YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6922f18f10d67
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 3
Bugün : 18798
Dün : 47039
Bu ay : 959760
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45363581
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Ali ÇAĞIL

          

HÂLÂ ERBAKAN’A SATAŞAN AYARSIZLAR

          

Birtakım nursuz ve onursuz insanlar, nasıl bir şeytanlık ve şarlatanlık damarı taşıyorsa ve ne denli mayaları ve kimyaları bozuksa; 11 yıldır Rahmet-i Rahman’a uğurlanmış, sadece ülkemizdeki değil bütün yeryüzündeki, milyonlarca mü’min ve müstakim insanın saygınlığını kazanmış olan Aziz Necmettin Erbakan Hocamız’a, hem de hayâsızca havlanıp durulmaktadır. Bu zavallı zırto’ların zırvaları ve iddiaları şunlardır:

“Derin güçlerin, 1970’lerin başında Ahrar/Demokrat güçleri iktidardan düşürmek için önünü açtıkları Erbakan ve ekibi, MNP ve daha sonra MSP ile din adına siyasî meydana çıkması, Demokratlara destek veren dindar camianın kafasını karıştırdı. MSP, 1973 Genel Seçimleri’nde 48 milletvekili çıkararak Demokrat güçleri zayıflattı ve tek başlarına iktidara gelemeyecek bir duruma düşürdü. O ekip, Demokrat olmayan ve dine muarız olan siyasî güçler (Ecevit) ile koalisyon kurarak onların iktidar yolunu açtı. O koalisyon da 1971 muhtırası akabinde içeri atılan komünist ve anarşistleri affederek dışarı çıkardı. Onlar da o güçlerin kanatları altında Komünizm’i hâkim kılmak için ülke sathında terör estirdiler.

O dönemde bazı ‘Türkçü, milliyetçi’ gençler, durumdan vazife çıkarıp meydanlara inerek, devlet güçlerinin yapması gereken mücadeleyi üstlenerek, komünist gençlerle silahlı çatışmaya giriştiler. O dönemde ülke çapında sıkıyönetim ilân edilmesine rağmen ordu ve askerler, darbe şartları olgunlaşsın diye olaylara müdahale etmiyorlardı. O süreçte kaos, gerilim ve karışıklık içinde toplumun güven ve huzuru yok olmuştu, sağ-sol çatışmalarında her iki taraftan takriben 5000 genç teröre kurban gitmişti.”[1]

Şimdi soralım: “Güya, Sağ’ı parçalamak ve demokrat(!) Süleyman Demirel’in iktidar yolunu tıkamak, anti demokrat ve Komünizm yanlısı Bülent Ecevit’i iktidara taşımak üzere Erbakan’a parti kurdurulmuş ve Ecevit’le hükümet oluşturulmuş ise”; Rahmetli Erbakan Hocamız tarihi ve talihli 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda nasıl başrol oynamış ve oradaki mazlum ve mağdur soydaş ve dindaşlarımızı toplu katliamlardan kurtuluşlarını nasıl sağlamışlardı? Tüm Haçlı ve barbar Batılılar, kahpe Amerikalılar, Ruslar ve Rumlar, hepsi ve sizin gibi yerli işbirlikçileri bu yüzden Erbakan’a neden hücuma başlamışlardı? Peki sizler gâvurlardan daha mı aşağı ve bayağı insanlarsınız ki, Erbakan’ın Ecevit’le koalisyon kurup Kıbrıs’ı kurtarmasını takdirle anmak yerine, daha önceki Kıbrıs katliamlarına karşı Başbakan olarak tırsıp oturan Süleyman Demirel’e övgüler yağdırmaktasınız? Ecevit’le koalisyon sayesinde Erbakan’ın başlatıp başardığı 1974 Kıbrıs Harekâtı yaşanmasaydı, bugün Akdeniz’de hiçbir söz hakkımız olmayacak, Antalya ve İskenderun Limanlarından burnumuzu bile çıkaramayacaktık!..

Bir zamanlar, “Menderesi çok seviyorum. Çünkü 30 İmam-Hatip, 300 Kur’an Kursu ve üç İslam Enstitüsü açtı” diyen aynen sizin ayarınızdaki bir Nursuz’a şunları sorunca apışıp kalmıştı: “Söyle bakalım, 30 mu çok yoksa 300 mü çok?”

“Yahu biz çocuk muyuz, elbette 300 çok” diye yanıtlamıştı. Bunun üzerine kendisine:

“Anlaşıldı, aklınız yerinde, demek ki vicdanınız bozuk!.. Çünkü tek başına iktidar olup 10 yıl başta kalan Menderes’i, 30 İmam-Hatip Okulu yaptığı için sevip sahipleniyorsunuz… Ama Ecevit ve Demirel gibilerle ve sadece 48 ve sonra 24 milletvekiliyle hükümet ortağı olduğu halde, 4 yılda 300 İmam-Hatip, 3000 (üç bin) Kur’an Kursu ve 7 İslam Enstitüsü açtırmayı başaran Erbakan’a saldırıp salyanızı akıtıyorsunuz!” deyince morarmışlardı…

Maalesef dindarlık, hatta takvacılık kılıfı altında, bazı kesimlerde öylesine bir Batı hayranlığı ve Amerikan hizmetkârlığı yerleşmiş ki, Amerikan Conileri işgal için ülkemize girseler ve onları mahremlerinde görseler, neredeyse şükür secdesine kapanacak kadar İslami hassasiyetten ve insani haysiyetten uzaklaşmışlardır. Bu tıynetsiz tipler, bunca yıl sonra bile hâlâ Erbakan’a sataşmakla, “Uyuzluktan huysuzluğa… Nursuzluktan soysuzluğa” düştüklerinin farkına bile varamamışlardır. Bunlar; Erbakan’a havlayarak Siyonist Yahudi Lobilerine ve Masonik mahfillere yaranma ve kemik kapma peşindeki yalaka takımıdır.

Kaldı ki, generaller de bu ülkenin ve bu Milletin evlatlarıydı. Ve onların çoğu sizlerden kat be kat daha duyarlı ve tutarlı insanlardı!

Ciddi, geçerli ve belgeli hiçbir dayanağı olmadığı halde; MNP’nin kapatılması üzerine kalp rahatsızlıklarını tedavi için, Almanya’daki bilimsel çalışmaları sırasında tanıştığı tabib-i hazık olan ve işinin ehli bulunan bir doktora görünmek üzere gittikleri İsviçre’de iken, haydi diyelim ki bazı generaller yeniden parti kurması için Erbakan Hoca’nın yanına gitmiş olsunlar… Bu doğru bile olsa, iyi niyetli ve Milli gayretli bazı paşaların, ülke çıkarları adına böylesine hayırlı bir girişimde bulunmaları oldukça doğal ve normal sayılmaz mıydı? Paşaların karıştığı her olayı kötüye yormak nasıl bir mantık marazıydı? Örneğin; Mustafa Kemal’in Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Çakmak, o bölgeye ziyaretinde, Bediüzzaman için: “Bu Zata ilişmeyiniz… Hayırlı hizmetlerini engellemeyiniz, hatta hürmet ediniz!”[2] anlamında uyarılarda bulunmuşlardı. Şimdi kalkıp, “Öyle ise Bediüzzaman Kemalistlerin adamıdır, veya-hâşâ onların ajanıdır.” iddiasında bulunmak büyük bir iftira ve küstahlık sayılmaz mıydı? Hatta, çok samimi hürmetimiz, sohbetimiz ve çok özel muhabbetimiz bulunan, Kafkasya, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşımızın kahraman gazilerinden olup Hz. Üstadın itiraf ve iltifatıyla “ihlasta birinciliği koruyan…” Elazığlı Albay Hulusi Yahyagil Ağabeyimize, sırf asker kökenli olduğu için ters bakan beyinsizler vardı. O süreçte Elâzığ’da bazı Demirelci Demokratlar tarafından, “Rahmetullah Hulusi Bey, açıkça ve yalakalıkla partilerine sahip çıkmadığı” bahanesiyle, -hâşâ- “Kemalistlerin Nurcuların içine soktukları elemanları!” ithamında bulunan etkili ve yetkili münafıkların ağızlarının payını vermek şerefi de bize kalmıştı…

Bazı hain ve hasetçi takımı, Erbakan’ın Milli ve manevi hizmetlerini ve faziletlerini kıskandıkları için, O’nun aleyhinde kampanyalar başlatmışlardı!

“1970’lere kadar, ülkemizde ve İslâm dünyasında “Türkiye’de İslâm ve Müslümanlar” dendiği zaman, ağır şartlarda yaptıkları manevî cihad sebebiyle Nur Talebeleri ve Risale-i Nur akla gelirdi. Dindar kimlikli siyaset zuhur edince kafalar karıştı ve nazarlar kısmen ona çevrildi. Din adına ortaya çıkan siyaset, Süleyman Demirel liderliğindeki Demokrat güçlerin tek başlarına iktidara gelme yolunu daralttı ve demokrat olmayan siyasîlerin iktidar yolunu açtı, ülke karıştı ve Kemalist darbecilere inanılmaz fırsatlar ortaya çıktı. Onlar da darbeler yaparak hem ülkeye hem de din hizmetlerine telâfisi çok zararlar verdiler.”[3]

İşte bu ifadeler, “Erbakan bizim Dini istismar ve suistimal saltanatımızı yıktığı için O’na karşıyız…” itirafıydı.

Oysa pek çok ileri gelen Ağabeyler ve Nur Talebeleri de Milli Görüş’e katkı sunmuşlardı.

“Necmettin Erbakan ve bir grup arkadaşı dindar kimlikle, 26 Ocak 1970 yılında Millî Nizam Partisi’ni kurdu. Ne yazık ki bu partinin kurucuları arasında yer alan ve N. Erbakan’ı partiyi kurması için teşvik eden Ahmet Tevfik Paksu ve Hüsamettin Akmumcu gibi Nur Talebeleri de vardı. Merhum Zübeyir Gündüzalp bu işi haber alınca, temayüz etmiş saff-ı evvel ağabeyler ile bu mevzuu istişare etmiş ve yukarıda ismi geçen Nur Talebelerini yanına çağırarak ikaz etmiştir. Ancak bu ikazın gereği yapılmamıştır.”[4]

Hatta; “Bazı Nur Talebeleri güya Üstada ve Risale-i Nur’a sadâkat göstererek bütün darbelere, müstebitlere, özellikle 12 Eylül 1980 darbesine karşı açık ve cesur bir tavır koyarken, bazı ağabeylerin bulunduğu önemli bir Nur Talebesi grubu, darbecilerin korku ve tehdit vb. tuzaklarına düşerek, 12 Eylül 1980 darbesine taraftar olmuşlardır. Onlar bazı Nurcular ve ağabey takımı ‘Bu 12 Eylül harekâtı Malazgirt’ten, Niğbolu’dan, Mohaç’tan, Çanakkale’den daha ileridir’ diyerek onu övmüş ve sahip çıkmışlardır.”[5] diyenler de kendileri olmaktaydı.

Erbakan’ın Siyasi Cihadına, Haklı ve Hayırlı Programlarına Risale-i Nurlarda İşaret Olunmaktadır:

Siyasi, ahlâki, iktisadi ve hukuki bütün kurum ve kuralları bâtıl olan bir ortamda ve çoğunluğu cahil bırakılmış bir toplumda, din istismarı kadar, sahte ilim adamı ve “maneviyat kahramanı” olmak da kolaydır… Çünkü nasıl olsa “Karanlıkta kusurlar belli olmamakta, dadılarla cadılar birbirine karışmaktadır.” Ve işte İslam güneşinin doğması ve Adil Düzen’in kurulması, en çok bu istismarcı yarasaların ve sahte din adamlarının huzurunu kaçırmıştır.

Bir uyarıcı ve kurtarıcının geleceğini bildikleri ve bekledikleri ve bunu zaten Allah’tan ısrarla istedikleri halde, özellikle “Kitap ehlinin ve dindar çevrelerin” tavrını şu ayetler ne güzel anlatmaktadır:

“(Kitap ehli olan dini cemaatlerle, biz de Allah’a inanıyoruz diyen putçu müşrikler) En güçlü yeminleriyle Allah’a kasem ettiler, şayet kendilerine bir nezir (uyarıcı ve Hakka çağırıcı) gelirse, herhangi bir ümmetten (ve kesimlerden) daha fazla (ve sadakatle Hakka ve) hidayete tâbi olacaklarına (ve O Elçiye sahip çıkacaklarına dair söz verdiler). Ancak, (o ısrarla istedikleri ve bekledikleri kurtarıcı ve) uyarıcı Zat kendilerine gelince (bu durum) onların nefretlerini artırmaktan (ve Hakk’tan uzaklaşmalarından) başka işe yaramamıştı.

(Üstelik) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp planlayarak (Elçiye ve Hakk davetçiye karşı çıkmışlardı). Oysa kötü niyetli hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmayacaktı. Onlar (kendileri gibi hile ve tuzak kuran) önceki kavimlerin kanunundan (ve onların çarptırıldığı cezadan) başkasını mı bekliyorlardı? (Veya hile ve hıyanetleri yanlarına kâr mı kalacak zannediyorlardı? Oysa) Allah’ın sünnetinde (ezeli adalet prensiplerinde ve hikmet projelerinde) asla bir değişme-başkalaşma bulamazsın ve Allah’ın sünnetinde (tabii ve takdiri yasalar sisteminde) kesinlikle bir sapma ve caymaya rastlayamazsın.”[6]

Evet işte tarih… Hz. Musa’nın şeriatını ihya ve icra etmek için geldiği halde, Hz. İsa’ya (AS) ilk düşmanlığı maalesef Yahudiler yapmışlardır.

Aleyhissalatü Vesselam Efendimizin geleceğini ve hatta ismini ve işaretlerini bildikleri halde, ehli kitap O’na haset ve hıyanette bulunmuşlardır.

İslam tarihindeki mücedditlerin durumu da aynıdır.

Bir İmam-ı Azam Hazretlerine en büyük sıkıntıyı taklitçi ve taassupçu âlimler açmışlardır. Zalim idareciler tarafından dövülerek şehit edilmesi karşısında bile maalesef suskun kalmışlardır.

Ve asrımızda bir Bediüzzaman Hazretlerine ilk sahip çıkması gereken, medrese ve tekke ehli, maalesef “Nur’lardan” yararlanmaya ilgi ve ihtiyaç duymamışlar ve Hz. Üstadı şanlı mücadelesinde yalnız bırakmışlardır.

Ve yine Risale-i Nur pek çok yerde, Milli Görüş’ü işaret ettiği ve açıkça müjdelediği halde, Nurcu kardeşler bu davaya gerektiği gibi sahip çıkamamışlardır…

İşte “taassup inadı ve haset damarı psikolojisini” izah ve ifade eden ayet-i kerime:

“Kitap ehlinden çoğu, Hak (hakikat) kendilerine apaçık bir şekilde belli olduktan sonra, sırf nefislerini (kuşatan içlerindeki) kıskançlıktan dolayı, sizi imanınızdan (ve inandığınız davadan) döndürmeye çalışırlar.[7]

Evet, şahsen Milli Görüş Hareketi’nin ve Muhterem Liderinin, haklı ve hayırlı bir yolda olduklarına kanaat getirmemiz ve bu sahada çalışmaya karar vermemiz konusunda, Risale-i Nur’un işaret ve müjdeleri en büyük dayanağımız ve fikir kaynağımız olmuştur. Çünkü Üstad Hz.lerinin, “Batı (âlemi) fen ve sanayi silahı ile bizi istibdad-ı manevi (baskı ve esaret) altında eziyor. Onlara karşı maddi terakki ve sanayileşmek şarttır.”[8]

“İla’y-ı Kelimetullah şu zamanda maddeten terakkiye mütevakıftır. (Ekonomik yönden kalkınmaya bağlıdır)”[9] diye haber verdiği ağır sanayi ve ekonomik kalkınma hamlesini başlatan Milli Görüş’tür ve Erbakan’dır.

Risale-i Nur’larda “Nevi beşeri (insanlık âlemini) umumi felaketlere sürükleyen ve Bolşevikliğe (komünistliğe ve anarşistliğe) sevk edip, terakkiyatı ve asayişi (çok yönden gelişmeyi ve genel huzuru) mahveden (her türlü haksızlık ve ahlâksızlığın) kökünü kesecek iki şeydir:

a- Vücub-u zekât,

b- Hurmet-i ribadır”,[10] diye anlatılan gerçeği; yani:

1- Sermaye ve üretimden alınacak tek cins vergi (zekât) uygulaması

2- Ve faizin her türlüsünün kaldırılacağı Adil Ekonomik Düzen Programları ile ortaya çıkan Milli Görüş’tür ve Erbakan’dır!

Bediüzzaman’ın (RA), “İnşaallah ileride Cemahir-i müttefika-i Amerika gibi, Cemahir-i müttefika-i İslamiye de meydana gelecektir.” (Hutbe-i Şamiye) diye işaret ve beşaret ettiği İslam Birleşmiş Milletleri, İslam Ortak Pazarı gibi dayanışma unsurlarını savunan, İslam’ın birlik ve beraberlik şartlarını hazırlayan Milli Görüş’tür ve Erbakan’dır!

İşte bunun gibi, kesinlik derecesine ulaşan pek çok işaret gösteriyor ki Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin, “ileride geniş dairede ve siyaset âleminde gelecek mesudane vaziyetler…”[11] diye müjdelediği ve o mutlu ve mesut gelişmelere zemin hazırlamakla görevli olduklarını söylediği hareket, Milli Görüş’tür ve Erbakan’dır.

Evet, tarih boyunca ehl-i kitabın ve dindar grupların yakasını bırakmayan “haset, inat ve taassup” damarı terk edilip, iz’an ve insaf ölçüleriyle dikkat edilse, bizim söylediklerimizin ne kadar haklı olduğu ortaya çıkacaktır.

Bu konuyu Üstadımızın çok önemli bir tespit ve teşhisiyle kapatalım.

“Hiçbir fasık (günahkâr) yoktur ki, salih olmasını (kötülükten kurtulmasını) temenni etmesin. Ve amirini ve reisini (yöneticilerini ve hükümet yetkililerini) mütedeyyin (dindar ve dürüst) görmek istemesin. (Kalbinde imanı bulundukça, fasık bile olsa, herkes bunları mutlaka arzu eder.) İlla ki, eliyazübillah, irtidat ile vicdanı tefessüh edip, yani (ancak Allah korusun, gizli bir dinsizlikle vicdanı bozulmuş olup) yılan gibi başkalarını zehirlemekten zevk alan (birileri ancak içkiyi, kumarı, faizi ve fuhşu yaygınlaştıran zalim zihniyetleri ve hain şahsiyetleri idareci seçip, milyonlarca insanımızın ekonomik ve ahlâki yönden sefalete sürüklenmelerine razı olabilir).”[12]

NURCULUK, toplumumuzda imani ve ahlâki disiplini ve sosyal düzeni sağlayan manevi Karakollar hükmündeki gönüllü hizmet kuruluşlarımızdandır!

Yüksek iman ve ahlâk esaslarımızı, ibadet ve istikamet sorumluluklarımızı ders veren Risale-i Nur eserlerini okuyup okutarak çok önemli ve verimli gayretlere vesile olmuşlardır, inşaallah olacaklardır… Ancak; “İstibdada karşıyız” gerekçesiyle, tüm Siyonist ve emperyalist merkezlerin ve işbirlikçi hainlerin yıkmaya çalıştığı Sultan Abdülhamid Han’a yönelik saldırıları… Bugünkü Kemalizm’in temelini oluşturan masonik İttihat ve Terakki Partisi’ne yıllarca destek çıkmaları… “Euzübillahi mineşşeytani ve siyaseti=Şeytandan Allah’a sığındığımız gibi, siyasetten de Allah’a sığınırız!” düsturunu sakız gibi çiğnemelerine rağmen hep Bâtıl ve tahripkâr masonların yan kuruluşları gibi çalışmaları… Ki bu mantık temelde de yanlıştır; çünkü siyaset: Hak ve adaletle toplumu yönetme sahasıdır ve Peygamberlerin ve Efendimizin san’atıdır… “Ehl-i Kitaptırlar, Komünizm’e karşıdırlar” gibi gerekçelerle, Haçlı Batı’ya, haddinden fazla itibar ve bağlılıkları ve hatta onlardan medet ummaları gibi vahim hatalara rağmen Bediüzzaman’ı -hâşâ- günahsız sayma ve her lafını ve tavrını kutsallaştırma ve masumlaştırmaları… Lafzen söylemeseler dahi, fikren ve fiilen böyle davranmaları elbette yanlıştır ve yanılgıdır.

Sürekli İHLAS ve UHUVVET (Kardeşlik) Risalesi Okuyan Nurcuların Enaniyet ve Siyaset Kavgaları!

Hz. Üstadın vefatından sonra Nurcuların bir kesimi, cemaatin başına bir kişinin seçilmesini isterken, kimileri ise Said Nursi’nin en yakınlarından oluşan bir ‘İstişare Heyeti’nin kurulmasını ve bu “Ağabeyler Konseyi”nin hareketi yönlendirmesini uygun bulmuşlardı. Ama ağabeylerin çoğu dağılmıştı. Cemaatin işleri Zübeyir Gündüzalp’e ve onun yanında bulunan Mustafa Sungur, Mehmet Fırıncı, Bekir Berk gibi genç kuşağa kalmıştı. Bunlar Ağabeylerden sonraki ikinci kuşaktı. Son dönem Said Nursi’nin en yakınında olan ve bu yüzden saygı gören Zübeyir Gündüzalp, Said Nursi’nin yakınlarından oluşan ağabeyleri, cemaatin önde gelenlerini ve iddia sahiplerini bir araya topladı. Tahiri Mutlu, Mustafa Sungur, Ceylan Çalışkan, Hüsnü Yeğin, Bayram Yüksel, Mehmet Fırıncı gibi Nur cemaatinin ağabeyleri, içlerinde “en cevval ve en fedakâr” gördükleri Zübeyir Gündüzalp’i bu hareketin başına oturtmuşlardı. Zübeyir Gündüzalp’in lider seçilmesi, cemaatin içindeki tartışmaları sonlandırmamıştı. Devlet tarafından Nurculara yönelik tutuklamalar, soruşturmalar sürerken, o dönemde sayıları 750 bini bulan Nurcular içinde liderlik yarışmaları da hız kazanmıştı.

Hüsrev Altınbaşak’ın, Zübeyir Ekibine Başkaldırısı!

Said Nursi Hz.lerinin sağlığında başlayan “Yazıcılar-Okuyucular” bölünmesi bu kez açıkça ortaya çıkmıştı. Bu, cemaatte yaşanan ilk bölünme olarak anılacaktı. Bediüzzaman’ın ölümünden ve 27 Mayıs darbesinin gerçekleşmesinden sonra bu karışıklık daha da artmıştı.

“Yazıcılar”, Hüsrev Altınbaşak önderliğinde ayrı bir grup halini almıştı. Altınbaşak, “Üstad-ı Sanilik” (Said Nursi’den sonraki Üstad) ünvanını taşımaktaydı. Çünkü Said Nursi’nin ilk talebelerindendi ve Said Nursi’nin eserlerini Osmanlıca el yazısıyla yazarak çoğaltanların başındaydı. Zaten Nurculuk başlangıçta bu yolla yaygınlaşmıştı. Hüsrev, Tahiri, Hulusi Bey, (Süleyman Demirel’in de akrabası olan) İslamköylü Hafız Ali, Mübarek Mustafa, Santral Sabri gibiler 1930 ve 1940’larda, risaleleri bizzat el yazısıyla kaleme alarak çoğaltmışlardı. Bu yazma ve yazarak çoğaltma işini yapanlar Nurcular arasında ‘Yazıcılar’ diye anılmaktaydı.

Zübeyir Gündüzalp, Ceylan Çalışkan, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Mehmet Fırıncı, Mehmet Emin Birinci ve Bekir Berk gibi ikinci kuşaktan Nurcular ise cemaate sonradan katılmışlardı. Bu ekip, Said Nursi’nin eserlerini Latin harfleriyle kitap halinde basmaktaydı. Bu nedenle onların adı da ‘Okuyucular’dı. Hüsrev Efendi, hem sonradan geldikleri için “onların kendisine tâbi olmasını” istemekte, hem de “yazma” işini bırakıp Latin harfleriyle kitap bastıkları için kızmaktaydı. Çevresindekileri, “Üstad-ı Sani” dedikleri Hüsrev Efendi’ye, zamanla “Ruy-i Zemin’in Halifesi” (Yeryüzünün Halifesi) diyenler bile çıkmıştı.

Bu iki önemli ayrılığın dışında, bulundukları bölgelerde kendi başlarında grup oluşturmak isteyenler de vardı. Asker kökenli Mehmet Kayalar, etrafında kendisi gibi “bu işin silahla-darbeyle yürütülebileceğine inanan” insanları toparlamaya çalışmıştı.

Bir başka aday Ankara’dan Said Özdemir olmaktaydı. Nurcular için önemli bir ağabey olan Said Özdemir, cemaat içinde oldukça etkili bir insandı. Daha sonra Nurculuğun “Tenvir” kolunu oluşturacak olan Said Özdemir’in Ankara’da etkin olduğu konuşulmaktaydı.

O dönemde Erzurumlu bir vaiz olan Fetullah Gülen de adını duyurmaya başlamıştı. Fetullah Gülen, Nurculuğun Erzurum’da en etkili ismi Mehmet Kırkıncı, Osman Demirci (AP’nin Nurcu milletvekili) ve Muzaffer Aslan sayesinde cemaatle tanışmıştı. Edirne ve Kırklareli’nde görevli olduğu dönemde, camilerde yaptığı konuşmalar yoluyla etrafında insanlar toplamaya başlamıştı. Hep ağlayan, hep Hz. Muhammed’i (SAV) ve O’nun döneminde yaşayan sahabeleri anlatan, bazen kendinden geçerek yaptığı konuşma tarzı ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Okuyuculuk, yazıcılık gibi tarzlardan ayrı olarak “hitabet” yoluyla etkili olmaktaydı. Açıkça Nurcu olduğunu söylemiyor, Nurcu ağabeylerin arasına fazla girmiyor, konuşmalarında Said Nursi’nin adını pek kullanmıyordu. Daha Edirne ve Kırklareli’nde iken cemaatin içinde yeni bir tarzın temsilcisi olma yolundaydı. Kendisini güya geleceğe yönelik insanlar yetiştirmeye adamıştı.

Daha o yıllarda, Fetullah Gülen’in dış güçlerle ve masonik mahfillerle irtibatını, karanlık ve kiralık kişilik yapısını ve din tahribatını açıkça konuşup yazan ve bu konuda “Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık” kitabını hazırlayan Üstadımız Ahmet Akgül’le birlikte Milli Çözüm Ekibi de nice saldırılara uğramış ve Ergenekonculuk’la suçlanıp tutuklanmıştı.

Bekir Berk’ten Altınbaşak’a Düdüklü Tencere ile Suikast Olayı!

Said Nursi’den sonra Nurcu hareketinin asıl liderliği Zübeyir Gündüzalp’in başında bulunduğu “Ağabeyler Konseyi”ne bırakılmıştı. Ama “Yazıcı Nurcular”ın lideri Hüsrev Altınbaşak onlara karşı çıkmakta, Zübeyir Gündüzalp’i “Nurculuğun rotasını saptırmakla suçlamaktaydı.” Ve onun bu katı tutumu endişe verici boyuttaydı. Cemaatin yara almaması için Hüsrev Altınbaşak ile görüşmek lazımdı, ama o görüşme taleplerine yanaşmayarak, “hainlerle görüşemeyeceğini” açıklamıştı. Zübeyir’e ve kendine ‘suikast düzenlediğini’ düşündüğü Bekir Berk’e kesin karşıydı. Bekir Berk’in Altınbaşak’a gönderdiği “düdüklü tencere evde patlayınca” Hüsrev Efendi, Bekir Berk’in kendisini yok etmek istediğine inanmıştı. Hüsrev Efendi ile yıllarca beraber olan ve ondan yazı dersleri alan Bayram Yüksel görüşmek istedi ama Hüsrev Efendi onunla da görüşmeye asla yanaşmadı. Israrlı görüşme talepleri artınca Hüsrev Efendi sadece Mehmet Kırkıncı Hoca ile görüşebileceğini aktardı ve Mehmet Kırkıncı Erzurum’dan Hüsrev Efendi’nin yanına vardı. Kırk senedir hiç dışarıya çıkmayarak Kur’an’ı yazma işini bitirdiğini, şimdi de Cevşen’i (Dua Kitabı) yazdığını söyleyen Hüsrev Efendi, Kırkıncı Hoca’yı dinledi ve “Ben onların hepsini reddettim” diyerek, Kırkıncı Hoca’yı da yanından kovup uzaklaştırdı.

‘Yazıcılar’ın lideri Hüsrev Efendi, hareket içinde saygın bir şahıstı. Onun etkisiyle ‘Yazıcıların’, Denizli, Kütahya, Eskişehir, İzmir gibi yerlerde ağırlıkları vardı. Ege bölgesi Yazıcıların kalesi konumundaydı. Bunun üzerine Zübeyir Gündüzalp, Mehmet Fırıncı ve Bekir Berk, Ege bölgesine ziyarete çıktılar. Çoğu yerde dershanelere alınmadılar, kimi yerde tartışmalar, kavgalar yaşandı, kimi yerlerde ağır hakaretlere maruz kaldılar.

Zübeyir Gündüzalp, ancak daha planlı ve merkezi bir yönetimin ihtilafları çözebileceğini düşünüyordu. İstanbul’a dönünce Süleymaniye’de Kirazlı Mescit Sokağı’nda bulunan 46 numaralı evi, Nurcuların merkezi olarak ayırdı. Mehmet Fırıncı, M. Emin Birinci, daha sonra aralarına katılacak olan Mehmet Kutlular, Kirazlı Mescit Sokağı’ndaki evin müdavimi oldular. Cemaatle ilgili kararlar, Said Nursi’nin eserlerinin basımı, açılan dershanelerin tespitleri hep bu evde yapıldı. Öyle bir zaman geldi ki, cemaat bu evle anılarak “Kirazlı Mescit Cemaati” denmeye başlanmıştı.

Bu arada Milliyetçi Hareket Partisi de Hüsrev Altınbaşak’la görüşmüşler ve Yazıcıların desteğini almışlardı. Bir anda Isparta, Kastamonu ve Elazığ’daki Nurcuların bir kısmı MHP’ye tam destek sağlamışlardı. Ankara, Adana, Yozgat gibi illerde de bir grup Nurcu MHP’ye sıcak davranmışlardı. Bunun dışında Alparslan Türkeş’in, Nurcuların arasına adamlarını sızdırdığı konuşulmaktaydı. Türkeş’in Nurcular içindeki adamları Nur derslerinde “Başbuğ’un Risale-i Nur okuduğunu, ileride tam bir Nurcu lider olacağını” yaymaktaydı. Kastamonu’daki Rahmetullah Mehmet Feyzi Efendi’nin talebesi olduğunu söyleyen Müslüm Gündüz şarlatanı da MHP’lilerle sıkı fıkıydı.

Nurcuların İlk Siyasi Kitabı Türkeş’le İlgili Basılmıştı!

Zübeyir Gündüzalp, olanları duyunca, hasta halde olmasına rağmen Ağabeyler Konseyi’ni Kirazlı Mescit karargâhında topladı. Burada MHP’ye haddini bildirmek kararı alındı. Bekir Berk, “Onların gerçek yüzlerini teşhir edelim” diye çıkışmıştı. “Önce Türkeş’in geçmişinden başlarız işe. Demokrat Parti zamanında söylediklerini yazar, Menderes’e yaptıklarını anlatırız. Şamanistlerle, Kemalistlerle, Siyonistlerle olan ilişkilerini belgelerle gözler önüne sereriz.” açıklamasını yapmıştı. Araştırmayı Bekir Berk yapacak, yazıyı Mustafa Polat yazacaktı. Bekir Berk’in ismi milliyetçilerin, Mustafa Polat’ın ismi de Nurcuların üzerinde etkili olacaktı. Çalışmaların sonunda “Tarihi vesikaların ışığı altında İslami Hareket ve Türkeş” adlı bir kitap ortaya çıktı. Bu eser aynı zamanda Nurcuların ilk siyasi kitabıydı. Bu kitapta, Türkeş’in aslında M. Kemal ve İnönü’den farklı olmadığı, din konusunda onlar gibi düşünüp davrandığı, Arapça ezana ve çarşafa karşı çıktığı kendi sözleriyle aktarılmıştı. Yani, güya “siyaset dışı” olduklarını söyleyen Nurcuların büyük kısmı, hem de basit ve fasit siyasetin birer figüranı olmaktan, maalesef hiçbir zaman kurtulamamışlardı!

Bu arada: İslami kaynaklardan; din istismarıyla ve münafıklık tavrıyla manevi, ahlâki ve ailevi tahribatlar yapacağı belirtilen ve SÜFYAN denen şahsın, hiç alâkası olmadığı halde Atatürk sanılması… Ve Atatürk düşmanlığı üzerinden ve demokratlık gerekçesiyle, güya Komünizm’e karşıymış diye FAİZCİ ve KAN EMİCİ KAPİTALİZMİN ahlâksızlık bataklığına kılıf olarak geçirilen göstermelik demokrasilerin meşrulaştırılmaya çalışılması…

Hatta Bediüzzaman’ın MEHDİ olduğu kanaatini kuvvetlendirmek için Mustafa Kemal’in DECCAL yerine konulması; ama asıl Deccalizm’in kendisi olan Siyonizm’e, ABD derin devleti olan Yahudi lobilerine ve onların içimizdeki işbirlikçisi parti ve hükümetlerine destek çıkılması…

“Her konuda Risale-i Nur bize yeterdüşüncesiyle; manasıyla Kur’an’ı, Hadis kitaplarını ve temel İslami kaynakları okumadıklarından, İslam’ın eksik anlaşılması ve Dinin muamelat=Şeriat kısmına gerek duyulmaması…

Bu gaflet ve cehaletle; “İşte ezan okunuyor, namaz kılınıyor, oruç tutuluyor… Dini kitaplar okunuyor. Daha ne istiyorsunuz?” marazlı mantığıyla, faizin, fuhşun, kumarın yaygınlaştığı, bütün kurum ve kuralların bâtıl esaslara göre ayarlandığı sistem ve hükümetlerden gayet memnun olunması ve hiç rahatsızlık duyulmaması…

Daha da beteri, bütün kurum ve kurallarıyla Kur’an’a, İslam’a, akla, vicdana ve bilimsel doğrulara dayalı, Hakka bağlı ve tüm insan haklarına saygılı ADİL BİR DÜZEN kurma, halkımızı Müslümanları ve tüm mazlumları bu zillet ve sefaletten kurtarma… Böylece İslami izzet, şevket ve hürriyete ulaşma amacı taşıyan en hayırlı girişim ve gayretlere “fesatlık, fırsatçılık, ucuz ve lüzumsuz kahramanlık!” gözüyle bakılması sonucu imanın özünden uzaklaşılması…

Ve bütün bu yanlış bakış açıları ve yararsız yaklaşımları nedeniyle, bilerek veya bilmeyerek Şeytanizm’in, Siyonizm’in ve Deccalizm’in zulüm ve küfür saltanatına katkı sunulması gibi haksızlık ve yanlışlıklardan da mutlaka kurtulmak lazımdır…

 


[1] 22 Ekim 2021 – Yeni Asya – İbrahim Ersoylu

[2] Tarihçe-i Hayat. Barla Kısmı

[3] 15 Ekim 2021 – Yeni Asya – İbrahim Ersoylu

[4] 08 Ekim 2021 – Yeni Asya – İbrahim Ersoylu

[5] 29 Ekim 2021 – Yeni Asya – İbrahim Ersoylu

[6] Fâtır: 42-43

[7] Bakara: 109

[8] Hutbe-i Şamiye

[9] Münazarat: 30

[10] İşaratül’ İcaz, sh. 48

[11] Kastamonu Lahikası, sh. 20

[12] Lemalar: 122

5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ali ÇAĞIL - İHL ve Kamu Yönetimi Mezunu

Ali ÇAĞIL - İHL ve Kamu Yönetimi Mezunu

Subscribe
Bildir
28 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Adil Düzen
“…Nasıl olsa “Karanlıkta kusurlar belli olmamakta, dadılarla cadılar birbirine karışmaktadır.” Ve işte İslam güneşinin doğması ve Adil Düzen’in kurulması, en çok bu istismarcı yarasaların ve sahte din adamlarının huzurunu kaçırmıştır.”

Amerikancı Nursuz ve Soysuzlar!!
“Kardeşlik” risaleleriyle yatıp kalkan ancak Kuran ve sünnette tenezzül etmeyip kitap ehli olmaktan ümmet olamayan bu tiyniyetsiz ve renksiz Yeniasyacı iftiracılar, Demirel gibi ayet karşıtlığı gazetelere haber olan mason kardeşlerini öve öve bitiremezken; her kesimden insanın saygı duyduğu, ömrü boyunca vatana, millete, insanlığa hizmet ettiğine şahitlik ettiği Aziz Erbakan Hocamıza vefatından 12 yıl geçmiş olmasına rağmen hala iftira atacak kadar ağızlarından salya akıtanların niyetinin hala taptıkları mason ağabeylerine iyi görünmek olduğu, havlayarak onlardan medet umdukları, yahudi lobilerine ve masonik mahfillere göz kırptıkları sırıtıyordu. Batı uşaklarına sahip çıkarak batı hayranlığınız ve Amerikan uşaklığınız nursuzluğunuz ve soysuzluğunuz gereğiydi.

Erbakan Hocamız taptığınız masonlara nasıl bir kazık atmış olacak ki ve sizin din bezirganlığı yaptığınızı, patates dininden olduğunuzu, mason uşaklığı yaptığınızı nasıl ortaya çıkarmış ki yediğiniz kazığı hala hazmedememişsiniz ve ve hala ortalığa kusmaktasınız.

İt ürür, kervan yürür. Ancakk, Hak davanı hizmetçilerine ve temsilcilerine ürüyenlerin bu dünyada ve ahirette ne halde rüyalarından uyanacaklarını zamanın sahibi Allah (cc) bize gösterecektir. Erbakan Hocamızı ve hak davasını sahipsiz zanneden münafıkların hadlerini bildirmek de bizim boynumuzun borcudur. Bekleyin bakalım nasıl olacak!!!

Aziz davanın ve bani’sinin kıtmiriyiz Elhamdülillah
HAK DAVANIN KITMİRİYİZ

Gâvura uymak, ne zillettir

Biz Mevla’nın, Kıtmiriyiz!

Hain kovmak, meziyettir

Biz Sultanın Kıtmiriyiz!

Kıtmir, sadık bir köpektir

Dönekler ise, köçektir

Sözüm, haine kötektir

Biz Kuran’ın Kıtmiriyiz!

Amerka’dan icazetli

Kalıp hoş, kalp necasetli

Sanma deli cesaretli

Biz Dava’nın Kıtmiriyiz!

Din verip dünya sağlamış

Allah onu aşağlamış

AB’ye umut bağlamış

Bizler Hakk’ın Kıtmiriyiz!

Kahpelik bunların harcı

Kof etikette kiracı

Dinleri, dinar aracı

Biz İslam’ın Kıtmiriyiz!

BOP’a mavinlik, keneftir

Hakka hadimlik, şereftir

Özgür ruhumuz, Refref’tir[1]

Biz bir aşkın Kıtmiriyiz!

Nifak, gavurluktan beter

Bu mal makam, bir gün yiter

Helal, kuru ekmek yeter

Bir sevdanın Kıtmiriyiz!

Dışı Hoca, içi rahip

Değil onuruna sahip

O siyon şeytana muhip

Biz Rahman’ın Kıtmiriyiz!

“Bel hüm edall”, olan kişi

Gâvur’a merkeplik işi

Çekilmiş hidayet fişi

Biz vatanın Kıtmiriyiz!

Kur’an lanetler Samiriy

Oysa o çok, bilgiç biri

Ayetler över Kıtmiri

Bizler Rabbın Kıtmiriyiz!

Kıtmir, şan şöhret zevklemez

Ücret ve servet beklemez

Dostun kapısın terklemez

Erbakan’ın Kıtmiriyiz!

Not; alıntı- http://www.millicozum.com

Feraset ve Dirayet
Üstad Ahmet Akgül Hocamızın Bediüzzaman Hazretleri ve takipçileri olduklarını iddia edenlerle ilgili tesbitleri ve ne kadar muhteşem.. Tüm bu gerçekleri tüm açıklığı ile ortaya koyup hem nurcular hemde ülkemiz adına yapıcı birleştirici analizlerine hayran kalmamak mümkün değil… Allah CC Üstad Ahmet Akgülden ve Ülkemiz ve tüm insanlık için tüm gücüyle çalışıp kamile görevini en güzel şekilde yerine getiren Aziz Erbakan Hocamızdan Allah CC razı olsun..

ERBAKAN’A HAVLAYAN İTLER
Çölaşamaz tazılar, Erbakan’a havlarken
Mirasına konanlar, kaçından ses çıkmıştı…
Tarihte duyulmamış, çakal arslan avlarken
Hacı hoca sus pustu, Haçından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…

Masoncuklar zırlasın, hedef aldık siyonu
Şeytan yerine hırlar, bak şarlatan piyonu
İt ürür kervan yürür, durdurmaz şampiyonu
Vatanperver mert olur, kancıktan ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…

Ahmak alçak odur ki, kendi kuyusun eşer
Yükseklere tüküren, balgam yüzüne düşer
Oysa Milli Çözüm var, nifak çıbanın deşer
Soysuz sütübozukun, hıncından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…

Ne ister Erbakan’dan, bu hayâsız takımı
Gıcık alır Kur’an’dan, bu mayasız takımı
Yorulmaz anırmaktan, bu ayarsız takımı
Yarası var gocunur, suçundan ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…

Sabataist çeteyi, çözdü Aziz Hocamız
Masonik tertipleri, bozdu Aziz Hocamız
Siyonist şebekeyi, üzdü Aziz Hocamız
Erbakan gol atınca, maçından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…

Ne utanmak biliyor, ve ne de uslanıyor
Ağzı lağım kusuyor, herkes onu tanıyor
Bu zırto yellenmeyi, hava attım sanıyor
Yıllanmış küfür küpü, fıçından ses çıkıyor
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkıyor…

Türkçüsü ve Kürtçüsü, fikren hepsi Batıcı
Kemalist Tayyibisti, tamam nefse tapıcı
İstanbul Sözleşmeci, arsız fuhşa kapıcı
Faizci patron susar, açından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…

Dili yılana benzer, kalemi kör hançere
Rezalet kapısıdır, mel’anete pencere
Dışı cilalı moruk, içi paslı tencere
Çatıya taş düşünce, sacından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…

“Kuduzlar için havlamak, huysuzlar için ise zırvalamak için bahane gerekmez. Zira bu onların fıtratıdır.”

Atalarımız ne güzel söylemişler: “İtler havlasa da, kutlu kervan mutlu hedefine doğru yol almaktadır!..”

Bu zavallı zırvacılara son sözümüz:

“Yukarılara tükürme sakın
Balgamın dönüp, yüzüne düşer!..
Hem önce, insan olmaya bakın
Ahmak o’dur, kendi kuyusun eşer!..”

Öl ki Göresin…
Milli Görüş davasının ve Aziz Erbakan Hocamızın asıl mahiyetini ve Allah katındaki makbuliyetini ve bu hakikatlere karşı tavır takınmanın acı akıbetini bu alçaklar ancak öldüğünde görecek ve anlayacaklar. Dolayısıyla bu münafıklara söylenecek sözüm;

ÖL Kİ GÖRESİN neymiş Erbakan Hakikatini,

ÖL Kİ GÖRESİN Erbakan’ın kutlu davasına ve şahsına düşmanlığın karşılığını,

ÖL Kİ GÖRESİN hak davaya ve kutlu liderine salya akıtıp, faizci ve kan emici kapitalizmin ahlâksızlık bataklığına kılıf olarak geçirdiği göstermelik demokrasiye ve onun Demirel gibi piyonlarına tapınmanın cezasını,

ÖL Kİ GÖRESİN yıllarca Erbakanın partilerine destek çıkmak yerine Deccalizm’in kendisi olan Siyonizm’e, ABD derin devleti olan Yahudi lobilerine ve onların içimizdeki işbirlikçisi parti ve hükümetlerine destek çıkılmasının karşılığını…

Secde 12
Şayet (o mücrim kulları) suçlu-günahkârları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Rabbimiz (dünyada inkâr ettiğimiz her hakikati artık bizzat) gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir ki salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız” (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen (onlar nasıl da pişman ve perişan bir durumdalardır).

Secde 13
Eğer Biz dilemiş olsaydık, (elbette herkese) her bir nefse kendi hidayetini verirdik. (Ancak imtihan için insanları Hakk ile Bâtıl arasında serbest bıraktık.) Fakat Benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: “Andolsun, cehennemi cinnlerden ve insanlardan (inkâr edenlerle ve zalimlerle) tamamıyla dolduracağım.”

Secde 14
“Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza (küfür ve kötülüklere dalmanıza) karşılık azabı tadın (bakalım). Biz de şimdi gerçekten sizi unuttuk; (unutacağız ve cehennemde kendi halinize bırakacağız), yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın” (buyrulacaktır.)

Secde 15
Bizim ayetlerimize ancak; kendilerine (Hakk) hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edip duranlar ve büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman edip (felaha ve mutluluğa ulaşacaktır).

https://www.mealikerim.com/32/secde/12:13:14:15

Bekleyin hele
Kur”an’da İslam’a ve Efendimize en büyük düşmanlığın yahudi ve müşrik takımından geldiğini öğreniyoruz ve şunu anlıyoruz ki bir şeyin asıl düşmanı onun sahtesini yapanlardır, çünkü gerçeği ortaya çıkınca kendi sahtekarlıkları anlaşılacağı için en fazla onlar düşmanlık yaparlar. Aynı bunun gibi Hak ve Adalet nizamın aslı ve  sahibi ortaya çıkınca O’nada en fazla düşmanlığı sözde dindarlar yapmıştır. Çünkü ellerinden nemalandıkları şan ve şöhrete kavuştukları İslam ellerinden alınacak ve gerçek anlamda yaşanacaktı, tabiki bu din baronlarının düzenleride bozulacaktı, atalarından devr aldıkları bozuk sistem bitecekti bu düzenin devamı için Demirel’ide Mesut Yılmaz’ı, hatta solcu eceviti bile desteklemişler ama nazikki bu toprakların aslı ve özü olan Milli Görüş’ü destekleyememişlerdir.
…Sen onların (zahiren) birlik ve dirlik (içerisinde olduklarını zan ve) hesap edersin; oysa onların kalpleri paramparça vaziyettedir (çıkarları ve ihtirasları uğrunda her an kapışmaya hazır haldedir). Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir. (Haşr 14. Ayet)
…kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Kin ve öfkenizle geberin!”… (Al-i İmran 119.ayet)
Erbakan hocamızın ömrünü verip hazırladığı Adil Düzen ve islam birliği projeleri Milli Çözüm eliyle uygulanınca bütün kafirler ve münafıklar hirslarinda çatlayacak inş.Rabbimizde bizlere o günleri gösterecektir.

Onursuz ve Nursuzlara
Hak ve Batıl savaşı kıyamete kadar devam edecektir. Fetullah Gülen hareketi içindeki kiri nasıl dışına döktülerse “Hak geldi, batıl zail oldu” ayetini okuduğu ve savunduğu için Erbakan Hocamızı içine sindiremeyen Asyacı zihniyetde aynı fikrin kökeninden gelmektelerdir. Adil Düzen projeleri sizin din istismarı ile batı hizmetkarlığınızın önünü kapayacak sömürü saltanatınıza son vereceği için işinize gelmemektedir.
Dinin muamelat=Şeriat esaslarına sahip çıkmamaları ise aynı düşüncenin tezahürüdür. Her türlü insanlık onurunun korunacağı Adil Düzen projelerine karşı çıkmak bugünün faiz,fuhuş,kumar ve benzeri hertürlü pisliğe ses çıkarmayıp razı olmak hangi acaba hangi vicdani ve dini incancın gereğidir. Siz ve sizin gibilere Ahmet Akgül Hocamızın yazdığı “Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık” en güzel cevabı vermiş içinizi dışıniza dökmüştür. Ülkemizi siyonist güçlerin güdümüne sokup daha büyük felaketlerin ve müsibetlerin yaşanmaması için bu haklı ve hayırlı uyarılarımız dikkate alınmalıdır.Allah yazarımızdan bu gerçekleri dile getirdiği ve bizleri uyardığı için ebediyyen razı olsun.Selam ve Dua ile..

O ‘ NU ANLATAMAM Kİ!
NURCU GEÇİNİRMİŞ NURSUZ HAİNLER…

ERBAKAN HOCAMI İŞARET ETTİ BÜTÜN DELİLLER;
NASİP OLDU HÜKÜMETE GELİNCE,
ÜLKEME VE DÜNYA YA HUZUR GETİRDİLER…
SİYONİZMİ VE MASONLARI KEYFİNDEN ETTİLER..
İŞE YARAMAYAN PLANLARINI HEP ERTELEDİLER…

O SİHA VE İHALARIN MİMARI İDİ…!
ÜRETTİ VE KURDU MÜTHİŞ SİSTEMİ!
ŞİMDİ DÜNYA SİYONİZMİ DİZ ÇÖKÜP İZLER…
SİZ İSE ÇOK BİLMİŞ ÇAPULCU CAHİLLER ?
GÖRÜRSÜNÜZ PUTLARINIZ SİZİ NEREYE GÖTÜRECEK…
BİLİNİZ Kİ SON PİŞMANLIK HUZUR GETİRMEYECEK…

”KENDİNİ BİLMEYEN MUNAFIKLARA SON BİR HATIRLATMA
CENNET UCUZ DEĞİL
CEHENNEM DE LUZUMSUZ DEĞİL ”

BEDİÜZZAMAN

Nur’ ile , Nur’suz! lar
Nur’u Baki olan Erbakan hocamızdir,
Nur’ suz olan , Erbakan’ a sataşandır.

Çok Yaşa Milli Çözüm!
Aziz Erbakan Hocamız’ın siyaset sahnesine çıkmasına din düşmanları kadar din istismarcılarının da karşı olduğunu bir kez daha ispatla öğrenmiş olduk. İzandan ve vicdandan uzak bir bakış açısıyla, sırf kıskançlık ve taassup yüzünden Milli Görüş’e ve Erbakan Hocamıza dil uzatmaya yeltenen kulağı kesik tayfa, hiçbir delile ikna olmamakla birlikte salya akıtmaya da devam ediyor. Bize de layık oldukları cevabı suratlarına aksettiren Milli Çözüm’ü alkışlamak ve derin bir münafıklık hastalığına yakalanan bu nursuz ve onursuz tayfaya; “hasedinizde ve fesadınızda boğulun” demek kalıyor!

Erbakan’ın erleri var elhamdülillah…
Türkiye’de profesör doktor Necmettin Erbakan üzerinde ilk ve tek doktora tezini hazırlayan
Dr Işıl Arpacı hanımla yapılan röportajdan bir kısmı aktaralim.
Sanıyorum fark sadece bizim zihinlerimizde. bir kurguladığımiz Erbakan var bir de gerçek Erbakan.gerçek Erbakan’a ne kadar temas edebildim bilemiyorum ama en azından kafamda kurguladığım erbakan’dan vazgeçtim. herşeyden önce Erbakan ve milli görüş hakkında yaratılan korkuların yersizliğini görüyorsunuz tanıyınca.
ben Necmettin erbakan’ı ve milli görüşü bir inanç mücadelesi olarak görüyorum.
ben inançlarıma uygun yaşamak ve yönetilmek istiyorum’un siyasal karşılığını da diyebilirsiniz buna. yıllarca inançları sorgulanmış bunun için ötekileştirilmiş, onaylamadığı bir yaşam biçimini yaşamak için baskılanmış insanların kimlik kazanma sürecini temsil ediyor Necmettin Erbakan.
fakat bu olumsuz bilinçaltına rağmen, farklı olanı dışlamayan, sorgulamayan, baskı altına almayan bir yapısı var .buna en azından benim karşılaştığım muameleyi örnek gösterebilmem mümkün.
daha çok birlikte olabilme fırsatım olsaydı, durum değişir miydi?, sanmıyorum. dolayısıyla benim için Necmettin Erbakan hakkındaki belki de en önemli fark noktası bu: “korkmaya gerek yok!”
Bir başka açıdan benim için, Necmettin Erbakan’ın söylediği şeylere kendisine ne kadar inandığı önemli bir sorgulama konusu olmuştur. yüz yüze görüşünce anlıyorsunuz ki; Necmettin Erbakan söylediği ve yaptığı her şeye gerçekten inanıyor. zaten bu nedenle karşısındakini ikna etmek gibi bir ihtiyaç hissetmiyor. dönüp dolaşıp mutlaka kendisi ile aynı noktaya varacağınız a inanarak anlatıyor.
dışarıdan zekasını ve nezaketini zaten izleyebiliyorsunuz. fakat bunların dışında aynı zamanda sempatik ve duygusal bir insan olduğunu da görüyorsunuz. bu da daha önce ifade ettiğim insan olan Erbakan’ın farkı sanırım.
bir de bence en önemlisi Erbakan’ın kafasındaki siyasal anlayışının temelini hak batıl mücadelesinin oluşturması. bu nedenle Erbakan, siyaset yaptığı alanı sadece Türkiye olarak değil tüm dünya olarak değerlendiriyor. dünyanın her neresinde hakla batılın mücadelesi varsa Erbakan kendisini hakkın temsilcisi olarak bâtıla karşı konumlandırılıyor. dolayısıyla okuduğunuz, izlediğiniz ve sadece Türkiye’de siyaset yapan Erbakan’ın dışında, bir de dünya için kafa yoran bir Erbakan var……… Şükürler olsun ki Erbakan hocamızın takipçisi üstad Ahmet Akgül hocamiz önderliğinde milli çözüm hakkın temsilcisi olarak bâtıla karşı dimdik ayakta…..

Bir adım ilerisi
Bu dünyadan bir Erbakan geldi geçti, bizler biliriz ve inanırız ki, Erbakan gerçeğini bilmeyen ama samimi müslüman ve mümin insanlar onun ameline yaptıklarına hayatına bakarak en azından sessiz kalıp gördüklerine inanmak arzusunda dileğinde olurlar hatta bir adım ilerisi ise dua ederler, hatta tanımadıkları içerisinde bulunduklarım kurum ve kuruluşlar, cemaatler ve geriye dönük inançları dolayı ile doğruluğuna dua bile edebilirler . Oysa bildiği gördüğü halde inat ve ısrarla muhalefet ediyor,ifira ediyor sataşıyorsa belliki muarrızlı marazlı bir kliğin, ve dahibir derin siyonist gücün uşağı ve yandaşıdır, buna inanmış bir akıl ve kalp ile söylüyorum. Söyleyen veya söyleyenler llerinden Türkiye Cumhuriyeti gibi ülkeni ellerinden nasıl Erbakan inancı ile yaptığı tarihi siyaset ve hizmetleri kayıp gittiğini görmüş ve bunun can acısı ve kuyruk acısındandır. Kendilerini köle olarak gören ve inananların genel karakteristik özelliği ve tepkimesidir. Oysa Erbakan hocamla inancımızı, vatan sevgimizi, Ordu ve asker sevgimizi dünya insanlığının kardeşlik ve hizmet beklentisini, yani İnsanlığa ayırt etmeksizin hizmet edilmesi gerektiğini öğrendik inandık ve yollara gücümüz nispetinde yollara düştük. Oysa Erbakan hocam düşünüp nasıl bir siyaset yapsam diye düşünmemiş Elhamdüllihlah olması gerekeni emredileni yapmış, Allah’ın emir ve yasakları ile davranmış ve sonuç çok net ve açık ya inanmış iman etmiş müslüman mümin olursun yada inandığını zanneden ahmak ,
veya uşak kafalı dindar görünen Münafık olursun. Yani yaptıkları ve yapacakları ile insanlığa ayna olmuş Erbakan hocam. B üz yılda bunca imkan ve kaynağa rağmen şeyhini rab edinen, cemaatin yegane zanneden o kadar çok ahmak var ki, kendilerine şirksiz şekavetsiz gerçek inancı anlatan, yaşayan ve tüm insanlığın hizmetine koşan Erbakan hocama sataşarak yanlılarında ısrarcı, yamuklukların kararlı, uşaklıkların sadık bir şekilde devam ediyorlar. Ne diyelim yolunuz daim azabınız bol olsun.

Bediuzzaman ve günümüzün NURSUZLARI!
Bediüzzaman’ın (RA), “İnşaallah ileride Cemahir-i müttefika-i Amerika gibi, Cemahir-i müttefika-i İslamiye de meydana gelecektir.” (Hutbe-i Şamiye) diye işaret ve beşaret ettiği İslam Birleşmiş Milletleri, İslam Ortak Pazarı gibi dayanışma unsurlarını savunan, İslam’ın birlik ve beraberlik şartlarını hazırlayan Milli Görüş’tür ve Erbakan’dır!

İşte bunun gibi, kesinlik derecesine ulaşan pek çok işaret gösteriyor ki Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin, “ileride geniş dairede ve siyaset âleminde gelecek mesudane vaziyetler…”[11] diye müjdelediği ve o mutlu ve mesut gelişmelere zemin hazırlamakla görevli olduklarını söylediği hareket, Milli Görüş’tür ve Erbakan’dır.
Günümüzün NURSUZLARIYSA feto ile CIA ya baglanmış olduklarını AHMET hocamız yıllar önce haykırmıştı hemde fetonün en kuvvetli oldugu dönemde.

