İngiltere’nin Yahudi Lobisi ve Derin Devleti olarak bilinen “CHATHAM HOUSE”’un meşhur ödülüne bu yıl Sn. Abdulah Gül’ü layık bulmuşlardır. Siyonizmin Küresel hâkimiyet projesinin ve GİZLİ DÜNYA DEVLETİ’nin, İngiltere’deki bu merkezinin Sn. Abdullah Gül’e olan sıcak alakası, acaba nereden kaynaklanmaktadır?
Şu soruların doğru ve doyurucu yanıtını bilmek, bir vatandaş olarak elbette hakkımızdır:
1- Sn Abdullah Gül; Siyonizmin ve ırkçı emperyalizmin, tüm dünyayı kontrolü altına almayı amaçlayan, gizli ve kirli bağlantıları saptanan “Chatham House” gibi bir karanlık kuruluşun hoşuna gidecek ve büyük ödülünü hak edecek, hangi özel hizmet ve gayretleri gâvurların işine yaramıştı? Bu verilenlerin “ödül kılıflı rüşvet” anlamına geldiğinin tarihi tecrübelerle kesinlik kazandığını kendileri de takdir buyuracaklardır.
2- “Chatham House” ve CFR gibi Siyonist örgütleri kuran Yahudilerle Sn. Abdullah Gül’ün herhangi bir yakınlık, akrabalık ve gönüldaşlık bağını halkımız bilmediğine göre, bu ilgi nereden kaynaklanmaktadır?
3- Sn. Abdullah Gül’ün 2010 yılı 10 Kasım mesajında vurguladığı: “Türkiye’nin yeni uluslararası düzende, hak ettiği yeri alması için üstün bir gayret gösteriyoruz” sözleri, “Chatham House” yetkililerine bir mesaj mıydı ve Türkiye’nin küresel emperyalizme yamanması mı amaçlanmıştı?
4- Recep T.Erdoğan’a Başbakanlık yolunu açan CHP ve Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına taşınmasını kolaylaştıran MHP yetkililerinin ve milletvekillerinin, şu CHATHAM HOUSE’un Masonik ve Siyonist bağlantılarını ve kimlere ne maksatla ödül dağıttıklarını tartışmak ve araştırmak üzere, TBMM’ne soru önergeleri vermelerinin tam zamanıydı… Ama neden hiçbirisinden tıs çıkmamaktaydı? Yoksa perde arkası küresel patronları aynı mıydı?
5- Şu ZAMAN, YENİ ŞAFAK gibi ılımlı İslamcı, şu YENİ AKİT gibi radikal şeriatçı, şu TARAF gibi öküz altında buzağı arayıcı… Velhasıl hem AKP’ye yandaş hem de Laiklik takıntılı, başörtüsü karşıtı ve ulusalcı bütün medya, şu CHATHAM HOUSE’un perde arkasını ve Abdullah Gül’e özel alakasını niye hiç yazmaz ve kamuoyunu aydınlatmazlardı? Yoksa dışarıda horoz dövüşü yapıp toplumu avutanların, localardaki akıl hocaları ortak mıydı?
Gerçekte Amerikan devleti denen şey İngilizlerin Anglo-Sakson geleneğine bürünmüş Siyonist Yahudi hedeflerinin bir uzantısı ve projesidir. Amerikan yönetim elitleri bile İngiltere’den “ihraç” edilmiştir.
Bunu anlamak için 1620 yılında İngiltere’nin Southampton limanından Amerika’ya göçmen taşıyan “Mayflower” isimli geminin yolcu listesi bile yeterlidir. Kolonileşme döneminde yola çıkan bu gemi adeta bir tür “kuluçkalık” gibidir. Bu gemidekilerin atalarından –Bush’lar dahil- tam 17 ABD başkanı çıkıvermiştir. Üstelik bu 17 aile bir şekilde birbiriyle akraba olan kimselerdir. O halde burada bir “tesadüf”ten ötede bir “misyon” aramak gerekecektir.
Niçin Amerika’ya göçmüş on binlerce aile çiftçi olup kalır iken, bu gemideki 17 aile Amerika’nın geleceğinde söz sahibi kuşaklar yetiştirmiştir? (Bak:www.mayflowerhistory.com)
Her dönem geçerli olan İngiliz-Amerikan ittifakının temelinde bu ailelerin ağırlığı ve onların “gizli misyon”ları nelerdir? Bunların Yahudi Kökenleri niçin gizlenmektedir?
Chatham House “Derin Dünya Devleti’nin Stratejik-Entelektüel Motoru Yerindedir!
Bu anlamda İngiliz derin devleti bir aristokratik kolej gibidir. Merkezinde, çekirdeğinde Kraliyet ailesi, Lordlar kamarası uzantılı bir “soylular” yapısı ve onların özellikle güvenlik bürokrasisi içindeki MI5, MI6 gibi birimler, Scotland Yard görülmektedir. Hatta Exeter, (Abdullah Gül’de bu üniversitede eğitim almıştır) Oxford, Cambridge gibi üniversitelerin yönetim kademesi bile bu ağa dahildir. Bu şeytani yapının entelektüel boyutunu hazırlayıp eğitmek ve kadro devşirmekle görevlidir. Bu anlamda “İngiliz derin devleti” aristokratik bir Anglo-Sakson elitler temeli üzerinde kurulu gibi görünen Yahudi güdümlü bir yapı arzetmektedir.
Siyonist Yahudi güdümlü İngilizler dünyayı yönetmek için önce akıl ve bilgi gerektiğini sezmişlerdir. O yüzden ki gizli servislerinin adı “Intelligence Service” (Akıl, zekâ, idrakle ilgili) tir. Bu nedenle strateji oluşturmak için bilgiye dayalı, entelektüel faaliyetlere özel bir itina göstermişlerdir. Emperyal politikalarını bunun üzerine geliştirmişlerdir.
İşte bu kuruluşların başında ise “Chatham House” diye bildiğimiz “Royal Institute for International Affairs” (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) gibi sivil görünümlü ”think-tank” (düşünce kuruluşu) gelir. Ancak Chatham House İngiliz menşeli olsa bile gerçekte çok daha büyük bir “Küresel Oyuncu”, strateji çizicidir. Dünya çapındaki “ağ”ın önemli bir merkezidir. Temelinde Siyonizmin “Tek Dünya Devleti” tasarımının olduğu “Küresel Kraliyet” projesinin yürütücülerindendir.
Araştırılsa, Kökeninde “Yuvarlak Masa”nın Majestik Otel Toplantısı görülecektir.
30 Mayıs 1919’da Paris Majestic Otel’de bio ‘Raund Table’ (yuvarlak masa) toplantısı gerçekleştirildi. Yuvarlak Masa’nın fikir babası Oxford Üniversitesi profesörlerinden John Ruskin’di.
Aslında kökleri1877’ye kadar gitmekteydi. Girişimcileri arasında John D. Rockefeller, John P. Morgan, Andrew Carnegie, Mayer A. Rotschild ve Cecil Rhodes beşlisi başı çekmişti ve hepsi Yahudiydi. Bize I. Dünya Savaşı sonrası koşulları dayatanlar da bu Siyonistlerdi.
I. Dünya Savaşı henüz bitmişti. Artık dünyaya yeni bir şekil vermenin zamanı gelmişti. Geleceği ellerinde bulundurmak isteyen güçler, bunun için harekete geçmişti. Bu toplantıda bir Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Institute of International Affairs) kurulması kararı verildi. Kuruluşun başına ise Astor ailesinin başı John Jakop Astor Yahudisi getirildi. Söz konusu grup, 5 Haziran’da bir daha toplandı ve oluşumun tek bir organizasyon olarak değil de birbirine bağlı bir ağ olarak kurulmasının daha uygun olacağı sonucuna vardı ve sonunda bazı ‘think-tank’lerin kurulması kabul edildi. Bunlar arasında ABD merkezli “Council on Foreign Relations” (Dış İlişkiler Konseyi / CFR), Londra merkezli Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü-Royal Institute of International Affairs (RIIA), yani ‘Chatham House’ en önemlileriydi. Oluşumların başını çeken ise Yahudi asıllı Rotschild’ların Güney Afrika’daki taşeronu Lord Alfred Milner’di. Artık ‘Yeni Dünya Düzeni’ için kolları sıvayabilirlerdi. Bundan sonra Batı dünyasında başı çekecek olan devletlerin dış politikalarına bu kurumlar yön verecekti.
