Erbakan Hocamızın Mana Âleminde
SARSICI FİLİSTİN UYARILARI
Konya Hanım Komisyonları Başkanımız Fatma Bişkin kardeşimiz, oldukça sırlı ve sarsıcı bir rüyasını aktarmıştı. (13 Mayıs 2024)
Rüyada; “Aziz Erbakan Hocamız, yoğun bombardımanlar sonrasında, Gazze ve Refah’ta harabeye dönmüş büyükçe bir caddede, enkaz halindeki bir binanın yıkıntıları yanındaydı… Son derece üzgün durumdaydı ve mübarek gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Bir yandan Nasr Suresi okuyorlar, diğer yandan mübarek elleriyle altından ses gelen beton duvarları ve büyük kolonları kaldırmaya çalışıyorlardı. Henüz bir buçuk yaşlarında bir erkek çocuğunu enkazın altından çıkardılar. Çocuk adeta donup kalmıştı, ne ses ne de bir tepki veremiyordu. Erbakan Hocamız yavrumuzu bağrına bastı, mübarek elleriyle yavrumuzun başının arkasından sıvazlayarak şunları mırıldandı: “Ya katledilen bu masum ve mazlum Filistinli yavrularımızın akılları yetse… Veya Cenab-ı Hak onların bu aciz ve çaresiz vaziyetlerini lisan-ı hal yalvarışı kabul etse de; “Ya Rabbi, bizi burada Siyonist İsrail’in zulüm cehennemine terk edenlerin hiçbirini cennetin kapısından içeriye sokmayasın!.. Hiçbirine hakkımız helal olmasın!.. Bizi böyle sahipsiz bırakanlar bağışlanmasın, huzur bulmasın!.. Hiçbiri mutlu ve mesut günler yaşamasın!.. Neler yapabiliriz? diyerek, gece gündüz kıvranıp ellerini taşın altına sokmayıp, bu perişan halimizi görmezden gelerek, bu kardeşlerime bir damla suyu nasıl gönderirim? diye düşünmekten midesine kramplar girmeyen hiçbir inanan rahata kavuşmasın!.. Bizim ağladığımızın iki katı ağlasınlar, kıvrandığımızın iki katı kıvransınlar, çektiğimiz acıların iki katına dünyadayken uğrasınlar!.. Annesini, babasını, çocuklarını, yakınlarını kaybetsinler ki; aynı yokluğu, aynı çaresizliği, aynı acıyı kat be kat yaşasınlar!.. Aynen bizim gibi çalacak kapı, sığınacak ülke, destek olacak hiçbir kalp bulamasınlar!..” diyerek beddua etselerdi, ümmetin hali nasıl olacaktı?!.. diye gözyaşı akıttılar. Bir ara yavrumuz kendisine gelip gülen gözlerle Aziz Hocamıza baktılar. Erbakan Hocamız; “Sen böyle gülümsersen, umarım ki Rabbim de bu ümmetin sadıklarını bağışlarlar!..” buyurdular. Sonra yanlarına gelen bir sağlıkçıya yavrumuzu teslim edip ayrıldılar. Aziz Hocamız önde, ben arkada İsrail’in ele geçirdikleri Refah sınır kapısına vardık. Erbakan Hocamız; “Yıllardır Siyonistler bilinçli bir şekilde tüm İslam ülkelerinin idaresini, ya kendilerinin seçip yetiştirdikleri işbirlikçilere teslim ettiler, ya da direkt kendilerinden olan kişilere tek tek verdiler. Bakınız, şu an sınır kapısına kadar dayanan Filistinli kardeşlerine kapıyı açmayan Mısır, bunun bir örneğidir. Filistin’in etrafını çevreleyen devletlere bir bakın; hepsi İslam ülkesidir. Ne acıdır ki hepsi Filistin’i yalnız bırakıvermişlerdir. Sadece yalnız bırakmakla yetinselerdi, yine Filistin ve Hamas kendini kurtaracak, Siyonizm’i çaresiz bırakacaktı; fakat maalesef hem Filistin’in etrafındaki İslam ülkeleri hem de başta Türkiye olmak üzere bütün Müslüman devletleri sözde atıp tutup, özde İsrail ile birlikte hareket ederek, farklı şekillerde farklı ihanetlerle Filistin soykırımına dolaylı destek vermişlerdir. Özellikle son günlerdeki yaşananlara bakınca söylemeye çalıştığımızı daha iyi anlayacaksınız! İşte buna (Erdoğan’a) niçin; “Hamas’ın yaptığı Kuvay-ı Milliye hareketidir” dedirttiler? Ne için Milli Görüş alışkanlığıyla ve Milli Çözüm ağzıyla konuşmasına müsaade ettiler? Ne için güya öncesinde ticarete kısıtlama getirmesine, sonrasında güya ticareti sona erdirmesine izin verdiler?.. Çünkü Erdoğan tüm bunları söylerken, yaparken, limanlarınızdan, üzerinde İsrail bayrağı olmadan, rotası henüz resmen çizilmemiş gemiler aynı yükle kalkmaktalardı… Ama Ülke sınırlarımızdan çıkınca İsrail bayraklarını takmaktalardı… Yani İsrail’le ticaret hiç kesilmeden son hızla devam edip, en hayati ihtiyaçları Türkiye’den karşılanmaktaydı!.. Hatırlayın, Erdoğan bu açıklamaları yaptıktan sonra; Türkiye’de Filistin destekli gösteriler bıçakla kesilir gibi bitip sonlanmıştı. Çünkü artık ülke yetkilileri güya, olaya el atmıştır sanılarak halkımızın havası alınmıştı… Yetmez; İsmail Haniye Türkiye’ye çağrıldı. Kapalı kapılar ardında ve İsrail’in talimatlarıyla söylemesi ve yapması gerekenler kendisine aktarıldı. “Çok uzatıyorsunuz!” diye uyarıldı. “İsrail’in önerdiği uzlaşmaya, ateşkese razı olacaksınız! Hatta ateşkes teklifini siz ortaya