AKP'nin zaferi gibi gösterilen bu seçim manipülasyonlarında, Fetullah Gülen ve Süleyman Demirel de ANAP ve DYP birleşmesini sabote ederek, dış güçlere ve AKP'ye dolaylı hizmet etmişlerdir. Hatırlanacağı gibi:
ANAP, DP'ye katılacaktı. Ancak, iyi yürüyen işler yerini önce iki lider arasında yavaş yavaş beliren soğukluğa ardından da kopmaya ve projenin çöküşüne bıraktı. Mumcu'nun Ağar ile görüşememekten yakındığı ve Ağar'ın Mesut Yılmaz, bazı işadamları ile görüştüğü, listelerde Sinan Aygün'e Anavatan'ın iki katı milletvekili payı verdiği iddia edilen günlerde ilginç bir ABD ziyareti yaşandı.
Ağar'ın sağ kolu Celal Adan'ın, Virginia Techt Üniversitesi'nde okuyan oğlu Alperen Adan'ın diploma töreni gittiği ABD'de Fetullah Gülen ile de görüştüğü iddia edildi. Anavatanlı Süleyman Sarıbaş, bu konuda "Adan'ı ABD'ye Fetullah Gülen'e görüşmeye gönderdi? Ağar bu görüşmeden ne cevap aldığını bilmiyorum ama istifa etti geçip gitti. Cezasını çekti. Kuyuya sallanıyoruz bir iple ipi kesildi kim kesti önemli değil ikimizde düşmedik mi?" dedi.
İki lider iplerin kopmasının nedenlerinden biri olarak Gülen'den gelen "telkin" de gösterildi. İddialara göre, AKP'nin tek başına iktidarını ya da AKP-DYP koalisyonunu isteyen Gülen, Mumcu'nun bütünleşme projesinin dışında tutulmasını istedi. Adan'a, "Siz zaten barajı geçiyorsunuz. Bırakın Erkan Mumcu'yu" dedi hatta DP'nin oylarını artırmasına katkıda bulunma sözü verdi.
Anavatan'lılar Gülen'in "müdahalesi" iddialarına destek olarak, ANAP'ın kapatılacağı kongreye davet edilen Ağar'ın buraya katılmak yerine Gülen cemaatine bağlı okullarda okuyan yabancı öğrencilerin yarıştığı Türkçe Olimpiyatı törenine katılmayı tercih etmesini gösteriyor.
ABD Yolculuğu
Aynı süreçte Celal Adan'ın da ABD'ye gittiği ortaya çıktı.
Geziden sonra 31 Mayıs'taki ilk buluşmada Ağar, Mumcu'ya ilginç bir soru yöneltiyor:
– Celal'i ABD'ye gönderdim. Ya grup toplantında ne dedin ki Sayın Gülen, 'Erkan Bey bizi çok incitti' demiş. Çok kırgınmış, acaba nedendir?
– Cemaatlerin ekonomik yapılarını eleştirdim, o yüzdendir!.
– Neyse; cumartesi günü onların Matematik Olimpiyatı'na gidiyorum. Biraz toparlayıp çiçek atacağım. Onlardanmışım gibi davranıp, desteklerini kazanmaya çalışacağım.
Aslında Kesici baştan beri farklı düşünüyordu.
Ona göre, Dörtlü Takrir'i anımsatacak 4 isme dayalı yapı gerekliydi:
1- Ağar, güvenlik, emniyettir; 2- Mumcu, kültür, sosyal gelişme, eğitimdir; 3- Kesici ekonomi, dünya ile ilişkidir; 4- Bayar da dış politika, gençliktir.
13 Mayıs'ta Ağar, Kesici'ye, "Yarın mutlaka bizimle ol" çağrısı yaptı.
Kesici, Ağar'ı aradı, ama ulaşamadı; SMS mesajı geçmeyi de ihmal etmedi:
"Yanınızdayım; önemli işim var, yarın gelemiyorum. Bayar temsilcimdir."
Kesici ile Ağar, 21 Mayıs sabahına kadar bir daha görüşemediler.
