BEDİÜZZAMAN-KÜRDİSTAN VE DİYALOG MESELESİ
VE
AKP'NİN IRAK HEZİMETİ
Bölücü Kürtcüler, Bediüzzamanı Kendi kafalarına istismar etmeğe yeltenmekteler… Dinler Arası Diyalog dalaverecileri, Bediüzzamanın izinde olduklarını iddia etmekte, onun bazı sözlerini çarpıtarak kendilerine delil göstermekte ve tabi yalan söylemekteler.
Bediüzzaman Hz.leri hem Kürtçülüğe, hem bölücülüğe hem diyalogculuğa ve hem de batı uşaklığına kesinlikle karşıdır.
Bakara Suresi 120. Ayeti kerimesinde Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
"(Ey Resulüm. Sen ve ümmetin) Onların milletine (Ehli Kitabın ve Batılıların milli ve dünyevi menfaatlerine) tabi olmadıkça, (Siyonist) Yahudiler ve (emperyalist) Hıristiyanlar, kesinlikle ve hiçbir şekilde (sizden) razı olmazlar."
Kuran'da pek çok ayette geçen "millet" kelimesini "Din" diye tarif ve tercüme etmek de mümkün ve münasip ise de, bu ayette "Din" yerine "millet" kelimesinin kullanılması özel bir duruma dikkatimizi çekiyor. Ve kanaatimizce bu kelime "Ehli Kitabın ve batı dünyasının; dinlerini dünyevi amaçları için istismar ettiklerine ve şövenist bir ırkçılık güttüklerine ama dindarlıklarını buna bir kılıf olarak geçirdiklerine" vurgu yapılıyor.
Evet, işte Siyonist Yahudiler… Başka dinden birisi Yahudi olsa kabul edilmiyor ve bununla hiçbirisi razı olmuyor!?
O halde "sen onların dinlerine girince, ancak o zaman razı olurlar" manası, mevcut durumla ters düşüyor. Haşa Allah asla yanılmayacağına göre, bu ayette "millet" kelimesi "din" karşılığı değil; ırkçılığa ve dünyevi menfaatçiliğe dayanan marazlı milliyetçilik ve sözde "seçkin kavmiyetçilik" anlamında kullanıldığı ortaya çıkıyor.
Ve zaten:
- Merhum müfessir Elmalı Hamdi Yazır
- Eski İstanbul müftüsü Fikri Yavuz
- Merhum Mehmet Vehbi Efendi
- Kuran-ı Kerim ve kelime mealini hazırlayan Medine Balcı (Ebrar Yayınları) da bu ayetteki "milletehum" kelimesine: "Onların milletine" şeklinde mana ve meal vermişlerdir.
Bu ayeti kerimedeki "millet" kelimesini "din" diye tercüme etmek, pek çok insanın kendi gafletine, hatta dalaletine ve hıyanetine bir bahane bulmaları için istismar edilmektedir.
Bazıları: "biz Siyonist Yahudiler ve emperyalist Hıristiyanların dinlerine girmiyoruz, sadece onların himmet ve himayesinden yararlanıyoruz…" diyerek kendilerinin bu ayetin muhatabı olmadıklarını ileri sürebilmektedir.
Oysa ayetin mefhum-u muhalifiyle; gerçek ve geçerli anlamı şudur:
Siyonist Yahudiler ve emperyalist Hıristiyanlar, eğer Müslüman bilinen bir kişiden, ekipten, partiden ve hükümetten;
- Razı oluyorlarsa, memnun kalıyorlarsa
- Övüp öne çıkarıyor, imkân ve iktidar sahibi yapıyorlarsa
- Dini hizmetlerine, vakıf ve derneklerine, parti ve hükümetlerine: ekonomik, psikolojik, sosyolojik, politik ve stratejik destek ve yardım sağlıyorlarsa:
O taktirde kesinlikle anlayınız ve aklınızı kullanınız ki: Bunlar Yahudi ve Hıristiyanların milli menfaatlerine, gizli ve sinsi hıyanetlerine, İslamın ve insanlığın aleyhindeki şeytani niyet ve gayretlerine, makam ve çıkar karşılığı kiralanmış veya satılmış hain münafıklardır!…
Üstat Bediüzzaman Hz.leri de "…Türklerin hakiki bir vatandaşı ve eskiden beri cihad arkadaşı olan Kürtlerin milliyetini kaldırıp…"[1] ifadesinde "milleti" din yerine değil, kavim karşılığı kullanmıştır.
