İKTİDARIN SİNSİ İRTİBATLARI
VE
İSRAİL HİZMETKÂRLIĞI!
14 Nisan 2024 tarihinde İran, İsrail’e 300 balistik füze ve İHA yollamış, ama hiç kimsenin burnu kanamamıştı!? Ancak o gün, yani 14 Nisan günü Adana İncirlik Üssüne 2 adet B-1B uçağı indiği dikkatlerden kaçırılmıştı. Ve ertesi gün bu iki uçak Türk F-16’ları ile birlikte havalanmışlardı. Uçtukları bölge Türk hava sahasıydı ve iki gün boyunca birlikte uçmuşlardı. Bu uçuşların, iki ülkenin Genelkurmay kayıtlarındaki resmi tanımı: “Havada Yakıt İkmali ve Müşterek Taarruz Kontrolör Eğitimleri…” olmaktaydı.
Tatbikat yaptıkları hava sahası ise Suriye, Irak ve İran sınırlarına yakın bölgeleri kapsamaktaydı… Buralar, şu an bütün dünyanın nefesini tutup izlediği ve her an kontrolden çıkıp dejenere olabilecek bir “Savaş” bölgesine dört dakikalık uçuş mesafesi konumundaydı. Yani İran saldırısından 24 saat sonra sınırımızda böyle bir tatbikat başlamıştı.
F-16’ları biliyoruz. Ya “B-1B” uçakları ne olmaktaydı? Yani Amerika’nın İncirlik’ten havalanan o iki uçağı ne işe yaramaktaydı?
“Rockwell B-1 Lancer…” olarak bilinen “ABD Hava Kuvvetleri’nde bulunan uzun menzilli stratejik bombardıman uçaklarıydı… B-52 Stratofortress ve B-2 Spirit ile beraber ABD uzun menzilli bombardıman kuvvetlerinin belkemiğini oluşturmaktaydı…”
Tatbikat Türk hava sahasındaydı ama kullanılan uçakların menzilleri uzun ve adı “Bombardıman” uçaklarıydı. Buna aynı cümlede geçen, “Havada ikmal” kelimelerini de eklerseniz, bu tatbikatın rotası da kendiliğinden ortaya çıkmaktaydı ve bu tatbikat, İran saldırısından sadece 24 saat sonra yapılmıştı!..
Bu zamanlama bir tesadüf müydü, yoksa önceden planlanmış bir tatbikat mıydı? O Amerikan uçakları hep orada mıydı? Yoksa yeni mi taşınmışlardı? Bu tatbikatın “Birilerine” verdiği “Bir mesaj” olduğu açıktı. Ama bu mesaj herhalde İsrail’e olamazdı. Acaba bu uyarı 24 saat önce atılan 300 balistik füze ve kamikaze drona mıydı?
Üstelik bu askeri bilgiler Milli Savunma Bakanlığı’nın resmi internet sitesinden alınmıştı. Hem de Bakanlığın “Haftalık Basın Bilgilendirme” toplantısından sonraydı. Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk’ün verdiği açık ve resmi bilgi bunlardı. Anlaşılan, Savunma Bakanlığı İncirlik’teki bu ortak tatbikatın bütün dünya tarafından duyulmasını istiyorlardı. Acaba “Şeffaflık” icabı mıydı? Yoksa kadife bir şeffaflık eldiveni içinde demir bir mesaj mıydı? Orasını değerli okurlarımıza bırakmalıydı…
Evet, bu tatbikat 15 Nisan’da başlamış ve iki gün sürmüş durumdaydı. Bu brifingi 18 Nisan günü Bakanlığın resmi sitesine koymuşlardı. Aynı brifingden çok ilginç bir açık istihbarat daha vardı: Doğu sınırımızda bu tatbikatın (İran’a karşı) yapıldığı aynı günlerde, yani 16-17 Nisan’da; en Batı sınırımızda da çok ilginç bir şey yaşanmıştı. Yunanistan’ın “Kamia” adıyla bilinen 31’inci Mekanize Piyade Tugayı Komutanı, o gün Türkiye sınırını geçerek Edirne’ye geliyor ve orada Türk Silahlı Kuvvetlerinin 54’üncü Mekanize Piyade Tugayını ziyaret ediyorlardı!?
Aynı Yunanistan sınırından şu ikinci açık istihbarat kafa karıştırıcıydı; çünkü 54’üncü Mekanize Piyade Tugayımızın Komutanı, Yunanistan sınırını geçiyor ve Trakya’daki Feres’te bulunan Yunan 31’inci Mekanize Piyade Tugayına bir ziyarette bulunuyorlardı. Düşünebiliyor musunuz? Bu iki asker; bir Türk-Yunan savaşında karşı karşıya gelecek iki tugayın komutanları birbirlerine ziyaret yapıyorlardı!?
Ayrıca Türk ve Yunan birliklerinin komutanları karşılıklı 14 ziyaret daha yapacaklardı… Yani, bir zamanlar, boynunda fotoğraf makinası ile gezen turistlerin bile casus muamelesi gördüğü yerleri, şimdi (Türk ve Yunan tarafları) birbirlerine açacaklardı… Ardından 22 Nisan 2024’te Türk ve Yunan askeri ve sivil heyetleri Atina’da buluşmuşlardı. Amaç ise “İki ülke arasındaki güven artırıcı önlemleri arttırmaktı.”
Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington’a yapacağı planlanan ziyaretten 2 hafta önce İncirlik’teki bu ortak tatbikat şu anlamı mı taşımaktaydı? Türkiye, Ortadoğu ile ilişkilerinde yeniden İsrail lehine ve Batı eksenine mi kaymaktaydı? Ve Erdoğan iktidarına ve Cumhur İttifakı’na göre; bizim için asıl “Tehdit” unsuru Batı değil, Doğu sınırımız ve İran mıydı?
“Bu iki açık istihbarat, Türkiye dış politikasının bu en tehlikeli bölge konusunda, kişisel ve ideolojik saplantıları aşarak, ülke menfaatlerine uygun rasyonel bir zemine oturtma işaretleridir” diyen aslı ve amacı malum Ertuğrul Özkök, bu talihsiz gelişmelere seviniyorsa, bu iktidarın kimlerin güdümünde olduğunun kanıtıydı.
Kafalar Karışık, İktidar Şaşkındı!
İran; Amerika ve İsrail’e belki de danışıklı bir saldırı yapmış, bu sayede Gazzelileri daha zor durumda bırakmış ve büyük destek kaybeden Netanyahu’ya cansuyu kazandırmış olsa da; başka bir bakış açısıyla İran, İsrail’in Şam’daki diplomatik merkeze yaptığı saldırıyı cevapsız bırakmamış, saldırının şiddetini, kapsamını ve amacını kendisi ayarlamış olmaktaydı.
Evet, ABD ve İsrail’in, bölgedeki en sadık müttefikleri Sünni Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Mısır, Türkiye vd. ülkelerin aleyhine Şii İran’la gizli iş birliği yaptığını gösteren girişim ve gelişmeler vardı. Ancak, İran’da mevcut iktidar dışında Milli bir yapı vardı; İslamcılar 1964’ten bu yana İsrail’i dış politikalarının merkezine oturtmuşlardı. İran İslamcıları, İsrail’in bölgenin ana problemi olduğu teşhisini ilk defa 1963 yılında koymuşlardı. İmam Humeyni’nin 1963, 15 Hordad’ta 15 bin kişinin hayatına mal olan ayaklanmayı başlatmasının sebeplerinden biri, İsrail’in binlerce kişiyle İran’da son derece kritik sahalarda faaliyet halinde olması ve Amerika ile İsraillileri suç işlemeleri halinde İran mahkemelerinde yargılanmaktan muaf tutmayı öngören yasal hazırlıklardı.
Eğer İran’da dış politikanın merkezinde ABD ve İsrail yer alacaksa, Filistin sorununun politikanın nihai hedefi olmasında bir gariplik olmazdı. Nitekim devrimden hemen sonra İsrail Büyükelçiliği FKÖ’ye ayrılmış; Yaser Arafat şeref konuğu olarak çağrılmıştı.
1979 İslam Devrimi gerçekleştiğinde İmam Humeyni, İran’ın dış politikasını şu esaslara dayandırmıştı:
İç ve dış politikada “İslam için İran” ilkesi uygulanacak, Amerika İslam’ın gerçek düşmanıdır, er veya geç yıkılacaktır. İsrail, Amerika’nın bölgedeki karakolu konumundadır. Amerika ve İsrail’le, akıllı diplomasi ve gerektiğinde sıcak çatışmayı göze alarak mücadeleye hazırlanmalıdır!
Maalesef Humeyni’nin bu duyarlı ve tutarlı tavrı daha sonra askıya alınmış ve İran Devrimi yozlaştırılmıştır. Ancak İran’da Erbakan Hocamızla aynı doğrultuda bir Milli yapılanma da vardır ve duruma el koyması yakındır.
İran, bugüne kadar Lübnan ve Yemen’deki taraftarları üzerinden yıpratma savaşı yolunu seçerken, ilk defa İsrail’e kendisinin ve doğrudan saldırıya kalkışması psikolojik bir avantajdır. İran, bu saldırı ile İsrail tahriklerine devam etmesi halinde daha büyük ve gerçekten yıkıcı saldırılar düzenleyebileceği mesajını aktarmış, yüksek savaş kapasitesine sahip olduğunu göstermeye çalışmış, Amerika ve genel olarak İsrail destekçisi Batı’ya İsrail’i denetlemeleri gerektiğini hatırlatmıştır.
Gerek 7 Ekim Hamas’ın, gerekse İran’ın saldırısıyla, İsrail’in öyle çok da güçlü savunma sistemine sahip olmadığı, Demir Kubbesinin hamurdan olduğu ve kolaylıkla aşıldığı gerçeği ayan beyan ortaya çıkmıştır. Öteden beri Hamas, Hizbullah ve Husiler Demir Kubbeyi yumuşatan saldırılar yapıyorlardı. Saldırıları etkisiz hale getiren İsrail değil, Amerika, İngiltere ve Fransa’dır. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth’a göre 14 Nisan saldırısı “İsrail’i gülünç durumda bırakmış ve korkudan felç etmiş durumdadır.” Üstelik bu misillemenin İsrail’e maliyeti, 1,3 milyar, İran’a 62 milyon dolardır.
