aylarca başa çıkamayıp hergün TB2 düşürdük diye yalan haber yapmadılar mı?
Suriye’de ve Doğuda 4 tane başarılı operasyon yapmadık mı?
Libya’da gücümüzü göstermedik mi?
Dünyanın en gelişmiş sistemlerine sahip olan İsrail’e, sızan az sayıda Hamas’lı Mücahid büyük başarılar elde ettikten sonra; gizli bir elin düğmeye basıp, İsrail’in bütün sistemlerinin kulağını ve gözünü kör ettiği açıklanmadı mı?

Yıllar önce Erbakan Hocaya şimdi ise onun davasına sahip çıkan Milli Çözüm ekibini “hayalperestlikle” suçlayan hainler, gafiller ve işbirlikçiler!

Sıkı durun kininizden parmaklarınızı ısıracağınız vaad edilmiş o kutlu güne, sayılı günler kaldı İnşAllah!

candan

haşr suresi 6.ayet
“Onların Allah’ın Elçisine verdikleri ‘FEY’e (savaşsız kazanılan ganimet, servet ve devlete) gelince; ki buna karşı (bu zaferi kazanma kastıyla) siz at ve deve koşturmamış (silah kuşanmamış ve kullanmamış)tınız. Ancak Allah, elçilerini (zulüm ve kötülük ehlinden) dilediklerinin üstüne musallat (edip muzaffer) kılmaktadır. Çünkü Allah her şeye gücü yetendir.” (Haşr Suresi: 6)

Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahvına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak

Arzu koçak

Bu konuda Erbakan Hocamız şunları buyurmuşlardı:
Evet, Siyonizm laftan anlamaz, müeyyide uygulayacağız!.. Ama bunu, çok özel ve yüksek teknolojilerle, silahsız ve çatışmasız başaracak, zalim güçleri teslime mecbur bırakacağız!..

Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahvına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak… Muhyiddin-i Arabi gibi büyük zatların ihbarıyla, “Barut patlamayacak” yani tahrip gücü korkunç olan, başta atom bombalarının ve diğer nükleer füze başlıklarının ateş almayacağı yüksek ve özel teknolojiler sayesinde Siyonist-Haçlı güdümlü, sömürü, haksızlık ve ahlâksızlık zulmü son bulacaktır. Böylece son ve en büyük İslam devrimi, beklenen tarihi barış ve bereket medeniyeti, acısız ve sancısız gerçekleşmiş olacaktır.

.::Aykut Akdağ::.

Teknoloji ve Erbakan
Rahman olan Allah cc çalışıp gayret eden herkese teknoloji gibi büyük nimetleri verebilmekte.. ancak tüm ilimin kaynağı yaratan Allah cc olduğu unutulmamalı.Teknolojide kendini çok ilerlemiş zanneden siyonizmin karşısında gücünü İman iman aşk ve azimle almış olan Erbakan ve teknolojileri durmaktaydı! Zahiri şartlarda siyonizm ne kadar güçlü görünürse görünsün Rahim olan Allah cc zaferi Erbakan ve takipçilerine verecektir..

Osman Nuri

Gücümüzün farkına varmamızı ve umutla heyecanla dolmamızı sağlayan Ahmet Akgül Hocamıza Sonsuz şükranlarımı arzederim.
Öncelikle makale gerçekten ümit heyecan azim gayret aşılamakta ve gücümüzün farkına vardırmakta…

Düşününüz , yüzlerce belki binlerce sivil toplum kuruluşları , akademik çalışma yapan kuruluşlar, dernekler vakıflar tarikatler cemaatler , üniversiteler, proflar doçentler …vb. topluluklar bulunmakta… Ama bunca gelişmişliğe varlığa rağmen sadece ülkemiz insanlığı için değil tüm 8 milyarlık insanlık alemi için makalede de anlatıldığı üzere SADECE AMA SADECE AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN HAZIRLIKLARI ZALİMİ ETKİSİZ ÇARESİZ BIRAKACAK MAZLUMLARA UMUT OLACAK TEKNOLOJİ HARİKALARI VE YETMEZ BU ZALİMLERİ VE DÜZENLERİNİ YIKTIN NE LAZIM YENİ BİR DÜZEN LAZIM ONUN DA ALT YAPISININ HAZIRLIKLARI OLAN MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN VE AHMET AKGÜL’ÜN TAMAMLADIĞI ADİL DÜZEN PROJELERİNİ HAZIRLANMIŞ olması insanlığın tüm eksiğini tamamlamış olması gibi büyük bir nimet kuvvetle başbaşayız Elhamdülillah…

Evet Milli Görüş’ün tek temsilcisi Erbakan Hocamızın tek varisi talebesi ve takipçisi AHMET AKGÜL HOCAM SİZLERE MİNNETTARIZ ŞÜKRANLARIMI ARZ EDİYORUM…

Elvide

Adil düzen
Evet Allah nurunu
Tamamlayacak barut
Patlamayacak ,teknoloji
Bizim en büyük bir
Nimetimizdir.
Erbakan hocamızın
Dediği gibi Adil düzen
Kurulacaktır.

Necmettin

TEKNOLOJİ HAZIR ŞARTLAR OLUŞTU!..
Yaşadığımız olaylara,günümüze ve geleceği ışık tutan çok kıymetli Milli Çözüm şiirimizi bir kere daha okumakta büyük yarar vardır!..

BAYRAM YAKLAŞIYOR!

Değişmez kaderin, hükmü yürüyor

İstersen karşı çık, tavandan asıl!

Kervan göçer, itler; boşa ürüyor

Bir güneş doğuyor, ey zulmet basıl!

“Kanlı mı, kansız mı?”, İsrail’e sor

Allah “OL” der biter, sana göre zor

Milli Görüş aziz, kirli görüş hor

Sadık mü’min olur, zafere vasıl!

Alâmetler zahir, sanma ki uzak

İrade Allah’ın, sebepler kızak

Yeis İblis’tendir, imana tuzak

Umutla eyle sen, kalbini gasıl!1

Kader ağın ördü, esbap buluştu

Akdeniz’e şeytan, güçler doluştu

Teknoloji hazır, şartlar oluştu

Sen hâlâ “süper güç”, diyerek kasıl!

Atatürk uyardı, Haçlı Batı’yı:

“Kurmayın; İsrail, bozar çatıyı

Masum Filistinli, kara bahtlıyı

Elbet kurtarırız, Hak olur hasıl!”

Erbakan başardı, altyapısını

Açtı mutlu sonun, ilk kapısını

Bâtıl, barbar, zalim; tüm hepisini

Hizaya sokacak, bu kutlu fasıl!

AKP gâvurun, bir projesi

Nifakı çok derin, kir derecesi

Bozulur hesaplar, şer bilmecesi

Hıyanet alçaklık, sadakat asıl!

Hiç yerde kalır mı, mazlumun âhı

Zalimler olsa da, kıtalar şâhı

Ey mel’un Siyonist, bunca günahı

Nasıl ödyeceksin, düşün bir nasıl!..

“Vâkıa”2 müjdesi, Hak’tır yakındır

Karar halkın değil, Cenab-ı Hakkındır

Şüphe şeytandandır, kalbin sakındır

Devran değişiyor, bayram velhâsıl!

1- Gasıl: Yıkamak.

2- Vâkıa Suresi ilk üç ayet: “VÂKIA vuku bulduğu zaman!.. (Va’ad edilen büyük devrim ve değişimle, dünya ve insanlık tarihinin en önemli olayı ve daha sonra kıyamet sabahı koptuğu an; kâfirlerin, zalimlerin ve iş birlikçi hainlerin durumu nasıl olacaktır? Artık) O’nun vukuunu (zulüm ve küfür saltanatının çöküş olayını ve kâfirlerin dünyasının yıkılışını) hiç kimse yalanlayamayacaktır. O (olay ve onun takdir edicisi Allah (CC) zalimleri, kâfirleri ve hainleri) aşağılatıcı, (mü’minleri, mücahitleri ve mazlumları ise) yüceltici ve onurlandırıcıdır. (O gün, münafıklar ve azgınlar yenilgiye uğramış, mücahit ve muttaki kullar ise zafere erişmiş olacaklardır.)”

