ERBAKAN’IN EN BÜYÜK BAŞARISI;
HERKESİN AYARINI ORTAYA ÇIKARMASIYDI!..
Mahmut Arıkan’ın Çarpıtmaları!
Halk TV’de canlı yayın Rota programında Kürşat Oğuz ve gazeteci Hilmi Hacaloğlu, Mahmut Arıkan’a “Çözüm Süreci çöker mi?” şeklinde sorular yöneltmişlerdi. Bunu da Sırrı Süreyya Önder’in ani rahatsızlığı nedeniyle gündeme getirmişlerdi. Bu bağlamda SP Genel Başkanı Mahmut Arıkan açıklamalarda bulunurken şunları söylemişti:
“İmralı’ya giden heyet Genel Merkezimizi ziyaret etti (ve bize bazı bilgiler aktarıldı). Bizim bildiğimiz Öcalan’ın ağzından bir kez daha teyit edilmiş oldu. (Erbakan’a yönelik) 28 Şubat sürecinin olmasıyla alâkalı mesele de bu mesele (ile ilgilidir). Nasıl ki Özal’a atfedilen ‘Hayatına son vermekle alâkalı’ bir senaryo konuşuluyor. Aynı şey Sn. Erbakan’la ilgili olarak da geçerlidir. 28 Şubat sürecinde Erbakan Hocamız da bu Kürt meselesini çözmekle alâkalı iş başına geçip bazı problemleri çözmekle alâkalı birtakım kanaatleri ve uygulamaları var idi. 28 Şubat’ın bazı gerekçelerinden birinin de bu olduğunu Öcalan, heyete söylemiş, heyetle bize de aktarıldı. Biz biliyorduk ama o kanaldan da bize teyit edilmiş oldu!?”
Gazeteci Hilmi Hacaloğlu; “Yani, Öcalan demiş ki 28 Şubat’ın yapılma gerekçelerinden biri de, o (Kürt) sorunu çözmekle ilgili Erbakan’ın insiyatif alması(ydı, öyle mi?)”
Mahmut Arıkan: “Evet… (O) şekilde bir açıklaması olmuş orda.”
SP Gn. Başkanı yapılan Mahmut Arıkan’ın bu iddiaları, tamamen şahsi duyumları ve yorumlarıdır. Yoksa Rahmetli Erbakan Hocamızın, bugün, gerçekte İsrail’in ve Yahudi lobilerinin kurguladığı, Cumhur İttifakı’nın ve diğer muhalefet kanadının sadece taşeronluğunu yaptığı “Terörsüz Türkiye” kılıflı sinsi ve Siyonist tezgâhı benzeri girişimlere kalkıştığını iddia ve ima etmek;
• Ya akıl ve anlayış kısırlığından kaynaklıdır.
• Veya kasıtlı bir çarpıtma ve saptırmadır ki tek kelime ile zırvalamaktır.
Çünkü; 11-13 Nisan 2025 arası Antalya Diplomasi Forumu’na katılan ekonomist bilim adamı Jeffrey David Sachs “Suriye’de Ahmet Şara’nın iktidara taşınmasının ve Türkiye’de sözde PKK’yı devre dışı bırakılıp Kürdistan hedefine siyasi zemin hazırlanmasının, tamamen bir ABD ve İsrail projesi olduğunu” açıklamışlardı.
Bundan 12 sene önce, Terörist Başı Öcalan’ın “Silah Amacına Ulaştı, Şimdi Siyaset Zamanı!” Çağrısı!..
Bundan 12 sene öncesi Açılım Sürecinde 21 Mart 2013 tarihini taşıyan açıklamasında, “Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir” diyen Abdullah Öcalan, şimdi yaptığı açıklamada ise: “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” ifadelerini kullanmıştı.
Anlaşılan o ki bu metin, Öcalan’ın (kendisine öğretildiği şekilde) aşamalı önerilerde bulunmaktaydı ve ‘çözüm süreci’ diye adlandırılan önceki sürece kıyasla, iktidar cenahı tarafından baskılanmış ve sınırlanmış bir çağrının motivasyonuyla çerçevelenmiş bir çağrı yapıldığı sırıtmaktaydı. Heyette bulunan Sırrı Süreyya Önder’in, metin Kürtçe ve Türkçe olarak okunup noktalandıktan sonra eklediği şu cümle DEM Parti’ye dokunulmazlık zırhının gizli bir şart olarak dayatıldığının kanıtıydı. Sn. Öcalan: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir notunu da bizlere iletti. Onu da sizinle paylaşmış olalım.” Yani bu hatırlatmaya dayalı olarak PKK’dan “Biz, bize yapılan çağrının gereğini yerine getirmeye yönelik süreci başlatıyoruz, ancak muhatabımızdan da demokratik siyasetin hukuki boyutuna uygun adımlar bekliyoruz” anlamında açıklamalar yapacağı anlaşılmaktadır.
Şimdi kalkıp Erbakan Hocamızın bu ülkemizi parçalama kasıtlı projelere sahip çıktığını, hatta bunu engellemek için 28 Şubat’ın yaptırıldığını öne sürmek tam bir safsatadır. Evet, Rahmetli Hocamıza bu yönde teklifler yapılmıştı, ama onlara yanıtı; (Devlet Teröristlerle pazarlık yapmaz ve hele onların şart koşmasına asla fırsat tanımaz) anlamında: “İyi, o zaman Teröristler kayıtsız şartsız silahı bıraksınlar, Devletin adil ve şefkatli kucağına teslim olsunlar; böylece hem kendilerinin hem Aziz Milletimizin hayrına olacak bir sonuca ulaşsınlar!” buyurmuşlardı…
20 Mart 2023 tarihinde CHP’li Belediye Başkanı Tunç Soyer’in İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ne konuşmacı olarak katılıp, “Sadakat Beklentisi ve Gerçeklik” üzerine konuşurken: “Tanrı’nın, şeytanla anlaşıp Eyyup Peygambere işkence çektirmeleri de bir sadakat imtihanı sanılmaktadır…”
“Asırlarca Osmanlı’ya sadık kalan Ermeniler, hakları olan devleti kurmaya çalışınca soykırıma uğramışlardır.”
“Mustafa Kemal’in ‘Yurtta Barış, Cihanda Barış’ sözleri, Batılılara ‘Ortadoğu’da istediğinizi yapın!’ mesajıdır.” diyerek gizli ayarını ve kirli amacını ortaya dökenlerle, Aziz Erbakan Hocamızı aynı hedef ve heveslerin sahibi gibi göstermek tam bir saçmalıktır.
Erbakan Hoca’nın Türk vatandaşlığından attığı Yahudi Simon, Kıbrıs gündemine taşınmıştı
1977 yılında Milli Selamet Partisi’nin de yer aldığı hükümet tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldıktan sonra, KKTC vatandaşlığı alan ve Kıbrıs Adası’nda eline geçen her fırsatta Siyonist İsrail’e hizmet sunan Simon Aykut, Kıbrıs’ta gündemin bir numaralı sırasını işgal etmiş durumdaydı. Peki, kim bu Simon Aykut ve neden bu kadar öne çıkmıştı?
Simon Aykut, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) topraklarının Siyonistlerce işgal edilmesi sürecinde kritik rol oynayan isimlerin başında yer almaktaydı. KKTC’de Yahudiler için satın aldığı araziler, oluşturduğu siteler ile gündeme gelen Afik Group’un kurucusu olan Simon Aykut, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi güvenlik güçlerince tutuklanmıştı. GKRY’de yargılanan ve “KKTC’deki Rum mallarını yağmalayarak yabancılara satmakla” suçlanan Siyonist Aykut bir yıla yakın bir süredir tutuklu bulunmaktaydı.
Bu Siyonist’i, Erbakan Hoca’nın yer aldığı hükümet Türk vatandaşlığından çıkarmıştı!
İsrail işgali altındaki toprakların yanı sıra; Türkiye, Kıbrıs, Almanya ve Yunanistan’da faaliyet gösteren uluslararası bir geliştirme ve inşaat şirketi olan Afik Group’un kurucusu konumundaki Simon Mistriel Aykut, Milli Görüş’ün iktidarda bulunduğu 1977 yılında T.C. vatandaşlığından çıkarılmıştı. 7 Mayıs 2013 tarihinde Kıbrıs’ta Bakanlar Kurulu kararı ile birlikte KKTC vatandaşı olmaya hak kazanan 1950 Bergama doğumlu Siyonist Aykut, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılan isimler arasındaydı.
Simon Aykut, T.C. vatandaşlığından neden çıkarılmıştı?