atacaksınız!” diye dayatıldı. Haniye, tüm bu zorlayıcı akıl oyunlarına elinden geldiğince diretti, fakat en sonunda pes etmek zorunda kaldı. Sayın Erdoğan’la kapalı kapılar ardında yaptığı toplantı ve görüşmelerden sonra, Siyonist işgalci canilere; “neredeyse tüm kazanımı İsrail adına olacak bir ateşkes teklifi” sunmuşlardı. Daha doğrusu kendilerine neyi nasıl söylemesi ve hangi cümlelerle ifade etmesi dayatılmışsa o şekilde davranmışlardı. Fakat bunlar kapalı kapılar arkasında Haniye’yi, dolayısıyla tüm Filistinli kardeşlerimizi oyalarken, kuduz İsrail ise Siyonistliğinin gereğini yapmıştı. Yani; her zaman iki ileri bir geri, üç ileri bir geri hareket eden İsrail, bu sefer de Erdoğan’a Gazze’yi destekliyormuş gibi laflar sıralatıp ve kamuoyunu oyalayıp, Filistin mazlumlarını ateşin tam da ortasına atmıştı. Yani aylardır, Filistin’in farklı bölgelerinden, özellikle Gazze’den birçok insanımızı güvenli alan diyerek göçe zorladığı Refah’ta vurmaya, bombalamaya başlamıştı. İki yüz küsur gündür şehit edilen insan sayısının ilk çeyreğine yakını, Refah’ta bir gecede katliama uğramıştı. Tüm dünya ayağa kalkmıştı. Üniversiteler ardından, liseler etkin direnişe başlamıştı, önce okul yönetimlerine “okullarında İsrail destekli hiçbir ürün kullanmamayı” kabul ettirmeyi başarmışlardı. Ardından birçoğu ülkelerinde İsrail’le ticareti ve her türlü normalleşmeyi iptal etmeye mecbur bırakmışlardı. Biz dört gözle bekledik; Türkiye’de üniversite, lise, hatta ilk ve ortaokul düzeyinde, yetmez tüm sivil toplum örgütlerinin ortaklaşa hareketi ile, hatta tüm siyasi partilerin destek vermesiyle: “Ya Filistin’de yapılan bu soykırıma son verilecek veya Türkiye harekete geçecek!” sloganı ile sokaklara, caddelere dökülecekler sandık… Ama ne yazık ki Sayın Erdoğan çoktan halkın gazını almıştı, ve maalesef neredeyse herkes Filistinli kardeşini Refah’ta kendi kaderine terk edip bırakmıştı!.. Şimdi kardeşlerime söyle; “Zulmün, kan ve gözyaşının sel olup aktığı, yeni doğmuş bebeklerin dahi katliama uğradığı bir dünyada; bu zalim ve bâtıl sistem yıkılıncaya, adalet ve merhametin kaynağı İslam nizamı yeryüzüne hâkim oluncaya, Feth-i Mübin yaşanıncaya kadar kalpleri soğumasın! Zalimlere ve işbirlikçilere karşı kinleri ve gayretleri azalmasın!.. O Allah ki; zalimi mazlumun kanında boğmaya Kâdir olandır… Alevlerin etrafını sardığı İbrahim, Nemrut’a nasıl galip geldiyse, alevlerle sarılmış Aksa’nın evlatları da Siyonizm’e galip gelecekler, inanın!.. Hem de çok yakın bir zamanda. O gün bu sözlerim zihninizde çınlayacak ve “Hocamız demişti!” diye sevinçle dolacak ve coşacaksınız!..”
Can kardeşlerim, tek bir amacınız olsun; “Allah’ın yolunda, Kur’an’ın kurallarıyla onurlu ve şuurlu bir hayat yaşamak!” Başınızı koyduğunuz bu yolda, ya inşaallah zafere ulaşın, veyahut o yolda ömrünüzü tamamlayın. Ama bir kere olsun geri adım atmayın!
Ya Rabbi; Yeryüzü masum çocukların kanlarıyla boyandı. Gökyüzü mazlumların ahlarıyla karardı… Müslümanlar bu zulümleri çaresizmişçesine, mazlum kardeşlerini ise sadece kederle ve ah-vah ederek izliyorlar, aylardır, yıllardır. Yöneticilerini uyaracak ve kamuoyu baskısı oluşturacak adımlar bile atmamışlardır!.. Ey yerin, göğün, anın, günün sahibi olan Rabbimiz, görüyorsun çocuklar perişandır, babalar çok bunalmıştır, anaların yüreği dağlanmıştır!.. Üzerlerine çöken bu kapkara günleri kardeşlerime ağartıver Allah’ım! (Âmin)
Son olarak, size iki yüz küsur günün özetini çıkarayım mı? Net özet şu; “Rabbimiz 2 milyarlık 57 İslam ülkesini bir imtihana tâbi tutmuşlardı. Kiminin hiç umurunda bile olmadı, kimisi yalandan kınamalarla geçiştirmeye çalıştı, kimisi kınamaktan bile korkup sakındı… Kimisi boş arazilere füzeler fırlattı, kimisi “Dünya beşten büyüktür” gibi laflarla ucuz kahramanlık taslamıştı, ama ardından ticarete ve normalleşmeye devam etmekten geri adım atmamıştı… En sonunda hem riyakârlar hem tüm dünya öğrendi ki “Gazze ve Hamas 57’den büyükmüş!..” ve O en kutlu şehitler diyarı Gazi Gazze’nin Rabbi, bu bir avuç tam inançlı ve ahiret sevdalı Gazzeli mücahitleri rol model yapıp, bütün dünyayı fevç fevç İslam’a hayran bırakıp; Filistin’e destek ve kuduz İsrail’e lanet protestolarına katılmalarını sağladı ve vicdan ehli giderek çoğaldı ve yaygınlaştı… Ve böylece Rabbi’l-âlemin “Hidayet ve adalet güneşinin Batı’dan doğmaya başladığı” hikmet ve hakikatini ortaya çıkardı.” buyurdular, o halde iken uyandım.
Şimdi ey İman, iz’an ve insaf ehli olanlar!
