NEW YORK'TAKİ SİNAGOG’UN ALTI
VE YAHUDİ SAPKINLIKLARI
New York’taki Sinagog’un Altındaki Tünellerde Deliller Karartılmıştı!
Epstein’in çocuk istismarı davasının ardından ABD’nin New York kentindeki bir Yahudi sinagogunun altında yasa dışı şekilde inşa edilmiş tüneller olduğu ortaya çıkmıştı. Tünellerde pedofili, insan ticareti ve organ mafyasına dair bulgulara rastlanmıştı. Amerikalı milyarder Jeffrey Epstein’in çocuk istismarı davasının ardından tüm dünyayı sarsan bu olay, şaşkınlığa yol açmıştı. Brooklyn’de Ortodoks Yahudilere ait gizemli bir sinagogda, inşaat işçileri tarafından tesadüfen keşfedilen tünelin medyaya yansımaması için Yahudiler büyük çaba harcamıştı. İhbar üzerine olay yerine gelen polisler 10 kişiyi tutuklamıştı. Sinagogu yöneten haham Yosef Braun yaşananları korkunç olarak tanımlamış ve Ortodoks Yahudiliği için bir utanç olarak yorumlamıştı.
Yahudiliğin Hasidi koluna mensup şahısların aslında uzun yıllardır bu tünelleri kazdığı sanılmaktaydı ve tünellerin asıl amacı ise henüz saptanamamıştı. Ama çok gizli işler ve kirli ilişkiler için kullanıldığı açıktı. 2023 Aralık ayında bir kısmının tespit edildiği tünellerin birçok girişi de bulunmaktaydı. ABD basını ayrıca tünellerin kazılmaya dört yıl önce başlanmış olabileceğini ortaya atmış, ancak kesin kanıt sunmamıştı. Öte yandan Hasidilere ait bir haber sitesi olan COL Live, tüneldeki erkeklerin çoğunun İsrail’den geldiğini vurgulamıştı. İsrail’in Gazze’ye saldırmasından ve Epstein’in müşteri listesinin yayımlanmasından kısa bir süre sonra Yahudi Chabad Lubavitch grubunun New York Brooklyn’deki Chabad Genel Merkezi’nin altındaki yeraltı tünel ağı baskına uğramıştı. Polis, tünellerden çıkardığı hahamları tutuklamıştı.
Peki, New York’taki sinagogların altında keşfedilen yeraltı tünellerinde neler yapılmıştı? Tüm dünyanın merakla konuştuğu ve sosyal medyayı çalkalayan sinagog tünellerinde korkunç görüntülere rastlanmıştı. Sinagogun altındaki yasa dışı tünellerin içinde kanlı yataklar, insan dışkıları, kesici araçlar ve çocuk oturakları bulunmaktaydı. ABD polisinin söz konusu tünellere yaptığı baskın sonrasında tünellerin polis tarafından alelacele betonla kapatılmaya çalışılması ise kafaları karıştırmıştı. Çünkü ortaya çıkan araç ve gereçler, sapkın Siyonist Yahudi ve mason ritüellerinde kullanılmaktaydı.
Yahudilerin yasa dışı tünelleri tüm dünyanın gündemine bomba gibi otururken, tünellerin ne amaçla kullanıldığı ise henüz öğrenilemese de suç mahallinde ele geçirilen kanıt hükmü taşıyan eşyalarla birlikte korkunç iddialar konuşulmaktaydı. ABD’de bugüne dek yasa dışı olarak ortaya çıkarılan tünellerin büyük bir kısmının perde arkasında çocuk istismarı ve pedofili olayları yer aldığı saptanmıştı. Elde edilen delil niteliğindeki bir başka bulgu olan kesici aletler ise daha korkunç bir senaryoyu hatırlatmıştı. New York polisinin, kaçırılarak tünellere getirilen çocukların Yahudi ayinlerinde kurban olarak katledilmiş olabileceğinin üzerinde durduğu iddiaları vardı. Yahudiler, New York City nüfusunun yaklaşık %9’unu oluşturmaktaydı. New York’taki bu Yahudiler, İsrail toprakları dışındaki dünyanın en büyük Yahudi topluluğu konumundaydı.
Epstein’in Pedofili Listesindeki Meşhur İsimler Ortaya Çıkmıştı!
Hatırlanacağı üzere; sapık Yahudi Jeffrey Epstein’in küçük kız çocuklarına cinsel istismar ağı oluşturduğu ‘pedofili adası’ skandalında ilginç ve iğrenç detaylar ortaya çıkmıştı. Tüm dünyanın tepki gösterdiği olayın sapkınlık boyutu, dosyadan çıkan bilgilerle daha da artmıştı. MOSSAD adına çalıştığı belirtilen ve bu iğrençlikten büyük paralar kazandığı için ‘milyarder’ lakabı takılan sapık Yahudi Epstein’in ajandasında Prens Andrew’den, Donald Trump’a ve Bill Clinton’a kadar birçok ünlü ve siyasi isim yer almaktaydı. İşte dünyayı yöneten şeytanlar ve Epstein’in pedofili listesindeki mide bulandıran o isimlerden bazıları şunlardı:
Video odalarından, masaj odalarına ve ajandalarda yer alan isimlere kadar her bir satırı mide bulandıran bilgilerle dolu Epstein dosyasında, pedofili sapkınlığıyla tüm dünyayı yozlaştıran ve küçük yaştaki kız çocuklarını hedef alan bir fuhuş çetesi saptanmıştı. ABD’nin eski iki Başkanı Bill Clinton ve Donald Trump, İngiliz iş insanı Richard Branson ve Prens Andrew, sayısız sanatçı, iş adamı, akademisyen ve çok sayıda ünlü kişi, bu sapkın Yahudi’nin ajandasında yer almıştı. İsrail istihbaratı MOSSAD adına çalıştığı saptanan ve bu iğrençlikten büyük paralar kazandığı için ‘milyarder’ lakabı takılan sapık Yahudi Jeffrey Epstein’in dosyasından çıkan isimlere bakıldığında dünyanın nasıl korkunç bir durumla karşı karşıya olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştı. Epstein’in, partneri Ghislaine Maxwell’e karşı açılan davada geçen isimler, ABD Bölge Hâkimi Loretta Preska’nın kararı ile kamuoyuna açıklanmıştı. İsimler, şikâyetçi olan Virginia Giuffre tarafından verilmiş ve aslında 2015’ten beri yargı dosyasında yer almıştı. Epstein listesi, Amerikan siyasetinin neden İsrail kontrolünde olduğunu da ortaya koymaktaydı. Dünyanın önde gelen siyasetçilerinin, sanatçılarının, bilim ve iş insanlarının adlarının geçtiği pedofili ve fuhuş ağıyla kurulan büyük bir şantaj çetesi ABD’yi yönetenleri avucuna almıştı.
Prenslerden Sanatçılara, Siyasetçilerden MOSSAD’a Uzanan İfşaatlar İçeren Milyarder Epstein Dosyası
Yaşları 13-14’ten başlamak üzere, onlarca kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmak ve fuhuş ağı oluşturmak suçlamasıyla yargılanan ve gözaltında tutulurken hapishanede ölü bulunan Amerikalı milyarder Jeffrey Epstein’in dava dosyaları, olaylara ilişkin detayları gün yüzüne çıkarmıştı. Jean Luc Brunel (iş insanı), Ehud Barak (eski İsrail Başbakanı), Matt Groening (The Simpsons-Yapımcı), Kevin Spacey (aktör), Michael Jackson (şarkıcı), David Copperfield (İllüzyonist), Bill Richardson (eski New Mexico Valisi) bunlar arasındaydı.