Resmi Gazete’nin 23 Eylül 1977 tarihli 16063 sayılı nüshasında, “Türk vatandaşlığından çıkma izni” ve “Türk vatandaşlığını kaybettirme” isimleri ile iki liste yayımlanmıştı. Söz konusu nüshada “Türk vatandaşlığını kaybettirme” listesinde yer alan isimlerden biri de 1950 doğumlu Simon Aykut olmaktaydı. Yasal olarak bir suçun sabit olmasından dolayı vatandaşlıktan çıkarılma işlemi yapılırken söz konusu suç ihtimalleri arasında şunlar yer almıştı:
• “Türkiye’nin menfaatlerine uymayan yabancı bir devletin herhangi bir hizmetinde bulunup da bu görevi bırakmaları kendilerine (yurt dışında dış temsilcilikler, yurt içinde ise mülki idare amirleri tarafından) bildirilmesine rağmen, üç aydan az olmamak üzere verilecek uygun bir süre içerisinde kendi istekleri ile bu görevi bırakmayanlar.
• Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devletin her türlü hizmetinde Bakanlar Kurulu’nun izni olmaksızın kendi istekleriyle çalışmayı sürdürmüş olanlar.
• İzin almaksızın yabancı bir devlet hizmetinde gönüllü olarak askerlik yapanlar.” maddelerinin hepsine uyan ve suçlu bulunan Simon Aykut, Türk vatandaşlığından çıkarılmıştı.
Siyonist’in kovulmasında Milli Görüş imzası
Hâlihazırda KKTC topraklarının Siyonistlerce işgal edilmesi sürecinde kritik bir vazife gören Simon Aykut, 23 Eylül 1977 tarihi itibarıyla T.C. vatandaşlığından çıkarılırken söz konusu kararı veren hükümette Milli Selamet Partisi’nin de yer alması anlamlıydı; bir bakıma Erbakan’la Erdoğan iktidarının farkını ortaya koymaktaydı. Siyonizm’e karşı verdiği mücadele ile bilinen Milli Görüş hareketinin ikinci partisi olan MSP, 31 Mart 1975 tarihinde kurulan I. Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin en kritik paydaşlarından biri konumundaydı. Simon Aykut’un Türk vatandaşlığından çıkarılması kararına imza atan MSP’liler arasında dönemin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Devlet Bakanı Süleyman Arif Emre, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fehim Adak gibi isimler de bulunmaktaydı.
Simon Aykut’a Ersin Tatar’ın sahip çıkması enteresandı!
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, GKRY tarafından tutuklanan Simon Aykut’a dair dikkat çeken ifadeler kullanmışlardı. Simon Aykut’un güneye geçmesi halinde tutuklanacağı bilgisi olduğunu anlatan Tatar’ın: “Aykut için yıllardır Rumlar tutuklamak için hazırlık yaptılar. Kendisi de bilirdi. Geldi görüştük. Kendisine Güney’e geçme dedim. TMK’ya başvur dedim. Gitti tutuklandı. Benzer durumda olanlar o tarafa gitmemesi lazım” sözleri kafaları karıştırmıştı.[1] Bu itiraflar, Sn. Tatar’ın Siyonist ajanlarla işbirliği içinde olduğunu açığa vurmaktaydı!?
Türk Devletleri AB ile skandal bir antlaşmaya imza atmıştı ve Cumhur İttifakı’ndan tıs çıkmamıştı!
Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan, BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarını onaylayarak, “Türkiye’yi Kıbrıs’ta resmen ‘işgalci güç’ olarak” tanımıştı! Ayrıca “KKTC’yi hiçbir surette tanımama” taahhüdünde bulunmuşlardı. Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan, Avrupa Birliği (AB) ile anlaşma imzalarken, güya AB bu ülkelere, dört ülkeye 12 milyar euroluk yatırım yapacaktı. Bu ülkeler, BMGK’nın 541 ve 550 sayılı kararlarına uymaya garanti sağlamışlardı. BM Güvenlik Konseyi, 18 Kasım 1983 tarihinde 541 sayılı kararı kabul ederek, KKTC’nin ilanını hukuken geçersiz saymıştı. Bu kararda, KKTC’nin ilanının GKRY’nin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne aykırı olduğu vurgulanmıştı. Kararda, üye devletlere KKTC’yi tanımamaları çağrısı yapılmıştı.
Yunanistan’ın Deniz Yetki Alanı Talepleri, Ege’de Gerilimi Tırmandırmıştı.
Atina yönetimi, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) çerçevesinde, en küçük adaları bile tam deniz yetki alanına sahip sayarak, özellikle Kastellorizo üzerinden 40.000 kilometrekarelik bir deniz bölgesini hak ettiğini savunmaktaydı. Bu durum, bölgede yeni bir gerilim hattı oluşturmaktaydı.[2]
Bu arada Yunanistan sürekli İsrail’le birlikte, Ege ve Akdeniz’de askeri tatbikatlar yapmaktaydı!
Azerbaycan’a, İsrail’de doğal gaz aramak için ruhsat sağlanmıştı!
Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR), İsrail’in karasularının kuzeyinde gaz arayacaktı. SOCAR’ın Azerbaycan dışındaki bu ilk sondaj girişimi, Azerbaycan-İsrail ilişkilerini güçlendirmeyi amaçlamıştı. Azerbaycanlı yetkililerin Kudüs’e yaptığı ziyaretin ardından Azerbaycan, İsrail’in enerji sektörüne katılımını arttırmaya başlamıştı. Euronews’in haberine göre, İsrail, Azerbaycan’ın SOCAR, İngiltere’nin BP ve İsrail’in NewMed Energy şirketlerinden oluşan bir konsorsiyuma arama ruhsatı vermiş durumdaydı. SOCAR, İsrail’in karasularının kuzeyindeki 1700 kilometrekarelik bir alan olan Bölge 1’de gaz arayacaktı.[3] Yetmez, Suriye’deki Ahmet Şara Hükümeti de İsrail ortağı Azerbaycan’la ortak petrol anlaşması imzalamıştı! Özetle, Ege’de ve Kıbrıs genelinde Yunanistan’la birlikte Türkiye’yi kuşatan Kuduz İsrail’e, Erdoğan’ın “Gardaşı” İlham Aliyev her konuda kucak açmaktaydı!
Hulusi Akar’dan Türk Devletleri Teşkilatı’na KKTC Çağrısı
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, Türk Devletleri Teşkilâtı üyelerini KKTC aleyhinde kullanan Avrupa’yı Bakü’den uyarmıştı. Türk dünyasına da çağrı yapan Akar, KKTC’nin tanınmasının tarihi bir sorumluluk olduğunu vurgulamıştı. “Türk Devletleri Arasındaki Güvenlik ve Savunma İşbirliğinin Güçlendirilmesi: Parlamentoların Rolü” temalı TÜRKPA Üyesi Parlamentoların Milli Savunma ve Güvenlik Meseleleri Komisyon Başkanları 2. Toplantısı Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yapılmıştı.[4]
İşte Erbakan’sız Türkiye’nin fotoğrafı… İşte Milli Görüş gömleğini çıkaranların İsrail ve AB hizmetkârlığı!
Hayal Kuran ve Yeni Bir Dünya Kurgulayan Soylu Türk!
Değerli Mehmet Emin Göktaş’ın yazısının başlığı böyle olmalıydı!
Zor bir yolda yürümeye talip olan, Nobel ödüllerini (ve Yahudi lobilerinin madalyalarını) almak değil, halkının huzurunu sağlamak için çırpınan, Anadolu insanının derdini ve davasını siyaset meydanına taşıyan, Dünya çapında bir bilim adamının, bir makine mühendisi Profesörün hikâyesi böyle başlıyordu. Gözlerini açtığı vakit tarih 29 Ekim 1926’yı gösteriyordu.
“Dinin yıldızı” manasına gelen “Necmeddin” isminin verildiği gün başlıyordu Erbakan’ın ideali, hikâyesi ve kutlu mücadelesi. Bu hikâyeden İstanbul Erkek Lisesi’nin sıraları, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kampüsü de nasibini alacaktı elbet. Almanya’ya gittiği vakit Leopard tanklarının mühendisliğini yaparken yıllar sonra bu tankların namlusunun kendisine çevrileceğinden habersiz genç bir öğretim görevlisiydi Erbakan. İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış Almanya’nın sanayideki gelişimine şahitlik eden ve katkı veren Erbakan, ağır sanayi hamlesine öncülük etmek üzere evine, yuvasına ve kalbine -Türkiye’ye- dönüyordu. Tarihler Erbakan öncülüğünde, Türkiye’nin şeftaliyle birlikte motor ürettiği günleri gösteriyordu. Ancak “devrim”ler büyük engelleri ve mücadeleleri gerektirirdi. Türlü türlü sebeplerle bu gelişmelere mâni olunuyordu; mesele basitti: Mesele, Türkiye’nin şeftaliyle beraber motor da üretmesiydi. Erbakan’ın üretim, kalkınma ve sanayi iddialarına pranga vuranlara karşı restini çekiyor ve yeni bir iddia doğuyordu onun için. Anadolu insanının pranga vurulmuş tüm hayalleri için bir iddiaydı bu. “Milli Nizam” diyerek bu iddiayı başlattığında tarihler 1969 yılını gösteriyordu.