Lütfen cevabını siz araştırınız; Terörist İsrail’in Siyonist Bakanı Yisrael Katz, Suudi Arabistan yayın kuruluşu İLAF’a yaptığı açıklamada: “ABD Eski Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti tanımasından sonra, Sn. Recep T. Erdoğan’ın İsrail’e karşı ‘Düşman Dost=Frenemy’ rolü oynamaya başladığını” vurgulaması niçin yanıtsız bırakılmıştı? Oysa bu vahim iddia: “Görünüşte bize atıp tutuyor, İsrail’e çatıp duruyor, ama gerçekte bizim işimize yarayan davranışlarda bulunuyor!” anlamını taşımaktaydı. (Bak: 13 Aralık 2017. filistin.info – Filistin Haber Ajansı)
Hatırlayınız; ABD E. Askeri İstihbarat Başkanı Yardımcısı bile: “Daha önce İsrail’e verdiğim destek için şimdi çok pişmanım. Daha yeni anladım ki, İsrail Siyonizm’ine destek çıkmak, dünya barışına ve insanlığın huzuruna köstek olmak anlamını taşımaktadır!” diyerek asırlardır gizlenen bir gerçeğe tercüman olmuşlardı. Evet, ya İsrail ortadan kaldırılacaktı veya dünyanın başına büyük bir bela sarılacaktı… Anlaşılan o ki, Allah İsrail’den intikam alacaktı ve Aksa’ya sataşan kuduz itin eceli yaklaşmıştı. Ama İslam ülkelerinin başındaki işbirlikçilerde bu insaflı gâvurlar kadar bile vicdan kalmamış mıydı?..
Ancak, İsrail Haaretz Gazetesi de şunları yazmıştı:
“Netanyahu Hükümeti, Gazze Savaşında İsrail’in kaybettiği asker sayısını toplumdan saklamaktadır. Bu konuda Hamas’ın haberleri gerçeğe daha yakındır. 7 Ekim’den bugüne hükümet 55 günde 473 asker kaybettiğimizi söylese de Hamas’a göre bu sayı 2000 civarındadır. Bu sayı 1947’den beri verdiğimiz toplam kayıplardan fazladır!..” Evet, Ebu Ubeyde açıklamış ve İsrail yalanlamıştı: • Binlerce İsrailli teknik personel… • 10 binleri aşan asker ve subay… • Bine yakın zırhlı araç imha edilip ortadan kaldırılmıştı… İsrailli generaller “Gazze’ye yönelik bu saldırıları bırakmalıyız, yoksa sonumuzu hazırlarız!” diye yakınmaktaydı. İşte, İsrail Eski Gnkur. Başkanı: İsrail’in Hamas’a karşı savaşı kaybettiğini açıklamıştı!..
İsrailli Tuğgeneral Emir Avivi’nin İtirafları…
“Çok üzgünüm, bu savaşta hedeflerimize ulaşamadık… Hamas’la çatışmalar bize çok pahalıya mâl olmaktadır ve askerlerimizin morali kırılmıştır. Bazı rehinelerimizi kurtarmak için taviz vermeye ve ara formüle mecbur kalmamız onurumuza dokunsa da, çaresizliğimizin sonuçlarıdır!” diyerek sızlanmıştı. Halbuki 7 Ekim’den bugüne, ABD ve İngiltere askeri kargo uçakları, tam 300 sefer İsrail’e uçuş yapmış, stratejik teknoloji ve mühimmat desteği taşımışlardı. Ve işte buna rağmen HAMAS karşısında bocalamaya başlamışlardı. Evet, evet, Gazze’de mucizeler yaşanmaktaydı… Yüce Allah Kudretinin ve va’dinin gerçek olduğunu ortaya koymaktaydı!..
Ve artık en sonunda tüm dünya öğrendi ki “Gazze 57’den büyükmüş!..” Oysa ciddiyet, cesaret ve dirayetle, İsrail’e: “Ya bu zulmü derhal durduracaksın veya Türkiye duruma el koyacaktır!” deselerdi bile bu soykırım soysuzluğu 8 ay önce başlamadan bitmiş olacaktı. Ama İsrail, bunların dişlerini saydıkları için kurusıkı palavraları hesaba katılmayan ve hâlâ siyasi rant peşinde koşan ucuz kahramanlar ne kadar küçükmüş!.. Hatta Yunan Başbakanı Miçotakis, tam bir küstahlıkla yüzlerine karşı: “Hamas bir terör örgütüdür!” deyip kuduz İsrail’i kutsarken: “Hadi oradan, Siyonist uşağı ve 12 Ada’yı silahlandırıp bize saldırmaya hazırlanan ve tüm teröristleri besleyip üstümüze salan Haçlı dığası!..” diyemeyenlerin ve özleri ile sözleri ayrı düşenlerin gerçek ayarı ne kadar düşükmüş!..
Sorumluluklarımızı kuşanmak ve Allah’ın inayetiyle zafere koşmak üzere şu ayetler dikkatle ve defaatle okunmalıydı.
“(Ey Müslümanlar!) Size ne oluyor (ve nasıl bir vicdani sorumsuzluğa kayıyorsunuz) ki; ‘Ya Rabbi, ehli (ve idarecileri) zalim olan şu ülkeden (ve şu düzenden) bizi kurtar, bize Kendi katından bir sahip gönder ve bize Kendi rahmetinden bir yardımcı ver’ diye yalvarıp duran; erkek, kadın ve çocuklardan oluşan aciz ve çaresiz (nice mazlum müstaz’af) kimseleri kurtarmak için Allah yolunda (çalışıp) çarpışmıyorsunuz? (Bu duyarsızlık ve nemelâzımcılık imani ve vicdani bir tavır değildir.) [Not: Bugün Filistin topraklarında soykırıma uğrayan mazlumların; Afrika’da, Asya’da ve Güney Amerika’daki milyonlarca aç, biilaç, çıplak ve muhtaç Müslümanların ve farklı din ve kavimden nice mazlum ve mağdur insanların ezilmesine ve sömürülmesine yol açan bu zalim ve Siyonist sistemi yıkacak ve yeryüzünde Adil bir Düzen’i kuracak niyet ve gayreti taşımayanları Cenab-ı Hakk bu ayetle ve şiddetle ikaz etmektedir.]”
“(Halbuki, gerçekten) İman edenler; Allah yolunda (Hakk ve adalet hâkim ve Müslümanlar galip olsun diye) çarpışıp çırpınırlar. İnkâr edenler (ve münafık kimseler) ise, tağut yolunda (şerli ve şeytani odakların zulüm ve sömürü düzenleri sürsün diye) çırpınıp çarpışırlar. O halde siz (mü’minler iseniz); şeytanın dostları olan (inkârcılar ve münafık)larla çarpışın. Ve kesinlikle (bilin ki) şeytanın hile ve tuzağı pek zayıf (ve temelsizdir.)” (Nisa Suresi: 75- 76)
Bugün kimin saygısı; makama, şana ve ihtişama değil de insana ve insanlık onuruna!?
Kim bir çöpü kaldırmada acaba, menfaatine değil de hayrına ve Allah rızasına!?
Hangi tok yatan komşu, aç yatan komşusunu ortak etmede aşına?