Polemik düzeyinde İran’ın saldırısını beğenmeyenlere veya İran’ın attığı her adımı kötü niyetine yoran Erdoğan iktidarına, Cumhur İttifakı’na ve tüm yandaşlarına haklı olarak söylenecek söz şudur: “Buyurun, siz daha iyisini yapın İsrail orada duruyor!” çağrıları da haklıydı!
İran’daki mevcut yönetimin, İsrail’e hiçbir zarar vermeyen göstermelik saldırısının mantığını kavramak için, Erdoğan iktidarının “Sözde Filistin’den, ama özde İsrail’den taraf” olan tavrına bakmak, konunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktı!
AKP Türkiyesi kimin tarafındaydı?
İran’ın İsrail’e saldırısı başarısız mı kalmıştı? İran’dan daha fazlası mı umulmaktaydı? Türkiye “hazırlıksız” olduğu için mi sessiz kalmıştı? soruları hâlâ yanıtını aramaktaydı. İran, 13 Nisan Cumartesi gecesi İsrail’e karşı 300’ün üzerinde İHA, seyir füzesi ve balistik füzeyle saldırı düzenledi. Saldırı, bir hafta önce İsrail’in, Suriye’de İran Konsolosluğunu vurmasına yanıt niteliği taşımaktaydı. Ama saldırı büyük oranda püskürtülüvermiş, İran az sayıda isabet kaydetmiş, İsrail’de esas olarak Necef’deki hava üssü civarında bir miktar hasar meydana gelmişti.
Maalesef İsrail dahil tüm taraflar saldırının böyle olacağını baştan biliyor gibiydi. Zaten İsrail’de yalnızca kuzeyde, Lübnan sınırına yakın bölgelerde halka alarm verilmişti. Alarmın sebebi ise İran değil, Lübnan Hizbullahı’ndan gelen roketlerdi. İsrail medyası, henüz İHA’lar İsrail’e varmamışken İran’ın yalnızca askeri noktaları hedef aldığını belirtmişti.
Daha havadaki tüm İHA ve füzeler hedefe varmadan İran’ın Birleşmiş Milletler heyetinin “İsrail’in tüm diplomatik kuralları çiğneyen saldırısına yanıt verdik, böylece bu mesele kapandı” minvalindeki açıklaması, esas olarak diplomatik bir hamle yapıldığının açık göstergesiydi. ABD’nin de henüz saldırının sonuçları netleşmeden “İsrail’in, İran’a karşı saldırısının parçası olmayız” diye açıklama yapması, zaten fiili sonucu kestirilen hamlenin diplomatik sonucunun sınırlarını baştan çizmeye yönelik bir girişimdi.
ABD ve İngiltere, hızla İsrail’in yardımına yetişmişti. Ürdün, bilfiil İsrail’in yanında savaşa girmişti. Nitekim İran askeri unsurlarının önemli bir kısmı İsrail değil, komşu ülkelerin semalarında vurulup indirilmişti. Bu nokta, İsrail’in bölgedeki güvenliğinde esas önemli noktayı bir kez daha gözler önüne sermişti.
Oysa, Gazze’de süregiden İsrail işgalinin en büyük maliyeti de bu noktaydı. İsrail, uluslararası meşruiyeti konusunda büyük hasar almaya başlamıştı. Bu saldırı başlamadan önce New York Times’ta çıkan bir makale, Gazze’deki soykırım ve savaş suçlarının ayyuka çıkması nedeniyle birçok Batılı devletin İsrail’le askeri ilişkisini sorgulamaya başladığını hatırlatmıştı. Belçika, Hollanda, İtalya, Kanada ve İspanya, İsrail’le silah anlaşmalarını askıya almış durumdaydı. Fakat Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) verilerine göre İsrail’e giden silah sistemlerinin %95’ini ABD ve Almanya sağlamaktaydı. İki ülkede de yönetimler radikal derecede İsrail yanlısıydı, fakat kamuoyunda bu tutuma büyük tepki vardı. İsrail’in, tüm diplomatik kuralları hiçe sayarak Suriye topraklarında İran’ın diplomatik misyonuna saldırmasının gerekçesi, bu tabloda aranmalıydı. Netanyahu hem içeride hem dışarıda sıkışmış durumda ve bir çıkış aramaktaydı. Böyle bir süreçte hasarsız İran saldırısı acaba en çok kime yaramıştı?
Peki, AKP Türkiyesinin tepkisi veya tepkisizliği, ne anlam taşımaktaydı?
Türkiye’nin, İran’ın İsrail’e operasyon düzenlediği saatlerde hiçbir görünür adım atmamış ve açıklama yapmamış olması, muhtemelen birçok muhalif tarafından “hazırlıksızlık, beceriksizlik” olarak yorumlanmıştı. Fakat AKP-MHP hükümeti, İran-İsrail geriliminde tamamen hazırlıksız ve tarafsız sanılmasındı. Çünkü AKP Türkiyesi maalesef ABD ve İsrail’in yanındaydı.
Türkiye’nin İncirlik Üssü’nü, Ana Jet Üs Komutanlığı’na dönüştürme kararı sonrası ABD’nin, Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü PKK/YPG’nin kontrolündeki bölgede yer alan üssünü güçlendirmesi danışıklı bir davranış mıydı?
Adana’daki İncirlik Üssü’nün, Ana Jet Üs Komutanlığı’na dönüştürülme kararı alınmıştı. MSB’den yapılan açıklamada, “İncirlik/Adana’da bulunan 10’uncu Tanker Üs Komutanlığı’nın ismi Hava Kuvvetlerimizin ihtiyaçları doğrultusunda ‘10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı’ olarak değiştirilmiştir” ifadeleri yer almıştı. İncirlik’e F-16 filosu konuşlandırılacağı açıklanmıştı. İncirlik Üssü’nün dönüştürülmesi üssün ABD’nin kullanımına kapanacağı anlamına gelmese de bu, kullanımın sınırlanacağı şeklinde yorumlanmıştı. ABD’nin de bunun üzerine terör örgütü PKK/YPG tarafından işgal edilen Suriye’nin kuzeyindeki bir bölgede kurduğu üssü güçlendirdiği anlaşılmıştı. Yoksa Erdoğan İktidarı Suriye’nin kuzeyinde Amerikan PKK’sına dolaylı olur mu sağlamıştı?
Türkiye’nin İncirlik kararı sonrası Suriye’nin kuzeyinde yer alan petrol sahası Hak El-Omar’da yaşanan hava ve kara hareketliliğinin ardından, sahaya taşınan hava savunma sisteminin, koalisyon üssüne dönüştürülen askerî komplekse konuşlandırıldığı ortaya çıkmıştı. Türkiye’nin İncirlik Üssü’nü Ana Jet Üs Komutanlığı’na dönüştürmesinin ardından Diyarbakır ve Malatya’dan gönderilen F-16’ların da burada konuşlandırılacağı bilgisi ABD’nin kararını daha da anlamlı hale sokmaktaydı. Çünkü Diyarbakır ve Malatya’daki Türk jetleri terörle mücadelede kullanılmaktaydı. ABD’nin ise tam da bu uçakların kullanılacağı terör bölgesine üs kurması dikkatlerden kaçmamalıydı!?
Türkiye’nin Sürpriz Kararı ve Perde Arkası
Adana ilinin İncirlik beldesinde bulunan 10’uncu Tanker Üs Komutanlığı’nın isminin 10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı olarak değiştirildiğini Milli Savunma Bakanlığı şu sözlerle duyurmaktaydı: “Değerli Basın Mensupları, İncirlik-Adana’da bulunan 10’uncu Tanker Üs Komutanlığının ismi Hava Kuvvetlerimizin ihtiyaçları doğrultusunda ‘10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı’ olarak değiştirilmiştir.”
İncirlik’in bu kararın ardından Muharip Uçak filolarının konuşlandığı bir üs olarak görev yapacağı öğrenilirken isim ve görev değişikliği kararı Ortadoğu’da başta Filistin-İsrail, İsrail-İran çatışmalarının yoğunlaştığı dönemde yapılması da anlamlıydı. Bölge genelindeki risk ve tehdit analizlerinin ardından Ana Jet Üs Komutanlığı’na dönüştürülen İncirlik, Türkiye’nin Güney sınırları ve Doğu Akdeniz’i içine alan bölgede faaliyet göstereceği konuşulmaktaydı. Ancak her şeye rağmen İsrail’in sonu yaklaşmıştı ve Filistin’de ya batıp kaybolacak veya kovulacaklardı!..
Hatırlatalım; son bin yıllık tarihte Yahudilerin kovuldukları ülkeler şunlardı:
Genellikle, tamamen Batı ülkelerinden kovulan Yahudilere ise her şeye rağmen Müslümanlar sahip çıkmıştı; ancak, Yahudiler en büyük katliam ve zulümleri ise yine Müslümanlara yapmışlardı! Bu kısa bir tarihsel sıralama, son bin yıl boyunca halkların Yahudilere karşı tutumlarıyla alâkalıydı.
1080 – Yahudiler Fransa’dan kovulmuşlardı.
1098 – Yahudiler Çek Cumhuriyeti’nden çıkarılmışlardı.
1113 – Yahudiler Kievan Rus’tan (Vladimir Monomakh tarafından) sürgüne yollanmıştı.
1113 – Kiev’de Yahudi katliamı başlamıştı.
1147 – Fransa’dan kovulmuşlardı.
1171 – İtalya’dan çıkarılmışlardı.
1188 – 1198 – İngiltere’den atılmışlardı.
1298 – İsviçre’den kovulmuşlardı ve 100 Yahudi asılmıştı.
1306 – Fransa’dan çıkarılmış ve 3000 kişi canlı canlı yakılmıştı.
1360 – Macaristan’dan atılmışlardı.