Ayakları bu topraklara basan, şanlı tarihine yaslanıp, talihli geleceğini kurgulayan insanların kafasını Edirne ile Kars sınırından dışarı çıkaramadığı bir dönemde “İslam Birliği”ni gündeme taşıyan, ülkemizin maddi ve manevi kalkınmasına öncülük edecek, akılcı ve kalıcı plan ve programlar ortaya koyan, yeni bir dünya düzeni kurmak bize mi kaldı? diyenlere inat “Adil Düzen’i” kurmayı amaçlayan, önce ahlâk ve maneviyat diyen bir görüştü Onun görüşü: Milli Görüş! Bir bölgenin, bir zümrenin, bir kişinin zihniyetini temsil eden değil, bu aziz milletin görüşünü temsil eden görüştü “Milli Görüş”. Batı güdümlü mevcut sömürü sistemini kuranlar, Erbakan’ın Milli Nizam iddiasına engel olacaktı elbet. Erbakan’ın iddiası “Milli Selamet” ile devam ediyordu. Bir taraftan Milli Selamet derken bir taraftan da Milli Gençlik demeyi ihmal etmiyordu. Çünkü Onun çizmiş olduğu hedefleri gerçekleştirecek olan manaya sevdalı bir gençlik gerekiyordu. Böyle gelmiş böyle gitmeyecek demenin adıydı Erbakan, “Refah’ın vakti geldi” dediğinde ise, maksadı kem talihimize vurulmuş kör düğümü çözmek ve hainlerin oyununu bozmaktı. Bir yazarımız, Refah Partisi’nin %6 oy alıp barajı geçemediği seçimlerde “Bize %6 derler!” diye haykırmıştı. 90’lı yıllarda Eşref Ziya “Bir Güneş Doğuyor” dediğinde ise Anadolu “Başbakan Erbakan” sloganlarına hazırlanıyordu. (Ama sonunda bu şahıs gidip AKP’den aday oluyordu!?) Ama her şeye ve herkese rağmen, bir güneş doğuyordu Cezayir’de, bir güneş doğuyordu Filistin’de ve bir güneş doğuyordu Türkiye’de. Yollara serilen dikenlere rağmen artık Başbakan’dı Erbakan. Çelik dişliler arasında direnenlerin, dışa bağımlı olmayı reddedip üretim diyenlerin Başbakanıydı Erbakan!..
“AB” değil “İslam Birliği”, “Faiz düzeni” değil “Adil Ekonomik Düzen” vaat etmiş ve bunların bedelini Başbakanlığıyla ödemişti. Erbakan’ın alnından akan terler Müslümanların inandığı gibi yaşama hayallerinin, yaşanabilir bir Türkiye ve yeniden büyük Türkiye hedeflerinin bedeliydi. Ancak O vazgeçmedi davasından, ısrarla bir şey istiyordu yol arkadaşlarından: Heyecan, heyecan, heyecan! Neyin heyecanıydı bu? Onu yollara salan, dört partisi kapatılmasına rağmen yolundan dönmemesini sağlayan bir heyecandı bu. Varoşlarda yaşayıp evine ekmek götürmeye çalışan çocuklar için heyecan istiyordu, Filistin’de üzerine kurşun sıkılan savunmasız yavruları kurtarmak için heyecan istiyordu, Afrika’da en basit ilacı bile bulamadığından ölen çocuklar için heyecan istiyordu Erbakan.
Son nefesini vermeden önce dahi hastanedeki çalışanlara anlattığı kutlu davası, takatinin sonuna kadar yapmayı bir farz gördüğü cihadının son demleriydi. Vefatından sonra yıllar geçse de Onun ismini duyduğunda gözleri parıldayan gençlik Onun “Tohum saç, bitmezse toprak utansın” şiarıyla ektiği tohumlar, Mehmet Zahit Kotku hazretlerinin kabul olmuş duasıydı. Onun hakkındaki en güzel tespiti zannımca Güven Adıgüzel yapmıştı: “Hayal kurabilen son adamı da kaybettik!..” 84 yıllık hayatındaki sadakatinin ispatı, Hak davaya adadığı ömrüydü, son sözü ise ilk sözüydü: “Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım.”[5]
Evet, yüksek fikirleri ve örnek mücadelesiyle “Adil Düzen ve Yeni bir Dünya” hayalini kurabilen ve hatta bilimsel bir proje olarak bu hayallerini kurgulayabilen asrımızın öncüsü Erbakan’dır. “Hayal kurabilen son Türk” cümlesi ilk bakışta birçok doğruları barındırsa da, sanki bu kutlu dava sonlanmış ve Erbakan’ın hayal ve hedefleri sahipsiz kalmış gibi bir algılanmaya müsait olduğu için sakıncalıdır. Hatta “Hayal kurabilen son adamı da kaybettik…” cümlesi sanki bir ümitsizlik aşılamaktadır! Mehdiyet-Meshiyet sırrını bilenler bu sorunun doğru yanıtını da hatırlayacak ve Erbakan’ın hatırasının ve hazırlıklarının asla yarım kalmayacağını ve inşaallah çok yakında ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır!
“Andolsun Yusuf da, daha önce size apaçık deliller getirmişti. Onun size getirip (haber verdiklerin)den (dolayı) da kuşkulara kapılıp gitmiştiniz. Nihayet o ölünce (bu sefer) ‘Allah bundan sonra, asla hiçbir peygamber göndermez (bunun gibisi dünyaya gelmez)’ demiştiniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle şaşırtıp (Hakk’tan çevirir).” (Mü’min: 34)
“Ki onlar, Allah’ın ayetleri (ve Kitabın açık hükümleri) konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın (kafa karıştırmak ve sorumluluktan kaçmak için tartışan ve) mücadele edip duran kimselerdir…)” (Mü’min: 35)
Ayetleri üzerinde dikkatle durulmalı, Erbakan’ın sadece kutlu bir geçmiş değil, ondan daha çok mutlu ve umutlu bir gelecek olduğu inancını ve heyecanını duymalıdır!
AKP iktidarının ve Cumhur İttifakı’nın talan ve tahribatlarına ve ucuz kahramanlıklarla umutlarımızı karartmalarına bakıp ye’se kapılmamalıdır…
Suriye’deki sonuçlar, CIA ve MOSSAD planıdır!
11-13 Nisan 2025’te düzenlenen, Antalya Diplomasi Forumu’nda önemli bir konuşmacı vardı. ABD’li Economist Jeffrey David Sachs konuklar arasındaydı. TIME dergisinde, dünyanın en etkili kişiler listesine birden çok defa giren tek akademisyen konumundadır. Jeffrey Sachs’ın konuşması, aslında bilinenin tekrarıydı. Ama, ünlü bir bilim insanının ağzından çıkan sözcükler, daha dikkat çekici olmaktaydı. SACHS: “Suriye’deki savaşı ABD çıkardı. Böyle bir savaşın çıkması ABD ve İsrail’in arzularıydı. Bu nedenle, Esad’la yapılan bütün müzakereleri sabote edip karşı çıkmışlardı. Netanyahu’nun düşüncesi, Ortadoğu’yu İsrail’in isteğine göre şekillendirmek ve bu hedefle Esad hükümetini devirmekti. Yani Suriye’deki savaşı 2011 baharında Esad’ı devirmek için Başkan Obama’nın verdiği bir emirle İsrail başlatmıştı. ABD, bu bölgedeki diğer ülkelerle birlikte isyancıları eğitip ortaya salmıştı. Şu anda iktidarı ele geçirenler de dahil olmak üzere, rejimi devirmek üzere özellikle cihatçıları ve Din istismarcılarını eğitip donatmışlardı… 14 yıl süren savaşta Suriye’de 600 bin kişi hayatını kaybetmiş bulunmaktaydı. Bu savaşın sonucu CIA’nin 2011’de istediği sonuçlardı. ABD’nin silahlandırdığı cihatçı bir grubun iktidara gelmesini İsrail ve ABD planlamıştı!”
Yeniçağ’ın Yamuk Tavrı ve HAMAS İftirası!
“Yani Türkiye’deki siyasi iktidar, kendi seçmenini ‘Yeni Osmanlı’yı kuruyoruz!’ diye avutup oyalamaya çalışsa da aslında Suriye’de ABD-İsrail projesine hizmetkârlık yapılmıştı. Suriye yönetimi, ABD’nin yetiştirdiği ve İdlib’de Türkiye’nin koruması altında tuttuğu HTŞ örgütüne teslim edilmiş durumdaydı. PKK da SDG adıyla Suriye’ye ortak yapılmıştı.” gibi bazı doğruları dile getirdikten sonra: “Hamas da İsrail’in kurduğu bir örgüttür ve başından beri İsrail’e hizmet etmektedir.” şeklinde zırvalayan Yeniçağ yazarı Arslan Bulut, ırkçılık damarı ve sinsi İslam düşmanlığıyla HAMAS’a iftira atmakta ve dolaylı şekilde kuduz İsrail’e hizmetkârlık yapmaktaydı.[6]
Numan Kurtulmuş’un Vefası ve Vicdanı!..
