YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6634ccc79f2d8
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 3
Bugün : 8207
Dün : 20782
Bu ay : 53590
Geçen ay : 737322
Toplam : 23569876
IP'niz : 3.144.71.142

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Amerika'daki en etkin Yahudi lobileri, Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için sözde "Ermeni Soykırım Tasarısını "tanıma kararı aldı. Aslında PKK'nın da, Asala'nın da arkasından hep bu Siyonist mahfiller vardı. Amerika'yı da, Avrupa'yı da kışkırtan bunlardı.

 

Besle Kargayı Oysun Gözünü

Oysa Türkiye, Ermeni iddialarına karşı bizi savunsun diye ABD'deki Yahudi Lobi şirketlerine milyonlarca dolar aktardı.

Amerika'nın etkin Yahudi örgütlerinden ADL'nin sözde Ermeni Soykırımı konusunda birden bire Türkiye'nin aleyhine tavır geliştirmesi yeni bir tartışmayı da gündeme taşıdı. Tartışmanın merkezinde ABD'deki Yahudi lobilerine ödenen para bulunuyor. Çünkü Türkiye yıllardır Ermeni iddialarına karşı kendini savunabilmek için sözde Amerikan lobi şirketlerine milyonlarca para ödüyor. Ve bu şirketlerin hemen hemen tamamına yakını yine ABD'deki Yahudi kuruluşlarla bağlantılı şirketler. Bu durumda ortaya çıkan son tablo "besle kargayı-oysun gözünü" dedirtiyor.

Diaspora Ermenilerinin Türkiye'yi soykırım iddiasıyla köşeye sıkıştırmak amacıyla Amerika'da ve Avrupa'da başlattığı çalışmalar etki gösterince Türkiye 1981'de harekete geçti.

Sözde Ermeni iddialarına karşı lobi faaliyetinde bulunmak üzere lobi şirketleriyle anlaşma yoluna gitti. İlk anlaşma yıllık bir milyon dolar ödeme karşılığı Gray Company firmasına yapıldı. Daha ciddi hiçbir sonuç elde edilememesine ve Ermeni iddiları sürekli Türkiye'nin aleyine kullanılmasına rağmen, Türkiye yeni lobi şirketlerine para ödemeye devam etti. 1989'da International Advisor, 1990'da McAuliffe, Kelly Rafaelli&Seimans, 1993'de Capitoline International Group Inc, 1995 yılında ise Fleishman Hillard Int. Com. firması ile anlaşma sağlandı.

ABD Adalet Bakanlığı'nın web sitesinde açıklanan bir rapora göre AKP Hükümeti`nin işbaşına geldiği 2003 yılında da Türkiye, APCO Worldwide, Harbour Group, Livingston Group ve Solarz Associates`in de aralarında bulunduğu yedi lobi şirketine toplam 3 milyon 201 bin dolardan fazla ödeme yaptı.

Türkiye`nin 1997 ve 2003 yılları arasında lobicilik faaliyeti için ödediği toplam para açıklanmayan tutarlar hariç 15.5 milyon doları aştı. Türkiye'nin 7 yılda ödediği 15.5 milyon doların yaklaşık 9 milyon dolarını Livingston-Solomon Goup LLC adlı lobi şirketi aldı.[1]

Dış politikada etle tırnak gibi olan İsrail ve Amerika, Musevi lobisi üzerinden Ankara'ya mesaj gönderdi :

Tercihini Yap! Biz Ya Onlar!  

Dünyanın en kudretli siyasi baskı grubu olarak kabul edilen Musevi lobisi aldığı şok kararla Türkiye'yi sarstı. Amerika'da yerleşik Musevi lobisinin en etkili kuruluşlarından Anti Defamation League-ADL (İftira ve İnkarla Mücadele Birliği), bugüne kadar Türkiye'nin yanında olduğu Ermeni soykırımı iddiaları konusunda tutum değiştirdi. Amerika'daki iki önemli Musevi kuruluşundan biri olan ADL Başkanı Abraham Foxman, "1915'te Ermenilere yapılanların soykırıma tekabül ettiğine karar verdik" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Amerika'yı ziyaretinde "cesaret ödülü" veren ADL'nin bu kararı Ankara'da büyük hayalkırıklığı yarattı. Dün konuştuğum diplomatlar, Musevi toplumunun Türkiye'ye verdiği desteği çekmekte olmasının vahim sonuçları olabileceğini anlattılar. Dün görüşlerine başvurduğum CHP İstanbul Milletvekili, emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ gelinen süreçte AK Parti hükümetinin dış politikayı çok kötü yönettiğini anlattı. Elekdağ, Musevi lobisinin bu kararının önümüzdeki günlerde Türkiye'nin üzerindeki baskının artacağının göstergesi olduğunu ifade etti.

Amerika ve İsrail ile neden bu noktaya gelindiğini ben şöyle özetliyorum: Amerika ve İsrail dış politikada elde tırnak gibidir. İki ülke neredeyse bütün konularda yüzde yüz fikir birliği içindedir. Amerika'daki Musevi lobisi, hem İsrail'in kollanması hem de dünyada Musevilerin çıkarlarının korunması gibi bir rol üstlenmiştir.

Musevilerin çıkarlarını tehdit eden bir durum olduğunda çok şiddetli tepki gösterirler. Amerika'da gerek Demokrat Parti'de gerekse Cumhuriyetçi Parti'de güçlü bağlantıları vardır. Musevi lobisi son dönemde Türkiye'nin İsrail ve Amerika karşıtı bir çizgiye sürüklenmekte olduğu düşüncesinde. Musevi lobisi Başbakan Erdoğan'ın dış politika danışmanlığını yapan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun önerileriyle şekillenen Türk dış politikasının İsrail'in çıkarlarını tehdit etmekte olduğu sonucuna vardılar. Hamas'ın lideri Halid Meşal'in Türkiye ziyareti bu süreçte çok belirleyici oldu. Türkiye'nin Arap İslam ülkeleri ve Iran ile yakınlaşması Washington'daki muhafazakar çevrelerde de kaygı yaratmaya başladı. Bu çevreler sürekli olarak:

Türkiye'nin hızla istikamet değiştirdiği tezini işliyor.

Türkiye'nin son dönemde İran ile doğalgaz konusunda yoğun işbirliği yapmaya başlamasını, hem Amerikan yönetimi hem de bu ülkedeki etkili Musevi lobisi bardağı taşıran son damla olarak gördü. Amerikan askerlerinin Türk topraklarını kullanarak Irak'a geçmelerini öngören 1 Mart tezkeresinin TBMM'de reddedilmesi ve Türkiye'de Amerikan karşıtlığının büyük boyutlara varması da bunlara eklenince, Musevi lobisi Türkiye'yi uyarmak üzere düğmeye bastı. Son gelişmeleri bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekir.

"Türkiye için PKK neyse, Museviler için Hamas O" imiş!?

İsrail ve Musevi lobisinin önde gelen isimleri hamas'ın kendileri için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu anlatmak için sık sık bu ifadeye başvuruyor. Bu konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğum  Musevi lobisinin önde gelen isimlerinden American Jewish Comittee'den Barry Jacobs, "Sizin için PKK neise bizim için Hamas o anlama gelir' ifadesini kullandı.

Ankara Kamhi üzerinden mesaj vermek istemişti!

Türkiye'deki Musevi cemaatinin önde gelen isimlerinden biri olan işadamı Jak Kamhi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in elinden "Devlet Üstün Hizmet Madalyası" almıştı. Bu ödül, Türkiye için yıllarca dünya çapında büyük mücadele veren değerli işadamı Kamhi'nin onurlandırılmasını hedefliyordu. Ödülün bir Musevi işadamına verilmesinin bir başka nedeni de Türkiye'nin farklı dinler, kültürler ve uygarliklara saygısını gösterebilmekti. Nitekim ödül törenine katılan Musevi cemaati temsilcileri bu yönde Türkiye'yi öven konuşmalar yaptılar.

Başbakan Erdoğan Solarz'a "Daha çok çalışın" demişti.