Kim ciddi ve cesaretli bir cümle kurmakta ve bir adım atmakta, mazlum ve mağdurların yararına ve huzuruna?
Maalesef, değişmez bugün mezarını vicdanlı mevta, arzın altın varaklı konağına…
Bencillik ve beleşçilik öyle çorak ve kurak bir mevsimdir ki, bütün güzellikler ve iyilikler bu mevsimde ölür, bütün çirkinlikler bu mevsimde dirilip saçılır.
Şu dünyada, sorumluluklarını hatırlayıp insanlığından utanmayan ve bir nebze olsun vicdanı sızlayıp ar duymayan süper zalimler; makam ve çıkarla siyasileri kiralayıp minneti menfaate gem edenler, ve çıkarı için vakarını tepeleyenler önünde zordur, gerçekleri savunmak.
Kuduz İsrail’in, Kudüs ülkesinde yaptığı gibi; kanın üzerine gözyaşı düşer miydi hiç, çiçek vermek kadar kolay olsaydı, bu karakterleri eğrilere doğruları sunmak.
Irsi bir vasfa ve sirayet eden salgın bir hastalığa dönüşmüş eyyamcılık ve siyasi fırsatçılık, maalesef gerçekçilik sanılır olmuş hep, gerçekleri gerçeklerin ötesinde aramak, ve bu boş kuruntularla avunmak.
Mümkün olsaydı mantığı güneş yapmak bile, kolay olur muydu bilinmez, aydın sanılan şu kör rehberleri ışıtmak, ve çok zordur yalanla kirlenmiş beyinleri çavunmak[1]…
Gerçeklerin unutulduğu, uydurma yalan ve yanlışların doğru diye sunulduğu ortamlarda gerçekleri savunmak, Güneş’i tutmaktan ve Arz’ın yıldızlarla bezeli Arş’ını taşımaktan daha zordur. Selam olsun Hak sevdasına ve Filistin davasına sahip çıkanlara!..
Ama ümitlerinizi canlandırın, korkmayın ve hazırlanın!..
Sönecek yakında, iki kolu Kudüs’te, iki kolu Moskova’da ve üç kolu Washington’da olan ‘Yedi Kollu şamdan’!..
Tallit[2], Arbakanfot[3] örterek, Yahve[4]’ye yalvarsanız da Bama[5]’dan; gene de Yedi’nin ikisi önce sönecek mizrahdan[6].
Ey Siyonist caniler, emperyalist zalimler ve işbirlikçi hainler!..
Filistin’de nükleer silahlı birer Şimşon[7] olsanız da, yakında paroketler[8] yırtılacak, nasibiniz kesilecek massottan[9].
Ağlayacak yarın arzın şeytanları korkudan, Milli Çözüm fikriyle ve Hamaslı yiğitlerin fiiliyle; Kudüs fethedilip, zafer tekbirleri yükselirken Mescid-i AKSA’dan.
Evet, zalimlerin kanlarının, kendi döktükleri kanlar üzerine dökülmesi kaçınılmazdır.
Çünkü kan ile kurulan, yine kan ile yıkılacaktır!..
[1] Çav: Hayvan derisinden yapılan kırbaç.
[2] Tallit: Yahudilerin duada sardıkları başörtüsü.
[3] Arbakanfot: Yahudilerin duada kullandıkları boyun atkısı.
[4] Yahve: Yahudilerin çarpıtarak inandıkları ALLAH.
[5] Bama: Yahudi sinagoglarındaki kutsal orta seki.
[6] Mizrah: Yahudi kralların ve yönetici tabakanın oturdukları özel bölüm.
[7] Şimşon: İsrailli bir efsane kahramanı.
[8] Paroket: Tevrat tomarlarının saklandığı dolap örtüsü.
[9] Massot: Yahudilerin kutsadığı mayasız ekmek.
“Zulmün, kan ve gözyaşının sel olup aktığı, yeni doğmuş bebeklerin dahi katliama uğradığı bir dünyada; bu zalim ve bâtıl sistem yıkılıncaya, adalet ve merhametin kaynağı İslam nizamı yeryüzüne hâkim oluncaya, Feth-i Mübin yaşanıncaya kadar kalpleri soğumasın! Zalimlere ve işbirlikçilere karşı kinleri ve gayretleri azalmasın!.. O Allah ki; zalimi mazlumun kanında boğmaya Kâdir olandır… Alevlerin etrafını sardığı İbrahim, Nemrut’a nasıl galip geldiyse, alevlerle sarılmış Aksa’nın evlatları da Siyonizm’e galip gelecekler, inanın!.. Hem de çok yakın bir zamanda. O gün bu sözlerim zihninizde çınlayacak ve “Hocamız demişti!” diye sevinçle dolacak ve coşacaksınız!..”
“Ağlayacak yarın arzın şeytanları korkudan, Milli Çözüm fikriyle ve Hamaslı yiğitlerin fiiliyle; Kudüs fethedilip, zafer tekbirleri yükselirken Mescid-i AKSA’dan.”
Bâtıl parçalanıyor!
*Gantz, Netanyahu’ya ültimatom verdi: “Savaş kabinesi 8 Haziran’a kadar bir savaş planı hazırlamalı – yoksa hükümetten çekileceğiz”
*İsrail Hükümeti, muhalefeti ve savaş kabinesi birbirine girmiş durumda.
*İsrail sokaklarında halk, birbiriyle ve İsrail polisiyle çatışıyor.
*ABD’de, Filistin’e destek gösterilerinin büyümesi ve parçalanmaya yol açması korkusu Siyonistleri sarmış durumda.
*Siyonist İsrail’in Epstein davası ile ABD’yi tehdit etmesinin ardından, Siyonist Yahudilerin’in ABD’de yeraltında bulunan Sinagog sapkınlığı ifşa edildi.
*İsrail’in en büyük destekçisi ve koruyucusu olan Cumhur İttifakında; Sinan Ateş ve Ayhan Bora Kaplan davaları üzerinden hesaplamalar yaşanıyor…
Filistinli Mücahidler Destan Yazıyor
Günde 50 leş veren Siyonistler ve destekçilerinin, 10 civarında zırhlı araçları kullanılamaz hale geliyor. Yaralanıp savaş dışı kalan veya psikolojik sebeplerden savaşamayacak duruma gelen binlerce Siyonist mevcut.