Meclis Başkanı Sn. Numan Kurtulmuş’un 22 Nisan 2025 tarihinde TBMM’de 23 Nisan Bayramı münasebetiyle yaptığı konuşmada:
• Hem Şanlı Kurtuluş Savaşı’mızı başlatan ve başaran…
• Hem 23 Nisan 1920’de Ankara’da topladığı TBMM’nin açılışını çocuklarımıza bayram yapan Mustafa Kemal Atatürk’ü sadece bir yerde, o da samimiyetsiz bir mecburiyetle anması ve hele “Bu kutlu günün bayram olarak ve insanlık tarihinde bir ilk olarak çocuklarımıza armağan etmesi” konusunu hiç ağzına bile almaması, nasıl bir vefanın ve vicdanın yansımasıydı?!..
- https://www.muslimport.com/MP dosa – 5.12.2025
- https://www.habersendika.com/uluslararasi-haberler/yunanistanin-
- www.evrensel.net – 19.03.2025
- Haber7 – 15.04.2025
- (M. Emin Göktaş – 30 Mart 2025 – Cins – “Hayal Kurabilen Son Türk; Erbakan”)
- Arslan Bulut – Yeniçağ – 16.04.2025

Milli Çözüm En Yüksek Fikir Mektebidir!
Hepimize ve Ülkemize en gerekli ve en gerçekçi haber ve yorumları, tam da zamanında ve cesaretle yazan ve ufkumuzu aydınlatan MİLLİ ÇÖZÜM elbette en yüksek fikir mektebidir.
Saygılarımı ve hayranlığımı sunarım.
Metin Erçetin
YA MİLLİ ÇÖZÜM DE OLMASAYDI!?
Bu sırlı gerçekleri, hem de belgeleri ve gerekçeleriyle yazıp bizleri uyandıran ve ilgilileri uyaran MİLLİ ÇÖZÜM ekibine tebrik ve teşekkürlerimizi sunarız.
Allah kendilerinden razı olsun diye dua ederiz. Ya Milli Çözüm de olmasaydı, bu hikmetli hakikatleri nasıl öğrenecek ve huzura nasıl erişecektik?
En samimi duygularım ve saygılarımla.
İhsan Eraydın
Kutlu Günler Yakındır!
Zalim güçlerin ve işbirlikçi hükümet ve muhalefetin hepsinin hezimeti… Milli Çözümcülerin ise kutlu zaferi ve Adil Düzen dönemi çok yakındır, inşaallah…
“(Hakkın ve sadıkların hâkimiyetiyle, inkârcıların ve münafıkların ise hezimetiyle sonuçlanacağı kesin) Gerçek olan va’ad yaklaşıvermiştir. İşte o zaman (Hakk davayı ve başındaki kutlu şahsı) inkâr edenlerin gözleri yuvalarından fırlayıp (şaşkınlık ve perişanlığa uğrayacak ve) ‘Yazıklar olsun ki biz bundan tam bir gaflet (ve hıyanet) içindeydik; doğrusu belki de bizler zalim kimselerdik’ (diyerek rezil ve zelil duruma düşecekler ve pişmanlıkla dövüneceklerdir).” (Enbiya: 97)
“Yemin olsun ki Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da yazıp (belirttik ve Kur’an’da da va’ad ettik) ki: ‘(Sonunda) Yeryüzüne mutlaka salih kullarım varis olacak (galibiyet ve hâkimiyet, mü’min ve mücahitlerin eline geçecek)tir.’” (Enbiya: 105)
“’Şüphesiz O (Allah), sözün açıkça konuşulanını da bilmekte, (gizleyip) saklamakta olduklarınızı da bilmektedir.’ ‘Bilmiyorum, belki de O (Allah) sizi denemek (üzere) bir süreye kadar yaşatmak ve yararlandırmak için (mühlet) vermektedir.’ (Yani; azabın ertelenmesi ve insanlara mühlet verilmesi, onları imtihan etmek ve belli bir süreye kadar dünya nimetleriyle eğlendirmek içindir. Ve nihayet Peygamber) Dedi ki: ‘Rabbim (aramızda) Hakk ile (adaletle) hükmet! (Zaten) Bizim Rabbimiz, sizin her türlü (akıl ve ahlâk dışı) nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman’dır (ki bizi terk etmeyecektir.)’” (Enbiya: 110, 111, 112)
Abdullah Akgül
Akp Milli Görüşün devamıdır diyenlere öncelikle şunu sormak lazım. Simon Aykut’u vatandaşlıktan atan Milli görüştü. Peki şimdilerde hem İsrail hemde Türkiye vatandaşı olup Gazze’de Müslümanlarla savaşan dinlenmek için Ülkemize gelenlere işlem yapamayan sahtekarlar Milli Görüş’ün devamı olabilirmiydi? Rte’ye şunu tekrar sormanın zamanı gelmedi mi? Yahudi üstün cesaret madalyası ne oldu? Yada üstlerim papaz elbisesi giy dese giyerim dediğin merci kim? Aziz Milletimizin üstünde üstün mü var?
Bir dönem SP genel başkanıyken sayın Numan Kurtulmuş’un iktidarı eleştiren sözlerine şahit olduk. Şimdi iktidar kanadında eksen mi değişti? Yoksa Numan Kurtulmuş’mu değişti? Önceki söylediklerimi yanlış tı? Şimdikiler mi? Örneğin Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyecekti..! Onun sözlerine istinaden Harun yada Karun kimdi?
Varılacak yol belliydi, bu asırda Batılı Erbakan deşifre etmişti. Erbakan’a düşmanlık ve ihanet oranında siyonizm dünyalık dağıtmaktaydı. Sözde bilgin sanılan koca koca adamlar riyakarlık ve münafıklıkta toprak bitine dönmüş başta siyaset olmak üzere her alanda şerefli tarih yazmış bu milleti kuru soğana muhtaç bırakmıştı..!
Böylesine acziyet ve düşkünlük anında Milli Çözüm Ekibi sapa sağlam bir kulpa sarılarak halkımızın da moralini yükselterek küllerinden köz, alev ve kor çıkartarak her karışı şehit kokan memlekette Yeni Bir Dünya’nın temellerini atmaktadır.
Selam olsun böylesine kutlu yolun yolcularına. Selam olsun bu inançla yolda yürüyen Milli Çözümcü’lere ve onun muhterem liderine…
Erbakan Hocamız siyasi yolculuğu boyunca sadece rakiplerini değil, birlikte yürüdüğü dava arkadaşlarını da kendi değerleri doğrultusunda bir sınamadan geçirmiştir. Bu tutum, onun nezdinde siyasetin kişisel menfaatler ya da kısa vadeli başarılar için değil, bir davaya sadakat ekseninde yürütülmesi gerektiğini göstermekteydi. Bu çerçevede, makam ve mevki için mücadele edenlerle, hakikat ve adalet için çaba sarf edenler zamanla ayrışmış; neticede daha dirençli bir kadrolar teşekkül etmiştir. Bu sağlam kadroların bir araya gelmesiyle oluşmuş olan Milli Çözüm ekibi zamanın turnusol kâğıdı görevini üstlenmiştir. İyiki varlar ve yolumuzu aydınlatan ışık oldular.
Şimdi kalkıp Erbakan Hocamızın bu ülkemizi parçalama kasıtlı projelere sahip çıktığını, hatta bunu engellemek için 28 Şubat’ın yaptırıldığını öne sürmek tam bir safsatadır. Evet, Rahmetli Hocamıza bu yönde teklifler yapılmıştı, ama onlara yanıtı; (Devlet Teröristlerle pazarlık yapmaz ve hele onların şart koşmasına asla fırsat tanımaz) anlamında: “İyi, o zaman Teröristler kayıtsız şartsız silahı bıraksınlar, Devletin adil ve şefkatli kucağına teslim olsunlar; böylece hem kendilerinin hem Aziz Milletimizin hayrına olacak bir sonuca ulaşsınlar!” buyurmuşlardı…
Hani derler ya “şıracının şahidi bozacıdır.” diye bunların ki de bu hesap, kimler kimlerin şehadetiyle iş tutuyor ve samimi dava insanlarını nasıl yapacakta razı edecekti tabi ki Aziz Erbakan Hocamızı bu konularda istismar ederek ama her zaman ki gibi Milli Çözüm’ü unutuyorlardı.
