YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6918474fa5ada
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 2 6
Bugün : 16569
Dün : 37133
Bu ay : 618374
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45022195
IP'niz : 216.73.216.10

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Ali Ünal, zaman Gazetesinde (03.07.2006) "Gayz, kin ve düşmanlık, önce sahibini boğar" başlıklı yazısında:

"23 Nisan münasebetiyle Sayın Meclis Başkanı'mızın yaptığı konuşma bir demokrasi manifestosuydu; ardından meydana gelen pek çok menfî hadisenin bu manifestonun tesirini kırma gayesi de taşımadığı söylenemez. Aynı şekilde, Dördüncü Uluslararası Türkçe Olimpiyatı'nın arkasından Fethullah Gülen Hocaefendi'nin doğrudan şahsına yönelik olarak pek çok cepheden girişilen saldırılar da, saldırı merkezlerinin Hocaefendi'nin şahsında gördüğü ve Türkiye'nin lehine olan hizmetlerin tamamını mahkûm etmek ve bu hizmetleri bitirmek için aralıksız olarak açık-kapalı devreye konan düşmanlığın bir tezahürü olmakla birlikte, daha özel gayeli olarak, söz konusu olimpiyatın kamuoyundaki tesirini kırma maksadı güttüğü de açıktır." Buyuruyor.

 

Önce "rüşveti kelam-hükümete selam" cinsinden övdüğü Meclis Başkanının konuşması bir "demokrasi manifestosu" değil, tam aksine bir ucuz kahramanlık ve riyakarlık "fasa-fiso" suydu. Çünkü tek başına anayasayı bile değiştirecek ezici bir çoğunlukla ve işte bu saydığı sıkıntıları aşmak umuduyla iktidara taşımış bulunuyordu.. Şikayet etmek ve felsefe üretmek değil, sorunları çözmek makamında oturuyordu.. Ama Ali Ünal'lar, Fetullahçılar, Milli gömlek çıkaranlar gibi bütün istismarcılara, sadece nutuk atmak yetiyordu..

Ali Ünal:

"Demokrasi sınavından yüz akıyla çıkmışçasına soruyorlar: 28 Şubat'ta ordu yanlısı bir tavır takınan Gülen, neden şimdi Şemdinli ve birbiri peşi sıra patlak veren çeteler hadisesinde özgürlükçü bir tavır ortaya koyuyor? Oysa bu iki tavır arasında Hocaefendi açısından hiçbir çelişkinin olmadığı apaçık. Darbelere her zaman karşı olmuş bulunan Hocaefendi, 28 Şubat'ta mevcut hükümetin darbe sebebi teşkil edeceğini gördüğü için, muhtemel bir darbenin önlenmesi maksadıyla hükümetin çekilmesini istedi. O, darbelere her zaman karşı oldu ama orduya karşı olmadı ve hiçbir zaman Atabeyler, Sauna ve yargının mahkûm ettiği Şemdinli tipi oluşumlara da destek vermedi. 28 Şubat'ta mevcut hükümetin hangi maksatla çekilmesini istemişse, şimdi de aynı maksatla çetelere karşı çıkıyor." Diyor.

Önce bu palavraları, kendi içinde bir sürü çelişki barındırıyor. Çünkü 28 Şubat zaten bir darbe süreciydi. Ama klasik değil, postmoderndi. Yani: Fetullah Gülen, klasik darbeye karşı postmodern darbeyi mi desteklemişti?

Hem bu zavallılar, 28 şubat darbesinin, Siyonist çetenin ve içteki şebekenin D-8'ler gibi İslam ve Avrasya birliğinin temellerini atan ve Havuz sistemiyle sömürü sermayesinin hortumlarını koparan Erbakan'ı engellemek ve Türkiye'yi esir etmek üzere tezgahlandığını ve Fetullah Gülen'nin de bu tezgahta bilerek veya bilmeyerek bir figüran  olarak kullanıldığını hala fark etmemiş miydi, yoksa alıkların bile artık yutmayacağı yeni bir numara mı çekilmekteydi?

   Ali Ünal devam ediyor:

"Hocaefendi, emekli maaşı ve 4 milyondan fazla satmış kitaplarından, kasetlerinden gelen yasal telif ücreti dışında hiçbir paraya hükmetmiyor. ABD'de kalmasına çok çok fazlasıyla yeten maaşı ve kitaplarından, kasetlerinden gelen gelirin çoğunu da paylaşıyor. İsmiyle birlikte anılan ve yeryüzü sathına yayılmış müesseselerin kuruluş ve işletmesinde kullanılan paralarla da hiç alâkası yok."

Burada da açıkça yalan söyleniyor. Çünkü Fetullah Gülen'in bir kitabının para verilerek alındığına ve özellikle araştırdığımız halde çok az rastladık… Hep, talebelere, gazetecilere, abonelere (Zaman Gazetesinin önemli kısmı gibi) bedava dağıtılıyor… Yani Fetullah Gülen'in, kitaplarının ve bantlarının satışından para kazandığı iddiası kuyruklu yalandır. "Bazı yayın evleri, telif ücreti ödeyip, bunları hayır ve hizmet niyetine dağıtıyor" deniliyorsa, işte bu doğru olabilir. Yoksa Büyük Ortadoğu Projesi ve İsrail'in dünya hakimiyeti için, ABD merkez bankasında ve Yahudi kontrolünde basılan karşılıksız kağıt dolarlar, "Layt İslam" safsatasıyla, Müslümanları siyonizme köleleştirmek şerefini üstlenen Fetullah Gülen'e, "Telif Ücreti" kılıfıyla mı verilmektedir?

"Fetullah Gülen, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da niye okul açıp Türkçe öğretmiyor?" gibi haklı sorular karşısında ise, o bilinen marazlı mantık oyunlarıyla, hep mazeretlere sığınmak ise hiç yakışmıyor ve oldukça sırıtıyor.

Şimdi bir soru da biz soralım: Şu Fetullah Hocaefendi ve taifesi, acaba mağdur ve mazlum Filistin'de niye hiçbir okul açmayı düşünmemişlerdi?  Şu muhterem ve mübarek Hocaefendi Hazretleri; zalim ve hain, azgın ve sapkın, terörist İsrail'i, bir kerecik olsun kınamayı niye, hiç aklına getirmemişlerdi?

Hadi biz hatırlatıyoruz, bari şimdi, Irak'taki Amerikan vahşetini ve İsrail'in Filistin dehşetini, Fetullah Gülen, kınayıversin de, bizleri utandırsın… Ne olur, böylece kendisini töhmetten, bizleri de suizan vebalinden kurtarsın!.

Bir zamanların radikal İslamcısı Mehmet Metiner gibileri, sonunda Hadep genel başkanlığına kapağı attıkları gibi…

Yine "Mekke Resullerin yolu" gibi kitaplar yazan "Katıksız Şeriatçı"ların, emperyalist ve katil Amerika'nın kucağına sığınmaları mide bulandırıyorsa, buna kızmayın!.

Konuşun beyler… Kokutun beyler… Kusun beyler…

Biz; gafil ve safdil Müslümanlara " 28 Şubat hıyanetini planlayan dış güçler ve işbirlikçiler, Fetullah Gülen'i de, dolaylı bir destekçi olarak bu işte kullanıverdiler" dediğimizde, bazıları buna inanmak istemiyordu. Daha doğru temiz vicdanları böyle bir şenaati anlamakta zorlanıyordu.. Şimdi böyle, kuzu kuzu siz konuşun, siz kusun, siz kokutun beyler…

Artık Fetullah Gülen'in dünyasını, ahiretini ve bütün cemaatini kurtaracak ve kutlu kılacak bir tek yol var…

O da, hemen, yıkılışa yaklaşan Amerika'yı terk edip Türkiye'ye dönmesi…

Bir takım şantajlar ve avantajlar karşılığı, malum merkezlerin oyunlarında piyon olarak kullanıldığını fark ettiğini itiraf etmesi…

Kirli ve şaibeli derin güçlerden ayrılıp, milli ve haysiyetli cepheye geçmesi…

Böylece Türkiye'nin, Milletinin ve İslamiyetin hizmetine girmesi ve tüm birikimlerini ve örgütlerini Hakkın, halkın ve hayrın hizmetinde değerlendirmesidir.

Biliyoruz, bu hiç de kolay değildir, ama imkansız da değildir. Ve hele, Siyonist ve emperyalist odakların Pansilvanya'daki çiftlik odalarında çürümekten daha iyi ve şereflidir.

İşte o zaman: Fetullah Gülen'i ve hizmetlerini taktir ve tebrik etmeyen…

Geçmişteki yanlışlıklarına sünger çekmeyen, İslami ve insani girişimlerine, her türlü desteği vermeyen ise; namerttir, kahpedir ve kalleştir…

Ve unutmayın, bu sözler, size acı ve incitici gelebilir, ama mü'müncedir ve kardeşçedir…

 

Risale-i Nurlarda Yahudi Gerçeği

 Dünyanın her tarafında Müslüman kanı akarken, Bush "Haçlı seferleri başlamıştır" deyip yüz binlerce Müslüman'ı katlederken, Bediüzzeman'ın dediği gibi "düşman boğazına ayağını bastığı bir zamanda, düşmanın ayağını yalayanın; önce ruhu sonra cesedi ölürken" Kur'an-ı Kerim'den:

Maide 82- "Elbette mü'minlere karşı düşmanlıkta insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve bir de müşrikleri bulacaksın."

Maide 51- "Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları (idareci) dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur  (idarecisidir.)" ayetleri okuduğumuzda bazıları "Ama Bediüzzeman öyle demiyormuş" gibi itirazlar edenlere Bedüzzemanın Yahudiler hakkındaki kanaatini kendi eserinden verelim.[1]

Sayfa numaraları Envar neşriyatın baskısına göredir.

"Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için; her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeğe müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin mes'elesinde, hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki Enbiya-i Benî İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin, o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle, bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından çabuk tokat yemiyorlar.(Ama Adaleti İlahi ihmal eder, lakin ihmal etmez. Bu zulümlerinin cezasını da mutlaka bulacaklar)Yoksa koca Arabistan'da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti."[2]

"Yahudilere müteveccih şu iki hükm-ü Kur'an'î, o milletin hayat-ı içtimaiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müdhiş düstur-u umumîyi tazammun eder ki, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa'y ü ameli, sermaye ile mübareze ettirip fukarayı zenginlerle çarpıştıran, muzaaf riba yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud'a ile cem'-i mal eden o millet olduğu gibi, mahrum kaldıkları ve daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden ve galiblerden intikamlarını almak için her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilale parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor."[3]

"Ondördüncü Mes'ele: Rivayette var ki: "Deccal'ın mühim kuvveti yahudidir. Yahudiler severek tâbi' olurlar."[4]

   Yani, bütün insanlık aleminde ve yaşadıkları ülkelerde:

  • a) Katmerli faize dayalı Bankacılık sistemiyle, hükümetleri ve şirketleri borçlandırarak kendilerine mahkum etmek gibi hileleriyle,
  • b) Sonunda bu haram ve haksız sermaye saltanatını ve diğer şeytani imkanlarını kullanıp; işçi ile işvereni, zenginle fakiri birbirine karşı kışkırtıp kapıştırmak suretiyle,
  • c) Kendilerini; fıtratlarındaki fitne ve fesatçılık yüzünden müstahak oldukları cezalara çarpıtan ülke ve hükümetlerden, şeytani bir intikam hırsıyla masonluk gibi gizli ve kirli komitelere, her türlü terör hareketlerine ve ihtilallere karışmak sebebiyle,

 Sosyal, siyasal ve ekonomik hayatı ve genel ahlakı sürekli tahrip ettiklerinden,

Hiçbir zaman, izzet ve hürmete layık olmayacaklar, zillet, esaret ve eziyetten; suçluluk duygusunun verdiği bir korkaklık psikolojisinden asla kurtulamayacaklardır)

"Ve sahih hadisi şeriflerde de açıkça haber verildiği gibi, Deccalizmin en önemli kuvveti, şebekesi, destekçileri; siyonizmin ve emperyalizmin, severek ve isteyerek safına giren Şeytanın askerleri Yahudiler olacaktır"

Şimdi soruyoruz? Amerika ve Avrupa, Rahmanın mı yolundadır, Şeytanın mı safındadır? İslamiyetin ve insaniyetin mi, yoksa mel'un İsrail'in mi yanındadır?

Yılmaz Öztuna İsrail elçisi mi?

10 Temmuz 2006 Pazartesi Türkiye Gazetesinde Yılmaz Öztuna:

"Amerika karşıtlığı" yazısında:

Amerika'nın Afganistan'ı Taliban ve Irak'ı Saddam vahşetinden kurtardığı âdeta unutuldu. Bu iki rejim, kendi öz halklarına kıyım uygulayan çağ dışı, ilkel ve vahşi yönetimlerdi."

"Bugün Washington, İsrail'i kanatları altına almıştır. Ama İsrail'i Şam'a girmekten, düşmanı ülkeleri bombardıman etmekten alıkoyan da Amerika'dır. Arap ve Müslüman devletler değildir. Bugün bize düşen, Washington'da üzerinde anlaşmaya varılan stratejik vizyonu hayata geçirebilmek hüneridir. Dünyanın 1. devleti ile anlaşamayan bir politika, kör bir politikadır. En büyük millî menfaatlerimize halel verir. Pek çok işimizde yaptığımız gibi bu konuyu da çürütmeyelim." Diyecek kadar Amerikancılaşıyor!

"11 Temmuz 2006" Salı tarihli yazısında:

"Cihan şehri İstanbul'umuzun kültürünün vazgeçilmez renklerinden Patrik'in unvanlarını münakaşaya kalkışmak gibi yaramaz, beş para etmez, gülünç, absürd bağnazlıklara düşüp dış dünya ile çelişmeyeceğiz. Heybeli'deki okulu, eski statüsü ile açacağız. Ortodoks ruhbanını ülkemizde yetiştireceğiz. Gayri müslimlere vakıflarını iade edeceğiz. Yabancılara mal mülk satışından huylanmayacağız. Modern ülkelerde maziye karışan vehimlere kapılmayacağız. Sapına kadar Türk, dibine kadar çağdaş olacağız. Eskimiş, palavra edebiyatına ve tefelsüfe dönüşmüş, hattâ zarar verir hâle gelmiş milliyetçiliğimizi, asrımızın seviyesine çıkaracağız.

Dışa dönük, çoktan yapılması gereken reformlar. Dahilî reformlar, emin olunuz, bunlardan çok daha zor ve karmaşık, çok daha kapsamlı ve teferruatlıdır.

Yeterli reform yapamadığımız, reformlarımızı öldürdüğümüz için imparatorluk batırdık. Yeterli reform yapamadığımız için cumhuriyeti batıracak değiliz. Ama Avrupa kıt'asının en yoksul, en az gelişmiş ülkesi olmaya tahammülümüz yoktur. Bizi bu seviyeye mahkûm kılacak hiç, ama hiçbir davranışın mazereti olamaz!" Diyecek kadar mandacılaşıyor.

 

 

 

Ey dindar ve muhafazakâr kılıklı Türkiye Gazetesini; "Türkü ye!" peçetesine döndüren münafık ve marazlı başyazarı:

  • İsrail Şeytan haklı, Filistinli mazlum Müslümanlar haksız ise;

Siyonist dostlarınızın o haklı hayırlı(!) tavır ve tecavüzlerine, sizde, sizin gibi düşünen sevdikleriniz ve cemaatiniz de uğrarsınız inşallah. Milletimizden, memleketimizden, insaf ve İz'an ehli Mü'minlerden uzak; canınız, malınız, namusunuz ve onurunuz hususunda Filistin'deki, Felluce'deki masum ve mağdurların akıbetini siz de tadarsınız…

Ve  hadisi şeriflerin haberine ve hükmüne göre zaten uğrayacaksınız!..

Melih Göçek'in Köçekliği [5]

Ve Ey, Ankara'da eski MOSSAd lideri terörist katillerin organize ettiği Glocal Forma ev sahipliği yapan, ve Saadet Partisinin öncülüğündeki Çağlayan Mitinginden rahatsız olan ve Siyonist patronlarına yaranacak şuursuz, sorumsuz ve soysuz açıklamalarda bulunan Gökçek, bakalım kucağında kurtuluş aradığınız Siyonist Glocal Forumlar size şefaat edebilecek mi?

Arsızlığın ve Ayarsızlığın Belgesi

Trabzon'da kerametleri kendilerinden menkul küçük ama arsız ve ayarsız bir grup, yapılacak olan tarihi mitingi gölgelemek için akla hayale gelmedik karalama ve iftira kampanyası düzenliyorlar. Bütün ömrünü siyonizmle mücadele etneye adamış sadece Türkiye'mizdeki yetmiş milyon insana değil, bütün dünyaya siyonizmin nasıl bir afet olduğunu göstermiş Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın İsraille bilmem kaç tane anlaşma yaptığı ve bugünkü Siyonist zulümlerin bu anlaşmalar sebebiyle olduğu iftirasını ileri sürecek kadar gözleri dönmüş işbirlikçiler acaba bu hizmetleri karşılığında kimden ne kadar alıyorlar; doğrusu merak konusu!

Kendilerine Müslümanlıklarını hatırlatmaya gerek görmüyoruz. Çünkü bunu hatırlatmanın hiçbir faydası yok.

Sadece şu soruya cevap vermelerini istiyoruz.

Erbakan'ın iddia ettiğiniz anlaşmaları imzaladığından bırakın devletimizi kendi bakanlarının bile haberi olmadığını ileri sürüyorsunuz. Türk hükümetinin yetkililerinden bile gizlendiğiniz iddia ettiğiniz anlaşmaları siz nereden biliyorsunuz? Bir an için bu iftiralarınızın gerçek olduğunu varsayın ve Türkiye Devleti'nin dahi bilmediği gizlilikteki anlaşmaları İsrail'den alacak kadar bir yakınlığı elde ettiğinize göre kendi durumunuzu izah etmeye çalışın. Bunu Allah için yapın; eğer inanıyorsanız!..

Ama aynı gün Altınoluk'taki Cuma sohbetinde Erbakan Hoca şunları anlatıyordu: "İsrail ateşkesten ve barışa davetten değil, sadece kuvvetten anlar!

Beni İsrail‘in inancının dört temele dayandığını kaydeden Erbakan, bu temelin yazılı olduğu kitabında 5764 yıl evvel yazılmış bir sihir kitabı olan Kabala olduğunu söyledi. Kabala‘nın Tevrat olmadığını kaydeden Erbakan;

"Kabala dört madde ihtiva eder.

1. Madde: "Dünyanın dört bir yanına sürülmüş Siyonistleri Kudüs‘e toplayacağız."

2. Madde: "Büyük İsrail‘i kuracağız."

3. Madde : "Fırat'tan Nil‘e kadar olan araziyi kurtarılmış ve vaad edilmiş topraklar olarak alacağız." Buna bizim Güneydoğu Anadolumuz'da dahildir.

4. Madde: "Büyük İsrail‘in emniyetini sağlayacağız. Bunun içinde Fas‘tan Endonezya‘ya kadar 28 devletin kontrolünüde elimizde bulunduracağız." Anadolu‘da Selçuklular‘ın, Osmanlılar‘ın devamı bir Türk devleti olmayacak demektedirler."

İsraillilerin kendilerini üstün ırk gördükleri için zulüm yapmayı sürdürdüğünü ve dünya sulbünü bozmak için heryolu denediğini söyleyen Erbakan:

"Filistin‘e, Lübnan‘a, Irak‘a saldırıları hep bu yüzdendir. Bunlar dünya hâkimiyeti için çalıştıklarını söylerken diğer tüm milletleri de ezilecek böcek olarak görüyorlar. Bu yüzden zulümlerini bir ibadet aşkı ile yapıyorlar. Beşikteki çocukdan 70'lik dedeye kadar her masum insanın kemiklerini kırmanın görev ve ibadet sanacak kadar sapkın yolda olduklarının da farkındadırlar. Dikkat ederseniz bunların inançlarının içerisinde günah yok, sevap yok, ahiret yok, hesap günü yok sadece dünyacı bir görüş. Bunlar değiştirilmiş Tevrat‘a değil Kabala‘ya bağlı katiller sürüsüdür. Çünkü Kabala denilen sihir kitabını Tevrat‘ında içine koydular."

"Biz bu gerçekleri 40 yıl evvel söylerken çoğu insan işin farkında değildi. ‘Şimdi gün geldi Lübnan‘da, Filistin‘de ne oluyor?‘ denildiğinde ise işin altından yine Siyonizm çıktı. İşte Müslümanlar bunun için öldürülüyor" diyerek Kurtuluş reçetisini şöyle açıkladı:

"Bu Yahudi Siyonistlerin durdurulması ve dünyanımızın kurtarılması için 5 şey lazımdır. Birincisi: Müslümanlar kendi Birleşmiş Milletlerini kurmalı. İkincisi: Müslümanlar kendi Nato‘sunu kurmalı. Üçüncüsü: Müslümanlar kendi para birimlerine geçmeli. Dördüncüsü: Ekonomik işbirliği yapılmalı. Beşincisi: Ortak İslam Ordusu kurulmalı. İşte kurtuluş budur. İsrail kınamayı değil, güç ve kuvvet ile zulümlerinden caydırılmalıdır. Şayet iktidarda Milli Görüş olsaydı bugün İsrail bu kadar azamaz ve Müslüman kanı dökemezdi. İşte bunun için Milli Görüş lazımdır. Ve bunun için en kısa zamanda Milli Görüş iktidara getirilmelidir. Yoksa Yahudi liderlere hoş görülerek kurtuluşa erilemez." 


[1] Milli Gazete / Mahmut Toptaş / 10.07.2006 

[2] Şualar 508

[3] Sözler 403

[4] Şualar 588

[5] Köçek: "Hoppaca davranan ölçüsüz kimse" (Büyük Lorousse – Milliyet. 14. Cilt Sh:7032)

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Orhan YILAN

Orhan YILAN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...