Zaman, zalimlerin aleyhine işliyor ve kuduz İsrail savaşı kaybetti. İsrail’in Orta Doğu’da tutunabilmesi için ABD ve Haçlı AB’yi yanına alarak savaşı genişletmekten başka çaresi kalmadı.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Erbakan Hocamız Deccalizm ile bütün cephelerde savaştı.. Bosna ve Kıbrıs zaferlerlerine erişti. Hamas’ın kuruculuğuna öncülük etti. Kendisinden sonra teknolojileri ile Karabağ ve Suriye’de 4 başarılı operasyon kazanıldı. D-8 i kurdu, Adil Düzen Projelerini oluşturdu ve zalimleri hizaya sokacak teknolojileri Mili Görüş’ü en iyi muhafaza etmiş kurumumuz olan TSK’da güvenli ellere verdi.
Siyonistler ve uşaklarıyla siyasi ve fikrî mücadele görevini Milli Çözüm üstlendi.
Bizleri manevi olarak hiç yalnız bırakmadı ve Üstad Ahmet Akgül hocamızı hediye etti.
Artık son bir süreç kaldı, Erbakan Hocamızın buyurdukları gibi “Milli Çözüm’ün iktidar olmasıyla Yeni Adil Bir Dünyanın kurulması.”
Rabbim; bizlere en büyük nimeti bahşettin. Verdiğin nimetin farkına varmamızı nasip ettin. Bu nimetlere layık olabilecek feraset ve dirayet ver. Ayaklarımızı sabit tut. Aminnn
Biz müslümanlar ,Gazze’ye yardım ettiğimizi düşündük. Fakat aslında bizlere yardım eden Gazze idi. Biz onların aç karınlarını doyurmak için seferber olmuşken, onlar bizim aç ruhlarımızı doyurmak için şehadet sırasına girdiler. Biz onların fiziki yaralarını sarmak için seferber olurken, onlar bizim manevi yaralarımızı sarmak için seferber oldular. Biz onların dünyasına yardım ederken, onlar bizim ahiretimize yardım ettiler. Biz malımızdan infak ettik, onlar canlarından infak ettiler. Biz paramızdan tasadduk ettik, onlar bedenlerinden bir parçayı, ellerini, ayaklarını, kollarını, bacaklarını, gözlerini, bellerinden aşağısını tasadduk ettiler. Bize vermeyi ve paylaşmayı öğrettiler, bir işte birlik olmanın haklı izzetini yaşattılar.
Şimdi söyler misiniz: Gazze mi bize yardım etti, biz mi Gazze’ye yardım ettik? Gazze’nin bize yardımı mı daha büyük, bizim Gazze’ye olan yardımımız mı?
“Ya Rabbi; fert olarak, hükümet olarak, devlet olarak, öncelikle Gazze’de, Doğu Türkistan’da üstümüze düşenleri layıkıyla yapamadık. Yaşanan bu eksiklikler nedeniyle Senin kahrına uğramaktan korkuyor ve yine Senin Rahmetine sığınıyoruz. Ne olur Ya Rabbi!
Harap hale gelmiş o bereketli toprakların, canından olmuş o aziz insanların, uğrunda gayret çeken Hamas’lı yiğit Mücahitlerin hatırına; bir an önce kurtuluş ver Allah’ım. Adil Düzen’i kurdur, şu israil çıbanını deştir, o melun ekibin destekçisi olan zalim güçlerin de burnunu kırdır Allah’ım..” Amin Ya Rabbel Alemin…
Şimdi kardeşlerime söyle;
“Zulmün, kan ve gözyaşının sel olup aktığı, yeni doğmuş bebeklerin dahi katliama uğradığı bir dünyada; bu zalim ve bâtıl sistem yıkılıncaya, adalet ve merhametin kaynağı İslam nizamı yeryüzüne hâkim oluncaya, Feth-i Mübin yaşanıncaya kadar kalpleri soğumasın! Zalimlere ve işbirlikçilere karşı kinleri ve gayretleri azalmasın!..
O Allah ki; zalimi mazlumun kanında boğmaya Kâdir olandır…
Alevlerin etrafını sardığı İbrahim, Nemrut’a nasıl galip geldiyse, alevlerle sarılmış Aksa’nın evlatları da Siyonizm’e galip gelecekler, inanın!.. Hem de çok yakın bir zamanda. O gün bu sözlerim zihninizde çınlayacak ve “Hocamız demişti!” diye sevinçle dolacak ve coşacaksınız!..”
Ya Rabbi; Yeryüzü masum çocukların kanlarıyla boyandı. Gökyüzü mazlumların ahlarıyla karardı… Müslümanlar bu zulümleri çaresizmişçesine, mazlum kardeşlerini ise sadece kederle ve ah-vah ederek izliyorlar, aylardır, yıllardır. Yöneticilerini uyaracak ve kamuoyu baskısı oluşturacak adımlar bile atmamışlardır!.. Ey yerin, göğün, anın, günün sahibi olan Rabbimiz, görüyorsun çocuklar perişandır, babalar çok bunalmıştır, anaların yüreği dağlanmıştır!.. Üzerlerine çöken bu kapkara günleri kardeşlerime ağartıver Allah’ım! (Âmin)
Yeryüzü, masum çocukların kanlarıyla boyanırken… Gökyüzü, mazlumların ahlarıyla kararırken…
Özleri ile sözleri ayrı düşen işbirlikçi hainlerin gerçek ayarının ne kadar da düşük olduğu görülmüştü.
Müslümanlar bu zulümleri; çaresizmişçesine, mazlum kardeşlerini ise sadece kederle ve ah-vah ederek izlemekteydi… Yöneticilerini uyaracak ve kamuoyu baskısı oluşturacak adımlar bile atmamışlardı…
Başta Sn. Recep T. Erdoğan tüm İslam ülkelerinin yöneticileri İsrail’e karşı ‘Düşman Dost=Frenemy’ rolü oynamaktaydı.
Hepsi birden Filistin’i yalnız bırakıvermişlerdi.
Yıllardır Siyonistler, bilinçli bir şekilde tüm İslam ülkelerinin idaresini, ya kendilerinin seçip yetiştirdikleri işbirlikçilere teslim etmişler, ya da direkt kendilerinden olan kişilere tek tek vermişlerdi.
İşbirlikçi yöneticiler, sözde İsrail’e atıp tutmakta, özde İsrail ile birlikte hareket ederek, farklı şekillerde farklı ihanetlerle Filistin soykırımına dolaylı destek vermekteydiler.