Şeyma isen

Allah nurunu tamamlayacaktır
özel teknolojilerle ve bu elektromanyetik güçler sayesinde, hedef alınan ülkelerin; elektrik dağıtım şebekelerini, cep telefonları sinyal vericilerini, internet sitelerini, uzaydan haberleşme antenlerini ve diğer teknoloji merkezlerini kontrol altına alıp devre dışı bırakma imkânı vardır ve teknoloji, Cenab-ı Hakkın bu asırdaki sadık Mücahit mü’minlere en büyük ikramıdır.

Bu konuda Erbakan Hocamız şunları buyurmuşlardı:

Evet, Siyonizm laftan anlamaz, müeyyide uygulayacağız!.. Ama bunu, çok özel ve yüksek teknolojilerle, silahsız ve çatışmasız başaracak, zalim güçleri teslime mecbur bırakacağız!..

Bunun için; “Teknoloji, Allah’ın biz Müslümanlara bir lütfudur.” Onların füzelerini geri çevirip, kendi üzerlerine yönlendirecek teknolojiler hazırlanıyor. Sürtünme ve özel etkilenme sonucu kendi enerjisini üreten ve uzaktan kumanda ile yönlendirilen, birkaç ince tel yumağını uçaklara gönderip imha edecek sistemler geliştiriliyor. İşte İran, “uranyumu zenginleştirdim” diyor, iyi güzel, ama bu gelişme onlarınkine göre henüz hiçbir şey ifade etmiyor… “Biz de uçak gemisi yapalım, biz de atom füzesi yapalım” derseniz, siz bunları hazırlamaya uğraşırken, dış güçler on katını hazırlıyor… Öyle ise emperyalist ve Siyonist ülkelerin yıllardır üzerinde çalıştığı ve hazırladığı bütün silah sistemlerini ve teknolojilerini etkisiz ve geçersiz kılacak, hem de çok daha ucuza mal olacak yeni ve üstün teknolojiler gerekiyor!..

Necati

Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır.
İşte çok özel teknolojilerle ve bu elektromanyetik güçler sayesinde, hedef alınan ülkelerin; elektrik dağıtım şebekelerini, cep telefonları sinyal vericilerini, internet sitelerini, uzaydan haberleşme antenlerini ve diğer teknoloji merkezlerini kontrol altına alıp devre dışı bırakma imkânı vardır ve teknoloji, Cenab-ı Hakkın bu asırdaki sadık Mücahit mü’minlere en büyük ikramıdır.
[b]Erbakan Hocamız şunları buyurmuşlardı:[/b]
Evet, Siyonizm laftan anlamaz, müeyyide uygulayacağız!.. Ama bunu, çok özel ve yüksek teknolojilerle, silahsız ve çatışmasız başaracak, zalim güçleri teslime mecbur bırakacağız!..
Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahvına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak…
Muhyiddin-i Arabi gibi büyük zatların ihbarıyla, “Barut patlamayacak” yani tahrip gücü korkunç olan, başta atom bombalarının ve diğer nükleer füze başlıklarının ateş almayacağı yüksek ve özel teknolojiler sayesinde Siyonist-Haçlı güdümlü, sömürü, haksızlık ve ahlâksızlık zulmü son bulacaktır. Böylece son ve en büyük İslam devrimi, beklenen tarihi barış ve bereket medeniyeti, acısız ve sancısız gerçekleşmiş olacaktır.
Ardından, farklı din ve kökenden… Ayrı kimlik ve kültürden… Bütün insanların temel haklarını, refah ve huzur ortamını sağlayacak, Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır. İslam’ın onuru ve insanlığın huzuru için va’dedilen ve asırlardır özlemle gözlemlenen bu kutlu gelişmeleri engellemeye, hiçbir devletin veya sistemin gücü yeterli olmayacaktır, inşaallah!..