Ayrıca aşağıda sayacağımız örgütlerin hepsinde “Chatham House Kuralı” diye bilinen kural geçerliydi. Bütün bunlar Chatham Hause yapılanmasını “model” edinmişlerdi. Buna göre konuşmalar dışarı sızdırılamaz, sızsa bile konuşmacının kimliği gizli tutulmak gerekirdi.
Küresel Hegemonyanın Gelişme Seyri
Tarihsel sıralama olarak 1920 yılında önce “Chatham House” kurulup faaliyete geçirildi. (Bir anlamda daha sonraki yapıların hepsinin lokomotifi “Chatham House”dır diyebiliriz.)
Onu 21 Temmuz 1921’de New York’ta kurulan “Council on Foreign Relations” (Dış İlişkiler Konseyi / CFR)’ın kuruluşu izledi. Kurucuları Walter Lipmann ve J.P. Morgan’dır. CFR’nin ilk başkanlığını Senatör Rudy Boschwitz, fahri başkanlığını ise uluslararası bankerlik şirketi Kuhn-Leob Co.’dan Elihu Root üstlenmişti. Paul Warburg, Otto Kahn ve Jacob Schiff ise önayak olanlar Yahudilerdi. New York’un 68’inci Caddesi’nde tarihi bir bina örgütün merkezidir. Carneige Vakfı, Rockefeller ailesi ve Wall Street bankerlerinin mali destekleriyle gelişmiştir.(Amerikan Merkez Bankası “Federal Reserve’nin özelleştirilmesini de bunlar önermişti. “Paradan para kazananlar” işte bu kesimlerdi.
CFR, Derin Dünya Devleti’nin “Politbürosu” veya “Merkez Komitesi” yerindedir. Derin Dünya’nın en seçkin kadroları buradadır. Rockefeller ailesi başı çekmektedir. ABD’nin küresel politikaları esas olarak burada çizilmektedir. O da bir sivil “Think-Tank” görünümündedir. Siyaset, medya, akademisyenler, istihbarat servisleri, büyük şirket ve bankaların üst yöneticilerinden oluşan son derece “seçkin” üyeleri her an hizmettedir. Uzun erimli hedeflerinin başında: “Ulusal devletler”in çökertilmesi ve “Tek Dünya Devleti”nin kurulması gelir. Bunlar aynı zamanda dünyada “küresel sermaye” diye bilinen Siyonist şebekedir. 2007 yılında başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a burada bir konuşma yaptırılmış, sonra ödül verilmiştir.
Bu yapılar içinde bizde en çok bilinen ve duyulanı ise “Bilderberg”dir. Bilderberg ismi Hollanda’nın Oosterberg şehrindeki aynı adı taşıyan otelden gelmektedir. Aslında aynı “küresel ağ”ın bir üst düzey meclisidir.
Bilderberg’in kurucuları arasında eski Nazi Hollanda Prensi Bernhard, Unilever Başkanı Paul Rijkens ve Polonyalı haham/sosyolog Dr. Joseph Hieronim Retinger bulunmaktadıri ki Retinger, Bilderberg’in ‘fikir babası’ olarak bilinir. Bilderberg’in ilk kuruluş toplantısına; o zamanki CIA Başkanı William Donnavan, CIA’dan Bedell Smith’de katılmışlardır. Küresel seçkinlerin “Danışma Meclisi” ve “Derin Dünya’nın Avrupa Ayağı” olarak da bilinirler. Bilderberg’in her sene Mayıs sonu, Haziran başı gibi muhtelif ülkelerde yapılan toplantılarına Türkiye’den de çok sayıda başbakan, bakan, şirket yöneticisi, üst bürokrat, medya yöneticisi ve yazar davet edilmektedir. Türkiye’de üç kere bir araya gelmişlerdir. (İçlerinde en popüler olanı Fehmi Koru olmuştur) Bilderberg’de bağlayıcı kararlardan çok, eğilim tespiti yapılır ve önlerindeki süreçte çıkacak sonuçlar değerlendirilir. Bilderberg “Derin Dünya Devleti” oluşumunun organlarının en önemlilerinden biridir. Bu yılki son toplantılarını 3-6 Haziran 2010 tarihinde Sitgas-İspanya’da gerçekleşmiştir. AB, yani “Birleşik Avrupa” fikri tümüyle bir Bilderberg projesidir.