Aziz Erbakan Hocamıza olan böylesi sataşmalar, ayarsızlıklar, iftiralar, asrımızın nübüvvet temsilcisi ve takipçisi olma özelliğini tescilleyen durumlardır..!
Böylesi sataşmaları ve ayarsızlıkları devamlı görmekteyiz ki; ülkemizde, bölgemizde ve yeryüzünde bütün inkârcılar, İslam düşmanları, Yahudi ve Hristiyanlar ve şeytani odaklarla beraber, sözde dindar geçinen tüm istismarcıların, İslamcı bilinen tarikat ve cemaatlerin, katı şeriatçı ve cihatçı bilinen grupların hepsi; kendi aralarında birbirlerini benimseyip sevmeseler de asrın varisi ve imtihan vesilesi olan kutlu şahsa düşmanlıkta ortaklık yapmalarının bir göstergesidir. Yani dinli dinsiz, gaflet ve dalalet ehlinin müşterek korkuları ve karşısında iş birliği yaptıkları kim ise, asrın sahibi işte O Zâttır!
Asrımızın nübüvvet temsilcisi ve takipçisi olma özelliğini tescilleyen durumlardır böylesi sataşmalar ayarsızlıklar iftiralar vb… İşte Milli Çözüm Asrımızın tercümanı olan Aziz Erbakan Hocamızın en sadık talebesi ve takipçisi olma özelliğinin gereği olarak bu tür sataşmalara ayarsızlıklara cevapsız kalmamakta hadlerini bildirmektedir… Tebrikler Milli Çözüm , teşekkürler Milli Çözüm..!

[u][b]NİSA SURESİ 156. AYET[/b][/u]
(Kalplerinin mühürlenmesinin bir sebebi de) Onların küfür ve nankörlükleridir ve Meryem’in aleyhinde büyük bühtanlar atıp (asılsız iftiraları) söylemeleridir.
[b]www.mealikerim.com[/b]

Bu gibiler
Bir zamanlar, “Menderesi çok seviyorum. Çünkü 30 İmam-Hatip, 300 Kur’an Kursu ve üç İslam Enstitüsü açtı” diyen aynen sizin ayarınızdaki bir Nursuz’a şunları sorunca apışıp kalmıştı: “Söyle bakalım, 30 mu çok yoksa 300 mü çok?”

“Yahu biz çocuk muyuz, elbette 300 çok” diye yanıtlamıştı. Bunun üzerine kendisine:

“Anlaşıldı, aklınız yerinde, demek ki vicdanınız bozuk!.. Çünkü tek başına iktidar olup 10 yıl başta kalan Menderes’i, 30 İmam-Hatip Okulu yaptığı için sevip sahipleniyorsunuz… Ama Ecevit ve Demirel gibilerle ve sadece 48 ve sonra 24 milletvekiliyle hükümet ortağı olduğu halde, 4 yılda 300 İmam-Hatip, 3000 (üç bin) Kur’an Kursu ve 7 İslam Enstitüsü açtırmayı başaran Erbakan’a saldırıp salyanızı akıtıyorsunuz!” deyince morarmışlardı…

TASMALARI NI TUTAN SAHİPLERİ İSTİYOR, NURSUZLAR ERBAKAN HOCAMA HAVLIYOR
1969 yılında siyaset sahnesine çıkıp bütün ömrünü ,yalnızca müslümanların değil, bütün insanlığın içinde bulunduğu zillet ve esaretten kurtulmasına ve bütün dünyaya hükmedecek ,ümmete lider olacak her yönden kalkınmış ,dışa bağımlıktan kurtulmuş,yeniden büyük güçlü Türkiye’nin kurulmasını kendine görev edinmiş dert edilmiş, ve bunların çoğunu da bütün dış güçlerin ve işbirlikçi hainlerin engellemelerine rağmen başarmış yapmış , milli savunma sanayinde silah sanayinde çağ açıp çağ kapatmış,düşmanların bile saygı duyduğu 2011 yılında rahmeti rahman’a kavuşmuş cennet mekan PROF DR.NECMETTİN ERBAKAN HOCAMIZ A bu denli saldırmaları kendilerinin nasıl bir vicdan taşıdığının açık ve net göstergesiydi. Yoksa kendilerini 1974’te Ecevit ile koalisyon yapıp şanlı Kıbrıs zaferimizin yapılması ,
Rumların ve Yunanlıların denize dökülmesi mi rahatsız etmişti.veya şöyle soralım ERBAKAN HOCAMIZ 1996 yılında başbakan olup D8 leri kurarak siyonizmin kalbine bir hançer saplaması mı bunları zoruna gitmişti bu denli salyalarını akıtmaktaydı.

Şeytanın uşakları…
Yeni Asyacılar Fetocuların uyuyan hücreleridir… Tam anlamıyla yeni nesil Fetocudurlar… Varlıklarını Bediüzzaman Said-i Nursi’ye bağlayıp da, ona en fazla ihanet edenlerdendirler. Fetocularla birlikte yarım asıra yakın zamandır sadece tahrifat, ihanet ve oluşturdukları büyük bir rant düzeni ile istismarın adresi oldular.
Bu ihanet şebekesinin Erbakan Hocamız ‘a iftira ve hakaretlerinin sebebinin altında, İslam kisvesi altında gizlenen Siyonist uşaklıklarıdır.

HÂLÂ ERBAKAN’A SATAŞAN AYARSIZLAR
İftira, çıkarları zedelenen, birine karşı düşmanlık, kin ve hınç besleyen veya başkalarıyla rekabet içinde olan bazı yalancı ve vicdansız insanların, karşılarındaki kişiye veya kişilere zarar vermek amacıyla başvurdukları çirkin yöntemlerden biridir.

Din ahlakından uzak, Allah’ın emrettiği güzel ahlakı yaşamayan toplumlarda, insanların yaygın olarak başvurdukları karalama yöntemlerinden biri de iftiradır.

Yeni Asya Nurcularının İbrahim Ersoylu gibi Demokrat geçinen mason uşakları ve Haçlı Batı Gâvuru aşıkları acaba karasinek fıtratlı mı dır?

Evet bir odanın tamamını güller ve çiçeklerle doldurun, ama bir tabağın içine de biraz pislik koyun… İçeriye bir karasinek saldığınızda, o kadar çiçeği ve güzelliği görmeyip geçtiğini ve gidip o birazcık pisliğe konduğunu göreceksiniz! …

Ama bunun tersine her tarafı çirkef ve çirkinliklerle kaplı bir ortamda, bir tane çiçek açmışsa, balarısının da gidip ona konacağını bilirsiniz!..

Üstelik, bizim hareketimizi, Liderimizi, siyaset ve stratejimizi, Adil Düzen projelerimizi beğenmiyor ve içinize sindiremiyorsunuz, öyle mi?

O halde, hodri meydan, siz de başka bir teşkilat kurup getirin…
Daha uygun model ve metodlar geliştirin de görelim…
Görelim de boyunuzu ve beyninizi ölçelim!…
Hiç değilse, o takdirde sizinkiyle bizimkini her bakımdan denkleştirme, değerlendirme ve daha iyisini tercih etme imkanı elde edelim!…

Yoksa hayali senaryolarla, fiili ve gerçekçi programları karşılaştırmak ve tartışmak bile, abesle iştigaldir!..

Müslüman olmak yetmez şuurlu müslüman olmak mecburiyetindeyiz Prof Dr Necmeddin Erbakan
Şuurlu müslüman olunmazsa,

[b]”Kim ben mi ben hiç siyonizme hizmet eder miyim türküsünü söyleye söyleye Siyonizmin ordusunda askerlik yaparsınız.” Pof Dr. Necmeddin Erbakan[/b]

Şimdi soralım: “Güya, Sağ’ı parçalamak ve demokrat(!) Süleyman Demirel’in iktidar yolunu tıkamak, anti demokrat ve Komünizm yanlısı Bülent Ecevit’i iktidara taşımak üzere Erbakan’a parti kurdurulmuş ve Ecevit’le hükümet oluşturulmuş ise”; Rahmetli Erbakan Hocamız tarihi ve talihli 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda nasıl başrol oynamış ve oradaki mazlum ve mağdur soydaş ve dindaşlarımızı toplu katliamlardan kurtuluşlarını nasıl sağlamışlardı? Tüm Haçlı ve barbar Batılılar, kahpe Amerikalılar, Ruslar ve Rumlar, hepsi ve sizin gibi yerli işbirlikçileri bu yüzden Erbakan’a neden hücuma başlamışlardı? Peki sizler gâvurlardan daha mı aşağı ve bayağı insanlarsınız ki, Erbakan’ın Ecevit’le koalisyon kurup Kıbrıs’ı kurtarmasını takdirle anmak yerine, daha önceki Kıbrıs katliamlarına karşı Başbakan olarak tırsıp oturan Süleyman Demirel’e övgüler yağdırmaktasınız? Ecevit’le koalisyon sayesinde Erbakan’ın başlatıp başardığı 1974 Kıbrıs Harekâtı yaşanmasaydı, bugün Akdeniz’de hiçbir söz hakkımız olmayacak, Antalya ve İskenderun Limanlarından burnumuzu bile çıkaramayacaktık!.

[b]Maalesef dindarlık, hatta takvacılık kılıfı altında, bazı kesimlerde öylesine bir Batı hayranlığı ve Amerikan hizmetkârlığı yerleşmiş ki, Amerikan Conileri işgal için ülkemize girseler ve onları mahremlerinde görseler, neredeyse şükür secdesine kapanacak kadar İslami hassasiyetten ve insani haysiyetten uzaklaşmışlardır. Bu tıynetsiz tipler, bunca yıl sonra bile hâlâ Erbakan’a sataşmakla, “Uyuzluktan huysuzluğa… Nursuzluktan soysuzluğa” düştüklerinin farkına bile varamamışlardır. Bunlar; Erbakan’a havlayarak Siyonist Yahudi Lobilerine ve Masonik mahfillere yaranma ve kemik kapma peşindeki yalaka takımıdır.[/b]

Kuduzlar için havlamak, huysuzlar için ise zırvalamak için bahane gerekmez. Zira bu onların fıtratıdır!
“Cemaat tarikat, hikmet çeşmesi
Bunlarla sulanır, ümmet bahçesi
Amma karışırsa, lağım deşmesi
Dervişler yozlaşır, olurlar fasık!

Erbakan’a havlar, kulağı kesik
Hidayet kararmış, vicdanı ezik
Dini demokrasi, AB’si beşik
Zikri fikri para, şeyhi papalık!..

Hani Müslümandın, nerde şeriat
Kahpeliğe kılıf, oldu tarikat
İmanız hastadır, budur hakikat
Size acil lazım, tabib-i hazık!..”

http://m.ahmetakgul.net/erbakan-a-havlar-kulagi-kesik-373

NE KAHPELİK YAPSANIZ!..
Aslı Mason uşağı
Sözde nurcu nadanlar
Erbakana sataşır
Kancık ruhlu adamlar!..

Yahudiden düğmeli
Seytanlardan itmeli
Fitne fesat işleri
Kalleşliğe kayanlar!..

İsrail oğlu gibi
Hakka düşmanlık işi
Kıskançlık histerisi
Safrasını kusanlar!..

Kuran hadis okumaz
Risaleyi anlamaz
Ahiretten sakınmaz
Müfteri şarlatanlar!..

Ne kahpelik yapsanız
Anda cevab alırsız
Hırsınızdan çatlarsız
Tabansız mahlukatlar!..

DOĞRUYU VE YANLIŞI ,HİDAYET VE FERASET TERAZİSİNDE TARTMA ŞUURU!
Bediüzzaman sonrası nurculuk kisvesi altında ,yerleşik ifsad ve soygun düzenine nurcuların nasıl alet olduklarını,Ehli Kitabın karakteristik özelliklerini hal ve tavırları ile aynen taşıdıklarını,gayet objektif bir dil ile kaleme alan yazarımıza, teşekkürü bir borç biliriz.Risale-i Nur’un gerekliliğini,lüzumunu dile getirirken ,yine eksik, yanlış ve tutarsız yönlerini de, akla ,vicdana ve Kurana uygun bir şekilde analiz ederek, olması gereken hakikati de dile getirmesi, apayrı bir Feraset örneğidir..Hakkı bilen ve Hakka tutunan sadakat ve Cihadın müdavimlerine ,Milli Görüşün Milli Çözümcülerine selam olsun!

KÖTÜ SON BOZGUNCU FESATÇILARINDIR!
Rahman ve Rahim Allahın Adıyla!

(Dini yozlaştırmak ve elçileri zora sokmak üzere) Yalanı (ve asılsız ithamları), ancak Allah’ın ayetlerine (ve hesap gününe) inanmayanlar uydurup iftira atmaktadırlar. İşte asıl yalancı (bozguncu ve fesatçı) olanlar bunlardır.

Nahl Suresi:105

Mayası ve kimyası bozuklar!!!
Rahmetli Erbakan Hocayı, Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi, bu onların bozuk fıtratları ve şeytanlık damarları icabıydı… Şimdi her fırsatta Rahmetli Erbakan Hocama hayasızca havlamaya devam eden, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Bu nursuz ve onursuz, şeytanlık ve şarlatanlık damarın; ne denli mayanın ve kimyanın bozuk olduğunu tescillemekten öte gitmeyecektir!?.

Onların (insanların) hangisinin (inanarak) daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye (bu dünya imtihan için yaratılmıştır). Kehf 7
Makalemiz;
Milli Çözümün, Nurculuğun doğuşundan bugüne kadar geliş sürecini her yönüyle bildiğini, Risale-i Nur’a vukufiyet hususunda zirve konumda olduğunun ve konuda tam donanımlı oluşunun ispatıdır.
Helal süt içmiş bir insan; Tüm İslam Alemine faydası olmuş ve ömrünü insanlığın kurtuluşu için vakfetmiş (Hayırlı icraatlarını burada yazmakla bitiremeyeceğim) kutlu şahsiyet Aziz Erbakan Hocamıza neden kem söz etsin kem gözle baksın?
Ya gerçekleri görmeyecek kadar kalbi körelmiş kördür,
Ya da Aziz Erbakan Hocamızın, Siyonist’e kan kusturan-insanlığa umut olan hamlelerinden rahatsız olan, zalimin topraklarımızı ırzını tarumar etmesinden rahatsız olmayacak kadar alçaklaşmış leşlerdir.
Leşler görevlerini yaparken; Aziz Erbakan Hocamıza atılan iftira karşısında, maddi mirasıyla ayakta duran, manevi mirası ile vakıf-parti kuran YRP yetkilileri, Aziz Erbakan Hocamız Hürmetine SP’ye sahip olanlar, öncelikli olarak gazetelerinde, TV’lerinde, radyolarında birçok açıklamalarla; emeğini yedikleri, suyunu içtikleri, koltuğunda oturdukları O’nu sayesinde adam yerine koyulanlar Aziz Erbakan Hocamıza atılan iftiralara cevap vererek en asgari insanlık vazifelerini yapmaları gerekmez miydi?
İftiralara cevap verecek gayretiniz-bilginiz dahi yoksa; vicdan, izan, insaf zerre insanlık adına da olsa Milli Çözümün her bir müfteriye verdiği cevapları alıp okuyarak cevap verme aklıda mı kalmadı?
“…onların (insanların) hangisinin (inanarak) daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye (bu dünya imtihan için yaratılmıştır).” Kehf 7

ŞEYTAN HESABINA KUR’ÂN GÜNEŞİNİ ÜFLEMEKLE SÖNDÜRMEYE ÇALIŞAN AHMAKLAR!
1- Sermaye ve üretimden alınacak tek cins vergi (zekât) uygulaması
2- Ve faizin her türlüsünün kaldırılacağı Adil Ekonomik Düzen Programları ile ortaya çıkan
Millî Görüş’e ve Erbakan’a karşı çıkan…
[b]Onursuz ve nursuz ahmaklar! [/b]
Batı’yı ve bâtılı taklit etme ve onların hizmet ve himayesine girme aşağılığına düşmüştür.
Milli namus ve onurlarını kıskanmayan ve zalim güçlere kâhyalık yapan bir bayağılığa dönmüştür.
Zalim ve kâfir düzenlerin işbirlikçisi durumuna itilmişlerdir.
Erbakan Hoca, Dini istismar ve suiistimal saltanatını yıktığı için O’na karşı çıkmış ve Şeytanizm’in Siyonizm’in ve Deccalizm’in zulüm ve küfür saltanatına katkı sunmuşlardır!
[b]Onursuz ve nursuz ahmaklar![/b]
İslam’ın muamelat=Şeriat kısmına gerek duymamakla…
Faizin, fuhşun, kumarın yaygınlaştığı, bütün kurum ve kuralların bâtıl esaslara göre ayarlandığı sistem ve hükümetlerden gayet memnun olmak ve hiç rahatsızlık duymamakla…
Bütün kurum ve kurallarıyla Kur’an’a, İslam’a, akla, vicdana ve bilimsel doğrulara dayalı, Hakka bağlı ve tüm insan haklarına saygılı ADİL BİR DÜZEN kurma, halkımızı Müslümanları ve tüm mazlumları bu zillet ve sefaletten kurtarma… Böylece İslami izzet, şevket ve hürriyete ulaşma amacı taşıyan en hayırlı girişim ve gayretlere “fesatlık, fırsatçılık, ucuz ve lüzumsuz kahramanlık!” gözüyle bakmakla…
Kıbrıs’ı kurtardığı için, tüm Haçlı ve barbar Batılılar, kahpe Amerikalılar, Ruslar ve Rumlar ve yerli işbirlikçileri ile birlikte Erbakan’a havlamak, Siyonist Yahudi Lobilerine ve Masonik mahfillere yaranma ve kemik kapma peşinde yalakalık yapmakla…
Gâvurlardan daha aşağı ve bayağı duruma düşmüşlerdir!

HERKESİN AYARI
O şuurlu ve onurlu bir mü’min, örnek ve önder bir Müslümandı. Bütün İslamcıların, yani din istismarcılarının ve yobaz takımının, tarih boyunca gerçek Müslümanlara karşı olması da doğaldı.

Hz. Mevlâna’nın; “Fihi Mâ Fih” kitabında çok önemli ve öğretici bir tespiti vardı: “Her çağın bir Hz. Muhammed varisi (Mehdisi ve Müceddidi) olacaktır.

İnsanların Allah katındaki kıymeti ve makbuliyeti de göstermelik ibadet ve hizmetleri kadar değil, asrın Nübüvvet temsilcisi ve takipçisi olan Zât’a desteği ve sadakati oranındadır. İşte O Zâtın kim olduğu ise, şuradan anlaşılacaktır: Ülkesindeki, bölgesindeki ve yeryüzündeki bütün inkârcılar, İslam düşmanları, Yahudi ve Hristiyanlar ve şeytani odaklarla beraber, sözde dindar geçinen tüm istismarcıların, İslamcı bilinen tarikat ve cemaatlerin, katı şeriatçı ve cihatçı bilinen grupların hepsi; kendi aralarında birbirlerini benimseyip sevmeseler de asrın varisi ve imtihan vesilesi olan kutlu şahsa düşmanlıkta ortaktırlar. Yani dinli dinsiz, gaflet ve dalalet ehlinin müşterek korkuları ve karşısında iş birliği yaptıkları kim ise, asrın sahibi işte O Zâttır!”

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
28
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...