FESATLIK YAPMA, YAZIKTIR!
Benlik gurur dava, eder durursun
Bu kibir bencillik, fitne bızıktır!..1
Haset oklarıyla, kardeş vurursun
Emeğini telef, etme yazıktır
Çiğ ve çirkef kişi, vıttır vızıktır!..2
Dostlar arasını, bozmak isteyen
Sadıklara tuzak, kazmak isteyen
Karnesine “fesat!..”, yazmak isteyen
Şeytan sevindiren, basit mızıktır3
Emeklerin boşa, verme yazıktır!..
Dava ehlin birbi-rine üşürür4
O kişi İblis’e, yemek püşürür5
Tevazu yüceltir, kibir düşürür
Bil gurur has yüze, düşen çızıktır6
Nefsine kapılma, ömren yazıktır!..
Yetki verilince, şımarma sakın
İnsanlık insaftır, edebin takın
Rahman’a uzaktır, Şeytana yakın
Gurur ehli kendin, sanır hazıktır7
Ahiretin yıkma, sana yazıktır!..
Allah’ın rızası, yoksa bir işte
Nefsine tapanlar, kötü gidişte
Yükseldim zanneder, oysa inişte
Şeytanın attığı, gizli kazıktır
Sermayez saçmayın, dostlar yazıktır!..
Unutma baş Şeytan, bizle uğraşır
“Ben” duygusun aşan, hayra ulaşır
Şımarıp şaşıran, şerre bulaşır
İster Macir Zaza, ister Kızık’tır8
Kim Hak’tan ayrılsa, ona yazıktır!..
Halis mü’min yüzü, kararıp solmaz
Ne takdir edilmiş, başkası olmaz
Hile haram ile, fazlası dolmaz
Herkesin nasibi, ona rızıktır
Rabbe baş kaldırma, sana yazıktır!..
Biz destek beklerken, bir de üzmeyin
Bahane uydurup, yalan düzmeyin
Hakk Milli Çözüm’le, bağız çözmeyin
Nefs davası güden, haza fasıktır
Nura kir katmayın, size yazıktır!..
Haksızlık yaptı-ğımız sanarsın
Şeytana aldanır, nefse kanarsın
Toparlan be kardeş, sonra yanarsın
Hakkın terazisi, gayet naziktir
Bozmaya kalkışma, sana yazıktır!..
Tevbekâr olmazsan, dürüst müstakim
İntikamın alır, “Aziz müntakim…”
Allah ki Adildir, “Alimün Hakîm…”
Pişman çok yalvarır, sesi kısıktır
Sıdk ile Hakka dön, yoksa yazıktır!..
Henüz devlet nimet, verilmemişken
Zafer ganimete, erilmemişken
Sırat geçip Cennete, girilmemişken
Nedir bu şaşkınlık, bu hazımsızlık
Bu uyarı sana, şefkat zımzıktır9
Gel kendini topla, kardeş yazıktır!..
1- Bızık: Şeytanın parmak atması.
2- Vıttırı vızık: Hiçbir işe yaramaz, çürük yapı.
3- Mızık: Oyun bozmak, fesatlık için fırsat kollamak.
4- Üşürmek: Saldırmak.
5- Püşürmek: Pişirmek.
6- Çızık: Çizgi, iz bırakmak.
7- Hazık: Bir işte ustalaşmış, tecrübe kazanmış.
8- Kızık: Türklerin Oğuz Boylarından biri.
9- Zımzık: Yumruk, sımsıkı.

Allah’ın rızası, yoksa bir işte
Nefsine tapanlar, kötü gidişte
Yükseldim zanneder, oysa inişte
Şeytanın attığı, gizli kazıktır
Sermayez saçmayın, dostlar yazıktır!..
Ya Rab sana sığınırım.
Her türlü enaniyetten
Yarab senden sana sığınırım.
Tevbe esteğfirullah…
Medet senden sana sığınırım…
Afet Rabbimiz …Tevbe Rabbimiz…
Bu şiir ha Şeytan’a okunsa, ha fesat ehline okunsa, her iki de kimmiş bu şiirde anlatılan mel’un der üstüne alınmazmış…
Kustukları şerri üstlerine alınmamaları fesat ehli ve Şeytan’ın en ortak paydalarıdır…
Fesat ehli eğer kendini ehli imandan sayarsa Şeytan’dan da farkı kalmaz imiş..
Zira:
Zira bir Hak davanın içinde olup da, bir haklı ve hayırlı hizmet ekibinde yer alıp da bu fesatlık işlerine karışan her mel’un’un savı bu işleri hayırla yaptıkları (!?) ve kendilerinin hep daha iyi ve yüce mevkilere, (imtiyaza) hakları oldukları ve kendilerinden başkalarına ise oynadıkları bu hayat oyununda (!?) birer figüran ve harcanacak birer piyon veya önlerinde aşılacak birer engel olarak görmeleridir.
Böyle fesat ehli ki aynı zamanda kibir ehlidir ki buna sosyal hayat literatüründe kibirli, bencil, megaloman gibi sıfatlarla anılmakla beraber aslında içlerindeki nefislerini bir tanrı edinip ona tapan kimseler olmalarıdır…
Bu tarz kimseler zanları üzere yaşarlar…. Hayat bunlar için zanlarından ibarettir… Bugün böyle zan ederlerken, yarın tam tersini zan ederler…. Onun için davranışları, yargıları, hükümleri hep tezatlar içindedir….
Önce kendilerince hüsnü zanlarını doğru, suizanlarını ise yanlış kabul ederler..
Daha sonra bu doğrularını HAKK olarak, yanlışları ise BATIL olarak görür ve hükmü keserler….
Ardından HAKK bildikleri hüsnü zanlarına tapar, BATIL bildikleri suizanlarını ise taşlarlar…
Ve arkasından zanla yola çıktıkları için etraflarındaki bütün figüranlarından da kendi HAKK zandıklarına (!?) tapar gibi sorgusuz sualsiz tapmalarını, ve BATIL zandıklarını (!?) ise şiddetle taşlamalarını isterler…
Zira aslında tapındıkları tanrı kendi nefisleridir, hiç taptığı tanırısı hata yapar mı?!
Kendi(ne) tanrılarına tapmayanları ise fesat ağları ile boğmaya, nifak zehri ile zehirlemeye çalışırlar…
Oysa:
Bundandır hep bir kararsız, yanar döner insandırlar….
İsterler ki etraflarındaki insanlar hep ona muhtaç kalsın, hep ortam sisli kalsın, bundan dolayı etraflarına fesat salmakla meşgüldürler ki Onun farkına varamasın, bu kimselerin Allah’ın
Cennetine de imanları olmadığı için, ödüllerini peşin görmek isterler…
Hep bir plan, tezgah peşinde olmalarının sebebi ilahi takdiri bozacaklarını sanmalarıdır, oysa bunu başarabilen bugüne kadar kimse olmamıştır…
Hem bu kimseler ahmaktır da, zira
Ve nihayetinde:
Dava ehlin birbi-rine üşürür
O kişi İblis’e, yemek püşürür
Tevazu yüceltir, kibir düşürür
Bil gurur has yüze, düşen çızıktır
Nefsine kapılma, ömren yazıktır!..
İmamı Gazali ; Aklın şehveti nefsin şehvetinden daha çok tehlikeli ve tahripçidir. Aklın şehveti; benlik, bilgiçlik, kendini bir şey zannetme, bütün marifetleri kabiliyetleri, bütün muvaffakiyetleri kendinden bilme gafletidir.
Biz mü’minlere , has kul olma gayreti çabası güden, cihad ehli olma dirayeti gösterenler olarak Muhterem üstadımız Ahmet AKGÜL Hocamızın Milli Çözüm’ün yolunun yolcusu olma yani PROBLEMLERİ ÇÖZEN OLMAK olduğu gibi PROBLEMLERİ ÖNLEYEN OLMAK en birincil vazifemiz arasındadır… Şeytanın vesveselerine kulak kabartan birini hissettiğimiz farkettiğimiz anda gecikmeden o kimseyle konuşup aman ha kardeşim bizler mü’minler topluluğu olarak şeytanı memnun edici hal hareket davranış düşünce ve niyetlerimiz yerine, rahmanı memnun edici hal hareket düşünce ve niyetlerle donatmalıyız ki ömrümüze ve insanlara yazık etmiş olmayalım…
Cümlenin Halıkı Birdir
Neden bazısı kafirdir
Bu ne sırdır ne hikmettir
Bilen gelsin meydane.
KENDİ ADIMA GEREKLİ DERSİ ÇIKARDIM!.
İnsan iğneyi kendine batırmaktan neden kaçınır. Çünkü;
1-Nefsine ağır geldiğinden ve Nefs putunu dizginleştiremediğinden.
2-İşine gelmediğinden.
3-Kendisindeki bu hastalıkların, başkaları tarafından fark edilmemesi için.
4-Gelecek korkusu, makam, mevki, şan ve şöhret beklentisi olması sebebiyle, bu şekilde kendisini saklama çabası.
Henüz devlet nimet, verilmemişken
Zafer ganimete, erilmemişken
Sırat geçip Cennete, girilmemişken
Nedir bu şaşkınlık, bu hazımsızlık
Bu uyarı sana, şefkat zımzıktır9
Gel kendini topla, kardeş yazıktır!..
Rabbim bizleri bağışla ayaklarımızı Hakk davada sabit tut. Amin..
“(Ey Resulüm, bazıları da) Müslüman oldular (ve birtakım hizmet ve fedakârlıkta bulundular) diye (gelip başına kakmak niyetiyle) Sana minnet etmektedirler. (Uğradıkları sıkıntıların sorumluluğunu Sana yüklemektedirler.) De ki: “Müslümanlığınızı Bana karşı minnet (konusu) etmeyin. (Hizmet ve ibadetlerinize karşılık dünyalık makam ve menfaat beklemeyin, kendinizi ayrıcalıklı zannetmeyin!) Tam tersine, sizi imana yönelttiği (küfür ve kötülükten çekip çevirdiği) için Allah size minnet edip (verdiği nimet ve faziletlerin şükrünü isteyebilir). Eğer doğru sözlüler (ve temiz özlüler) iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir.)”
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını (görünmeyen tüm sırlarını) bilir. (Sizlerin her türlü niyet ve gayretinizden de habersiz değildir; hak ettiğiniz karşılığı elbette verecektir. Ancak Rabbinizi kendinize borçlu zannetmek büyük bir gaflet ve edepsizliktir) Allah, yaptıklarınızı Görendir.”
Hucurat Suresi 17-18
“(Ey insan!) Sana iyilikten (ve güzellikten yana) her ne gelip isabet ederse (o) Allah’tandır; kötülükten (bela ve musibetten) de sana her ne gelip dokunur ise, o da nefsinin (hatası)dır. (Ey Resulüm!) Biz Seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şahit olarak Allah yeterlidir.”
Nisa Suresi 79
“Ve yine bir vakit Rabbiniz şöyle ilan edip duyurmuştu ve buyurmuştu: “Andolsun eğer şükrederseniz gerçekten size (nimetlerimi) artırıveririm ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Benim azabım pek şiddetlidir.”
İbrahim Suresi 7
En kudsi bir Dava,nasip olmuşken
En yüce Sultan’a,er’lik dururken
Mesihiyyet sırra,bend olmak varken
Başka şey aramak,nankör olmaktır
Kulluğun terketme,sonsuz yazıktır!..
YANMADAN OLMAZ!
Ateşten gömlek giyinmek, iman ister
Davada sadık kalmak, şuur ister
Zulme karşı dik durmak, cesaret ister
Lidere bağlı kalmak, sadakat ister
Makamlar geçici, dava kalıcı
Başarıya ulaşamaz, düşünen rahatını
Her anı değerli, boşa verme zamanını
Kıymet bilmeyen, çeker sonra zararını
Hakkın hakimiyeti için, çalışmaya
Söz verdik bu yolda, koşturmaya
Dönmeyeceğiz, engeller koyulsada
Mücadeleye devam, canla ve başla
Kapılma rüzgarın savurmasına
Kır şu “Ben” lik putunu, nefsine uyma
Misafiriz şu alemde, sakın unutma
Dünyanın süslü oyununa, aldanma
Zefer müjdeleri, bir bir yankılanırken
Ve insanlık, kurtuluş beklerken
Uzak durmak lazım, boş söylemlerden
İki sefer ısırılmaz Mümin, aynı delikten
Şerrin şahı olan Siyonizm’e savaş açmış Üstad Ahmet Akgül Hocamız; Sabırla, azimle, maneviyatla, bilgiyle, ferasetle tam istikamet üzere yürümekte.
Her bir adımı, devrim niteliğinde. Hedefi “tarihin en büyük zaferine” kilitli. Derdi, sadıkları da pay sahibi etmek!
Yeryüzünü ifsat eden merkez ile şanlı mücadele edilirken; Milli Çözümdeki görevimizi Rabbimizin razı olacağı en iyi şekilde-niyet ile yapmak ve Bilgenin, ferasetin karşısında “ben”likten sıyrılıp 0 olma erdemiyle hareket etmek ve özellikle üzerinde durulan teşbihte hata olmasın uçağın yakıtı hükmündeki meal, makale, şiir ve rüyaları dikkatle okumak ve verilen dersi idrak etmek, zafere giden yolda iman payımızı ve zafer sevincimizi artıracaktır.
Şiirimizde vurgulanan;
Benlik, gurur, bencillik, fitne, haset, dostlar arasını bozmak, sadıklara tuzak kurmak, fesatlık, dava ehlin birbirine düşürmek, kibir, nefse kapılma, şımarma, hile haram, yalan…
Gibi Şeytanın bin bir oyunlarından birine düşmek ve devam etmek, Hakk Milli Çözüm’le bağımızın kesilmesine (Siyonizm’in gözüne ok saplama ecrinden ve zafer sevincinden mahrum kalınmasına) sebep olacaktır.
Kuldur bilmeden hata yapar fakat;
Tevbekâr olmazsan, dürüst müstakim
İntikamın alır, “Aziz müntakim…”
Zaferden önce manevi hastalıkların tedavisi, hastanın ameliyat masasındaki gibi kolaydır.
Zaferden sonraya kalan manevi hastalıkların tedavisi, neredeyse ölümden sonra makam atlama gibi imkansız görünmektedir.
Bu nedenle;
Henüz devlet nimet, verilmemişken
Zafer ganimete, erilmemişken
Sırat geçip Cennete, girilmemişken
Nedir bu şaşkınlık, bu hazımsızlık
Bu uyarı sana, şefkat zımzıktır
Gel kendini topla, kardeş yazıktır!..
Kimsenin ettiği yanına kalmaz.
Hak tan başka çare yok, hâlâ anlamaz.
Yeter artık görün, Milli Görüş’süz olmaz.
Alınan ahlar, cehenneme azıktır.
Nûr’a kir katmayın, size yazıktır!..
Mevla’ya ve maksada nasıl varılır,
Yalan Dünya gerçek varmı anlayan,
Herşey onurlu bir ölüm içindir .
Hayra ve Hakka yol bulamayan
Yalan Dünya’ya dalmış gitmiştir.
Kur’an meal’ini kavrayamayan
Bil ki hayatın boşa gitmiştir.
Haşr 10
(Ayrıca) Onlardan (Muhacir ve Ensar’dan) sonra gelen (mü’min)ler de şöyle derler: Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin. [Not: Müslümanların, din kardeşleri ile aralarındaki ilişkide, karşı tarafı incitecek bir söz söylemek, öfkelenmek, saygıya uygun düşmeyen tavırlar sergilemek gibi, birlik ruhunu zedeleyecek her türlü tavırdan sakınmaları gerekir. Her mü’min bir diğerine karşı olabildiğince fedakâr ve sabırlı hareket etmelidir. Bu; gerçek ve samimi sevginin gereğidir, tüm mü’minlerin benimsemesi gereken üstün bir ahlâk örneğidir.]
https://www.mealikerim.com/59/hasr/10
Âl-i İmran 8
“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, bir daha kalplerimizi caydırma (ayaklarımızı kaydırma), bize katından rahmet ve inayet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.”
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/8
Samimi görünen yüzlerin nefislerinin,
perdeler arkasındaki,
şeytanî hastalıkları,
erken teshiş misali çıkartıp,
şefkatle tedavi eden,
mısraların muhterem sahibine
yürekten teşekkürler ediyoruz…
Yarabbi, Ahlakımızdan, amellerimizden, insanlığımızdan ve imanımızdan razı olmadan canımızı alma..
Bizleri en doğru olana karşı ferasetli kıl.
Bizleri Hakka ve Halka karşı anlayışlı kıl.
Nefislerimizi her türlü çirkef ve rezaletten, her türlü takıntı ve alınganlıktan, her türlü aşağılık ve bayağılıktan, her türlü basitlik ve fasitlikten arındır…
Ne olur bizleri katına, İnsan ve Mümin olarak kabul et.
Allah rızası ve hak davası doğrultusunda, maddi ve manevi imkan ve fırsatlar talep edilir ,ama bunları hak ettiğini düşünerek ve mecburen verilmesi gerektiğini zannederek istemek, bir şaşkınlık ve sapkınlık alametidir. Ve hele dava kardeşleri arasında bölgecilik ve hizipcilik kayırmaları, bilgiçlik ve birincilik yarışmaları, öncelik ve önemlilik ayrışmaları başlaması, imanın canı olan ihlas’ı öldüren manevi bir zehir gibidir. böyleleri farkında olmadan şeytanın gizli şakirdi haline gelir. uhuvvet, muhabbet ve meveddet (birbirlerine sahiplenip destekleme) bağları zayıflayıp çözülüverir. oysa haklı ve hayırlı bir hizmet ekibi,
kendilerini aynen bir vücut gibi görmeli, bu vücudun her bir parçasının Hayati,
önemli ve gerekli olduğunu bilerek ve onlara kıymet vererek hareket etmelidir.
Bu vücuttan kopup ayrılan göz de olsa,
elde olsa, artık murdar ve işe yaramaz bir et parçası hükmündedir. benlik dava eden bir damla, kısa zamanda buharlaşıp tükenecek, ama biz duygusuyla derya’ya karışınca, daimi mutluluğa erişecektir.
hadis-i şerifte buyurulduğu gibi: Allahu Teala bizim bedenlerimize ve yüzlerimize (zahiri görünüş ve etiketlerimize şan ve şöhretlerimize) değil kalplerimize (samimi niyet ve gayretlerimize)bakarak değer verecektir .
Zirveye yakınken ayaklarımız
Gerisin geriye, kaydırma ya rab!..
Burca dikilecek, bayraklarımız.
Alacak şeytana kandırma ya rab,,!..
Hakikat uğrunda, çırpınıp durduk Davanın yolunda, umutlar kurduk
Her zorda kaldıkça Kur’an okuruk Kutsal amaçlardan caydırma ya rab!..
Nefsi hesaplara, kapılan şaşar
Rızanı arayan, dağları aşar
Bu dünyada insan çok kısa Yaşar cehennemde yıllar, saydırma ya rab!!.
Kulluğumuz bize en büyük makam Kapından kaçarsam, kavuşmaz yakam Hep sana sığındık, ey yüce Hakan
Hıyaneti bir kar, sandırma ya rab!..
Mert ve metin olur, sertliği ondan
Mü’min mücahittir, ihsansız olmaz!..
Tek Allah’tan korkar, netliği ondan,
Dosta kurban gerek, ikramsız olmaz!.
Fazilet feragat, bilmeyen kişi,
‘Rabbena, hep bana!’; istismar işi,
Ayarı bozulmuş, tutmaz dikişi,
Ahlaksız, akılsız, izansız olmaz!..
Ne ifrat ne tefrit; ortası karar!..
Adalet odur ki, mazlumu sarar,
Vefasız vasıfsız, kim neye yarar?
Davasız saygısız, selamsız olmaz!
Zalime buğz gerek, mazluma şefkat
Rabbin medet eyler, Nebin şefaat
Aşık nur peşinde, fasık şatafat
Bu dava ıslahsız, insafsız olmaz!..
Nefsinle ve zalim, düzenle boğuş,
Ya cihatla diri kal, ya tembel kokuş,
Sabır, sebat lazım; yol uzun, yokuş…
Onurlu huzurlu, insansız olmaz!..
İnanmayan kişi kördür, sağırdır,
Yer-içer, çataşır; sanki sığırdır!..
Kahramanlık kul olmak; bu yük ağırdır,
İmansız, Kur’an’sız, ihlassız olmaz!..
Vaz, ilahi, sohbet; dinliyor hele!.. ‘
Bir Kur’an mealini, açmıyor bile,
Partisi AB’cidir, oy İsrail’e,
Şuursuz, sorumsuz; vicdansız olmaz!.
Kâfir ve Münafık, hayra uymazlar,
Milli Görüş Haktır; İslamsız olmaz!..
Kulaklar mühürlü; çağrı duymazlar,
Manasız, maksatsız; irfansız olmaz!..
2009-Milli Çözüm Dergisi