“Ya Filistin’de yapılan bu soykırıma son verilecek veya Türkiye ile birlikte tüm İslam dünyası harekete geçecek!” bile diyememişlerdi.
Siyonistler tarafından kendilerine neyi nasıl söylemesi ve hangi cümlelerle ifade etmesi dayatılmışsa o şekilde davranmaktaydılar.
Siyonistlerden aldıkları talimatlar doğrultusunda, kapalı kapılar arkasında Haniye’yi, dolayısıyla tüm Filistinli kardeşlerimizi oyalarken, kuduz İsrail ise Siyonistliğinin gereğini yapmıştı.
Siyonist işgalci canilere; “neredeyse tüm kazanımı İsrail adına olacak bir ateşkes teklifi” sunmuştular.
Evet, İslam ülkelerinin başındaki işbirlikçilerde, “İsrail Siyonizm’ine destek çıkmak, dünya barışına ve insanlığın huzuruna köstek olmak anlamını taşımaktadır!” diyen insaflı gâvurlar kadar bile vicdan kalmamıştı.
Hem riyakârlar, hem tüm dünya öğrendi ki, “Gazze ve Hamas bütün İslam ülkelerinden büyükmüş!..”
Allah İsrail’den intikam alacak, İsrail ortadan kaldırılacaktı.
“Allah’ın yardımı (ile zafer) ve fetih geldiği zaman (ki Allah’ın va’adi Hakk’tır.)
Ve (o güne kadar Hakk’tan kaçan) insanların dalga dalga Allah’ın dinine (ve adalet düzenine) girdiklerini gördüğün an (ne kutlu ve mutlu bir zamandır.)
(O halde) Hemen Rabbini hamd ile tesbih et (çünkü zafer Allah’tandır) ve O’ndan mağfiret dile (çünkü cihad ve itaat konusunda eksikleriniz vardır ve zaferi kendinizden bilme gafletinden Allah’a sığınmalıdır). Şüphesiz O, (pişmanlık ve istiğfarı çokça kabul buyuran) Tevvab olandır.” (Nasr Suresi)
Ey Siyonist caniler, emperyalist zalimler ve işbirlikçi hainler!..
Milli Çözüm fikriyle ve Hamaslı yiğitlerin fiiliyle; Kudüs fethedilecek, Mescid-i AKSA’dan zafer tekbirleri yükselecek, zalimlerin kanları, kendi döktükleri kanlar üzerine dökülecektir.
Yarabbi “Allah’ın yolunda, Kur’an’ın kurallarıyla onurlu ve şuurlu bir hayat yaşamayı bizlere nasip eyle!”
Şah SULTAN;
Haber verir ötelerden
Uyandırmak
Kendine getirmek
Zulme karşı;
Mümince
İnsanca
Durdurmak ister insanlığı!..
Siyonist kahpelerin
Tarihte eşine rastlanmayan
Kan donduran
Bu vahşeti
Şeytqnlığı
Karşısında,
İnsanlığını yitirmemiş
İnsanlık uyanıyor!..
Ey kimse,
Etrafına baksana!..
Yahudinin onca
Karartması
Manipülasyonu
Dejenerasyonu
Manevi yıkımına
Rağmen;
Bu halklar
Her ne kadar;
Sağa sola savrulmuş
Yanlışlara gark olmuş
Bulunsalar da!..
Hatta bir kısmı
Taş gibi;
Uzun yıllar
Kaskatı
Gerçeğe soğuk
Hakikate muhalif omuş
Olsalar da!..
GAZZE’li
Müminlerin
Mücahitlerin;
İmanı
Duruşu
Onuru,şuuru
Kararlılığı,kahramanlığı
Karşısında,
Genciyle,yaşlısıyla
“Taş” gibi insalar bile
Toprağa dönüşüyor!..
Joplanma
İtilip-kakılma
Dışlanma
Görevden alınma
Hapse atılma pahasına,
Siyonist çapulculara
Karşı duruyor!..
Ruhlar canlanıyor
İslam Güneşi’yle aydınlanıyor
Vicdanlı dünya!..
Ancak
Ne acı
Ne kadar utandırıcıdır ki;
Müslüman rolü oynayan
Soyu bozuk
Özü çürük
Ruhu satlık
Vicdanı çürük
GARGAD’lar;
Söz ile olmasa da
Kararları,imzaları
İş ve eylemleriyle
Siyonist vahşete katkı sunmakta!..
57 büyük baş,
Ve uyuşmuş halkları
GAZİ,
Kahraman GAZZE karşısında
Sürüngen konumunda!..
“Tarihi hep kötüler değil ya
Bu sefer iyiler yazacak!”
RABBİMİZİN
Rahmet ve inayeti
Yüce RESUL’ün
Gözetimi
Himmet ve şefeati!..
Kutlu ELÇİ’nin
İmanı,aşkı
Azim ve kararlılığıyla!..
Fitili HAMAS’la
Fiilen ateşlenen!..
Fikren,ilmen
Milli Görüş’ün
Milli Çözüm’üyle;
“Adil Düzen”
Kurma gayesiyle
Finale yürüyen
Kutlu Kervan,
FETH–i MÜBİN Müjdesiyle
Tüm dünyayı muştulayacak!..
PEK YAKINDA!..
Erbakan hocamız, İslam dünyasının Filistin’e karşı sorumluluklarına vurgu yaparken Müslümanları vicdani ve dini sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyor. Bu sebeple, İslam âlemini toplumsal ve siyasi düzeyde harekete geçmeye teşvik ederek, “Yıkın tüm putları ve daha cesur harekâta geçin” diyerek adeta haykırıyor.
Maalesef, “Değişmez bugün mezarını vicdanlı mevta, arzın altın varaklı konağına…” cümlesi günümüzde kaç Müslümanın zihniyetinde var, orası tam bir muamma.
Bugün kimin saygısı makama, şana ve ihtişama değil de insana ve insanlık onuruna?
Bazıları vardır ki ne İsrail’den ne makama ne de kuvvete istek duyarlar. Filistin halkından ise insan ve insanlık konusunda sözde tarafsız Müslümanlar şimdi çok daha mı tehlikeli oldular?
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.) (İbrahim 46)
Ve (cihad ehli için; dünyada iken de beklediğiniz ve) seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah’tan ‘yardım ve zafer (nusret erişecek)‘ ve yakın bir fetih (mutlaka gelecektir. Gerçek mücahit) mü’minleri müjdele (ki sadece onlar tarafından, va’ad edilen bu mutlu ve kutlu netice beklenmektedir). (Saf-13)
Ya rabbi; Milli Çözüm hürmetine nail olduğumuz böylesi manevi nimetlere karşı nankör olmamak için, şükredebilmek veya nankör olmamak için nimetlerin farkında olmak gerekiyor ya rabbi bu farkındalığımızı artır, gereğini yerine getirmek için gayret ve çabasını gösterenlerden olmamızı lütfeyle…
…
Ağlayacak yarın arzın şeytanları korkudan, Milli Çözüm fikriyle ve Hamaslı yiğitlerin fiiliyle; Kudüs fethedilip, zafer tekbirleri yükselirken Mescid-i AKSA’dan.
…
Biliyorsunuz örneğin çocuğumuza veya herhangi birine namaz kılmasını sağlamak için, önce o kişiye; namaz nedir, kim emretmiştir neden namaz kılınır , kim için kılınır, namazın önemi vb konularda bilinçlendirme yani beyin eğitimi yapılması gerekir… Ya değilse beyin eğitimi veya bilinçlendirme yapması istenirse , ya belli bir süre sonra namaz kılmayı bırakır veya hiç kılmaz…Nasıl ki kişinin , namaz kılması gerektiği şuuru imanı tam anlamıyla daimi olarak kalbine oturması için bu beyin eğitimi önemli ve olmazsa olmaz birşey ise aynı bunun gibi, Milli Çözüm ; yeryüzünde insanlığı fikren beyin eğitimi veya bilinçlendirme çalışması yaparak, FİKRİ MÜCADELE ederek insanlığı beyin olarak şuur olarak hazırladı, bu fikri hazırlık sonrası insan yüksek iman feraset dirayet ruhunu kazandığı için artık onun önündeki hiç bir engel engel değildir. Fikri Mücadele; iyinin güzelin faydalının doğrunun adil olanın hakim olması yolunda her türlü şeyin temelidir yani… Milli Çözüm aynı zamanda kötülüğün merkezi Siyonizmi ve avanelerini deşifre etti. İsrail, Filistin topraklarını işgal ettiği günden bu yana durmaksızın insanları çoluk çocuk kadın demeden, sivil demeden, yaşlı genç demeden, hasta demeden, soykırım yapmakta… 1987 yılında Aziz Erbakan Hocamızın, Hamas’ın kurulmasında öncü rolü oynaması ve Teknoloji Harikalarını hazırlayarak bir gün Allah’ın va’di olan İsrail’in yıkılmasında da öncü rol oynamak adına yaptığı bu gayretlerle ve O’nun (Erbakan Hocamızın) devamı yolunun yolcusu olan Milli Çözüm ve Hassaten Üstat Ahmet AKGÜL Hoca, ERBAKAN HOCA’DAN aldığı ilhamla, Türkiye Merkezli FİKRİ MÜCADELESİNDE dünyayı uyandırmış , insanlığı Siyonizm’e karşı MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETİNDE BİRLEŞMEYİ – MİLLİ MUTABAKAT oluşturmayı hedeflemiş ve inşallah bu gayret ve çabasının başarıya ulaşmasına kurdelasının kesilmesine ramak kalmıştır. İnşallah yukardaki mana aleminden hatırlatmalardaki SADIKLARDAN OLMA YOLUNDAKİ GAYRETLER VE ÇABALAR , İNŞAALLAH kötülüğün merkezine beyaz bayrak çektirecek ve yeni bir dünyanın temelleri ADİL DÜZEN PROJELERİYLE imzası atılacak ve mazlumlar gün yüzü görecek, zalimlere gerekenler icra edilecektir….
Yukarıda mana aleminde geçen şu müjdenin hitabına uğrayanlardan olmak MİLLİ ÇÖZÜM VE ÜSTAD AHMET AKGÜL’ÜN FİKRİ MÜCADELESİNDE GAYRET VE ÇABA GÖSTEREN SADIKLARDAN OLABİLMEK duasıyla:
… Bir ara yavrumuz kendisine gelip, gülen gözlerle Aziz Hocamıza baktılar. Erbakan Hocamız; “Sen böyle gülümsersen, umarım ki Rabbim de bu ümmetin sadıklarını bağışlarlar!..” buyurdular. Sonra yanlarına gelen bir sağlıkçıya yavrumuzu teslim edip ayrıldılar.
…
Dişine kadar silahlanmış, ABD ve AB’nin ve işbirlikçi İslam ülkeleri yöneticilerinin doğrudan desteğini arkasına almış İsrail’in hesabı Gazze’deki mukavemeti bitirmekti. Fakat tüm hesaplar altüst oldu. Gazze dünyaya bir kez daha “yiğit ölür fakat yiğitlik ölmez”(gercek inancın) mesajını verdi. Bir kez daha cihadın mektep olduğunu gösterdi. Bir kez daha ve beşşiri’s-sâbirîn: “direnenleri müjdele” ilahi müjdesine mazhar oldu. Ey zalim ve işbirlikçiler sonunuz yaklaştı.
Biz müslümanlar ,Gazze’ye yardım ettiğimizi düşündük. Fakat aslında bizlere yardım eden Gazze idi. Biz onların aç karınlarını doyurmak için seferber olmuşken, onlar bizim aç ruhlarımızı doyurmak için şehadet sırasına girdiler. Biz onların fiziki yaralarını sarmak için seferber olurken, onlar bizim manevi yaralarımızı sarmak için seferber oldular. Biz onların dünyasına yardım ederken, onlar bizim ahiretimize yardım ettiler. Biz malımızdan infak ettik, onlar canlarından infak ettiler. Biz paramızdan tasadduk ettik, onlar bedenlerinden bir parçayı, ellerini, ayaklarını, kollarını, bacaklarını, gözlerini, bellerinden aşağısını tasadduk ettiler. Bize vermeyi ve paylaşmayı öğrettiler, bir işte birlik olmanın haklı izzetini yaşattılar.
Şimdi söyler misiniz: Gazze mi bize yardım etti, biz mi Gazze’ye yardım ettik? Gazze’nin bize yardımı mı daha büyük, bizim Gazze’ye olan yardımımız mı?
Erbakan Hocamız; “Yıllardır Siyonistler bilinçli bir şekilde tüm İslam ülkelerinin idaresini, ya kendilerinin seçip yetiştirdikleri işbirlikçilere teslim ettiler, ya da direkt kendilerinden olan kişilere tek tek verdiler.