Kur’an dürbünüyle olayları okuyan bir kişi hiç bir zaman yanılmazdı. İşte senelerdir Milli Çözüm’ün her fırsatta dile getirip anlattığını batılı bilim adamları eliyle Allah doğrulatıyordu, bu Milli Çözüm’ün her zaman hedefi tam on iki’den vurduğunu gösteren yeni bir belge niteliğindedir.
Milli Çözüm de yanılabilir hata yapabilir diyenlere, senelerdir hangi konuda yanılmışsa (boş boş yaygara kopartacaklarına ilmi olarak onları bize delilleri ile sunsunlardı) veya dedikleri çıkmamış (çıkmış olanlar çıkacak olanlarında göstergesi) gelin bu feraset ehline teslim olun ve kurtulun.
Siyonizmle mücadelede Milli Görüş farkı Simon Aykut olayı bizlere net bir şekilde gösteriyordu. Birisi vatandaşlıktan atıyor diğeri kabul ediyor yetmiyor kendi ayarını ve hizmet karargahınıda işaret ediyordu.
Bu Haydar Aliyev kimin kardaşı idi? Türkiye’mizden çok İsrail’le kardaşlığı daha bir sağlamdı neden kişileri kan çekerdi ondan.
Aslan Bulut ve de Kurtulmuş’lar sadece yapmaları gerekeni yapmaktalardı çünkü onların vazifesi oydu, herkes gen’lerinin gereğini yapacaktı ve yapıyordu da.
Yüksek fikirleri ve örnek mücadelesiyle “Adil Düzen ve Yeni bir Dünya” hayalini kurabilen ve hatta bilimsel bir proje olarak bu hayallerini kurgulayabilen asrımızın öncüsü Erbakan’dır. “Hayal kurabilen son Türk” cümlesi ilk bakışta birçok doğruları barındırsa da, sanki bu kutlu dava sonlanmış ve Erbakan’ın hayal ve hedefleri sahipsiz kalmış gibi bir algılanmaya müsait olduğu için sakıncalıdır. Hatta “Hayal kurabilen son adamı da kaybettik…” cümlesi sanki bir ümitsizlik aşılamaktadır! Mehdiyet-Meshiyet sırrını bilenler bu sorunun doğru yanıtını da hatırlayacak ve Erbakan’ın hatırasının ve hazırlıklarının asla yarım kalmayacağını ve inşaallah çok yakında ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır!
“Andolsun Yusuf da, daha önce size apaçık deliller getirmişti. Onun size getirip (haber verdiklerin)den (dolayı) da kuşkulara kapılıp gitmiştiniz. Nihayet o ölünce (bu sefer) ‘Allah bundan sonra, asla hiçbir peygamber göndermez (bunun gibisi dünyaya gelmez)’ demiştiniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle şaşırtıp (Hakk’tan çevirir).” (Mü’min: 34)
“Ki onlar, Allah’ın ayetleri (ve Kitabın açık hükümleri) konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın (kafa karıştırmak ve sorumluluktan kaçmak için tartışan ve) mücadele edip duran kimselerdir…)” (Mü’min: 35)
Ayetleri üzerinde dikkatle durulmalı, Erbakan’ın sadece kutlu bir geçmiş değil, ondan daha çok mutlu ve umutlu bir gelecek olduğu inancını ve heyecanını duymalıdır!
ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA MUTLAKA KURULACAKTIR İNŞALLAH. AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN 45 YIL ÖNCESİNDEN SÖYLEDİKLERİ GİBİ;
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980
MİLLİ ÇÖZÜM ÖNDERLİĞİNDE GERÇEKLEŞECEKTİR.
İçte ve dışta yaşanan haksızlıklar, alenî hak ihlâlleri, güçlülerin zayıfları bir araya gelerek -hukuk maskesi altında sergilenen keyfilikler, her türlü gasp ve yağma, zulmün yaygınlaşması, mazlumların göz yaşları gibi durumlarda susmak, bu fiillerle işlenen zulme ve günahlara ortak olmak demektir . Zira Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim,
(Hakk davasına ve halkına ekonomik ve ahlâki olarak) Zulmedenlere (asla) eğilim göstermeyin (onları hiçbir şekilde desteklemeyin), yoksa size de ateş dokunur (Allah’ın azabına ve gazabına uğrayıverirsiniz). Sizin Allah’tan başka velileriniz (sahibiniz ve destekçiniz) olmadığına (göre), sonra yardım da edilmezsiniz.(Hûd Suresi, 113. Ayet .A. Akgül meali) Yine başka bir ayette, “Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnızca zulüm yapanlara dokunmakla kalmaz, masumları da yakar.”(Enfal, 25)
Zalimlerin zulmü neden masumları da yaksın? diye soranlara- Çünkü masum dediğimiz insanlar, o zulme rıza göstermişlerdir.
Alimlerin serdarı Hz.Ali, “Haksızlık önünde eğilmeyiniz, çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kazanırsınız.” derken şerefli bir insanın davranması gereken tavrı tarif ediyordu.
Tarih boyunca bir çok İslam alimi, güç ellerinde bulunduranlarla girdikleri mücadelede, hayattan vazgeçmişler ama vakar ve haysiyetlerinden taviz vermemişlerdir.
Günümüzde çok şükür bu görevi ve şerefi, Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız ve Milli Çözüm sadıkları yerine getirmek gayreti içerisinde olmaktadır.
Selam ve dua ile.
SUSANLAR KUSANDAN ALÇAK..!
Erbakan Hocamıza atılan iftiralara cevap vermek bir yana dursun Siyonist Simon Aykut gibi hainliği tescilli,Ersin Tatar gibi Rum yandaş lobilerinin uzatması,Tunç Soyer gibilerle paralel hareket edenler hiç bir zaman Adil Düzen ve Milli Görüş temsilcisi ve hizmet karı olmayıp, Temelsiz Karamollaların saçtığı tohumların yeşertiği zevatlar hergeçen gün kendi rengini belli etmektedirler. Erbakan Hocamıza atılan atılacak olan tüm iftiralara hemen hiç gecikmeden cevap veren MİLLİ ÇÖZÜM sadakatin ve şuurun adresi olduğunun birkez daha göstermiştir. Hala Saadet Partisi yetkili ağızlarından tıs çıkmaması herkezin ayarını ve amacını ortaya koymaktadır. Bizi MİLLİ ÇÖZÜM taraftarı ve hizmetkarı yapan Rabbimize ne kadar şükür etsek azdır. ELHAMDÜLİLLAH ELHAMDÜLİLLAH..
SUSANLAR KUSANDAN ALÇAK!
Bir mü’mine, iftiraya
Susanlar, kusandan alçak!
Her hileye, entrikaya
Susanlar, kusandan alçak!
Tek Allah’a biat eden
Malla canla, cihat eden
Kutlu Zat’a, isnat eden
Susanlar, kusandan alçak!
“Hırsız” diyen, Hocasına
Lanet karı, kocasına
Kül atılmış, goncasına
Susanlar, kusandan alçak!
“Dilsiz Şeytan”, çok iğreti
Vicdan sönmüş, yok gayreti
Ne tepkisi, ne hayreti
Susanlar, kusandan alçak!
Hoca gibi şahsiyeti
Tan edenin, pis niyeti
Yok bunların, haysiyeti
Susanlar, kusandan alçak!
Unutma, fani cihandır
Hakkı tutan, şeref Han’dır
Elbet hayat, imtihandır
Susanlar, kusandan alçak!
İslam, Allah yapısıdır
Saadet, Hak kapısıdır
Münafıklar, kir pasıdır
Susanlar, kusandan alçak!
Ey vefakâr, ehli cihat
Milli Görüş, Hak’ka ricat
Dik durmayan, bulmaz necat
Susanlar, kusandan alçak!
Kalbi kara, AK sanıyor
Adı HAS ya, pak sanıyor
Cahil onu, HAK sanıyor
Susanlar, kusandan alçak!
Haydi diril, doğrul artık
Dost uğrunda, yoğrul artık
Hainlerden, kurtul artık
Susanlar, kusandan alçak!
KURAN’A GÖRE İFTİRANIN VE ONA KARŞI SUSANLARIN CEZASI
Nur Suresi:
11 – Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla ve iftirayla gelenler, içinizden sizinle birlikte davranan bir ekiptir; siz onu (iftira olayını) kendiniz için (kötü) bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. (çünkü bu tavırları, münafıkların tanınmasına ve ayrışmasına vesile olacaktır.) Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise daha büyük bir azab vardır.
12 –Onu işittiğiniz zaman, erkek mü’minler ile kadın mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: “Bu, açıkça uydurulmuş iftira ve yalandır” demeleri gerekmez miydi?
13 – (Bu asılsız ve kasıtlı iddiaları ortaya atanlar, bunları ispatlamak üzere) Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi? Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah katında alçak yalancıların ta kendileridir.
