Sezer'den İsrail'e güvence: "Hamas'ı devlet değil, AKP çağırdı!"
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Ortadoğu ziyaretine HAMAS'a karşı tavrı damgasını vurdu. İsrail Cumhurbaşkanı'na "HAMAS'ı devlet değil AKP çağırdı" diyerek sanki özür dileyen Sezer, teamülleri değiştirerek Filistin hükümeti ile görüşmedi. Buna karşılık İsrail Meclisi'nde konuştu, İsrail Başbakanı'nı kabul etti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 1999 yılında Süleyman Demirel'in ziyaretinden sonra İsrail'e giden ilk Cumhurbaşkanı oldu. 7-8 Haziran tarihlerinde gerçekleşen ziyaret, HAMAS tartışmaları gölgesinde yapıldı. Sezer, Filistin'le ilişkilerine HAMAS düzenlemesi getirdi. HAMAS'ın Ankara ziyaretine ABD'nin ve İsrail'in tepki göstermesi üzerine yapılan düzenleme, Filistin'de seçilmiş hükümeti yok saydı. Programın belirlenmesi aşamasında Ankara'da yoğun tartışmalara neden olan HAMAS görüşmesi, teamüllere aykırı şekilde programdan çıkarıldı.
Protokol kurallarının değiştirildiği ziyarette, Sezer, Filistin tarafından sadece Devlet Başkanı Mahmut Abbas'la (Ebu Mazen) görüştü. İsrail tarafında ise Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve hükümet ile görüşme yapıldı.
Cumhurbaşkanı Sezer, İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav'a "Hamas'ı devlet değil, AKP çağırdı. Şu anda iktidar olsa bile bu, devletin politikasını yansıtmıyor" diyerek, Siyonist katillerin gönlünü aldı.
İsrail'de yoğun ilgiyle karşılanan Sezer'in İsrail parlamentosu Knesset'teki konuşması alkışlandı. Sezer'in ziyaretine geniş yer veren İsrail medyası da Sezer'i "Türkiye'nin çağdaş yüzü" olarak tanımladı.!? Türkiye'de Laiklik konusunda ve başörtüsü karşısında çok titiz olan Sn. Sezer'in Kabala şeriatına bağlı bir din devleti olan İsrail'e hayranlığı ve hürmetkârlığı dikkatlerden kaçmadı.
Derin ilişkiler ağı!
Türkiye ile İsrail arasında çok boyutlu, derin ilişkiler bulunduğunu öne süren Cumhurbaşkanı Sezer: "Ziyaretim sırasında bu ilişkilerimizin ve işbirliğimizin yeni bir değerlendirmesini yapacağız, bölgesel sorunlar hakkında görüş alışverişinde bulunacağız. Bu görüşlerimizi, başta Sayın Katsav olmak üzere diğer İsrailli yetkililerle paylaşacağız. Türkiye ile İsrail arasındaki bu çok yoğun, çok boyutlu ilişkilerin ve işbirliğinin bölgenin barış ve güvenliğine katkı sağladığına inanıyorum." Açıklamasını yapmıştı…
İsrail Cumhurbaşkanı Katsav ise, ziyaretin iki ülke arasında var olan güçlü, istikrarlı, verimli ilişkiler ve iki halk arasında bulunan dostluk ilişkilerinin simgesi olduğunu savundu. "İsrail Türkiye'yi müttefik bir ülke olarak görüyor ve inanıyor. Her iki ülkenin çıkarları için, bütün bölge için bu karşılıklı işbirliği çok önemlidir" iddiasını tekrarlamıştı…
Heyetler arası görüşmelere (sabataist asıllı ve gölge Cumhurbaşkanı olduğu söylenen) Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ali Tuygan ve Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Feridun Sinirlioğlu ile öteki ilgililer katılmıştı.
Sezer'in ziyaretinden sonra, İsrail'in iyice azgınlaşıp Filistin'e saldırması ise şimdi kafalarda soru işaretleri oluşturmaktaydı. İsrail bununla da yetinmeyip "iki askerim kaçırıldı" (oysa bunlar savaş esiridir) bahanesiyle Lübnan'ı işgale başlamıştı…
MHP'nin İsrail sevdası
MHP'nin resmi yayın organı olarak bilinen Ortadoğu Gazetesi Cumhurbaşkanı Sezer'in İsrail ziyaretine geniş yer ayırdı. Gazetenin 8 Haziran tarihli haberi, "Dünyanın gözü bu buluşmada" başlığıyla birinci sayfadan verildi. Gazete, iç sayfalar da ise ‘Sezer'e büyük karşılama" başlığını kullandı. Gazete, HAMAS lideri Halid Meşal'in Türkiye ziyaretiyle bozulan Türkiye-İsrail ilişkilerinin Sezer'in ziyaretiyle düzeldiğini savundu. Sezer'in "Türkiye ile İsrail arasında çok boyutlu derin ilişkilerin bulunduğu" yönündeki açıklamaları ile İsrail Cumhurbaşkanı Katsav'ın "Türkiye müttefik ülke" sözlerini öne çıkardı. Ortadoğu gazetesi, iki cumhurbaşkanının bölgesel sorunlara dikkat çektiklerini belirterek, Sezer'in "iki ülke ulusları arasında 500 yılı aşkın tarihsel dostluk bağının olduğu" yolundaki sözlerine yer verdi.
Sezer'in tavrı ve tarafı!
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in İsrail ve Filistin ziyaretleri, Türkiye'nin dış politika vizyonunda yaşadığı tüm sıkıntılara ayna tutar nitelikteydi. Sezer, bulunduğu yerden kimi ve dünyadaki hangi çizgiyi muhatap aldığını net bir tavırla ortaya koyarken, Filistin halkının temsilcilerini yok saymaktan da çekinmedi.
"Kırmızı çizgi"ler üzerinden "savaş sebepleri" ilan edip, ardından her türlü rengi kabul etme konusunda inanılmaz kıvraklıklar gösteren dış politikamızın, Filistin konusunda düştüğü durum gerçekten içler acısı. Sezer'in "Türkiye'nin Filistin'in haklı davasına yönelik tutumu açık ve içtendir. Filistin halkının önderi Sayın Mahmut Abbas'la yararlı görüşmelerde bulunduk" sözlerinin hangi Filistin'i muhatap aldığı çok açık. Oysa daha yakın gelecekte "kırmızı" ilan edilen isimlere kutlamalar gönderiliyor, hatta uygun şartlarda onları Ankara'da ağırlamaya hazırlık yapılıyor.
Filistin Başbakanı İsmail Haniye'nin açıklamasını da hatırlatalım: "Türkiye Cumhurbaşkanı, yasal ve demokratik yollardan Filistin halkı tarafından seçilen Hamas hükümetine olan tutum ve tavrını gözden geçirmelidir." Ziyaret öncesinde Hamas hükümetinden gelen görüşme talebi, Sezer tarafından reddedilmişti. Cumhurbaşkanı Sezer'in gayet açık bir tavırla Arafat sonrasında "sistem"in muhatabı olarak şekillendirilen Mahmud Abbas'ı tercih etmesinin, iç politikadaki duruşuyla da hayli uyumlu olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Hamas'a yönelik bu tavrın son intihar saldırılarıyla bağlantılı olduğunu söylemek çok akıllıca görünmüyor. Burada Sezer'in içinde yer aldığı denklemin dünyaya bakışını okumak zorundayız. En başta Türkiye'deki mevcut hükümet olmak üzere, dünyadaki pekçok iktidar dengesinin değişmesi üzerine hamle yapan bu "siyasi akıl", bizde de sanıldığından çok daha güçlü bir taraftar ve desteğe sahip. Bu ne demek, açıkça şu demek: ABD'de başkanlık seçimleri için geriye sayım çoktan başlamış durumda. Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimleri hemen her tartışmanın merkezine yerleşti. Erken seçim olmazsa, cumhurbaşkanlığının ardından da genel seçimlere gidilecek. İşte Sezer'in İsrail-Filistin ziyaretlerinde gösterdiği duruş ve attığı adımlar, yakın gelecekteki bu seçimlerin ve kurgulanan muhtemel iktidar değişimlerinin kodlarını ifade ediyor. Sezer'in temsil ettiği ekolün gereği olarak yaptığı "kipa giymeme" eyleminin, İsrail'e ya da yahudilere yönelik bir tavır olmadığını; "bütün dinlere eşit uzaklıkta olma" felsefesini yansıttığını da tespit edelim. |
Dış politikada beliren bu çok başlılığın, Türkiye'ye asıl faturası İran meselesinde olacak. İran'da Azeri muhalefetini örgütlemeye çalışan Mahmut Çöhregani ile ilgili yaşananlara bakılınca bunu şimdiden görmek mümkün. Çöhregani, İnterpol tarafından aranırken rahatlıkla Türkiye'ye geliyor, karargah kuruyor ve İran aleyhinde faaliyetlerinin merkezi olarak İstanbul'u seçiyor. Son dakikada Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir uyarı ile gözaltına alınıyor ve sınırdışı edilmesine karar veriliyor. Ancak malum medyada bu konuyla ilgili tuhaf senaryolar okuyoruz, bunların ayrıntıları çok da önemli değil.
Çöhregani'yi alıp İstanbul'a yerleştiren gücün de Türkiye'de bir karşılığı olduğunu unutmayalım. Üstelik ortaya atılan senaryolara bakılırsa, bu karşılık "resmi" özellikler taşımaktadır. Şu halde Sezer'in duruşuna tekrar dönersek, İran meselesinde sıcaklık arttıkça Türkiye'de beklenmedik saflaşmaların olacağını şimdiden söylemek gerekiyor. Bugün İran konusunda "Türkiye'nin savunması hattı İran'dan başlar" gibi süslü laflar edenleri, o gün geldiğinde ara ki bulasın.
Cumhurbaşkanı'nın ziyareti son derece "aydınlatıcı" olmuştur. Hamas'a gösterilen tavır, bizim coğrafyamızın yabancısı olduğu bir bakış değil. Tuhaf olan, Hamas'ı doğru dürüst muhatap alma konusunda sorumluluk sahibi olanların yaptıkları.[1]
Sezer'in İsrail gezisi hukuksuzluk klasiğidir"
Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in İsrail gezisini eleştirerek, "Sezer'in İsrail gezisi bir hukuksuzluk klasiğidir" dedi.
Şekerci, "Cumhurbaşkanı Sezer'in son İsrail gezisi ile ortaya çıkan tablo bildik ‘bir devlet klasiğidir' ve ‘rutin dışı' değildir. Sezer'in işgal, katliam ve ambargo politikaları ile özdeş Siyonist İsrail'e olan dostluk ve muhabbeti tarihe kaydedilmiştir. Aynı şekilde bu politikaların kurbanı Filistin halkına ve meşru temsilcisi Hamas'a karşı gösterdiği yok sayış politikası da tarihe kaydedilmiştir." diye konuştu. Sezer'in, İsrail ziyaretiyle üç temel çelişkiye imza attığını söyleyen Şekerci, "Birincisi; ırkçılık ve ayrımcılık üzerine yükseltilen bir işgal devletine herhangi bir itiraz ve eleştiri yöneltmeden dostluk mesajları veren Sezer, insanlık düşmanı çeteci bir devlete destek verdiğini bütün dünyaya ilan etmiştir. İkinci olarak; toprakları işgal altında tutulan ve sağlık, beslenme, eğitim gibi en temel yaşam haklarından dahi mahrum edilen Filistin halkının meşru temsilcisi Hamas Hükümeti'yle görüşmemek için Sezer ne hukukla ne de diplomatik nezaketle asla bağdaştırılamayacak bir yok sayışa imza atmıştır. Sezer, Filistin halkının meşru temsilcisini yok saymakla tek kelimeyle Filistin halkını yok saymıştır." şeklinde konuştu.
‘Yahudi Kippası'na hoş görülü
Sözlerine devam eden Şekerci, "Üçüncü olarak; Sezer'in Laiklik ve Kamusal Alan tabularını İslam inancı ve Müslümanların hakları söz konusu olduğu zamanlarda bir dayatmaya, açıkça bir zorbalığa dönüştürdüğü İsrail gezisiyle bir kez daha teyid edilmiştir. Dini sembollerden mesela Müslüman kadının başörtüsüne karşı maksimum derecede hazımsızlık duyan Sezer, mesela Yahudi Kippa'sına maksimum düzeyde esnek ve hoşgörülüdür. Bu da gösteriyor ki Sezer'in temsil ettiği laiklik misyonunun temel derdi İslam'ın ve Müslümanca yaşamanın Türkiye'de sosyal-siyasi hayattan silinmesi, bu başarılamadığı taktirde minimize edilmesidir. Bu çizginin mesela İsrail'deki laiklik dışı pratiklerle bir meselesi yoktur." ifadelerini kullandı.[2]
Financial Times'ın Ortadoğu uzmanı Henry Siegman:
Sorun Hamas değil, İsrail!
"Hamas'ın İsrail'e var olma hakkı verip vermemesi fark etmez. İsrail var, var olmayan Filistin devleti. Burada şaşırtıcı olan Hamas'ın İsrail'in dikte ettirdiklerini kabul etmemesi değil, uluslararası toplumun özellikle de AB'nin Hamas'ı tecrit çabalarına destek vermesi."
Ortadoğu uzmanı Henry Siegman, Financial Times gazetesinde yayımlanan makalesinde Hamas'ın durumunu irdeledi.
Siegman: "Sorun Hamas'ın İsrail'i tanıması değil, İsrail'in Filistin'i tanımasıdır. Filistin devleti için hala bir umut varsa bu referandumda değil, Hamas Hükümeti'nin oyunu İsrail'in kurallarıyla oynamama ısrarındadır. Siegman görüşlerini, İsrail istihbaratı Mossad'ın eski başkanı Efraim Halevy'nin görüşleriyle desteklemiş. Hamas rejimini devirmeye veya etkisiz kılmaya yönelik girişimlerin yanlış olduğunu, örgütün Filistin toplumunun dokusunu yansıttığını belirten Halevy, "Hamas'ın söylemine değil yaptığına bakın" diyor:
"Hamas 18 ay önce ateşkes ilan etti ve Başbakan İsmail Heniye bakanlarına İsrail ile uygulamaya yönelik temas yollarını araştırma talimatı verdi. Hamas'ın İsrail'e var olma hakkı verip vermemesi fark etmez. İsrail var, var olmayan Filistin devleti. Burada şaşırtıcı olan Hamas'ın İsrail'in dikte ettirdiklerini kabul etmemesi değil, uluslararası toplumun özellikle de AB'nin Hamas'ı tecrit çabalarına destek vermesi. İsrail Hükümeti referanduma sunulacak plan onaylansa da bunu barış sürecine zemin olarak görmeyeceğini açıkladı. Bu durumda Avrupa liderleri Washington'un iflah olmaz İsrail yanlısı siyasetlerini desteklemeyi sürdürecekler mi, yoksa Filistinlilerle yeniden temasa geçecekler mi? Bölgenin geleceğini bu soruya verilecek cevap belirleyebilir."
İsrail sorununa tek çözüm: Tarih bilgisi
"İsrail-Filistin ziyareti" başlıklı insanın nefesini daraltan yazının müellifini merak ediyorsanız hemen söyleyelim: Resul Tosun!.. Daha birkaç yıl öncesine kadar, bu coğrafyanın insanlarına ‘yörünge' çizme sevdasında olan ve hali hazırda iktidar partisi saflarında milletin vekilliğini(!) yapan bir köşe yazarına ait. İşte sayın vekilin yazıdan bazı satırlar… "Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer İsrail ve Filistin'e gidiyor. İyi de ediyor. Politikalarını beğenmesek de eleştirsek de İsrail ile köklü devlet geleneği olan bir ülke olarak ilişkilerimizin ölçülü ve dengeli biçimde devam etmesi isabetlidir", "Bölgenin en köklü devletlerinden biri olarak devletlerarası ilişkilerin devam etmesi gayet tabiidir.", "58 yıl önce kurulmuş bir devlet olarak Türkiye ile doğrudan sorun yaşamamış İsrail ile Türkiye'nin ilişkilerini sürdürmesi de devletlerarası ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda gayet normaldir."