Gerçekte Bilderberg, kendi başına oluşmuş ya da birden ortaya çıkmış bir kuruluş değildir; ‘derin dünya devleti’nin merkez karar mekanizması olan CFR’nin çok daha gizli bir biçimde uluslararası boyuttaki uzantısı gibidir. Zaten CFR üyelerinin birçoğunun aynı zamanda Bilderberg üyesi olması da aradaki bu bağın bir kanıtı sayılabilir.
Aynı “Küresel Ağ”ın son yapılanması olan “Trilateral Komisyon” (Üçlü Komisyon) diye bilinen Siyonist yapı, hedefin genişlemesine paralel olarak 1973 yılında şekillenmiştir. Girişimin öncülüğünü David Rockefeller ve Zbigniew Brzezinski yürütmüşlerdir. Üyelerini Amerika, Avrupa ve Japondan Yahudi işadamları, bürokratlar ve fikir adamları meydana getirir. Sayıları 300 kadardır, söz konusu üç bölge arasında ekonomik ve politik tekel oluşturmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. (28 Şubatı tertipleme, Erbakan’ın Refah-Yol iktidarını devirme talimatı da bizzat bu Siyonist 300’ler meclisi Başkanı Yahudi Rockefeller ve Brezinski tarafından verilmiştir. M.Ç.)
Trilateral Komisyon’un üç merkezinin New York, Paris ve Tokyo’da olduğu bilinir. Bütün toplantıları gizlidir. Kuzey Amerika bölümünün başına Rockefeller getirilmiştir. Toplantıları senede bir gün ve dönüşümlü olarak New York, Paris ve Tokyo’da yapılır. 30 üyelik bir yönetim kadrosu, aralarında görev dağılımı yapmış olup hedef ülkelere dair projeleri yönetir. Komisyonun ‘Trialogue’ adı altında bir dergisi ve ‘Üçgen Kâğıtlar’ adındaki çalışma raporları vardır.
Sonuç Olarak:
Bu yapılar “tesadüfen” ortaya çıkmış, basit fikir üretme kuruluşları değildir. Daha ilk tasarımlarında küresel hedeflere göre şekillenmişlerdir. Dünyayı bir “ağ” gibi sarmış vaziyettedir.
İşte Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün ödül alacağı kuruluş ve ona paralel yapılanmalar bugün “Derin Dünya Devleti” diye bilinen oluşumun tam merkezidir. Dünyadaki “Küresel Elite Dayalı Siyonist Yönetim Tekeli” anlayışının amaçlandığı, sürecin bu yönde zorlandığı, ulus devletlerin bu projeler uğruna parçalandığı bir akımın temsilcileridir.
Biz ise buradan bakıp “Ne güzel, cumhurbaşkanımızı yabancılar bile takdir ediyor”, “Kraliçenin elinden ödül alıyor”, “İngiliz devleti bile kıymetimizi anlıyor” gibi sevindirik olup, avami yorumlar yaparken; aynı yapının arka planına baktığımızda bambaşka şeyler görülmekte, ülkemiz ve geleceğimiz adına bizleri ürkütmektedir.[1]
Şimdi bu bilgi ve belgeler ışığında, Chatham House’un Abdullah Gül’ü yılın adamı seçmesi ve ödül vermesi daha bir anlam kazanmakta ve kafaları karıştırmaktadır. Bu nedenle şunu da sormak istiyoruz:
Sn. Cumhurbaşkanının, Hanımının başörtüsüne tavır alıp Cumhuriyet resepsiyonuna katılmayan beyler ve paşalar, acaba Siyonist ve emperyalist kuruluş olan Chatham House’un bu esrarlı ödülüne ve karmaşık ilişkilerine karşı, niye suskun ve puskun kalmaktaydı? Yoksa türban takıntıları, bu karanlık ve karmaşık irtibatları saklama ve aktörlerini aklama amaçlı mıydı?
Bütün bu Siyonist yapıların ve şahısların, Abdullah Gül ve Recep T. Erdoğan muhabbetine karşılık, Erbakan Hoca’ya duydukları derin ve keskin öfkenin ve Onu engelleme ve köreltme gayretlerinin altında ne yatmaktaydı? Ha, sahi yeri gelmişken hatırlatalım: Ulusalcı takımın son sığınağı Morrison Süleyman da, bu karanlık Siyonist ve Masonik dehlizleri çok iyi tanıyanlardandı!?
Erbakan Hoca: “Erdoğan Siyonizmin kasiyeri (yani sömürü komiseri) gibidir!”
ERDOĞAN ve hükümetinin yaptığı yanlışları “AB’ye girmeye çalışmak, faizin geçerli olduğu Siyonist düzene uymak” diye sıralayan Erbakan, SP’nin seçimleri kazanacağını ve iktidar olacağını vurgulamıştı. Milli Görüş’ün efsane lideri 84 yaşındaki Necmettin Erbakan’ın, eski öğrencisi Tayyip Erdoğan için “Yıllarca ona yapması gerekenleri öğrettim, ama dediklerimi değil tersini yaptı. Şimdi amacımız onu devirmek” sözleri çarpıcıydı. Hoca’nın nasıl bir strateji kurguladığını bir türlü çözemeyen Siyonist mihraklar şaşkındı.
Saadet Partisi’nin genel başkanlığına seçilerek siyasete geri dönen 84 yaşındaki Necmettin Erbakan, Almanya’nın saygın gazetelerinden Die Welt’e konuşarak, Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül için, “Onları bazı dış güçler buraya getirdi. Bunlar şu anki dünya düzeninin; ırkçı, Siyonist emperyalizmin, insanları köleye çeviren güçleridir. Batılı, Siyonist dünya düzenine bilmeden destek ve hizmet verilmektedir. Yaptıklarının çoğu yanlış ve tehlikelidir. Vergiler ve borçlarla Siyonistlere para kazandıran Erdoğan Siyonizmin kasiyeri gibidir. O benim öğrencimdi. Ona yapması gerekenleri söyledim, ama dediklerimi yapmadı. Şimdi amacımız onu devirmektir. Efsane Başbakan geri dönüyor” diye uyarmıştı. Hükümetin yaptığı nadir doğrulardan birinin Hayrünnisa Gül’ün türbanla resepsiyona katılması olduğunu belirten Erbakan, “ancak bunun dışında AB’ye girmeye çalışmak, faizin geçerli olduğu Siyonist düzene uymak ve küreselleşme diye halkımızı köleleştirip, Türkiye’yi Büyük İsrail’e vilayet yapmak, gibi çok vahim hatalar yapıldığını” hatırlatmıştı.
Sabah Gazetesinden Ergun Aksoy’a konuşan (9 Kasım 2010 Sh.22) Recep T. Erdoğan’ın:
“28 Şubat sürecindeki dayatmalar karşısında bunalan insanımız, yeni bir siyaset mühendisliğine izin vermedi, buna karşı demokratik tepkisini ortaya koyup AKP’yi iktidara getirdi” sözleri, aslında AKP’nin 28 Şubat tertibinin gayrı meşru bebeği olduğunun dolaylı itirafıydı. Aynı söyleşide Başbakan’ın;
“Merhum Turgut Özal döneminde gelişen hak ve özgürlükler geriye gitti, demokratik siyaset güç kaybetti, vesayetçi çevrelerin dayatmaları milleti canından bezdirdi.. 1993-2003 arası, adeta Türkiye’nin kayıp yılları ve fetret dönemiydi..” ifadeleriyle Erbakan’ı ve Refah Yol iktidarını yok sayması ve kocaman kıçı dışarıda olduğu halde başını kuma sokup saklandığını sanan Deve Kuşu tavrıyla aslını inkara kalkışması, bunların tiyniyet ve zihniyetini ortaya koymaktaydı.
Daha önce “bu bizim namus meselemiz” dedikleri halde, sekiz yıldır çözmeye cesaret edemedikleri Türban sorunuyla ilgili haklı sorular karşısında bunalıp “artık bıktığını” açıklayan, çünkü sığınacak hiçbir mazeret bulamayan Cumhurbaşkanı ve Başbakan; acaba bu konuyu istismar etmekten niye usanmamıştı?

SELAM OLSUN SİZE EY MİLLİ GÖRÜŞÜN EN CİDDİ YAYIN ORGANI MİLLİ ÇÖZÜM
GAZETECİLİK ANLAMINDA MİLLİ GAZETE, DERGİ OLARAKTA İSLAMİ OLARAK ANADOLU GENÇLİK VE MİLLİ ÇÖZÜM OKUYORUM. HER ÜÇÜDE OKUL VAZİFESİ GÖRÜYORLAR. MİLLİ ÇÖZÜMÜN FARKI DAHA AYRINTILI VE GERÇEKLERİ DAHA CESUR OLARAK YAYINLIYOR. KÜRESEL FESATCILIK VE FETULLAHÇILIK KİTABI MÜKEMMEL. HERKES OKUSUN VE FAYDALANSIN. ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN.