14 – Eğer Allah’ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan (ve bu iftiralara sessiz ve tepkisiz kalmaktan) dolayı size büyük bir azab dokunuverirdi.
15 – O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söyleyip tekrarladınız ve bunu kolay (ve basit bir şey) sandınız; oysa o Allah katında çok büyük bir (vebal) dir.
16 – Onu işittiğiniz zaman: “Bu konuda söz söylemek (ve münafık iftiracıları haklı görmek) bize yakışmaz. (Allah’ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?
17 – Eğer iman edenlerden iseniz, bunun gibisine (Peygamberin namusuna ve hak dava elçilerinin onuruna yönelik iddialar karşısında tepkisizliğe) bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt vermektedir.
18 – Allah size ayetleri açıklıyor; (ve uyarıyor) Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
21 – Ey iman edenler, şeytanın adımlarına tabi olup (münafıkları takip etmeyin) Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve münkeratı (haksız ve ahlaksız iddiaları) emretmektedir. Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç birinizin (ve özellikle iftiralara gereken tepkiyi göstermeyenlerin) ebedi olarak temize çıkması mümkün değildi. Ancak Allah, dilediğini (iyi niyetini ve meşru mazeretini bilip merhamet ettiklerini) temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir.
Gerçekleri Milli Çözüm Yazar!
Kur’an’a bağlı kalarak, Aziz Erbakan Hocamızın yolunu izleyerek ve ona sadık kalarak, Millî Çözüm her zaman haklı çıkmıştır.
Time dergisinin “Dünyanın En Etkili Kişileri” listesine birden fazla kez giren Jeffrey Sachs’ın Antalya Diplomasi Forumu’nda yaptığı konuşmalar Millî Çözüm’ün aylardır dile getirdiği gerçeklerin açık bir teyidi niteliğindeydi.
Sachs’ın konuşmasının manası şöyleydi:
“Suriye’de şu anda iktidarı ele geçirenler de dahil olmak üzere, rejimi devirmek ve cihatçıları, din istismarcılarını eğitip donatarak 600.000 kişinin katledilmesinden sonra bunları iktidara taşımak ABD ve İngiltere’nin planlarıydı.”
Peki, Millî Çözüm aylardır ne yazıyordu?
Bu iktidar sadece İsrail ve ABD planlarına taşeronluk yapmaktaydı
En büyük başarı olayların ve kişilerin gerçek yüzünü görüp ortaya çıkarmak değil miydi?
“Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Genel Başkanı Fermani Altun Bey, “Alevi sorununu görüşmek, kalıcı ve kucaklayıcı çözümler üretmek” niyetiyle, yazlığındaki Erbakan Hocamızı ziyarete varmışlardı.
Hal hatır sorduktan sonra, “Hocam, bu Alevi sorununa, artık insaflı ve akılcı bir çözüm bulmamız konusunu konuşmaya geldim…” deyince,
Erbakan Hocamız; yarıya kadar su doldurulmuş bir vazo isteyip, Fermani Altun Bey’e; “Bahçedeki çeşitli çiçeklerden bir demet hazırlayıp bu vazoya yerleştir ve evin balkonunda bu konuyu özel görüşmek üzere lütfen oraya getir!” ricasında bulunmuşlardı.
Elinde çeşitli çiçek demeti konulan vazoyla balkona gelen Fermani Bey’e Erbakan Hocamız; “Bu, her biri ayrı özellik ve güzellikte yaratılan çiçeklerin hangisi sorun ve sıkıntıdır?” diye sorunca,
Fermani Bey: “Bunların her biri renkleriyle, rayihaları ile mükemmel bir görüntü sunuyorlar, sorun değil uyum içinde bulunuyorlar…” şeklinde yanıtlamışlardı.
Bunun üzerine Erbakan Hocamız: “Evet değerli kardeşim, Aziz Milletimizi oluşturan ve cennet ülkemizde bulunan Aleviler-Sünniler, Türkler-Kürtler, Göçmenler-Yerliler hepsi işte bu vazodaki farklı çiçekler gibidir. Dokularıyla, kokularıyla her biri ayrı özellik ve güzelliktedir.
Asıl sorun, Alevileri ve Kürtleri sorun gören hastalıklı zihniyettir.
Bizleri kardeş yapan, Milli birlik ve dirliğimizin mayası olan İslam bilincini körletmeye ve böylesi suni ve sinsi sorunlar üretmeye kalkışanlara asla fırsat vermemeliyiz, bizler de bu kasıtlı ve ayrıştırıcı sahte kavramları kullanıp hain güçlerin oyununa gelmemeliyiz!” buyurmuşlardı.
Sözün özü: Türkler-Kürtler, Aleviler-Sünniler, Göçmenler-Yerliler, sağcı geçinenler-solcu bilinenler, dindar kesimler-çağdaş kimseler… Evet hepsi aynı Milletin ayrılmaz parçaları, aynı devletin eşit vatandaşları, aynı ülkenin onurlu evlatlarıdır.
Kürtleri ve Alevileri AZINLIK statüsüne sokmak ve ayrılığa zorlamak tek kelime ile şeytanlık ve şarlatanlıktır. Çünkü bunlar azınlık değil, bu Aziz Milletin aslî unsurlarıdır!” (Üstad Ahmet Akgül’ün, “Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti” kitabının “Kürt Gerçeği ve Millet Bilinci” başlıklı yazısından)
Şimdi, Sn. Mahmut Arıkan’ın, TV programında kendisine ‘Çözüm Süreci’! ile ilgili soru sorulduğunda, Erbakan Hocamızın; Aleviler-Sünniler, Türkler-Kürtler, Göçmenler-Yerliler hepsiyle ilgili olan bu yaşanmışlığı, düşüncelerini ve tatbikatını ortaya koyması gerekirken…
Kalkıp da Erbakan Hocamızın; bu ülkemizi parçalama kasıtlı projelere sahip çıktığını, hatta bunu engellemek için 28 Şubat’ın yaptırıldığını öne sürmek tam bir safsatadır.
Evet, Rahmetli Hocamıza bu yönde teklifler yapılmıştı, ama onlara yanıtı; (Devlet, Teröristlerle pazarlık yapmaz ve hele onların şart koşmasına asla fırsat tanımaz) anlamında:
“İyi, o zaman Teröristler kayıtsız şartsız silahı bıraksınlar, Devletin adil ve şefkatli kucağına teslim olsunlar; böylece hem kendilerinin hem Aziz Milletimizin hayrına olacak bir sonuca ulaşsınlar!” buyurmuşlardı.
Hayal Kuran ve Yeni Bir Dünya Kurgulayan Soylu Türk!
Erbakan ;sadece kutlu bir geçmiş değil, ondan daha çok mutlu ve umutlu bir gelecektir.
Bu inancın ve heyecanın adıdır MİLLİ ÇÖZÜM
Erbakan Hocamız hakkında atılan iftiralara yalan yanlış bilgilere cevap veren Tek Bir Yer Vardı!
Evet, Aziz Erbakan Hocamızın yanlış anlaşılması ve davasının yozlaştırılma girişimlerine karşı duran bir tek sağlam kale kalmıştır.
Dün o sağlam kale tarafında olmayanlar Erbakan Hocamızın “TSK, Cihad, İçtihat, Adil Düzen, Atatürk, teknolojik hazırlıkları…” konularına bakışını anlayamadı! Bugünden sonra da o sağlam ve sarsılmaz Kalesiz, Aziz Erbakan Hocamızı yanlış tanımaktan kurtulamazdı! Hainler, münafıklar, zalimler ve şeytanın güdümündeki gafillerin ortak hedefi ise bu kaleyi düşürmektir.
Evet, bir makaleyle Hakikat nasıl da ortaya çıkıyor ve hainlerin şeytani (sinsi, hain, yalan dolan ve hak kılıfı altında yanlışa hizmet edenlerin) girişimleri nasıl da deşifre olup boşa düşmekte! Elhamdülillah.
Makaleyi okuduktan sonra “Asrımızda Kur’an’ın hakkıyla tercümanı, gerçekleri korkusuzca haykıranı, Kutlu Erbakan davasının sadık bir devamcısı ve inşallah Yeni Bir Dünya’nın hazırlayıcısı” olan sağlam ve sarsılmaz kaleyi görmeyenler için yapacak bir şey kalmamıştı.
BİR HOCA LAZIM!
