AKŞENER’İN (BİZCE) BEKLENEN ÇIKIŞI VE ÇIRPINAN İKTİDARIN SEVİNÇ ÇIĞLIĞI
AKŞENER’İN (BİZCE) BEKLENEN ÇIKIŞI
VE
ÇIRPINAN İKTİDARIN SEVİNÇ ÇIĞLIĞI
Yakın dostlarımız biliyor, iki yıldır Meral Akşener’in Sn. Erdoğan’a çalıştığını söylediğim için, birçoğu “Yok canım, bu kadar da olmaz!” diye karşı çıkmışlardı. Üstelik Meral Akşener’in, patavatsız lafları ve tavırlarıyla, Sn. Erdoğan’ın işini kolaylaştırdığını ve Millet İttifakı kalesine gol atmak için ona pas uzattığını konu alan onlarca yazımız vardır. Peki bu kanaate nasıl varmıştık? Sn. Meral Akşener’in, gereksiz yere verdiği birçok mesajların ve Millet İttifakı içindeki dengesiz siyaset tarzının, öyle gafletle ve rast gele değil, bilinçli ve kasıtlı niyetle yapıldığı zaten sırıtmaktaydı.
Hatırlayınız; Erdoğan yandaşı Hakan Bayrakçı bir yıl öncesinden, Sn. Meral Akşener’e:
“(Kılıçdaroğlu’na) Vefa borcu hatırına, %10’luk (HDP) partinin dolaylı ittifak ortaklığına razı olmak, aslında %20’den fazla kararsız seçmen grubunun İYİ Parti’ye yanaşmasına kapıları kapatmak anlamı taşır!” anlamında Twitter mesajları atmıştı. Bu gibi kanca takmaların, malum odakların ve iktidar kanadının haberi ve desteği dışında yapıldığını düşünmek saflıktır!
Hem, 11 ilimizi yıkan ve ciğerlerimizi yakan büyük deprem felaketinin ardından, karşılaştığında bile -Rahmetli Deniz Baykal’ın Meclis’teki cenaze töreninde olduğu şekilde- Kemal Kılıçdaroğlu’na taziye selamı dahi vermeyen Erdoğan’ın, Meral Akşener’le sıcak iletişimi ve telefon görüşmeleri de işte bu talihsiz sonuçları hazırlayan adımlardı.
Evet Meral Akşener’in asıl hesabının, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engelleyip, dolaylı biçimde Sn. Erdoğan’ın kazanmasını kolaylaştırmak olduğu artık anlaşılmıştır. Elbette karşı tarafa yarayacak bu fırsatçı ve fesatçı politikalar aynı zamanda kendisine ve partisine de bazı avantajlar sağlayacak şekilde kurgulanmıştır.
Ama göreceksiniz, ne vefaya ve vicdana… Ne de Milli çıkarlara ve insani duyarlılıklara asla sığmayan bu çelme çalımları, bu pişmiş aşa su katma çabaları hem toplum genelinde hem de kendi partisi özelinde, tam tersi tepkilere yol açacak, nefsi ve basit siyaset manevraları kendi başlarına bela olacaktır. Umarız, henüz çok geç olmadan bu kararlarından vazgeçip geri adım atacaklardır.
Ve tabi, kim bilir, Yüceler Yücesi Allah’ın ne hikmetli ve ibretli planları vardır!..
Bu arada, Sn. Kılıçdaroğlu da adaylık konusunu bu kadar uzatmamalı ve hele siyasette “dengelerin” kadar, “değerlerin” de önemli olduğunu unutmamalıydı. Ancak bizim kanaatimiz Millet İttifak’ı bu ayrılışla zayıflamayacak, aksine daha da güçlenmiş olacaktı.
Evet evet, Sn. Akşener’in, pişmiş aşa soğuk su katmaktan öte, hazır yemek çanağını devirmiş olması, bazılarının zannettiği gibi bir “Siyasi ilkbahar!” değil, tam anlamıyla bir “Siyasi intihardır!”
Ne demek istediğimiz önümüzdeki süreçte daha iyi anlaşılacaktır.
Görelim Mevlâ neyler, neylerse güzel eyler!..
İşte Milli Çözüm Dergimizde aylar öncesinden yazıp uyardığımız Meral Akşener’le ilgili öngörülerimiz ve uyarılarımız!
Meral Akşener’in, patavatsız lafları ve tavırlarıyla, Sn. Erdoğan’ın işini nasıl kolaylaştırdığını; 29 Mayıs 2022'de “Yaklaşan seçimlerle ilgili: MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ BASIN BİLDİRİSİ” yazımızda şunları belirtmiştik;
Meral Akşener’in Sultan Abdülhamit Çıkışı Yanlıştı ve Yakışıksızdı!
Meral Akşener Mayıs (2022) ortalarında yaptığı bir konuşmada:
“O günün şartlarında oluşan demokrasi rüzgârlarına karşı, kendi zulüm ve istibdat rejimini korumak isteyen Abdülhamit’in yerinde bugün, Recep Tayyip Erdoğan bulunmaktadır” anlamındaki sözleri yanlıştı, yararsızdı ve yakışıksızdı… Siyonist güdümlü masonik İttihatçıların ve onların devamı olan Enver, Talat ve Cemal takımının, Sultan Abdülhamit’i yıktıktan sonra, Osmanlı’nın başına hangi belaları açtıklarını ve hıyanetlerinin hesabından kurtulmak için nasıl yurt dışına kaçtıklarını, Meral Hanım bilmiyor olamazdı… Üstelik Meral Akşener, bu talihsiz ve ilgisiz benzetmelerinin, Sn. Erdoğan’a yarayacağını ve ona meşruiyet ve oy kazandıracağını düşünemeyecek kadar gereksiz çıkışlar yapmıştı. Çünkü bu sözleri, Sultan Abdülhamit’e hakaret, ama Recep T. Erdoğan’a ise kıymet ve rağbet anlamı taşırdı. Ve bu arada, SP’nin ve AKP’den kopan partilerin suskunluğu ise, ayrı bir şaşkınlıktı! Elbette, gerektiğinde seçim ittifakları oluşturmalı ve siyasi dayanışma kültürü sağlanmalıydı… Ama bütün bunlar, kendimiz kalarak, aslımıza ve esaslarımıza bağlı olarak yapılmalıydı… Ve zaten kendi özümüzden ve çizgimizden tavizkâr davranmaya başladığımızda, artık başkaları nazarında saygınlığımız da aşınacaktı.
Ve yine 16 Aralık 2022’de yayınladığımız “KILIÇDAROĞLU’NUN ADAYLIĞINA KARŞI ÇIKANLARI İYİ TANIYIN!” yazımızda;
Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına:
A- Sn. Recep T. Erdoğan, kurmayları, yandaşları ve kiralık yazar ve yorumcuları şiddetle karşıydı… Hatta Kılıçdaroğlu’nun açık farkla seçimi kazanacağı kuşkularını gizlemeye çalışsalar da korkuları yüzlerine yansımaktaydı ve niyetleri sırıtmaktaydı!..
B- Altılı Masa’daki ittifak ortakları ve hele İYİ Parti ve kurmayları, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşıydı… “Kazanacak bir aday lazım!..” bahanesine sığınsalar da, bunun altında çok daha derin hesapların yattığı açıktı. Oysa İYİ Parti’ye, emanet 15 (on beş) Milletvekili katarak ayakta kalmasını ve siyasette söz sahibi olmasını Sn. Kılıçdaroğlu sağlamıştı. Bu vefasızlığın ve insafsızlığın altında neler yattığını anlamadan gerçek niyetlerin ve Siyonist projelere hizmet eden işbirlikçilerin anlaşılması imkânsızdı…
C- Temel Karamollaoğlu’nun, hem geçen seçimlerde hem bu süreçte, Kılıçdaroğlu’na karşı Abdullah Gül’ü ortaya atması da manidardı. Bu Abdullah Gül ki; Tayyip Erdoğan’dan önce, resmen ve alenen Erbakan Hoca’ya başkaldırmış ve Recai Kutan’a karşı SP Genel Başkanlığı’na aday olmuş insandı. Onun için Erbakan Hoca’nın: “Siyonist İsrail baltasına, İslamcı sap olmuş kişi…” dediği unutulmamıştı. Yani Temel Bey’in hâlâ bu Abdullah Gül sevdasını hayra yormak ahmaklıktı!..