Türkiye ile İsrail'in arasında "sorun yaşanmadığını", "İsrail'in bölgenin en köklü devletlerinden biri" olduğunu söylemek en iyimser yaklaşımla hafıza kaybı olarak tanımlanabilir. Hafızasını yitirmiş; İsrail'in sorunun nasıl başladığını hatırlamayan bir kişinin/toplumun taşları doğru yere yerleştirmesi ve hakikati gün yüzüne çıkarması elbette düşünülemez. Bu sebeple yapılması gerek ilk şey unuttuklarımızı yeniden hatırlamaktır. İsrail, 1948'de yani bundan yalnızca 58 yıl önce, işgal edilmiş topraklar üzerinde kurulmuş bir gecekondudur. "Barbarlığa karşı uygarlığın ileri karakolu" olarak kurulan bu gecekondunun harcı kan ve gözyaşı, tuğlaları insan bedenidir. İsrail, bayrağı olan ama vatanı olmayan, ordusu ve konvansiyonel silahları olan ama halkı olmayan bir işgalcidir. Hakikat böyle iken, "İsrail'in bölgenin en köklü devletlerinden biri" olduğunu söylerseniz; Amerikan dışişleri eski bakanlarından birinin "Filistin meselesi tarihin en eski sorunlarından biridir" dediğinde, Edward Said'in dışişleri bakanına İsrail sorunun sadece 50 yıllık bir sorun olduğunu hatırlatarak alay ettiği gibi, alay konusu olursunuz. Eğer sayın vekil Filistin'in Türkiye'ye ne kadar yakın olduğunu göremiyorsa kendisine, XVII. yüzyıl Kudüs şer-i kayıtlarını incelemesini tavsiye ederiz. Eminiz ki, Nablus beylerbeyinin önceki görev yerinin Erzurum ve Diyarbakır olması, milletin vekiline unuttuğu bir çok şeyi hatırlamasında yardımcı olacaktır. Yetmiş, seksen sene insan ömrü için uzun bir zaman olsa da, devletler için çok kısa bir zaman dilimidir. Hatırlayın, bundan yalnızca seksen sene evvel, Siyonistler İngilizlerle işbirliği yaparak bir "İsrail devleti" kurabilmek için bizi "İstiklal Harbi" yapmaya mecbur bırakmadılar mı? Türkiye'nin ilk Cumhurbaşkanı "Filistin Cephesinde" kiminle ve ne için savaşmıştı? Birinci Cihan Harbinde General Albeny komutasındaki İngiliz ve Siyonist birlikleri Kudüs'e girdiklerinde, tam dört asır Osmanlı hakimiyetinde huzur içerisinde yaşamış, şehrin Yahudi sakinleri "Türkler kaçıyor", "Kurtuluş günü geldi" diye haykırmıyorlar mıydı? |
Endülüs'te katliamlar başlayınca Osmanlıya sığınarak canlarını kurtaran Yahudilerin, İsrail devletini kurabilmek için Osmanlı Devletinin parçalanmasında İngilizlerle yaptıkları işbirliğini, başta liderleri Ben Gurion'un hatıraları olmak üzere bir çok kaynakta görmek mümkündür. İngiliz askerleri Kudüs'ü işgal ederken Yahudi kızları da yüzlerindeki tebessüm ile alkış tutuyorlardı. Ancak Kudüs'te yaşayan Filistin halkının gözlerinde ise yaş vardı. Onlar düşman İzmir'de denize dökülünceye kadar gözlerinden bu yaşı eksik etmediler. Düşmanın denize döküldüğü haberiyle birlikte Nablus'ta Gazze'de bayraklar asıp, el-Aksa başta olmak üzere tüm camilerde şükür namazları kıldılar.
Başından beri yaptığımız tüm tarih okumaları göstermekte ki; İsrail, bölgenin en köksüz devletlerinden ve Türkiye'nin Anadolu coğrafyasına sıkıştırılmasının en önemli müsebbiplerindendir. Sayın vekil gibi taşları doğru yere yerleştirmekte zorlananlar da farkında olmadan; İsrail'in, Nil'den Fırat'a kadar uzanan Arz-ı Mevud hayalini gerçekleştirmek için, Türkiye topraklarını elde etmesinin taşlarını döşemesine yardımcı oluyorlar. İsterseniz burada sözü ünlü Arap şairi Nizar Kabbânî'ye verelim ve Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'ye; "Seni ve bizi sattılar ey Selahaddin" diye seslendiği, "Hâlid bin Velîd'in işten çıkarıldığının resmidir" şiirinden birkaç mısra ile yazımızı sonlandıralım: "Öyle bir zaman mı geldi ki / Gülle karşılıyoruz İsrail'i / Binlerce güvercinle, millî marşla / Hiçbir şey anlamadım yavrum / Hiçbir şey anlamıyorum!"[3]
Timsah gözyaşları mı?
Bir taraftan Başkent Ankara'da Yahudilerle kol kola girip Glocal Forum'lar düzenleyip maddi ve manevi desteklerinizi esirgemeyeceksiniz, bir taraftan da Gazze'de yaşananları kimsenin görmezlikten gelemeyeceğini söyleyip İsrail'in yaptıklarının çok yanlış olduğunu ifade edeceksiniz!
Bunlar timsah gözyaşları mı acaba diye kendimize sormadan edemedik! İsrail böyle bir saldırıyı ilk defa mı sergiliyor?
Bugüne kadar hep barışçı davrandı da bugün mü böyle saldırıya geçti?
Siz, eli kanlı bir devletin mensupları ile Başkent Ankara'da kol kola girerken bu ülkenin daha önceki icraatlarından hepten habersiz miydiniz?
Kippalı adam ve 1 Şabat Şeriatı!?
Masa oldukça kalabalık..
David Kimche. Dünya Glokal Forum Başkanı..
Glokal'in Başkanı olmadan önce Mossad'ın Başkanıydı…
Hemen yanında İsrael Singer..
Dünya Yahudi Kongresi Politika Konseyi Başkanı..
Sonra Walter Kasper… Kardinal… Papa'nın sağ kolu…
Ve daha bir sürü isim…
4 gün boyunca Ankara Sharaton Hotel'de Medeniyetler Buluşması yaptılar…
Aynı 4 gün boyunca, İsrail yönetimi füzelerle Batı Şeria ve Gazze'ye saldırdı.. Filistin'li 8 Bakanı tutukladı. Filistin Başbakanı Haniye'nin ofisini bombaladı.
Glokal Forum'a, Melih Gökçek ve Ankara Büyükşehir Belediyesi ev sahipliği yaptı.
Açılışını ise hiçbir medeniyetler buluşması toplantısını kaçırmayan Başbakan Tayyip Erdoğan yaptı..
İşte bu medeniyetler buluşmasından Cumartesi günü ilginç bir olay yaşandı. Sunucu İsrael Singer'i anons etti. Anonsla birlikte salondaki bütün gözler kürsüye yöneldi. Çünkü sunucu "Bütün mikrofonların kapatılacağını ve İsrael Singer'in mikrofonsuz konuşacağını" söylemişti. Önce herkese şaka gibi geldi. Ama mikrofonlar gerçekten kapatıldığında ve İsrael Singer başında kippa'sıyla, konuşmasını gerçekten mikrofonsuz yapınca ciddiyeti anlaşıldı. Mikrofon kullanmadığı için tercüme yapılamadı. Hiç kimse hiçbir bir şey duymadı ama yine de İsrael Singer mikrofonu eline almadı.
Peki neden? Çünkü o gün Cumartesi günüydü. Yani Yahudi inancındaki Şabat Günü.. Şabat günü Cuma gecesi başlar ve Cumartesi gecesi yıldızların belirmesiyle sona ererdi. Yahudilere göre Şabat haftanın kraliçesiydi. Şabat kutsal gündü. Ve her Yahudi Şabat'a saygı göstermek zorundaydı. İşte sorunun cevabıda buradaydı: Özellikle "Radikal Yahudiler!" Şabat'a saygısızlık olarak gördükleri için cumartesi günleri teknolojik alet kullanmazdı! Bu yüzden İsrael Singer, mikrofonları kapattırmıştı!.
İnsan merak ediyor, acaba aynı toplantıda, bir konuşmacı "Ezan okunuyor" diye konuşmasına iki dakika ara verse ne olurdu?
Gerici olurdu, irticacı olurdu, radikal olurdu, fundamentalist olurdu, hatta "Medeniyetler buluşmasını sabote eden" provakatör olurdu!
Peki bu durumda İsrael Singer ne oluyor?
Herhalde cevabını medeniyetler buluşması için seferber olanlara sormak lazım..
Ne dersiniz Tayyip Bey, Melih Bey…
AKP iktidarında kilise patlaması!
Son üç yılda 300'den fazla kilise açıldığını…
Sadece İstanbul'da 126 kilise, 4 dergi, 7 gazete, 12 internet sitesi, 6 radyo, 6 şirket, 44 vakıf ve 2 yayınevinin misyonerlik faaliyeti yürüttüğünü…
Ülkemizdeki misyonerlerin Güney Kore, ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Avusturya, Almanya, İsveç ve Romanya gibi ülkelerden geldiğini…
İlk misyoner Aziz Pavlus'un ilk misyonerlik faaliyetlerini Anadolu'da yaptığını…
Bu yüzden misyonerlerin en fazla önemi Anadolu'ya saydığını biliyor musunuz?[4]
[1] Nasuhi Güngör / Milli Gazete / 15.06.2006
[2] Milli Gazete / 09.06.2006
[3] Ayhan Demir / Milli Gazete / 13.06.2006
[4] Kulis Ankara / Milli Gazete / 04.06.2006

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Yahudi kucağında keramet satan O ırzı kırık, sahte; ermişe lanet! Hem parsel parsel elden; giderken…
Ve bekleyin göreceksiniz, Kur’an’ın İsrâ Suresi 4-7 ayetlerinde haber verildiği gibi, İslam coğrafyasının çıbanbaşı ve…
BUGÜN "HAMAS"SIZ KURULMAK İSTENEN BİR GAZZE VAR. O HAMAS VAR YA O HAMAS AZİZ ERBAKAN…
Atatürkçülük adına uydurulan Kemalizm sizi kurtarmaya yetecek mi? “Bugünün Türkiyesi’nde, AKP hükümeti ve yandaşlarının hemen…
Siyonist Merkezler, Türkiye için yeni bir izm arayışlarına başlamışlardı 40 sene önce diyebiliriz... Hatırlayınız Üstad…
A'raf 2 (Bu Kur’an öyle) Bir Kitap'tır ki Onunla (insanları) uyarman için ve mü'minlere bir…
Bil ilimsiz, irfansız; yol yok ümrana Ya Kur’an’a uyarız, ya da buhrana İslamsız bütün yollar,…
"...Kula kulluğu bozan, cumhuriyettir İslam’a uygun nizam, çün hürriyettir..." Ne güzel mısralar! İşte aydın olmak…
AHZAP SURESİ 67. AYETİ KERİME TAM DA BU KİMSELERDEN BAHSETMEKTE. LANET OLSUN KAFİR VE ZALİM…
İmam Gazali'nin Nasihatül Mülük (Hükümdarlık Ahlakı) adlı eserinde Yöneticilere yaptığı uyarılardan birisi de şöyledir: "Kalbinde…