Ve yine:
"Bahusus bazıların milli gururları Hz. Ömer'in (ra) darbeleriyle dehşetli yaralandığından… Onun için Yahudi gibi zeki ve dessas (sinsi ve siyasetçi) bir kısım münafıklar (Müslüman görünüp, ırkçılık damarlarını tahrik ederek) o halet-i ictimaiyeden istifade ettiler"[2] ifadelerinde de milliyeti din karşılığı değil, kavmiyetçilik anlamında kullanmıştır.
Ve yine Hz.Üstat Bediüzzaman:
"(Batı dünyası) Her taraftan ellerini uzatan dindaşlarının hayat damarlarına kuvvet vermeye (dünyanın her yerindeki Hıristiyan ve Yahudileri gözetmeye ve misyonerlik faaliyetlerini yürütmeye); ama İslamların en can alıcı hayat damarlarını (ekonomik, askeri ve ahlaki güç ve imkanlarını) kesmeye çalışıyor…
(Hala) görülmüyor mu ki: en hürriyetperver (demokrasi havarisi) maskesini giyen (İngiliz ve Amerika) ellerini uzatıp arıyor, nerde bir Hıristiyan bulsa (sahip çıkıp) hayat veriyor…
İşte Habeş(istan'da) Sudan(da)… işte Lübnanda… İşte Arnavutlukta işte Kürt ve Ermeniler (arasında), işte Türk ve Rumlar (arasında): nerede ve ne kadar gizli açık Hıristiyan ve Yahudi varsa, Batılılar sadece onlara destek verip sahip çıkıyor ve Müslümanlara karşı kışkırtıp kullanıyor." (Sünuhat, 7 yıl önce yazılan bir risalenin zeyli, 2.Sebep) tespitleriyle, Yahudi ve Hıristiyanların sadece kendi dindaş ve yandaşlarına yardım ettiklerini, hatta Kürtler ve Türkler içinde de gizli Yahudi ve Hıristiyanların mevcudiyetini açıkça ifade etmektedir.
Menfi ve şeytani kavmiyetçiliğe ve özellikle "Kürt milliyetçiliğine ve bölücülüğe" şiddetle karşı olan Bediüzzaman, şunları söylemektedir:
"(Ey Kürt kardeşlerim!) Emin olunuz, biz Kürtler başka (ırklara) benzemiyoruz. Yakinen biliyoruz ki: (Bizim) içtimai (sosyal ve siyasal) hayatımız (hürriyetimiz ve rahatımız, ancak ve sadece) Türk (kardeş)lerimizin hayat ve saadetinden neşet eder. (Türklerden ayrı bir devlet ve bağımsız bir hükümet arzusu, Kürtlerin felaketi demektir.)" (Münazarat)
Buna rağmen Bediüzzamanı Kürtçülüğe ve bölücülüğe alet etmek isteyenler, sadece sahtekarlık etmektedir.
Hatta Bediüzzaman; ittihat ve terakkicilerin (ve cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal'in) Türkleri ve Kürtleri tek millet şeklinde ilan etmelerini ve bu siyasetlerini övmekte ve "İyi ki mecz edip birleştirdiniz" demektedir. (Münazarat)
Irk üstünlüğüne dayanan ve İslam'dan uzak duran bir kavmiyetçilik düşüncesinin Türk milletini yozlaştırmak ve Batılılara köle yapmak için kışkırtıldığını söyleyen Bediüzzaman:
"(Dünyanın) Neresinde Türk taifesi varsa, Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır. Macarlar gibi"
"Ey Türk kardeş!… Sen, bilhassa dikkat et! Senin milliyetin İslamiyetle (öylesine) imtizaç edip (kaynaşmış ki), ondan (Türk milliyetçiliğinin İslam'dan ve Kuran'dan) ayrılması asla mümkün değildir. Şayet ayrılmaya kalkıştığında, mahvu perişan olacaksın demektir."[3] sözleriyle milletimizi ikaz ve irşat etmektedir.
İstiklal şairimiz merhum Mehmet Akif'ten uyarlanan:
"Hani, milletin İslam idi; kavmiyetçilik nedir?