Fatma Mert Bişkin

Biliyorum bir yerlerden gelecek bahar!
“Bütün bu detayların, kayıt ve kaynaklarıyla aktarılması, Erbakan Hocamızın; çok özel üretilen Elektromanyetik dalgalar sayesinde, süper güç sanılan şeytani merkezlerin atom bombalarının, nükleer füze rampalarının, uçak gemilerindeki saldırı mekanizmalarının ve fırlatılan korkunç tahrip güçlü roket ve hava araçlarının nasıl etkisiz hale getirileceği ve gerekirse yön değiştirip kendi üslerine yöneleceği konusundaki müjdelerinin, öyle hayali ve hamasi beklentiler olmadığını, altyapılarının ve seri üretim hazırlıklarının tamamlandığını vurgulamak amaçlıdır!”
******
Makalenin son paragrafı!Özetin özeti gibi zihnime oturdu.Herkesin süper güç olduklarını zannederek,büyük bir korku içerisinde el pençe diblvân durdukları şeytâni merkezlerce ürettilen,dünyaya kan zulüm gözyaşı korku ve ölüm yayan
atom bombalarının,nükleer füze rampalarının,saldırı mekanizmalarının,korkunç tahrip güce sahip olan roketlerin,hava araçlarının,
Aziz Hocamızın bilgi birikim ve tecrübeleri ile çok özel üretilen elektromanyetik dalgalar sayesinde,nasıl etkisiz hale hetirilebildiklerini haber kanallarından takip ediyor Google’den şahit oluyoruz.
Öyle ki attıkları yüksek tahribattaki füzelerin sistemini bozarak kendi füzelerinin kendi başlarında patlatılmasına da şahit oluyor gözlerimiz.
Bizler imanımızı diri tutup,Hakkın hakimiyeti için canla başla gayret edip,seferin bizden zaferin Rabbimizden olduğu inancıyla hareket etmeye devam edebilirirsek,kimbilir Aziz Erbakan Hocamızın üretim aşamasına getirip ehil ellere teslim ettikleri daha nice teknolojik aletle kazanılacak zaferlere ve bu zaferlerlede en büyük fetihlere şahit olacağız.
Bu Fetihle tüm dünyaya Hakkın hakim oluşunda hissedar olacağız..
Heyecanla umutla azim ve kararlılıkla bekliyorum.
Yerimde saymadan,yanan yakılan ayakta kalma mücadelesi veren insanlığa karınca misali bir damla su taşıma çaba ve gayretiyle bekliyorum..
Biliyorum bir yerlerden gelecek bahar!….

Hasan Ç.

Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır.
Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahvına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak… [b]Muhyiddin-i Arabi gibi büyük zatların ihbarıyla, “Barut patlamayacak” yani tahrip gücü korkunç olan, başta atom bombalarının ve diğer nükleer füze başlıklarının ateş almayacağı yüksek ve özel teknolojiler sayesinde Siyonist-Haçlı güdümlü, sömürü, haksızlık ve ahlâksızlık zulmü son bulacaktır. [/b]Böylece son ve en büyük İslam devrimi, beklenen tarihi barış ve bereket medeniyeti, acısız ve sancısız gerçekleşmiş olacaktır.

[b]Ardından, farklı din ve kökenden… Ayrı kimlik ve kültürden… Bütün insanların temel haklarını, refah ve huzur ortamını sağlayacak, Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır. İslam’ın onuru ve insanlığın huzuru için va’dedilen ve asırlardır özlemle gözlemlenen bu kutlu gelişmeleri engellemeye, hiçbir devletin veya sistemin gücü yeterli olmayacaktır, inşaallah!..[/b]

N. Eryıldız

“Akıl; imanın ve İslam’ın emrinde en büyük nimet, nefsin ve şeytanın elinde ise, sebebi felâkettir.”
“Ahir zamanda ve Hz. Mehdi’nin Deccal’e
karşı kutlu savaşında barut ateş almayacak, silahlar patlamayacak” mealinde müjdelenen haberlerin nasıl hakikat olacağı böylece ispatlanmıştı.

Bütün bu harika hazırlıklar, kesinlikle güdük kalmayacak ve boşa çıkmayacaktı. Bu üstün teknolojileri ve insani projeleri uygulayacak ekipler ve takipçiler elbette görevini yapacak ve Erbakan’ın Milli Görüş gayesini Milli Çözüm gayretiyle hedefine taşıyacaktı…

Arzu Akdağ.