1391 – İspanya’dan sürgüne uğramış, 30.000 kişi idam edilmiş, 5000 kişi canlı canlı yakılmıştı.
1394 – Fransa’dan çıkarılmışlardı.
1407 – Polonya’dan kovulmuşlardı.
1492 – İspanya’dan tekrar kovulmuşlardı ve artık Yahudilerin ülkeye girmesi sonsuza dek yasaklanmıştı. Bu Yahudilerin çoğuna Osmanlı Türkiyesi kucak açmıştı.
1492 – Sicilya’dan kovulmuşlardı.
1495 – Litvanya ve Kiev’den yollanmışlardı.
1496 – Portekiz’den çıkarılmışlardı.
1510 – İngiltere’de kalanlar tekrar sürgüne uğramışlardı.
1516 – Portekiz’den mecburen ayrılmışlardı.
1516 – Sicilya’da Yahudilere sadece Yahudi mahallelerinde yaşamalarına izin veren bir yasa çıkarılmıştı. Hâlâ Sicilya Mafyası Yahudi kontrolü altındaydı.
1541 – Avusturya’dan kovulmuşlardı.
1555 – Portekiz’den artakalan Yahudiler çıkarılmıştı.
1555 – Roma’da Yahudilere sadece Yahudi mahallelerinde yaşamalarına izin veren bir yasa çıkarılmıştı.
1567 – Bazı Yahudiler İtalya’dan sürgüne yollanmışlardı.
1570 – Almanya’dan (Brandenburg) kovulmuşlardı.
1580 – Novgorod’dan (Rus Çarı Korkunç İvan) çıkarılmışlardı.
1592 – Fransa’dan dışlanmışlardı.
1616 – İsviçre’de sürgüne uğramışlardı.
1629 – İspanya ve Portekiz’den (IV. Felipe) kovulmuşlardı.
1634 – 1655 – İsviçre’den çıkarılmışlardı.
1660 – Kiev’den kovulmuşlardı.
1701 – İsviçre’den V. Felipe Kararnamesi ile topluca çıkarılmışlardı.
1806 – Napolyon’un emriyle Fransa’dan dışlanmışlardı.
1828 – Kiev’den kovulmuşlardı.
1933 – Almanya’dan kovulmuşlar ve İsrail’e göçe zorlanmak üzere yaşlı ve sakat bazı Yahudiler katliama tâbi tutulmuşlardı.
Bu kısa tarih sıralaması son bin yıl içinde halkların Yahudilere karşı tutumunu ortaya koymakta ve tüm dünya ülkeleri onların kötülüklerine dayanamazken, sadece İslam toplumlarının onları kabul ettiğini ve onları hiç kovmadığını kanıtlamaktadır. Ama maalesef bu nankörler en büyük düşmanlığı yine Müslümanlara yapmışlardır. 14 Mayıs 1948’de, İsrail Devleti’ni Filistin toprakları üzerinde kurmuşlardır.[1]
Bu genel ve özet bilgiler, tarihin her döneminde ve her ülkede, Yahudilerin nasıl bir fitne ve fesatlık şebekesi olduklarını ve bu yüzden toplu sürgüne uğradıklarını ortaya koymaktadır.
Filistin’in BM’ye tam üyeliği “veto”ya uğramıştı!
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in daimi üyeliği oylanmıştı. 12 kabul, 1 ret ve 2 çekimser oyun kullanıldığı oylamada ABD, Filistin’in daimi üyeliğini veto ettiğini açıklamıştı. Filistin Devlet Başkanlığı, ABD’nin veto kararını kınamıştı. Filistinli yetkililer, vetoyu “haksız ve etik dışı” bulmuşlardı. 15 üyeli BMGK’de Cezayir tarafından Filistin’in BM’ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısını oylamaya sunmuşlardı. ABD’nin “hayır” oyu kullandığı tasarı, 12 “evet” ve 2 “çekimser” oy almıştı. İngiltere ve İsviçre “çekimser” kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya “evet” oyu kullanmıştı.
Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin “hayır” oyu kullanmaması ve toplamda 9 “evet” oyu alması lazımdı. Karar tasarısı metninde, “BM Genel Kuruluna Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir.” ifadesi yer almıştı.
ABD, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in BM’ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını “erken bir eylem” olarak gördüğü için veto ettiğini açıklamıştı. Wood, ABD’nin “İki Devletli Çözüm” önerisini desteklemeye devam ettiğini savunarak, “New York’ta erken eylemlerin, en iyi niyetlerle bile olsa, Filistin halkının devlet olmasını sağlayamayacağını uzun zamandır açıkça belirtiyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.
İsrail’den; “Filistin lehine oy kullanan ülkeleri protesto edeceğiz” çıkışı…
İsrail Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin’in BM’ye tam üyeliği istenilen karar tasarısının lehine oy kullanan ülkelerin büyükelçilerinin bakanlığa davet edilip protesto edileceğini açıklamıştı. Açıklamada, Fransa, Japonya, Güney Kore, Malta, Slovakya ve Ekvador Büyükelçilerinin bir diplomatik girişim için çağrılacağı ve “güçlü bir protesto” sunulacağı vurgulanmıştı.
Evet, Kuduz İsrail her geçen gün biraz daha yalnız ve yardımsız kalmaktaydı. Bu durum onun hırçınlığını azdırıp huysuzlaştırmaktaydı. Tam böyle bir süreçte, Erdoğan iktidarının İsrail lehine ABD ile yakınlaşması ise bir utanç vesikasıydı!
AKP’li Nihat Zeybekçi’nin İsrail ticaretiyle ilgili utanılacak itirafları!
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nihat Zeybekçi’nin, İzmir’de mermer ve doğal taş fuarında Türkiye’nin Siyonist İsrail’le ticaret ilişkilerine dair açıklamaları tepki toplamıştı. “Eyvallah! Bu katliamı kınıyoruz” diyen Zeybekçi, İsrail’le ticaretin sürmesi gerektiğini vurgulamaktan utanmamıştı. “Katliamı kınıyoruz ama İsrail serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke” diyerek İsrail’le ticaretin sürmesi gerektiğini savunan Zeybekçi, “Hassas çalışma yapılması gerektiğini savunuyoruz. Yasaklı ürünlerden ziyade, belki kayda alma şeklinde. İsrail’de çok önemli bağlantıları olan arkadaşlarımız da var” itirafında bulunmuşlardı.
Böylece “Cinayet ayrı, ticaret ayrı” mesajı veren Zeybekçi, “Yani eyvallah! İsrail’in Müslümanlara yaptığı bebek katliamını nefretle kınıyoruz. Ama diğer taraftan da ticaretin hiç kimseye zarar vermeyen bölümleriyle ilgili de, İsrail serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke olduğunu da unutmuyoruz… 6 satıp 1 aldığımız bir ülke olduğu için onunla ilgili daha hassas olmamız gerektiğine inanıyorum. Bununla ilgili de çalışıyoruz” demekten sakınmamıştı!..
İran’ın, İsrail’e gerçekleştirdiği cılız saldırı girişimi ile ilgili değerlendirmede bulunan Emekli Müstafi Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Bu bir cambaza bak savaşıdır” yorumunu yapmış, ama Hamas cihadını çarpıtmıştı!
İsrail devlet televizyonu, heyecanla İran’ın İsrail’e İHA saldırısı başlattığını açıklamıştı. İsrail ordusundan yapılan ilk açıklamada İsrail’in hava savunma sisteminin saldırıya karşı hazır durumda olduğu vurgulanmıştı. İran devlet televizyonu da son dakika olarak İran İHA’larının İsrail’e doğru ateşlendiğini duyurmuşlardı. ABD, saldırı sonrası hemen harekete geçmiş, İngiltere ise İran’ı kınamıştı. İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Müstafi Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, İsrail-İran arasındaki kriz sonrası sosyal medyadan ilginç açıklamalarda bulunmuşlardı.
“Bu bir cambaza bak savaşıdır. Günler öncesinden tantanası yapılmıştır. İran davul zurna ile füzeler ve İHA’lar kaldırmıştır. ABD ve İsrail ise: ‘Bakın işte İran bize saldırıyor, şimdi biz de Ortadoğu’daki İran destekli gruplara saldırmayıp da ne yapalım?’ demeye başlamıştır!
• Bu olay üzerine İsrail genişlemeye başlayacaktır.
• Gazze’de soykırım, bu sözde saldırıyla arka plana atılacaktır.
• ‘İran, Hamas’ı da destekliyor’ bahanesi ile İsrail bu toz bulutu içinde Gazze’nin işgalini vahşetle tamamlamaya yoğunlaşacaktır.
• İsrail Lübnan’a ve Suriye’ye saldıracaktır.
• ABD ve İsrail; ‘Suriye’deki İran destekli gruplarla mücadele edeceğiz ve bunu da PKK/YPG ile yapacağız’ diyecekler ve böylece PKK/YPG’nin etki alanını genişletmeye çalışacaktır.
• Suriye’nin güneyinden giren İsrail birliklerinin oluşturacağı koridorla PKK/YPG’nin kuzey ve doğudan güneye ilerlemesi ile oluşacak koridor birleştirilip tamamlanacaktır.
• Böylece fiilen İsrail Türkiye’ye komşu olacaktır.
• Ayrıca Rusya ile birlikte İdlib’e de girerlerse, yeni milyonluk sığınmacı akını Türkiye’ye doluşacaktır.
• Böylece Suriye’nin petrol bölgelerini de içine alan bir TERÖRİSTAN kurulması an meselesi olacaktır.
• Bu arada Irak’ta da PKK’ya göz yumulacak, göstermelik adımlar atılacak, Türkiye köşeye sıkıştırılacaktır.
Hâlâ İran’ın mevcut yönetiminin ABD ve İsrail’e gerçekten düşman olduğuna inanmak saflıktır. Rusya da aynı ekipten olmaktadır.” diyen Cihat Yaycı’nın Kutlu Hamas harekâtını da bir danışıklı dövüş olarak göstermesi, akıl ve vicdan fukaralığından öte bir vicdan kararmasıydı!