Ç- Güya solcu, sosyalist ve CHP’li tavır takınan, ama Siyonist ve emperyalist odakların adamı oldukları, onların ağzıyla konuşmalarından anlaşılan yazar ve yorumcu takımı da, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşıydı!?
D- Bunlardan daha enteresanı, CHP teşkilatlarında ve Kemal Bey’in etrafında bulunup da, Siyonist saplantılı ve Masonik bağlantılı insanlar da Sn. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşıydı, daha doğrusu “çomak sokmak ve karıştırmak” için fırsat kollamaları dikkatlerden kaçmamaktaydı!..
Peki bütün bunları nasıl yorumlamak lazımdı?
1- Sn. Kılıçdaroğlu Altılı Masa’yı kuran ve Millet İttifakı’nı ayakta tutan insandı…
2- Kılıçdaroğlu İYİ Parti’yi canlandıran ve barajı aştırıp siyaset imkânı sağlayan insandı… Hatırlanacağı üzere 15 Milletvekili CHP’den ayrılıp İYİ Parti’ye katılmışlardı ve Meral Akşener bu jestinden dolayı Sn. Kılıçdaroğlu’na teşekkür ve takdirlerini sunmuşlardı.
3- Devletin işleyişini tanıyan bir insandı…
4- Erdoğan’ın ve iktidarlarının talan ve tahribatlarına dirayet ve cesaretle karşı duran bir insandı…
5- Adaylığı konuşulanlar arasında; toplumun çok önemli kesimine ve hele kararsız kimselere umut ve heyecan aşılayan bir insandı.
Öyle ise, onun adaylığına karşı çıkan, ciddi ve gerçekçi bir aday da ortaya koyamayan ittifak ortakları, acaba neyi amaçlamaktalardı ve kime çalışmaktalardı?
6- Ve hele Sn. Kılıçdaroğlu’nun birçok konuşmasında, bir Kur’an ayetine dayanarak ve Rahmetli Erbakan’ın sloganına sahip çıkarak “Hak gelince, Bâtıl zail olup gidecek!” çıkışı acaba kimlerin canını sıkmıştı?
Bazı İYİ Partililer, Kılıçdaroğlu'nun Adaylığına Neden Karşıydı?
2021’den beri Meral Akşener'in yardımcılarından, Kılıçdaroğlu'na yönelik açıklamalar soru işaretlerine yol açmaktaydı.
Seçim tarihi yaklaştıkça en merak edilen soruların başında, Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağıydı. Son dönemlerdeki performansına bakanlar, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun adı öne çıkıyor" değerlendirmesini yapmaktaydı.
Ama birileri ve özellikle İYİ Parti yetkilileri, sürekli İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ismini öne çıkarmaktaydı.
26 Kasım 2021 Cuma günü İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in İstanbul'da katıldığı bir açılışta, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik "Bu çalışma performansınızın devamını dilerim, çünkü Cumhurbaşkanlığı seçiminde lazım" çıkışı kafa karıştırıcıydı. Akşener'in bu sözleri sosyal medyada, İmamoğlu'nun adaylığına göz kırptığı şeklinde yorumlanmıştı.
Ancak İYİ Parti'den asıl dikkat çeken açıklamaların, bunun ardından peş peşe genel başkan yardımcılarından gelmesi enteresandı.
İlk olarak İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın, Habertürk muhabiri Mahir Kılıç'a yaptığı açıklamada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun olası Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili "Kendisinden talip olduğunu duymadım. Herkes idealist davranmalı. Nefis zamanı değil" demiş ve kazanamama ihtimali olan bir isme "evet" demeyeceklerini açıklamıştı.
Bu açıklamadan sonra İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı yine Habertürk'e yaptığı açıklamada, "Kemal Bey, Cumhurbaşkanı adayı olabilir. Ancak adayların tespiti sırasında en fazla seçilme ihtimali olan ve birinci turda seçilmeyi sağlayacak, bunu riske sokmayacak adayın tercihi doğru olur” demekten sakınmamıştı. Anlaşılan bunları bu şekilde birileri doldurmaktaydı. Eski bir CHP'li olan, şimdilerde İYİ Parti Genel Başkan Danışmanı olarak görev yapan Aytun Çıray da benzer ifadeler kullanmıştı. Ancak Kemal Özkiraz: “Kemal Kılıçdaroğlu Alevi ve Solcu olduğu için İYİ Partililer onun Cumhurbaşkanı adaylığına sıcak bakmıyor!” şeklinde iddialar ortaya atmışlardı.
"Meral Akşener’den, Kılıçdaroğlu'na “Aday Olma!” mesajı mıydı?
Gazeteci-yazar Murat Yetkin, Altılı Masa liderlerinin Saraçhane'de Ekrem İmamoğlu'na destek mitinginin, fiilen seçim kampanyalarının başlangıcı olduğunu belirterek, "Akşener bu hareketle Kılıçdaroğlu’na ‘Ağabey, kendi adaylığını ilan etme’ mi demek istiyordu?" diye soran Yetkin, Akşener'in vücut dilini şu sıralar iyi izlemek gerektiğini vurgulamıştı.
DEVA lideri Ali Babacan’ın İmamoğlu’nun uğradığı yargı haksızlığıyla beraber HDP’nin önceki eş başkanlarından Selahattin Demirtaş ve CHP İstanbul İl Başkanlığı’ndan alınan Canan Kaftancıoğlu’nu anması dikkatlerden kaçmamıştı.
Ama günün en enteresan hareketini mitingin sonlarına doğru Akşener yapmıştı. Akşener adeta İttihat ve Terakki’nin İkinci Abdülhamid’e yüklenmesi gibi -söylemesi zor da olsa- “kahrolsun istibdat (baskı), yaşasın hürriyet” sloganını tekrarlamıştı.
Akşener’e dek İmamoğlu, liderleri anons edip kürsüye kadar eşlik ederek sonra geri çekiliyordu. Ama Akşener İmamoğlu’nun çekilmesine izin vermedi, “sen kal” dedi; elini tutup bir süre öyle konuşmuşlardı. Bu tutum diğer partileri dalgalandırmıştı. Acaba Akşener bu hareketle Kılıçdaroğlu’na “Ağabey, kendi adaylığını ilan etme” mi demeye çalışmıştı?
28 Aralık 2022 tarihindeki “TÜRKİYE’NİN MANZARASI VE 2023 SEÇİMLERİNİN MANASI” yazımızda da;
Hayret, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu; ABD, FETÖ ve Batı’dan sonra İsrail'den de destek almıştı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, YSK üyelerine hakaret gerekçesiyle verilen ve kesinleşmemiş yargı kararı üzerinden, Altılı Masa’nın ortak adaylığı için sahneye çıkmıştı. “2023’te her şey çok güzel olacak” diyerek öne atılan Ekrem İmamoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in desteğini de arkasına alarak ‘siyasi mağduriyet şovu’na kalkışmıştı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına konumlandırılan Ekrem İmamoğlu’nun ortak adaylığı köpürtülürken; ABD’nin karanlık isimleri, Avrupa’nın şaibeli siyasetçileri ve diplomatları, manşetlerinden operasyon gerçekleştiren Batı ve İsrail medyası, FETÖ’nün kanlı kalemleri topyekûn “İmamoğlu korosu” oluşturmaya başlamışlardı.
İsrail’in desteklemesi kafa karıştırmaktaydı!
İsrail'in en önemli yayın organlarından Haaretz gazetesi, henüz kesinleşmemiş hapis cezası sonrası Ekrem İmamoğlu'na açıkça destek verenler kervanına katılmıştı. İmamoğlu'na güzellemeler yapan Haaretz, İETT'deki yolsuzluk iddialarına rağmen İmamoğlu'nun yolsuzluklarla mücadele eden biri olduğunu, Yenikapı'da hizmet araçlarını sergileyen İmamoğlu'nun 'İhtiyaç fazlası araçları sergilediğini' ve dindar bir geçmişe sahip muhafazakâr bir siyasetçi olduğunu yazmıştı. Haaretz haberinde şu ifadeler yer almıştı. “52 yaşındaki İmamoğlu solcu veya liberal değildir. Dindar bir geçmişe sahip muhafazakâr, sağcı bir Kemalist’tir. Ancak aynı zamanda yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele eden birisidir. Belediyenin, halkın parasıyla satın aldığı ve kiraladığı onlarca arabayı sergilemiştir. Doğaya zarar vereceği gerekçesiyle Erdoğan'ın İstanbul ve çevresi için planladığı görkemli projelere karşı çıkan bir kişiliktir!..”
Meral Akşener Kimlerin Adamıydı?!
Meral Akşener’in, son ikili görüşmelerinde Sn. Kılıçdaroğlu’na:
“Sizin aday olmanız halinde bu seçimi kaybetme riskinin bulunduğunu ve bu konuyu bir daha düşünmesi lüzumunu” hatırlattığını Mustafa Destici aldığı duyumlarla paylaşmıştı. Eğer bu doğruysa Sn. Akşener; AKP’nin hatta ABD ve İsrail’in bile Kılıçdaroğlu’nu engelleme amaçlarına hizmet etmiş olmaktaydı.
24 Ocak 2023 tarihli “Küreselciler, Yani Dış Güçler KILIÇDAROĞLU’NU İSTEMİYORMUŞ!?” yazımızda ise;
Yandaş gazetecilerden Mahmut Övür, defalarca şu iddiaları ortaya atmışlardı. Yanlış hatırlamıyorsam, 19 Aralık 2022 akşamı CNN Türk'teki “Ne Oluyor?” programında da bunları tekrar gündeme taşımışlardı…
“Küreselciler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiler... Küresel güçler, Muhalefetin kazanabilecek bir adayla seçime gitmesini istemekteler... Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, Ekrem İmamoğlu’nu desteklemekteler...” ifadelerini kullanmışlardı.
Şimdi Mahmut Övür’e ve ona hak veren yandaş kesimlere sormak lazımdı:
1- Küreselcilerin, kazanamayacağı gerekçesiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiklerini ve Ekrem İmamoğlu’nu desteklediklerini, Sn. Mahmut Övür nereden biliyorlardı? Küreselci odaklarla hangi irtibatları vardı veya hangi aracılar bu bilgiyi kendisine ulaştırmışlardı?..
2- Bu dedikleriniz doğruysa; Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için, ikide bir Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu öne süren Meral Akşener’e ve ekibine de; bu aklı Küreselciler mi sunmaktalardı?
3- Bu mantıkla; Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu Küreselcilerin, yani Dış Güçlerin mi adamlarıydı?
4- Öyle ise; tam yirmi yıldır, Sn. Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar ve orada tutanlar Küreselciler mi olmaktaydı?
Sizin “Küreselciler” dedikleriniz, aslında dış güçler ve Siyonist odaklardı... Bunlar ABD ve AB’ye yön veren malum ve mel'un mihraklardı. Dünya ekonomisine ve bu zulüm ve sömürü sistemine hâkim olan faizci ve tekelci sermaye baronlarıydı... Eh, bu şeytan şebekesinin, yani Küreselci Çete’nin istemediği adam da, ülkemiz ve Milletimiz için hayırlı olmalıydı!..
Akşener'in hırsı Altılı Masa’yı yıkacak mıydı?
Altılı Masa’daki adaylık savaşında tarafını iyiden iyiye belli eden İYİ Parti Lideri Meral Akşener ise Saraçhane'deki konuşmasında adeta Kılıçdaroğlu'na cevap niteliğinde ifadeler kullanmıştı. Akşener, Ekrem İmamoğlu için, "Artık 16 milyon İstanbullunun dışında 85 milyon Türkiye'nin de senin yanında olduğunu buradan, Saraçhane'den görüyoruz" diyerek Kılıçdaroğlu'na adaylık savaşları için göndermede bulunmuşlardı.
Ve yine Sn. Meral Akşener, özellikle kurmayları aracılığıyla Mansur Yavaş’ı öne çıkarıp, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını sabote etmeye uğraşarak, yoksa bilinçli ve stratejik bir tavırla, Sn. Erdoğan’ın kazanmasına dolaylı destek mi sağlamaktaydı?!..
Yazımızın başında belirttiğimiz gibi; Evet evet, Sn. Akşener’in, pişmiş aşa soğuk su katmaktan öte, hazır yemek çanağını devirmiş olması, bazılarının zannettiği gibi bir “Siyasi ilkbahar!” değil, tam anlamıyla bir “Siyasi intihardır!”
Yeri gelmişken, bazı genel tespit ve tahliller yapalım:
Maalesef fıtrat ayarı, yani yaratılış kodları, kasıtlı olarak bozulup laçkalaşınca, insan fırsatçı ve fesatçı bir tip olup çıkıyordu. Hatta en çirkin sıfatlardan olan ve vasıfsızlık sayılan; vefasızlık ve vicdansızlık, bu gibilerin karakterine dönüşüyordu. Artık iyilik gördüklerine kötülük etmeyi, elinden tutup kaldıranları ilk fırsatta uçurumdan itelemeyi, kendisini besleyip büyütenleri tekmelemeyi, bu gibiler gözü açıklık ve büyük başarı olarak görmeye başlıyordu. Böylece hem değerler, hem dengeler alt üst oluyordu. Ve tabi bazı cüzi ve geçici çıkarlar kazanılmış sanılsa da, böylesi basit ve fasit yaklaşımlar genellikle hüsranla sonuçlanıyor, nankörlüğün acı ve alçaltıcı cezası bir ömür boyu kara leke gibi kişinin alnında sırıtıp duruyordu. Kendi nefsaniyet gururu için, tüm nezaket ve fazilet duygusunu dumura uğratanların, onurlu ve huzurlu bir geleceği olmuyordu.
Yaşı ve siyasi hafızası müsait olanlar hatırlayacaklar; Tansu Çiller, Meral Akşener’i hem Milletvekili hem İçişleri Bakanı yaptı. Ama o ilk fırsatta Mehmet Ağar’ın safına katıldı.
Ardından, Recep T. Erdoğan’ların başlattıkları ve Erbakan’a hıyanet karşılığında başarılı olma yollarına ulaştırıldıkları YENİLİKÇİ HAREKET’e katılan Meral Akşener, oradan da kaytarıp MHP’ye yanaştı. Devlet Bahçeli kendisini hem Milletvekili, hem Meclis Başkan Vekili yaptı… Ama o Sn. Bahçeli’yi devirip MHP’ye Genel Başkan olmaya kalkıştı…
Sonrasında 2017 yılında MHP’den ayrılıp İYİ Parti’yi kurmuşlardı. Ama yaklaşan 2018 seçimlerine katılamıyorlardı. Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, büyük bir jest yaparak 15 milletvekilini ödünç yolladı ve İYİ Parti’nin Meclis’te grup kurmasını sağladı… Böylece Meral Akşener’in Türkiye siyasetinde aktör olmasının yolunu Kılıçdaroğlu açmıştı. Ama işte gördünüz, yine bizi şaşırtmadı. Daha önce “Kim 6’lı Masa’yı yıkarsa altında kalır!” buyurdukları ve asıl kurucuları arasında bulundukları Millet İttifakı’ndan ayrıldı!? Hem de diğer beş ortağına asıl dayatmayı kendisi yaparak masadan kaçtı. Üstelik “Beş parti bize zorla Kılıçdaroğlu’nu dayatmaya kalkıştı!..” bahanesine sığınmaları da tam bir tutarsızlıktı. Çünkü aslında kendisi diğer parti başkanlarına “Kılıçdaroğlu aday olmasın!” dayatmasını yaptığının herhalde farkındaydı. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun yerine, güya seçilme şanslarının yüksek olduğu varsayımını tekrarlayıp durdukları, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları da çıkıp Kılıçdaroğlu’nun yanında olduklarını açıklamışlardı… Yani Akşener’in bir kof iddiası daha dayanaksız kalmıştı. Şimdi soruyoruz; bütün bunlardan sonra kendisine kimler ve nasıl güven duyacaklardı? Bu tavrıyla nasıl toplumu peşine takıp ülkeyi bu tahribat iktidarından kurtaracaktı?
Bizim kanaatimiz; göreceksiniz, bu tamamen nefsi ve fevri kaçış, sanılanın tam aksine Millet İttifakı’na duyulan itimat ve itibarı arttıracaktı ve kaçanlardan daha fazla oy kazandıracaktı.
Yetmez, hissediyorum, ama ifade edemiyorum; öyle şeyler yaşanacak, ülkemiz ve milletimiz için öyle hayırlı sonuçlara yol açacaktı ki; sadece iktidar değil, Sn. Meral Akşener de şaşırıp kalacaklardı!?
Ne demek istediğimiz önümüzdeki süreçte daha iyi anlaşılacaktır.
Görelim Mevlâ neyler, neylerse güzel eyler!..
< Önceki | Sonraki > |
---|