2005’te Epstein, 14 yaşında bir kızla cinsel ilişkiye girmek için para verdiği iddiasıyla gözaltına alınmıştı. 2008’de reşit olmayan birçok kız, Epstein ve arkadaşlarının kendilerini cinsel istismara maruz bıraktığını iddia etse de mahkeme Epstein’i tek bir kişiye istismar uygulamaktan suçlu bulmuş ve 13 ay ceza almıştı. 2019’da ise fuhuş ağı oluşturmaktan suçlu bulunmuştu. Gözaltında tutulduğu hapishanede intihar ettiği anlaşılmıştı.
1999 Gölcük Depreminin Ardından Kaybolan Çocuklar, 25 Sene Sonra Korkunç Bir İddiayla Gündeme Taşınmıştı.
Küçük çocukları kaçırmış, ünlülere, siyasetçilere pazarlamış, kayıtları da saklamıştı! 1999 depreminin sonrası yaşananlar ve Jeffrey Epstein skandalındaki Bill Clinton ve Türkiye detayı çok tartışılmıştı. ABD başkanlarından şarkıcılara, oyunculardan siyasetçilere kadar birçok ismi henüz çocuk sayılabilecek yaşlardaki kızlarla yatıran ve bu anları kayda alan Epstein’in en yakınındakilerden birisi Türkiye’den de çocuk kaçırıldığını aktarmıştı. Yıl 1999, yer Yalova! Bill Clinton ziyareti sonrası kaybolan çocuklar, 25 sene sonra korkunç bir iddiayla gündeme taşınmıştı. Jeffrey Epstein’in özel pilotu Nadya Marçinko, hem Türkiye’den hem de Çekya’dan çocukların kaçırıldığını ve bu çocukların seks âlemlerinde kullanıldığını aktarmıştı. Tüm dünyada ses getiren Epstein’in seks adası skandalından sonra, ABD Başkanı Biden’ın çocuklara nasıl yaklaştığını gösteren videolar yayımlanmıştı. Görüntülerde mevcut ABD Başkanı Joe Biden’ın çocuklarla olan iletişimi mide bulandırıcıydı.
SP Ankara Milletvekili Mesut Doğan’ın Soru Önergesi:
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sn. Cevdet Yılmaz’a sorulmuştur.
Jeffrey Epstein davası, cinsel istismar ve insan ticareti konularında büyük endişe yaratmaktadır. ABD’de kız çocuklarına yönelik cinsel istismar, pedofili ve fuhuş ağı oluşturmak suçlamasıyla yargılanan Epstein’in dosyasındaki detayların yanı sıra, yer altındaki bir tünelde ortaya çıkan materyallerin hem infiale hem de büyük bir endişeye neden olduğu gözlemlenmektedir. Davaya ait dosyalarda Epstein’in pilotuna yöneltilen “Jeffrey Epstein’in Türkiye, Çek Cumhuriyeti, Asya ve diğer ülkelerden başka reşit olmayan kızları da taşıdığı (kaçırdığı) iddia ediliyor. Bundan haberiniz var mı?” sorusu, özellikle 1999 depremi sonrasında kaybolan çocukların gündeme gelmesine yol açmıştır. Davada Türkiye adı bir kez geçmiş olmasına rağmen, kaybolan çocuklarla ilgili kamuoyunda ciddi endişe bulunmaktadır. Ayrıca, 2017’de ortaya atılan Adana Meydan Doğumevi ile ilgili iddialar, 1980-1990 yılları arasında Adana’daki doğumevinde dünyaya gelen bazı bebeklerin kaçırıldığına dair soruşturmanın başlatılmasına neden olmuştur. Bu olayda, Adana’da kaçırılan bebeklerin İncirlik’e götürüldüğü ve buradan Amerika’ya kaçırıldığı iddia edilmişti. 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden sonra ise bir Türk çocuğunun Hollanda’da ortaya çıkması yine bu olaylar bağlamında yeniden gündeme gelmiştir.
Bu bağlamda;
1- 1999 depreminden sonra kaybolan çocuklarla ilgili daha sonra ortaya çıkan yeni gelişmeler olmuş mudur?
2- Adana’daki olayla ilgili yürütülen soruşturmanın sonucu ne olmuştur?
3- Türkiye Cumhuriyeti, Epstein davasıyla ilgili bir süreç başlatacak mıdır? Davaya müdahil olacak mıdır?
4- 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde kaybolan çocuk sayısı kaçtır? Bu konuyla ilgili bir süreç yürütülmekte midir?
5- Kamu kurumlarımızın kaybolan çocuklarla ilgili kapsamlı bir çalışması var mıdır?
6- Kaybolan çocuklarla ilgili yürütülen soruşturma sayısı kaçtır? Bu soruşturmalarda iddia edilen olayla ilişkili bir bulguya rastlanmış mıdır?
1999 Depreminde Kaybolan Çocuklar, ABD’ye mi Kaçırılmıştı?!
ABD’de fuhuş ağı kurmak suçlamasıyla tutuklanan ve cezaevinde ölü bulunan Yahudi sapık Epstein’in davasına ilişkin kamuoyuna açıklanan dosyalarda ‘Türkiye’ detayı kafa karıştırıcıydı. Epstein’in pilotu Nadya Marçinko, Türkiye’den kız çocuklarının ABD’ye kaçırıldığını aktarmış, ama üzerinde durulmamıştı. Fakat dünyayı sarsan bu durum sadece ABD ile sınırlı sanılmasındı. ABD’de kaçırılan çocuk vakalarına Avrupa ülkelerinde de rastlanmıştı. Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde benzer durumlar yaşanmıştı. Almanya’da kaçırılan çocuklar 34 yıl boyunca devlet destekli pedofil sapıklara evlatlık olarak bırakılmıştı. Batı Berlinli yetkililerin çocukları teslim ettiği pedofiller arasında yüksek profilli akademisyenler de bulunmaktaydı. 2018 ile 2020 arasında Avrupa’nın göbeğinde de 18 binden fazla göçmen çocuğun kaybolduğu anlaşılmıştı.
Sapık Ayinlere Katılanlar Arasında Birçok Ünlü de Vardı!
Epstein’in gün yüzüne çıkan dosyasında reşit olmayan kız çocuklarını istismar ederek, adeta bir ayin gibi toplantılar düzenlendiği anlaşılmıştı. Toplantılara katılanlar arasında eski ABD Başkanı Bill Clinton, Leonardo Di Caprio, Stephen Hawking, Bruce Willis, Kevin Spacey ve Michael Jackson gibi isimler de yer almıştı. Epstein’in cezaevindeki intiharı sonrası mağdurların açtığı davalar devam ederken ABD New York Bölge Hâkimi Loretta Preska’nın kararıyla yüzlerce evrak için alınan gizlilik kararları da kaldırılmıştı. Epstein’in özel pilotu Nadya Marçinko’nun Epstein’in Türkiye’den kız çocuklarını kaçırttığı ve Amerika’ya taşıdığı iddiaları yeterince araştırılmamıştı.[1]
Siyonist güdümlü ahlâksız Haçlı Batı’da onlarca Epstein adası bulunmaktaydı!
ABD’de kız çocuklarına yönelik cinsel istismar, pedofili ve fuhuş ağı oluşturmak suçlamasıyla yargılanırken hapishanede ölü bulunan Amerikalı Yahudi milyarder Jeffrey Epstein’in ardından korkunç skandallar zinciri ortaya çıkmıştı. Epstein’in adasına giden dünyaca ünlü onlarca isim ifşa olmuşlardı. Bu kan donduran iddiaların yer aldığı dosyalarda prenslerden sanatçılara, başkanlardan MOSSAD’a kadar çok sayıda isim bulunmaktaydı. Bu konularda uzman isimlerden psikolog Dr. Veysel Özdağ, Vatikan dâhil sayısız kurum ve yapının bu sapkınlığın parçası olduğunu aktarmıştı. Uzmanlara göre: “ABD yönetici elitlerinin tamamına yakını skandal listesinde yer almıştı. Yine; sinema, dünyaca ünlü zenginler ve kritik görevler ifa eden bürokratlar şu anda Batı’daki onlarca Epstein adasının ziyaretçileri arasında bulunmaktaydı. Bu haz merkezli suç denkleminin merkezinde Siyonistler vardı. Elbette bu olay şantaj aracı olarak kullanılmaktaydı. Ancak ‘İsrail-Siyonizm-Batı’ kanadı tıpkı LGBT gibi pedofiliyi de hastalık-sapkınlık olmaktan çıkarmaya çalışmaktaydı.” Maalesef, Dindar-kahraman rolü oynayan Erdoğan iktidarı da AB’ye alınma hevesiyle, Siyonist-Haçlı zihniyetine taşeronluk yapmaktaydı.
“Çocuklar; Deprem, Savaş ve Felaket Bölgelerinden Kaçırılmaktaydı!”
Sapkın isimlerin haz duygusu ile katıldığı ayinlerle ilgili görüntüler de yayımlanmaya başlamıştı. İstismar sonrası bazı çocukların kurban edildiği görülen videolarda uzun işkence seanslarının kurbanı çocukların, ölmeden kısa süre önce şırıngalarla kanları alınmaktaydı. Bu çocuklar genellikle deprem, savaş ve benzeri felaket bölgelerinden kaçırılmaktaydı. Pedofili sapkınlığına paralel dünya üzerinde özellikle dünyaca ünlü şarkıcı, artist, zengin ve siyasinin bu kanları gençlik iksiri olarak kullandığı vurgulanmıştı.
“Pedofili Ayinlerinde 2-3 Yaşındaki Çocukları da Kullanıyorlardı”
En son New York’ta ortaya çıkan Siyonist-Chabad tünellerinde de Epstein benzeri bulgular ortaya çıkmıştı. Amerika ve Avrupa başta olmak üzere birçok sinagogla birlikte Siyonistlere veya güdümlerindeki otel, fabrika ve tesislerde de benzer suç dehlizlerinin olduğu saptanmıştı. “Siyonistler bu konuda, Yahudi olmayan ancak sınırsız cinsellik dürtüsüne yenilen kişileri özellikle seçiyorlardı. Sonrasında tıpkı LGBT’de olduğu gibi bunu silaha dönüştürüyorlardı. Batı’da onlarca Epstein adası vardı. Sadece 5-14 vesaire değil, bu pedofili ayinlerde 2-3 yaşındaki çocuklar bile kullanılmaktaydı. Dünya çok daha rezil görüntülere hazırlıklı olmalıydı” diye uyaran uzmanlara, nedense kulak tıkanmaktaydı!
Bosna’da Siyonizm Destekli Sırp Terörü ve Yaptığı Vahşetlerden Bazıları:
Bosna’da, üç yıl süren savaş boyunca, Müslümanlara uygulanan “etnik temizlik” akıl durduracak boyutlardaydı. Burada tarihin en büyük katliamlarından birisi uygulanmıştı. Sırp Çetnik çetelerinin İsrailli uzmanlar tarafından eğitildiğine dair bilgi ve belgelere ulaşılmıştı. Gerçekten de uygulanan katliam yöntemlerine bakınca “Siyonist ideolojinin tarzı” sırıtmaktaydı. Ayrıca Bosnalı bir diplomat: “Yalnızca İsrail böyle dev bir ‘etnik temizlik’ hareketini gerçekleştirebilecek tecrübeye sahiptir.” uyarısı yapmıştı. Bu vahşet yöntemlerinin benzerlerinin Filistinli Müslümanlar üzerinde nasıl uygulandığını bilmeyen kalmamıştı. İşte, Sırp terörünün dehşet verici örneklerinden bazıları:
Tecavüz Olayları
“Sırplar tarafından ırzına geçilmiş 50 bine yakın Bosnalı kadından birçoğunun hamile olduğu, bunların çoğunun da bu hamileliklerinden kurtulmak için gerekli kürtaj olanaklarından yoksun bulunduğu belirtilmişti. Tecavüz kamplarına düşen kadınlara hamile kalana kadar tecavüz edildiği ve hamile kaldıktan sonra bu kadınların hamileliklerinin kürtaj olanaksız hale gelene kadar kampta tutulduktan sonra serbest bırakıldıkları öğrenilmişti. Tecavüzü etnik temizlik amaçlarına hizmet edecek biçimde kullanan Sırplar, ‘nefret ürünü’ bir kuşak yaratmaya yönelmişlerdi.” (Milliyet, 2 Ocak 1993)
“Vogosca kentindeki bir olayda, Sırp Çetnikler zorla girdikleri bir evde, küçük bir kıza tecavüz etmişlerdi. Beş tanesi kızın babasını tutarken, altıncısı babasının önünde kıza tecavüze yeltenmişti. Saldırganların işi bittiğinde kız ölmüştü… Aynı bölgede biri 13, biri 7 yaşındaki iki kıza daha, annelerinin gözleri önünde Çetniklerce tecavüz edildiği bildirilmişti. Her iki kız da ölmüşlerdi…” (On Chetniks’ Crimes Committed Over Muslim Girls and Women, The Riyasat of Islamic Community, sf: 3)
Yıkma ve Yakma Olayları
“Müslümanların gözlerinin oyulduğu, kollarının, bacaklarının ve erkeklerin erkeklik organlarının kesildiğini bildiren ajans, Sırp çetecilerin katlettikleri Müslümanların tanınmaması için cesetleri topladıkları yerlerde yaktıklarını kaydetmişti.” (Günaydın, 20 Mayıs 1992)
“Bir görgü tanığı, Sırp çetecilerin yaptıklarını gözyaşları içinde anlatırken şunları söylemişti: ‘Sırp saldırısı nedeniyle dağlara kaçan Boşnak kadın ve çocukları toplayıp dağ evlerine kapatıyorlardı. Sonra da, evlerin tüm çevresine benzin döküp ateşe verdiler. Müslüman kadın ve çocuklar çığlıklar içinde diri diri yandılar. Biz ilerideki ormanda saklandığımız yerden bunu seyrettik…” (Sabah, 18 Eylül 1992)
“Camilerle hızını alamayan Sırp katiller bu defa Müslüman mahallelerdeki bütün evleri tek tek havadan bombalayarak birer enkaza çevirmişlerdi. Havadan bombalama bitince, dışarı kaçmaya çalışan Müslüman halkın üzerine ateş etmişlerdi. Kimi ateşte yakılmış, kiminin boğazı kör bıçakla kesilmişti. Tek kelimeyle vahşetti. Evleri yanan kadın ve çocuklar feryat figan ile dışarıya kaçmaya çalışıyorlardı. Ama Sırp katiller köyün etrafını sarmış kimsenin dışarı kaçmasına izin vermiyorlardı… Göz göre göre 85 kadın ve çocuk diri diri yanmıştı…” (Türkiye, 8 Haziran 1992)
Allah, Bürûc Suresi’nde, Müslümanların kâfir zalimlerce geçmişte de yakılarak öldürüldüklerini aktarmaktadır.
“Kahrolsun Ashab-ı Uhdud (ki bunlar mü’minleri kazdıkları ateş hendeklerinde yakan Yemen Yahudileri olmaktaydı).”
“Tutuşturulmuş yakıt (malzemeleriyle) dolu o ateş (sahipleri ki; ateş çukurlarını masum mü’minlere işkence için hazırlamışlardı).”
“Hani kendileri de (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı. [Not: 4, 5 ve 6. ayetler, Siyonist ve emperyalist güçlerin dünyayı ateşe verebilecek nükleer yığınaklarına da işaret buyurmakta, ilgilileri ve ilim ehlini uyarmaktadır.]”
“Ve onlar mü’minlere yaptıklarını (şeytani duygularla şahitlik edip) seyrediyorlardı.”
“Onlardan (Müslümanlardan), sırf Azîz ve Hamîd olan Allah’a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.”
“O (Allah) ki; göklerin ve yerin mülkü ve hükümranlığı O’nundur. Allah, her şeyin üzerinde şahit (bulunmaktadır ve hesabını soracaktır).”
“Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra (pişmanlık duyup) tevbekâr da olmayanlar; işte onlar için cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır.” (Bürûc Suresi: 4-10)
Çocuk Katliamı
“İzzet Begoviç’e; ‘Son üç ay içinde kendisini en çok üzen olay neydi?’ sorusu yöneltilince, bir an duraklıyor. İlk tepkisi, ‘İnsanlık dışı olaylar o kadar çok ki’ oluyor. ‘Bir hafta önceydi’ diye başlıyor anlatmaya, ‘Saraybosna’nın varoşlarında bir felaketi yaşadık. Kızlı erkekli bir grup küçük çocuk kiraz ağacına çıkmışlar. Güle oynaya kiraz yiyorlar. Makineli tüfeğin o korkunç sesi duyuluyor. Çocukların çığlıklarıyla, bu ses birbirine karışıyor. Çevredeki tepelerden birinde mevzilenmiş bir tankın üstünden açılıyor ateş. Üstelik ateşe ara vermiyor teröristler. O yüzden anne babalar çocuklarının yardımına koşamıyorlar. Çocuklardan bazıları yaralı. Kiraz ağacında feryatlar içinde bir süre asılı kalıyorlar. Fakat ateş devam ettiği için kimse gidemiyor kiraz ağacının yanına. Akşama doğru yedi küçük çocuğun öldüğü haberi geldi bana.” (Sabah, 9 Temmuz 1992)
“Sırplar Banya Luka yakınlarındaki Mayanka’da çocuklara işkence ettiler. Bir keresinde yedi çocuğu caddeye yatırıp üzerlerinden tank geçirdiler.” (Hürriyet, 7 Ağustos 1992)
Cesetlerin Kokması
“Halk top ateşi altında yakınlarının cesetlerini kaldırmaya cesaret edemediğinden cesetlerin artık kokmaya başladığını kaydeden Saraybosna Sağlık Merkezi yetkilileri, şehirde salgın hastalık tehlikesinin de baş gösterdiğini ifade ediyorlar.” (Türkiye, 29 Haziran 1992)
Kulak ve Burun Kesme Barbarlığı
“Kamptaki işkencecilerin önde gelenlerinden biri, 18 yaşındaki Monika Simonovitch adındaki Sırp kızı idi. Monika, sorguya çektiği tutsakların bazen kırık şişe ile gözlerini oyar, kulak ya da burunlarını keserdi.” (Cumhuriyet, 9 Ağustos 1992)
Boğazlayarak Öldürme Katliamları
“Gardiyanların tutukluların boğazlarını keserken ‘çılgın kasaplar gibi’ olduklarını belirten Alia Lujinoviç, şöyle dedi: ‘Genç adamları boğazlarını kesebilmek için yere yatırıyorlardı. Kaçmaya çalışanı da vuruyorlardı. Sırp gardiyanlar dizlerini yere yatırdıkları tutuklunun beline dayayıp, saçlarından kafalarını yukarıya çekiyorlar, daha sonra da boğazlarını kesiyorlardı.” (14 Ağustos 1992- Milli Gazete)
Cesetleri Köpeklere Parçalatma
“Lujinoviç, cesetlerin beyinlerinin köpeklere yedirildiğini, doktorların da öldürülenlerin organlarını özel soğutma sistemine sahip bir kamyona koyduklarını anlattı.” (Akşam, 14 Ağustos 1992)
Hamile Kadınların Karınlarının Yarılması
“Hadzici Spor Merkezi’nde kadınlara ve kız çocuklarına tecavüz ettiler. 13 yaşındaki bir kız çocuğuna 25 askerin tecavüz ettiği öğrenildi. Ayrıca hamile bir kadının karnı yarılarak, çocuğu alındı.” (Hürriyet, 7 Ağustos 1992)
Camilerin Yıkılması
“Foça şehrinde bir tek cami kalmadı. Mostar’da da bütün ibadethaneler tahrip edildi.” (Flash TV, 1 Kasım 1992)
“Sırp topçularının en çok hedef aldıkları yerler camiler.” (L’Evénement du Jeudi, 23 Ekim 1992)
Erbakan Hocamız TBMM’de şöyle haykırmıştı:
“Bosna-Hersek’te Sırplar 3 yaşındaki bir çocuğu babasının gözleri önünde ağaca çiviyle çakıp, testereyle parçaladılar. Daha sonra çocuğun parçalarını ateşte kızartarak silah zoruyla babasına yedirdiler.” (TBMM’nin Bosna-Hersek ile ilgili 25 Eylül 1992 tarihli olağanüstü toplantısındaki konuşmasından)
AKP’nin İktidara Geldiği 2002 Yılında da İsrail Vahşeti Yaşanmıştı!
İsrail hükümeti, radikal olmakla suçladığı Filistinliler tarafından gerçekleştirilen intihar saldırılarının karşılığında, işgal altındaki topraklarda baskısını daha da artırmıştı. Havadan, denizden ve karadan yürütülen operasyonlar çoğunlukla sivil Filistin halkını hedef almıştı. 2002 yılı başından itibaren de Aksa İntifadası’nın belki de en şiddetli günleri yaşanmaya başlanmıştı. Yetkililer tarafından işgal altındaki topraklarda son yirmi yıldır yaşanan en büyük operasyon olarak nitelendirilen bu harekâtta, İsrail ordusu yaklaşık 20 bin askerini bölgeye yığmıştı. Büyük bir kıyımın habercisi olan bu sevkiyatla birlikte İsrail ordusu Filistinlilerin yaşadıkları bölgeleri tek tek ele geçirmeye başlamıştı. Aslında bu durumun ilk sinyalleri aylar öncesinden verilmiş durumdaydı. Siyonist canilerce ele geçirilen her kampta, her bölgede aynı şeyler yaşanıyordu. Önce uzaktan tank ve silah sesleri duyulmaya başlanıyor, sonra bölgeye elektrik sağlayan jeneratör vurularak kamplar karanlığa gömülüyor ve halkın dış dünya ile bağlantısı kesiliyor daha sonra da tanklara F16’lar eşlik etmeye başlıyordu. Yaşananlar tam bir savaşı andırıyordu. Bir yandan İsrail tankları Filistin idaresinde bulunan Gazze, Ramallah, Nablus, Tulkarem gibi şehirlere girip önüne gelen ne varsa yıkıp geçerken, bir yanda F16’lar kamplarda yaşayan halkın üzerine bombalar yağdırıyordu. Filistin Özerk Yönetimi Lideri Yaser Arafat yaşadığı yerden dışarı çıkamıyor, ev hapsine alınıyordu. Bir günde 40 kişinin hayatını kaybettiği bu saldırılar sırasında, görme engelliler için BM tarafından inşa edilmiş olan okul da dahil olmak üzere okullar, ambulanslar, hastaneler de Siyonist İsrail ordusunca vuruluyordu. Olay yerinde bulunan yabancı gazeteciler, saldırılar sonrasında yaralanan halkın hastaneye götürülmesinin mümkün olmadığını, çünkü İsrail tanklarının hastanelerin etrafını kuşatıp ambulans giriş çıkışlarına engel olduklarını bildiriyordu. Bunun yanı sıra binlerce kişi gerekçesi gösterilmeden gözaltına alınıp, hapse atılıyordu. Pek çok mülteci kampında, kampta yaşayan 14-60 yaş arasında tüm erkekler sorgulanmak üzere tutuklanıyordu.
O dönemde; İsrail işgali sırasında daha pek çok acımasız uygulama basına yansımıştı. Bunlar arasında, İsrail askerlerinin öldürdükleri Filistinlinin üzerine basarak arkadaşlarına poz vermeleri, yol ortasında bir Filistinlinin teslim olmasına rağmen askerler tarafından önce dövülüp sonra öldürülmesi, İsrail tanklarının yol kenarına park etmiş ambulansları ezip geçmeleri, Filistinlilerin roketlerle parçalanması vardı. Üstelik İsrail ordusunun işgal altındaki topraklarda estirdiği terör, çoğu zaman olduğu gibi yine çocukları hedef almaktaydı. İsrail’in çocuklara yönelik bu politikası, haklı olarak, yalnızca Filistinliler tarafından değil, İsrail vatandaşları da dahil olmak üzere tüm dünya tarafından tepkiyle karşılandı. İsrail’in işgal altındaki topraklarda yaptıklarını eleştiren ünlü ve insaflı bir Yahudi olan Gideon Levy de bu politikayı kesin bir dille eleştiriyor ve kamuoyuna şu soruları yöneltiyordu:
“Bu çocukların başlarına ateş etmeleri için askerlere herhangi bir emir verilmiş midir, yoksa askerler kendi inisiyatifleri ile mi bu cinayetleri işlemektedir? Bu bir şeyi değiştirir mi? Bu olaylar sadece sıra dışı birkaç uygulamadan mı ibarettir? Yoksa ‘taş atan kimse, çocuk ya da yetişkin fark etmez, vurulur’ şeklinde prensip mi yürütülmektedir? Ve bu da savaş suçu olarak saymamız gereken eylemlerden biri midir? İsrail ordusunda, kendi askerlerinin bu şekilde davranmasını umursayan bir kişi bile yok mudur?”
Ramallah’ta yaşayan Amerikalı insan hakları savunucusu Adam Shapiro ise işgal topraklarında görev yapan İsrail askerleri ile ilgili düşüncelerini şöyle aktarıyordu:
“İsrail işgali, insanlık dışı eylemler üzerine kuruluyor… İsrail askerleri bu sayede Filistinlilere böyle muamele edebiliyorlar ve onların insan olmadığını düşünmeleri yönünde de eğitim alıyorlar. İsrail askerlerinin hepsinin kötü olduğuna inanmıyorum, ama göreve gelirken insani yönlerini evde bıraktıklarını düşünüyorum… İsrail, bu bölgedeki çatışmaların ana kaynağının bu işgal olduğunu anladığı ve işgal ettiği topraklardan geri çekilip Filistinlilerin özgürce yaşamalarına izin vermeye başladığında, dünyamızı açıklamak ve anlamak için kullandığımız sözcükler yeniden anlam kazanmaya başlayacak. O zamana kadar, ‘insan’ sözcüğü uygulaması olmayan bir sözcük olarak kalmaya devam edecek.”
Ariel Şaron, yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “Kayıplarını artırmalıyız ki Filistinliler direnmekle bir şey kazanamayacaklarını anlasınlar… Onları vurmalıyız, bir daha bir daha vurmalıyız, bunu iyice anladıklarına kanaatimiz gelene kadar vurmalıyız!..” Gazeteciler kendisine, “Peki, neden siyasi yollarla bu sorunu çözmeye çalışmıyorsunuz?” diye sorduklarında da Şaron’un cevabı, “Siyasete vakit olmadığı, sorunun sadece askeri yollarla çözüleceği…” oluyordu.
İsrail ordusunun (2002 yılındaki) bu operasyonu sırasında, BM’nin açıkladığı rakamlara göre, on gün içinde toplam 1620 ev, okulların da dahil olduğu 14 kamu binası yıkılmıştı. Cenin’de 14 bin Filistinlinin barındığı 2.500 evden 550’si ağır hasarlıydı. Balata’da 20 bin insanın yaşadığı 3.700 evden 670’i bombalanmıştı. Nur Al Şams’da 8.000 Filistinlinin yaşadığı 1.500 evden 100’ü hasar almıştı. Tulkarem’de 16 bin kişinin yaşadığı 2.900 evden 300’ü hedef alınmıştı. Maddi kayıp ise 10 milyon dolara yakındı.
Evet, tarihi bilgiler ve belgeler gösteriyor ki; HAMAS’ın İsrail’i kışkırttığı iddiaları tam bir saptırmacaydı. Çünkü İsrail 76 yıldır, her fırsatta Filistin halkına saldırmak için bahane aramaktaydı…
[1] https://www.superhaber.com/epstein-davasinda-korkunc-turkiye-detayi-

Aziz Erbakan Hocamız, “beni anladığınızda dövecek diziniz kalmayacak” buyurduğunda, anladım zannederek tasladığım bilgiçlikten dolayı Mevlâm affeylesin. Nasıl bir rezalet düzenini Aziz Hocamız yıllarca anlatmış da bir kere bile tam anlayamamışız. Rabbimize hamd olsun ki şimdi Milli Çözüm var. Ve kaçan büyük fırsatı telafi etme imkanı elimize geçti. Bu şeytani düzenin tüm kepazeliklerini anlayıp, tedbir alalım diye tek tek anlatıyor. İnşallah bu iğrenç şeytanlardan kurtulduğumuz günleri Mevlamız nasip eder.
SİYONİZMİN VAHŞET RUHU ŞEYTANIN İNSANLIKTAN ÖC ALMA YOLUYDU
AKP ERDOĞAN İKTİDARI SİYONİST VAHŞETE CESARET Mİ VERİYORDU?
İnsanlık tarihi ile başlayan HAK-BATIL mücadelesinde ŞEYTAN binlerce yıllık birikimini SİYONİZM olarak kurgulamıştı. Bu vesile ile BATIL FİKİR SİSTEMLERİNDEN AHLAKSIZLIK ÇUKURUNA ÇATIŞMACI STRATEJİLERDEN DİNİ DEJENERASYON lara KÖTÜLÜĞÜN HAKİMİYETİ ADINA ”ŞAHESER” bir sistem kurulmuş başta Müslümanlar olmak üzere vahşet ve katliamlar sergilenmiştir. Bugün ŞEYTAN ve SİYONİZM bu sistemi ARMEGADDON ile insanlığı katletmek yok etmek istemektedirler. İnşallah bu şeytani plana karşı Erbakan Hocamızın RAHMANİ fikir proje ve teknolojileri ile EGALE edici bir plan vardır ve Şeytan tarihi bir yenilgi alacaktır.
Makalenin son kısmında SİYONİST İSRAİL’in daha önceki dönemlerde (AKP öncesi ve ilk dönemleri) yaptığı zulüm ve vahşetlere değinilmiş. Aziz milletimizle beraber ümmet de SİYONİZM in zulmünden ABD nin zorbalıklarından vb psikolojik olarak bir kurtarıcı ve izzetli günler umut etmiştir. AKP ve Sn Erdoğan da kahramanlık edası ile bu (ERBAKAN HOCANIN TÜM KESKİN UYARILARINA RAĞMEN) portreye inanmış ama tarihi bir aldanışla aldanılmıştır.
Ahlaki dejenerasyondan ekonomiye İslam ülkelerinin işgali ve parçalanmasından çocukların katledilmesine ortaya çıkan sonuç AKP iktidarının Fecr-i Kazip olduğunu ispat etmiştir.
Ülkemiz insanının ve ümmetin Fecr-i Kazip ten tevbe ederek FECR-İ SADIK’a yönelme vakti gelmelidir artık daha da geç olmadan.
ZALİMLER VE İŞBİRLİKÇİLERİ MÜNAFIKLAR İÇİN YAŞASIN CEHENNEM…
İNSALIĞIN HUZURU İÇİN TEK ÇARE ADİL DÜZEN…
Bakara Suresi
193- (Bununla beraber, ülkenizde, bölgenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya (herkese temel insan haklarını sağlayan bir düzen kuruluncaya; adalet ve hürriyet ortamını bozmaya kalkışan fesat odakları etkisiz bırakılıncaya) kadar onlarla (zulüm odaklarıyla) çarpışıp (Hakkı hâkim kılmaya çalışın!) [“Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (bugün ise üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın.” (Enfâl: 60)] Eğer (kâfir ve hain odaklar saldırı ve fesatlıktan) vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına karşı düşmanlık yoktur (saldırganlık ve zulümkârlık caiz değildir).
208- Ey iman edenler! Hepiniz birlikte (ve her hükmünde bir hayır olduğunu bilerek) topluca barış ve güvenliğe (Silm’e, İslam’ın selamet ve saadet düzenine) girin ve şeytanın (Siyonist ve emperyalist odakların) adımlarını (zalim planlarını ve teşkilatlarını takip ve tercih edip) izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır (bunu bilin ve ona göre hareket edin)
Şeytanilerin bu tür sapkınlıkları bizleri elbette şaşırtmıyor, bu insan görünümlü varlıklar şeytana teslim olduklarında ne hale gelebiliyorlar… Şeytana teslim olanlar ve Allah’a teslim olanlar arasındaki dev fark… Cenabı Hakk Kur’an- İslam Peygamber Elçi göndermiş ki Hakka bağlı adaleti örnek edinen insanlar olmamız için… İslam araçtır aslolan İnsandır malum… İşte görüyoruz hiçbir kötülükler gizli kalmıyor bu dünyada bir gün ortaya çıkıyor.. İyiliklerde aynı hakeza…
Bu şeytanı temsil eden Siyonizm yıkılmadan hem insanlık huzura saadete eremez hemde Siyonizm yıkılmadan Adil Düzen kurulamayacaktır.. Her geçen gün alim prof hoca şeyh molla sayısı arttığı halde ve bunların hepsi faize yaklaşmayın zinaya yaklaşmayın kumara içkiye uyuşturucuya vb yaklaşmayın ayetini anlattıkça faize bulaşmayan zinaya bulaşmayan içkiye kumara uyuşturucuya bulaşmayan insan kalmadı nerdeyse… Demek ki Mecellede geçen Külli Kaidenin önemi ortaya çıkmakta neydi o kaide : Def-i Mefasit Celbi Menafiden evladır… Yani; fesat merkezlerinin tahribatından kurtulmak, hayırlı ve yararlı icraatlar yapmaktan daha öncelikli ve önemli sayılmaktadır. Önce şeytanilerin merkezi Siyonizm’in işbirlikçisi olan şuan başımızdaki siyasi iktidarın hukuki yollarla bir devlet müdahalesiyle alaşağı edilmesi yerine Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanının işbaşına getirilmesi ve sonrasında bu getirilen zihniyet tarafından Siyonizm’in; İsrail ve avanelerinin ,tarihin çöplüğüne gömülmesi ve akabinde rahmanilerin Milli Çözüm’e inanamış kadroların emin güvenilir ellerin ADİL DÜZEN’İ İLANI… O YÜZDEN; YA MİLLİ ÇÖZÜM’E FIRSAT SAĞLANACAK VEYA KİRLİ ÇÜRÜME VE ÇÖZÜLME HIZLANACAKTIR! ÇOK ŞÜKÜR Kİ MİLLİ ÇÖZÜM’E FIRSAT SAĞLAMAYA DOĞRU YOL ALDIĞIMIZI GÖRMEKTEYİM.. İNŞAALLAH…
Eğer Allah, insanları işleyip kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıp sorgulayarak cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak (imtihan gerçeği ve merhameti gereği) onları belli bir müddet erteleyip geciktirir. Ama ecelleri (cezalandırma vakitleri) geldi mi (intikamını mutlaka alıverir.) Çünkü Allah kullarını devamlı gözetlemekte (ve onların amellerine göre hak ettiklerini vermekte)dir. [Not: Ayette geçen “A-ha-ze” (almak, tutmak, yakalamak, etkisi altına sokmak ve ayıplamak): kökünden gelen kelime, Kur’an-ı Kerim’de 273 yerde geçmekte ve 20 kadar farklı anlam içermektedir.]
OKUMAKTA EN ÇOK ZORLANDIĞIM YAZIYDI, bir insan nasıl bu kadar vahşileşir. Hangi suç ki suçlu bile değiller, böyle bir zulüm yapma düşüncesi oluşturabilir. Dünyanın yönetimi bu zalimerin eline bırakılamaz, bütün insanlığı bu zalimlerden kurtarmak için her vicdan sahibi insanın canla başla çalışması gerekir, hangi dinden olursa olsun, hangi ırktan olursa olsun, bütün insanlığı bu zalimlerden kurtarmak gerekir.
çocuk kaçırma olayları ATV DE yayınlanan Esra Erol un programında işlendiği halde, hemen apar topar konu kapatıldı. Neden üstüne gidilmedi, neden sessiz kalındı, kimler nasıl sessiz kalabildi.
https://x.com/alpklnctr/status/1747744966825160871?s=20
saadet partisinin verdiği önerge neden reddedilir, araştırılması istenmez, bu siyası bir mesele değil, insani bir mesele olduğu halde neden siyasi davranılır. Hiç mi vicdanları yok.
YA RAB BÜTÜN İNSANLIĞIN TEK ÇARESİ OLAN ADİL DÜZEN MEDENİYETİNİ ÇABUKLAŞTIR, BİR AN ÖNCE TÜM ZALİMLERİN HESABININ DÜRÜLMESİNİ VE HER İNSANIN İNSANCA YAŞAYABİLCEĞİ ADİL DÜZEN MEDENİYETİNİ YER YÜZÜNE HAKİM KIL, BİZLERİ DE BU UĞURDA CANLA BAŞLA ÇALIŞANLARDAN EYLE.Amin.
Yoksa siz, daha önce gelip geçen (kavimlerin durumu) başınıza gelmeden (onların İslam yolunda ve imtihan amacıyla çektiklerini siz de çekmeden; dünyada Adil Devlete erişeceğinizi, ahirette ise) cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine belalar, yoksulluk ve hastalıklar dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, sonunda peygamber ve onunla birlikte iman eden kimseler; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek (kadar çaresiz kalmışlar ama buna rağmen davalarından asla caymamışlardı. Sadakat ve samimiyetlerini böylece ispat ettikten sonra) İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir.
https://www.mealikerim.com/2/bakara/214
Dünyamız, şuan yeryüzünde işlenmekte olan zulmü bu güne kadar hiç görmedi. Ekonomik, ahlaki, siyasi her yönden, insanlık “Siyonizm” tarafından esir almış durumda. İnsanlığın gözünün içine baka baka da her türlü melaneti işlemekteler.
Tabi ki işbirlikçileri, şuursuz duyarsız halk yığınları, silahları… sayesinde zulüm düzenleri tıkır tıkır devam etmekte.
İşlenen zulümleri gördükçe “Yılarca bu vahşi zihniyetin (makalemizde vurgulanan) tehlikelerine karşı avazı çıkıncaya kadar (Aziz Erbakan Hocamız gibi) bağıran (geçe gündüz durmadan, her türlü meşru yöntemi kullanarak mücadele yürüten) Üstad Ahmet Akgül Hocamızın haklı çağrılarına karşı kulak tıkayanlar duyarsız davrananlar nasıl hesap verecekti?” soruları aklımıza gelimiyor değil!..
Çünkü, insanlık düşmanı “siyonizm ve işbirlikçilerini” en iyi deşifre eden, oyunlarını bozma yöntemini sunan ve akabinde “huzur, barış, adalet” getirecek “Adil Bir Düzen” sunan Aziz Erbakan Hocamız ve akabinde Üstad Ahmet Akgül Hocamızdan başkası değildi.
Böylesine haklı hayırlı mücadeleye-çağrıya duyarsızlık” dünyamızı altın tepside” Yahudi’ye sunmaktı.
Evet, ne cemaatlerden, ne diğer partilerden, nede sayısız tarikatlerden ve neredeyse hiç bir ülke liderinin ağzından “siyonizm” tehlikesini tam manası ile duyamazsınız ve hele Siyonizm’in sömürü düzenine karşı Adil Bir Düzen sistemini hiç bilmezler. (Maalesef bir çok Milli Görüş Milko yöneticilerinin Abdullah Gül gibi tescillilerin ve ya AKP gibi işbirlikçilerin kuyruğuna takılmaları da çözümsüzlüklerinin göstergesiydi)
Hal böyle olunca Aziz Erbakan Hocamızın akabinde Üstad Ahmet Hocamızın Adil Düzen çağrıları “Katil Siyonizm ve işbirlikçi AKP” hakkında uyarıları, sunmuş oldukları çözüm yolları daha büyük önem kazanıyordu.
Duyarsız kalmak ise tarihi veballer içeriyordu.
Siyonizm vahşetine karşı çözüm tek ve belli o da: Aziz Erbakan Hocamızın ADİL DÜZEN projeleriydi.
Kurtuluş reçetelerini Aziz Erbakan Hocamızın emanet ettiği kişi (inkar edilemez gerçek) ise Üstad Ahmet Akgül Hocamızdı.
Seçim sizin “ya kaybolan küçük evlatlarımızı, (makalemizde anlatıldığı gibi) Hollanda sokaklarında bulduğumuz vahşi zalim düzene devam diyeceğiz.
Ya da sadece Müslümana değil tüm insanlığa insanca yaşa sistemi getirecek Üstad Ahmet Akgül Hocamızın sunduğu “Yeni Bir Dünya”yı seçeceğiz.
“Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla (kuru laf kalabalığıyla) söndürmek istemektedirler. Oysa Allah, Kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese bile (Kur’an’ın Adil Düzenini yerleştirip yürütecektir). ” Saf Suresi 8
Vahşeti,sapkınlığı din edinmiş bu alçaklara, Aziz Erbakan Hocamız tarafından üzerinde ısrarla durulan anlayacakları tek dilin
“ZOR KULLANMAK-KUVVET” olduğu gerçeği!..Artık akıl -vicdan sahibi her insanın kabul edeceği bir gerçek haline gelmiştir!..
Bu zalimlerle normalleşme sevdalılarının, nasıl tarihi bir vebale girdiklerini!..Nasıl büyük kötülüklere alet olabildiklerini hayret ve nefretle ;milletimiz ve tüm insanlık görmektedir…l
Apaçık “Hak Bir Dava”yı iyice bilip önemini ve hedeflerini anlayıp kavradıktan sonra!..Bir kısım hırs ve beklentilerle ve şeytani dürtülerle terkedip batıla kayanlar!..Şeytanın ve yukarıda gördüğümüz üzre şeytanlığın insan görünümlü şekli olan Siyonist domuzların uşaklığını nasılda yapmaktalar!..Filistinde yaşanan vahşet karşısında kardeşlerine destek vereceklerini yerde!..Tarafsız bile kalmadılar!…Gemilerle, uçaklarla ;elbise,yiyecek,çeşitli eşya,yakıt…hatta barut ve silah malzemeleri bile gönderdiler!..(Bakınız TÜİK verileri)Yahudi lehine,İncirlik,Kürecik..vb üsleri kullandırdılar!..
Bu kafa yapısındaki kimselerin 90 lı yıllarda BOSNA da katliam yapan Sırp sırtlanlarıyla geniş ölçüde, başta hayvancılık dahil ticaret yapmaları!..Türlü anlaşmalarla katliam sahiplerini ödüllendirir gibi davranmalarına da elbette şaşılmayacaktı!..
Küçücük çocuklara ilişecek kadar adileşen!..Kanlarına canlarına musallat olacak kadar vahşileşen şeytan sürüsünün!..Ve yerli,yabancı işbirlikçilerinin HESAP VAKTİ GELMİŞTİR!..Çaresi ve çıkarı yoktur gerçek anlamda HAK ve ADALETİN HAKİM OLACAĞI ; ADİL DÜZEN VE YENİ BİR DÜNYA’ya BİR ADIM KALMIŞTIR!..Bu mutlu ve huzurlu günlere yüz aklığı ile ulaşmada MİLLİ ÇÖZÜM-ÜSTAD AHMET AKGÜL ‘ü takip etmek büyük bir gerekliliktir!..
Şu ayetlerin dikkat çekriği manalar ne kadar da manidardır:
“De ki: “(Artık) Hakk geldi, bâtıl zail oldu. Hiç şüphesiz bâtıl sürekli yok olucudur. (Çünkü Hakk gelince bâtıl batacak, Güneş doğunca karanlık kaybolacaktır.)“İsra Suresi 81
“Şu kesin bir gerçektir ki; (Hakkı ve hayrı tanıdıktan ve katıldıktan sonra, dünyalık hesaplarla) Allah’a ve Resulüne (muhalefet bayrağı açıp) karşı çıkarak (İslam davasına hıyanet edip ayrılanlar var ya) işte onlar mutlaka rezil ve zelil düşecek aşağılık kimseler arasındadırlar.
(Unutmayınız ki) Allah, “muhakkak Ben ve Elçilerim galip geleceğiz” diye yazmış (ve kararlaştırmış)tır. (Allah’ın partisi ve Kur’an’ın takipçisi olanlar mutlaka kazanacak ve başarıya ulaşacaklardır.) Gerçekten Allah, en büyük Kuvvet sahibidir, Güçlü ve Üstün olandır.”
Mücadele Suresi 20-21
Makalede net,çarpıcı ve kan dondurucu şekilde ortaya konulan sapkınlık, iğrençlik, mezalim ve bunların hiç birinde sınırlarının olmaması,okuyan herkes gibi beni de insan olmaktan soğutup utandırdı….
Geçtiğimiz ay ABD’nin New York şehrinin Crown Heights semtinde yer alan bir Ortodoks Yahudi sinagogunun altında, yasadışı kazılmış gizli bir tünel keşfedildi. Yahudilerin kapatılmaması için polise direniş gösterdiği gizli tünelden bebek pusetinden kan lekeli yataklara kadar dikkat çeken birçok materyal çıkarıldı.Dinden inançtan vicdandan nasiplerini almamış tarih boyunca en pis en iğrenç en sınırsız pisliklerin adresi olmakla kalmayıp her dönem insanlığın başına en büyük bela olmuş bu Yahudiler..
Ve bunların yaptıkları ve daha tek tek Rabbimizin izniyle ortaya dökülecek gözler önüne serilecek olan bir yığın akıl almaz skandal vahşet.
Hepsini tek tek ele almak mümkün fakat yaşananlar;benim aklıma Yahudilerin, Yahudi olmayan çocukların kanını almak için kullandığı ‘iğneli fıçı’ geleneğini getirdi.
Anlayacağınız makaleyi bitirir birirmez benim zihnimde,Sinegogun altında açılan işkence tünelleri,”iğneli fıçı”ya çıktı..
Hepiniz hatırlarsınız bize hikaye diye yutturulan,acı bir şekilde can veren yüzlerce binlerce masum yavrunun sonunu!Yahudilerin Avrupa’ya kabus olan diğer iğrenç kan donduran geleneklerinden yalnızca biri olan iğneli fıçısını?
Yahudilerin, kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukların kanlarını almak için kullandıkları yöntemlerden biri. Fıçının içi iğnelerle kaplıdır. Çocuğu fıçının içine canlı canlı kapatan hahamlar, ardından fıçıyı dakikalarca yuvarlarlar. Daha sonra fıçının dibinde bulunan musluk açılır ve toplanan kan ayinlerde kullanılmak ya da Mayasız Bayramında yenilen mayasız ekmeklere karıştırılmak üzere alınır!.
Bu hikaye ellerindeki imkanlar sınırlı halde iken yapılıp ortaya konulmuş mezalimi anlatmış.!
Şuan, tüm imkanlar ellerinde iken,Müslüman ülkeler dahil birçok yetkilide ellerinde ve hizmetlerinde iken (pula dönmek üzere olan) altın çağlarında yaptıkları mezalim ve igrençlikleri tasavvur bile edemiyorum!.
Bu minvalde;
/sarsılmaz imanı,tüm insanligi kurtaracak projeleri ve dimdik duruşu ile akıllarını başlarından alan Aziz Erbakan Hocamıza,
/Tüm kirli oyun ve hilelerini korkusuzca kaleme alan Milli Çözüm dergimize,
/7 Ekim’den bu yana korkmadan nefes almamalarını sağlayan,teperinde ölüm meleği gibi dikilen Hamaslı yiğit kardeşlerime,
/Ve asırlardır bunların mezalimi ile şehit olup cennete,Cemale,Aleyhisselâtü Vesselam Efendimize Kevser ırmaklarında sonsuz huzura kavuşan her yaştan kardeşlerimize anmak istedim..
Hepsine bin selam olsun..
Bosna’nın Fatihi Erbakan Hoca!
“Dünyayı Siyonistlerin eline bırakamayız!”
Demişti! Ardından bosna’yı kurtarmıştı!
“11 aylık Milli Görüş İktidarında İsrail, Filistinlilere bir kurşun dahi sıkamamıştı!”
AKP iktidara geçer geçmez Siyonistler, Irak’ı işgal etmiş, 1 mart tezkeresi geçmemesine rağmen, Adana İncirlik üssünü ABD’ye açmış, lojistik destek sağlamış ve Müslüman kardeşlerimizin namusun kirletilmesine sebep olmuşlardır!
Irak Süleymaniye’de Kahraman askerlerimizin başına çuval geçirmişti…
BOP Eşbaşkanı, ABD’li askerlerin evlerine sağ salim dönmesi için dua ederken, çuval olayı için ABD’ye, NOTA verilmesi tartışmalarına ise “müzik NOTA’sımı veriyoruz?!” diyerek şanlı Türk askerlerimizin onurunu hiçe saymıştı!
“NATO’nun ne işi var Libya’da?!” dedikten hemen sonra; Kıbrıs Barış Harekatında bize yardım eden, Hamaslılara askeri eğitim ve destek sağlayan Kaddafi’nin yıkılması için İzmir Çiğli Hava üssünü kullandırmış ve Savaş gemilerini yollamıştı!
Esad ile ailecek tatil yapan BOP Eşbaşkanı, ABD’li yetkilinin “Esad artık yürüyen bir tabuttur!” sözlerinden sonra Esad’ın yıkılması için çalışmış, Suriye’li mültecilerin, CIA, Mossad ajanlarının ülkemize girmesine sebep olmuştu!
İran sınırında ki mayınlar temizlenmiş ve Afganistan’dan gelen sözde mülteciler ülkemize akın etmişti!
ABD başkanlarına dâhi şantaj yapan Siyonistler, işbaşına getirdiği işbirlikçilere şantaj yapıyorlar mıydı?!
Dünya bu zalim, sapkınların eline bırakılamazdı! Zaten Erbakan Hocanın finale getirdiği kutlu dava, sadakat ehli tarafından zafere İnşAllah zafere ulaşacaktı!
Zafer inananların ve zafer yakındır!
İnsanlık siyonist şebekeyi geçte olsa anlamış, bu şeytani şebekeye karşı ayağa kalkmıştı. Erbakan Hocamızın yüzlerine haykırdığı gibi dünya bunların eline bırakılamazdı. Çünkü bunlar terbiye edilmemiş birer aygırdı. Acilen Milli Çözüm devrimiyle birlikte bolluk bereket ve huzur dönemine insanlık susamıştı.
Şu Kur’an ayeti, Siyonist Yahudilerin ve Kuduz İsrail’le Haçlı Batı münasebetlerinin iç yüzünü ne güzel anlatmaktadır:
“Onlar, iyice korunmuş (sağlam tedbirler alınmış) şehirlerde veya surlar-kaleler gerisinde olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşa girişemezler (kendilerine güvenemezler. Müşriklerin ve münafık kesimlerin) kendi aralarındaki çarpışmaları (birbirlerine kin ve haset duyguları) ise pek daha şiddetlidir. Sen onların (zahiren) birlik ve dirlik (içerisinde olduklarını zan ve) hesap edersin; oysa onların kalpleri paramparça vaziyettedir (çıkarları ve ihtirasları uğrunda her an kapışmaya hazır haldedir). Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.” (Haşr Suresi: 14)
Tünellerde İslediginiz suçları cirkeflikleri beton dökerek kapattınız öylemi ,şimdi siz buna inanarak rahat edip zevk ve sefa içinde yaşamaya devam edeceğinizi saniyorsunuz ,lakin yanılıyorsunuz ,, deyil beton dökerek çelik eritip dokseniz bile cirkefliklerinizi magma olup gün yüzüne çıkaracak güç kuvvet kudret sahibi Allah ,hepinizi rezil ve zelil edecek kullarını gizli ordularını sizin uzerinize yollayacak.. hepiniz yerle yeksan olacaksınız….. Yarabbi Adil düzeni iktidar eyle ,zalim düzeni ve işbirlikçilerini per perişan eyle….
“Epstein listesi, Amerikan siyasetinin neden İsrail kontrolünde olduğunu da ortaya koymaktaydı. Dünyanın önde gelen siyasetçilerinin, sanatçılarının, bilim ve iş insanlarının adlarının geçtiği pedofili ve fuhuş ağıyla kurulan büyük bir şantaj çetesi ABD’yi yönetenleri avucuna almıştı.”
Öncelikle makalenin bu kısmı dikkatimi çekti ve düşündürdü. İsrailin bu vahşetine, barbarlığına, kötülüğüne kelimelerin bile yetersiz kaldığı bu insanlık dışı hareketlere , bu zülme karşı koymayan, susan tüm dilsiz şeytanların da yularının kimin elinde, nasıl olduğunu düşündüm. Hiç bir susuş, hiç bir hizmet karşılıksız değilmiş. Epstein ahlaksızlığından sonra Sinagog’un altı Yahudi sapkınlıklarının da insanın kanını donduruyor. Bir kaç gündür Sosyal medyada ki bu olayların, görüntülerin karşıma çıkması çok üzmüştü. Dünyanın dört bir tarafını saran bu çıbanın son kozları, son çırpınışları. Hiç bir kötülük gün yüzüne çıkmadan kalmıyor ve cezasız da kalmayacak inşallah.Tüm dünyanın ve insanlığın kurtuluşu için Adil Düzen Devriminin bir an evvel yeryüzüne hakim olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum. Artık bakar kör olmaktan çıkıp, bir an önce at gözlüğünü atarak doğruları görme zamanı. Siyonizmin ve onunla işbirliği içinde olanları sezmek zamanı. Doğru teşhis, doğru tedavi ile bu hastalıklı zihniyet yok olacak tüm dünya aydınlanacak. Bizleri her konuda aydınlatan Milli Çözüme ise teşekkürü borç biliriz. Allah razı olsun doğruların tek adresi.
Evet bu yahunin nasıl bir illet olduğunu anlayabilmek için önce onun düşünce yapısını yani dinini inancını öğrenmek lazımdı. Bu sapkın Siyonistlerin kabala eliyle bozdukları inançlarında yer yüzüne Mesih’in gelmesi lazımdı. Bu mesih’i deccal’in gelebilmesi içinde bazı şartlar lazımdı. Herkesin bildiği 3 şartın haricinde birde günahlar o kadar artacak o kadar artacak ki artık bu günahlardan ancak Mesih gelip kurtaracak diye inanmaları ve her türlü rezilliği, kötülüğü pisliği normalleştirmelerindeki amaç budur. Yani bu yaratıklara bu canliği bunlara bozuk inançları öğretmekte ve bunlardan bu canilikten vazgeçmelerini beklemek aptallıktır. Çünkü bunların inancı budur vazgeçin canilikten demek inancınızdan vazgeçin demektir ki bu mümkün değildir. Bu terbiye edilmemiş yaratıklar Milli Çözüm eliyle terbiye edileceklerdir. Bunları en iyi bilip tanıyanda Milli Çözüm’dür ve bunların hakkından sadece Milli Çözüm gelecektir.