SELAM OLSUN SİZE EY MİLLİ GÖRÜŞÜN EN CİDDİ YAYIN ORGANI MİLLİ ÇÖZÜM
GAZETECİLİK ANLAMINDA MİLLİ GAZETE, DERGİ OLARAKTA İSLAMİ OLARAK ANADOLU GENÇLİK VE MİLLİ ÇÖZÜM OKUYORUM. HER ÜÇÜDE OKUL VAZİFESİ GÖRÜYORLAR. MİLLİ ÇÖZÜMÜN FARKI DAHA AYRINTILI VE GERÇEKLERİ DAHA CESUR OLARAK YAYINLIYOR. KÜRESEL FESATCILIK VE FETULLAHÇILIK KİTABI MÜKEMMEL. HERKES OKUSUN VE FAYDALANSIN. ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN.
ÇOK GÜZEL VE ANLAMLI BİR ŞİİR
NUMAN KURTULMUŞUN MİKROFON KAZASI DİYE LANSA EDİLEN SÖZLERİ ASLINDA BİLİNÇLİ YAPILMIŞTI. YANİ BİR ADAM MİKROFONLARIN KARŞISINDA BİLİNÇSİZ HAREKET EDİYORSA O ADAM AHMAKTIR. AMA BU NUMAN BUNU BİLİNÇLİ YAPTI GÜNDEM OLUŞTURMAK İÇİN. TERBİYESİZ SEVİYESİZ VE ALÇAK BİR YAPISI OLDUĞUNU BÖYLECE TESCİLLEMİŞ OLDU. PAŞA KARDEŞİM ŞİİRİN ÇOK GÜZEL VE ANLAMLI.
ÇOK GÜZEL VE ANLAMLI BİR ŞİİR
NUMAN KURTULMUŞUN MİKROFON KAZASI DİYE LANSA EDİLEN SÖZLERİ ASLINDA BİLİNÇLİ YAPILMIŞTI. YANİ BİR ADAM MİKROFONLARIN KARŞISINDA BİLİNÇSİZ HAREKET EDİYORSA O ADAM AHMAKTIR. AMA BU NUMAN BUNU BİLİNÇLİ YAPTI GÜNDEM OLUŞTURMAK İÇİN. TERBİYESİZ SEVİYESİZ VE ALÇAK BİR YAPISI OLDUĞUNU BÖYLECE TESCİLLEMİŞ OLDU. PAŞA KARDEŞİM ŞİİRİN ÇOK GÜZEL VE ANLAMLI.
HOCAMA HIRLAYAN DIĞA
KAMERALAR KARŞISINDA HOCAMA HIRLAR
BİR AVUÇ KENDİNİ BİLMEZ DIĞALAR
ZORA KALDIMI İÇİ BOŞ DIŞI BOŞ ZIRVALAR
SİYONİZM PİYONU TOPLAMA HASSOLAR
İFTARI TEZGAHLAYAN KENDİSİ
AKIL VEREN İŞBİRLİKÇİ ABİSİ
(Z)SAMAN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ
REKLAMINI HEP YAPAR MEDYANIN KARTELCİSİ
GÖMLEĞİ YIRTMAYA ÇALIŞTI
AMA YIRTILAN KENDİ AR DAMARIYDI
MİLLİ GÖRÜŞTEN NASİBİNİ ALMAMIŞTI
YAPAMAYINCA GÖREVİNİ APAR TOPAR KAÇMIŞTI
DÜN AB’YE KARŞIYDI BUGÜN TAM DESTEKÇİ
KULLANAMIYOR HALKA GÖRE PROF DİLİNİ
KIRARLAR UZATIRSAN HAKK’KA ELİNİ
ATEŞE ATIYORSUN ADIM ADIM KENDİ KENDİNİ
HOCAMA HIRLAYAN DIĞA
KAMERALAR KARŞISINDA HOCAMA HIRLAR
BİR AVUÇ KENDİNİ BİLMEZ DIĞALAR
ZORA KALDIMI İÇİ BOŞ DIŞI BOŞ ZIRVALAR
SİYONİZM PİYONU TOPLAMA HASSOLAR
İFTARI TEZGAHLAYAN KENDİSİ
AKIL VEREN İŞBİRLİKÇİ ABİSİ
(Z)SAMAN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ
REKLAMINI HEP YAPAR MEDYANIN KARTELCİSİ