Erbakan farkını, görecek cihan
Bu konuda Erbakan Hocamız şunları buyurmuşlardı:

Evet, Siyonizm laftan anlamaz, müeyyide uygulayacağız!.. Ama bunu, çok özel ve yüksek teknolojilerle, silahsız ve çatışmasız başaracak, zalim güçleri teslime mecbur bırakacağız!..

 Bunun için; “Teknoloji, Allah’ın biz Müslümanlara bir lütfudur.” Onların füzelerini geri çevirip, kendi üzerlerine yönlendirecek teknolojiler hazırlanıyor. Sürtünme ve özel etkilenme sonucu kendi enerjisini üreten ve uzaktan kumanda ile yönlendirilen, birkaç ince tel yumağını uçaklara gönderip imha edecek sistemler geliştiriliyor. İşte İran, “uranyumu zenginleştirdim” diyor, iyi güzel, ama bu gelişme onlarınkine göre henüz hiçbir şey ifade etmiyor… “Biz de uçak gemisi yapalım, biz de atom füzesi yapalım” derseniz, siz bunları hazırlamaya uğraşırken, dış güçler on katını hazırlıyor… Öyle ise emperyalist ve Siyonist ülkelerin yıllardır üzerinde çalıştığı ve hazırladığı bütün silah sistemlerini ve teknolojilerini etkisiz ve geçersiz kılacak, hem de çok daha ucuza mal olacak yeni ve üstün teknolojiler gerekiyor!..

Bu sefer Filistin, galip gelecek

Demir Kubbeleri, Hakk emir delecek

Çok ağladı artık, mü’min gülecek

Erbakan farkını, görecek cihan

Sen yetiş imdada, çok zor imtihan!..

Mus ab

Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.) İbrahim Suresi 46

Evet “Batılın tüm güçlerine rağmen Hakkın tarafında olan sadıkların mutlaka galip geleceklerine inanarak gayret etmeleri” gerekliliğini/imanını bu gün sadece ve sadece Milli Çözüm aşılamaktadır.
En büyük ispatı: Siyonizm alaşa olduktan sonra dünyayı adalet, barış, bolluk içerisinde ve tüm insanlığı insanca yaşama şartları sunacak kapitalist sistemin yerine ADİL DÜZEN projeleri üzerinde çalışıp ve bu kurtuluş projelerini hazır hale getirmiş olmalarıdır.
Hazırlık yapmayan ve hakim olması için gayret etmeyen tarikat, cemaat, partinin, şahsın bu ayetlere “bizde iman ettik” demeleri dilde söyleyip kalpte iman haline getirmediklerinin göstergesidir.

Mustafa Yaprakcı

Tek Çare ”YENİ BİR DÜNYA”
“Ahir zamanda ve Hz. Mehdi’nin Deccal’e karşı kutlu savaşında barut ateş almayacak, silahlar patlamayacak” mealinde müjdelenen haberlerin nasıl hakikat olacağı böylece ispatlanmıştı.

Bütün bu harika hazırlıklar, kesinlikle güdük kalmayacak ve boşa çıkmayacaktı. Bu üstün teknolojileri ve insani projeleri uygulayacak ekipler ve takipçiler elbette görevini yapacak ve Erbakan’ın Milli Görüş gayesini Milli Çözüm gayretiyle hedefine taşıyacaktı…

Böylece, ayet-i kerimelerde işaret edildiği ve hadis-i şeriflerde müjdelendiği gibi, tarihin en kutlu Medeniyet ve Mehdiyet dönüşümünde, kansız ve kavgasız bir zafere ulaşılacaktır. Haşr Suresi 6’ncı ayeti de bu mutlu neticeye işaret buyurmaktadır: alıntı
Siyonizm öylesine şeytani planlar kurup çalışmış ki,insanı hayrete düşürecek derecede korkunç tahribatlara adeta Yüce Yaratıcımız RABBİ’mize haşa meydan okurcasına ilahi kanunlara karşı savaş açmış durumdadır. Öylesine teknolojiler geliştirmişler ki, bi nevi insanlığa hizmet edecek robotlar yerine, insanları robotlaştırarak kendilerine köle yapmak için insanlığın tüm enerjisini harcamışlardır. Böyle bir gücü bertaraf etmek için çok daha üstün bilgi beceri ve teknolojiler lazımdı. Bunuda Allah’ın Lütfü keremiyle bu asıra damga vuran Prf. Dr. NECMETTİN ERBAKAN Hocamız hazırlamış bulunmaktaydı. Kuvvet ve Kudret sahibi Cenab-ı Haktı… Ve mutlaka ALLAH nurunu tamamlayacaktı.

Necmiye

Bu sefer Filistin, galip gelecek Demir Kubbeleri, Hakk emir delecek Çok ağladı artık, mü’min gülecek Erbakan farkını, görecek cihan
Şimdi, farz edelim; Siyonist ve emperyalist odaklarca yıkılmaya çalışılan ve büyük Mehdiyet ve Medeniyet inkılabının merkezi olan bir ülkede, başbakandan Genelkurmay Başkanına, sivil ve asker stratejik kurumlara ve komutanlara, tüm etkili ve yetkili konumdaki insanların karşısına çıkan ve kendisini Milli derin devletin temsilcisi olarak tanıtan bir şahıs; onların yanlışlık ve yamukluklarını, gizli ve kirli irtibatlarını, bunların acı ve alçaltıcı sonuçlarını defalarca hatırlatıp, dış güçlerin ve masonik çevrelerin kıskacından kurtuluş yollarını, politik, ekonomik ve stratejik manevralarını kendilerine anlattığını ve onların itimat ve itibarını kazandığını ve manevi etki alanına aldığını düşünün… Bu durumda işbirlikçi iktidarların, çaresizliğe ve ümitsizliğe kapılan komutanların nasıl manipüle edildiğini ve tüm hıyanet girişimlerinin nasıl tersine çevrildiğini düşünün… Kur’an’da haber verilen, Allah’ın mücahit mü’minlere, manevi güçlerle, cinlerle, ifritlerle, meleklerle nasıl yardım ettiğini ve bu müjdenin bugün bizim için de hâlâ geçerli ve gerekli olduğunu düşünün… Bu anlattığımızın en azından bir ihtimal olarak, aklen ve manen mümkün ve münasip olduğunu düşünün… Kulluk şuuru ve cihat sorumluluğuyla; ilmi, siyasi, askeri ve teknolojik hazırlık ve hizmetlerimizi yaptıktan sonra, ABD ve AB gibi süper güçleri güdümüne alan Siyonist emperyalizmin zahiri üstünlüğünden asla korkmamak, bu şeytani odakların himayesine sığınmak zilletine asla başvurmamak ve sadece Hakka güvenip Hakkı konuşmak gayretinin bize neler kazandıracağını düşünün… Düşünün de bir saatlik tefekkür sonucu elde edilecek Allah’a tevekkül’ün, 70 yıllık nafile ibadetten hayırlı olduğu gerçeğine erişin.. Ve bu iman ve heyecanla yeniden dirilip derlenin…
Erbakan Hocamız şunları buyurmuşlardı:

Evet, Siyonizm laftan anlamaz, müeyyide uygulayacağız!.. Ama bunu, çok özel ve yüksek teknolojilerle, silahsız ve çatışmasız başaracak, zalim güçleri teslime mecbur bırakacağız!..

Y Çağlar

Allah Nurunu Tamamlayacaktır İnşaallah
Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahvına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak… Muhyiddin-i Arabi gibi büyük zatların ihbarıyla, “Barut patlamayacak” yani tahrip gücü korkunç olan, başta atom bombalarının ve diğer nükleer füze başlıklarının ateş almayacağı yüksek ve özel teknolojiler sayesinde Siyonist-Haçlı güdümlü, sömürü, haksızlık ve ahlâksızlık zulmü son bulacaktır. Böylece son ve en büyük İslam devrimi, beklenen tarihi barış ve bereket medeniyeti, acısız ve sancısız gerçekleşmiş olacaktır.

Ardından, farklı din ve kökenden… Ayrı kimlik ve kültürden… Bütün insanların temel haklarını, refah ve huzur ortamını sağlayacak, Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır. İslam’ın onuru ve insanlığın huzuru için va’dedilen ve asırlardır özlemle gözlemlenen bu kutlu gelişmeleri engellemeye, hiçbir devletin veya sistemin gücü yeterli olmayacaktır, inşaallah!..

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
19
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx