YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
691853045a005
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 2 6
Bugün : 19559
Dün : 37133
Bu ay : 621364
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45025185
IP'niz : 216.73.216.10

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Milli Görüş hareketini tabii Liderinden koparmayı ve temel prensip ve hedeflerinden saptırmayı amaçlamak gibi, kalemizi içten çökertmeğe ve davamıza zarar vermeğe yönelik gizli girişimleri ve tehlikeli gelişmeleri fark eden bir insanın, bunları yetkililere ve güvendiği hizmet erlerine hatırlatması ve muhtemel fitnelere karşı camiayı uyarması, hayati bir görevdir, dini ve vicdani bir vecibedir. Bu durum nefisleri okşanan ve öne çıkarılan kimselerin kendine gelmesi için de hayırlı ve gereklidir. Herkesin bizim gibi düşünmesini ve bizim çizgimizde hareket etmesini beklemek elbette yanlış ve yersizdir. Ama hiç kimse de hayrına ve yararına inanmadığı bir davaya girmemeli ve bulunduğu yerde samimiyet göstermelidir.

 

Ancak, çok özel bir çerçevede kalması ve konuşulması gereken bu sinsi nifak hareketlerini, açık düşman olan çevrelerin aleyhimize kullanacağı şekilde, zamanı ve zemini gelmeden gazete sütunlarına ve TV. Ekranlarına taşımak ise doğru değildir. Ve hatta bazıları bu işin "bilgiçlik taslamak, farklılık fantezisini ispatlamak ve kuru kahramanlıklarla gündemde kalmak için" yapıldığını zannedecektir. Yanlış ve yararsız bulduğum bu konudaki yayınlar ve yazılarla hiçbir ilgimin olmadığı da bilinmelidir.

Ama ne var ki "Filan kişiler güçlü kimselerdir. Camiamızda sivriltilmiş şahsiyetlerdir, bunların yanlışlarını hatırlatırsam suçlanırım, dışlanırım… Düşüncesi ve endişesiyle, fesat senaryolarından figüranlık yaptırılan tipleri, en azından sohbetlerde ve aklı yetenlere hatırlatmamak da yine ağır bir vebaldir ve insanı, "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytan" durumuna düşürecektir.

Davamızın bünyesine ve hatta beynine sızmaya çalışan gizli marazları ve mikropları fark ettiği halde kınanmak ve dışlanmak endişesiyle haber vermemek, Mü'minlik sıfatına ve sorumluluğuna uygun değildir.[1]

Dava adamı gerekirse, davasının hatırına, bir zaman için suçlanmaya ve sataşılmaya da göğüs gerecektir. Zira belli isimleri parlatan ve piyon olarak kullanmaya çalışan etkili merkez ve mekanizmalar, bu oyunlarını anlayan ve camiasını uyaran kişilerin aleyhine de karalama kampanyası başlatacak ve önce kendi teşkilatının ve camiasını gözünden düşürmeye gayret edeceklerdir.

Sultan Fatih'in Hocası ve aynı zamanda büyük bir tıp otoritesi olan Akşemseddin Hz.leri "Maddet-ül Hayat" kitabında ve belki tarihte ilk defa, bulaşıcı hastalıkların, şimdi mikrop denen gözle görülmeyen, çok küçük, canlı kurtçuklar tarafından yapıldığını ve yayıldığını söylediği zaman, herkes ona karşı çıkmış ve kafadan konuşmakla suçlanmıştı… Bunca alim, bunca bilgin bilmiyor da sen nasıl fark ettin? diye çıkışıyorlardı.

Bugün de Milli Görüş hareketinin bünyesine ve beynine bir virüs gibi sızmaya çalışan çevreleri fark edip camiamızı, Siyonist senaryolarına karşı uyarmak isteyenler, maalesef aynı akıbete uğramaktadır. Ama davayı dert edinenler buna katlanmak zorundadır. Gece yarısı bütün mahalleyi yakmak üzere "Ağaçları suluyoruz" diye her tarafa benzin serpildiğini gören bir insanın, tek tek evlerin kapısını çalması, telefonlara sarılması ve mahalleyi uyarması lazımdır. Belki, "Ne istiyorsun, niye bizi rahatsız ediyorsun, niçin uykumuzu kaçırıyorsun?" diyenler çıkacak ve bu yüzden hakarete uğrayacaktır. Ama olsun, böylece mahalle yanmaktan kurtulacaktır. Hıyanet kokan girişimleri haber verenler, en azından "Din nasihattir… Allah için, kitabı için… Ve inananların Lideri için… (sahip çıkmaktır)" emrine uygun davranmış, din ve dava gayretini ispatlamış olacaktır.

Hiç değilse "Gördüğü halde eliyle düzeltmediği bir kötülük ve fesatlığa, diliyle karşı çıkmış" olmanın sevabını ve şerefini kazanacaktır.

Yani Allah'ın rızasını ve davasının hatırını gözetenler, böylesi sıkıntı ve saldırılara bir zaman mecburen katlanacak, ama sonunda onlar haklı çıkacak ve kazanacaktır.

Biz başka Müslümanları ve farklı sahada hizmet yapanları dışlamak ve suçlamak gibi bir yanlışlıktan her zaman sakınmışızdır. Ancak bizim itirazımız, içinde bulunduğu hizmet ve hareketi şahsi ve siyasi çıkarlarına alet etmeye ve hatta davasına hıyanet etmeğe kalkışanlaradır. İşte bu tipleri tanıyanlara ve gerçek yüzlerini ortaya koyanlara karşı saldırılar ve karalama kampanyaları yoğunlaşmaktadır.

Bakınız Hz. Meryem, Cebrail Aleyhisselâmın üflemesi sonucu Hz. İsa'ya anne olmakla, ismi Kur'an'da bir sureye verilmek ve ebediyen hayırla anılmak gibi büyük bir şerefe ve şöhrete sahip olacağı halde, doğum zamanı yaklaştığında "Keşke daha önce ölseydim, böylece unutulup gitseydim (de insanların bana yapacağı iftira damgasını yemeseydim)"[2] diyordu. Çünkü sadece tam akıl ve iman sahiplerinin kabulleneceği bir gerçeği insanlara anlatmakta zorlanıyordu… Ve tabi "Mutlu son Muttakilerin olacaktı…"

Ve yine Hz. Yakup AS. "Eğer bana bunamış demeyecekseniz, emin olun ki ben, hala Yusuf'un kokusunu alıyorum" diyordu. Hâlbuki herkes Hz. Yusuf'un yıllar öncesinde öldüğüne inanıyordu. Ve çevresindekiler kendisine "Vallahi sen eski şaşkınlığını devam ettiriyorsun" diyordu.[3]

Ama o tek de kalsa gerçeği söylüyordu ve ekliyordu…

"Ben gam ve kederimi sadece Allah'a arz ediyorum. Ve ben, Allah tarafından (özel bir anlayışla) sizin bilmediklerinizi biliyorum."[4]

Ve her asırda ve her toplumda, kalabalıkların ortak itirazı şuydu:

"Hiç birimizin görmediği ve fark etmediği, şeyleri bu adam nereden biliyor?.. Öyle ise mutlaka uyduruyordur… Ya bunamış veya reklâm olmak istiyordur."

Bugün Milli Görüş davasına ve O'nun şahsi manevisi olan Zata karşı girişilen gizli ve kirli oyunları ve piyonları fark edip kendi insanımızı uyarmaya çalışanlar da aynı hücumlara ve hezeyanlara muhatap olmaktadır.

Bunlardan Adana'da misafir kaldığı evde, "Siyasi Cihat, İtaat ve Sadakat" konularını ve "Liderimizin farklı kesimlerde yaptığı alt yapı hazırlıklarını ve içimizde başlatılan gizli fesat çalışmalarını anlatan bir kardeşimize, bazıları "Sen bunları kendin uyduruyorsun ve yalan söylüyorsun" diye karşı çıkıyor ve inanmıyor… Bu iftiranın verdiği üzüntü ile uyuyamayan kardeşimiz, teselli bulmak ümidiyle 3-4 kere kalkıp abdest alarak iki rekât namaz kılıyor ve Kur'an'ı açıyor ve hayret! her seferinde Kur'an'ın farklı surelerinde bulunan aynı mealdeki ayetler karşısına çıkıyor.[5]

"Yoksa sana "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki eğer bunları ben uydurmuşsam, Allah'tan gelecek cezaya karşı sizin bana hiçbir faydanız olamaz. (ama) O, sizin gösterdiğiniz ahmaklık ve taşkınlığı çok iyi bilendir. Ve benimle sizin aranızda şahit olmak üzere Allah kâfidir."[6]

Hele bir hatırlayın…

Bir zaman, Milli Selâmet partisinde genel başkanlığa oynayan ve bu maksatla 77 kongresinde ayrı liste çıkaran, daha sonra ANAP'laşan ve STAR TV. nin Kırmızı Koltuk programında, "Ben İsrail'in öncülüğünde kurulacak olan bir Ortadoğu ortak pazarını destekliyorum ve bu oluşuma Türkiye'nin de katılmasını uygun görüyorum" diyerek ayarını ortaya koyan bir kişi hakkında, en kahraman bilindiği ve baş tacı edildiği dönemlerde, onunla ilgili yapılan uyarılarımız ne kıyametler koparmıştı… Ve bu gerçekçi tespit ve tavsiyeleri yaptığımız için "Haddini aşmakla ve iftira atmakla" suçlanmıştık ne oldu?!. O sahte kahramanlarımız bugün hangi kulvarda koşmaktadır?

Ve yine, şeyhliği şahlık zanneden ve Hocamıza karşı hıncını ve hırsını ömrünün sonuna kadar sürdüren[7] birisinin, yanlış ve yamuk çıkışlarına karşı, camiamızı vaktinde uyarmaya çalışmış, ama bu gerçeği hatırlattığımız için maalesef ağır biçimde suçlanmış ve saldırıya uğramıştık… Peki, sonunda kim haklı çıktı?..

"Koyu Şeriatçı, Radikal İslâmcı ve İrancı" diye ortaya çıkıp Türkiye ve Avrupa Milli Görüş bünyesinde büyük tahribatlar yapan kişilerin gizli niyetini ve mahiyetini söylediğimizde, ilk başta şiddetle karşı çıkan ve kınayanlar, sonunda acı gerçeklerle baş başa kalmadı mı?..

Bunun gibi "Cebrail parti kursa peşine gitmem." deyip ama, Türkiye'de mason ve Komünist siyasilerin, A.B.D. de Abromowitzlerin arkasına düşen, Hahamlarla, Papazlarla görüşüp, Milli Görüş Liderine tenezzül etmeyen bir Hoca hakkında, yıllar öncesinden yapılan hatırlatmalarımıza önceleri aklı yatmayanlar, nihayet gafletten uyanmadı mı?

17 Eylül 1997 Tarihli gazetesinin başyazısında, "Erbakan'a, Anti Refah lobisinin (Siyonist cephenin) büyük ihtiyacı olduğu bir gerçektir." Diyecek ve Erbakan'ı İslâmi gelişmelerin önündeki en büyük engel gibi gösterecek ve "Erbakan'dan kurtulacağı için Refah partisinin kapatılmasını hayırlı görecek" kadar şaşırmış dili bozuk bir adamın, asıl niyetini ve tiyniyetini yıllar öncesinden haber verenlere, belki önceleri kuşkuyla bakıldı, hatta karşı çıkıldı… Ama geç de olsa bu parazit tiplerin gerçek ayarı sonunda izan ve irfan ehlince anlaşılmadı mı?

Ve şimdi, Milli Görüşü tabii liderinden koparmak ve tarihi hedefinden saptırmak üzere hazırlanan, çok ciddi ve çok geniş çerçeveli yeni bir nifak senaryosunu fark ederek camiamızda şuurlu ve sorumlu bilinen bazı kimselerin dikkatini çekmeye çalışanların samimi ikazlarına karşı bu denli sert ve ters tepki gösterenler ve insanımızı yanlış yönlendirenler, bu ağır vebalin altından nasıl kalkacaklardır? Ve unutulmasın ki zamanla her şey ortaya çıkacaktır. Çünkü zaman her şeyin ilacıdır. Tekrar hatırlatalım ki, herkesin aynı görüş ve girişimler içinde olmasını beklemek yanlıştır ve yararsızdır. Ama doğru olan herkesin kendi yetenek ve yetkisi istikametinde çalışması, başka hizmetleri ve şahsiyetleri karalamaktan veya fesatçı ve fırsatçı tavırlardan uzak durulmasıdır.

Evet, nasıl ki bir organdaki kanser hücrelerini teşhis ve tespit edebilmek özel bir ilim ve ihtisas işidir. Öyle herkesin hatta her hekimin bunları bilmesi mümkün değildir.

Ve bir hastasında kanser hücrelerini fark eden doktorun "Aman hasta üzülüp kırılmasın, yakınlarının morali bozulmasın, ortalık karışmasın" gibi düşüncelerle bu durumu gizlemesi nasıl çok tehlikeli sonuçlara sebep olabilirse, bunun gibi hayırlı bir hareketin bünyesinde görülen gizli virüsleri fark edip de haber vermeyenler, ileride teşkilat içerisinde oluşacak kanserleşmenin ve kangrenleşmenin sorumluluğuna ortak oluyor demektir.

Ve unutmayınız ki "Bizim merakımız zafer bayramı, Allah'ın muradı ise "Kulların imtihanı"dır. Cenab-ı Hak, sadakatin sahtekârlıktan, samimiyetin riyakârlıktan, gayret ve hizmetin kolaycılıktan üstün olduğunu mutlaka gösterecektir. Ve tabi "helva olmak isteyenler koruğun başına gelenlere sabredecektir. "Men sabere, zafere" evet, sabreden, belki bir zaman ezilecek, ama sonunda zafere erişecektir.

"Her kim ona (Dinine ve davasına sahip çıkana) ne dünyada ne ahirette Allah'ın asla yardım etmeyeceğini (ve zafere eriştirmeyeceğini) su-i zan (ve temenni) ederse… (Bu hainlik ve hasedinden dolayı) tutup tavana bir ip atarak (Boğazına taksın) sonra da (ayaklarını yerden) kessin (de intihar etsin) ve hele baksın, acaba bu hilesi öfkesini giderebilecek mi? (Yani hırsından ve hıyanetinden çatlasa da Allah dostlarına zafer verecektir.)"[8]

Bu arada "İyi de, bu gerçekleri ortaya koyanlar ve dava için çırpınanlar ne kazandılar?..  Birçok makam ve menfaatlerden hep mahrum kaldılar… Neye yaradı, devamlı dışlandılar, suçlandılar…" diyen dostlarımıza ise, Mevlâna'dan bir misalle cevap verelim:

"Çiçekleri koklamak ve okşamak üzere, gül bahçelerine uçuşan bülbülleri gören birileri "Bunlar otlamak için oralara giriyor" derlerse şaşmayınız. Çünkü onlar güllerin koklanmak için değil, otlanmak için olduğunu zannederler."

Konuyu bir şiirle kapatalım:

 

Hakaret çamurları silinip gider,

Adalet yağmurları, yağdığı zaman.

Çekilen zahmetler, hep rahmete döner,

Beşaret İsa'ları doğduğu zaman.

 

Bugün sevenlerin, bak yarın söverler,

Bugün el öpenlerin, bir gün döverler.

Devran dönerse, alkışlayıp överler,

Sadakat, hıyaneti kovduğu zaman.

 

Buruk hatıralara döner, acılar,

Dalgalar durulursa, diner sancılar.

Tek tek, ortaya çıkar, tüm yalancılar,

O doğruluk güneşi, doğduğu zaman.

 

Her yazdığın ayrı bir olay, Hakan'ım,

Sen haklı ol gerisi kolay, Hakan'ım.

Pis bakıra ne yapsın kalay, Hakanım,

Bir bozuk madeni pas, tuttuğu zaman.


[1] Maide-54

[2] Meryem- 23

[3] Yusuf-94/95

[4] Yusuf: 86

[5] Ahkaf-8/ Şura-24/ Secde-3/ Hud-35

[6] Ahkaf:8

[7] Bak. Son Uyarı dergisi Mart-98 Sayılı Sh.8

[8] Hac:15

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Hakan EKMEKÇİ

Hakan EKMEKÇİ

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...