GÖMLEĞİ YIRTMAYA ÇALIŞTI
AMA YIRTILAN KENDİ AR DAMARIYDI
MİLLİ GÖRÜŞTEN NASİBİNİ ALMAMIŞTI
YAPAMAYINCA GÖREVİNİ APAR TOPAR KAÇMIŞTI
DÜN AB’YE KARŞIYDI BUGÜN TAM DESTEKÇİ
KULLANAMIYOR HALKA GÖRE PROF DİLİNİ
KIRARLAR UZATIRSAN HAKK’KA ELİNİ
ATEŞE ATIYORSUN ADIM ADIM KENDİ KENDİNİ
KENDİSİNİ BÜYÜK ZANNEDEN KÜÇÜK BEYİN; (NUMAN KURTULMUŞ)
KENDİSİNİ BİR HALT SANAR SİYASİ SAKAR
SORULAN SORULAR KARŞISINDA HEP YALPALAR
MİLLİ GÖRÜŞ VE ERBAKAN’DAN GÖLGESİ GİBİ KORKAR
KAMERALAR KARŞISINDA MÜSLÜMANLARA KİNİNİ KUSAR
AKICI KONUŞAMAZ ÇÜNKÜ FERASET YOK
GERÇEĞİ GÖREMEZ HİDAYET YOK
OLAYLARI ÇÖZEMEZ DİRAYET YOK
ABD VE İSRAİLE YAN BAKAMAZ CESARET YOK
MEDYANIN ŞİŞİRMESİYLE AYAKTA KALIR
SIKINTI HALİNDE MASON LOCALARINA SARILIR
EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ OKYANUS ÖTESİ ZAMANCIDIR
NE SAĞCIDIR NE SOLCU TAM BİR BATI HAYRANIDIR
BÜYÜK GÖRÜR KENDİSİNİ KÜÇÜK BEYİNCİK
SİYASETİN KİRLİ YÜZÜ TAZE GELİNCİK
SARMIŞ HER TARAFINI TAM BENCİLLİK
FİRAVUN GİBİ İÇİNE İŞLEMİŞ KİBİRLİLİK
ARKASINDAN GİDER ÜÇ BEŞ ZAVALLI ŞUURSUZ
MAKAM HIRSIYLA ONUN YANINDA OLAN ONURSUZ
DÜNYA DİYEREK SİYONİZME UŞAK OLDUNUZ
YAKINDIR SİZİNDE HAZİN SONUNUZ
DAVAMIZ MİLLİ GÖRÜŞ LİDERİMİZ ERBAKAN
LAL OLACAK DİLLER ONA UZATILAN
GERÇEK MÜCAHİD BÜYÜK KAHRAMAN
SENİ SEVİYORUZ SAVUNAN ADAM ERBAKAN
KENDİSİNİ BÜYÜK ZANNEDEN KÜÇÜK BEYİN; (NUMAN KURTULMUŞ)
KENDİSİNİ BİR HALT SANAR SİYASİ SAKAR
SORULAN SORULAR KARŞISINDA HEP YALPALAR
MİLLİ GÖRÜŞ VE ERBAKAN’DAN GÖLGESİ GİBİ KORKAR
KAMERALAR KARŞISINDA MÜSLÜMANLARA KİNİNİ KUSAR
AKICI KONUŞAMAZ ÇÜNKÜ FERASET YOK
GERÇEĞİ GÖREMEZ HİDAYET YOK
OLAYLARI ÇÖZEMEZ DİRAYET YOK
ABD VE İSRAİLE YAN BAKAMAZ CESARET YOK
MEDYANIN ŞİŞİRMESİYLE AYAKTA KALIR
SIKINTI HALİNDE MASON LOCALARINA SARILIR
EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ OKYANUS ÖTESİ ZAMANCIDIR
NE SAĞCIDIR NE SOLCU TAM BİR BATI HAYRANIDIR
BÜYÜK GÖRÜR KENDİSİNİ KÜÇÜK BEYİNCİK
SİYASETİN KİRLİ YÜZÜ TAZE GELİNCİK
SARMIŞ HER TARAFINI TAM BENCİLLİK
FİRAVUN GİBİ İÇİNE İŞLEMİŞ KİBİRLİLİK
ARKASINDAN GİDER ÜÇ BEŞ ZAVALLI ŞUURSUZ
MAKAM HIRSIYLA ONUN YANINDA OLAN ONURSUZ
DÜNYA DİYEREK SİYONİZME UŞAK OLDUNUZ
YAKINDIR SİZİNDE HAZİN SONUNUZ
DAVAMIZ MİLLİ GÖRÜŞ LİDERİMİZ ERBAKAN
LAL OLACAK DİLLER ONA UZATILAN
GERÇEK MÜCAHİD BÜYÜK KAHRAMAN
SENİ SEVİYORUZ SAVUNAN ADAM ERBAKAN
HERŞEY OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ OLUYOR
TÜRKİYEDE DIŞ İŞLERİ BAKANLIĞINA HER ADAM GETİRİLMEZ. MUTLAKA DIŞ BAĞLANTILARI OLAN ADAMLAR GETİRİLİR. ABDULLAH GÜLDE BUNLARDAN BİRİ İDİ. VE ŞİMDİDE CUMHURBAŞKANI. PEKİ BU KADAR KISA SİYASET ARENASINDA BU NASIL OLUYORDU. YOKSA CIA, MOSSAD VE YAHUDİ LOBİLERİYLE OLAN BAĞLANTILARININ KARŞILIĞIMIYDI YADA İKİ KUTUPTU DÜNYADA KARIŞIK HESAPLARIN FÜGÜRANLIĞINIMI ÜSLENMİŞTİ SAYIN GÜL. ORASI YAKINDA ÇIKAR ELBET. İŞTE MİLLİ ÇÖZÜMÜN BİRKEZ DAHA FARKIN ÇIKTI. BİZİ YİNE AYDINLATTI.
HERŞEY OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ OLUYOR
TÜRKİYEDE DIŞ İŞLERİ BAKANLIĞINA HER ADAM GETİRİLMEZ. MUTLAKA DIŞ BAĞLANTILARI OLAN ADAMLAR GETİRİLİR. ABDULLAH GÜLDE BUNLARDAN BİRİ İDİ. VE ŞİMDİDE CUMHURBAŞKANI. PEKİ BU KADAR KISA SİYASET ARENASINDA BU NASIL OLUYORDU. YOKSA CIA, MOSSAD VE YAHUDİ LOBİLERİYLE OLAN BAĞLANTILARININ KARŞILIĞIMIYDI YADA İKİ KUTUPTU DÜNYADA KARIŞIK HESAPLARIN FÜGÜRANLIĞINIMI ÜSLENMİŞTİ SAYIN GÜL. ORASI YAKINDA ÇIKAR ELBET. İŞTE MİLLİ ÇÖZÜMÜN BİRKEZ DAHA FARKIN ÇIKTI. BİZİ YİNE AYDINLATTI.
raslantıya! bak
İstanbul’u işgal eden İngiltere, çanakkale işgali ve iskenderun ve antakyaya asker çıkardıkları günün yıldönümü 9 KASIM’da Gül’e ödül verdi. Bu ne tesadüf! Peki devletimizin başkanı bu kadar cahil mi idi? Bunlar mı Türkiye’de müslümanların gaspedilen haklarını kendilerine teslim edecek olanlar. Ülkemin insanları bunlardan ne bekliyor hala. ya ülkem insanı dizi izlemekten beynini kaybetmiş yada şeytanlaşmış.
raslantıya! bak
İstanbul’u işgal eden İngiltere, çanakkale işgali ve iskenderun ve antakyaya asker çıkardıkları günün yıldönümü 9 KASIM’da Gül’e ödül verdi. Bu ne tesadüf! Peki devletimizin başkanı bu kadar cahil mi idi? Bunlar mı Türkiye’de müslümanların gaspedilen haklarını kendilerine teslim edecek olanlar. Ülkemin insanları bunlardan ne bekliyor hala. ya ülkem insanı dizi izlemekten beynini kaybetmiş yada şeytanlaşmış.