Ancak İran’da Siyonizm’e ve ABD emperyalizmine karşı çok şuurlu ve onurlu bir halkın ve bu doğrultuda Milli ve Deruni bir yapının bulunduğu da asla unutulmamalıdır. Yakında ve zorunlu olarak Türkiye ve İran’da yaşanacak köklü zihniyet değişimleri ve Milli güçlerin devreye girmeleri sonrası İsrail’e gerçek saldırının nasıl yapılacağı, ABD ve AB’nin nasıl hizaya sokulacağı… Ve yine HAMAS kahramanlarının destansı cihadının hangi kutlu sonuçlara yol açacağı herkes tarafından görülüp anlaşılacaktır.
ABD ve İsrail’in Çöküş Süreci mi Başlamıştı?
“1973 Ekim’inde yapılan Yom Kippur Savaşı’nın ilk dört gününün sonunda Birleşik Arap Orduları İsrail ordusunu 3 cephede de hezimete uğratmıştı. Rusya, Birleşik Arap ordularını desteklerken, ABD de İsrail ordusuna destek çıkmıştı.
Savaşta, Mısır ordusu güneyden Süveyş Kanalı’nın doğusundaki Barlev hattını geçerek Tel Aviv’e doğru, Suriye ordusu da kuzeyde ele geçirdiği Golan Tepeleri’nden aşağıya inerek Kudüs’e doğru ilerlemeye başlamıştı. Doğuda da Irak ordusu Kudüs’e doğru ilerliyordu. Önlerinde kendilerine karşı koyacak bir İsrail birliği bile kalmamıştı. Libya da Birleşik Arap Ordusuna her tür maddi ve askeri yardımı yapmaktaydı. Yenilginin açık olarak yaşandığı 4. günün sonunda İsrail Başbakanı Golda Meir, ABD Başkanı Richard Milhous Nixon’ı arayarak Birleşik Arap Ordusunun tüm cephelerde İsrail ordusunu yendiğini ve 1187’de bölgede yaşanan Hıttin Savaşı sonrasında Hristiyan ordusunun denize döküldüğü gibi İsrail ordusunun da denize döküleceğini, İsrail’in haritadan silineceğini belirterek nükleer başlıklı füzelerle, atom bombasını kullanmak için izin istemek zorunda kalmıştı.
ABD Başkanı, nükleer başlıklı füzelerin kullanılmasını reddederek konvansiyonel askeri destek vereceğini hatırlatmıştı. Kıbrıs’taki Akrotiri (Ağrotur) İngiliz Üssü’nden Tel Aviv yakınındaki Ben Gurion Havaalanına ve sahildeki Dov Hoz Havaalanına hava köprüsü kurup her tür askeri ve mali desteği vermeye başlamıştı. Amerika’nın desteğiyle savaşın gidişatı değişmiş ve maalesef Yom Kippur Savaşı ABD destekli İsrail ordusunun zaferi ile sonuçlanmıştı. Yom Kippur zaferinden sonra İsrail ve ABD, birlikte İsrail’in haritadan silinmesini önleyecek tedbirler üzerinde çalışmalara yoğunlaşmıştı. Bu çalışmanın sonucunda ilk adımda; Birleşik Arap Ordusunu oluşturan Mısır, Irak, Suriye ve Libya’nın bir daha bir araya gelmemeleri ve güçsüzleştirilmeleri için iç savaş çıkartma kararı almışlardı.
Bu kararın ilk etabında ABD’nin arabuluculuğu ve baskısıyla Mısır Başkanı Enver Sedat, İsrail Başkanı Menahem Begin ile Davos’ta buluşmuşlardı. Ardından Mısır-İsrail dostluğu başlatılmış ve Mısır -İsrail lehine- devreden çıkarılmıştı. Uzun vadeli arazi çalışması bittikten sonra da “Arap Baharı” adlı iç ayaklanmalarla Libya, Irak ve Suriye içten parçalatılarak iyice zayıflatılmış ve neredeyse Birleşik Arap Ordusunu oluşturmaları imkânsız hale sokulmuşlardı.
Ortadoğu’yu iyice parçalamak ve güçsüzleştirmek isteyen ABD, eski Başkan Woodrow Wilson’ın 1919’da yayınlattığı harita içeriğince, bu süreç içinde Türkiye ve İran’ı da parçalamaya çalıştıysa da bunu başaramamıştı. Yani, İsrail’in Filistin’e saldırısı, açık bir soykırım uygulaması, Filistin devletini yok etmek istemesi ve ABD’nin desteği ile İran’ı da bu savaşın içine çekme gayreti, gerçekte uzun vadeli Ortadoğu’yu parçalama senaryosunun kapanış kısmıydı.
Bu olayların sonucunda nelerin olacağı ve nelerin yaşanacağı az buçuk belli olmaya başlasa da dünyanın siyasi tarihine baktığımızda, uzun vadede bu işten zararlı çıkacak olanın ABD ve İsrail olacağı ortadaydı. Tek kutuplu dünya, -birçok ülkede ABD’ye ve İsrail’e karşı duyulan nefret ve düşmanca duygular nedeni ile- hızla iki kutuplu dünyaya doğru ilerlerken, ABD ve Avrupa Birliği mali ve askeri güç kaybına uğramaya başlamışlardı. Benim öngörülerime göre, dünya ticareti dolar hâkimiyetinin dışına kayacak, 1973 Yom Kippur Savaşı’ndan sonra ABD’nin piyonu ve kulu haline gelen İsrail de varlığını sürdüremez olacaktı…
Dileğimiz; Anavatan Türkiye’mizin ve Kıbrıs Adamızın bu olacaklardan çok fazla etkilenmeden zaferle çıkmasıydı!”[2]
İsrail’in ‘Türkiye’ Kuşkuları ve ‘Ankara bize büyük bir baş ağrısı yaşatacak’ Kaygıları!
İsrail’in Maariv gazetesi, Türkiye’nin Tel Aviv’e yönelik açıkladığı kısıtlamaların nelere yol açacağını yazmıştı. Boğazların kapatılma ihtimalinden rahatsız olan gazete, İsrail’in en kötüsüne hazırlanması gerektiğini hatırlatmıştı. Soykırımcı İsrail’in Gazze’deki katliamları sonrası Türkiye, Batılı ülkelerin aksine Filistin ve Gazze’ye olan desteğini açıklamıştı. Bu lafta kalan destekten bile Siyonistler rahatsızdı. Bölgeye kısıtlı insani yardım yollayan Ankara, son olarak İsrail’e yönelik ihracata; inşaat demirinden yassı çeliğe, mermerden seramiğe kadar 54 üründe kısıtlama getirmesi, hem Siyonist katillere, aylardır yüzlerce gemi dolusu yardımının itirafıydı, hem İsrail’i kuşkulandırmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, lafta bile kalsa bu kısıtlamaların “Gazze’ye kesintisiz, engelsiz ve yeterli miktarda insani yardım ulaştırılıncaya kadar devam edeceğini” söylemesi üzerine İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; Türkiye’nin ihracatı kısıtlama kararına tepkilerini açığa vurmuşlardı.
İsrail basınından Maariv gazetesi ise Türkiye’nin bu hamlesi sonrası Tel Aviv yönetiminin en kötü senaryoya hazırlanması gerektiğini yazmış ve Ankara’nın bu hamlelerinin İsrail için bir baş ağrısı niteliğinde olduğunu vurgulamıştı.
Dileğimiz; Anavatan Türkiye’mizin ve Kıbrıs Adamızın bu olacaklardan çok fazla etkilenmeden zaferle çıkmasıydı!”[2]
İsrail’in ‘Türkiye’ Kuşkuları ve ‘Ankara bize büyük bir baş ağrısı yaşatacak’ Kaygıları!
İsrail’in Maariv gazetesi, Türkiye’nin Tel Aviv’e yönelik açıkladığı kısıtlamaların nelere yol açacağını yazmıştı. Boğazların kapatılma ihtimalinden rahatsız olan gazete, İsrail’in en kötüsüne hazırlanması gerektiğini hatırlatmıştı. Soykırımcı İsrail’in Gazze’deki katliamları sonrası Türkiye, Batılı ülkelerin aksine Filistin ve Gazze’ye olan desteğini açıklamıştı. Bu lafta kalan destekten bile Siyonistler rahatsızdı. Bölgeye kısıtlı insani yardım yollayan Ankara, son olarak İsrail’e yönelik ihracata; inşaat demirinden yassı çeliğe, mermerden seramiğe kadar 54 üründe kısıtlama getirmesi, hem Siyonist katillere, aylardır yüzlerce gemi dolusu yardımının itirafıydı, hem İsrail’i kuşkulandırmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, lafta bile kalsa bu kısıtlamaların “Gazze’ye kesintisiz, engelsiz ve yeterli miktarda insani yardım ulaştırılıncaya kadar devam edeceğini” söylemesi üzerine İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; Türkiye’nin ihracatı kısıtlama kararına tepkilerini açığa vurmuşlardı.
İsrail basınından Maariv gazetesi ise Türkiye’nin bu hamlesi sonrası Tel Aviv yönetiminin en kötü senaryoya hazırlanması gerektiğini yazmış ve Ankara’nın bu hamlelerinin İsrail için bir baş ağrısı niteliğinde olduğunu vurgulamıştı.
22 yılın finalinde arsızca israil e destek veren liderleri Rabbimizin nihayete erdirecegi cezalarını hep birlikte görecegiz inşaAllah…Mazlum insanlara yapılan bu hainlikler elbette hem dünya hem ahirette karşılıksız kalmayacaktı…Bu nasıl bir yanılgıdır ki fani dünyada ki hayat için ahiretini feda eden körlük takdir toplar olmuş…RABBİMİZ HAKKI HAK OLARAK GÖSTER,BATILI BATIL OLARAK GÖSTER.BİZLERİ HAK İÇİN ÇALIŞMAYI NASİP EYLE….AMİN
DİYARBAKIRLI…Rumuzuyla yazan kardeşe;
“Allah yarına bırakır
Yanına bırakmaz!..”
Üstad Ahmet AKGÜL
İsrail şortu bizden. Su gaz mazotu bizden
Meyve Laz otu3 bizden. Gübre azotu bizden
Dünya beşten büyüktür. Kazan teştten4 büyüktür!..
Laf ürettim boş beleş. Kalp ürkek dilim keleş5
Kaymak bal ye iyileş. Yan yat Siyona meleş6
Konser meşkten7 büyüktür. Dünya beşten büyüktür!..
Andolsun, Firavun âline (ve zalim yöneticilerine)de uyarıcılar gelmişti. Ancak)Bizim ayetlerimizin tümünü yalanlayıvermiş (zulüm ve küfürde diretmiş)lerdi. Biz de onları Azîz ve Muktedir olan (Allah)ın yakalayışıyla yakalayıp (düzenlerini devirmiştik). Şimdi, ey bu çağın gafil ve cahilleri!) Sizin kâfir (yöneticileriniz ve süper güç)leriniz onlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa sizin için kutsal kaynaklarda (kurtulacağınıza ve başıboş bırakılacağınıza dair) bir beraat mı var ki? (Aynen Firavunlar gibi, bugünkü sömürücü ve saldırgan zalimleri de devirmeyelim ve yerin dibine geçirmeyelim?) Yoksa onlar: “Biz, ‘birbiriyle yardımlaşıp nusret bulan’ (ve karşısında kimseler duramayan)‘Güçlendirilmiş bir Cemiyetiz’ (sanki, Birleşmiş Milletleriz” diyerek) mi (şımarıp böbürlenmektedirler)? (Oysa) Yakında o “Birleşik Cemiyet” bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacak (delik arayacak vaziyete ve hezimete düşeceklerdir).KAMER SÜRESİ 41.42.43.44.45 ayetleri
Geçmişte ve günümüzde yaşanan tüm olaylar şunu göstermiştir:
1. Şeytan ve onun şahaseri siyonizmin elbette öncelikli düşmanı şuurlu müslümanlardır!.. sonrasında ise tüm insanlık olmaktadır!..
2. Binlerce yıldır bu şeytani ve sapık amaçlarından asla vazgeçmeyen siyonist yahudi başata avrupa ülkeleri ve rusya gibi ülkelerde çıkardıkları fitne ve fesattan sapıklıklarından dolayı sık sık sürgüne uğramışlardır!..
14 Nisan 2024 tarihinde İran, İsrail’e 300 balistik füze ve İHA yollamış, ama hiç kimsenin burnu kanamamıştı!? Ancak o gün, yani 14 Nisan günü Adana İncirlik Üssüne 2 adet B-1B uçağı indiği dikkatlerden kaçırılmıştı. Ve ertesi gün bu iki uçak Türk F-16’ları ile birlikte havalanmışlardı. Uçtukları bölge Türk hava sahasıydı ve iki gün boyunca birlikte uçmuşlardı. Bu uçuşların, iki ülkenin Genelkurmay kayıtlarındaki resmi tanımı: “Havada Yakıt İkmali ve Müşterek Taarruz Kontrolör Eğitimleri…” olmaktaydı. Geniş çerçevede Milli Çözüm ün makale de bu tarihi uyarı ve uyarıcı bilgilerinde de belirtildiği üzere, Ülkemizde
Siyonizmin iktidara taşıyıp, BOP eşbaşkanı görevini verdikleri, Sn Erdoğan’ın bu İsrail aşkı Ülkemizi uçurumun kenarına getirmiş olduğu artık ortaya çıkmıştır.
Yıllar önceki bir yorumumuzda şu cümleyi yazmıştık. “Bizdeki deruni güç, Adil Bir Türkiye, Yeni Adil bir Dünya için her türlü MALZEMEYİ Siyonizm ve Emperyalizm aleyhine kullanabilecek güçtedir!” Tabiki teknolojik üstünlüğünü de zamanı gelince gösterecektir.
Adam 30 yıldır siyaset sahnesinde iktidar. Ha yıkıldı, ha yıkılacak, ha yıkılıyor derken yaşı geldi geçti. Buradan ne anlamalıyız. Herkes hak ettiği şekilde yönetilir.
Buna verilecek yanıt çok.
30 yıldır siyaset sahnesinde olması demek onun vatan millet için gerçekten yararlı ve iyi birisi olduğu anlamına mı gelir?
Mesela Süleyman Demirel de bir o kadar siyaset sahnesinde idi.
Filistin halkı nice 10 yıllardır zulüm altında, acaba onlar da hakettiği için mi bu zulme maruz kalıyorlar.
Hak ve adalet ölçüsü tekdir. Sırlı bir imtihan sürecidir hayat dediğimiz.
Evet doğru tesbitler ama herkes hak ettiği şekilde yönetilir sözü bana ait değil malumunuz. Demirel Erdoğan örneği doğru ama sonuçta onların arkasındaki güçler bugün dahi yönetimleri ellerinde tutuyorlarsa ozaman kalkıp kendi beceriksizliklerimizi ve karşı hamle geliştirememeyi farklı türliansla geçiştiremeyiz. Bugün Diyarbakır da insanların geneli terör ve bağlantısından bıkmış ama yine en çok oyu Dem alıyor. Neden acaba. Biraz düşünün anlarsınız..
Rad Suresi 11. ayette “…Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirip bozmayacaktır…” buyrulmaktadır. Bu toplum ERBAKAN’ın kıymetini bilmedi. Hocamıza ihanet edenler din istismarı ile ve “Erbakan’ın devamıyız” diyerek iktidara geldiler ve devam ettiler. “Beni akp’nin günahlarına ortak etmeyin” diyen Erbakan’ı anlamamanın cezası çekilmektedir. İyi ki Milli Çözüm var da kim doğru kim yanlış, kim ahlâklı kim azgın, kim doğru söylüyor kim palavra sıkıyor en doğru kaynaklara dayanarak öğrenebiliyoruz.
Bu ülke nereye gidiyor, nasıl huzura kavuşulacak, nasıl düzelecek?.. Ve en önemlisi de çözümü nedir ancak Milli Çözüm’den öğrenebiliyoruz. Edebiyat yapmak, birilerine kızmak, birilerini dışlamak kolay… Ortaya çözüm koymak zor. Onun için adı Milli Çözüm…
İran’ın israil’e saldırısının olduğu günün ertesinde, 15 Nisan 2024’te uzun menzilli Amerikan bombardıman uçakları ve 2 adet Türk F-16’lar ile birlikte, doğu sınırımızda yapılan ortak tatbikatın verdiği mesaj gayet açıktır. Mevcut yönetim Ortadoğu ilişkilerinde İsrail lehine ve Batı ekseninde hareket etmektedir. AKP Genel Başkanı olarak Sn. Erdoğan’ın medyaya yansıyan tam 34 yerde BOP eşbaşkanlığı itirafı vardı. Yine sanırım yerli kuzuları ürkütmemek için bu konuda yeni bir itiraf gelmese de Sn. Erdoğan sözde neye karşı çıkıyorsa, en çok ona hizmet ediyordu. “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” Bir kişinin Aklının, vicdanının, imanının ve ahlâkının seviyesi yaptığı işinde görünür, lafa bakılmaz.
Yandaş medyadan asla bulamayacağımız bu haberleri ve işaret ettiği gerçekleri, Milli Savunma Bakanlığının resmi internet sitesi gibi sağlam kaynaklar göstererek bizlere ulaştırdığınız teşekkürler, iyi ki varsın Milli Çözüm. Bakanlığın web sitesinde yayınlandığı için bunu tüm dünya okuyacaktı ancak neden bizim yandaş medyada çıkmamıştı!? Çünkü bu mesaj yerli kuzulara değil yabancı kurtlaraydı.
Siyonist Yahudiler tarih boyunca bulundukları toplumlarda fesat ve bozgunculuk çıkarmışlar bunun sonucunda içinde bulundukları toplumlardan sürgün edilmişlerdir. Siyonist Yahudiler tahrif edilmiş kabaladaki nil ve fırat nehri arasındaki toprakların Büyük israil devletinin olduğunu ve yahudi olmayanların yahudiler için birer köle olduğuna inanmakta ve bu idealleri için 5700 senedir çalışmaktadırlar. Ancak bunu başaramayacaklardır. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müslümanlarla yahudiler çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yahudi taşın, ağacın arkasına saklanacak, bunun üzerine o taş, o ağaç yahudiyi kovalayan kimseye, ‘Ey müslüman! Arkamda bir yahudi var, gel onu öldür!’ diyecek. Yalnız garkad ağacı bir şey söylemeyecek; çünkü o yahudilerin ağaçlarındandır.” Buyurmuşlardır.
(Buhârî, Cihâd 94, Menâkıb 25; Müslim, Fiten 82)
Ankara’yı hareketlendiren kulis: Yeni bir parti mi kuruluyor?
Ankara kulislerinde yeni bir partinin kurulacağı iddiası gündeme geldi. Söz konusu iddialar arasında söz konusu partinin eski siyasetçileri içinde barındıracağı ve ne zaman duyurulacağı da belirtildi.
Eğer bu parti AKP içerisinden çıkacak ise 20 yıllık bir kehanet gerçekleşecek.
“AKP bölünüp parçalanacak, bir kaç partiye ayrılarak meclis çoğunluğu kaybedilecek. Saadet partisi takip eden seçimde tek başına iktidar olacak, Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan görevine bir kaç yıl daha devam edecek.”
En nihayetinde bir kehanet işte, çıkarsa çıktı derler çıkmaz ise öylesine bir kehanet imiş derler.
Bu makalenin ne büyük HAKKA TERCÜMANLIK yaptığına dair çok küçük bir örnekle anlatmak istiyorum. Bir tv de (NOW) Kızıl Goncalar isimli bir dizide DİN İSTİSMARCILARIYLA DİN İNKARCILARI’nın (devrim simsarları) birbirinden farklı olmadığı birisi insanlığı din ile Allah ile aldattığı, diğeri ise çağdaşlık laiklik demokrasi kılıfını kullanarak insanlığı aldattığı ama her ikisinin de başlarının SİYONİZME bağlı olduğu hakikatını çok güzel anlatan bir dizi. Şuan yeryüzünde Aziz Erbakan Hocamızın Milli Görüş hareketi olarak önce ülkemizde sonrasında İslam Ülkelerinde ve diğer ülkelerde teşkilatlar kurarak oralarda konferanslarla seminerlerle hizmet çalışmalarıyla ve şimdide Erbakan Hocamızın devamı olan Milli Çözüm’ün Üstad Ahmet AKGÜL Hocamızında makalelerle şiirlerle 125 civarı en az 600 sayfalık bazıları 2veya 3cilt olarak kaleme aldığı kitaplarla, konefarsnlarla seminerlerle panellerle Kur’an’ı ve Sünnet’i esas alarak bugünümüzün meselelerini içtihat ederek faizci kapitalist sistemin zararlarını Siyonizm dediğimiz kötülüğün merkezini şeytanilerin işbirlikçilerinin beslendiği o merkezi deşifre ederek Kur’an’a Tercüman oluyor ve dünya İslam’a koşuyor… Bundan dolayıdır ki artık dünyada İslam Müslümanlık pirim yapıyor dünya İslama koşuyor Kur’an’a koşuyor hale geldiği için İslamcı işbirlikçileri kukla olarak yönetici olmasına razı oluyor Siyonizm hatta bilhassa İslamcıları idareci olarak siyasi iktidarlara taşıyarak Allah ile aldatarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyor Siyonizm.
Makalede de görüldüğü üzere hiçbir kimsenin kaleme almaya cesaret edemediği veya kimsenin farkedemediği hakikatleri Milli Çözüm makale ile Kur’an’a – Hakka tercümanlık etmeyi hakkıyla yerine getiriyor.. Hamdolsun Milli Çözüm sayesinde takipçileri olan bizler ve okuyucuların yüreklerine su serpiyor ferahlatıyor daha da önemlisi haksızlıklar yanlışlıklar karşısında bizlerinde hakkı haykırmamıza susmamamıza vesile oluyorsunuz… İyi ki varsınız …
Çok mühim bir konu olan; Münafıklık; gerçekte İslam’ın bütün haber ve hükümlerine tam ve sağlam olarak inanmadığı ve bunlara itimat ve ihtiyaç duymadığı halde, görünüşte mü’min, müttaki, hatta mücahit rolü oynanmasıdır. Münafıklığı; 1- İtikadi ve Siyasi Münafıklık, 2- Ameli ve Ahlâki Münafıklık olarak iki ana bölüme ayırmak lazımdır. En sinsi, en tehlikeli ve en yaygın haldeki münafıklık, İTİKADİ münafıklık olduğu halde, maalesef bunun üzerinde pek durulmamaktadır. Genellikle, AMELİ münafıklıklarla ilgili ayetler, hadisler ve haberler gündeme taşındığından, “kalbi ve itikadi münafıklık çok da zararlı değilmiş” gibi, yanlış bir algı oluşmaktadır.
Üstad Ahmet AKGÜL HOCAMIZIN ŞU VİDEOSUNU ZAMANINIZI AYIRIP İZLEMENİZİ VE GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEK İÇİN GAYRET VE ÇABA SARFETMENİZİ ŞİDDETLE TAVSİYE EDİYORUM :
İzlemek İçin 1: İktidar Münafıklığı ve HAKKIN İNTİKAMI!..
https://www.youtube.com/watch?v=Uc_C8TZh3kc&t=1167s
İzlemek İçin 2 : Şeytanın 2 Silahı Vardır Bakın Onlar Neymiş Üstad Ahmet AKGÜL Hoca’dan Dinleyelim.
https://www.youtube.com/watch?v=sznwgWAUW_4&t=15s
Dili mazlum yanında,işi zalime taraf
İsrail şeytanına,mal satar da utanmaz
İncirlik ten Küreciğe,siyona destek çıkar
Kaypaklara kahraman,der durur da utanmaz!..
Ateş topu bölgede,ABD’yle iş tutar
Komşuluğu gerecek,yanlış hamleler yapar
Tescilli kiralıklar,icraatı alkışlar
İyi iş yapmış gibi,sırıtır da utanmaz!..
İran’daki kuklalar,hedefi ıskalamış
Lakin Milli Cephesi,hileyi alğılamış
Derûni Türkiyemiz,”Adil Dünya” kurarmış
HAMAS’a zalimlerle,uyuş der de utanmaz
Milli Çözüm hakikati,haykırır da hiç korkmaz!..
“Arap Baharı” adlı iç ayaklanmalarla Libya, Irak ve Suriye içten parçalatılarak iyice zayıflatılmış ve neredeyse Birleşik Arap Ordusunu oluşturmaları imkânsız hale sokulmuşlardı.
Ortadoğu’yu iyice parçalamak ve güçsüzleştirmek isteyen ABD, eski Başkan Woodrow Wilson’ın 1919’da yayınlattığı harita içeriğince, bu süreç içinde Türkiye ve İran’ı da parçalamaya çalıştıysa da bunu başaramamıştı
Her ne kadar siyonistler emperyalistler haince planlar yapsa da hileler hazırlasa da Allah’ın da bir kaderi bir takdiri Vardır muhakkak Allah’ın takdiri onların Bütün planlarını hizaya getirecek ve Zafer en kısa zamanda Mümin ve Müslümanların olacaktır inşallah
Tarihin her döneminde ve her ülkede, Yahudiler hep fitne ve fesatlık şebekesi olmuşlar ve bu yüzden toplu sürgünlere uğramışlardır.
Filistin’e saldıran ve açık bir soykırım uygulayan Kuduz İsrail’in her geçen gün biraz daha yalnız ve yardımsız kalması, hırçınlığını azdırmakta ve huysuzlaştırmaktaydı. Her şeye rağmen İsrail’in sonu yaklaşmıştı ve Filistin’de ya batıp kaybolacak veya kovulacaklardı!..
Tam böyle bir süreçte, Erdoğan iktidarının İsrail lehine ABD ile yakınlaşması ise bir utanç vesikasıydı!
İran’daki mevcut yönetimin, İsrail’e hiçbir zarar vermeyen göstermelik saldırısının mantığı ile Erdoğan iktidarının “Sözde Filistin’den, ama özde İsrail’den taraf” olan tavrı aynıdır.
Yakında ve zorunlu olarak Türkiye ve İran’da yaşanacak köklü zihniyet değişimleri ve Milli güçlerin devreye girmeleri sonrası İsrail’e gerçek saldırının nasıl yapılacağı, ABD ve AB’nin nasıl hizaya sokulacağı…Ve yine HAMAS kahramanlarının destansı cihadının hangi kutlu sonuçlara yol açacağı herkes tarafından görülüp anlaşılacaktır.
Rahmetli Erbakan Hocamızın ABD’nin Irak işgalinden sonra sıra Suriye’ye gelecek ondan sonrada sırada İran vardır, bu AKP ‘ye kalsanız ABD ile beraber İran saldırır dediğin sözün günümüzde nasıl ortay çıktığının göstergesidir. Bu işbirlikçilere kalınsada Hocamızın dediği gibi İran saldırırlar neden o koltukta biraz daha fazla oturmak ve daha önceki verdikleri sözlerini yerine getirmek için…
Akp Türkiyesi bir savaş olması halinde ayarını ve tarafını net ortaya koymuştu. Türkiye ve batıya irandan gelecek saldırılara hazırız mesajı verilmiş, bu arada israille yapılan tüm ticarete rağmen Türkiye’de iktidar tarafından yapılan altı boş olarak israile karşı atıp tutulması dahi israili rahatsız ediyordu. Türkiyemiz ve halkımız tarih boyunca her zaman mazlumdan yana olmuştu ve bugünde aynısı yapılmakta idi, baştaki işbirlikçiler ne kadar kendi üzerlerine düşeni yapsalarda devlet ve milletde zamanı gelince kendi üzerinde düşeni yapacaktı. İsrailin en büyük korkusu olan Hıttın korkusu gerçekleşecek ve Kahraman Türk ordusu tarafından İsrail akdenizden üzerinden Filistin topraklarından kovulacaktı, gelinen süreçte bunun çok yakın olduğu anlaşılmakta idi.
Milli Çözüm her zaman olduğu gibi yine gündemden kaçırılan/saklanmaya çalışılan asıl konuyu tesbit edip, gündeme taşımıştı.
Makalemizde geçen konulardan biri; İran’ın, İsrail saldırısının içeriği ve o süreçte Türkiye’de cereyan eden gelişmelerdi. Ve bu gelişmelere işbirlikçi AKP zihniyetinin ABD’ye nasıl taşeronluk edip geleceğimizi kararttığıydı.
İsrail’le ticaret konusunu da Milli Çözüm gündeme taşımıştı. Ertesi gün makalede kaynak olarak gösterilen TUİK’in verileri silinmişti. Zamanla Türkiye’nin ise gündemine oturmuştu.
Milli Çözüm’ğn gündeme taşıdı konular ses getiriyor, sinsice yürütülen büyük oyunlar boğazlarına duruyordu!.
Milli Çözüm işbirlikçi ruhun panzehriydi.
Çünkü; Üstad Ahmet Akgül Hocamız 60 yıldır hedefi hep 12’den vuruyordu. Sağ sol duyarlı halkın her kesimi Milli Çözüm’ün bu bilgisine , ferasetine artık itimat ediliyordu. Ülkemizde hiç bir kesimin sözü Milli Çözüm sözü kadar tesirli değildir. Siyonist fikrin karşısında sadece Milli Çözüm fikri ile mücadele edilebilir. Harici fikirler “Fetö, İşit, gerici din anlayışı, işbirlikçi partiler, Alevi Sünni çatışması, sağ sol ayrışması, Arap Türk kapışması, İsrail’le baş edilemez…” gibi sayısız siyonist fikri zehirle ancak ve ancak Milli Çözüm panzehiri ile baş edilebilir.
Diğerleri karşı çıkıyorum diye bilerek bilmeden Yahudi’nin çarklarını yağlamaktan öteye gidememektedir!.. (Yani işlerinin sonucunda Yahudi kazanmakta. Milli Çözümün girişimi sonucunda ise siyonist oyun bozulmakta)
Yeryüzünü fesada boğan Siyonist düzene karşı en etkili mücadeleyi yürüten Aziz Erbakan Hocamızın siyaset ve stratejisini tam manası ile izleyen Üstad Ahmet Akgül Hocamız olduğunu için her bir gelişme, bir kez daha bir kez daha göstermektedir ki;
Tek Çare Milli Çözüm.
İslam alemi olarak adlandırılan ancak gerçekte halkı Müslüman olsa da iktidarları siyonistlere maşa ve işbirlikçi olan ülkelerde olanlar bizi insanlığımızdan utandırıyor. Fas’tan Endonezya’ya kadar olan bölgede neredeyse israil zulmüne aleni şekilde alkış tutacak yönetimler var. Halklarını sindirip, narkozlayıp; kendileri uşaklıktan keyif alan yönetimlerdeki zevat, siyonislere paçayı nerden kaptırdılarsa kaptırmışlar ve alçaldıkça alçalmışlardır. 7 Ekim 2023 tarihinden bugüne israil denen terör şebekesine satmadık malzeme bırakmayan iktidarımız! sözde ticareti kısacak adımlar atmıştı. Ama öte yandan sokakta israil aleyhine konuşanı neredeyse tutuklayacak tedbirleri almaktan utanmamışlardı. En son Almanya cumhurbaşkanı olan zevat ülkemizde bir sömüre valisi gibi karşılanmış (ki Almanya halihazırda Abd’nin resmen sömürgesi olduğu halde) bir avuç göstericinin protesto etmesini çok sert şekilde engellemişlerdi. Utanması olana bu yapılandan doğan rezillik bin kere yeterdi elbette. Ama ne olursa olsun dört gözle bekliyoruz. Tüm bu zalimin takımını tepe-taklak ettirecek günler yakındır inşallah.
Sosyal medya ortamlarında bazı aşırı uç Yahudiler, Siyonizmin gönüllü holiganlığına soyunarak, mazlum Gazze halkı başta olmak üzere Filistin halkını
“Yurtsuz, Vatansız” gibi tanımlarla itham etmektedirler.. Bu söylemler, bir kaç münferit kişiden ibaret değil,şüphesiz siyonist bir zihne aittir!!
Oysa, makalede özetle vurgulandığı gibi, Avrupa tarihinin son bin yıllık sürecinde “iyilik, adalet, barış” üzerine bir yaşama bilinci ve erdemi ortaya koyamayan Yahudi Ahlak(sızlığı)yapısı, sürekli bir sürgün ve nefret sendromuna uğramış, buna mukabil İslam toplumları, her şeye rağmen bu topluma her zaman sahip çıkmıştır!!
Nevar ki bütün bunlar karşılığında,Yahudi tarihinde ve Yahudi bilincinde, İslam düşmanlığından başka bir şey de yoktur.Bu konuda Kur’anı Kerim’in uyarısı çok önemlidir.
Rahman ve Rahim Allahın adıyla
….. Yahudilerin (ırkçı emperyalist kesimlerini ve yine haksızlık ve ahlâksızlık hedefleyen bazı) Hristiyan (merkezlerini) veliler (yöneticiler) edinmeyin. (Onları dost ve dürüst zannedip, kendinize idareci, karar verici olarak kabullenmeyin. Zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine destek vermeyin.) Çünkü onlar, (sizin değil) birbirlerinin dostları ve destekleyicileridir. (Artık) Sizden her kim onları dost (ve rehber) edinip (peşlerine giderse), kesinlikle o da onlardandır. Şüphesiz Allah (Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek veren ve Müslümanlara hıyanet eden) zalimler topluluğuna hidayet etmez (onların iman nurunu karartır). [Not: Bu ayet Yahudi ve Hristiyan kimselerle iyi ve insani ilişkileri, ticari ve bilimsel işbirliğini değil; zulüm sistemlerinin ve oluşumlarının güdümüne girmeyi yasaklamaktadır.](Maide :51)
Sonuç itibariyle İnsanlığın barış ve huzuruna her defasında bir tehdit olan ve İnsanlık alemi içinde kangrenleşmiş bir çıbanbaşı olan bu Siyonist İsrail ve bunların kurduğu küresel ifsat düzeni,Allahın iradesiyle çok yakın bir gelecekte miadını tamamlayacak ve insanlığın hasret ve özlemle beklediği ve Prof Necmettin Erbakan hocamızın da alt yapısını hazırladığı ADİL DÜZEN inkılabı, MİLLİ ÇÖZÜM iktidarı ile gerçekleşecektir..
Ve elbette Allah, sadık kulunu Ahmet Akgül hocamızı kendi zatına olan tam ve katıksız İman ve teslimiyetinin karşılığında, bir kez daha Haklı çıkartacak ve yeryüzünün bütün Kafirlerine, Facirlerine, Fasıklarına ve Münafık şartlatanlarına karşı O’nu Galip kılacaktır…
KOF KAHRAMAN!
Öyle laflar ederim. Edebiyat güderim
Dünya beşten büyüktür. Yedi şeşten1 büyüktür!..
Soyumuz Gürcistan’dan. Büyük adam pederim
Makam eşten büyüktür. Dünya beşten büyüktür!..
Hak’tan caydım baş oldum. Gözüm kaydı şaş oldum
Kalbi katı taş oldum. Yakalandım faş oldum2
Dünya beşten büyüktür. Kabir leşten büyüktür!..
İsrail şortu bizden. Su gaz mazotu bizden
Meyve Laz otu3 bizden. Gübre azotu bizden
Dünya beşten büyüktür. Kazan teştten4 büyüktür!..
Laf ürettim boş beleş. Kalp ürkek dilim keleş5
Kaymak bal ye iyileş. Yan yat Siyona meleş6
Konser meşkten7 büyüktür. Dünya beşten büyüktür!..
İsrayle olmaz nota. ABD takmaz kota AB’ye doğru rota. Binmem D-8 bota
Vurgun keşten8 büyüktür. Dünya beşten büyüktür!..
İstismarcı Müslüman. Uyuz ucuz
kahraman
Öz çürük kuru saman. Horozlanır her zaman
Dokuz heştten9 büyüktür. Dünya beşten büyüktür!..
İlim yok revası yok10. Bir maraz devası yok
Küfreder pervası yok. Laf söyler zırvası çok
Saray köşkten büyüktür. Dünya beşten büyüktür!..
1- Şeş: (Kürtçe) Altı sayısı.2- Faş olmak: Açığa çıkmak, suçüstü yakalanmak.3- Laz otu: Mısır.4- Teşt: Geniş ve büyük leğen.5- Keleş: Yiğit, cesur, atılgan.6- Meleşmek: Yalvarıp yüz suyu dökmek.7- Meşk: Beş on kişilik müzik sohbeti.8- Keş: Ucuz ve kelepir mal.9- Heşt: Sekiz (Farsça).10- Revası yok: Liyakati ve donanımı bulunmayan, uygun olmayan.
Erdoğan kahramanlık edalarıyla sert bir şekilde zaman zaman siyonizmi lanetler, Erdoğan ‘one minute’ şovu yapar. Müslüman kamuoyuna karşı bu şovu yaparken, İsrail ile ticari ilişkiler en çok bu dönemde gelişmiştir.
Mavi Marmara’da İsrail tarafından öldürülen Türk vatandaşlarımız için İsrail’e karşı ileri sürülen talepler yerine getirilmemesine rağmen ilişkileri daha ileri seviyeden sürdürmeye devam etti.
Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilmesi ve ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması bile Erdoğan’ın İsrail ile ilişkileri geliştirmesine engel olmadı.
Uzun süre sonra İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Türkiye’ye geldi.
Erdoğan ve AKP’nin İsrail’e teslim olmasının ve Filistinlileri satmasının bir nedeni de, Türk halkına yandaş medya tarafından pek duyurulmayan ticari ilişkilerdir.
2002 yılında 1.41 milyar dolar olan ticaret hacmi 2022’de 8.91 milyar dolara kadar çıktı. Buna göre ticaret hacmi son 20 senede yüzde 532 artış gösterdi.
TÜİK genel ticaret sistemi verilerine göre 2022 yılında İsrail Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 10. ülke konumunda.
Erdoğan’ın İsrail sevdasının bir diğer nedeni de Doğu Akdeniz doğal gazının İsrail üzerinden Avrupa’ya taşınması hayali.
Tabii bir de bir zamanlar Rusya tarafından ileri sürülen ve başka pek çok çevre tarafından da tekrarlanan IŞİD tarafından Suriye’nin doğusundan çıkarılan ham petrolün tankerlerle İskenderun Limanından çıkarılarak gemilerle İsrail’e taşınması ve işlenerek satılması iddiası.
Ve Irak Yönetiminin uluslararası mahkemede kazandığı davaya göre Irak Kürdistan Yönetiminin çıkardığı ham petrolün yine aynı yoldan ve aynı yöntemle satılması iddiası.
Erdoğan 7 Ekim sonrası çok düşük bir seviyede tepki göstererek taraflara itidal çağrısı yaptı ve ara buluculuğa soyundu. AKP yandaşları ve yandaş basın da paralel bir tepki gösterdi. BOP başkanına yakışan da buydu herhalde.
14 Nisan 2024 tarihinde İran İsrail’e 300 balistik füze ve IHA yollamış, ama hiç kimsenin burnu kanamamıştı!? Ancak o gün, yani 14 Nisan günü Adana İncirlik üssüne 2 adet B-1B uçağı indiği dikkatlerden kaçırılmıştı. Ve ertesi gün bu iki uçak Türk F-16’ları ile birlikte havalanmışlardı. Uçtukları bölge Türk hava sahasıydı ve iki gün boyunca birlikte uçmuşlardı. Bu uçuşların, iki ülkenin genelkurmay kayıtlarındaki resmi tanımı: “Havada Yakıt İkmali ve Müşterek Taarruz Kontrolör Eğitimleri…” olmaktaydı.
Tatbikat yaptıkları hava sahası ise Suriye, Irak ve İran sınırlarına yakın bölgeleri kapsamaktaydı… Buralar, şu an bütün dünyanın nefesini tutup izlediği ve her an kontrolden çıkıp dejenere olabilecek bir “Savaş” bölgesine dört dakikalık uçuş mesafesi konumundaydı. Yani İran saldırısından 24 saat sonra sınırımızda böyle bir tatbikat başlamıştı.
F-16’ları biliyoruz. Ya “B-1B” uçakları ne olmaktaydı? Yani Amerika’nın İncirlik’ten havalanan o iki uçağı ne işe yaramaktaydı?
Tatbikat Türk hava sahasındaydı ama kullanılan uçakların menzilleri uzun ve adı “Bombardıman” uçaklarıydı. Buna aynı cümlede geçen, “Havada ikmal” kelimelerini de eklerseniz, bu tatbikatın rotası da kendiliğinden ortayla çıkmaktaydı ve bu tatbikat İran saldırısından sadece 24 saat sonra yapılmıştı!..
Bu zamanlama bir tesadüf müydü, yoksa önceden planlanmış bir tatbikat mıydı? O Amerikan uçakları hep orada mıydı? Yoksa yeni mi taşınmışlardı? Bu tatbikatın “Birilerine” verdiği “Bir mesaj” olduğu açıktı. Ama bu mesaj herhalde İsrail’e olamazdı. Acaba bu uyarı 24 saat önce atılan 300 Balistik füze ve kamikaze drona mıydı?
Hiç kimsenin gündeme taşımadığı bu gerçekleri, Milli Çözüm gündeme taşıyarak, çok önemli bir uyarıda bulunmaktadır.
Erdoğan Akp sinin çok ciddi bir şekilde ülkemizi tehlikeli bir sürece sürükleyici bu tavrı ve ikiyüzlü davranışlarına neden sessiz kalınmakta. Ey halkımız böyle giderse sonumuz ne olur hiç düşündünüz mü?
ABD ile birlikte Türk hava sahasında İran’a karşı tatbikat yapmak ve AB ile birlikte Yunanistan ile kolkola dostluk gösteri yapmak, İKTİDARIN SİNSİ İRTİBATLARI’nı VE İSRAİL HİZMETKÂRLIĞI’nı deşifre ediyordu.
Milli Çözüm Dergisi yine haklı çıktı.
Tabiki Kuran’a göre her şeyin bir ömrü vardır. Ülkemizdeki ve Dünya genelindeki tüm hain işbirlikçi İktidarların da, zulm ve sömürü sahibi Devletlerin de ecelleri yaklaşmaktadır.
Tüm dünya genelindeki; her ırk, din ve düşünceden, tüm halkların bu zulm ve sömürü sistemine karşı sokaklarda başlayan protestoları, zalimlerin ve iş birlikçilerin yaklaşan ecellerinin ayak sesleridir.
Gün; Adil Düzen günüdür.
Oysa Allah, Kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese (ve engellese) bile (Kur’an’ın Adil Düzenini yerleştirip yürütecektir). (61/8)
İran’ın İsrail’e göstermelik saldırdı gün “İncirliğe 2 adet ABD bombardıman uçağının inmesi ve F16’larla birlikte havalanmasının” ne manaya geldiğini ilkokul çağındaki çocuklara bile sorulsa söylerdi.
Konuya kaçamak cevap vermek isteyenlere açık bir örnek daha verelim:
15 Nisan’da başlayan, ABD uzun menzilli bombardıman kuvvetlerinin belkemiğini oluşturan güçlerle birlikte, iki gün süren ve Suriye, Irak ve İran sınırlarına yakın bölgeleri kapsayan “bir tatbikatın” böylesine kritik bir süreçte yapılması; İsrail’e destek, İran’daki gerçek İsrail düşmanlarına korku vermek amaçlı olduğu açıktı.
Ve Filistin’in İsrail terör örgütü ile savaştığı süreçte, İsrail’e 1000’e yakın gemi gönderen AKP iktidarının; İran, İsrail kapışmasında kimden taraf olacağını da açıkça göstermişti.
Dostlar alış verişte görsün cinsinden İsrail’e saldırmak suretiyle, şuurlu duyarlı İran halkını oyalamaya çalışan ‘işbirlikçi’ İran yönetiminin oyunları tutmayacak inşallah kendi başlarını yiyecektir.
İranlıların hasretle bekledikleri “zalim İsrail’e okkalı cevap” görüldüğü üzere “milli bir yönetime” kavuşmalarıyla mümkün olacaktır.
Milli değişim yakın zamanda gerçekleşecektir inşallah.
Bu arada İran’la birlikte asıl Türkiye’deki işbirlikçi yönetim, Akp iktidarı değişip; Milli Çözüm iktidarıyla İsrail’e son/öldürücü/gömücü darbe vurulacak ve tüm insanlığa “huzur , bereket, adalet” getiren Yeni Bir Dünya kurulacaktır inşallah.
31 Mart seçimlerinden sonra ortaya çıkan tabloda siyasetin Saadet partisi için yeni başladığı ifade edilmişti. Saadet Partisinde yeniden bir planlama, olağan kongresi ve yeni genel başkan seçimi için geniş kapsamlı bir istişare yapılacaktır. Ama bu istişare için aşağıdaki unsurların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Çünkü bu durumlar istişareyi engellemektedir.
Birincisi, Önyargı
İkincisi, Suizan
Üçüncüsü, Tecessüs
Dördüncüsü, Dedikodu
Beşincisi, Gıybet
Altıncısı, İftira
Umarız Millî Görüşün tek partisi dinamik bir yapı ile yeni döneme giriş yapacaktır Allah’ın izniyle.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Yanlış bir insan, doğruyu söylerse o sözü haklı bulmak arkasında durmak ve savunmak..
Oy verdiğin Partinin lideri dâhi; yanlış bir söz söylese veya yanlış bir icraatta bulunsa ikaz etmek imanın gereğidir.
Bu mert tavır ise: Milli Çözüm’ün önemli faziletlerinden sadece birisidir.
İran’ın geçmişte veya günümüzde ki yanlış icraatlarını hatırlatmak, buna göre siyaset geliştirmek ve tedbir almak tabiidir ve gereklidir.
Ancak “akıllı kişi işin sonunu düşünendir!”
Filistin’in kutlu mücadelesinde Mücahidleri yalnız bırakmak için “bunlar toprak sattı, dedeleri bize ihanet etti, bizene aralardan” gibi söylemlerle Irkçılar (kafatascı din düşmanları) harekete geçmiş ve büyük bir ırkçılık propagandası yapmışlardı. Ancak bu planları Milli Çözüm’ün itiraz edemedikleri hikmeti makale, tespit ve söylemleri ile boşa çıkarılıvermişti.
Şimdi ise İran’ın bazı yanlış hamleleri nedeniyle (Milli Çözüm zaten dile getiriyor) İran düşmanlığı yapan ABD, AB sevdalıları neyi amaçlamaktaydı? BOP Projesinde hedef Türkiye ve İran’dı…
Siyonistler, Suriye’de bulunan İran’lı komutanları durduk yere mi hedef almışlardı??
Hayır! İran Hükümetinin gevşekliklerine rağmen, vekilleri Hizbullah ve Husi’ler Siyon-Haçlı Birliği’nin canını yakmışlardı!
Yeni Adil Bir Dünya İran eliyle kurulacak diye bir iddiada bulunulmamıştı. Yahut İslam’ın şerefi ve izzeti İran eliyle kurtulacak sanılmasındı ancak;
1 Mart Tezkeresi geçmemesine rağmen, ABD’ye İncirlik Üssünü açan ve katliamlara fiilen destek olan Erdoğan İktidarıydı!
Yanlış Dış Politikalarla Suriye’nin parçalanmasında en büyük rolü oynayan Erdoğan İktidarıydı!
Libya’nın parçalanmasına fiilen destek olan yine AKP İktidarıydı!
Doğu Türkistan’a ihanet edende Cumhur İttifakıydı!
İsrail’e hâlâ gemi gönderenlerde Cumhur İttifakıdır!
Aklı olan düşünmek zorundadır.. Hangi İktidarın eline daha çok kan bulaşmıştır? Yoksa sonuç “al birini vur ötekine” mi çıkmaktadır?
İran Halkıda Türk Halkı gibi Antisiyonist ve Antiemperyalist ve İsrail’in haritadan silinmesi gerektiği kanaati taşımaktadır.
Ayrıca Hz. Mehdi ve Hz. Mesih inançları konusunda belkide en sağlam inanca sahip olan halktır.
Hamas’ın ortaya koyduğu Ruh ise Ne İran Hükümetinin ne Cumhur İttifakının şuur ve ruhu ile aynıdır!
Kahraman Mücahidler, bizzat Milli Görüş ruhu Milli Çözüm şuuru ile İslam’ın izzetini savunmaktadırlar!
Hamas’ın kurucusu olan, tarihte ilk defa Doğu İle Batı’yı aynı masada birleştiren (D-8 İslam Birliği), İran’a özel ziyaretlerde bulunup İran’ın Milli Kanadını Armageddon’a hazırlayan, Adil Düzen Projelerini ortaya koyan ve İsrail’i haritadan silip bütün zalimleri hizaya sokacak teknolojileri Milli TSK’nın ilgili birimlerine aktaran Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN’dır.
Kendisininde aktardığı gibi “Milli Çözüm’e inanan bir cumhur başkanının o makama oturmasıyla” Erbakan Devrimi çok yakında tamamlanacaktır İnşAllah!
İktidarın İsrail hizmetkarlığı olmasaydı zaten bu kadar süre iktidarda kalamazdı. Kimse kendini aldatmasın yok milli irade, halk desteği vesaire diye. Kamuoyuna gaz verip oyları manipüle etmek Siyonistler için çok zor değildir. Ellerindeki medya gücü ile halkın ilgisini istedikleri yöne çevirme konusunda çok maharetliler.