Adil Düzen bilen, zulmü öldüren
Maneviyat ehli, mazlum güldüren
Şer gidişi tekrar, hayra döndüren
Gün görmüş geçirmiş, bir “koca” lazım
Sahte değil gerçek, bir Hoca lazım…
Bir elinde bilim, bir elde Kur’an
Deccal’le savaşıp, D-8 kuran
Bu sinsi Siyonist, zinciri kıran
Dünyayı bir uçtan, bir uca, lazım
Cumhurun başına, bir Hoca lazım…
Her konuda kurmay, tam profesör
Engin deneyimle, ülkeme şoför
Hırsından çatlasın, nasipsiz nankör
Bize dört yapraklı, bir yonca lazım
Merhametli bilge, bir Hoca lazım…
Hidayet rehberi, kutlu bir lider
Mazlum duasıyla, mutlu bir lider
Kırk yıldır korkusuz, umutlu lider
Rahmani merkezli, bir loca lazım
Her dilden anlayan, bir Hoca lazım…
Mazlum milletlerin, rağbet ettiği
Şeytani cephenin, nefret ettiği
Şerefli kişinin, hürmet ettiği
Dört mevsim açacak, bir gonca lazım
Maddi ve manevi, bir Hoca lazım…
Artık vakit tamam, gelsin şimdiye
Ki Onunla kalksın, faiz rantiye
Anadolu’m baştan, başa şantiye
Her yere fabrika, bir baca lazım
Bize makinacı, bir Hoca lazım…
(Milli Çözüm – Ağustos 2019)
Artık, Erbakan Projelerine Acilen İhtiyaç Vardır!
Konya Merhaba gazetesinin haberine göre Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kudüs Tarihçisi Dr. Üsame el-Aşgar’ın tarihi itirafı ile; “Türk halkı artık bilmeli ki; HAMAS’ın kuruluşunda öncü rolü oynayan ve onlara hizmet yollarını ve hedefe ulaşma metotlarını anlatan ve gerekli desteği sağlayan Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Ben de bu görüşmelere bizzat şahit olanlar arasındayım!..”
İşte, o İslami hamiyet ve haysiyet sahibi HAMAS ki, süper şeytani güçlerin destek çıkmalarına ve İslam Ülkelerindeki işbirlikçi iktidarların yalnız bırakmalarına rağmen kuduz İsrail’e direnmeyi başarmış ve Allah’ın izniyle barışa mecbur bırakmışlardır. (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 259 Nisan 2025 “Yeni Açılım Safsatası; Kürt ve Türk Yahudilerin Ortak Planıdır!”)
Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız (küfür ve kötülüklerden sakınıp iyiliklere yapışırsanız, haram ve haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız) O size (Hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan, mü’mini münafıktan ayıran) furkan (feraset nuru ve hidayet şuuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi (olan) Allah’tır.” (Enfâl: 29)
Ahmet Akgül Üstadımız, on yıllar sonra ortaya çıkacak ve geleceğimizi karartacak tehdit ve tehlikeleri yıllar öncesinden tahmin ve tespit edip iktidarları ve halkımızı uyarmıştır. Bu yüksek feraseti ve gerçekleri eğip bükmeden ve hiç kimseden çekinmeden yazma ve konuşma cesareti hayret ve hayranlık uyandırıcıdır.
Bir lider düşünün ki; makam değil davası için yaşayan, alkış değil Allah’ın rızasını arayan. Dik ve tavizsiz duruşu ile niyetleri ve karakterleri açığa çıkaran. Zulmün karşısında, mazlumun yanında olan. Dünyevi saltanatı değil, ahiret saadetini hedefleyen. İlmiyle aydınlatan ferasetiyle ufuk açan, sabrıyla tarih yazan. Her adımı, projesi iz bırakan, işte Prof. Dr. Necmettin Erbakan!
“Yüksek fikirleri ve örnek mücadelesiyle “Adil Düzen ve Yeni bir Dünya” hayalini kurabilen ve hatta bilimsel bir proje olarak bu hayallerini kurgulayabilen asrımızın öncüsü Erbakan’dır.”
Ümitsizlik aşılayanlara hatırlatıyoruz.
İşte Milli Çözüm farkı; Umut ve mutluluk aşılamak. İnandığın yolda inanç, azim ve gayretle yürümek. İşte inanlara “Erbakan’ın hatırasının ve hazırlıklarının asla yarım kalmayacağını” bildirmek.
Ve yine “Milli Çözüm” Makalelerimiz’den umut aşılayan bir not daha paylaşalım.
“HAYALLERİMİZ;
İNANCIMIZ VE AMAÇLARIMIZ NİSPETİNDEDİR!”
“Evet, her insanın hayalleri, onun hedefleri ve idealleri oranındadır. İdealleri ise, kişinin imanı ve ümitleri kadar olacaktır. Çünkü olumlu ve onurlu hayaller kurmak; inancımızı hayatımıza hâkim kılmak ve kutlu amaçlarımıza ulaşmak için, zihnimizde ve kalbimizde kurguladığımız tasarımlardır. Mutlu ve umutlu hedefleri olmayanların, haliyle hayalleri de kuruyacaktır. Hayalleri ve hedefleri olmayanların projeleri, projeleri olmayanların da ciddi, sistemli ve sürekli girişim ve gayretleri olmayacaktır.
İçimizi tekrar tekrar yeşerten, heyecanımızı hep diri tutan, bizleri aydınlatan, olgunlaştıran Milli Çözüm ve şahsi manevisi Üstad Ahmet Akgül Hocamıza en derin şükranlarımızı sunarız. İyiki varsınız.
Aziz Erbakan Hocamızı Siyonist işbirlikçileri ile aynı hedef ve heveslerin sahibi gibi göstermeye çalışanların gizli ayarları ve kirli amaçları!
Daha önce, Türkiye’yi bölmek ve İsrail’e vilayet yapmak için Siyonistler tarafından planlanan ve işbirlikçiler tarafından uygulanan “AÇILIM” alçaklığına Erbakan Hocamızı bulaştırma soytarılıkları Milli Çözüm sayesinde tutmamıştı.
Şimdiler de ise, SP Gn. Başkanı yapılan Mahmut Arıkan, “28 Şubat sürecinde Erbakan Hocamız da bu Kürt meselesini çözmekle alakalı iş başına geçip bazı problemleri çözmekle alâkalı birtakım kanaatleri ve uygulamaları var idi. 28 Şubat’ın bazı gerekçelerinden birinin de bu olduğunu Öcalan heyete söylemiş, heyetle bize de aktarıldı. Biz biliyorduk ama o kanaldan da bize teyit edilmiş oldu!?”
sözleriyle gerçekte İsrail’in ve Yahudi lobilerinin Türkiye’nin çözülmesi için kurguladığı, Cumhur İttifakı’nın ve diğer muhalefet kanadının sadece taşeronluğunu yaptığı “Terörsüz Türkiye” kılıflı sinsi ve Siyonist tezgâhı benzeri girişimlere kalkıştığını iddia ve ima etmekteydi.
Aziz Erbakan Hocamızı Siyonist işbirlikçileri ile aynı hedef ve heveslerin sahibi gibi göstermeye çalışan Mahmut Arıkan, aslında kendi gizli ayarını ve kirli amaçlarını ortaya dökmekteydi.
Temel Karamollaoğlu’nun Mahmut Arıkan’ı SP Genel Başkanlığına getirmesindeki amacı da böylece günyüzüne çıkmaktaydı.
Gizli ayarlarını ve kirli amaçlarını ortaya çıkardığı için Milli Çözüm’e olan düşmanlıkları daha iyi anlaşılmaktaydı.
ERBAKAN KİMDİR!?
Tevhid tebliğcisi, varisi Nebi
Merkez kutbuz zaman, Erbakan kimdir…
Hakkın temsilcisi, hayrın sebebi
Resul halifesi, kaym-makam kimdir
Hak huzur rehberi, Erbakan kimdir…
Her tavrı bir ibret, her sözü kitap
Çağrısı evrensel, âleme hitap
Bıkıp usanmadı, düşse de bi-tap
Hak Bâtıl ayıran, bu Furkan kimdir
Hâlâ anlamadın, Erbakan kimdir…
Eyvah bilinmedi, kadru kıymeti
Tarihlere örnek, kutlu hizmeti
Ruhen sadıklara, hazır himmeti
Bir ömür alnından, ter akan kimdir
Cidden düşün anla, Erbakan kimdir…
Rahman’ın nefesi, rahmet gölgesi
Kur’an davetçisi, ibret belgesi
Hak dava delili, hikmet bilgesi
Siyonist şeytana, recm çakan kimdir
Tanı ve tabi ol, Erbakan kimdir…
Mü’min başa kor mu, öyle her kepi
Dostu arayanın, aşktır merkebi
İnsanı kâmildir, irfan mektebi
Her iki cihanda, bir hakan kimdir
Anla ve uyan ki, Erbakan kimdir…
Kâfirler zalimler, nefret ekmişti
Münafık tiplerden, neler çekmişti
Hainler arkadan, hançer çekmişti
Nur yüzü, hak sözü; pir kokan kimdir
Sadıklar sultanı, Erbakan kimdir…
Darwinist yalanın, kökten iflası
Siyonist sarmalın, fikren imhası
Ondan öğrenmiştik, cehdi ihlası
Hicreti rıhleti, kalp burkan kimdir
Saygı şükranla an, Erbakan kimdir…
Kulluk şuuruyla, atağa kalktı
Nefsi siyasi cihat, birlikte yaptı
Şeriat tarikat, tek hakikattı
Can feda edip de, ser yakan kimdir
Hem zahid hem cahid, Erbakan kimdir…
Gönlümüz kendine, hayran etmişti
Bir devrim başlatmış, devran etmişti
Göçünce zındıklar, bayram etmişti
“Kurtulduk!” sanıp da, zil takan kimdir
Şeytanların hasmı, Erbakan kimdir…
“Ve (Allah daha başka) alâmet ve işaretler de (var etmiştir ki örneğin;) onlar “Necmi” ile (Din Yıldızı veya Resulüllah’ın izah ettiği Kur’an kuralları ile) hidayeti (Hakk Dini ve adalet düzenini) bulabileceklerdir. [Not: Bu ayette hem kutup yıldızı ile geceleri okyanuslarda ve çöl sahralarında yön tayinine dikkat çekilmekte, hem de Hz. Peygamber Efendimize ve Mehdiyet rehberliğine işaret edilmektedir.]” Nahl: 16
“Göklerin ve yerin gaybı (ezeli kader programı ve sırları) Allah’a aittir. Saatin (kıyametin ve öncesindeki büyük devrim ve değişimin vaktinin) emri de (Allah’a göre sadece süratli bir) göz açıp kapama gibidir, (veya bekleyin) çok daha yakın (bir gelecektir). Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.” Nahl: 77
Allah ERBAKAN Hocamızın yolunda,
• Onun gibi cihat ederek,
• Heyecanını diri tutarak,
• Alanında projeler geliştirerek,
• Kuran’ı Kerimi ve yüce manasını sürekli kavramaya çalışarak ve onunla amel ederek,
• Yüce Peygamberimiz Hz.Muhammed (sav)’i en çok severek ve hayatını-uygulamalarını kavramaya ve uygulamaya çalışarak,
• İşini en iyi şekilde yaparak ve ahlakını koruyarak,
• ve sadece Allah rızasını gözeterek,
Yani, Milli Çözümcü olarak iman ve cihat şuurunu diri tutan kullarından eylesin. Amin
Hamas’a kinini kusan İsrail uşağı Mahmut Abbas gelsin TBMM’de konuşma yapsın diye çırpınan Arıkan.. Eşine çiçek almayan Milli Görüşçü olamaz diyen Arıkan.. İngiliz konsolosluğunda gizli görüşmeler yaptığı ileri sürülürken, aksini söyleyip inkâr edemeyen Arıkan.. Sp’de teşkilat başkanlığı yaptığı dönemde hiçbir başarılı hizmeti olmayan Arıkan.. Sırrı Süreyya’ya geçmiş olsun ziyaretinde övgüler dizip, “Türkiyenin ona ihtiyacı var, herkesin ona ihtiyacı var” diyecek kadar rengini yansıtarak; niyetini, zihniyetini, iç dünyasını, ayarını ve kimlerin hizmetkârı olduğunu açıkça ortaya koyan Arıkan..
Evet ey Sp’ye gönül vermiş dava insanları; halâ bir insanı tanımak ve ayarını görmek için ne söylemesini ve ne yapmasını BEKLİYORSUNUZ..
Çok özgün ve sağlam dayanaklarla gündemi tarihi bilimi her konuda bir eşinize rastlanmayacak düzeyde kaleme alıyorsunuz okumak nasip olduğu için hazine bulmuş gibi mutlu oluyorum. Övgüden ziyade yapıcı tenkitden hoşlandığınızıda biliyorum ama haddim değil. Sayenizde kafa karışıklığımdan neyin ne olduğunu anlayamamakdan manipüle edilmekten gayretim nispetinde korunuyorum. Allah cc sizlerden razı olsun ilminizi artırsın ve korusun inşaallah. Selamlar ve saygılar. Merhum N.Erbakan hocamada gani gani rahmet diliyorum. Yt’den konuşmalarını dinlerken ilk defa böyle insan görmüştüm karşılıksız başka insanlar için üzülen gayret eden çok dokunmuştu devamı olmadığını düşünüp hüzünlenirken Ahmet Akgül hocamın kısa bir konuşmasıyla karşılaştım sonrasında milli çözüm okurken buldum kendimi çok şükür halen aynı heyecanı hissediyorum iyiki varsınız
Tarihi belgelerle beşyüzbinin üzerinde vatan evladının Ermenilerce katledildiği bir katliam varken, tarihi ve bilimsel gerçeklere dayanmadan Ermeni soykırımı vardır diyen, bir önceki açılım sürecinde de yine en önlerde yer alan amacı ve ayarı bozukların biz süreci başlattık “demokratik siyaset ve hukuki gereklilikler yerine getirilsin” sözlerini işitip tepki vermemek en hafif ifadeyle sütü bozukluktur.
Öte yandan SP Lideri Mahmut Arıkan’ın Erbakan Hocamız’ın Kürt sorununu çözme üzerinde insiyatif alan bir Erbakan sözleri tehlikeli bir açıklama olmaktaydı. Erbakan Hocamızın bu ülkemizi parçalama kasıtlı projelere sahip çıktığını, hatta bunu engellemek için 28 Şubat’ın yaptırıldığını söylemek akıl tutulmasından başka birşey değildir. Hocamız devlet teröristle pazarlık yapmaz, gereğini yapar derdi.
Rahmetli Erbakan Hocamız çözüm süreciyle PKK’nın silah bıraktırılıp coğrafyanın siyasi sürece hazırlandığını anlatırken “toprak ayaklarımızdan kayıyıor toprakkk!!! diye haykırması kulağımızda çınlamaktadır.
Yine Antalya Diplomasi Formu’nda Jeffrey David Sachs “Suriye’de Ahmet Şara’nın iktidara taşınmasının ve Türkiye’de sözde PKK’yı devre dışı bırakılıp Kürdistan hedefine siyasi zemin hazırlanmasının, tamamen bir ABD ve İsrail projesi olduğunu” söylemişti.
SİYONİZMİN, PAKRADUNİLERİN, SABATAİSTLERİN ÜLKEMİZİ VE DÜNYAMIZI NASIL BİR AĞ GİBİ ÖREREK SÖMÜRDÜKLERİ ORTADADIR. BİR GÜN KUTLU BİR DOKUNUŞLA BU KARANLIK YAYAN AĞLAR TOPLANIP ÇÖPE ATILACAKTIR. İŞTE BU DOĞRULARI 20 YILDIR HAYKIRAN MİLLİ ÇÖZÜM OLMASAYDI BU GERÇEKLERDEN NASIL HABERİMİZ OLACAKTI!!! MİLLİ ÇÖZÜM İYİ Kİ VARSIN!!!
Güneş doğduğunda nasıl karanlıklar yok oluyorsa dünyamızdaki her türlü baskı, zulüm ve haksızlık da inananların çalışmalarıyla yok olacaktır. İnanıyorsanız en üstünsünüz. Zafer ise elbette inananlarındır ve zafer yakındır. İşte bizim davamız budur. Ne mutlu bu hak davada canla başla koşanlara.
Ey Millî Görüşçüler!
Şu söyleyeceklerime dikkat buyurun; tarih içerisinde, yaşadığımız şu kısa anların kıymetini belki bugün anlayamayabiliriz. Ama gün gelecek ne kadar mühim bir vazife ifa ettiğinizi, gelecek nesiller sizi anlatarak ortaya koyacaktır.
Bütün bu çalışmalar esnasında her zaman şu duayı yapmalıyız: “Ya Rabbi! Sen bize her zaman Hakk’ı, Hak olarak göster, bâtılı bâtıl olarak göster. Hakkı tutmayı nasip et. Bâtıldan muhafaza buyur.”
Sizlerin bu çalışmaları ve dünyanın bugünkü gidişatı karşısında hiç kimse İslam Birliği’nin kurulmasına mani olamayacaktır. Bu, kaçınılmaz bir zarurettir. İslam Birliği, mutlaka ama mutlaka kurulacaktır. İster Batı ister Doğu, hangi sistem olursa olsun ahir ömrünü yaşamaktadır. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi oyunları oynarlarsa oynasınlar, hepsi yok olup gidecektir.
Herkes bilsin ki Allah nurunu tamamlayacaktır.
Bütün bu önemli konuları tarih önünde ve milletimizin yüksek huzurlarında böylece ifade ettikten sonra son olarak şunları söylemek istiyorum:
Ben bu mücadeleyi ikbal, makam, şöhret veya seçimlerde bana oy versinler diye yapmadım.
Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım.
PROF.DR.NECMEDDİN ERBAKAN