Ne tesadüf ki o sabah, ikisi de İstanbul'dan Ankara'ya yan yana uçtular; durumu değerlendirip ertesi gün için dörtlü yemek randevusu verdiler.
23.00'teki Telefon
Ama o gece 23.00'te Ağar'ın telefonu çaldı; arayan Süleyman Demirel'di:
– Haberin var mı, İlhan yarın CHP'ye katılıyor, yapacak bir şey yok.
Ağar, bunu beklemiyordu, şaşırdı; tabii ki dörtlü yemek de iptal edildi.
DP projesinin katılım konusunda aldığı ilk darbe bu oldu.[1]
Bu arada, AKP'nin Büyük İsrail Projesine hizmet etmek; ekonomiyi ve aileyi tahrip edip geleceğimizi hezimete sürüklemek gibi akrepliğini değil de, dinciliğini ve laikliği deleceğini öne sürüp tehlikeli olduğunu söyleyen İsrail gazetesiyle Hıncal Uluç'un aynı telden çalmaları da ilginçti.
İşte İsrail Gazetesinin Manşeti: Türkiye'deki İslamcılardan çekinin!?
"Uluslararası medya organları AKP'nin artık gerçekten ılımlı bir hale geldiğine dair sonu gelmez yazılar ve haberler yayımlıyor. İslamcı köklerine karşın AKP'nin bugün esasen, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılması ve müreffeh bir ekonomiye sahip olmasıyla ilgilenen merkezci bir partiye dönüştüğü söyleniyor.
Ekonomik çöküş kaçınılmaz
Partinin iktidarda geçirdiği beş yıl boyunca sergilediği imajın bu olduğuna ve söz konusu sonuca varmak için bazı kanıtlar bulunduğuna kuşku yok. Türkiye'deki seçmenlerin yarısı tam da İslamcı niyetler taşımadığına ikna oldukları için AKP'yi destekledi. Ekonomi bizim için iyi gidiyor. Türkiye din açısından daha dengeli bir sistemden fayda sağlayabilir.
Ancak AKP'nin burnunun fazla kalkacağından kuşkulanmak için de nedenler var. Parti nispeten ılımlı olsa bile, sevinç çığlıkları attıracak hiçbir şeyi de yok hâlâ. AKP iktidarının uzun vadeli amaçları rahatsız edici. Kimse ne olacağını bilmiyor, fakat Türkiye'deki ılımlı hale gelen İslamcıların faziletlerini kanıtlayacağı ve Milli Görüş'ten tamamen koptuklarının ortaya konulacağı daha ileri adımların atılması beklenmeli…
AKP hükümeti, ülke içinde radikal İslamcılığı dayatmak istemese bile, ülke dışındaki radikal İslamcılığın düşmanı olmadığı da belli. Vaktiyle Batı yanlısı olan Türkiye, bugün geldiği noktada en iyi ihtimalle tarafsız gibi… 1946'dan bu yana demirbaş sayılan ABD-Türkiye ittifakı ölme noktasına geldi.
Türkler bu sorunları; Irak savaşına ve Amerika'nın PKK'ya müsamahası olarak gördükleri duruma dayandırma eğiliminde. Fakat bu sorunun sadece bir kısmı. Asıl mesele şu ki, iki yönetim bugünün en önemli mücadelesi konusunda farklı safta yer alıyor.
Aynı ölçüde kaygı verici bir mesele de uzun dönemdeki eğilimler. AKP'nin gelecek birkaç yıl içinde bölünme, skandallar veya ekonomik gerileme gibi nedenlerle iktidardan düşmesi pekâlâ mümkün. En azından ekonomideki iyi gidişat kısmen hükümet manipülasyonuna dayanıyor. Aşırı derecede yüksek faiz oranları yabancı yatırımcılara para olarak akıyor. Bu şekilde daha ne kadar devam edebilirler? Uzmanlara göre çöküş kaçınılmaz.
Dindarlık sorgulanır oldu
Peki AKP iktidarda uzun zaman kalırsa ne olur? Büyük bir meclis çoğunluğuyla Türkiye'nin bir sonraki cumhurbaşkanını seçmek konusu bir araya geldiğinde, AKP muazzam yetkiler elde edecek. Parti, yargıçları atayarak ülkenin yasalarını biçimlendirebilir; silahlı kuvvetler komutanını seçerek İslami eğilimli subaylara yönelik geleneksel yasağı ortadan kaldırabilir ve ordunun müdahale yeteneğini etkisiz kılabilir. Bürokrasiyi yandaşlarıyla doldurması, politikaları ve onların uygulanmasını İslamcı bir gündeme doğru yaklaştırabilir.
Türkiye'nin doğusu ve ortasındaki kentler, siyasal İslamcıların desteklediği inanç ve davranış biçimlerine yakınlaşıyor. Müslüman dünyanın diğer köşelerindeki gibi Türkiye'de de büyük bir değişim, benim adına 'rekabetçi İslam' adını verdiğim şeyin ilk adımı.
Tarihsel olarak, İslamcılık öncesi dönemde hiçbir Müslüman'ın inanç düzeyi eleştirilemezdi. Ancak bugün, insanların yeterince dindar olmadığını ve dindarlığın artırılması gerektiğini söyleyen birini görmek daima mümkün. Bu yaklaşım şimdi Türkiye'ye yayılıyor ve norm haline geliyor.
Rejimin (kirli ve masonik derin devletin) baskısı sürmeli
AKP'nin çok ileri gitmesinin yaratacağı tehlikeden kaçınmak ve istese de istemese de ılımlı kalmasını sağlamak için, rejim merkezde durma basıncını hissetmeyi sürdürmek zorunda. Bu da ordu gücünün, Türk demokrasisinin 'garantörü' olarak devam etmesi, medyanın korkutulmaması ve mahkemelerin bağımsız kalması demek. Bu kontrol mekanizmalarının aşınması felaket getirebilir.
Dışarıdan bakanların pek azı, AKP'nin çekiciliğinin kısmen, ABD, Avrupa ve İsrail'den destek aldığı iddiasından kaynaklandığını anlıyor. Başında AKP bulunsa bile, Türkiye hükümetiyle çalışma isteği AKP'nin iktidarda olmasını istemekle aynı şey değil.
Batılı kurumlar, medya ve hükümetler, AKP'ye bayılmadıklarını ve politikalarıyla davranışlarını eleştirmeye hazır olduklarını usturupluca ima etmeli."[2]
Ve işte Hıncal Uluç'un söyledikleri:
Oyu, akıllı ve mantıklı kullanmak..
Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti, Atatürk Cumhuriyetinin devamı için, AKP'nin durdurulması, hatta geriletilmesi gerektiğine inanıyorum. Sandığa bu amaçla gideceğim. Gitmeye mecburum. Çünkü, gitmezsem, oy kullanmazsam, bu seçim sistemimiz sonucu, AKP'ye oy vermiş gibi olacağım..
Oyumu barajı aşabilecek partilerden birine vermek zorundayım.. Çünkü baraj altında kalan partilere verilen oylar, tıpkı sandığa gitmeyenlerinki gibi değerleniyor ve gene birinci partiye yazılıyor. Bu sistem sayesinde, 2002'de seçmenlerin sadece yüzde 24,5'undan oy alan AKP, Meclis'in yüzde 66'sını ele geçirip, 363 milletvekili çıkardı. Her istediğini yapacak bir sayıya ulaştı ve önce hükümeti, sonra, ülkenin önemli, resmi, sivil kurumlarını ele geçirmeye, yandaş, fikirdaşlarına teslim etmeye başladı.
En önemli kurumlar, Milli Eğitim düştü.. Emniyet düştü.. Spor kurumları, federasyonlar ele geçirildi. Kulüpler birer ikişer teslim olmaya başladılar. Dönemde zenginler daha zengin olduklarından, AKP'nin fena halde dümen suyuna girdiler. En kötüsü de medya teslim oldu. Böyle olunca, seçmenin beynini yıkamak kolaylaştı.
Bir seçim dönemi daha, nerelere gideceğimizi, 50 yıllık gazetecilik deneyimlerim gösteriyor.
Bu yüzden AKP durdurulmalı, diyorum.. Cumhurbaşkanlığını da ele geçirecek AKP'nin işi nerelere vardıracağını tahmin edebiliyorum.
Ahmet Necdet Sezer, geçen dönem aslında AKP'nin en büyük şansı, buhar kazanının sigortasıydı. Onun dahi farkına varamadılar. Şimdi bu makamı da ellerine geçirirlerse, neler olabileceğini görebiliyorum.
AKP durdurulmalı.
Bunun yolu Meclis'e en az üç, hatta dört partinin girmesi..
İkili Meclis bugünkü tabloyu tekrarlar..
Barajı zaten aşacak CHP'ye sadece bu yüzden bile oy vermem. Bir de Deniz Baykal faktörü olunca hiç vermem..
Geriye baraj civarında üç parti kalıyor.. DP.. MHP.. Genç Parti..
Genç Parti parti değil.. Kadrosu yok.. İbrahim Tatlıses'i İstanbul'da liste başı yapan bir partiye oy vermem mümkün değil.. Kaldı ki.. Genç Parti'nin seçime girmesini en çok AKP istiyor. Geçen seçimden zaferle çıkmalarını 2002'de Cem Uzan sağladı. DYP ve MHP'nin baraj altında kalmasına sebep oldu. AKP bu yıl da ayni taktiği güdüyor. Genç Parti'nin barajı aşabileceğini düşünseler, Uzan'ı çoktan durdurmuşlardı. İzin verdiklerine göre, korkmuyorlar. "Barajı geçmez, ötekileri de geçirmez" diye düşünüyorlar.
Geriye kalıyor, DP ve MHP!.." Ben MHP'ye vereceğim. [3]
Anlaşılacağı üzere ve hayret edilecek şekilde, hem İsrail, hem de Hıncal Uluç, AKP'nin İslamcı geçmişinden ve Milli Görüş geleneğinden aynı rahatsızlıkları duyuyor ve MHP'yi bu İslamcılık ve Erbakancılık tehlikesine karşı bir emniyet supabı gibi görüyordu.
Özellikle mason biraderleri ve işbirlikçileri Türkiye'yi AKP'leştirirken, İsrail ise, AKP'yi İslamsızlaştırma gayreti güdüyordu.
[1] 04.08.2007 / Şükrü Küçükşahin / Hürriyet
[2] 29 Temmuz 2007 / İsrail gazetesi
[3] 09.07.2007 / Sabah

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Yahudi kucağında keramet satan O ırzı kırık, sahte; ermişe lanet! Hem parsel parsel elden; giderken…
Ve bekleyin göreceksiniz, Kur’an’ın İsrâ Suresi 4-7 ayetlerinde haber verildiği gibi, İslam coğrafyasının çıbanbaşı ve…
BUGÜN "HAMAS"SIZ KURULMAK İSTENEN BİR GAZZE VAR. O HAMAS VAR YA O HAMAS AZİZ ERBAKAN…
Atatürkçülük adına uydurulan Kemalizm sizi kurtarmaya yetecek mi? “Bugünün Türkiyesi’nde, AKP hükümeti ve yandaşlarının hemen…
Siyonist Merkezler, Türkiye için yeni bir izm arayışlarına başlamışlardı 40 sene önce diyebiliriz... Hatırlayınız Üstad…
A'raf 2 (Bu Kur’an öyle) Bir Kitap'tır ki Onunla (insanları) uyarman için ve mü'minlere bir…
Bil ilimsiz, irfansız; yol yok ümrana Ya Kur’an’a uyarız, ya da buhrana İslamsız bütün yollar,…
"...Kula kulluğu bozan, cumhuriyettir İslam’a uygun nizam, çün hürriyettir..." Ne güzel mısralar! İşte aydın olmak…
AHZAP SURESİ 67. AYETİ KERİME TAM DA BU KİMSELERDEN BAHSETMEKTE. LANET OLSUN KAFİR VE ZALİM…
İmam Gazali'nin Nasihatül Mülük (Hükümdarlık Ahlakı) adlı eserinde Yöneticilere yaptığı uyarılardan birisi de şöyledir: "Kalbinde…