YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6918300220b3b
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 2 6
Bugün : 10444
Dün : 37133
Bu ay : 612249
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45016070
IP'niz : 216.73.216.10

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

 Korku, insanın fıtratında (yapısında ve yaratılışında) bulunan bir duygudur. Kötülüklerden sakınmaya ve Allah’a sığınmaya yönelten bir olgudur. Evet “her türlü hikmetin ve faziletin kaynağı,  işte bu Allah korkusudur.”[1]

İnsanın Allah korkusu ise, onun imanı ve aklı oranındadır.[2] Allah’tan hakkıyla korkan ve bu yüzden kötülüklerden sakınan bir insan, artık hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkmayacaktır. Böylece gerçek bir huzur ve güven duygusuna kavuşacaktır. Allah’tan korkmayan, olgun bir imana ulaşmayan ve kötülüklerden sakınmayan kimse ise, herkesten ve her şeyden korkacaktır.[3] Hastalık ve ölüm korkusu, fakirlik ve geçim korkusu, Ayıplama ve dışlanma korkusu, Düşman ve savaş korkusu, amir ve müdür korkusu, Hükümet ve Hakim korkusu gibi vesvese ve endişeler içinde kıvranıp duracaktır. Velhasıl, Allah’tan korkmayan ve ona dayanmayan, bu sefer ihtiyaç duyduğu, çıkar ve yarar umduğu ve zararından sakındığı herşeyden ve herkesten korkmaya ve bir nevi onlara tapınmağa başlayacaktır.


[1]  Hadis: Beyhaki 

[2]  Hadis: İhyai Ulüm

[3]  Hadis: İbni Hibbam

 

Kimisi kanser gibi hastalıkların ve trafik kazalarının kendisini her an bulacağını veya ihtiyarlayıp tapındığı bu yaşamdan ve sahip olduklarından kopacağını ve kabre konulup unutulacağını düşünerek, ruhi sıkıntılar içerisinde bunalmaktadır. Hâlbuki ölümün, yok oluş değil, sonsuzluğa doğuş olduğuna inansalar ve ahiret için hazırlansalar, bütün bu kahredici kuşkular, manevi bir huzur duygusuna dönüşecektir.

Kimisi fakirlik  ve gelecek  korkusu  içinde  çırpınır. Hatta bazıları, çocuklarının ve torunlarının bile  geçim  ve yaşam garantisini hazırlamak kuşkusu  ve çabasındadır. “Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Sizin de onların da rızkını biz veririz”[1] ayetine rağmen, inançsızlığın verdiği bir geçim korkusu ve gelecek kuşkusuyla, doğum kontrolü adı altında, kürtajla bebekler katledilmektedir. Veya çocukları, okusunlar, dünyalık makam ve menfaat sahibi olsunlar diye, İslami edeb ve eğitimleri ihmal edilmek ve yavruları manen öldürülmektedir.

Kimisi, gafil kalabalıkların ve hakim tabakaların, “gerici, dinci” diye kendisini kınamalarından ve dışlamalarından korkarak titremekte, inancından taviz vermekte, kimliğini ve kişiliğini feda etmektedir. Oysa “olgun ve onurlu mü’min, gafil ve cahil kimselerin kınamasından asla korkmayan ve gerçeği savunmaktan kaçmayan kimsedir.”[2] Ve yine kimileri “Aman müritlerim ve müntesiplerim dağılmasın, şanım şöhretim azalmasın” diye riyakarlık etmekte, ve gerçeklere göre değil, herkesin keyfine göre hareket etmektedir.

Kimisinin, İslam düşmanlarının ve küfür ordularının güçlü ve kalabalık olmasından dolayı ödleri kopar, acizlik ve çaresizlik duyguları içinde debelenir. Halbuki gerçek müminlere “Düşmanlarınız size karşı toplandılar, aman ha onlardan sakının!. Denildiğinde, bu haber, müminlerin sadece imanlarını artırır ve ” Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” derler. Böylesi vesveselerle Şeytan, ancak kendi adamlarını korkutur. Çünkü Cenabı Hak “Eğer gerçekten iman etmişseniz, düşmanlarınızdan değil, benden korkun!” buyurmaktadır.”[3]

Kimisinin, zalim idarecilerden ve amirlerden korkusu, bütün benliğini kuşatmıştır. İşine son verilme, sürgüne gönderilme, terfi edememe, makam ve mevkisinden indirilme gibi kaygı ve kuşkular içinde kıvranır. Bu korkular yüzünden haklı ve hayırlı hareketlere katılmazlar. Kurulu ve ruhsuz robot misali, verilen görevleri yapmak dışında, bir amaç ve ideal taşımazlar.

Bu tipler, üstlerinden korkar ve yaltaklanır, altlarına ise baskı yapar, barbarlaşırlar.

Bazıları da, ülkedeki ve yeryüzündeki haksızlık ve yanlışlıklara karşı, demokratik ve hukuki yollarla mücadele etme girişimlerine asla yanaşmazlar. Zulüm ve sömürü üzerine kurulan düzenlerin ve despotik yöneticilerin kulu kölesi olurlar. Hayır ve hizmet için yola çıkanları, “bile bile tehlikeye ve ölüme atılan kimseler” olarak görürler. Hâlbuki ölüm dahil her şey takdir edilmiştir ve asla değişmeyecektir.[4]

Ancak, hidayet yoluna giren, Allah’a iman edip salih amel işleyen, ibadet ve istikamet üzere hareket eden “Allah dostları için asla korku ve keder yoktur.[5] Allah’ın dinine gayret edenlere her şey hizmet edecek, Allah’tan ve İslam’dan uzaklaşanlar ise, herkesin kölesi durumuna düşecektir.[6]

Gerçek müminler cesur olur. Bu cesaret, şımarıklık ve utanmazlık şeklinde bir hırçınlıktan çok farklı bir metanet ve kendine güven duygusudur. Ve yine bu cesaret, perde arkası patronların kullandığı piyon tiplerin sergilediği, sahte kahramanlık rolünden de farklı bir durumdur. Örnek bir iman onuru ve olgunluğudur.

Olgun ve onurlu insan, bu cesareti yüzünden, belki biraz serttir, ama devamlı net ve merttir. Münafıklık, riyakârlık ve sahtekârlık, korkak insanların halidir. Korkak insan asla onurlu ve huzurlu değildir… Atalarımızın dediği gibi “cesur bir gün, korkak ise her gün ölmektedir.”

Evet, kötülerden korkarak, onurlu bir yaşam sürdürmek mümkün değildir.

Ateşten kaçarak, yangınları söndürmek mümkün değildir.

Haksızlıklar karşısında susarak ve ahlaksızlıkları alkışlayarak “Haklarımızı ve haysiyetlerimizi korumak” mümkün değildir.

Korkaklık, köleliktir. Korkaklık, ezilmektir. Korkaklık, zillettir, rezilliktir.  Korkaklık, kimliksizliktir.

Cesaret ise hürriyettir… Cesaret, fazilettir… Cesaret, güvendir, girişimdir.  Cesaret, metanettir, meziyettir…

Ve tabi dindar olmayan cesur olamaz

Dürüst olmayan, cesur olamaz! 

Sonsuzluğa inanmayan, cesur olamaz!

Ve sadece Allah’tan korkanları,  hiçbir şey ve hiç kimse korkutamaz!

Hiçbir güç, Allah’ın yiğitlerini, yolundan geri koyamaz!

Onlar, tek başına dünyaya meydan okurlar… Belki boğazları kesilebilir… Boyunlarına yağlı ipler geçirilebilir. Ama sağ kaldıkça kimse onları susturamaz!… Hak yoldan saptıramaz!

Bu arada kahramanlıkla gözü karalık ve ahmaklık aynı şey zannedilmektedir.

Oysa cesaretli olmak, tedbirli ve temkinli davranmaya engel değildir.

Cesur insan, haklılığına ve yararına inandığı hedefine varmak için gerekli plan, proje, prensip ve prosedürlere uygun davranmasını bilir.

Cesaret ve mertliğini, tedbirsizlikle telef edenler ve boşa harcayanlar, kendilerini israf etmektedir.

Ve tabi, korkaklığını tedbir perdesi altında gizlemekte yararsızdır.

Korkak bir kişinin çevresinde etkili ve işlerinde başarılı olmayacağı gibi, pısırık bir hükümetin de ne bölgesinde nede yeryüzünde ağırlığı ve saygınlığı olmayacaktır.

Manevi değerlerimize savaş açan… Milli iradeyi dışlayan… Karanlık güçlerin güdümündeki bağımlı ve atanmış hükümetler, cesaretli ve caydırıcı politikalar ortaya koyamazlar….

Kararsız ve korkak hükümetlerle, geçmişte Kosovalı ve Çeçenistan’lı kardeşlerimize sahip çıkılmadı, şimdi de Afganistan ve Irak’ta hasiyetli ve cesaretli tavır takınamazlar!

Ürkek ve kaypak zihniyetlerle, kahpe ve kalleş düşmanlıklara engel olunamaz.

Velhasıl,

“Kahramanlar bir gün ölür, korkaklar her gün ölürler”

Aslında korkak ve hain olduğu halde, şartların ve fırsatların verdiği bir şımarıklıkla cesaret gösterisi yapan sahte kahramanlar ve satılık islamcılar ise, yüreklerindeki gizli korkular ve anlaşılmaktan doğan kuşkular içinde kıvranır ve ölmekten de beter, sürünürler!….


[1]  Enam: 151

[2]  Maide: 54

[3]  Ali İmran: 173-175

[4]  Ali  İmran: 154

[5]  Bakara: 38, Enam: 48, Yunus: 62

[6]  Kutsi Hadis

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Halil YAMAN

Halil YAMAN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...