Bakınız, şu an sınır kapısına kadar dayanan Filistinli kardeşlerine kapıyı açmayan Mısır, bunun bir örneğidir. Filistin’in etrafını çevreleyen devletlere bir bakın; hepsi İslam ülkesidir. Ne acıdır ki hepsi Filistin’i yalnız bırakıvermişlerdir. Sadece yalnız bırakmakla yetinselerdi, yine Filistin ve Hamas kendini kurtaracak, Siyonizm’i çaresiz bırakacaktı; fakat maalesef hem Filistin’in etrafındaki İslam ülkeleri hem de başta Türkiye olmak üzere bütün Müslüman devletleri sözde atıp tutup, özde İsrail ile birlikte hareket ederek, farklı şekillerde farklı ihanetlerle Filistin soykırımına dolaylı destek vermişlerdir.
Can kardeşlerim, tek bir amacınız olsun; “Allah’ın yolunda, Kur’an’ın kurallarıyla onurlu ve şuurlu bir hayat yaşamak!” Başınızı koyduğunuz bu yolda, ya inşaallah zafere ulaşın, veyahut o yolda ömrünüzü tamamlayın. Ama bir kere olsun geri adım atmayın!
Benim adım Filistin.
Kanmıyorum zalimin safında duranların ateşkes sözüne,
Kınamaları ciddiye almıyorum.
Hergün yüzlerce kere içiyorken şehadetlik şerbetini,
Yüzüme gülümseyen hiçbir yüze inanmıyorum…!
Benim adım Filistin.
Duysun artık sesimi zulüme göz yumanlar, yoksa
Bende ahirette sizlerin çığlıklarını duymayacağım…!
“Gazze ve Hamas 57’den büyükmüş!..”
Bedel ödeyerek hak edilmiş, ne kadar anlamlı bir söz …!
Bu 57 ülke müslümanları, Gazzeli kardeşlerimizle aynı Cennete talip…! Ne garip..!
Erbakan hoca mükemmel bir insandı. Tüm ve tek derdi insanlığın kurtuluşuydu. Bu manevi rüyanın görülmesi bu doğrultuda olmuş ve önemlidir.
Duhân 24
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًاۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
(Siz geçtikten sonra) “Denizi (ikiye yarılıp arasında yol açılmış vaziyette) durgun ve açık bırakıp terk et, çünkü (Firavun ve ekibi) suda boğulacak bir ordudur” (ve artık felaket günleri gelmiştir).
Allah, Gazze zaferini ve adil dünya düzenini neden geciktiriyor, Çünkü Gazze’ye yardım eden etmeyen tüm İslam ülkelerini, müslümanların tavirlarini, yöneticilerinin Ayarlarını ortaya çıkarmayı diliyor diye düşünüyoruz. Allah en doğrusunu bilen ve planlayandir.
https://www.mealikerim.com/44/duhan/24
Gerçeğin sadece bir kısmını anlatmak hakikati kamufle etmenin en etkili yöntemlerinden biridir.
Makalemizde ise Filistin’e yapılan zulme, direk-dolaylı sebep olan ana unsurlar tam manası ile belirtilmektedir. İşte hakikat böyle anlatılır.
Şerre alet olanlar istedikleri kadar kendilerini kamufle etsinler, Milli Çözüm onları tespit eder ve zulmü durdurmak adına feriştahı olsa teşhir eder. İşte bu makalede olduğu gibi tarihi bir görevi yerine getirir.
Gazze’nin şanlı mücadelesi; Bir avuç Hamas’ın, 2 milyarlık 57 İslam ülkesinden daha büyük olduğunu gösterdi.
Bu savaşla bir şey daha aşikâr oldu;
Hamas inşallah savaşı kazanacaktı fakat İnsanca (ekonomiden ahlaka, siyasetten eğitim sistemine kadar Siyonizm’in nüfus etmediği adil bir sistemde) yaşanması için tüm dünyanın değişmesinin şart olduğu gerçeğini aşikâr etmişti!
Bunun için tüm dünya hazırdı ve Türkiye ise en büyük şanstı!
Kapitalizmin yerine tek ve gerçekçi orijinal proje ise “Adil Düzen”di.
O zaman Filistin ve tüm dünyanın kurtuluşu için Türkiye’de Erbakan Hocamızın “Adil Düzen” programını olgunlaştıran ve tamamlayan Üstad Ahmet Akgül Hocamızın öncülüğünde Milli Çözüm iktidarı şart olduğunu söylemek hiçte yanlış olmayacaktır.
Filistin için acil yapılması gereken eylemler, yardımlar… ne gerekiyorsa tabi ki yapılırken en ehemi ise (sorunu kökünden çözmenin tek yolu) Milli Çözüm’ün iktidarı için çalışmaktı ve şuan başta Filistin’e ve tüm insanlığa yapılacak en büyük iyilikti.
“(Halbuki, gerçekten) İman edenler; Allah yolunda (Hakk ve adalet hâkim ve Müslümanlar galip olsun diye) çarpışıp çırpınırlar. İnkâr edenler (ve münafık kimseler) ise, tağut yolunda (şerli ve şeytani odakların zulüm ve sömürü düzenleri sürsün diye) çırpınıp çarpışırlar. O halde siz (mü’minler iseniz); şeytanın dostları olan (inkârcılar ve münafık)larla çarpışın. Ve kesinlikle (bilin ki) şeytanın hile ve tuzağı pek zayıf (ve temelsizdir.)” (Nisa Suresi: 75- 76)
Aziz Hocamızın hazırladığı Adil Düzen projelerinin uygulanacağı, Siyonist İsrail’in yıkılacağı, Emperyalist ABD ve AB’nin hizaya sokulacağı ve tüm insanlığın kurtulacağı, tarihi ve talihli devrim ve değişimi, bizlerin eliyle gerçekleştir… Bu aciz kullarını sevindir ve şereflendir Allah’ım!.. Amin…
Hamas’ın kurucusu-Şeyh Ahmed Yasin’in ümmete yazdığı mektup:
“Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim! Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar!
Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;”Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü’min kullarına yardım et!” diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
“Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!”
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!
Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!
Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! Allah’ım, sana şikâyette bulunuyorum..!
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikâyet ediyorum. Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikâyette bulunuyorum, sana şikâyette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz.
“Kan İle kurulan kan ile yıkılacaktır.”
İşte bu adalettir!