Irkçılık yapanların hıncı, bilesin ki dinedir!..
Türk, Kürt, Arab diye ayırmak, var mı İslamda yeri?
Fesatçılık olur vallahi, ırkı sürmek ileri..
Arab'ın Türk'e, Lazın Kürde, üstünlüğü, ne haber,
Küfür diye lanetliyor, öğren, Hazreti Peygamber"
dizeleri ne kadar yerindedir…
Bütün bu gerçeklere rağmen kendilerini Bediüzzamanın yolunda gösteren, "Dinler arası Diyalog" gafilleri:
"Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara, iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasaklamaz"[4] ayetini delil gösterip Siyonist ve saldırgan Amerika, İsrail ve İngiltere gibi barbar Batılılara yanaşmayı ve zalimlere yaranmayı mübah ve münasip göstermeye çalışmaları; tam bir talihsizliktir.[5]
Peki, şimdi, bunlara soralım:
- 1- Avenjelik-Siyonist Bush resmen ve defaaten, Irak ve Afganistan işgalini yeni bir Haçlı savaşı olarak ilan etmemiş midir?
- 2- Filistinlileri, Bosna-Herseklileri, Kıbrıs Türklerini, Kerkük Musul ve Telaferdeki Sünni Türkmenleri yerlerinden yurtlarından, zorla söküp sürgün etmemişler midir?
O halde bu ayetin hükmünce; açıkça saldırgan ve barbar Amerika, Avrupa ve yandaşlarına: Allah için en azından buğz etmemiz ve zulümlerini lanetlememiz gerekirken, tam tersine bu ayeti Amerikan uşaklığına, İsrail aşıklığına ve Avrupa şakşakçılığına gerekçe yapanlar, şayet koyu bir cehalet ve gaflet içinde değillerse, acaba yaptıkları bilinçli bir hıyanet midir?
Üstat Bediüzzaman'ın şu sözleri hiç bunların gözüne değmemiş, kulaklarına girmemiş midir?
"Çünkü küfre rıza küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür."
Bir ehli Kemal buyurmuş:
"Bu dünyada zalimleri destekleyen; en aşağı ve bayağı kimsedir. İnsafsız, ama güçlü saldırganlara hizmetten zevk duyan, ancak köpektir."[6]
Şu hale, daha doğrusu İsrail ve ABD'nin Türkiye'ye reva gördüğü şu kasıtlı hakarete bakın:
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani… Kürt.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebani… Kürt.
Cumhurbaşkanı 1. yardımcısı, Kürt…
Artık Türkiye, Irakla ilgili bütün resmi ilişkilerini, düne kadar PKK yanlısı peşmerge saydığı kişilerle yürütecek.
Zaten ABD'li Siyonist Henry Barker "Göreceksiniz Kürtler, Kuzey Irak'ta bir Kürdistan hevesini bırakacaklar. Çünkü bütün Irak'ın yönetiminden sorumlu olacaklar" demişti. İşte bizim "Bütün Irak Kürdistan yapıldı" diye dikkat çektiğimiz ve haklı olarak endişe ettiğimiz durum başımıza geldi.
Cengiz Çandar'la M.Ali Birand gibileri ise; bu sonucu "Türkiye için büyük bir şans ve fırsat olarak" değerlendiriyorlar…
Çünkü Talabaninin Türkiye'nin AB'ye alınmasında özel bir gayret göstereceğine inanıyorlar.!?
Hey koca Türkiye… AB'ye alınması için bir zaman Bush'a, Balir'e güveniyordu. Şimdi işi Talabani Teresine kaldı!
Artık bu soysuzlaşmaya dur demenin vakti çoktan geldi ve geçiyor!
Ama şunu unutmayın ki, Talabani gölge Başkandır. Asıl söz sahibi olan Yahudi kökenli Barzanilerden Hoşyar Zebani'dir. Ve bu Kukla hükümetin asıl görevi: Kerkük'ü tamamen Kürtleştirip, konfederasyon hazırlığı yapılan Kürdistan eyaletinin başkentine çevirmektir.
Bilindiği gibi federasyon merkezi devletten ayrılamaz. Ama Konfederasyon her an ayrılabilir niteliktedir.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, Irak batağında çırpınan ve giderek çaresiz kalan Amerika, kendi ülkesinde paralı asker bulamayınca, bu sefer AKP iktidarının özel izniyle Türk gazetelerine ilanlar vererek, Amerika adına Müslüman Iraklı direnişçileri sindirmek ve masum halkı öldürmek üzere: paralı Türk gençleri arıyor ve şimdiye kadar tam 4 bin kişi bu vahşete ortak olmak üzere müracaat etmiş bulunuyor!
Ekonomik çaresizlik ve manevi eğitimdeki yetersizlik yüzünden, gençlerimiz, hem de Müslüman kardeşlerini öldürmek üzere Amerika'ya paralı asker olmaya ve ölmeye koşuyorsa, bu sistemi ve siyaseti temelinden değiştirip düzeltmenin, hiç zaman geçirmeden tedbirini almak gerekiyor!
APO, Bugünkü Irak Yönetiminin Oluşması İçin Bir Figürandı:
Apo'nun tesliminden iki gün sonra, "Apo'nun getirilmesinin ABD ile bir alış veriş sonucu olduğu", 19 Şubat 1999 tarihli Milliyet gazetesindeki Sn. Başbakan Ecevit'in beyanatından anlaşılmıştır.
Apo: "Ben rolümü oynadım"
Bu alış verişin zaten bir de arka planı vardı. Zira, Ecevit'in 1999 yılı içinde yaptığı iki açıklamadan önce, Amerikan Yahudi lobisinin ünlü sözcüsü olan William Safire, The New York Times gazetesindeki "Kürt devletine giden yol" başlıklı yazısındaki açıklamaları haizi ehemmiyettir. Şöyle ki; William Safire bu yazısında aynen:
"Türkiye'ye PKK'nın kellesi verilmeli ve karşılığında Kuzey Irak'ta kurulacak Kürt devletinin kabul edilmesi Türkiye'den istenmelidir." demektedir. Anlaşılan odur ki, bu talebe icabet, bir nevi Sn. Ecevit'e nasip olmuştur. (!)
Gerek Safire'nin ve gerekse Ecevit'in açıklamalarını yanyana getirdiğimizde, Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye tesliminin ABD ve İsrail ile yapılan pazarlık sonucu gerçekleştiği ortaya çıkmaktadır.
Nitekim, 1999 yılı içinde, Kuzey Irak'ta uydu oluşum devreye alınmış, ondan sonra da Apo'nun kellesi Türkiye'ye teslim edilmiştir.
Bu pazarlığın diğer bir görüntüsü ise, Apo'nun Türkiye'ye gelirken yetkililere "ben rolümü oynadım" demesi, hakkında verilen idam hükmünün de infaz edilememesidir. Bu hal, Körfez Savaşı'ndan itibaren hükümet edenlerin bu pazarlıktan haberdar olduklarını göstermez mi?
Diğer önemli bir husus da, o dönemde ABD'nin Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan Jhon Şhalı Kahvilli'nin huzurunda verilen gizli brifingte "PKK'nın görevi, Kürt Devletinin kuruluş süreci boyunca Türkiye'yi angaje tutmaktan ibarettir" tarzında açıklamalar olup, Jhon Shalı Kahvilli'nin bu açıklamalara ses çıkarmamış olmasıdır.
Bu zat Yahudidir. Bu açıklamalar sonucudur ki, İsrail köstebeklerini hareketlendirmiştir. Maalesef uydu oluşumun güney ayağını kurmakla görevli olan Yahudi kökenli bir Kürt lider, Türkiye'yi yönetenlerden bazılarınca, bu danışıklı dövüşün arkasına saklanarak, desteklenmiştir. Türkiye'yi o dönemde yönetenlerin bazıları bahis konusu komploya bilerek veya bilmeyerek yardımcı olmasaydı, hem Irak'ın toprak bütünlüğü sağlanılacak, hem de Kuzey Irak'taki uydu oluşum kurulamayacaktı.
54. hükümet sonrası Çekiç Güç operasyonları ile Kuzey Irak oluşumunun hızlandırıldığını görüyoruz.
Irak'ın Karzai'si de belirlendi: Talabani
İşgal güçlerinin silahlarının gölgesinde 30 Ocak'ta düzenlenen sözde seçimlerin ardından oluşturulan ve ülkeyi Aralık ayında yapılması planlanan seçimlere götürecek olan Ulusal Meclis, yeni geçici devlet başkanı olarak işbirlikçi Celal Talabani'yi seçti.
Irak'ta işgal güçlerinin silahlarının gölgesinde 30 Ocak'ta düzenlenen sözde seçimlerin ardından oluşturulan ve ülkeyi Aralık ayında yapılması planlanan seçimlere götürecek olan Ulusal Meclis, yeni geçici devlet başkanı olarak işbirlikçi Celal Talabani'yi seçti.
Yeni hükümet için 3 hafta süren müzakerelerin ardından, Irak meclisinde dün tek adaylı, gizli oylama esasına göre sözde seçim yapıldı. Seçimde, devlet başkanlığı yardımcılıklarına Adil Abdülmehdi ile geçen dönemin geçici devlet başkanı olan CIA casusu Gazi El Yaver seçildi.
275 sandalyeli mecliste milletvekillerinin 227'si Talabani ile 2 yardımcısı lehinde oy kullandı. Yaklaşık 30 oy, başka rakibi olmayan bu üç adayı protesto etmek amacıyla boş çıktı.
Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından bazı milletvekilleri kutlamak için Talabani'nin etrafını sardılar.
Reuters ajansının haberine göre, bazı Iraklı siyasi liderler, bugün de Şii kökenli İbrahim Caferi'nin başbakan olarak atanmasının beklendiğini belirttiler.
Talabani: Bütün Iraklıları yöneteceğim
Öte yandan Celal Talabani, ‘'ülkeyi güvenliğe kavuşturmaya çalışacağını'' öne sürdü.
Talabani, komşu ülkelerden, yabancı direnişçilerin sınırdan Irak'a girmesine karşı verilen mücadelede yardımcı olmalarını istedi. Talabani, ‘'Halkımız sabırlıdır, ancak sabırlarının bir sınırı var'' diye konuştu. Celal Talabani, seçimin ardından yaptığı konuşmada, ‘'yalnızca Kürtleri değil, kötü bir diktatörlükten özgürlüğe kavuşan tüm Iraklıları yöneteceğini'' söyledi. 1933 doğumlu Talabani, hukuk eğitimi gördü. Talabani, 1960'lı yıllarda Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP) lideri Mustafa Barzani ile görüş ayrılıklarından sonra, bu partiden ayrılarak 1975 yılında Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği'ni (IKYB) kurdu.
Irak'ta devlet başkanlığı görevine getirilen ilk Kürt olan Talabani, bugün yemin ederek yeni görevine başlayacak. Sözde seçimlerin ardından oluşturulan parlamentoda, Kürtler 275 sandalyenin 75'ini kazanmıştı. Seçimlerin ardından haftalardır yeni bir hükümetin kurulması için partiler arasında müzakereler yürütülüyordu. Kurucu nitelikteki Ulusal Meclis'in 15 Ağustos'a kadar yeni anayasayı hazırlaması, bu anayasanın halkoyuna sunulmasının ardından Aralık ayında daimi bir hükümeti işbaşına getirecek genel seçimlerin yapılması planlanıyor.
Gül, Talabani'ye övgüler yağdırdı
Gül, "Talabani tecrübeli bir siyasetçi. Irak'ın bütünlüğüne ve Türkiye'ye en çok önem veren kişilerden biridir. Dolayısıyla tebrik ederim." Diyor.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Irak Devlet Başkanlığına getirilen Celal Talabani'nin tecrübeli bir siyasetçi ve Irak'ta Türkiye'ye en çok önem veren kişilerden biri olduğunu söylüyor.
Gül, Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki (BAE) temasları çerçevesinde Dubai'ye geçtiğinde. Gazetecilerin Talabani'nin Irak Devlet Başkanlığına seçilmesine ilişkin sorularını cevaplarken: Gül, bu seçimin Irak'taki siyasi sürecin işlediğini gösterdiğini öne sürüyor. Gül, açıklamasında, ''Talabani tecrübeli bir siyasetçi. Irak'ın bütünlüğüne önem veren birisi. Dolayısıyla tebrik ederim. Umarım kısa sürede hükümet üyeleri de tespit edilecektir. Türkiye elinden gelen destek ve yardımı vermeye devam edecektir.'' Açıklamasında bulunuyor.
Bu arada Talabani'nin "temsili" bir makam sahibi olacağı, asıl yetkilerin Şii Başbakan İbrahim El-Caferi'nin elinde bulunacağı gözden kaçırılıyor.
Kaldı ki, Talabani'yi cumhurbaşkanlığı için Bağdat'a gönderen gücün, Yahudi asıllı Barzani'yi destekleyen İsrail ve ABD olduğu da her nedense unutuluyor.
Çünkü böylece, Kuzey Irak tamamen Mesut Barzani'nin kontrolüne geçecek ve Talabani'nin zaten zayıf olan etkinliği tamamen silinecektir.
Bu durum öteden beri "Bağımsız Kürdistanı" oluşturma gayesi ve gayreti güden Yahudi Mesut Barzani'nin ve arkasındaki İsrail'in eline çok büyük bir fırsat verilmiştir.
Talabani'yi kukla başkan yaparak ve "Selahaddini Eyyubi'den sonra ilk defa Kürtler resmen devlet yönetimine atanmıştır" gibi basit kavmiyetçilik ve kahramanlık damarlarını okşayarak, asıl Türkiye için tehlikeli ve tehdit edici neticelere doğru hızla gidilmektedir…
Şimdi sorulacak ve üzerinde durulacak konu şudur:
Bu sinsi ve Siyonist amaçlara ve sonuçlara başından beri taşeronluk yapan iktidara (sivil ve asker bürokratlara) "demokrasi salatası ve küreselleşme safsatası" hatırına, hala göz mü yumulacak?
Yoksa Türkiye'mizin ve tüm bölgemizin güvenliğini sağlayacak ve geleceğini kurtaracak ciddi ve cesaretli adımlar mı atılacak?
Ve zaten Irak'ı, ne Kürt Talabani, ne Şii İbrahim Caferi değil Amerikan Büyükelçisi olarak atanacak Yahudi asıllı dönme ve Afganistan işgal valisi Zalmay Halil Zad yönetecektir.
Irak'ın yeni işgal valisi Halilzad oluyor!
ABD'nin büyükelçi olarak nitelendirdiği Afganistan'ın işgal valisi Zalmay Halilzad'ın Irak Büyükelçisi adı altında işgal valisi olarak atanacağı bildirildi. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, düzenlediği basın toplantısında, ‘'Başkan'ın Zalmay Halilzad'ı Irak Büyükelçisi olarak atamayı planladığını bildirmekten onur duyarım'' ifadesini kullandı. Ataması Amerikan Senatosu tarafından onaylanması gereken Halilzad, 9 ay Irak Büyükelçisi adı altında işgal valisi olarak görev yapan John Negroponte'nin yerine geçecek. Afgan kökenli Amerikan vatandaşı 54 yaşındaki Halilzad, Karzai'nin başkanlığındaki Afgan hükümetinin yapılarını işler hale getirmedeki katkıları gerekçesiyle Bush'un dış politikasında kilit rol oynadığı öne sürülmüştü.
Kürtçülük Gafleti Ve Dehap Hıyaneti!
DEHAP İl Başkanları toplantısından sonra yayımlanan bildiride, "Kerkük, Kürt şehri kabul edilmeli" deniliyor… "Anti Amerikancılığın yapay gündem olarak çıkarıldığı… Ve özünde Kürt karşıtlığı barındırdığı" iddia ediliyor.
Özellikle Kuzey Irak'taki Kürtler ve bizdeki kiralık gafiller; maalesef Amerika'nın onların karakaşını, karagözünü sevdiğini ve bir devlet kurmalarını içtenlikle istediğini düşünüyor gibiler.
Oysa herkes biliyor ki, ABD'nin amacı Kürtleri kullanarak Irak'a hakim olmak, bölge petrolüne el koyup İsrail'i güvenceye almaktır…!
Hem hukuken, hem dinen hem de vicdanen şu beş şey temeline parti kurulamaz:
1- Irk Partisi 2- Din Partisi 3- Mezhep Partisi 4- Tarikat ve Meslek Partisi 5-Bölge Partisi
Çünkü bunlar: Fesatçılık, düşmanlık ve ayrılık sebebidir.
Düşünün Kürt veya Türk partisi, Alevi ve Sünni partisi, Müslüman ve Hrıstiyan partisi, Memur veya Köylü partisi, Ege veya Güneydoğu partisi isimleriyle kurulacak partiler ülkeye hizmet yerine hezimet vermeyecek midir?
Cumhuriyet Türkiyesindeki Kürtçülük akımlarını ve hatta Şeyh Said ayaklanmasını Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Mersinli Cemal Paşaların ve Dr. Nazım, Cavid Bey, İsmail Canbulad gibi ittihatçı ve sabataist masonların kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kışkırtmış ve bunları Atatürk'e karşı kullanmıştır.
Kazım Karabekir'in Karanlık Tarafı:
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası:
- Atatürk'ü diktatörlükle suçlamaktaydı ve ihtilal hazırlığı yapmaktaydı.
- Partinin sivil ve asker kurucularının tamamı sabataistlerden oluşmaktaydı.
- Ve bunların birçoğu İzmir Suikastına karışmışlardı, tutuklanıp cezalandırlmışlardı.[7]
- Nutukta Atatürk Karabekir'i: Musul'a vaki bir hareket aşamasında ve hatta İngilizlerin Hakkâri'yi kuşatma ortamında, ordusunun başından ayrılmasını hıyanetle suçlamaktadır.
- Karabekir'in Ermenistan'ı işgali ise, kanaatimizce Büyük İsrail Devletine katmak için bir hazırlıktı.
- Fevzi Çakmak da sabataistlere çok yakın durmaktaydı. Şeyhi Hüseyin dönmeydi… Üzeyr Garih'te orada öldürüldü.
Siyonist Ajanların Türkiye İlgisi:
Amerikalı Misyoner Daniel Wickvire röportajını Milli gazetemizde okudunuz. Hani şu "GAP, Armageddon Savaşı için yapıldı" diyen papaz.
Daniel'in dikkat çekici özelliği bizce yaptığı açıklamalardan çok, aldığı eğitim. Düşünün, adam tam 8 üniversite okuyor… Arapça, İbranice, Eski Yunanca dâhil tam 7 dil biliyor. Özellikle Türkçe'ye o kadar hâkim ki; 14 bin kelimelik Türkçe-İngilizce gramer kitabı bile yazabiliyor.
Daniel'i bırakıp şimdi de Michael'e geçelim…
Mehmet Altınöz anlattı:
"Riyad Halk Kütüphanesi'nin açılışı vesilesiyle Suudi Arabistan'a gitmiştik. Daha sonra Suud'lu bir Meclis üyesinin evinde verdiği bir yemeğe katıldık. Kalabalık bir davet. Yemekte yanımda oturan şahıs yabancı. Tabiî ki nezaketen tanıştık. Adı Thomas Michael'miş. Amerikalı… İngilizce konuşuyoruz. Bir kartını çıkardı verdi. Baktım; ‘Secretery For İnterreligious Dialogue' yazıyor. Yani Dinlerarası Diyolog merkezi Genel Sekreteriymiş. Aynı zamanda da Society of Jesus (İsa derneği) yöneticisi!..
Ben Türk olduğumu ve Türkiye'den geldiğimi söyleyince adam başladı mükemmel bir Türkçe ile konuşmaya! Çok şaşırdım. Amerikalı Thomas neredeyse anadili gibi Türkçe konuşuyor. Meğer uzun yıllar Türkiye'de görev yapmış. 1986-87 Ankara Üniversitesi'nde, 1988-89 İzmir 9 Eylül Üniversitesi'nde, 1990-91 Konya Selçuk Üniversitesi'nde, 2000-2001 Şanlıurfa Harran Üniversitesi'nde dersler vermiş. "Hrıstiyanlık Gerçeği" üzerine "Dinler Tarihi Dersi"
Amerikalı Daniel ve Amerikalı Michael… Sadece iki örnek…
Bu Amerikalıların dilimize memleketimize nerdeyse bizden fazla ilgi duyması sizce de dikkat çekici değil mi?
Hadi biraz düşünelim bakalım![8]
Bu "Dinlerarası Diyalog" bir hıyanet oyunudur.
Yeri gelmişken hatırlatalım:
1-Farklı dine mensuplar arasında, devletler partiler, sivil örgütler arasında diyalog güzeldir.
2-Dinler değil, dini yetkili temsilciler arasında da barış-işbirliği olur.
- Peki, Fetullah Gülen'i kim görevlendirdi? Kim yetki verdi?
3-Müslümanlardan esirgenen hoşgörü ve diyalog niye Yahudi ve Hrıstiyanlara gösteriliyor?
4-Hz. Peygamberin mektupları ile Fetullah Gülen'in tavırları tam bir tezattır!
5-Dinlerarası diyalog'dan amaç:
İslam'ı yozlaştırmaktır. Serti de laytı da dış güçlerin tuzağıdır.
Çünkü Siyonizmin:
- Hrıstiyanlık Şubesi= Protestanlık-Avengelik sapıklığı
- Radikal İslam Şubesi= Taliban ve Bin Ladin teşkilatı
- Ilımlı İslam Şubesi= Fetullah Gülen Okulları
- Budizm Şubesi=Moon Tarikatı'dır.
Müslümanlık 2. türlüdür:
1-Hakiki 2- Hukuki Müslümanlık'tır.
İmanın şartları ile İslam'ın şartları ayrıdır
"Bedeviler(den bir kısmı) "İman ettik" dediler. De ki: "Siz (aslında gerçekten) iman etmediniz; fakat "teslim (İslam) olduk deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize girmemiştir."[9] Ayeti de bu farkı ortaya koymaktadır.
Şimdi Bediüzzaman'ın tarihi tavsiyelerini hatırlatmanın tam zamanıdır:
"Ey Kürt kardeşlerim! Sizin siyasi hürriyet ve haysiyetiniz, kıyamete kadar Türk kardeşlerinizle devlet ve hükümet birliği yapmanızda, ayrılık ve gayrılıktan uzak durmanızdadır."
Kürt kardeşlerimizi defalarca kışkırtan ve ayaklandıran ama işleri bitince kendi hallerine terk edip zalimlere kırdırtan bu Batılı güçlerin ve Siyonist çevrelerin hala tuzaklarına kapılmak; et-kemik misali kaynaşmış Müslüman Türk-Kürt toplumuna artık asla yakışmayacak ve felaketle sonuçlanacak bir ahmaklıkdır.
[1] 29.Mektup 6.kısmın zeyli
[2] 15. mektup 2.makam
[3] 26.Mektup 4.Mesele
[4] Mümtehine: 8
[5] Bak: Dinlerarası Diyalog Broşürü Prof.Dr.Davut Aydüz sh.3
[6] Mektubat 28.Mektup 4.Mesele 2.Nokta
[7] Büyük Larausse / C.22. / Sh. 11425)
[8] Milli Gazete / Kulis Ankara
[9] Hucurat: 14

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Yahudi kucağında keramet satan O ırzı kırık, sahte; ermişe lanet! Hem parsel parsel elden; giderken…
Ve bekleyin göreceksiniz, Kur’an’ın İsrâ Suresi 4-7 ayetlerinde haber verildiği gibi, İslam coğrafyasının çıbanbaşı ve…
BUGÜN "HAMAS"SIZ KURULMAK İSTENEN BİR GAZZE VAR. O HAMAS VAR YA O HAMAS AZİZ ERBAKAN…
Atatürkçülük adına uydurulan Kemalizm sizi kurtarmaya yetecek mi? “Bugünün Türkiyesi’nde, AKP hükümeti ve yandaşlarının hemen…
Siyonist Merkezler, Türkiye için yeni bir izm arayışlarına başlamışlardı 40 sene önce diyebiliriz... Hatırlayınız Üstad…
A'raf 2 (Bu Kur’an öyle) Bir Kitap'tır ki Onunla (insanları) uyarman için ve mü'minlere bir…
Bil ilimsiz, irfansız; yol yok ümrana Ya Kur’an’a uyarız, ya da buhrana İslamsız bütün yollar,…
"...Kula kulluğu bozan, cumhuriyettir İslam’a uygun nizam, çün hürriyettir..." Ne güzel mısralar! İşte aydın olmak…
AHZAP SURESİ 67. AYETİ KERİME TAM DA BU KİMSELERDEN BAHSETMEKTE. LANET OLSUN KAFİR VE ZALİM…
İmam Gazali'nin Nasihatül Mülük (Hükümdarlık Ahlakı) adlı eserinde Yöneticilere yaptığı uyarılardan birisi de şöyledir: "Kalbinde…