Jak Kamhi, ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyasını aldığı gün yanında bulunan Amerikalı ünlü Musevi lobici  Stephen Solarz'ı Başbakan Erdoğan'ın yanına getirmişti. Erdoğan kendisine Türkçe olarak birkaç cümle sarfeden eski Kongre üyesi Solarz'a teşekkür etmiş ancak Musevi lobisinin Türkiye lehinde daha etkili çalışmasını söylemişti.[2] Yani mikroptan medet beklemişti.

ABD'deki Yahudi grupların en önemlilerinden American Jewish Committee (AJC) ile Anti-Defamation League'nin (ADL), (İftira ve İnkârla Mücadele Birliği), 1915 Ermeni olaylarını soykırım olarak tanıyacağını açıklamasının ardından Ankara alarma geçti. Türkiye'nin Telaviv Büyükelçisi Namık Tan tatilini yarıda keserek alelacele İsrail'e döndü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'le bir telefon görüşmesi yaptı.

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı arayarak, Türk-İsrail ilişkilerine büyük önem verdiklerini ve bu ilişkinin sağlıklı şekilde devam etmesi için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.

Peres, seçimlerdeki başarısı nedeniyle de Erdoğan'ı tebrik etti. Erdoğan da Yahudi kuruluşlarından İnkarla Mücadele Birliği'nin (ADL) Ermeni ‘soykırım'ı iddialarını tanıma kararının Ankara'da yarattığı rahatsızlığı aktardı.

Benzer sıkıntıyı, Dışişleri Bakanı Gül de, İsrail'in Ankara Büyükelçisi Avivi'ye iletmişti.

İkiye Bölündü

Amerika'daki Yahudi lobisinin bir süredir Ermeni iddiaları konusunda ikiye bölündüğü kaydediliyor. ADL'nin New England Temsilcisi Andrew H. Tarsy'nin bir gazeteye "Artık 1915 olayları ‘soykırım' olarak tanınmalı" şeklindeki açıklamasının ardından görevden alınmasıyla olayların tetiklendiği ifade ediliyor.

Yahudi lobisini ‘ikiyüzlü davranmak'la suçlayan Ermeni lobisinden baskısı altında kalan ABD Temsilciler Meclisi'ndeki bazı Yahudi üyelerinin, ADL gibi bazı Yahudi kuruluşlarını etkilediği ve Tarsy'nin görevden alınmasıyla bardağın taştığı söyleniyor.

Diplomatik kaynaklar, Türkiye'nin İran'la enerji alanında yakınlaşmasının da ABD Temsilciler Meclisi'ndeki Yahudi lobisini kızdırdığını belirtiyorlar.

Enerji Girişimi

Türkiye'nin enerji konusundaki girişiminin İsrail'i ve ABD'yi rahatsız ettiği biliniyor. Dışişleri Bakanlığı'nın, bu endişesini Enerji Bakanlığı'na aktardığı, Enerji Bakanı Hilmi Güler'in geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği İran ziyaretinden hemen önce Dışişleri tarafından, anlaşma imzalanmaması aksi halde ABD Temsilciler Meclisi'nde bekleyen Ermeni tasarısı için sorun yaratabileceği yönünde görüş bildirildiği ifade edildi.

Ankara'dan İsrail'e: İlişkiler zarar görür

ABD'deki etkin Yahudi örgütü İftira ve İnkarla Mücadele Birliği'nin "Ermeni soykırımını tanıma" açıklaması, Ankara ile Washington ve Tel Aviv arasındaki ilişkileri gerdi. ABD Kongresi'nde bekleyen Ermeni tasarısı öncesinde gelen açıklamaya Dışişleri tepki gösterdi.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, görev süresinin bitişi nedeniyle kendisini ziyaret eden İsrail'in Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi'ye, Anti Defamation League'in "soykırım" iddiaları ile ilgili duyduğu hayal kırıklığını dile getirmişti.

Ankara'daki görev süresinin sonuna gelen İsrail Büyükelçisi Pinhas Avivi, Türkiye'den ayrılmadan önce Gül'e bir veda ziyaretinde bulundu. Edinilen bilgiye göre Gül, İsrailli bir sivil toplum örgütü olan ve daha önce sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda Türkiye'nin tezlerine destek veren Anti Defamation League'in (ADL) sözde soykırım iddialarına destek veren açıklamalarda bulunmasını eleştirdi. Gül'ün bu tür açıklamaların Türkiye'de bıraktığı hoşnutsuzluğu Büyükelçi'ye bildirdiği öğrenildi. Dışişleri Bakanlığı da, İsrail'in Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi'ye örgütün tavrının sadece Türk – Amerikan değil, Türk – İsrail ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyeceğini iletmişti.

Bu gelişme ABD'nin bakışını gösteriyor

İsrail Bar İlan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Efraim Inbar, bir TV kanalında yaptığı değerlendirmede konuya ilişkin şunları söyledi: "Yahudi kuruluşları kendi içlerinde oldukça bağımsız davranan bir yapıya sahipler. İsrailliler bu kararda doğrudan yer almadılar. İsrail, Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetinin farkında. Genelikle iyi ilişkiler oluşturmaya çalışıyorlar. Türkiye İsrail için önemli bir ülke. Bu, sadece ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerdeki bir gerilemeyi gösteriyor. Tezkere kararı ardından Washington'un bakışını anlatabilir. Bu durum, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri biraz yansıtıyor. İçerideki baskılara boyun eğiyorlar, diyebiliriz."

Türk Yahudileri de tepki gösterdi

ADL'nin mesajları Türk Yahudileri'ni de kızdırdı. Yazılı açıklama yapan Türk Musevi Cemaati, ABD'deki Yahudi lobisini anlamakta güçlük çektiklerini belirterek, bunu üzüntüyle karşıladıklarını söyledi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"ABD kamuoyunda konu ile ilgili meydana gelen gelişmeleri ve bazı Yahudi kuruluşları arasına fikir ayrılıklarına neden olan ani görüş değişikliğini anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu söylem değişikliğine rağmen, ABD'deki Yahudi kuruluşlarının 1915 olaylarına ilişkin Ermeni tezi ile ilgili tasarıyı Türkler ile Ermeniler arasında arzu edilen uzlaşmaya hizmet etmeyeceği görüşü ile desteklemeyi sürdüreceklerini ifade ettiler. Türkiye'nin konunun tüm ilgili tarafların arşivlerinin açılarak akademik düzeyde tartışılması gerektiği tezlerini desteklediğimizi ifade ederiz.[3]

İşte Bazı Yazarların Tepkileri:

‘Soykırım' Uyarısı ve Şantaj!

Yahudi kuruluşları, şimdilik yasayı desteklemiyorlar ama "tehdidi hissettirme" yolunda ciddi bir çıkış yaptılar. Şantaj gibi bir şey bu? 28 Şubat gibi bir darbe bu kuruluşlar üzerinden uygulandı. 1996-97'lerdeki Yeni Ortadoğu dizaynı Türkiye ile birlikte bu kuruluşlar tarafından şekillendirildi. Büyük Ortadoğu Projesi, bu çevrelerin eseri.

Durup dururken, ortada hiçbir şey yokken, görünürde hiçbir sebep yokken ABD'deki en büyük Yahudi kuruluşu olan Anti Defamation League (ADL), Ermeni soykırım tezine neden destek verdi? İnsana; "neler oluyoruz" dedirten bir durum bu? Şimdilik yasayı desteklemiyorlar ama "tehdidi hissettirme" yolunda ciddi bir çıkış yaptılar. Şantaj gibi bir şey bu?.. 28 Şubat gibi bir darbe bu kuruluşlar üzerinden uygulandı. 1996-97'lerdeki Yeni Ortadoğu dizaynı Türkiye ile birlikte bu kuruluşlar tarafından şekillendirildi. Büyük Ortadoğu Projesi, bu çevrelerin eseri.

Ben açıklamayı uyarı olarak algıladım. Türkiye'nin Yahudi lobi kuruluşlarıyla ilişkisini iyi tutmaya çalıştığı bir dönemde, Jack Kamhi'ye Bakanlar Kurulu kararıyla "Devlet Üstün Hizmet Madalyası" verildiği ve Çankaya'daki törene devletin zirvesinin eksiksiz katıldığı günlerde bu sürpriz çıkışın başka anlamları olmalı. Nasıl mı? Bana göre, bir şey isteniyor Türkiye'den. Çoğu zaman olduğu gibi.

İran'la Türkiye arasındaki enerji ortaklıklarının iptali mi isteniyor? Irak'ta ABD'nin durumunu düzeltecek bazı roller mi öneriliyor? Türkiye'nin Ortadoğu ve yakın çevresiyle ilişkilerinin sorgulanması mı isteniyor?

Ya da Türkiye'ye giren Körfez/Arap sermayesine karşı bir şeyler mi tezgahlanacak? Veya önümüzdeki günlerde yapılacak bir ihale için köşeye sıkıştırma operasyonu mu bu? Bu bir medya ihalesi olabilir mi?

Türkiye'de yatırımlara girişen, özelleştirmelere giren Dubai merkezli bir grubun söz konusu ihalede önünün kapatılması, medya alanında kendi sermaye gruplarının önünün açılması çabası olabilir mi?

Türkiye'de medya alanına ilginin yoğunluğu ortada. Uluslararası sermaye grupları, bir şekilde bu piyasada yerini almaya çalışıyor. Aldılar da. Hemen her medya grubunun bir yabancı ortak var. Ancak daha fazlası isteniyor. Medyadaki etkinlik mücadelesi, yabancı grupların var olma savaşı, böyle bir "açık uyarı"ya yol açmış olabilir mi? O zaman birilerinin önü ciddi biçimde kapanmış demektir. O zaman derin analizlere gerek yok, çünkü ADL açıklaması bu açık bir şantajdan başka bir şey değil.[4]

Herkes Zarar Görür…

Amerika'da Bush yönetiminde son derece etkili olan Evangelik Protestanlarla Yahudi lobileri arasında kuvvetli bir itikadi beraberlik vardır.

Timothy P. Weber'in "On The Road to Armageddon" adlı kitabı, bu konuda çok sayıdaki akademik eserlerden biridir. İncil ve Tevrat'ı aynı şekilde yorumluyorlar: İsrail'in kuruluşunu siyasi ve milli bir olay değil, "tanrısal bir mucize" diye görüyorlar, İsrail'in Batı Şeria'yı işgalini "Tanrı'nın vaat ettiği bir hak" sayıyorlar! Amerikan ve İsrail siyasetleri arasında önemli bir bağ oluşturuyorlar. Yahudi lobileri İsrail'den ayrı düşünülemez. Onun içindir ki, bu lobilerin Türkiye'ye karşı vaziyet alması, Türk-İsrail ilişkilerinde elbette ileri derecede tahribat yapacaktır! Hem Türkiye, hem ABD, hem İsrail ciddi zarar görecektir. Doğrusu, Irak'ın istikrarını esas alan yeni bir ‘Ortadoğu dengesi' üzerinden ilişkileri yeniden tanımlamaktır. Aksi halde, Türkiye'nin alnına "soykırım" karasını çalmanın yaratacağı reaksiyonların sonuçlarını kimse kestiremez, hiçbir demokratik hükümet de kontrol edemez![5]

Ankara'da Soykırım Şoku

Türkiye'nin İsrail'e verdiği mesaj kısaca şu: ‘Türkiye, İsrail'in bölgedeki stratejik derinliğidir. Eğer bu yeni yaklaşım, İsrail'in siyasi tercihlerini yansıtıyorsa, bunun Türk-İsrail ilişkileri üzerinde siyasi sonuçları olacaktır. O nedenle İsrail bu kararın yol açtığı hasarın giderilmesi için çaba göstermelidir.' Bu mesajın İsrail'de anında yankı bulduğunu, Gül'ün Avivi ile konuşması ve Büyükelçi Tan'ın Tel Aviv'e dönüşünden kısa süre sona İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez'in Erdoğan'ı telefonla aramasından da anlayabiliriz… Ankara'daki bir endişe de kamuoyu tepkisinin Ermeni soykırımı konusunu bir kenara bırakıp daha çok ABD, İsrail ve genel olarak Batı karşıtlığını güçlendirmesi. Dikkatle izlenmesi gereken bir süreç.[6]

Türkiye'den Çok İsrail Kaybeder

İftira ve İnkarcılıkla Mücadele Birliği (ADL) ile Amerikan Musevi Komitesi'nin (AJC) 1915 olaylarını "Ermeni soykırımı" olarak tanıma kararı almalarının bir dizi nedeni var ve bu gelişme bir dizi önemli sonuca yol açmaya aday…

Bundan Türkiye-İsrail ilişkilerinin de çok kötü etkileneceğini akılda tutmamız şart. Şöyle ki, Washington'da gazetecilik yaptığım 2.5 senede Musevi lobisinin Türkiye'ye yardım ettiği kadar, yer yer ayakbağı olduğunu da gözledim. Geçen yıl kaleme aldığım "İsrail'in Türkiye'ye borcunu ödemesinin tam zamanı" başlıklı yazıda, son yıllarda Musevi lobisi ve İsrail'den bazı kesimlerin, şantaj boyutuna varan çıkışlarla işin tadını epey kaçırdıklarını belirtip "Türkiye, Ömer Seyfettin'in ‘Diyet' öyküsünde kolunu kesen demirci Koca Ali gibi, ‘tamam, size muhtaç değilim, ne olursa olsun!' diyebilir" demiştim.

Musevi lobisinin son kararı Ankara'yı hiç istemediği halde Koca Ali gibi davranmaya itebilir. Böyle bir durumda İsrail ve onu korumayı temel ilke edinmiş olan Musevi lobisi, en az Türkiye kadar, hatta ondan daha fazla kaybedecektir. Çünkü bugüne kadar Kongre'den tasarının geçmemesi, abartılı bir ölçüde, esas olarak Musevi lobisinin çabalarına bağlanırdı. Şimdi geçmesi halinde, Türk kamuoyunda, yine aynı lobiyi, dolayısıyla İsrail'i, hatta tüm Musevileri suçlama eğilimlerinin öne çıkması şaşırtıcı olmaz.[7]

İsrail, Türkiye'yi Gözden mi Çıkardı?

Türkiye ile İran arasındaki gerek askeri, gerekse ekonomik alandaki yakınlaşmanın hem Amerika'yı, hem de İsrail'i rahatsız ettiği bir gerçek. Washington'ın itirazına rağmen gerçekleştirilen doğalgaz anlaşması ve Kuzey Irak'ta ortak askeri harekat dedikoduları bu rahatsızlığı doruğa çıkarmış durumda.

Lübnan'da Hizbullah'a verdiği açık destek nedeniyle İsrail'in bölgedeki bir numaralı hasmı İran. Başkan Bush savaş öncesi üç şer devleti ilan etmişti. Irak işgal edildi, Kore ile uzlaşıldı, geriye bir tek İran kaldı. O nedenle, Amerika'daki Yahudi örgütlerinin birden tavır değiştirip Ermeni tehcirine "soykırım" demeleri şaşırtıcı değil. Oysa, İsrail kendi soykırım gerçeği sulanmasın diye, yıllardır bu konuya mesafeli duruyordu… Türkiye ile İsrail askeri alanda stratejik işbirliği içinde. İsrail jetleri Türk hava sahasında eğitim yapıyor, Silahlı Kuvvetler'in modernizasyon faaliyetlerini İsrailli firmalar yürütüyor. Bu coğrafyada Arap olmayan tek Müslüman ülkeyle ilişkilerin bozulmasından İsrail'in daha büyük zarar göreceği açık. Amerika'da Türkiye'ye atılan gol, aslında İsrail'e de atılmış oluyor.[8]


[1] Milli Gazete / 25 08 2007 

[2]  (Posta / 24 Ağustos 2007 Cuma / Hakan Çelik) Yahudi Lobisini İran'la Enerji Flörtü mü Etkiledi

[3] Akşam Gazetesi

[4] Y. Şafak / 24.8.2007 / İbrahim Karagül

[5] Milliyet / 24.8.2007 / Taha Akyol

[6] Radikal / 24.8.2007 / Murat Yetkin

[7] Vatan / 24.8.2007 / Ruşen Çakır

[8] Sabah / 24.8.2007 / Ergun Babahan

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Kazım GÜLFİDAN

Kazım GÜLFİDAN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx