YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
68cc97aa90311
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 7 4 4
Bugün : 563
Dün : 42942
Bu ay : 820073
Geçen ay : 1415082
Toplam : 42496445
IP'niz : 216.73.216.163

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

İşbirlikçi İktidarlar

İSRAİL’İN SUÇ ORTAKLARIDIR!

       

Şimon Peres’in itirafı!

1923 Polonya doğumlu olup, ailesiyle 11 yaşında İsrail’e taşınan ve 2016’da binlerce Filistinli Müslümanın ahını yüklenmiş olarak bu dünyadan ayrılan… İki defa Başbakanlık yapan, Terörist İsrail’in 9. Cumhurbaşkanı Şimon Peres, İsrail’in sonunun; sadık ve sağlam Müslümanlar eliyle getirileceğinin farkındaydı. Bir ara, gazeteciler kendisine: “Kur’an-ı Kerim sizin devletinizin ve zulüm düzeninizin Müslümanların eliyle yıkılacağını haber veriyor! Bu konudaki görüşünüzü açıklar mısınız?” diye sorduklarında, Şimon Peres şöyle yanıtlamıştı: “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar hele bir gelsinler, bunu o zaman düşünürüz!”

Evet, bu azgın ve sapkın İsrail’in en büyük avantajı, işbirlikçi iktidarların ve uyuşturulmuş Müslümanların varlığıydı. 2023 Ramazan’ın ilk Cuma hutbesinde; Mescid-i Aksa’ya baskın yapan, namaz kılan mü’minlere hakaretler yağdıran, okudukları Kur’an-ı Kerimleri ellerinden alıp yırtarak yerlere atan, onlarca masum Müslümanı ağır yaralayıp yüzlercesini tutuklayan, mel’un İsrail’in ismini bile ağızlarına alamayan Diyanet ve Din adamları… Ve bunlara talimat veren iktidarları, Siyonist katillerin cesaretini artırmaktaydı. Hâlâ bu İsrail’le normalleşme çabalarını sürdürürken ve onlara her türlü kolaylığı sağlarken, bir de utanmadan Siyonist barbarların bu baskınlarını yarım ağız kınamakla halkımızı avutmaya çalışanların bu tavrı münafıklığın daniskası, korkaklığın ve nemelazımcılığın dik âlâsıydı… Ama Allah’ın va’adi Hak’tı ve yaklaşmaktaydı… Siyonist Şimon Peres’in korktuğu, gerçek Müslümanların işbaşında olacakları günler de uzak sayılmazdı!.. Şimon Peres’in uykularını kaçıran Kur’an’ın şu ayetleri bir kez daha ve dikkatle okunmalıydı:

“Biz Kitapta (Levh-i Mahfuz’da -kader programında-, olacakları önceden bildiğimizden) İsrailoğullarına şu hükmü verip (kararlaştırdık): ‘Muhakkak siz yer(yüzün)de iki defa (çok yaygın ve azgın bir fesatlıkla) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle böbürlenip şımaracaksınız. (Ekonomik, askeri ve siyasi gücü ele geçirecek ve bölgeye hükümran olacaksınız. Ne var ki bununla şımaracak; haksızlığa ve ahlâksızlığa başlayacaksınız.)’”

“Nitekim (bunlardan) ilk vaid (birinci azgınlığınızı cezalandırma vakti) geldiği zaman güç ve şiddet sahibi kullarımızı (İslam kaynaklarında Buhtunnasr, Batılılarca Nabukadnezar denen komutanı ve ordularını) üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırıp (buldular, yurtlarınızı ve zulüm saltanatlarınızı yıktılar). Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü (ve tarihte aynen gerçekleşmiş bulunmaktaydı.)”

“Sonra size tekrar ‘güç ve kuvvet sağlayıp (insanların) üzerine geri döndürmüş olacağız’, size mallar ve çocuklarla destek çıkacağız, (karşılıksız dolarla ve masonik organizasyonlarla Siyonist sömürü saltanatını kuracaksınız) ve sizin cemaat ve teşkilatınızı da (etkinleştirip) çoğaltacağız. (Örneğin, BM ve NATO gibi kuruluşları güdümünüze alıp söz sahibi olacak ve kötü amaçlarınız için kullanmaya kalkışacaksınız!..)”

“İşte (böyle bir durumda) şayet iyilik (ve adalet) ederseniz, kendi nefsinize (ve menfaatinize) iyilik olacaktır. Yok, eğer kötülük (ve zulüm) ederseniz, o da kendi aleyhinize (sonuçlar doğuracaktır. Ama siz maalesef yine zulüm ve kötülük yoluna sapacak, elinizdeki ve emrinizdeki imkân ve iktidarları Siyonist hayallerinizi ve şeytani niyetinizi gerçekleştirmek için korkunç bir haksızlık ve ahlâksızlık yolunda kullanacaksınız. Dünya’yı savaş ve soygun alanına çevirecek ve insanları birbirine kırdıracaksınız.) Arkasından bu sonuncu (sapkınlık ve şımarıklığınızı cezalandırma) zamanı gelince, size öyle (Mü’min ve Mücahit kullarımızı göndereceğiz ki), yüzlerinizi kötüleştirsinler (servet ve saltanatınızı yıkıp sizi dize getirsinler, yüzlerinizi yere sürdürsünler) ve ilk kez girdikleri (Buhtunnasr veya Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü fethettikleri) gibi tekrar yine Mescid’i (Aksa’ya) girsinler ve ele geçirdikleri (hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezlerini) mahvu perişan etsinler. (Böylece Siyonist saltanatınıza son versinler ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler. Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!)” (İsra Suresi: 4-5-6-7)

Siyonist işgal rejim güçleri ile sivil görünümlü Yahudi çeteler, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya saldırmışlardı!

Her Ramazan ayında mübarek beldenin huzurunu bozmayı âdet haline getiren azgın Siyonistler, Yahudilerin kutsal addettiği Hamursuz Bayramı’nı bahane ederek, Mescid-i Aksa’da itikâfa giren Müslümanlara saldırmışlardı. İşgalcilerin vahşi saldırısında onlarca kişi yaralanırken, en az 400 kişi de esir alınmıştı. Siyonist azgınların hiçbir maneviyat ve mahremiyet gözetmeksizin yaptıkları kalleş saldırıda, Müslüman bacılarımızın başörtüleri kanlar içinde kalırken, Kur’an-ı Kerimler bilinçli ve kasıtlı şekilde yerlere atılmıştı.

İşgal güçlerinin, Mescid-i Aksa’nın Kıble Camii kısmında itikâfa girerek namaz kılanlara gaz bombalarıyla ve plastik kaplı madeni mermilerle saldırıda bulundukları, bu yüzden onlarca kişinin yaralandığı anlaşılmıştı. İşgalci askerler ve polisler, itikâfa girenleri zorla dışarı çıkarırken 400 kişiyi esir almış ve tutuklamışlardı. Siyonist saldırganların baskını, Mescid-i Aksa’nın içinde maddi hasara da yol açmıştı. Saldırganların bazı kapıları kırdıkları, Mescid-i Aksa’nın içindeki ilk yardım dolaplarını dağıttıkları ve içlerindeki aletlerin zarar görmesine neden oldukları, Mushafları yerlere savurdukları ortaya çıkmıştı.

Siyonist rejim, 1967’den bu yana Filistinlilere ait 12 bini aşkın konutu yıkmıştı!

İsrail’in, 1967’den bu yana Filistinlilere ait 12 bini aşkın konutu yıktığı, 2 milyonu aşkın zeytin ağacını da yerinden söküp çıkardığı anlaşılmıştı. Kudüs merkezli Arap Araştırmalar Derneği‘ne bağlı Arazi Araştırma Merkezi, 30 Mart Toprak Günü münasebetiyle yazılı açıklama yapmıştı. Açıklamada, İsrail’in, 1967’den bu yana işgal altındaki Filistin topraklarında 12 bin 350 konutu yıktığı vurgulanmıştı. Yıkımların, İsrail içindeki Arap köyleri ile Filistinlilerin yaşadığı bedevi köylerinde gerçekleştiği kaydedilen açıklamada, Necef Çölü’nde Filistinli bedevilerin yaşadığı Arakib Köyü’nün 214 defa yıkıldığı aktarılmıştı.

Bu arada Kuzey Kıbrıs’taki Siyonist işgali tüm detaylarıyla ortaya koyan Millî Gazete, silahsız işgalin tepesindeki yapılanmayı da açığa çıkarmıştı.

KKTC’nin Siyonistlerce işgal edilmesi sürecinde başrolü Chabad oynuyordu. Kıbrıs’ta, yabancıların taşınmaz mal alımında bulunmasına dair organizasyonlar takip edildiğinde, oklar Chabad’a çıkıyordu. Chabad, Kıbrıs’taki Siyonistleri bir araya getiren oluşum olarak tarif edilirken, söz konusu oluşum, işgal mekanizmasının en tepesinde yer alıyordu. “KKTC Hahambaşısı” olarak tanıtılan Chaim Azimov’un başını çektiği Chabad’ın, artık mercek altına alınması büyük önem arz ediyordu, ancak Erdoğan iktidarı bu konuda hiçbir ciddi ve etkili adım atmıyordu.

EVYAD’dan CHABAD Açıklaması:

Evrensel Yaşam Hakları Derneği (EVYAD) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nurçin İncirli, Siyonist yapı Chabad’ın Kıbrıs’taki faaliyetlerine dair çok önemli açıklamalarda bulunmuşlardı. Yapılan yazılı açıklamada, “Kıbrıs toplumunun geleceğinden endişe duyan bir sivil toplum örgütü olarak, KKTC’de uzun süredir yabancıların devam eden taşınmaz mal alımına ilişkin duyulan rahatsızlıklara karşı bu konuyu kamuoyu ile paylaşmaya karar verdik” ifadeleri kullanılmıştı.

EVYAD Başkanı Nurçin İncirli, Kıbrıs’taki taşınmaz mal alımlarındaki okların Chabad’ı işaret ettiğini hatırlatmıştı. İncirli, “Taşınmazların çoğu, Güney Kıbrıs’ta 2004 yılında faaliyete geçen ve 2008 yılından itibaren de Cafer No: 4 Karaoğlanoğlu / GİRNE adresinde, “Kuzey Kıbrıs Chabad Yahudi Merkezi” yazılı iki katlı bir villada görev yapan, sözde ‘haham’ unvanını kullanan, Chabad örgüt mensubu olan Chaim Azimov tarafından organize edilmektedir. Ve bu kişi KKTC’de 2008 yılından itibaren, Girne’de izinsiz faaliyette bulunarak açık havada dahi sapkın törenler yapmaktadır.” uyarısı yapmıştı.

Devlet Bahçeli’nin: “Bu büyük felaket, mucizelerle anlam kılınmış, içinde sır olan bir olay gibi geliyor bana” sözleri, HAARP müdahalesini mi çağrıştırmaktaydı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, deprem bölgesini ziyaretleri kapsamında Hatay’daki incelemelerinin ardından Kahramanmaraş’a gelmişlerdi. Erdoğan, Kahramanmaraş Havalimanından makam otomobiliyle Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Karacasu Kampüsündeki konteyner kente geçmişti. Burada vatandaşlarla bir araya gelen Erdoğan, gazetecilere açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında olduklarını ifade eden Bahçeli, “Bu büyük felaket mucizelerle anlam kılınmış, içinde sır olan bir olay gibi geliyor bana” demişti. Acaba bu depremin HAARP tetiklemesiyle oluştuğuna mı işaret etmişti?![1]

Adı HAARP İddiasıyla Gündeme Gelen ABD Savaş Gemisi Zonguldak Açıklarında Ne Aramıştı?!

İstanbul’a demirlemesinden 3 gün sonra Kahramanmaraş’ta yaşanan 7.7 ve 7.6’lık depremlere sebebiyet verdiği iddialarıyla sosyal medyada gündem olan ABD’ye ait USS Nitze savaş gemisi, Zonguldak-Ereğli açıklarına demir atmıştı. 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş’ta gerçekleşen depremlerin ardından HAARP söylentileri yeniden gündeme gelmiş, depremlerin İstanbul Boğazı’ndaki ve Akdeniz’deki ABD gemileri tarafından yapıldığı iddiaları gündeme taşınmıştı.[2]

Hükümet Gafil Olsa da, Şükür Devlet Uyanıktı!

“Ankara’da çok önemli bir konferansımız vardı. Bu konferansın konusu ve konferansa davet edilen konuklar gerçekten de çok ilginçti ve önemliydi. Bu konferansımızı canlı yayınlamamız istendi. Ama tabi öyle bir olanağımız yoktu. Çünkü konferansa katılan bazı seçkin isimler vardı ve görüntülerinin verilmesi uygun değildi. O yüzden de böyle bir canlı yayın yapamadık. Öncelikle Ankara’da “4. Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi” isimli bir zirve düzenlendi ve bu zirvede özellikle Türkiye’nin savunma sanayi alanında üretmiş olduğu çok önemli ekipmanlar, uçaklar, silahlar ve robotlar sergilendi. Buraya ciddi anlamda ve çok sayıda yabancı ülkeden askerler ve ülkelere ait askeri uzmanlar gelmişti. Gezdiler, gördüler ve incelemelerde bulunup gittiler. Bu askeri kompleksi bir arada sergileyen ve yeni silah türlerini de gösteren bu tür fuarlar elbette uluslararası alanda da adından çok söz ettirmektedir.

Ankara Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kongre Merkezi’nde yapılan 4. Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi’nde bizim de “Komplo Teorisi” diyerek herkesin dudak büktüğü HAARP konusunu anlatmamız istenmişti. Bu nedenle özellikle Amerika Birleşik Devletleri belgelerinde HAARP ne anlama geliyor, nasıl tartışılıyor, HAARP ile ilgili Amerika ne diyor, Senato ne diyor, Kongre ne diyor ve CIA belgelerinde HAARP nasıl geçiyor? Bunlarla ilgili analizler yaptım, detaylar verdim.

Konferans yaklaşık bir buçuk saatti ve özellikle General, Albay ve alt rütbeli askerler konferansı sonuna kadar ve özellikle HAARP konusunu çok dikkatli şekilde dinlemişlerdi. Tabi konferansı sadece askerler değil, bugün Türkiye’nin savunma sanayi alanında ön planda olan isimler, kurumlar, kurumları temsil eden kişiler de izlemişti. Mesela bir tanesinin ismini vereyim, Savunma Sanayi Elektronik Harp Daire Başkanı ile burada anlatılmayacak şekilde sohbetler ve istişareler gerçekleşti ve konferans sonrasında bize çok çok ilginç projelerden bahsetti. Ve ben gerçekten o projeleri dinledikten sonra devletimin HAARP konusuna ve diğer teknolojik gelişmelere bu kadar duyarlı olduğunu gördükten sonra elbette mutlu olup sevinmiştim.

Biz zannediyoruz ki devlet bazı konulara ilgisiz ve bilgisiz davranmaktadır; ama anladım ki, devlet asla uyumamaktadır ve her şeyin farkındadır. Özellikle Savunma Sanayi Elektronik Harp Daire Başkanının söyledikleri göğsümüzü kabartmaktadır.

Bu zat bize Koral’ı ve Elektronik Harp Sistemi’ni anlattı ve dedi ki; “Öyle projeler var ki asla duyulmasını istemiyoruz. Çünkü bunlar zaten konuşulmaz, açıktan anlatılmaz… Sadece ve sadece; yeri ve zamanı geldiğinde açıklanmasına gerek duyulanı ve kime duyurulması gerektiği kadarını, biz başkalarının ağzından duyururuz.” Yani demek istiyor ki Sn. Yetkili; “Esasında bizim elimizde gerçekten çok önemli çalışmalar ve silahlar var ama, biz bunları diğer devletler gibi böyle durup dururken ifşa etmiyoruz. Ama üzerimize gelindiğinde ya da bir devlete -yani Türkiye’ye hasım devletlere- bir mesaj vermek gerektiğinde elimizdeki o projeyi, o silahla ilgili bazı kritik noktaları başka üçüncü ağızlar eliyle duyururuz.” Niye böyle yapıyoruz? Çünkü şu mesajı veriyoruz; “Bakın aklınızı başınıza alın! Bizim elimizde şunlar şunlar var…” demeye getiriyoruz.

Özellikle elektronik harp konusunda çok ciddi hazırlıkların yapıldığını ve Koral elektronik sistemlerinin dışında çok daha önemli sistemler üzerinde çalıştıklarını… Bu kapsamda çok kritik ve gizli 11 proje üzerinde yoğunlaştıklarını ifade ettiler. Bunun üzerine kendilerine sadece şunu söyledim; “Lütfen Aselsan mühendisleri hadisesini asla unutmayın, içimizde gerçekten çok hainler var, bakın o çok değerli genç mühendislerimizi mutlaka ve mutlaka koruyun!” sözüm üzerine, dedi ki; “O koruma öylesine sağlam ve hassas yapılmaktadır ki, endişeniz olmasın… Yani eskiden olduğu gibi ‘efendim işte yok düştü, intihar etti vesaire…’ falan, bugün artık bu bahanelerin asla yapılamayacağı koşullarda korunuyorlar” dedi. O yüzden içiniz rahat olsun.

Bu konferansı; Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetlerinden gelen ve çoğu General seviyesindeki temsilciler HAARP konusunu büyük bir dikkatle dinlediler. Konferans bittikten sonra geldiler ve nazikçe teşekkür ve tebrik ettiler ve sonrasında bir müddet sohbet ettik. Özellikle Hava Kuvvetlerini temsilen orada bulunan Tuğgeneral seviyesindeki değerli komutanımız 2025 raporuyla ilgili dedi ki; “Anlattığınız, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerinin 2025 yılına dair bir hava modifikasyonu yani iklim şartlarının değişmesi ya da değiştirilmesi vesaire modifikasyon (HAARP) diyorlar ya işte o konu; “Benim doktora tezim” dedi. Yani bu Generalimizin doktora tezi yaptığı HAARP konusunu biz orada konferans olarak vermişiz de, haberimiz yok!.. Bunun üzerine dedim ki; “Sayın General, biz bunları anlattık ama affınıza sığınıyoruz. Siz bu konuda doktora yapmışsınız. Biz HAARP konusunu gerçekten bu kadar bilmiyorduk.” Bunun üzerine dedi ki; “Bilmediğiniz daha çok şey var, devlet her şeyi adım adım takip ediyor ve her şeyden haberdar. Bakın, burada bu konuyu bile size, aslında devlet konuşturuyor ve tartıştırıyor.” deyince, ben çok daha fazla üzerine gitmedim, çünkü “Sizin tahmininizin çok ötesinde çalışmalar var” dedikten sonra söylenecek bir şey kalmıyordu. Bazı akademisyenler ve bilim insanı olduklarını iddia edenlerin bu konudaki tüm saptırmalarına rağmen Devletimiz HAARP konusunu, özellikle de Ordumuz ciddiye alıyor ve üzerinde çalışıyordu.

Dolayısıyla HAARP’ın nasıl çalıştığını, deprem yapıp yapmadığını ve özellikle HAARP projesinin iklimlerle alâkasını konuştuk. Konferans sonrasında da askerlerimizle ciddi sohbet yaptık ve komutanlarımıza; “HAARP’a inanmayan ya da HAARP’ın olup olmadığını dahi tartışmaya açtığınızda ‘Efendim geçiniz bunları’ diyen bir kesim var, asker de böyle mi düşünüyor?” diye sorduğumuzda; “Rahat olun!” dedi; “Biz, Türk Ordusu olarak; dünyadaki tüm teknolojik gelişmeleri adım adım takip ediyoruz. Hatta bu gibi konularla uğraşan özel birimlerimiz var, ilgili kurumlarımız var, ilgili kişilerimiz var…” dedi. Ve ben tekrar çok mutlu oldum. Konferansa gelen yabancı askerlerin de bu HAARP konusunu merak edip soru sormaları, mesela Brezilyalı bir Albayın: “Bizde tartışılmıyor bu konular, gerçekten Amerika’nın böyle bir teknolojisi var mı?” diye sorması, bizim bu konuda ne kadar mesafe aldığımızı göstermesi açısından önemliydi.”[3]

Kur’an’daki “Nass” hâlâ durmaktaydı, ama Din İstismarcılarının iktidarında gizli ve gerçek FAİZ %100’e dayanmıştı!

Bir ay kadar önce görüştüğümüz Banka Müdürü bir dostumuz aktarmıştı: Geçenlerde telefonla konuştuğumuz Merkez Bankasında görevli ve yetkili bir okul arkadaşım, ülkemiz için üzülerek ve endişe ederek şu itirafta bulunmuşlardı. Varlık Fonu’na ait, günlük 100 milyar TL civarındaki para, bazı etkin ve yetkin şahısların güdümündeki özel şirketler aracılığıyla Borsa İstanbul’da değerlendirilip milyarlarca haksız kazanç sağlanmaktadır. 17-25 Aralık tapelerinden korktukları için artık şahıslar üzerinde para tutmadıklarından, uyduruk şirketler üzerinden bu soygun ve vurgun çarkı çalıştırılmaktadır. Çünkü bu haksız ve ahlâksız kazançları yeni kurulan FON ŞİRKETLERİ’nde toplayıp kullanmaları çok daha kolay olmaktadır. Bu kapsamda oluşturulan yaklaşık 16-17 fon şirketi, bu para transferlerini ve kirli ilişkilerini saklamayı ve kara paraları aklamayı başarmaktadır!?

Yeni vurgunlara kılıf mı uydurulmaktaydı?

      

17 Şubat 2023 CUMA           Resmî Gazete              Sayı: 32107

OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BANKALAR VE KONSOLİDE DENETİME TÂBİ KURULUŞLARCA YAPILACAK BAĞIŞ VE YARDIMLARA İLİŞKİN CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ

Kararname Numarası: 124

Amaç

Madde 1

1. Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin amacı 8/2/2023 tarihli ve 6785 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamındaki bankalar ve konsolide denetime tâbi kuruluşlarca yapılacak bağış ve yardımlar hakkındaki sınırlamalara muafiyet tanınmasıdır.

Bağış ve yardım sınırından muafiyet

Madde 2

1. 6/2/2023 tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş ili olan depremler sonrası genel hayatı olumsuz etkileyen şartların ortadan kaldırılması ve afetzedelerin ihtiyaçlarının karşılanmasını teminen, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına bankalar ve konsolide denetime tâbi kuruluşlar tarafından olağanüstü hâl süresince yapılacak bağış ve yardımlar, 5411 sayılı Kanunun 59’uncu maddesinde yer alan sınırlamaların kapsamına dahil edilmez.

Yürürlük

Madde 3

1. Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

Madde 4

1. Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

     

Bu İktidar, Faizci ve Rantiyeci Sömürü Çarkının Kâhyasıydı!

Sözüm ona faize karşı olan ama Kur Korumalı Mevduat adı altında “Fakirden alıp zengine veren” ve faizciye bol kazanç vadeden siyasi iktidar, Kur Korumalı Mevduat’taki üst sınırı kaldırmıştı. Böylece faizden kazananlara daha da yüksek kazancın önü açılmıştı.

Kur korumalı vadeli mevduat hesaplarına uygulanan Türk Lirası faiz üst sınırı kaldırılmıştı. Bu mevduat hesaplarına uygulanacak faiz oranı, bankalar ve yararlanıcılar arasında serbestçe belirlenmiş olacaktı.

Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı kararı, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktaydı. Düzenlemeyle Türk lirası finansal araçlara olan talebin artırılması, finansal piyasaların etkinliğinin sağlanması, finansal piyasalarda derinliğin artırılması, döviz kurunda yaşanan istikrarın sürdürülerek finansal sektörün ve ulusal ekonominin sağlıklı gelişimine katkıda bulunulması amaçlanmıştı. Daha önce Türk Lirası kur korumalı mevduat hesaplarında, politika faizinin 3 puan üzerinde azami faiz uygulanmaktaydı.

Kur Korumalı Mevduat’a (KKM’ye) 200 milyar lira aktarılmıştı!

Döviz kurundaki artışı frenlemek amacıyla 2021 yılının sonunda uygulamaya konan ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye göre “bütçeye yükünün olmayacağı” söylenen KKM, halkın parasını faizcilere aktaran bir mekanizmaya dönüşmüş durumdaydı. Her kesimden vatandaşın, esnafın, sanayicinin, ihracatçıların ödedikleri vergiler “doları tutmak” adına icat edilen KKM yoluyla rantiyeye aktarılmaktaydı. Vergi uzmanı Dr. Ozan Bingöl’ün hesaplamalarına göre, 2022 yılı bütçesinde, bir yıllık dönem zarfında Merkezi Yönetim Bütçesi’nden KKM için 92 milyar 538 milyon lira harcama yapılmıştı. Buna ilaveten 80 milyar lira civarında bir ödeme de Merkez Bankası tarafından yapılmıştı. Ayrıca KKM’den elde edilen gelire sağlanan vergi avantajlarının da 20 ila 30 milyar lira civarında olduğu konuşulmaktaydı. Dolayısıyla KKM için ödenen tutar 200 milyar liraya ulaşmaktaydı.

Süratle Fakirleşme (Sosyal tufanın altyapısıdır!)

“Asgari ücret, giderek Türk toplumu için bir “gösterge ücret” niteliğinden “temel ücrete” doğru dönüşürken, diğer her şeyi de etkiliyor. Emekli maaşlarına yapılan “kısmi iyileştirme” de buna bir örnek. Kâğıt üzerinde “en düşük emekli maaşının yükseltilmesi” olumlu olarak gözükse de, gerçekte “en düşük maaş” alanların sayısı artmış oluyor. “Yükseltilen” en düşük maaşın hâlâ asgari ücretin altında olması ve asgari ücretin de tam manasıyla bir “sefalet ücreti” olmasını konuşmak yerine, kısmi bir iyileştirme üzerinden seçim öncesi siyasi rant devşirilmeye çalışılıyor. Toplumun büyük kesiminin eriyen reel gelirleri, ev ve araba sahibi olmak gibi standart niyetlerin bile imkânsıza yakın bir noktaya varmasını konuşmak yerine başka şeyler konuşuluyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 7 bin 500 liraya yükseltilen “en düşük” emekli aylığı düzenlemesinden 8,8 milyon emeklinin yararlanacağını açıkladı. Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesiyle 2 milyon 250 bin kişi emekli olacağı varsayıldığında toplam emekli sayısının 15,3 milyona ulaşacağı belirtiliyor. Bunların neredeyse yüzde 60’ı “en düşük” emekli maaşını alacak demektir bu. Aynı asgari ücrette olduğu gibi emekli maaşlarında da “en düşük” seviye, giderek “temel ücret” seviyesi haline geliyor. Yani topyekûn fakirleşme her alanda yaygınlaşıyor.

Elbette ki, bir kısım emekliye yapılan iyileştirmenin diğerlerine yapılmamasındaki haksızlık ayrı bir fasıl. Maaşı 7501 lira olan, önceden en düşük seviyenin 2000 lira üstündeyken, artık sadece 1 lira üstünde yer alıyor. Ve hâlâ asgari ücretten az alıyor. Yapılan işin mantığını anlayabilmek mümkün değil, halkımız yalan-dolan propagandalarla avutulup aldatılıyor. Bakanlık açıklamasında, “Emekli alt sınır aylığı 2020 yılında 1500 liraya, 2022 yılı Ocak ayında 2 bin 500 liraya yükseltilmiştir. 2022 yılı Temmuz itibarıyla 3 bin 500 liraya, 2023 yılı Ocak itibarıyla da 5 bin 500 liraya yükseltilmiştir. 5 bin 500 lira olan emekli alt sınır aylığı tutarı bu yılın nisan ödeme dönemi itibarıyla da yüzde 36,36 artışla 7 bin 500 liraya yükseltilecektir” deniliyor.

Böylece hükümet; izledikleri yanlış politikalar neticesinde “patlattıkları” enflasyonu kabul etmiş oluyor bu açıklamayla. Kendi azdırdıkları enflasyon nedeniyle “yapmak zorunda kaldıkları” maaş artışlarını, adeta insanlara bir lütufmuş gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Yapılan artışların yetersizliği, emekli vatandaşlarımız çarşı-pazara çıkınca, yani geçim sıkıntısını bire bir yaşayınca ortaya çıkıyor zaten. Sefalet ücreti olan asgari ücretin bile altında bir seviyeye gelen en düşük emekli maaşını, adeta bir lütufmuş gibi sunmak da en başta insan onur ve haysiyetine saygı duymamak, kendi insanını yok saymaktır.

Sonuç itibariyle; yapılan “iyileştirme” hâlâ asgari ücret rakamının bile altında kalmıştır. Ki asgari ücret rakamının da açlık sınırının altında olduğunu biliyoruz. Hatta şöyle bir şey de var. Bu sene Diyanet’in belirlediği fitre miktarı günlük 70 lira, yani 4 kişilik bir ailenin günlük sadece karın doyurmak için 280 liraya, aylık da 8400 liraya ihtiyacı var demektir bu. Ki bu rakamın da mevcut fiyat seviyeleri ve gıda enflasyonu göz önünde bulundurulduğunda hayli iyimser olduğu da ortadadır.

Çalışanlar için de tüm ücret seviyelerinin giderek asgari ücrete yakınsaması gibi bir olgu söz konusudur. Mesela, bundan 10-15 sene önce asgari ücretin 3 mislini kazanan öğretmenlerin, bugün sadece 2 misli kazanması, bu daralan makasın bir sonucudur. Ki asgari ücret de öyle ahım şahım artmış değil, hâlâ ve hâlâ bir sefalet ücretidir. Burada olan şey, toplumsal çapta bir fakirleşme ve servet transferidir. Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırı 9 bin 590 TL, yoksulluk sınırı 31 bin 240 TL, bekâr bir çalışanın “yaşama maliyeti” 12 bin 469 TL. Varın siz düşünün, yapılan “iyileştirmelerin” aslında iyileştirme falan olmadığını ve halkın süratle fakirleştiğini…”[4]



[1] DHA – 20 Şubat 2023 – https://kisadalga.net/haber/detay/bahceli-deprem-bolgesinde

[2] haberler.com – 17 Mart 2023

[3] 24 Mart 2023 – Murat Akan – https://www.youtube.com/watch?v=j_f9bv6-BKg 

[4] burakkillioglu@milligazete.com.tr – 4 Nisan 2023

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Abone ol
Bildir
11 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Hakiki muminden kafir korkar..
“Kur’an-ı Kerim sizin devletinizin ve zulüm düzeninizin Müslümanların eliyle yıkılacağını haber veriyor! Bu konudaki görüşünüzü açıklar mısınız?” diye sorduklarında, Şimon Peres şöyle yanıtlamıştı: “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar hele bir gelsinler, bunu o zaman düşünürüz!”

Doğruları esas alan yanlışlardan sakınılarak Adil Düzen Kurulması yolunda gayret edenlere destek çıkmamak da İSRAİL ‘İN SUÇ ORTAKLARI arasındadır…
İşbirlikçi İktidarlar İSRAİL’İN SUÇ ORTAKLARIDIR!
Kur’an’ın , Resulullah’ın, Aziz Erbakan Hocamızın Takipçisi olan Hareketler , HAKKIN TEMSİLCİSİDİR.

– Kur’an; faize yaklaşmayın ve faizci düzeni ortadan kaldırmak için çalışın diyor , Milli Çözüm ADİL EKONOMİK DÜZEN projesini hazırlıyor ve bunun hakim olması için vargücüyle çalışıyor. Ama Akp İktidarı faizci düzeni 21 yıldır artırarak devam ettirmekte.

– Kur’an; zinaya yaklaşmayın sizi fuhşa sürükleyecek yayın ve yasaklardan da sakının). Gerçekten o çirkin bir hayâsızlık ve kötü bir yoldur diyor, Ama Akp iktidarı AB ye girmek umuduyla zinayı suç olmaktan çıkarıyor… MİLLİ ÇÖZÜM İSE ADİL AHLAKİ DÜZEN Projesi hazırlıyor ve bunun hakim olması için canhıraşane gayret ediyor.

– Kur’an; Asla Haklı bir neden olmaksızın, Allah’ın haram kıldığı bir kimseyi sakın öldürmeyin , diyor.
Ama Akp iktidarı İsrail tohumlarını ülkemiz geneline sokup gdo’lu üretim yaptırıp hem hastalığa boğuyor yermez bu hadtalıklar ağır ağır insanları öldürüyor… MİLLİ ÇÖZÜM ise ADİL SİYASİ DÜZEN projesi hazırlayarak doğruları esas alan yanlışlardan sakınan bir düzen yeni bir dünyanın kurulması için hedef ve amaç üzere hayatını ikame ettirmektedir…

– ….. onlarca yüzlerce sebep sayabiliriz…

Milli Çözüm ve Üstad Ahmet Akgül’ün haricinde böyle bir hedefi amacı ve gayreti bulunan ikinci bir hareket malesef yok… Dolayısıyla resmiyette işbirlikçi olmasalar bile , fiiliyatta bu bozuk batıl düzenin devamından yana olanlar yani bu bozuk düzenin yıkılması ve değişmesi için gayret ve çaba göstermeyen hedef ve amacı olmayanlar İSRAİL’İN SUÇ ORTAĞIDIR aynı zamanda da Hakk hakim olsun Adil bir Düzen kurulsun diye çalışanlara destek çıkmadıkları için de İSRAİL VE SİYONİZMİN SUÇ ORTAĞIDIRLAR… Yüzlerce tarikat cemaat sivil toplum kuruluşu akademisyen İslam Alimleri şeyhler mollalar olduğu halde şu FAİZCİ KAPİTALİST SİSTEMİ kenara atalım da bari kendimiz hazırlamadık hazırlayan MİLLİ ÇÖZÜM’E AHMET AKGÜL’E destek olalım demiyorlar… Vebaliniz çok ağır… Bu vebalin altından , yedi sülaleniz ömürleri boyunca alnını secdeden kaldırmasalar dahi KALKAMAZLAR… BU VEBALİ ÖDEYEMEZLER… Gelin Milli Çözüm’e tâbi ve taraf olun..!!!

Adil Düzen inkılabı gerçekleşecektir.
.
Siyonistler, kendileri için kullanışlı olan bu AKP’yi iktidarda tutmak için gayret göstermekteydi.
Seçim yaklaştıkça İslam’a ve Müslümanlara karşı saldırılarını artırarak güya dindar(!) iktidarın oylarını muhafaza etmeye çalışmaktalar.
İktidarsa, tebaasına yaranmak için yarım ağızla kınamaktan başka gerekli ve gerçekçi adımlar atamamaktaydı.
KKTC’deki hükümet de işbirlikçi iktidarla birlikte hareket etmekteydi ve büyük İsrail’e çalışmaktaydı. Siyonistlere toprak satışında kısıtlamaya gidilmesi gerekirken, yasada belirtilen bazı sınırlamalar, çeşitli kararnamelerle esnetilmekteydi.
Bu Siyonist ve emperyalistlerin iç ve dış müdahalelerine, planlarına-projelerine karşı;
“Hükümet Gafil Olsa da, Şükür Devlet Uyanıktı!” ve tüm alanlarda gerekli olan adımlar ihtiyaçlara ve önceliklere göre atılmaktaydı.
AKP hükümeti, uyguladığı IMF’ci ekonomi politikalarıyla da zengini daha zengin fakiri daha fakir hale getirip Ülkemizi 1,5 trilyon dolar borç bataklığına sokmuştu.
İzlediği politikalarla, Milletimize, mağdur ve mazlum kesimlere değil de Siyonist güçlere hizmet eden bu işbirlikçi iktidarlardan kurtulmanın zamanı artık gelmişti.
Dünyadaki tüm ezilenlerin hep bir ağızdan adaletli bir yönetimi arzuladıklarını haykırdığı bu zulüm düzeninin sonuna gelinmişti.
Artık; Ahmet Akgül Üstadımızın ve Milli Çözüm ekibinin, topluma hayat düzeni olarak gelmesi için canla-başla gayret ettiği Adil Düzen inkılabı çok yakın zamanda gerçekleşecekti ve tüm Dünyada huzur ve refah ortamı oluşacaktı İnşaallah.

Türkiye hertürlü tehdide hazır
Koral’ı ve Elektronik Harp Sistemi’ni anlattı ve dedi ki; “Öyle projeler var ki asla duyulmasını istemiyoruz. Çünkü bunlar zaten konuşulmaz, açıktan anlatılmaz… Sadece ve sadece; yeri ve zamanı geldiğinde açıklanmasına gerek duyulanı ve kime duyurulması gerektiği kadarını, biz başkalarının ağzından duyururuz.” Yani demek istiyor ki Sn. Yetkili; “Esasında bizim elimizde gerçekten çok önemli çalışmalar ve silahlar var ama, biz bunları diğer devletler gibi böyle durup dururken ifşa etmiyoruz. Ama üzerimize gelindiğinde ya da bir devlete -yani Türkiye’ye hasım devletlere- bir mesaj vermek gerektiğinde elimizdeki o projeyi, o silahla ilgili bazı kritik noktaları başka üçüncü ağızlar eliyle duyururuz.” Niye böyle yapıyoruz? Çünkü şu mesajı veriyoruz; “Bakın aklınızı başınıza alın! Bizim elimizde şunlar şunlar var…” demeye getiriyoruz.

İşsiz-Aç-Köle
Aziz Erbakan Hocamız siyonizmi anlatırken, izlediği politikanın önce insanları işsiz bırakmak, sonra işsiz kalan insanların aç bırakılması ve nihayet köleliğe razı edilmeleri şeklinde cereyan ettiğini ifade ederdi. 20 yılı geçen AKP iktidarında, yozlaşan ve bozulan toplumun üretimden ve üretim mantığından kopmuş olması, kolay para hedefi güdüp sık sık dolandırıcı sarmalına girmesi, toplumun önüne geçen tiplerin pek çoğunun büyük ahlaksızlıklara bulaşmış olması gibi durumlar, Siyonist çetenin çarkının işleyişinde sorun olmadığını işaret etmektedir. Ancak bu süreç böyle ilerlerken yazıda Üstad Ahmet Akgül Hocamızın ara başlık olarak ifade ettikleri, “Hükümet Gafil Olsa da, Şükür Devlet Uyanıktı!” gerçeği yüreğimize su serpiyor. Bugün israil güvenlik bariyeri olarak iktidara taşınanlar öylece başıboş oldukları edasıyla tavır takınsalar da öte tarafta büyük çarpışmaya hazırlık yapılmaktadır. Bu paratonerin kullanım ömrü bittiğine göre ümitsizliğe düşmeye gerek yoktur. İnşallah çok yakın zamanda hepimizde sevinç ve hayretle bu siyonist çıbanın deşildiğini, uşaklarının da derdest edildiğini görürüz.

İsrail’in En Büyük Korkusu Sonlarını Getirecek Milli Çözüm’ün İktidarı
2023 Ramazan’ın ilk Cuma hutbesinde; Mescid-i Aksa’ya baskın yapan, namaz kılan mü’minlere hakaretler yağdıran, okudukları Kur’an-ı Kerimleri ellerinden alıp yırtarak yerlere atan, onlarca masum Müslümanı ağır yaralayıp yüzlercesini tutuklayan, MEL’UN İSRAİL’İN SUÇ ORTAKLARI İŞBİRLİKÇİ İKTİDARLAR!

Kur’an-ı Kerim İsrail’in millet olarak yok olacağını, sonlarının Müslümanların elleri ile geleceğini haber veriyor!

Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar ise günümüz de şüphesiz Milli Çözüm Ekibidir!..

Faizci işbirlikçilerin, işbirlikçilere yamananların, Millî Görüşçü tabana sahip partilerin bir araya gelmesiyle Aziz Erbakan Hocamızın projelerinin (İsrail’in sonunu getirmenin) gerçekleşmesine imkân varken bu konuda gereken gayreti göstermeyenlerin hallerine bakınca;
İsrail’in yok olup, zulmün bitmesine, İnsanlığın adalete-bolluğa kavuşmasına vesile olacak şuurun, plan, projenin ve gayretin sadece ve sadece Milli Çözüm ekibinde olduğu aşikardır.

SİYONİST İSRAİL’İN VE İŞBİRLİKÇİ HAİNLERİN AKIBETLERİ!
Siyonist şeytanların eliyle Milli Görüş gömleği çıkarılıp işbirlikçilik gömleği giydirilerek hükümleri altına alınan işbirlikçi hainler, onların zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine destek vermiş, zalim ve bâtıl düzenlerine, kurum ve kurallarına tabi olmuşlardır!
İşbirlikçi hainlerin uyuşturduğu gafil halk; İslam’ı yıkmaya ve yozlaştırmaya çalışan, Müslümanları yurtlarından huzur ve hürriyet ortamından sürüp çıkarmaya çabalayan ve sindirip susturulmaları ve esir konumuna sokulmaları için vatanlarından ve haklarından uzaklaştırılıp çıkarılmaları için uğraşan, açıkça Siyonist İsrail’e arka çıkan hainlerin peşlerine takılmışlardır.
İşbirlikçi hainler, bir taraftan Siyonist İsrail’le normalleşme girişimlerini sürdürüp onlara her türlü kolaylığı sağlarken, bir de utanmadan Siyonist barbarların bu baskınlarını yarım ağız kınayıp gafil halkı avutmaya çalışmaktadırlar.
İşbirlikçi hainler ve onlara tabi ve taraf olan gafil halk, Siyonist katilleri cesaretlendirmektedirler!
Siyonist işgal rejim güçleri ile sivil görünümlü Yahudi çeteler Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya saldırmış, namaz kılan mü’minlere hakaretler yağdırmış, okudukları Kur’an-ı Kerimleri ellerinden alıp yırtarak yerlere atmış, onlarca masum Müslümanı ağır yaralayıp yüzlercesini tutuklamıştı.
İşbirlikçi hainlerin talimatları üzerine, güç odaklarının vereceği zarardan korkarak veya onlardan makam ve menfaat umarak, Kur’ani gerçekleri kısmen veya tamamen örtmeye çalışan Diyanet ve Din adamları mel’un İsrail’in ismini bile ağızlarına alamamıştı!
[b]Allah’ın va’adi Hak’tı ve yaklaşmaktaydı![/b]
Kur’an-ı Kerim; Siyonist Yahudilerin Filistin’e gelip İsrail’i kuracaklarını, ama şımarıp-azgınlaşıp helak olacaklarını haber vermektedir!
Siyonist Yahudilerin sapkınlıklarının ve şımarıklıklarının cezalandırma zamanı yaklaşmıştır!
[b]Ey Siyonist katiller! [/b]
İşte o zaman, Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar kimlermiş göreceksiniz!
Servet ve saltanatlarınızı yıkacaklar, sizlere diz çöktürüp yüzlerinizi yerlere süreceklerdir…
Tekrar yeniden Mescid’i Aksa’ya gireceklerdir…
Ele geçirdikleri hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezlerini mahvu perişan edecekler…
Sonunda Siyonist saltanatına son verilecek ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser uru kesilip temizlenecektir.
Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!
Siyonist Yahudiler, tüm zalim ve kâfir güçlerin peşine takılan işbirlikçi hainler, sonunda kaçıp kurtulacakları hiçbir yerleri kalmayacak, küfür ve zulümlerinin akıbetine birlikte uğrayacaklardır.

Duyuni umumiye
Merhum Prf. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız defaatle uyarmıştı. Akp nin asıl amacı maddi tahribatı manevi tahribatla tamamlayıp Ülkemizi israile vilayet yapmaktır diye. O günlerde kimse pek itibar edip söz dinlememişti. Gelinen nokta duyuni umumiye.

Görmüyor gerçeği her bakan kişi
Hakk dururken tutup, bâtıl seçerler

Hayvan gibi yaşar, murdar göçerler

Âlem ayet dolu, bakıp geçerler

Görmüyor gerçeği, her bakan kişi

Şereftir Hak dava, kahrını çekmek

Çirkeften sakınıp, taşlardan sekmek

Şifa değil zehir, emeksiz ekmek

Sabırla yoğrulur, ter akan kişi…

Bakara 276
Allah, faizi (faizci sistemleri ve halka zulmeden hükümetleri) yok edip (iflasa ve inkıraza sürükler) de, sadakaları (servet ve üretim vergisi olan zekât müessesesini, yani Kur’an’a dayalı adil bir düzeni uygulayan cemiyet ve devletlerin gücünü ve refahını ise) arttırır. (Bu nedenle adil devletin de faizi yasaklaması lazımdır.) Allah, (faizi mübah sayan) günahkâr kâfirlerin ve fırsatçı nankörlerin hiçbirini sevmez. (Onları hidayet ve inayetinden mahrum bırakır.)

Tek Kurtuluş; Milli Çözüm iktidarıdır!
Türkiye Cumhuriyeti tarihine baktığımız da; İşbirlikçi hükümetlerin bıraktığı enkazın altından kalkabilen tek şahsiyet Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır.
Bugün gelinen noktada AKP hükümetinin bırakacağı enkaz; 80 yıllık Türkiye iktidarlarının bıraktığı borcun 11 katı büyüklüğündedir.
Ahlaki yozlaşma ve dış politika faciası tarihte hiç görülmediği kadar kötü durumda maalesef.
Ülkemizin önceliği; işbirlikçi, istismarcı hükümetten kurtulmak olsa da, parti programların da AB’ye tam üyelik hedefi olan ittifaklar ülkemizin, Müslümanların ve bütün mazlumların kurtuluşu, İsrail, ABD, AB ve diğer zalimlerin hizaya sokulmasına yeterli olmayacağı açık net şekilde ortadadır.
Erbakan Hocanın söylediği gibi; “Adil Düzeni, İslam birliğini savunmayanların beş para etmeyeceği” ayan beyan ortadadır.
Bu yüzden Erbakan Hocanın hazırladığı proje ve üstün teknoloji silahlarını kullanabilecek hidayet, cesaret, feraset ve dirayete sahip olanlar; Erbakan Davasını yürütenlerdir.
Milli TSK, Milli Çözüm iktidarı ile Yeni Adil Bir Dünyanın kurulması an meselesidir İnşallah!

Vatan Bekası!
Bir Ülkenin bağımsızlık ve bekasının savunmadan sonra gelen en temel esası;Tarım ve Hayvancılık’tır.

♦️ 900 gr Peynir 150 tl olmuşsa, tarımın bekası yani Vatanın Bekası tehdit edilmektedir.
♦️ 5 litre Sıvı yağ, 200 tl olmuşsa, tarımın bekası, yani Vatanın bekası tehlikededir.
♦️ 1 kg Et 300 tl yi bulmuşsa Hayvancılığın bekası, yani Vatanın bekası tehdit altındadır.
♦️ 1 adet tavuk 100 TL ye kadar yükselmişse hayvancılığın bekası yani Vatanın geleceği tehlikededir..
♦️ Otuzlu yumurta kolisi 70 tl yi bulmuşsa Hayvancılığın bekası yani Vatanın Bekası tehlikededir..

Pahalılık, orta ölçeğin altında kalan geniş halk yığınlarının uzun süre, sabredip katlanabileceği bir şey değildir.
Bütünlüğünü, üniter yapısını, birlik ve beraberliğini sağlam temeller üzerinde güçlendiren ülkelerin, en temel özelliği ülke genelinde adaletin en kamil manada uygulanması, refahın ise toplumun tamamına, eşit ve adil ölçekte yayılmasıdır..
Bunları sağlamanın yolu ise iki aşamalı kalkınmadan geçmektedir.

♦️1) Maddi Kalkınma :Sanayi, Tarım ve Hayvancılık.
♦️2) Manevi Kalkınma:Toplumun, genel ahlaki şuurla eğitilip, kuşatılmasıdır.

Sonuç olarak ;Pahalılığı, Enflasyonu, Haksız Vergiyi, Faizi, Fakirliği, İşsizliği,Paranın değerinin düşürülmesini ve Ahlaksızlığı ülke genelinde, yaygın hale getiren bir zihniyet, vatanın bekası için büyük bir tehdittir..! Birlik ve beraberliğin en büyük düşmanıdır..!

Bu unsurların hiçbirinin içinde bulunmadığı bir Beka tanımlaması;büyük bir cehalet ve gafletten kaynaklanmıyorsa, kasıtlı bir marazdır..

Milli Çözüm İktidarının kuracağı Adil Düzeni hasret ve özlem ipiyle çekiyoruz..

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
11
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...