YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6620caf7240cc
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 2 9
Bugün : 13405
Dün : 32103
Bu ay : 438440
Geçen ay : 453014
Toplam : 23217404
IP'niz : 3.14.142.115

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

SERİYYE DERGİSİ’NİN VE SERVET TURGUT DENSİZİNİN

ERBAKAN VE İRAN KİNLERİ

        

Arkadaşlarımız, 16 Mayıs 2020 tarihli Seriyye Dergisi internet sitesinden, Servet Turgut imzalı: “Durmuş Durduyan mı, Oğuzhan Asiltürk mü, Rüstemhan Sefilfars mı?” başlıklı bir hakaretnameyi bize ulaştırmışlardı. İran’ın bazı yanlışlıkları, Şia’nın bir takım asılsız ve yararsız saplantıları ve Milli Görüş’e sızmış Oğuzhan Asiltürk’ün yamuklukları bahane edilerek, oldukça küstah ve şımarık bir tavırla Rahmetli Erbakan Hocamıza saldırmışlardı.

Ehl-i Sünnet düşüncesinin en samimi ve seviyeli savunucularından olan, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun, tüm Müslümanları kardeş bilip, mutlak küfre ve zulme karşı İslam Birliği fikrini savunan ve bütün bunların aslında Ehl-i Sünnet itikadının da bir gereği olduğunu vurgulayan Erbakan’a bu denli düşmanlığın altında, elbette bir gâvurluk damarı aramak lazımdı.

Necip Fazıl’ın Mustafa Kemal’in vefatından 10 gün sonrasında, üstelik Seyyid Abdülhakim Arvasi’ye intisabının da 5. yılında Cumhuriyet gazetesinde (26 Kasım 1938) yayınlanan -bizce de uygun bulunan- Atatürk’ü övücü yazılarını ne maksatla yazdı ise…

Ve yine rahmetli Necip Fazıl, vefatı öncesi hangi hikmet ve hedeflerle MHP’ye yanaştı ve Laik Ülkücülere sahip çıktı ise…

Erbakan Hocamız da, asırlar boyu Sünni İslam dünyası aleyhine kışkırtılıp kullanılan İran’a işte o maksatla sahip çıkmış ve Siyonist emperyalist şeytanların oyunlarını bozarak, tarihte ilk defa Şii İran’la Sünni İslam’a bağlı 8 ülkeyi D-8’ler etrafında barıştırıp buluşturmayı başarmıştı…

Erbakan’ın bu D-8 girişimi, Siyonist ve emperyalist Şeytanları, ve Türkiye’deki Laiklik ve Demokrasi istismarcısı malûm şarlatanları çileden çıkarmış, dış güçler ve işbirlikçileri 28 Şubat tezgâhıyla gâvurluklarını kusmuşlardı.

Peki ey Seriyye Dergisi ve Servet Turgut iblisi!.. Sizin bu Erbakan gıcıklığınızın ve böylesine huysuzlaşıp havlamanızın altında ne yatmaktaydı?

Sözde Ehl-i Sünnet’in hamisi ve takipçisi geçinen, hatta bir ara yine güya Ehli Sünnet zannedilen Suudi Amerika’yla İslam NATO’su bile kurmaya girişen(!?)… Ve yine Büyük İsrail projesinin alt yapısı olan BOP’un uzun yıllar eşbaşkanlığını yürüten; 18 yıldır faizi, fuhşu, kumarı azdıran; Haçlı AB kapıcısı AKP ve Erdoğan iktidarınızın Şii ve Laik Azerbaycan’a sahip çıkması ne maksatla ise, ve ne denli haklı ise; işte Erbakan’ın İran’la iyi ve verimli işbirliği çabaları da aynı maksatlıydı!.. Ne yani, Şii’dir ve Laik’tir diye mazlum Azerbaycanlı kardeşlerimiz yalnız mı bırakılmalıydı? Üstelik kardeş Azerbaycan’ın kalleş Ermenistan’a karşı üstünlük kazanmasını sağlayan İHA ve SİHA’ların esas projelerini hazırlayan da; hiç utanmadan hakarete kalkıştığınız Erbakan Hocamız’dı.

Kur’an’ın ve Resulüllah’ın emrettiği, zaten vicdanın ve insani duyarlılığın da gerektirdiği; D-8’lere İran’ı da katarak İslam Birliği’ni oluşturmanın temel bir adımını başaran ve böylece tarihi bir atılımı başlatan Erbakan Hoca’ya ve Milli Görüş davasına bu denli kin tutmanızın ve bu kirli kafa yapınızın kaynağı ne olaydı?

Amerika ve Avrupa’ya uşaklığın ve Rusya’ya yavşaklığın… Kısaca Kapitalist ve Komünist şeytanlıkla uyuşmanın adını “Ehl-i Sünnet Müslümanlığı” koyarak Yüce Dinimize de, sahih ve halis Ehli Sünnet düşüncesine de hıyanete kalkışan marazlı münafıklara haddini bildirmek de imanımızın icabıydı…

Bu arada; Oğuzhan Asiltürk’ün, yanlışlıklarını, yamukluklarını, Milli Görüş’teki tahribatlarını ve karanlık taraflarını, Milli Çözüm Dergisi olarak biz de defalarca yazdık ve gerçekleri haykırdık… Ancak Servet Turgut densizinin ve Seriyye Dergisi’nin asıl hedefi Rahmet-i Rahman’a kavuşan ve artık kendini savunamayan Aziz Erbakan Hocamız’a yönelik oldukça talihsiz ve terbiyesiz saldırıları haksız, alâkasız ve ahlâksız isnatlar olduğu için bu zavallı zırvacıları da uyarmak zorunda kaldık…

Hayatı ve hayırlı icraatları boyunca Erbakan’a hep Rahmaniler destek, Şeytaniler köstek olmuşlardı!

Bu gerçeği en iyi bilenlerden birisi de rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu olmaktaydı. İşte bu nedenle, hem Refah-Yol’un kuruluşu aşamasında hem tarihi ve talihli icraatları esnasında Erbakan Hoca’ya sürekli ve samimi şekilde destek çıkmışlardı. Ama şimdi, güya O’nun tâbisi ve takipçisi rolüyle, aslında kiralandıkları malûm ve mel’un odakların kışkırtıp kullanmasıyla hâlâ Erbakan’a sataşıp saldıranlar, merhum Yazıcıoğlu’nun hatırasına da açıkça saygısızlık yapmaktalardı. Ama asla unutmasınlar ki, “yükseklere tükürenlerin balgamları, dönüp yüzlerine yapışacaktı!..”

ABD ve İsrail’in, İran’ın nükleer reaktörlerine ve askeri tesislerine bir hücum hazırlığı içinde bulundukları… Bu maksatla uçak gemilerini ve lazerli saldırı sistemlerini Basra Körfezine konuşlandırdıkları… Ve İran saldırısına test manevrası ve deneme tatbikatı olmak üzere Kuzey Kore’ye ders vermeye ve haddini bildirmeye kalkıştıkları… Ardından Suriye işgalini ve 27 İslam ülkesini parçalamayı amaçlayan BOP hedefini kolay gerçekleştirmek üzere AKP iktidarına “İsrail’den özür havucu” ve “PKK ile barış armudu” uzatarak oyaladıkları talihsiz bir süreçte rahmetli Erbakan Hoca’nın 2009 senesinde, yani vefatından 1 yıl kadar önce, ilerlemiş hastalığına ve çok ciddi sağlık sorunlarına rağmen, İran’a gerçekleştirdiği tarihi ziyareti hatırlatmamız lazımdı. Çünkü başka türlü, Milli haysiyet ve hassasiyet sahibi Erbakan’la, Milli Görüş gömleğini çıkaran ve Yahudi Lobilerine yanaşan Erdoğan’ın farkını anlatmak imkânsızdı.

Bu arada İslam düşmanlığına “Arap karşıtlığı” kılıfı geçiren, gerçek niyetini ve mahiyetini mertçe ortaya koyma cesareti bile gösteremeyen Aydınlık yazarı Okan İrtem, Soner Yalçın’ın yalan ve yamukluklarla dolu kitabı üzerine hazırladığı; “Erbakan ve Talebeleri” makalesinde:[1] “Arap yanlısı Erbakancı İslam yıkılırken; ABD ve İsrail’in Erdoğancı İslam’ı gün yüzüne çıkıyordu.” şeklindeki asılsız saptamaları ve hâlâ Erbakan’la Erdoğan’ı temelde aynı gösterme saptırmaları da tam bir safsataydı.

Erbakan’ın Milli ve cesaretli tavrı ABD’yi ve Yahudi Lobilerini her zaman kuşkulandırmıştı!

O süreçte yeni açıklanan Wikileaks belgelerinde, Ocak 1974’te kurulan MSP-CHP koalisyon protokolüne Erbakan tarafından konulan “yer altı kaynaklarının millileştirilmesi” kararından ABD’nin duyduğu rahatsızlık açıkça görülüyordu. Bu örnek, Erbakan’ın “milli” tavrıyla, özelleştirme gerekçesiyle bütün varlıklarımızı haraç mezat satanların zihniyet farklılıklarını da ortaya koyuyordu. Wikileaks’in arşivine yeni eklediği Amerikan belgeleri, ABD’nin 1974’te koalisyon ortağı olan Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’a bakışını ortaya koyması bakımından hayli ilginç bulunuyordu. Ocak 1974’te kurulan CHP-MSP koalisyonunun ilanından bir gün önce, ABD’nin Ankara büyükelçiliğinden Washington’a gönderilen kriptolar, ABD’nin kemikleşen Erbakan korkusunun nedenlerini deşifre ediyordu. MSP lideri Erbakan ile CHP Genel Başkanı Ecevit’in üzerinde anlaştığı koalisyon protokolünde, Erbakan’ın öncelikli olarak yer altı zenginliklerinin millileştirilmesi konusundaki hassasiyeti Wikileaks belgelerine tüm açıklığıyla yansıyordu. Amerikan elçiliğinden gönderilen kriptolarda, stratejik bir maden olması nedeniyle özellikle bor madenleri konusunda Erbakan’ın son derece hassas olduğu belirtiliyor, ayrıca, Erbakan’ın, petrolün de millileştirilmesi gerektiğine dair tutumuna da dikkat çekiliyordu.

Koalisyon protokolünün imzalanacağı 25 Ocak 1974 tarihinde saat 08:43’te geçilen kriptoda Macomber, “MSP ve CHP’nin üzerinde anlaştığı protokol bugün saat 09:00’da imzalanacak. Bu arada, Dışişlerini uyarmalıyım ki protokolde petrol ve bor madenlerinin millileştirilmesi ve afyon ekiminin yeniden düzenlenmesiyle ilgili birçok madde bulunuyor” ikazında bulunuyordu. Aynı gün öğleden sonra 15:01’de geçilen başka bir kriptoda ise, “Bor madenlerinin millileştirileceği protokole genel olarak bakıldığında Türk dış politikasında önemli bir kaymanın yaşanmayacağı görülüyor. Sadece protokolde Kıbrıs’ta bağımsız bir federal devlet çağrısı dikkat çekiyor” denilirken, ekonomi yönetiminin Necmettin Erbakan’da olacağına dair bir uyarıya da yer veriliyordu. Yani, kriptolar açıkça Erbakan’ın milli bir ekonomi yönetiminden duyulan rahatsızlığın ifşasına dönüşüyordu. Özetle, Erbakan’ı Amerikalı Carter’lar ve Alman Hans’lar çok iyi anlıyor, O’na karşı tedbirler alıyordu, ama maalesef yamuk kafalı Hasan’lar ve Okan’lar hâlâ anlamıyordu ve içine sindiremiyordu!

Erbakan’ın İran ziyareti, Siyonizm’e meydan okumaydı!

İngiliz The Times gazetesinin, “İsrail ordusunun, yeni hükümetin emir vermesi durumunda İran’ın nükleer tesislerine geniş çaplı hava taarruzu başlatma hazırlığı içinde bulunduğunu” iddia ettiği bir süreçte, (18.04.2009) Erbakan Hoca’nın İran’a davet edilmesi tarihi ve stratejik bir önem taşıyordu.

İsrail ordusundan isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili, “İsrail, ordusuna yeşil ışık yakıldığında, İran’ı birkaç gün, hatta birkaç saat içinde vurabileceğinden emin olmak istiyor. Bu olasılığa her düzeyde hazırlanıyor. İran’a tehdidin sadece sözlü olmadığı mesajını vermek istiyor” şeklinde konuşmuştu. Bu hazırlıklar çerçevesinde İsrail’in üç Awacs erken uyarı radar uçağı alacağı ve halkı olası misillemeye hazırlamak için ulusal ölçekte tatbikat planladığı belirtilen habere göre, İsrailli yetkililer, İran’da binlerce uranyum zenginleştirme santrifüjünün bulunduğu doğudaki Natanz’da, 250 ton gaz depolanan tünellerin bulunduğu orta kesimlerdeki İsfahan’da, ağır su reaktörünün inşa edildiği Arak’da ve seyyar konvoyların aralarında bulunduğu ondan fazla hedefe saldıracaklarını söylüyordu. İsrailli haber kaynağı buna karşın, son dönemde Tahran’a karşı daha uzlaşmacı bir ton benimseyen Amerikan yönetiminin, en azından üstü kapalı da olsa, bir onayını almadan İsrail’in taarruza kalkışmayacağını vurguluyordu. İşte böyle kritik bir ortamda Erbakan Hoca’nın İran ziyareti tarihi bir önem taşıyordu. Ve yine Hoca’nın İran dönüşü ardından ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Michael Mullen’in, gizlice İsrail’e, sonra Kuzey Irak’ta Barzani kuklasıyla görüşmek üzere Erbil’e, ardından da Türkiye’ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştirmiş olması ve bunların sır gibi saklanması da, Siyonist cephenin paniklediğini gösteriyordu. Ve hele o süreçte kanser hastası Türkan Saylan’ın çağdaşlaşma çırpınışlarını “kahramanlık”, Erbakan Hoca’nın Yeni bir Dünya kurma kararlılığını “oyunbozanlık” olarak göstermeye çalışan bazı medya mensuplarının sahtekârlığı ve çifte standardı ise iyice sırıtıyordu. Çünkü hiçbir engel ve çengel, insanları inandığı ve hayatını adadığı yoldan geri koyamıyordu. Suudi Arabistan’la İran arasında çıkartılmaya çalışılan Şii-Sünni savaşını, Erbakan Hoca böylece önlemeyi başarıyor, asırlarca birbirine karşı kışkırtılan ve boş yere Müslümanların kırdırılmasına yol açan Şii İran’la Sünni 7 İslam ülkesini D-8 oluşumuyla aynı masa etrafında buluşturulup barıştırıyordu.

Mason Celal Bayar’ın bayağı yaklaşımı ve Erbakan’ın Milli Kalkınma sevdası

Marazlı ve münafık takımın talihsiz tavrına karşı: “Sayın N. Erbakan’ın dünya görüşüne katılmayabiliriz, ama yiğidi öldür hakkını yeme. Kaldı ki birisi yurduma ve insanıma yararlı bir iş yapmışsa onu takdir eder, alkışlarım.” diyen insaflı yazarlar da vardı. Ergüder Gediz Albayım aktarmıştı: “Cumhurbaşkanı arşivini tararken gözüme bir yazı ilişti. Yazı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a yazılmıştı ve özet olarak şunlar kayıtlıydı:

“İstanbul Teknik Üniversitesi Öğ. Üyesi Necmettin Erbakan, uçak motorunun prototipini başarmıştır. İzin ve imkân verilirse seri üretim yapabiliriz” bilgileri sunulmaktaydı. Bu mektubun en ilginç yönü ise kâğıdın altına Celal Bayar’ın “ABD’den zaten uçak alıyoruz, yerli üretime gerek yoktur” notunu yazmasıydı.”[2]

Şimdi, sadece mason, Sabataist ve İslam şeriatı karşıtı olduğu için Celal Bayar ve Süleyman Demirel gibileri kutsayıp alkışlayan, ama samimiyetle inanan, Emperyalizm’e ve Siyonizm’e karşı duran ve bir ömür ülkesi ve devleti için çırpınan Erbakan Hoca’ya her fırsatta sataşan şu Kemalist-Ulusalcı takımı, şu fırsatçı ve fesatçı kiralıkları elbette iflah olmayacak ve milletimizden asla yüz bulmayacaklardı!

Erbakan şu gerçeğin farkındaydı; İsrail’in asıl hedefi İran kadar, Türkiye olmaktaydı!

Türkiye, tabii ve tarihi olarak İslam Âleminin beyni ve bedeni konumundadır. Bu nedenle Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet sürecinde, çok yönlü bir takibat ve tahribata uğramıştır. Ama gövdesi ve kültürel kökleri sağlam ve derin olduğu için; bunca askeri, siyasi, ekonomik ve ahlâki saldırılara rağmen yine ayakta kalmış, hatta yeni bir dünyaya öncülük yapacak dinamiklerini diriltmeyi başarmıştır. İşte bu yüzden, Siyonist Yahudi sermayesinin güdümündeki emperyalist Batı Dünyası (AB ve ABD) bu gövdeyi (Türkiye’yi) yeniden dağıtmak için önce kollarını bacaklarını felce uğratmak üzere, Irak’ı ve Afganistan’ı işgal altına almıştır, şimdi ise İran’a saldırmaya hazırlanmaktadır. Sert ve sağlam tomrukları parçalamak için, önce dallarının budaklarının koparılması ve kenarlarından yontulması taktiğini uygulayan; bu hedefle ve BOP hıyanetiyle yirmi iki İslam ülkesinin sınırlarının değiştireceğini resmen açıklayan ABD’nin, asıl amacı, İran’dan sonra Türkiye’yi etkisiz kılmaktır. Ve zaten hâlâ Lozan anlaşmasını ve bugünkü sınırlarımızı tanımayan tek ülke Amerika’dır. ABD eliyle Kuzey Irak’a aktarılan, ama 380 bin kadarı, sözde kaybolan ve pek çoğunun Türkiye’ye sokulduğu; bunların Trabzon’daki Papaz cinayetinde, Hrant Dink suikastında ve İzmir’de iki polisimizin şehit edilmesinde kullanılmış olduğu anlaşılan silahların da tetikçi ve taşeron olarak yararlanıldığı kişi ve oluşumların da arkasında, hep ABD ve İsrail sırıtmaktadır.

Bu nedenle İran’a yönelik her türlü saldırı, bizzat Türkiye’ye yapılmış sayılmalıdır. Irak işgalinin, aslında Türkiye’yi parçalamaya hazırlık olduğunu sezemeyen AKP ve destekçilerinin, şimdi İran saldırısına zağarlık yapmaları, bunların gaflet değil, bilinçli hıyanet içinde olduklarının kanıtıdır. Vatanını seven, vicdanının sesini dinleyen, onurlu yaşamayı ve gelecek kuşakları düşünen, sivil – asker herkesin ve her kesimin; artık her çareye başvurarak bu gidişatı durdurması ve sadece hükümetten değil, hatta bu teslimiyetçi ve batı taklitçisi zihniyetten de ülkenin kurtarılması lazımdır. Bazı azgın ve sapkın Siyonist ve Evangelistlerin, gizli ve şeytani bir hesabı da, Türkiye ile İran’ı kapıştırmak ve İran’ı kahramanlaştırmaktır. Öyle ise; iyi niyetli Yahudiler de, Hristiyan kesimler de, Müslümanlarla birlikte 3. Dünya Savaşını başlatacak bu çılgınlıklara karşı çıkmalıdır. Çünkü bu dünyada, hem Yahudi ve Hristiyanlara, hem Müslümanlara hem de diğer bütün insanlara yetecek kadar imkân ve fırsat vardır. Ve Kur’an’ın dediği gibi, “kesinlikle; barış savaştan hayırlıdır!”

İran’a saldırı hazırlığı Türkiye’yi de hedef almaktaydı!

Doğu Akdeniz’deki devasa askeri yığınağın sebepleri üzerinde de durmak gerekiyordu. Yüzlerce Amerikan savaş gemisi Ortadoğu’nun stratejik sularında toplanıp iki önemli askeri tatbikat düzenleniyordu. İkisinin de amacı, “İran nükleer varlığına yönelik saldırıya hazırlık ve petrol kaynaklarını korumak” şeklinde özetleniyordu. Lübnan’ı tamamen kontrol etmenin çok ötesinde deniz gücünün biriktiği bölgede İsrail savaş uçaklarının Alman gemilerine ateş açmasından daha önemli gelişmeler bekleniyordu. ABD savaş filolarının yanı sıra Avrupa ülkeleri D. Akdeniz’e, 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük askeri yığınağını yapıyordu. 75 savaş gemisi, casus uçakları, helikopterler taşıyan iki uçak gemisi, binlerce asker ve bu sayı giderek artıyordu. ABD yüzlerce gemisiyle Doğu Akdeniz, Basra Körfezi ve Kızıldeniz’de niye toplanıyordu? O dönemde ABD Başkanı George Bush’un Fransa Cumhurbaşkanı Jaques Chirac’a söylediği; “İsrail, İran nükleer tesislerine önleyici saldırı yaparsa bunu anlayışla karşılarım” ifadesini son derece ciddiye almak gerekiyordu… Tatbikatın bir diğer amacı da “bölgeye girecek nükleer malzemenin geçişini engellemek” olarak gösteriliyordu. Bu amaç, her ne kadar El Kaide’nin güya S. Arabistan ve Körfez bölgesinde saldırı yapmasının önüne geçmek olarak ifade edilse de aslında doğrudan İran’ı hedef alıyordu. Tatbikata katılmayan S. Arabistan bütün güçlerini alarma geçirmiş bulunuyordu. Dünya’nın en büyük petrol terminalini barındıran bölgelerde olağanüstü önlemler alınıyordu. Bu çerçevede askeri yığınak yapılan yerlerden birinin de Kızıldeniz olduğu biliniyordu.

ABD’nin nükleer uçak gemisi USS Eisenhower da bu görevle Süveyş Kanalı’nı geçip 31 Ekim 2008’de Kızıldeniz’e giriyordu. Şu Türkiye’de gazetecilerin davet edildiği, fotoğraflarının birinci sayfalarda yayınlandığı, hakkından övgüler düzülen uçak gemisi buydu. Suudi Arabistan kıyılarında bekleyen bir diğer uçak gemisiyle buluşmuştu. Bunlar olurken ABD’nin istihbarattan sorumlu ismi John Negroponte ise, S. Arabistan, Mısır ve İsrail başkentlerinde görüşmeler yapıyordu. Doğu Akdeniz, Kızıldeniz ve Arap denizindeki askeri yığınak elbette hayra alâmet görülmüyordu. Terör ihtimali, petrol ulaşımı ve Lübnan’da ateşkesin korunması gibi gerekçeler de, devasa yığınağın sebebini yeterince açıklamıyordu. Çünkü bölgemize ve çevremize bütün bunlara göre oldukça orantısız bir güç birikimi yığılıyordu. Irak’ta ve Afganistan’da devam eden savaş da yeterli gerekçe oluşturmuyordu. Bu ülkeler için çok özel araçlarla donatılmış mayın gemilerine ihtiyaç bulunmuyordu. Dünya petrol akışının yüzde 20’sinin yapıldığı Basra Körfezi diken üstünde duruyordu. Her an öngörülmeyen bir gelişme yaşanacağından kuşku duyuluyordu. Doğu Akdeniz, Basra Körfezi ve Kızıldeniz’de biriken stresin her an patlayacağından ve şaşırtıcı gelişmeler yaşanacağından endişe duyuluyordu. İşte böylesine kritik ve kaotik bir süreçte; Erbakan Hocamızın İran ziyareti, tarihi bir önem ve anlam taşıyordu. Ne var ki, bunu Siyonist ve emperyalist odaklar çok iyi bilseler de, bu gerçekleri basit ve beyinsiz takımına anlatmak daha zor oluyordu.

Hatırlayınız; Vietnam savaşı Ağustos 1964’te Tonkin Körfezi’ndeki bir destroyerine yönelik saldırı iddiasıyla başlamıştı. Bu iddia üzerine ABD Vietnam’a saldırı kararı almıştı. Ama zamanla ortaya çıktı ki, aslında böyle bir saldırı hiç olmamıştı. Sadece savaşı başlatmak için senaryo kurgulanmıştı. Bu senaryo milyonlarca Vietnamlının, on binlerce ABD askerinin ölümüyle sonuçlanmıştı. Erbakan İran’a giderken de gözler Basra Körfezi’ne çevrilmiş durumdaydı. Güce dayalı politikalar, İsrail’in güvenlik stratejisi konuları ve saldırganlıklar bu kadar öne çıkmışken tedbirli olmak lazımdı.

O masum Filistinli çocukları katleden de Amerika’ydı!

“İsrail ordusunun “Güz Bulutları” adlı saldırıları ve onlarca çocuğun katledildiği Beyt-i Hanun’daki apartman saldırısı Amerikan askerlerinin komutasında gerçekleştirilmişti.” (15 Kasım 2006 Gazeteler)

İsrail ordusunun çekildiğini açıkladıktan sonraki sabah beşte Beyt-i Hanun’da bir aile apartmanına yönelik saldırısındaki trajik görüntüler tam bir vahşet manzarasıydı. Aynı aileden 13 kişinin tank ve Apache helikopterleriyle katledilmesini, birkaç aylık ya da bir yaşındaki bebeklerin annelerinin kucağında cansız bedeni, 15 dakika arayla altı top mermisi atılan binadan 20 cesedin çıkarılmasını unutmak imkânsızdı. Filistin halkına yönelik yeni kıyımın niteliğini anlamak için bir ayrıntının üzerinde durmak lazımdı. Çocukların katledildiği saldırıdan 3 gün önce, 5 Kasım’da bir iddia ortaya atılmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayınlanan El-Beyan ve El-Halic gazeteleri, İsrail ordusunun “Güz Bulutları” adlı saldırılarının ve Beyt-i Hanun’daki apartman saldırısının Amerikan askerleri komutasında gerçekleştirildiğini duyurmuşlardı. El Beyan gazetesinin “Amerikalı subaylar Gazze’ye saldırıyı yönetiyorlar” başlığıyla verdiği haberde, İsrail ordusunun Lübnan’da Hizbullah karşısında aldığı yenilginin Gazze’de tekrarlanmaması için ABD’nin operasyona yardım ettiği vurgulanmıştı. El-Halic ise, aynı haberi, “İsrail, saldırının ABD yönetiminde olduğunu açıklıyor” başlığı ile aktarmıştı. ABD’nin İsrail’i destekleme politikasını siyasi destekten askeri operasyonları yönetme seviyesine çıkardığını belirten gazete, son saldırıların bu iş birliğinin ürünü olduğuna yazmıştı.

İsrail kaynaklarına dayandırılan haberde, Siyonist subayların Washington’da Amerikalı subaylarla bir araya geldiği ve Gazze’deki saldırıların planlanıp yönetilmesi konusunda Amerikalı subayların İsrail’e gönderilmesinin talep edildiği bildirilmişti… Lübnan savaşından önce İsrail savaş gemilerinin Gazze plajında dokuz çocuğu katleden saldırısından bu yana devam eden operasyonlara ABD askerlerinin katıldığı yönünde birçok habere yer verilmişti… BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhine hazırlanan kararı veto eden ABD’nin aynı zamanda o masum çocukların da katili olduğunu neden kimse söylemezdi? Kıyamet savaşı, ırkçılıkla karışık seçilmişlik düşüncesi ve talan kültürünün ürettiği çarpık zihniyet, bu coğrafyanın her köşesinde aynı cürümleri işlemekteydi. Irak’ta ölen çocukların katili de, Filistin’de ölen çocukların katili de İsrail ve ABD idi! Cephe ortaktı, kurbanlar ortaktı. Kullanılan silahlar ortaktı, uygulanan yöntem ortaktı, acımasızlık ortaktı!” diyen yandaş yazarlar AKP’nin ortak olduğu günahları niye hiç hatırlayıp gündeme getirmemişlerdi?

Siyonist Yahudiler ve Emperyalist ABD ve AB İran’a karşı Türkiye’yi kullanmak istiyorlardı!

ABD’nin, merkezi New York’ta bulunan önemli Yahudi kuruluşlarından ”İnkâr ve İftiraya Karşı Birliğin” (Daha doğrusu Siyonizm karşıtlarının sindirilmesinin. / Anti-Defamation League-ADL) ulusal direktörü Abraham Foxman, ”çok derin olan Türk-Yahudi dostluğunun Türkiye ile İsrail arasında görülen son olayları aşacağına inandığını” vurgulamıştı. Foxman, ADL’nin New York Grand Hyatt Otelinde 2009 yılı toplantısında AA muhabirine Türk-Yahudi dostluğu ve Türkiye-İsrail ilişkileri konusunda değerlendirmelerde bulunarak Türklere ve Türkiye’ye karşı her zaman ”derin bir dostluk” hissi içinde olduklarını belirtmiş, bu dostluğun hem çok eski ve hem de yakın tarihten beri aynı şekilde devam ettiğini hatırlatmıştı. Ancak ilişkilerde son aylarda bu dostluğu sınayan kimi olaylar meydana geldiğini belirten Siyonist Foxman, ”Özellikle de dostlar arasında bir şey ters gittiğinde bu daha çok acı verir. Ben kendimi Türkiye’ye çok yakın hissediyorum, o yüzden de düş kırıklığını yaşıyorum” diyerek ”Eğer Türkiye, Orta Doğu’da Müslüman-Arap dünyayla daha fazla dost olmak istiyorsa, tamam… Ama bu neden Türkiye’nin İsrail ve Yahudilerle olan dostluğu pahasına olsun ki… Ben bunun geçici olmasını umuyorum, eski güçlü ilişkilere dönülmesini istiyorum. Ben iyimserim, çok derin olan dostluk ilişkilerimizin bu olayları aşacağına inanıyorum” açıklamasını yapmıştı.

ADL toplantısında “İran’ı hizaya sokma” kararı alınmıştı.

ADL’nin toplantısında Foxman’ın yanı sıra İsrail’in New York Başkonsolosu Asaf Shariv ve Washington merkezli Brookings Enstitüsünün ”Saban Center for Middle East Studies” adlı Orta Doğu Çalışmaları Bölümü Başkanı Kenneth Pollack katılmıştı. İran’ın nükleer programının sıkça gündeme geldiği toplantıda Yahudi asıllı bir Amerikalının ”Türkiye İran’a mı yakınlaşıyor?” şeklindeki sorusu üzerine Pollack, ”Türkiye’nin İsrail’i son Gazze çatışmaları nedeniyle eleştirdiğini, ancak Türkiye’nin temelde İran’ın nükleer programından oldukça endişeli olduğunu” hatırlatmıştı. Abraham Foxman ise konuşmasında, İsrail ve Hamas’ı Gazze’de Aralık 2008-Ocak 2009 tarihlerindeki çatışmalarda savaş suçu da dahil uluslararası insani hukuk kurallarını çiğnemekle suçlayan BM raporunun hazırlayıcılarından Güney Afrikalı Yahudi asıllı Justice Goldstone’a ”açık mektup” yazdığını belirterek, Goldstone’un adını bu rapordan çekmesi gerektiğini, raporun artık ”Goldstone raporu” olarak anılmasının son derece talihsiz ve yakışıksız bir durum olduğundan yakınmıştı. ADL’nin toplantısına BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun da katılarak konuşma yapmıştı.

Aslında İsrail, ABD ve AB’nin gerçek hedeflerinin Türkiye olduğu gizlenmeye çalışılmaktaydı.

“Kürdistan’ın Türkiye denetimine verileceği ve Neo-Osmanlının geri döneceği” yönündeki masallar, Türkiye’yi pusuya düşürmek için uydurulmaktaydı. ABD, çok iyi bilmektedir ki, Irak’ın kuzeyinde ikinci bir İsrail’in kurulması, eninde sonunda Türkiye’nin yaptırım gücüyle karşılaşacaktı. ABD ordusu, 2002 yılı 24 Temmuz’unda 22 gün süren “Türkiye’yi işgal tatbikatını” Nevada çöllerinde film çevirmek için yapmamıştı. “Bin yılın meydan okuması” (Millenium Challenge) gibi iddialı bir başlık altında yürütülen bu tatbikatın, ABD ordusunun tarihinde bir eşinin bulunmadığı vurgulanmıştı. Bu gerçekleri ve ülkemiz üzerinde kurulan Siyonist projeleri hesaba katmadan, hiçbir milli ve haysiyetli adım atılamazdı.

O süreçte ABD Büyükelçisi şimdi Suriye Temsilcisi Siyonist James Jeffrey, Yahudi güdümlü Washington’un politikasını AKP’li taşeronlara açıklattırmaktaydı. “ABD çekilene kadar, Türkiye PKK’yı tasfiyede başarılı olamazsa, alternatif siyaset uygulanacakmış” sözleri kasıtlıydı ve gerçekleri gizleme çabasıydı.[3] Çünkü bu plan, PKK’yı tasfiye etmek değil, daha da büyütmek amaçlıydı. Açıktır ki asıl plan Türkiye’nin PKK’yı siyasallaştırması ve meşrulaştırması üzerine kurulmaktaydı. PKK marifetiyle gerçekleştirilecek kitlesel kalkışmalar, Türkiye’yi bu plana teslim olmaya zorlayacak bir etken olarak gündeme sokulacaktı. “Alternatif” dedikleri budur ve Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan, bu “alternatifin” eşbaşkanları olarak konuşmaktaydı. ABD ve İsrail’in Türkiye’deki diplomatları ise, sanki tehdit memurları ve eşbaşkanları kontrol komutanlarıydı.

AKP’nin İsrail’le gerilen ilişkilerinin perde arkası neden saklanmaktaydı?

Anadolu Kartalı tatbikatının, İsrail’in de katılacağı uluslararası bölümünün iptal edilmesi, İsrail’le yeni ve suni bir kriz çıkarmıştı. Başbakan Erdoğan, durumu “halkımızın sesine kulak verdik” diyerek açıklamıştı.

Oysa AKP iktidarı JİNSA’nın “olur”una bağlıydı!

AKP’nin İsrail karnesindeki sadece iki olay bile, krizin kaynağının, belirtildiği gibi Filistin meselesi olmadığının ispatıydı. Çünkü bu iki olay, aynı zamanda Erdoğan’ın iktidar olabilme ve iktidarda tutunabilmesindeki önemli iki dayanaktı:

1- Erdoğan’ın 3 Kasım seçimleri öncesinde yaptığı 16 Temmuz 2002 tarihli ABD ziyareti ve JINSA (Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) temasları, bir bakıma iktidarının da önemli bir adımıydı!

2- Yine Erdoğan’ın Ocak 2004’teki ABD ziyareti sırasında Amerikan Yahudi Komitesi’nden “Yahudi cesaret ödülü” olan “Davut Boynuzu”nu alması, kritik bir süreçte AKP’nin iktidarını sağlamlaştırmıştı! Bu ödülü alan tek Müslüman kişinin de Tayyip Erdoğan olduğu hatırlanmalıydı.

Yine Davos’da yaşanan “one minute” sonrasında AKP hükümeti, Suriye sınırımızdaki mayınlı arazileri 49 yıllığına İsrail’e vermeye çalışmış, buna karşı çıkanları da Başbakan Erdoğan “Yahudi düşmanlığı” ile suçlamıştı! AKP’nin Müslümanlık ve merhamet istismarı üzerinden “Filistinli çocukların gözyaşı” söylemleri ciddiyetten uzaktı. Acaba Irak’ta, Libya’da ve Suriye çatışmalarında tam 18 yıldır ölen yüz binlerce çocuklar ve masum insanlar Müslüman sayılmamış mıydı?

Sonuç olarak:

Güya Irkçı Ülkücülükten ayrılıp 2002 yılında İslamcı Ülkücüler olarak Büyük Birlik Partisi’ne katılan… Daha sonra AKP’nin başlattığı “Devlet Destekli Büyük Doğu” projesine transfer olan… Salih Mirzabeyoğlu’nun, bazı sloganik sözlerini kendilerince yaldızlayıp-yamuklaştırıp fikir adamlığı(!) taslayan… Aslında David Westerland’ın “Sufism in Europe and North America”, ne maksatla ve hangi odaklarca kurgulanıp kullandıkları açığa vurulan… Ve tabi her seçimde ve her vesile ile Erdoğan iktidarının ayakta kalması için üstün çabalar harcayan bu sözde Seriyye Dergisi’nin ve Servet Turgut gibi densiz ve dengesiz tiplerin, AKP’lilerin her fırsatta “Biz Hocamızın devamı ve bir programıyız!..” diye hava attıkları Erbakan Hocamıza böylesine sebepsiz ve seviyesiz sataşmaları, “Cami duvarına pisleme…” ahmaklığından beter bir küstahlıktır. Umarız hiç değilse, bu küstahlıklarını tekrar etme gafletinden uzak duracak kadar da beyinleri vardır!

Yoksa, Erbakan karşıtı Seriyye Dergisi’nin ve Servet Turgut tiplemesinin bu Erdoğan hayranlığının asıl sebebi; 18 altı (12-17 yaş arası) kız ve erkek çocukların kendi aralarında ve güya cinsi deneyim kazanmak amacıyla, her türlü çirkef ilişkiye dolaylı kapı aralayan Lanzarote senedini (25 Ekim 2007) tarihinde imzalaması… Ve yine, Lezbiyenlik, eşcinsellik ve kadınlara yönelik her türlü cinsi serbestlik hakkı sağlayan İstanbul Sözleşmesi’ni (11 Mayıs 2011) imzalaması olmasındı!?..

İşte edep ve erdem yoksunu bu zevzeklerin, bahse konu yazılarındaki, dayanaksız ve duyarsız Erbakan iftiralarını aynen aktarıyoruz. Şayet Aziz Hocamızın hatırasından ve Milli Çözüm camiasından özür dileyen yazılarını aynı dergilerinde yayınlamazlarsa, bu fitne şebekesini utançlarından sokağa çıkamaz hale getirecek marifet ve mel’anetlerini de, hem de resmi belgelerle hazırladık bekliyoruz.

“…Erbakan’ın cevabında, az evvel kaydettiğimiz ve 1979 itibariyle yanlış yorulan ve yanlış yorulduğu için birçok mü’mini geçici süre de olsa İrancı kılan Hadis’in olduğunu fark ettiniz sanırım. Oysa Milli Görüş ESKİ Lideri Erbakan ve Milli Görüş YENİ Lideri Oğuzhan Asiltürk, 1979 ve akabindeki yıllarda değil, Erbakan için ölene kadar, Asiltürk için de, öleceği ana kadar İran rejimini bu Hadis bağlamında tahayyül etmiş ve edecektir. İşte Erbakan’a bakın… Ölümüne yakın zamanda (2009), hem de devlet vazifesi de olmadığı halde, siyaseten konuşma yapmak mecburiyeti de belirtmeden gittiği İran’da aynen şöyle konuşmuş ve Millî Görüş’ün, ebedi İran görüşünü tahkim etmişti:

“Bir ülkenin gücü tankıyla, parasıyla da ölçülmez. Manevi değerlere sahip evlatlarıyla ölçülür. Tarih bunun ispatıdır. Rahmetullahi aleyh Humeyni Hazretleri bunun misalidir. En faydalı bir inkılâbı yapmıştır!”

(Erbakan’ın) İran rejimiyle, Milli Görüş’ü aynileştiren şu sözü de mottolaşmıştı:

“Milli Görüş, İran’da iktidar, Türkiye’de muhalefettir. İnşallah, Türkiye’de de iktidar olacaktır!”

(Erbakan’ın) Bu sözü, Tahran kıbleli Türkiye İrancılarının: “Bir gün Rehber Hamaney, Ankara’da milyonlara hitap edecek!”

Şeklinde icra edilen eşekçe hayalleriyle birlikte mütalaa edin bakalım, ne hissedeceksiniz…

Bu talimat, 1979’dan 2009’a, yani Erbakan ölene kadar canlılığını sürdürdü. Şimdi de, “Milli Görüşün Yeni Lideri” vasfıyla Oğuzhan Asiltürk, bu goygoyculuğa tam gaz devam etmekte… Hep beraber partizanlık ederek ve fikirden nasip belirtmeyerek, on yıllardır Anadolu insanının bir kısmını elzem ediyorlar ve İran lehine zehirliyorlar.”

“Ne ise ne, “Milli Görüş biziz!” diyen, ayrılan ve hasım olan iki taraf da, İran konusunda aynı tarafta… Zira İrancılıklarında ortaklıkları, ebedî liderleri Erbakan’dan gelmekte…”

Şimdi tekrar soruyoruz;

Rahmetli Erbakan’ın; ABD, AB ve İsrail kuklası, zalim ve despot Şah’ı devirip, kendi inançları doğrultusunda bir devrim gerçekleştirmelerini tebrik etmesi, Siyonist ve emperyalist kuklaları dışında kimlere ve niye dokunmaktaydı?

“Bir gün rehber Hamaney, Ankara’da milyonlara hitap edecek” safsatasına inanan ve arzulayan bazı marjinal kesimlerin ahmaklığı ile Rahmetli Erbakan’ı irtibatlandırmak eşeklikten de öte bir soysuzluk sayılmaz mıydı?

 


[1] 2 Nisan 2013 Aydınlık

[2] Yeniçağ / Mevlüt O. Yılmaz

[3] Yeniçağ – 5 Kasım 2009 – “Şifreleri CIA Ajanı Kırdı” başlıklı haber

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Necmettin Musa BİŞKİN

Necmettin Musa BİŞKİN

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
39 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Cengiz

ERBAKAN HOCA’YA KARŞI ÇIKMAK DECCALİZME HİZMET ETMEKTİR!
ERBAKAN HOCA’YA KARŞI ÇIKMAK DECCALİZME HİZMET ETMEKTİR!..

Siyonizm Deccalizm’dir!. ve Şeytanın Hz. Adem’den kıyamet gününe kadar ki en sofistike en sistematik kötülük organizasyonudur!..

Siyonizm’in hedefinde İsrail’in Arz-ı Mev’ud büyük israil kurması ve şeytani tek dünya hedeflerini -mevcuttaki gizli dünya hakimiyetlerini- aleni olarak gerçekleştirmektir.

Deccalim’i en iyi tanıyan Rahmetli Erbakan Hoca idi. Erbakan Hoca’nın birçok siyaseti ifadesi vb deccalizmi teferruatlıca tanımayan gafil müslümanlarca bir türlü anlaşılamadı. Kimisi cahilliğinden kimisi ahmaklığından kimisi de sütü bozukluğundan yani hainliğinden O’na karşı çıktı!.. En başta İslam alemi Erbakan Hoca’yı anlayamamanın O’na ve kurtuluş vesilesi proje ve fikirlerine tabi ve taraf olamamanın acısını çekiyor. Aklını başına devşirmezseler maalesef daha da çekecekler!.. Erbakan Hocamız’ın yüce merhameti ile çağrısına rağmen durum bu maalesef!. “Başınız gözünüz kan revan olmadan gelin!”

Bu uyarının yani kurtuluş yolunun ümmetçe akledilerek anlaşılamamasında Deccalizmin yani şeytanın dindar görünümlü (Milli Görüş içinde yanlış temsil ve söylemlere sahip kaşarlanmış münafık takımının ve Erbakan Hocamızın fikirlerini sureti haktan görünerek kendi kıt aklınca çürütmeye çalışan fikir! adam!ı din alimi kılıklı eniklerinin payı çoktur!..

Lakin fakat ama kim ne yaparsa yapsın sonuç değişmeyecektir! İnşallah deccalizm siyonizm İslam alemini birbirine düşüren oyunlarına işbirlikçilerinin yoğun gayretlerine (Bop Arap Baharı vb işbirlikçileri eli ile işlemektedir) rağmen tuzun suda eridiği gibi yok olup gidecektir!.. Ve Allah mutlaka nurunu tamamlayacaktır!..

Bunun vesilesi de İnşallah Rahmetli Erbakan Hocamızın oluşturduğu (siyonizm bu olağanüstü oyunlarını silah teklojisinde ekonomik sömürü sistemlerine vd..şeytani yöntemlerine kadar tümüyle çökertecek) fikir ve projeler olacaktır!..

Siyonizmin güncel oyunlarını deşifre etmek ve Erbakan Hocamızın tüm projelerine sadakatle bağlı olmak şerefi de Milli Çözüm Dergisi’ne düşmüş!. İnşallah deccalizmin sonu yakındır!.. Bunun en büyük vesilesi de Erbakan Hocamızın hazırlıkları olacaktır!.

Ahmet Akgül Hocanın ifadesi ile: “”Bulutlar Dağılınca ERBAKAN Mührünü Göreceksiniz!”

Süleyman

Bu tipler
Bu ümmet için en tehlikeli tipler tamda bunlardır. Çikolata ambalajlı zehir bunlar adı müslüman sözde dindar ama Amerikaya ve yahudiye Erbakan ve Milli Görüş düşmanlığı ile en büyük hizmeti yapanlar yine bunlar.
Bu tipler samimi ve gerçekten Hak adına bir şey yapmaya çalışsalar Allah bunlara doğruyu ve yanlışı gösterecek ama bunların derdi Hakka taraf olup zalimle mücadele olmadığı gibi Hak davaya ve Önderine hakarete kalkışırlar, yahudi sözleri ve kendisi soylerse müslümanlar içinde etkili olmayacağı içinde rahmetli Erbakan hocamızın benzetmesi ile bu kireç sularını süt diye içenlerde zehirlenir ve yok olur giderler. Şeytan asıl amacı da insanları imanından etmek olduğu için bu kireç suları sayesinde amacına ulaşır.

Orhan ATAY

Bu ve Benzeri Köseler
Yıllar önce bir haber okumuştum, Afrikadaki açlıktan ölen çocukları iki gruba ayırmış doktorlar beslenme proğramında bir gruba dünya Ülkelerinin mutfağından çıkmış çorbalar içirmişler, diğer gruba da canım Anadolum ‘un tarhana çorbasını içirmişler 300 kişilik grup dünya mutfağının çorbası ile beslenenlerde gelişim çok yavaş ve ölümler devam etmiş, ama bizim tarhana çorbamızı içen diğer 300 kişilik guruptaki Afrikalı çocuklar çok kısa zamanda hayata tutunmuş hızlı bir şekilde de gelişmeye tedavi olmaya başlamışlar. Bu bilgi yıllardır aklımdaya bir hafta önce gazetelerden birinde bir haber, Tarhananın zararları, kendi kendime güldüm bu milletin içerisinde bu kadar alçak, bu kadar şerefsiz ve nesebi bozuk insan nasıl olur. Evet gözler önünde gerçekleşmiş bir ispat ve o gerçeğe rağmen kötülenen bir besin kaynağı. Benim canım Ülkeme Ekmek gibi su gibi lazım olan, Milli hamleleri başlatmış bir insanı, bırakın bu ülkeyi, İslam alemini bütün insanlığın kurtuluşu için canını ömrünün sonuna kadar adamış ve tartışılamayacak hizmetler yapmış ve hala projeleri her gün farklı bir alanda akılları baştan alan yeniliklerle dünyaya nam salan Prf.Dr. Necmettin ERBAKAN’a böylesi tiyniyetsiz, zavallı, jargonu tam bir FETÖ ağzı, amma örtü olarak SAİD-i NURSİ’yi kullanan, Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU’nu kullanan bu akıldan zaviler, sağlığında dil uzatamayanlar şimdi ne olduda dil uzatma cesaretinde bulunuyor Servet TURGUT ve benzerleri. Bir takım sivil kitle örgütlerine sızmış, bir takım siyasi parti içerisinde yuvalanmış, göya gazeteci ve dergi yazarı tiplere Rahmetli ERBAKAN Hocam nasıl bir darbe indirdiki ancak vefatından sonra aleyhinde yazmaya konuşmaya başladı bu köseler. Köse derken sakaldan değil akıldan köseler. Hoş bu köselerin müşterisi çoktur, kimler mi uluslar arası din tacirleri, siyonist kurum ve kuruluşlar, bul karoyu al parayı cılar, velhasıl boş Eşşek bulup semer vurmaya çalışanlar. Devlere kafa tutan pireler, lağım faresini postunda sefa sürerler. Aklının ermediği işlere kafa yoran bu tipler şöhret olmanın yolunu ünlülerin kucağına oturmakta arayanlardan ne farkı var.

Mehmet S.PINAR

İsamın Üç türlü düşmanı!
Hz Ali(r.anh) bir rivayete göre ;”Üçlü türlü kesimle mücadele ettim..Bunlar;KASITİN,NAKISİN VE MARİKİN!
Kasıtinler;İslamın açık düşmanları ki bunlarla Bedirde Uhutta Hayberde karşılaştım ,en kolay mücadele ettiğim kesim bunlardır…
Nakisinler;Bunlar ne islamın dışında olanlar,ne de içine tam girmiş olanlardır!Dinleri noksan olan,dünyacılardır ve dünyanın geçici süslerinden kendilerini alamayanlardır!
Marikinler ise;en tehlikeli tutucu bağnazlardır.. Alınları secdeden nasır bağlamış ve dillerinde Kur’an ın kelamı olan,tekfirci,riyakar, iki yüzlülerdir.İslamın düşmanları içinde en tehlikelileri işte bunlardır.Nahrevan da topukları üzerine dönen alçaklar bunlardır”buyuruyor!
Dünyanın hal ve gidişatına karşı, insanlığı her alanda huzur ve hürriyete erdirecek,Hak ve Adalet ölçüleri çerçevesinde bir Adil Düzen hazırlayıp, insanlığa deklare eden Prof Erbakan Hocamızın düşmanları ve karşıtları, yukarıdaki üç gruba ne kadar da benziyor!!!Tarihin ve kaderin cilvesi mi dir ki;en çok onu üzen ve ona karşı olanlar da, yine sözde İslam kılıfı ve Kuran istismarını kendilerine amentü sayan,şeytanın oyuncağı olmuş basit ve fasit kişiliklerdir!

K. GÜLFİDAN

Münafık Makyözleri
Erbakan Hocamız örnek verirlerdi:

“Zehrin üzerini çikolata ile ambalajlayıp millete yediriyorlar” diye.

Amaçlarına ulaşmak için Siyonistlerin iktidara getirdikleri münafık istismarcı zihniyeti, allayıp pullayarak mümin muttaki gösterip, Adil Düzen Medeniyetini kuracak tüm oluşumları hazırlayıp uygulamaya koyan Aziz Erbakan Hocamıza hakaretler yağdıran, önemsiz göstermeye çalışan bu bozuntulara hak ettiği cevabı verdiği için başta Ahmet Akgül Hocamız, Milli Çözüm Dergisi ve takipçilerinden Allah razı olsun.

Mustafa Y

Marazlı Münafıklar
Sağcı solcu sözde muhafazakar ne kadar siyonizme uşak grup varsa koro halinde Erbakan Hocamıza her fırsatta kinlerini kusuyorlar. Buda demek oluyorki Erbakan Eksenli Yeni bir Dünya kuruluyor inşallah. Fethin ayak sesleri arttıkça boş tenekelerden çok ses çıkmaya başlıyor. Milli Çözüm Dergisinden ve Arş. Yazar Üstad Ahmet Akgül den Allah Razı olsun hem Aziz Hocamıza yapılan iftira ve salya akıtanlara en güzel cevap verildi.

Mustafa y

Marazlı Münafıklar
Bu seriyye dergisi ve bunun gibi niceleri siyonizmin izbe rütbeli tabanda çırpınan üç beş kuruş karşılığı siyonizme uşaklık eden renksiz ayak takımından ibaret. Siyonizm saltanatının yıkılışına gider ayak elinden geleni yapıyor. Ancak hiç çare yok ERBAKANN Eksenli yeni bir Dünya Kuruluyor ve Kurulacak İnşallah.
Aziz Hocama
Hakikat mesajına son tercüman gibisin

Bu garip ruhumuza, taze güman gibisin

Münafıklara maraz, bize derman gibisin

Gönüllerin duası, gözlerin yaşı mısın?

Ey şerefli şahsiyet, Sen sabır taşımısın?

Kesin olgunlaşmadan çıbanları deşmezsin.

Teşhis, tesbit olmadan, tedaviye geçmezsin

Hainlerin kurduğu tuzaklara düşmezsin

Zalimlerin kâbusu, bilginler başı mısın?

Bu ne soylu tavırdır, sen sabır taşımısın?

Sen Hakka sevdalısın, haksızı kayırmazsın

Ucuz kahramanlığa tenezzül buyurmazsın

Uzun, ince hesaplar, şeytana duyurmazsın

Himmeti huzur veren, veliler şahı mısın?

Yorulmaz ve yılmazsın, Sen sabır taşımısın?

Hiç bilegin bükülmez, devamlı dipdirisin

Sevgi bağın sökülmez, sadıkların pirisin

Sırrına akıl ermez ki, ulaşılmaz birisin

Dokunan cezbe alır, hikmet kumaşı mısın?

Hiç acele etmezsin, Sen sabır taşımısın?

Siyonist canavarı, can evinden vuracak

Zulüm ve sömürüye son verip durduracak

Türkiye’miz Seninle fermanlar buyuracak

Nebiler, sıddikler, salihler yoldaşı mısın?

Bu ne onurlu sebat, Sen sabır taşımısın?

Ey, dünyayı değiştirmeğe soyunan adam

Hiç usanmadan mazlumları savunan adam

Mü’min gönüllerde sevilen, sayılan adam

Ters görene dedim ki: Ya hu, sen şaşı mısın?

Ey korkusuz kahraman, sen sabır taşımısın?

Yolunu bekliyoruz, gel ki bitsin bu sancı

Nasibsiz körlerin, yüze vursun utancı

Sen Aziz Hocamızsın,başlarımızın tacı

Sohbetlerin sağaltır, ruhlara aşımısın?

Bu ne bitmez bereket, Sen sabır taşımısın?

Sorunlara ürkek değil, tam erce bakarsın

Ve son saadet ikliminde, yüce Hakansın

Gel, ey mutluluklar müjdesi, sen Erbakansın

Sen Süleyman mührünün, o sırlı kaşı mısın?

Bu ne büyük dirayet, Sen sabır taşımısın?

Aysel ARDINÇ

Şuursuzluk insanı ne hale getiriyor
Allah Imanlı ve şuurlu bir hayatı cümlemize nasib etsin inşallah. Erbakan Hocaya karşı olan şuursuzlara bakınca ayağımızı kaydırmadığı için Allah’a çok şükürler olsun diyoruz.

Necmiye

Suçunuzu hocamıza hakaret ederek bastıramazsınız aslınızı astarınızı kastınızıda biliyoruz .
(Üstelik) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp planlayarak (Elçiye ve Hakk davetçiye karşı çıkmışlardı). Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmayacaktı. Onlar (kendileri gibi hile ve tuzak kuran) önceki kavimlerin kanunundan (ve onların çarptırıldığı cezadan) başkasını mı bekliyorlardı? (Veya hile ve hıyanetleri yanlarına mı kalacak zannediyorlardı? Oysa) Allah’ın sünnetinde (ezeli adalet prensiplerinde ve hikmet projelerinde) asla bir değişme-başkalaşma bulamazsın ve Allah’ın sünnetinde (tabii ve takdiri yasalar sisteminde) kesinlikle bir sapma ve caymaya rastlayamazsın.

35:44
(Bunlar) Yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önceki kavimlerin sonlarının nasıl olduğunu görsünler! Ki onlar (bunlardan her bakımdan) daha güçlü idiler. (İşte o geçmiş medeniyetlerin ve milletlerin şu harabelerine baksınlar da) Ne göklerde, ne de yerde Allah’ı aciz bırakacak hiçbir şey olmadığını (anlasınlar). O (her şeyi hakkı ile) Bilen ve (istediğini yapmaya) gücü yetendir (her şeye Kâdir olandır).

35:45
Eğer Allah, insanları işleyip kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıp sorgulayarak cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak (imtihan gerçeği ve merhameti gereği) onları belli bir müddet erteleyip geciktirir. Ama ecelleri (cezalandırma vakitleri) geldi mi (intikamını mutlaka alıverir.) Çünkü Allah kullarını devamlı gözetlemekte (ve onların amellerine göre hak ettiklerini vermekte)dir.

Hak dava öncülerine hayra davet edenlere hakeret ve iftira düzenlerin durumunu haber vermekte,AZİZ erbakan hocamıza dil uzatan zevatlar yakında göreceksiniz ve bileceksiniz ,bizde sizin içinizi dışa döküldüğünü görüyoruz, suçunuzu aziz erbakan hocamıza dil uzatarak kabartiyorsunuz,…..

ALİ ÇAĞLAYAN

ONUR ABİDESİ BİR PORTRE
Sizlere çizdiğim, üzerine örtü örttüğüm portrenin kim olduğunu sormayacağım.
Bir çocuk doğar yıl 1926 da kendisi küçük ama beyni ve vizdanı kocaman.
Daha ilkokul seviyesinde büyük kurgular, sistem kurup para basar. Yani doğuştan özgür, doğuştan her türlü bağımlılığa posta koyan.
Yenilmezdir daha o yaşta. Çünkü sistem kurup gereklerini vicdanıyla belirler ve kuralları temiz vicdan kaynağında yoğururdu.
Başarı onun karakteri, okullarda bir (İNCİ).
Saygılı olduğu kadar çevresini de saygıya mecbur kılar üstün onur ve bilgisiyle.
Çoğu şucu-bucu, benci ve bencilken, O bizci, milli, yerlidir icabı karekterinden.
Engelendikçe engel aşmak, bir üst basamaktan hizmet sunmak onun metodudur hikmetle.
Motor-mekatronik kısaca teknoloji tarzıdır ilimde. Fakat yetmez tarife. Çünkü zaman geçtikçe bilgi arttıkça EN SAHİBİ olduğu farkedilmiştir ehlince.
Siyasetle tanınır, üstün teknolojiyle ün salar alemi cihana.
Gayesi Allah rızası, ilamı hedefi insanlığın huzur ve saadetidir.
Yozlaştırılan inanaç onunla asli hüviyetine tevdi edilir. Sadece İbadet sanılan islam; asıl muamelatla, ictehatla kapısını onunla açar 21. yy. da evrene.
İnsanlık kuru toprağın yağmura susadığı gibi susamıştı huzura.
Alimler, asrında ondan öğrenir İslamı ve insanlığın gereklerini ilimle.
“Önce Ahlak ve Maneviyattır” parolası.
Delili çok, fakat meşhurdur “Hak geldi, atıl zail oldu” çıkışıyla.
“İslam Birliği, Adil Düzen, Yeni Bir Dünya” dedi ve bir ömür verdi bu gayeye.
Ülkesinde aç açık kalmasın efendi olalım maksadıyla 200 sanayinin temelini atıp, ülkenin hali hazır bel kemiği kurumları onun alın teriydi.
Siyonizm ve uşakları onun için ihtilaller tertiplediler, masonlar ve işbirlikçi hainler onun için birleştiler aynı cephede.
Dinciler (istismarcılar) konu o olunca gerçek yüzlerini gösterdiler.
Sizler zaten Onu bildiniz ve hürmet ettiniz.
……………………………………………………………..
Fakat şeytaniler aynı karakterliydi..
Demirel Ermeniye buğday verir dikkatlerini çekmez..
Kur anı Kerimin bir kısmının hükümlerinin çıkarılmasının gereğini beyan etmesi, bu sözüm ona SERİYYE cinin zoruna gitmez..?!
İsrail, ABD, AB nin zulüm yasalarını destekler sözde müslüman, milliyetçi..!!

Çok ilginçtirki O ZATA HAKARET EDENLERİN bir özelikleri daha dikkat çekmekteydi ne sebepse.. İstismarcı, hain dönme.
Yetmez Fetö vari çift(..) karakterliydiler..

Hakan

Ayarlar ortaya koyuluyor…
İçerisinden geçtiğimiz “ayar gösterme” günlerinde, Servet Turgut ve besleyicileri ayarsızlıklarını ortaya koymuştur. Her fırsatta prim için “Erbakan Hocanın devamıyız” diyerek sempati toplamaya çalışan Erdoğan iktidarını destekleyenler kendilerini Erbakan hocamıza yaptıkları küstah söylemleriyle ifşa etmişlerdir. Ne taraftan baksan başka tarafı oynayan bu yalaka tiplere ağzının payının verildiği çok önemli bir yazı olmuş.
Erbakan Hoca’nın adına yapılan her türlü iftiralara anında cevap veren Milli Çözüm Dergisi’nden Allah razı olsun…

İsmet Sez.

Kemik Yalayıcılar
Erbakan gibi bir şahsiyete saldırıp, eleştirip, hakaret etmek için nasıl bir mahluk olmak lazım geldiğini anlamak için bugüne kadar hangi şeytani merkezlerin Erbakan’a karşı ne melanetlere tevessül ettiklerine hep şahit olduk. Bunları yaparken de genellikle kaçıncı sınıf kemik yalayıcıları kullandıklarını hep gördük. Örnek; İstanbul sözleşmesi. Lanzorete anlaşmaları faiz fuhuş mafya pisliklerini normal görüp Erbakan’a çatarak dikkat çekmek istemiş olabilirler ama dikkat çekmek için daha farklı mesela kendi pisliği yiyenler gibi farklı eylemlerde bulunsalardı, şayet insansa. Bunun sorumluluğu daha az olurdu.

Hasan

ŞUURLU olmak zorundayız
Müslüman olmak yetmez, ŞUURLU MÜSLÜMAN OLMAK MECBURİYETİNDEYİZ. (PROF DR NECMETTİN ERBAKAN)

Memiş

Seriyye dergisi ve Servet Turgut gibi hopapacı oluşum ve isimlere…
Aziz Erbakan Hocamızın, siyonist yahudiler tarafından asırlardır İslam coğrafyasında kaşınıp kanattırdığı ve bu sayede Müslümanları bir birlerine kışkırtıp İslam Birliğinin tam manasıyla teşekkül etmemesi için öne sürdürdüğü Sunni Şia çatışması çıbanına, İran’ı D-8 ler İslam Birliği çekirdeğinin en önemli üye ülkelerinden biri olarak teşekkül ettirip yer vererek merhem olması kimin zoruna giderdi..? Tabiki siyonist yahudilerin ve siyonist yahudiler adına salyasını akıtıp havlayan seriye dergisi gibi hopapa yayınlarının ve Servet Turgut gibi hopapacı insan müsvettelerinin.. Rabbim bu gün Milli Çözüm’e siyonizmin adına İslam Birliğinin ve diğer tüm mazlumların dirliğinin önüne geçme adına İslam davası Milli Görüşe ve onun şahsı manevisi olan Aziz Erbakan hocamıza alçakca salya akıtıp havlamakta olan en kelli feto gibi yapılarının tut seriye dergisi ve Servet Turgut gibi küçük oluşum ve isimlerini fikren susturttuğu gibi inşallah en yakın zamanda fiilen pusturtturup tüm bu alçakça saldırılarının hesabını sordurtacak konumlara taşısın… Amiiin

Ömer ali

MİLLİ ÇÖZÜM UYARILARI KULAĞINIZA OLSUN KÜPE
ey seriye dergisi yöneticileri ve yazının dergide yayınlanmasını onaylayanlar
En başından sonuna kadar Milli Çözüm Dergisini incelerseniz Erbakan hocamıza iftira atanların kim olduğunu ve amaçlarının ne olduğunu anlamanız ortaya çıkacaktır.

O.Ekinci

Ayar aynası
Yazarlar çizerler şairler medeniyet kurmamıştır ve kuramazlar. Medeniyeti, canıyla malıyla ruhuyla ortaya çıkan liderler kurmuştur. Vicdanlı insaflı ve akıllı insanlara düşen Rabbimizin bir rahmet olarak gönderdiği bu liderlere uymak ve onların gösterdiği yolda ve gösterdiği metotla çalışmaktır. Fakat akıldan vicdandan ve insaftan yoksun insanlar süslü birkaç sözle hem siyonizm uşaklığı adına yaptıkları tüm melanetlerini kapatmak hem de bu siyonist merkezlerden çeşitli menfaatler elde etmek istemektedirler. Siyonizm bu tiplere milletimizin tabiriyle “dırlama” görevi vermektedir. Kime dırlayacaklar?!!! Tabiiki siyonizmin en büyük düşmanına. Tabii yine milletimizin güzel bir sözü var haşa huzurdan “eşek hoşaftan ne anlar”. Bir tarafta AB’yi hedef, ABD’yi stratejik müttefik görmek, bilmek ve seçmek, bir tarafta İslam Birliği. Ne diyelim!!! Rahmetli Erbakan Hocamız aynı zamanda Rabbimizin gönderdiği bir ayna. Ayar aynası. Bakan kendini görüyor ve yazıyor.

Necmettin

GENİ BOZUKTUR!..
Güneşe havlamış,itin kancığı
Salyası yüzüne,dökülür elbet
Bindiği şeytann,delik kayığı
Lağım bataklığa,düşersiz elbet

Hocaya gıcıktır,Süfyana hayran
Madeni bozuklar,saldırır her’an
Cami duvarına,işerler el’an
Soysuzluğa hesap,sorulur elbet!..

Erkeklik numara,cinsi bozuktur
Hayasızlıkta yarış,eder kopuktur
Bilgi-hikmet yoksunu,geni bozuktur
Taptığız putlarız kırılır elbet!..

Ülkücü geçinir, istismarcıdır
Muhsin başkana gizli,kinleri vardır
O Hocaya destekti,doğru tavırdır
Sahtelerin maskesi,düşecek elbet!..

Akıl-vicdan gerektir,İslam Birliği
Münafıklar istemez,ki kardeşliği
Beşerin salahı,ümmet dirliği
Din düşmanı-taciri,korkutur elbet!..

Siyonun sistemi ,çökmez mi sandın
Batıl tanrılarına,boşa aldandın
Sadık mümine karşı,azgın düşmandın
Ebedi pişmanlık,çekilir elbet!..

Mümin hak-batılı,seçen kişidir
Hakka taraf olan,sadık kimsedir
Zalim-haine haddin,bildren Bilge’dir
Milli Çözüm “Hakk’ın,Kılıcı elbet
Adil Düzen gelir,az daha sabret!..

Mus ab

Erbakan ve Projelerine Düşmanlık Türk Düşmanı Yahudi’ye Uşaklıktır
Eşcinseller yollarda boy gösterdi… Akp’den memnun, siz niye memnunsunuz?

Süpyancılara lanzarete ile yollar açıldı… Akp’den memnun, siz niye memnunsunuz?

Libya kan gölüne çevrildi… Nato Akp’den memnun siz niye memnunsunuz?

İslam kan gölüne çevrildi… Siyonizm, Bop başkanından memnun oldu… siz niye memnunsunuz?

Sınırımıza Rus gelebildi… Abd yanaşabildi, Akp’den memnun siz niye memnusunuz?

Suriye ateş oldu masum türkmen, kürt, arap tarumar oldu, günah keçisi Davut oldu ortakları kamufle oldu, gevur memnun siz niye memnusunuz?

Türkiye’ye saldırmak için sırada tek İran kaldı diye Yahudi el ovuşturur, siz niye aynı safta İran’a sövüştürürsünüz?

Yoksa bunlarla aynı safta veya karşı safta alkıştamısınız?

Erbakan icatları ile Ermeni kan kusar… Ermeniler, Erbakan’a düşman siz ne oldu?

Bosna’da Erbakan fabrikaları ile sırplar kan kustu savaş kaybetti, kaybeden siz misiniz?

Ermeni dediğin Oğuzhan Asiltürk üzerinden Erbakan’a çatarsın, Erbakan’a çattığın için Oğuzhan Asiltürk çok memnun… sen neden memnunsun?

Erbakan’a köylü, çifti, emekli, esnaf, sanatkar hayran ve minnettar, sen neden kindar?

Erbakan tüm İslam alemi şükran, sen neden şeytan?

Erbakan’a faizci, emperyalist, komünist, kumarcı, fuhuşçu düşman sen neden öter?

Erbakan, ocaklarına incir ağacı dikmiş has Yahudi fıçıtları kindar, acı ağıt neden senden çıkar?

Erbakan düşmanlığı, köylüyü, vatanperveri, masumu, Müslümanı, Peygamberi, şehitleri, Fatih Sultan Mehmet’i, Alpaslan’ı, memnun etmez. Ermeni’yi Yahudi’yi, Masonu memnun eder, bildiğin halde hizmetkarlık nereye?

Erbakan’a atılan iftiralara karşı resmen cevap vermesi gereken SP ve YRP yetkililerin sesiz kalması nasıl bir ayarda olduklarını ortaya koyarken, Erbakan iftiracıları yularını kimlere verecek kadar alçalacağı da belirlenmiş oluyordu.
Yakında yaşanacak köklü değişimle iktidara gelecek Milli Çözüm şuurunun karşısında tüm Erbakan düşmanları, kaypak, alçak yandaşları utançlarından dut yemiş bülbüle dönüşmesi, Yahudi’yi memnun edecek sözlere ebediyen, asla bir daha yeltenemez hale gelmesi kaçınılmazdır. O gün çok yakındır.

Hüseyin Selman

Mundar
Kedi uzanamadığı ete mundar dermiş, diğer bir ifadeyle yükseklere tükürmeye çalışanın balgamı kendi yüzüne düşermiş ifadeleri tam bu seriyye derisi ve yazarı için bire bir örtüşmektedir. Gereken izahı saygıdeğer hocam gayet ilmi – insani ve belge – delil eksenli yapmışlardır. Son tahildeki bir münafıklık ve çifte standart anlayışı örneğini bize göstermişlerdir. 18 yıldır AB ve ABD eksenli BOP hizmetkarı işbirlikçi uşaklara itiraz etmek bir yana etrafında yalanıp duranların Aziz Erbakan Hocayı anlamaları ve takdir etmeleri beklenemez…

Erkut_

İyiki varsın Milli Çözüm,Ne kadar şükretsem az
Seriyye dergisi ve servet Turgut denen iftiracılar!!! Aziz Erbakan hocama laf söyleyip nereye ve nerelere yaranmak istiyorsunuz?? neyin beklentisindesiniz??
ABD ve israille iş tutan, faizci, fuhuşcu, lutiliği ve sübyancılığı yasallaştıran ve milyonlarca Türk ve Müslümanın kanını eline bulayanlara neden ses çıkartamıyorsunuz??? Aziz Erbakan hocama iftiralarınızı kusup, hangi merkezlere görünmek, yaranmak istiyorsunuz?? bak sizin gibiyiz bizi de görün mü demek istiyorsunuz?? Yoksa zaten onlardan mısınız?? Bakın cami duvarı severler, yükseklere tükürmeyin, balgamınız döner yüzünüze bulaşır… çünkü Milli Çözüm var. Meydan sahipsiz değil.. Erbakan hocamıza canını verenler var..
Yazınıza ithafen açıklama yapacak olursak ; (anlamayacağınızı biliyorum)
Aziz Erbakan Hocamız D-8’leri kurarak ve İran’ı da işin içine katarak Şii Sünni savaşı çıkartmak isteyen, bölgede kan ve gözyaşı döktürüp küresel ve bölgesel çıkarlarını yürütmek isteyen Siyonist güçlerin planlarını bozmuştur.

Bizim için; AZİZ LİDER PROF DR NECMEDDİN ERBAKAN:
Milli Görüş hareketinin lideri, ilim, fikir, Devlet ve Dava adamıdır Aziz Erbakan.
54. Hükümetin Efsane Başbakanı muhterem Prof. Dr. Necmettin Erbakan dır.
O, bilgisi, birikimi, kişiliği, tecrübesi, ilkeleri, mücadele azmi örnek bir liderdir.
Necmettin Erbakan deyince akla, bütün hayatını davasına adayan,
Türkiye’nin maddi ve manevi her alanda gelişmesi için malıyla canıyla cihat eden,
En büyük, devlet, siyaset ve bilim adamıdır Erbakan.
Ömrünü, çok sevdiği ülkesinin refahını, halkının temel hak ve özgürlüklerini savunan, ekonomik ve demokratik gelişmemiz için mücadele eden, İstanbul beyefendiliği ile bildiği her şeyi öğretmeye adamış, bir siyasetçi ve ilim adamıdır Erbakan,
Mücadelesiyle, davasıyla, ilkeleriyle olduğu kadar, bir insan olarak, bir Hoca olarak, bir
lider olarak gelecek 100 yıllara bin yıllara, örnek bir Müslümandır Erbakan.
İnsanlığın saadete erebilmesi için;
Yeryüzünde yan¬lışın değil doğrunun, çirkinin değil güzelin, kötülüğün değil iyiliğin, zararlının değil faydalının, zulmün değil adaletin hâkim olması için bütün gücümüzle çalışmak mecburiyetinde olduğumuzu öğretendir Erbakan.
Öğrettikleriyle, aktardıklarıyla, mücadelesiyle her daim kendisini şükranla, minnetle yad edeceğimiz Muhterem Aziz hocamız sayın Prof. Dr Necmeddin ERBAKAN’dır.

Erdem Kaya

Erbakan Hocamıza, Dil Çıkartan Servet Turgut’a Hak Ettiği Cevap Layıkıyla Verilmiş
Bugün hayata geçirmiş olduğu üstün projelerden, hayatının son anına kadar vermiş olduğu “ÖRNEK” ve “KUTLU” yaşam mücadelesinden ve onlarca yıl öncesinden İslamın ve tüm insanlığın düşmanı olan şeytani odak Siyonizmi deşifre etmesi ve yetmez bunların planlarını ve tuzaklarını her seferinde üstün feraset ve örnek bir cesaret ile önceden sezen ve yaptığı inanılmaz hamleler ile tüm oyunlarını bozan ve bu siyonizmin kökünü kazımak yeryüzüne tüm insanlığın saadeti ve huzuru için “Adil Bir Düzen ve Yeni Bir Dünya” inşa edebilmek için projelerini hazırlayan Aziz Erbakan Hocamızı, görüşü ve inancı her ne olursa olsun “AKLI” ve “VİCDAN”ı yamuklaşmamış ve kendini siyonizme dolaylı veya dolaysız hizmetkar etmemiş her kimse ve her kesim; rahmetle ve saygıyla yâd etmekte ve her seferinde teşekkürlerini dile getirmektedirler. Milli Çözüm Dergisi ve Sn Necmettin Musa BİŞKİN Bey, bu ayarsızlıklarını alenen ortaya döken marazlı tiplere gereken cevabı layıkıyla vermişler Elhamdulillah!..

A. Akgül

Değerli Kardeşim Levent Yıldız’a… Selam Sadık ve Saygılı Ülkücülere!
Değerli Levent Yıldız kardeşimizi tebrik ve teşekkür ediyorum … Samimi ve seviyeli Ülkücüler ve Alperenler adına, Servet Turgut densizini kınamasını alkışlıyorum.
Rabbim bizleri İslam kardeşliği ve müspet milliyetçilik gayreti altında birleştirsin, bizleri ilkesiz , ülküsüz ve ülkesiz bırakmasın diye dua ediyorum..
Selam ve saygılarımla…
Abdullah AKGÜL

Yakup G.

Aziz Erbakan Hocamıza dil uzatanlara cevaben deyim haline gelen sözümüzü tekrarlıyoruz
Elbette Milli Çözüm gibi seviyeli ve prensip sahibi bir camia, seriyye dergisi ve servet turgut gibi seviyesizliklerini ve cehaletlerini edebi cümleler ve Farsça ve Arapça kökenli kelimelerle örtmeye çalışan bahil takımını muhatap almaz ancak söz konusu Aziz Erbakan Hocamız ise Allah razı olsun taşın nereden geldiğine aldırış etmeden O’nun izzetini korumak ve hakkını savunmak adına ateşlere atlarlar….

seriyye dergisi ve servet turgut gibi ne edüğü belirsiz ideolojilere sahip, siyaset ve stratejinin “s”sinden anlamayan, gündemi bile değerlendiremeyen ama tapındıkları putların şirk ve küfürlerini örtmek adına kendi tabanlarında gündemi alakasız şekilde saptıranlara çok söz var elbet ama özellikle Aziz Erbakan Hocamızın naif söylemiyle şu söz bu tiplerin İslami karakterini izhar etmeye yeter…

“Asıl marifet, yük altında ve hizmet esnasında sadık ve sağlam kalabilmektir. Yoksa çay sohbetlerinde ve edebiyat kürsülerinde kahramanlık satmak kolaydır.” Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Zalim ve katil ABD ve israille iş tutan, faizci, fuhuşcu, lutiliği ve sübyancılığı yasallaştıran ve milyonlarca Türk ve Müslümanın kanını eline bulayan sözde müslümanlara gık etmeyipte bir kulp bulamadığı Aziz Erbakan’a anlayamadığı İran stratejisi üzerinden dil uzatanın dil kopsun…

Bir Osmanlı tokatı yeter fakat, servet turgut ve seriyye dergisine, Aziz Erbakan Hocamıza dil uzatanlara cevaben deyim haline gelen sözümüzü tekrarlıyoruz;

Yükseklere tükürme, balgamın döner yüzüne bulaşır…

Yalçın G

Servet Turgut a sormak lazim
Seriyye dergisinde itiraf ettiği ama aciklamasini ucuz basit ortaya çıkmadan açıklama yapayım mazeret uydurayim cinsinden çarpıttığı cevap yetersizdi.

Evli olmayan, sevgilisi bulunmayan Servet Turgut istanbul sözleşmesi LGBT kapsamında bir erkegin şikayeti neticesinde şikayet eden erkeğe 3 ay yaklasmama cezasına neden çarptırıldı.

Sormak ve karakol tutanaklarını dergisinde yayınlaması mi istemek lazımdı.

seriyyedergisi.org/hadiseler-hesap-versin/465-istanbul-sozlesmesi-ne-itiraz,-ak-parti-yi-yipratmak-icin-mi.html

Metin

İyiki varsın milli çözüm
Hepsinin nasılda her fırsatta Erbakan hocamıza olan kinlerinin bir yenisinin daha eklenmesi ve milli görüş camiasında tek savunan mercinin bir kez daha Milli Çözüm olduğunu bir kez daha anlamış olduk.Böylesi karalamaları her okuduğumda aklıma Erbakan Hocamız şu sözleri geliyor ;
“Bizi toprağa gömüp üzerimize beton dökmeye çalışanlar bilsin ki,

Bizi mağmaya da koysalar lav gibi fışkırıp o mağmadan çıkar, Yeni Dünyayı kurarız.”

Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatacak (derecede nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa da, Allah katında kesinlikle onları (boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak) plan ve programlar vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)(İbrahim Suresi 46.Ayet)

Abdussamet Çağlar

“Siyonizmin En Büyük Korkusu Türkiye’nin Erbakan Çizgisine Geri Dönmesidir.” Üstad Ahmet AKGÜL
Ehl-i sünnetin en büyük savunucularından Rahmetli Erbakan Hocamız D-8’leri kurarak ve İran’ı da işin içine katarak Şii Sünni tartışmasından kan ve gözyaşı döktürüp küresel ve bölgesel çıkarlarını yürütmek isteyen Siyonist güçlerin planlarını bozmuştur. 20. yüzyılın 21. yüzyıla en büyük hediyesi olan D8’ler cephe hattını ilerletici ve 2009 Erbakan Hocamızın İran ziyareti asıl ve nihai hedefin Türkiye olduğu şeytani planda önleyici bir hamle olmuştur. Ayrıştırıcı, talan edici, sömürgeci, kan emici, ırkçı ve emperyalist Siyonist ağababalarının ve Milli olan ne varsa ona kinli, uşak ruhlu, işbirlikçi, yardakçı, yancı, renksiz ve silik ama fikir adamı görünümlü, Bop eşbaşkanlarının ayakta kalmasına her fırsatta destek ve razı olan Seriyye Dergisi ve Servet Turgut gibi cami duvarı sever tiplerin en büyük korkusu ve kabusu Türkiye’nin Erbakan çizgisine geri dönmesidir. Bu dönüşüm kaçınılmazdır ve başlamıştır. Allah nurunu tamamlayacak, evet o tarihi dönüşüm yaşanarak kabusunuz olacaktır. Ve o gün, şeytan ve askerleri hak ettiği muameleye tabi tutulacaktır.

Metin ışık

Erbakan hocamızı unutturmayacağız
Burada şu soruyu da sormamız gerekiyor. SP nin Üst yönetimi, Milli gazete ve TV 5 gibi yayın organları bu seriyye dergisine niye cevap vermiyor.
El cevap: çünkü zaten amaçları rahmetli Erbakan hocamızi unutturmak. Niye cevap versinler ki.
İşte bunun için iyi ki varsın MİLLİ ÇÖZÜM…

kuloglu

İYİKİ VARSIN MİLLİ ÇÖZÜM
1- Hz. Adem (AS)’dan bizim Peygamberimize (SAV) ve Efendimizden bugüne kadar Erbakan dışında hiçbir zâtın karşısında; Hristiyan’ından Yahudi’sine, putperestinden ateistine tüm kâfirlerin ve din istismarcısı münafık kesimlerin böylesine ortaklaşa düşman olarak birleştikleri görülmemiştir.

2- Tarih boyunca hiçbir zâtın düşmanlarının; ekonomik, siyasi, teknolojik ve askeri yönden Erbakan Hocamızın düşmanları kadar güçlü oldukları tespit edilmemiştir.

3- Tarih boyunca Erbakan Hocamız dışında hiç kimse; İslam Birliği Teşkilatı, İslam Ortak Pazarı, İslam Kültür İşbirliği Teşkilatı, İslam Dinarı, İslam Savunma Paktı gibi evrensel kurumları ve bunlarla ilgili kuralları hazırlayabilmiş değildir. “Adil Düzen” projeleri de Hocamızın bir eseridir.

4- Hz. Adem (AS)’dan günümüze kadar; kendi içinden ve çevresinden; makam ve imkân sağladığı, Bakan ve Belediye Başkanı yaptığı, meşhur edip öne çıkardığı kimselerce, Erbakan Hocamız kadar hıyanete uğrayan başka bir zât bilinmemektedir.

5- Tarihin hiçbir döneminde, Erbakan Hocama yaptıkları düşmanlık karşılığı hıyanet edenler böylesine yüksek makam ve imkânlarla ödüllendirilmemiştir. Ona hıyanetin; nicelerine Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık ve Belediye Başkanlığı kazandırdığı inkâr edilemez bir gerçektir.

6- Siyonist şer cephesinin yüzyıllardır hazırladıkları ve bütün dünyayı hegemonyaları altına soktukları askeri silah sistemlerini boşa çıkartacak, ama çok ucuza mal olacak ve toplu tahribat ve katliamlara yol açmayacak teknolojik bilgi ve projelere sahip ve bunların önemini ve gereğini müdrik Erbakan dışında hiç kimse görülmemiştir.

7- Efendimizden sonra gelen İslam Âlimlerinin pek çoğunun sözleri, eserleri ve isimleri şer cepheleri ve Siyonist merkezler tarafından istismar edilebilmiş; onlarla ilgili konferans, seminer ve anma etkinlikleri düzenlenip, kendi şeytani hedefleri yolunda yararlanmaktan çekinmemişlerdir. Ancak ERBAKAN Hocamızın hiçbir sözünü ve projesini istismar edip, kendi hesapları ve çıkarları doğrultusunda kullanmaya girişememişlerdir.

İşte Erbakan gibi, Rahmanilerin umut yıldızı, şeytanilerin ise korkulu rüyaları olan;İslam dünyasının ve mazlum insanlığın kurtuluşu adına, ne O’ndan önce, ne O’ndan sonra, ciddi, gerçekçi ve cesaretli plan ve programlar ortaya koyabilen hiç kimse -ne ülkemizde, ne yeryüzünde- çıkmamış bulunan bir Zât’ın, şuurlu ve sorumlu talebesi ve takipçisi olmak Milli Çözüm Ekibinin en büyük şansı ve şerefi sayılmalıdır.

N.Gündüz

Haddini bilmek….
. “İslâm şekil değil şuur dinidir” demişti Erbakan Hocam. İslâm ve ilim konferansıyla akıllara durgunluk veren yeni bir yorum herkesi hayretler içerisinde bırakmıştı. Erbakan Hocam büyük bir özgüvenle bütün dünyaya meydan okuyordu. Kim, hangi alandan olursa olsun, “Erkekseniz çıkın karşıma” diyordu.
İşte bu nitelikte bir ilim, hikmet ve gönül insanının siyasal alana girişi dünya Siyonizm’ini de tir tir titretmeye başlamıştı. İslâm Birliği’ne giden yolları tırnakları ile kazıyarak, emek emek inşa etmişti Erbakan Hocam. “Yaşanabilir Bir Türkiye” diyene kadar kimse Türkiye’nin yaşanamaz bir halde olduğunun farkında bile değildi. Yaşanılabilir demenin ne anlama geldiğini anlatmak için yola çıkmıştı Erbakan Hocam. Yaşamak ve yaşatmak için hayatını ortaya koyan büyük bir dava adamı var gücüyle çalışarak siyonizmin bütün planlarını alt üst etmiş olmasıdır. Erbakan Hocam dünyanın egemen güçlerine karşı hem söylem hem de eylem bazında darbe üstüne darbe indirmiştir . Artık bütün hesaplar bozulmuş, “Yeni Dünya” planları suya düşmüştü bile.“Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya.”
Erbakan Hocamızın Ülkemiz için yaptıkları özetle aşağıda belirtmekte yarar görüyorum.
3 Şeker Fabrikası, 18 Çimento Fabrikası, 12 Gübre Fabrikası, 6 Kağıt Fabrikası, 28 Sümerbank,, 27 Et Kombinesi, 7 Demir Çelik Fabrikası, 332 Ağır Makine, 13 TÜMOSAN, 1 TÜSAŞ, 1 Tank, 5 TESTAŞ, ROKETSAN, ASELSAN, GEMİ ve Yurt dışındaki vatandaşlarımızın paralarını korumak için DESİYAP kuruldu.

Semaya kaldırdığın baş parmağınla milyonları kucaklayan, dünyaları kaldıransın ayağa…
Fırtınalı denizlerin azgın dalgalarını o kararlı, o vakur duruşunla dindirensin.
Her şey bitmiştir diyenlere inat her şey yeni başlıyor diyebilen yüreksin…
Siperlerin arasında gezen; cehde cehd; hamde hamd katansın…
Bir hayata hepimizin gayretini sığdıransın.
Kelimeler saklandığı yerden kurtulsa da anlatabilsem keşke seni.
Çünkü sen, söylenebilecek ne varsa Erbakan‘ca yaşayansın.
Sen Profesör Doktor Necmeddin Erbakan‘sın
Şimdi Her fırsatta Erbakan Hocamıza dil uzatan hadsizlere:

Bir mum kadar ışık veremeyenlerin kendini bir ay kadar parlak sanmasına çok şaşıyorum.
Her şeyi bilip de haddini bilmeyen insanlar var.
Haddini bilmek ne kadar güzel bir erdemse, haddini aşana haddini bildirmek de o kadar güzel bir erdemdir.
Haddini bilmedikten sonra çok şey bilmek bir şeye yaramaz. Suskunluk kimseyi yanıltmasın, çünkü susan konuşursa kimse kaldıramaz.

LEVENT YILDIZ

ESKİMEZ BİR ÜLKÜCÜ OLARAK..
Eskimez bir Milliyetçi olarak rahmetli Erbakan Hocayı gerek devlet adamlığı, gerek şahsiyetiyle seviyorum. Böylesine mümtaz bir şahsiyete hakaret eden Servet Turgut’u Ülküdaşlarım ve Alperenler adına kınıyorum. Milli Çözüm ve Milli Görüş camiasına; hayır böyle densizler ülkücülük adı altında birilerinin maşası olduğu kanaatimi aktarıyorum.

Hüseyin Aydın

Geriye doğru seriyye dergisi
Seriyye dergisinde Akp ve Erdoğan iktidarınızın Büyük İsrail Projesi olan BOP’un eşbaşkanlığını yürütmesinden, Lanzorate ve İstabul Sözleşemesi gibi fuhuş ve ahlaksızlığı yaygınlaştırmasından, faizi bir dünya gerçeği sayıp yaygınlaştırmasından bahsetmeyip onlara destek çıkıyorsunuz. Ancak; Siyonist şeytanların asırlardır kışkırttığı bir Sünni Şii çatışmasını D-8’ler ile boşa çıkaran Erbakan’a sataşıyorsunuz. Ya neyin önemli ve öncelikli olduğunu bilmeyecek kadar akıldan yoksunsunuz, ya da Erbakan’a düşmanlığın altındaki gavurluk damarınızın gereğini yapıyorsunuz.

Saffet

ACİLEN ÖZÜR DİLEYİN EY ÇAĞIN EBU CEHİLLERİ
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” Hadisinin muhatapı olmamak için Seriyye Dergisinin ve Servet Turgut’un acilen tüm kamoyu huzurunda özür dilemeye ve bir daha bu gibi girişimlere Milli Çözüm varken asla cüret edemeyeceğini belirtmek istiyorum.

Asıl tepki verilmesi gereken aşağıdaki içeriği açıklanan Lanzarote antlaşması ve İstanbul sözleşmelerini imzalayan ve yürürlüğe sokan AKP iktidarına olan sempatinizi nasıl açıklayacaksınız acaba bu maddelere ses çıkarmayarak hangi konuma düşmektesiniz biraz düşünün ve kimlere hizmet ettiğiniz açıkca sırıtmaktadır.

LANZAROTE SÖZLEŞMESİ

Lanzarote Sözleşmesi’nin “sözde” temel amaçları

– Çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda Ulusal Uluslararası iş birliği gerçekleştirmek,

– Çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri alıvermek,

– Çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini gidermek,

– Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek,

– Çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek,

– Önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı geliştirmek,

– Tüm bu yükümlülükleri bağlayıcı hale getirerek özel bir gözetim ve denetim mekanizması yerleştirmek. Yukarıda sayılan amaçları sözleşmenin giriş kısmında ve birinci maddesinde bulmanız mümkündür. Hâlbuki bu sinsi Sözleşmenin,

• Sadece belirli bir yaş aralığında bulunan çocuklar (cinsel rıza yaşına ulaşmamış çocuklar) için bu amaçları taşıdığını,

– Dolayısıyla “cinsel rıza yaşına ulaşmış çocukları” kapsamadığını
https://www.millicozum.com/mc/ekim-2020/akp-turkiyesi-18-altinda-kalan-riza-yasindaki-cocuklarin-carpik-cinsel-iliskilerine-izin-veren-anlasmayi-nasil-imzaladi

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

İstanbul Sözleşmesi; adeta aile yapımızı çökertmek için kaleme alınmıştır. Bu sözleşme; erkeğin kadın üzerindeki sözde iktidarını kaldırmak için değil, bizzat küresel emperyalizmin insan genlerinin alınıp satıldığı, yaşamın ücretle kiralandığı, bioiktidarını tesis etme gayesiyle hazırlanmıştır. Toplumsallığı ortadan kaldırmak, aileleri parçalamak ve bireyselliğin kapitalizme hizmet etmesini sağlamak amacı taşımaktadır. Mesele kadınları korumak değil, erkeği ve kadını tüketim objesi ve sözleşmeli seks işçisi konumuna sokmaktır. Daha önceki aileyi korumaya yönelik düzenlemeler ise bu sözleşmeye dayanılarak çıkarılmış ve aileyi yıkmayı amaçlamış ve detaylandırmıştır.

Ahlâki kurallara ve karşılıklı sorumluluklara dayanan aile yapımıza dinamit koyan İstanbul Sözleşmesi’nin Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi kılıflı kanun maddeleri, toplumun temel taşı olan aileyi parçalamakta ve hayatlarını birleştirmiş olan kadın ve erkeği birbirinden bağımsız iki varlık olarak ele almaktadır. Ortak ve kutsal bir yaşam merkezi olan aile yuvası, sadece kadınlara uygulanacak pozitif ayrımcılık neticesinde Haçlı ve ahlâksız Batı’daki gibi bir “birliktelik kurumu”na çevrilmeye çalışılmaktadır.
https://www.millicozum.com/mc/kasim-2019/istanbul-sozlesmesi-akp-iktidarinin-aynasidir-ve-yuz-karasidir

Necati

ERBAKAN’A HAVLAMAK, SİYONİST ŞEYTANLARA VE İŞBİRLİKÇİ HAİNLERE KUYRUK SALLAMAKTIR!
Tecrübeyle sabittir ki, Siyonist Şeytanlara ve işbirlikçi hainlere kuyruk sallamanın bir tek şekli vardır; o da Erbakan Hoca’ya havlamak!
Erbakan Hoca’ya durup dururken mesnetsiz hırlayanlar, Siyonist Şeytanlara ve işbirlikçi hainlerine kuyruk sallamaktadır!

Bir taraftan İstanbul Sözleşmesi’ne “monte edilmiş bir kazık…” diyerek “bu kazığı sökmek için mücadele ettiğini” söylemek, diğer taraftan da “bu kazığı monte eden işbirlikçi hain zihniyetlerin ve işbirlikçi hainlerin yıpranmaması için konuştuğunu” söyleyip kuyruk sallamaktır!…
Erbakan Hoca’ya havlayarak Siyonist Şeytanlara ve işbirlikçi hainlere kuyruk sallayanlara her zaman olduğu gibi Milli Çözüm HOŞT demekte ve bunların itliklerini ortaya koymaktadır!

Milli Görüşçü

20. Asrın, 21. Asra En Güzel Hediyesi: D8’lerdir
Merhum Erbakan Hoca, D-8’in kuruluş çalışmalarını yaparken İran’a gitmiş Rafsancani’yle görüşmeye. Oturmuşlar, Hoca anlatmaya başlamış uzun uzun, D-8’in nasıl dünyayı dönüştürecek bir proje olduğunu. İran Cumhurbaşkanı, lafını yarıda kesmiş, Hocam demiş, kendini yorma; sen bize nereye imza atacağımızı söyle.
Şunu bir yere kazımamız gerekiyor: 28 Şubat’ın tek bir gerekçesi vardı, ABD’nin öncülüğünde kurulan dünyaya karşı Hoca’nın “yeni bir dünya” kurmak istemesi. BM’ye karşı, NATO’ya karşı, IMF’ye karşı, uluslararası müptezel medyaya karşı, kendi uluslararası kurumlarını kurmak istemesi. Mevzunun aslı İHL’ler değildi, mevzunun aslı başörtüsü değildi, tarikatlar filan değildi. ABD bunların hepsine rıza gösterebilirdi, yeter ki Türkiye “başka bir dünya” demesin. Kaldı ki Suud “şeriatla” yönetilmiyor muydu? Onunla bir sorunu var mıydı ABD’nin? Gül gibi geçinip gitmiyorlar mıydı?
Nitekim başbakan olunca ABD büyükelçisi gelip, Hoca’nın önüne 6 tane şart koymamış mıydı? Bakın bu şartlara; içinde ne İHL vardır ne de başörtüsü, ne sarık ne de cübbe! O şartların hepsi diyor ki, yönünü İslam ülkelerine dönmeyeceksin, “İslam Birliği” demeyeceksin. Türkiye’nin Batı’ya, Amerika’ya, NATO’ya bağımlılığını devam ettireceksin. Ne var ki, ABD büyükelçisi “Bana ne Amerika’dan!” diyen biriyle görüşüyordu. O, ABD’ye “eyvallah” edecek biri değildi. Etmedi de…
Hoca’nın suçu, bölgenin iki güçlü devleti Türkiye ve İran öncülüğünde bu yapısal düzene karşı çıkmak, onun yerine “yeni bir dünya” önermekti. Bu, 1945’ten sonra Türkiye’ye verilen asli role ters düşmek anlamına geliyordu: Bizim kaderimiz “ABD’nin dostlarına dost, düşmanlarına düşman” şeklinde yazılmıştı. Erbakan Hoca, bu kadere itiraz eden adamdı.
Sonrasını biliyorsunuz; sonrası 28 Şubat. Sonrası, ABD Büyükelçiliği’ne gelen “Erbakan’ı düşürün!” kriptosu. Sonrası Sincan’da yürüyen tanklar, brifingler, okuldan atılmalar, milyonlarca acı…
*
Soros destekli işgalci Ermenistan hükümetinin Azerbaycan mevzilerine saldırmasıyla birlikte İran düşmanlığımız yine körükleniyor. Bu ülkede en kolay şeylerden biridir İran düşmanlığı yapmak; dindarsanız mezhep üzerinden, Türk iseniz etnisite üzerinden, sekülerseniz laiklik üzerinden… Her türlü gideri vardır.
Peki bu hep mi böyleydi? Biz hep mi İran’a düşmandık?
Hayır, ne münasebet!
Gençlerimiz bilmez belki; bugün okudukları yazarlar, geçmişte İran’la olan dostluğumuzu kendi tabanlarına “ümmetin birliği” olarak tanıtıyordu. Bağdat Paktı’ndan bahsediyorum. İsmi sonradan CENTO olan, su meşhur, ABD’nin senaryosunu yazıp yönettiği Bağdat Paktı’ndan. 60 darbesinden sonra darbe bildirisinde geçen “NATO’ya, CENTO’ya bağlıyız” ifadesindeki Bağdat Paktı’ndan…
Mesela merhum Necip Fazıl… 17 Mayıs 1956’da, Bağdat Paktı’nın kuruluşundan bir yıl sonra, Büyük Doğu dergisinde yazdığı yazının başlığı “Şehinşah” idi. “Dost İran Şehinşahı topraklarımızda” diye başlayan yazı şöyle bitiyordu: “Asırlardan beri rüyası görülen inkılâp çapında bir davranışın başında bütün Doğu âleminin nurânî şehrâyinlerle parıldatması gereken bu dâvanın muazzam zafer tâkı altından geçerek, işte İran Şehinşahı topraklarımıza girmiş ve safalar getirmiştir. Tâkın bir kenarında da, bu âzim eserin mimarına ait küçük bir imza vardır: Adnan Menderes. Bu dâva, şah dâvaların şehinşahıdır.”
Sadece Büyük Doğu mu? Sadece Necip Fazıl mı? Sebilürreşad da, Eşref Edip de, Bediüzzaman Said Nursi de İran’la olan dostluğumuzu alkışlıyordu.
Bağdat Paktı’nın ilk iki üyesi Irak ve Türkiye idi. Üçüncü üyesi kimdi biliyor musunuz: İngiltere. Ardından İran ve Pakistan da katıldılar bu Bağdat Paktı’na. İçinde İngiltere’nin olduğu bir yapı dindarlara “İslam Birliği” olarak yansıtılabiliyordu.
Peki o zamanlar İran Şii değil miydi? İran “Pers” değil miydi?
Öyleydi tabii ki. “Öyleydi” ise nereden geliyordu bu “Dost İran Şehinşahı” edebiyatı?
Dedim ya, 1945’ten sonra bizim kaderimiz “Amerika’nın dostlarına dost, düşmanlarına düşman” şeklinde çizilmiştir. Tarayın o dönemin gazetelerini, İran’la ilgili onlarca “Dost İran Şehinşahı” haberi bulacaksınız.
Mesela Necip Fazıl’ın bahsettiğim yazıyı yayınladığı aynı gün, yani 17 Mayıs 1956’da, Hürriyet Gazetesi hemen manşetin yanında Şah ve “İmparatoriçe”nin fotoğraflarını yayınlayıp: “Dost İran Şahı’na Ankara şehri fahri hemşehriliği törenle tevcih edildi” yazıyordu.
İşte öyle, görüyorsunuz, Şah’ı hemşehrimiz bile yapmışız. Çıt çıkmış mı? “Yahu, Şiilerle nasıl dost olabiliriz, Perslerle nasıl ‘hemşehri’ olabiliriz? Olmaz böyle şey!” diyen olmuş mu? Bilakis…
Peki biz o zamanlar kime düşmanmışız? Mısır’a… Sünni Mısır’a düşmanmışız. Düşünebiliyor musunuz? Şii İran’la dost, Sünni Mısırla düşman! Şah’a “hemşehrilik” verdiğimiz, “Dost İran Şehinşah’ı topraklarımızda…” diye yazılar yazdığımız o yıllarda, Bağdat Paktı’nın diğer üyesi İngiltere, İsrail’le birlikte Mısır’a saldırıyordu. Biz ise İngiltere ile birlikte Bağdat Paktı’ndaydık. Menderes o günlerde bir açıklama yapıp, safımızı belli ediyordu: “Türkiye, İngiltere’nin özgür dünyanın anahtar mevkilerinden birinin ileri karakolunun bekçisi olarak hareket ettiğine ikna olmuştur.”
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ise Mısır’ın başına gelenlerin nedenini gayet açık bir şekilde ifade etmişti: “Bağdat Paktı’na katılmış olsalardı mevcut durum husule gelmezdi.”
O yıllarda “Kahrolsun İran, kahrolsun Bağdat Paktı! Yaşasın Mısır!” diye slogan atan bir tek kişi yoktu. Olsaydı da yazsaydık keşke, göğsümüz kabararak…
İran’la dostluğumuz 1979’a kadar devam etti. O yıl İran’da devrim oldu, Şah kaçtı, ABD elçiliği basıldı, Bağdat Paktı (CENTO) çöktü.
Onca yıllık dostumuz bir anda “düşman” oluverdi. İran’ın “Şii” olduğunu, “tarihsel düşmanımız” olduğunu hatırlayıverdik bir anda: Biz mi hatırladık! Neyi unutacağımızı, neyi hatırlayacağımızı kim belirliyor? Bizim hafızamızı kim kontrol ediyor? Bunu sonra konuşalım.
O yıllarda yine “Durun!” diyen, Meclis kürsüsünden kükreyen tek bir kişi vardı. “Bana ne Amerika’dan” diyen adam yine sahnedeydi. 26 Nisan 1980’de Meclis’te “dış politika” hakkında yaptığı konuşmada bütün dünyaya meydan okuyordu. “Dünyaya meydan okuyordu” derken sözün gelişi söylemiyorum. Lütfen YouTube’dan açın, izleyin konuşmayı. “Bir kez daha tekrar ediyorum” diyerek şunları söyledi: “Müslüman ülkeler kendi Birleşmiş Milletler’ini kurmalıdırlar, kendi ortak pazarlarını kurmalıdırlar, kendi askeri müdafaa teşkilatını kurmalıdırlar, kendi kültür işbirliği teşkilatını kurmalıdırlar…” Tam 40 yıl öncesiydi bunları söylediğinde.
Ve herkesin gözünün içine bakarak hükümete dönüp “Tarihi bir görevi ifa etmek üzere açıklıyorum” diyerek tek tek saydı:
“AET’ye giremezsiniz [sonradan AB oldu], bir; İran’a ambargo koyamazsınız, iki; üsleri İslâm âlemi aleyhine kullanamazsınız, üç; ‘gizli CENTO’ yapamazsınız, dört.”
Gizli CENTO mu! Hoca, konuşmasında “gizli CENTO” deyip durmuştu. Neydi bu gizli CENTO?
Hoca bunu da açıkladı. “Hans’ın” gayet iyi anladığı ama “Hasan’ın” bugün hâlâ anlamadığı şu cümleleri kurdu: “Aslında dış güçlerin bir planı var, İslam âlemini parçalamak (…) maksadıyla bir ‘gizli CENTO’ çalışması yürütülmektedir. Bu ‘gizli CENTO’ çalışmasında Türkiye-İsrail bir araya getirilmek isteniyor. Eğer buna başka Müslüman ülkeler de katılabilirse, İslam âlemi bölünüp, bu bölgede İslam âleminin kendi menfaatleri değil, dış güçlerin menfaatleri gerçekleştirilmek isteniyor.”
Hoca, konuşmasında İsrail istihbaratının Türkiye’deki kimi yetkililer ile yaptığı gizli görüşmeleri de tarih ve isim vererek deşifre etmiştir. Bu konuşma, Türk siyasi tarihinin en önemli konuşmalarından biri, hatta en önemlisidir. 40 yıl önce yapılmış bu konuşma bugün hâlâ bütün sorunlarımızın en esaslı tespitlerini, bu sorunlardan kurtulmanın en esaslı çözüm önerilerini kapsamaktadır. Hoca’nın hayatını adağı mücadelenin bir fragmanıdır adeta bu konuşma ve tabii ki başına gelen her türlü zulmün de sebebi.
Evet, gerçekten, nedir bu gizli CENTO? Hoca ne demek istemişti? Dikkat ederseniz, “Başka Müslüman ülkelerin” de katılabileceği bir birlikten bahsediyor Hoca. “Birlik” ama ipleri ABD’nin elinde, İsrail’i tanıyan bir birlik. Aynen 1950’li yıllarda olduğu gibi…
*
Aradan yıllar geçti. O konuşmadan 17 yıl sonra Hoca, bu oyunu D-8’le bozdu. Bedelini de ödedi. Sadece Hoca ödemedi, Hoca’ya oy verenler de cezalandırıldı. Fakat cezalandırılanların büyük bir kesimi, bu cezanın niye kesildiğini anlamadı, anlayamadı. Zannettiler ki mevzu başörtüsüydü. Zannettiler ki, mevzu İHL’lerdi. Zannettiler ki, başörtüsüyle okullara girersek, İHL’ler korunursa sorun çözülecek. Alakası yoktu. NATO treninde başörtülüye de, sarığa da, cüppeye de; Şii’ye de Sünni’ye de; Türk’e de Pers’e de; ateiste, feministe, LGBT’ye de yer vardı. Yeter ki, rayların makası değiştirilmesin.
Erbakan Hoca artık yok. Onun gür sesini özlediğimiz doğrudur. O, 1980’de yaptığı gibi “tarihi görevini” ifa edip gitmiştir. Ama gidilecek yolu göstermekle kalmamış, o yolun raylarını da döşemiştir.
Gizli CENTO bugün de yürürlüktedir. Biz küresel statükonun hizmetindeki bir CENTO’dan yana değiliz ve olmayacağız; yeni bir dünyanın müjdesini veren D-8’den yanayız. Öyle de kalacağız.

Mücahit Gültekin / Milli Gazete
https://www.milligazete.com.tr/makale/5586653/mucahit-gultekin/bagdat-paktindaki-irana-dost-d-8deki-irana-dusmaniz

Aykut Akdağ

Bopcular ve yalaka takımı
şeytanları bile kıskandıracak kadar iftira ve yalakalık hamleleri yapan sözde islamcı gerçekte hain ve kalleş ruhlu yalamaların gerçek yüzlerini her seferinde milli çözüm ortaya çıkarmakta.. İslam aleminin ve insanlığın tek kurtuluş reçetelerini adil düzel ve islam birliği çalışmaları ile ortaya koyan.. yetmez askeri teknolojik ve sosyolojik tüm tedbirleri alan anaç şeytanların siyonizmin tek korkulu rüyası Erbakan ve ideolojisine karşı her türlü alçaklıkları yapmaktan çekinmeyen seriyye dergisi ve sözde yazarlarının ağzının payını veren milli çözüm dergisinden Allah razı olsun.. artık finale yaklşılmıştı siyonizmin şeytani düzeni tüm hazırlıkları ile birlikte bilinen bilinmeyen Erbakan teknolojileri ve hazılıkları ile yıkılacak.. ab abd israil ve tüm destekçileri ile birlikte tarihin çöplüğüne atılacak işbirlikci hainler dünya tarihinin en büyük rezilliğini yaşayacak.. tüm insanlık Erbakan Hocamızın tüm hazırlıklarını tamamladığı Adil Düzen medeniyetine kabuşacak ve yeryüzü mükemmel bir saadete kavuşacaktır inşaAllah..

Osman Nurii

Ey Seriyye İsmini koymakla seriyye olduğunu zanneden köksüzler , yüreğiniz ciğeriniz imanınız yetiyorsa; günümüzde icra safhasında olan AKP YÖNETİMİNİ VE MUHALEFETİN DE İMZASIYLA YAPILAN İCRAATLARIN vermiş olduğu büyük tahribatları anlatın bu noktalara k
Ey Seriyye İsmini koymakla seriyye olduğunu zanneden köksüzler , yüreğiniz ciğeriniz imanınız yetiyorsa; günümüzde icra safhasında olan AKP YÖNETİMİNİ VE MUHALEFETİN DE İMZASIYLA YAPILAN İCRAATLARIN vermiş olduğu büyük tahribatları anlatın bu noktalara kitlenin!..

Aziz Erbakan Hocamızın Hakka Yürümesinden 9 yıl geçtiği halde hâlâ iftiralara ve hakaretlere devam eden , Erbakan zahiren gitti belki ama Siyonizme Acısı geçmeyecek Şekilde Öyle Bir İcraata imza attığının ispatı niteliğinde bu her cenahtan küçüğüyle büyüğüyle “beton dökmeye” çalışmaları ERBAKAN’ IN NE DENLİ BAŞARILI İCRAATLARA İMZA ATTIĞININ GÖSTERGESİDİR İSPATI NİTELİĞİNDEDİR…

-Şu an onlarca tarikat var cemaat var dernek var dergi var gazete var internet ortamlarındaki siteler sosyal medyalar var … Var oğlu var… Ama ERBAKAN’A SADIK SADAKAT EHLİ PROJELERİNE SAHİP ÇIKAN ANLAYAN ANLATAN İNANAN SADECE MİLLİ ÇÖZÜM VAR …
Bu tür Seriyye Dergisi ve Servet Turgut misali tükürdükleri balgam tekrar kendi üzerlerine yapışmaktan başka çaresi yok ve öylede oldu oluyor… Çünkü karşınızdaki iftira ve gayzınızı kustuğunuz kişi ERBAKAN!!!! Dünya yaratıldığı andan bu yana SİYONİZM gibi teşkilatlı organizeli maddi manevi güce sahip yeryüzüne ikinci bir şedid düzen temsilcisi ne geldi ne görüldü… Böylesi bir düzeni TEK BAŞINA HOPLATAN , BATIL PLANLARINI PROJELERİNİ ALT ÜST ETMEYİ BAŞARAN VE YOK OLMA AŞAMASINA ETKİSİZ KILMA AŞAMASINA GETİRECEK , BOMBALARINI NÜKLEER BAŞLIKLI ATOM FÜZELERİNİ TANKLARINI TOPLARINI HAVANLARINI UÇAKSAVARLARINI HER TÜRLÜ TECHİZATLARINI YOK HÜKMÜNE SOKACAK ÜLKEMİZİN SAĞLAM KALMIŞ TEK KURUMU TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİMİZİN İLGİLİ BİRİMLERİNE TESLİM ETTİĞİ VE GÜNÜMÜZDE AFRİN Zeytin Dalı HAREKATINDA , PENÇE HAREKATINDA , Fırat Kalkanında, Suriye’de, Libya’da, Irak da, Azerbayca Ermenistan Savaşında vb. Vb. Bir çok yerde bir kısmının kullanıldığı ” ÜSTÜN SAVAŞ TEKNOLOJİ HARİKALARINI” YAPAN ERBAKAN HOCA , 5700 KÜSÜR YILLIK BU SİYONİZMİ BİTİRME NOKTASINA ÇÖKME NOKTASINA GETİREN, YAKIN BİR GELECEKTE DE SİYONİZME VE İŞBİRLİKÇİ KÖLELERİNE BEYAZ BAYRAK ÇEKTİRECEĞİ – YIKILIŞININ KURDELASININ KESİLECEĞİ GÜNLERİN AREFESİNDE OLDUĞUMUZ ŞU GÜNLERDE ALLAH’IN İZNİ VE DİLEMESİYLE CÜMLE ALEM görecek göreceğiz inşaallah…
Ey Seriyye olduğunu zannedenler ve özellikle Servet Turgut: Kimle oynadığınızın , kimin ambarına darı taşıdığınızın farkına varın azıcık beyniniz varsa .. Derhal yaptığınız bayağılık için özrünüzü belirtiniz…

Bu vesileyle Milli Çözüm’e saygılar sunuyorum. Böylesi köksüzlere haddini bildiren , tükürdükleri balgamı tekrar yüzlerine yapışmasını sağladığınız için… Milli Çözüm bu yönüyle Milli Görüşün tek temsilcisi ve Erbakan Sadık takipçisi ve talebesi olduğunun en önemli ispatlı kanıtı olmakta… TEBRİKLER MİLLİ ÇÖZÜM!..

Veysel

“Suni Müslümanlar”
Anadoluda bazı bölgelerde halkımız Efendimiz’in (sav) sünnetine tabi olduklarını ifade etmek için “bizler Sünniyiz” manasını ifade etmek isterken sürçi lisan ile bizler “suni”(yapmacık) Müslümanız derler. Bu ifadeler ile karşılaştığımızda doğrusunu hatırlatır ve samimi dualarına da muhatap oluruz. Ancak konu Seriyye dergisi ve Servet Turgut gibi zavallı tipler olunca, bunlara da iddialarında yanıldıklarını hatırlatmak ve Sünni Müslüman değil, bu kafayla olsa olsa suni (yapmacık) Müslüman olduklarını hatırlatmak lazımdı. Ömürleri boyunca kümesleri mesken tutmuş, tavuklardan başkasına kafa tutmamış horoz misali, edepten yoksun hezeyanlarla Aziz Erbakan Hocamıza sataşacak kadar sözde cesur olan ahmaklar, en azından komşuda yangın çıkmasına engel olmasına sevinecek yerde; edepsiz bir şekilde saldırıyorlar. Oysa, İsrail ile normalleşen, Libya’yı bombalayan, Doğu Türkistan’daki Türkler çok mutlu diyen, Türk halkından parayı toplayıp Mymmar’da Müslüman katleden hükümete veren tiplere karşı sessiz kalan bu yapmacık adamların ipini tutanlardaki çıbanın yarası hala duruyor demek ki! Evet Allah razı olsun Milli Çözüm’den. Bu ahmaklara gülle gibi cevaplar veriyor ve bizim de onurumuzu muhafaza ediyor. Bu suni adamlara gelince, size değil sahiplerinize Hakkın sillesinin vurulacağı günlerde bakalım şeytana şakirtliğiniz bir fayda sağlayacak mı göreceğiz?!

GAGGOŞUN SESİ

ERBAKAN DEMEK YENİ BİR DÜNYA DEMEKTİR
Erbakan’ı anlamak ve savunmak Elazığ’ın diyarında yetişmiş babayiğit Ahmet Akgül’e ve onun sadık ekibine nasib oluyor. Ne mutlu size.

Umut YOLCU

YAZIK
Merhum Erbakan Hocamıza kin tutanların ya kanında yada soyunda sıkıntı vardır.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
39
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx